Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
îr Uygarlığın Hikâyesi 30 eylül 1975 günü, Çtn Halk Cumhuriyettı 26. kuruluş yıldönümüydü. Bu kurumş. çanızın büyük olaylarından biridir. Ve çağımız •çekten, büyük olaylar çağıdır. Tarihin hiçbir mnde insanoğullan, çağımızda oldugu kadar Igun, hareketlı ve bedeli de o nispette pahalıödenen, kanlı serüvenler yaşamadı. Fakat ı'in uyanışı ve as zamanda nice başdör.dürütop!urr. dalgalanmalarından sonra, 26 yıl önÇinde, Çın Halk Cumhuriyeti şeklinde bir ımaya varması, bütün bu olaylar içinde du:ı"nızın bugünkü ve yannki oluşısmları bakından. çok cepheli ve düşürsdürücü bazı anrüar ta?ımaktadır. Bu vesile ile burada, bu ı reaiitesine ve onun doğumu ile, yıilar yıyaşadığı yoğuruluş safhalarına, tarafsız bir :ar olarak, kısaca göz atmaya çahsacaŞız. Bu retle de. soy ve doğurgan bir toprak olan. lyük Asya Anamız'ın bağnnın. bu yeni çatlama da, biraz definmiş olacağız. Eski Çinliler, kendi uygarüklannın, 50.0*10 lık bır geçmişe dayandığmı savunurlardı. Bu 000 yıllık geçmişi biraz karanlık saysak bile. nümüzden en az 5.000 yıl öncelpre varan. gerkapah. arr.a bzel. otokton yahut yerleşik bir garlığın, Çinde gelışmiş olduğunu, bütün Dheieri ile ızlemek kabiidir. Bu uygarlık sü5i tarihte, gene en az. Sumer ve Mısır uygarlan ile eşiftir. Fakat Sumer. Mısır ve çagdaşı uygarlıkları, daha binlerce yıl once sahnen sılinmişlerdir. Çinde ise uygarhk, hıç bir puntu vermemıştır. HaUa sosyal ve kültürel pida. geçen yüzyilın ortaîanna kadar. hiçbir ftısim kaydetnıedcn, kendi öz^liikicr: ıç;nde samış, yerleşmiştir. Bu uzun. kapalı ama konîusuz evrım ıçindedır ki örnegın, C^r.'in 100'i aşkm «resim yazı» karakterleri, Çın Itür dıli ve hele çin felsefesi. anıtsal varıik• ile. Çın topraklarır.da varlıklanm sürdiirı uşlerdir. Adına Çin toplıımu. Çin dili. Çin ltürü ve bu arada hele Ç:n Felsefesi dediğiiz ulu varhklan sürdünip gitmişlerdir. Çin'de Hanedanlar, tmparatorlar değişmiş, ia Çin düzenini. yüzyılımıza kadar değiştirmeiştir. Çini, örneğin Moğollar, Mançular gibi ş ve savaşkan kavimler istılâ etmışlerdir. Ama n, bu katkılan, kendi yerleşik ve değişmez ya5i içinde, hızla Çinlileştırmiştir. Çünkü bu saşkan istilâcılarm. gerçi kılıçları, mızrakları rdı ama. alfabeleri yoktu. Ve kültür, silâhı ndi. Çünkü Çin'de. değü sadece yazı. örneğin .tta Felsefe bile. mabetler ve medreseler soV.'.ara kadar yayılmıştı. Çın çarşüarında Felfe dükkânları, 3040 yıl öncesine kadar, Çın ı:kına, yahut onun okur yazarlarıns, düşünce munlarını, Hikmet'i, hepsi de kutsal sayıian : varhklan efsanelere karışan düşünürlerin içr'.ık hazinelerıni, kesılmeyen pmarlar gıbı yayıır, serpiştirıyorlardı... OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Ama bte sadece, Çln'deki aevnm urcıaannın, ?ımdi 26. yıldönümüne değinmeicle yetinelim. Ve bu arada, 1927 1950 arasında Çin'de geçen iç ve dış savaşlann, 50.000.000 insanın hayatına raalolduğunu da aynca belirtelim. Düşündürücü Bir Soru Dogu'da Bir Çin Var Sevket Süreyya AYDEMiR Çin Çumhurbaşkanlığına kadar getirdi. Hulâsa çin devi artık harekete gelmiçti. tşler, o açamada da kalamazdı. Çınin ondan sonraki tarihi. artık bir dramdır. Sun'un bayrağını, onun ardından, Kuorruntang denılen milliyetçi, bir parti ve onun şefi olan ÇanKayŞek aldı. Ama Çan, Dr. Sun'un idealist halkçıhğından pek çabuk saptı. Zaten artık Çin, büyük iç ve dış savaşlann içine dalmıştı. Bu savaşlann meydan verdiğı kan selleri içinde Çin. yannki Çin'in dogum ağnlarını yaşayacaktı. Öyle de oldu. Bu arada. bu ağrıların ortaya attığı ve ilk günlerde za>ıf bir kanat çırpmas'ı gibi görünen binbir girişimden biri de, Çin Komünist Partisinin kuruluşu oldu: 1 temmuz 1921. 1926'ya kadar Kuomintangla komünistler beraber çahştılar. Fakat 1926'da komünistlere karşı ilk saldın başladı. 1927 yılı ise, komünistler ıçin, genel bir Kıyım yılı oldu. Bır taraftan da artık, Japonlann Çin'e saldırüan başladı. Hele 1930 1931'den başlayarak, azgın ve zakm bir Japon istilası, Japonlarm ikinci dünya harbindeki büyük yenılgisine kadar. Çin'i kastı. kavurdu. Bu yıilar içinde komünistler, hem Japonlara, hem ÇanKayŞek ordulanna karşı savaştılar. Çan KayŞek ise. bazan Japonlara karşıydı. Bazan da ve komünistlere karşı savaş sözkonusu olunca, Japonlarla beraberdi. Bu safhalar, bugün artık arkada kalmıştır. Bugiınkü Çin, dünyada ve Birleşik Milletler topluluğunda «Çin Halk Çumhuriyeti» olarak yerini ahr. Çin topraklarında bu rejimin iktidara el'soyuşumm, şimdi 26. yıldönümü yaşanıyor. Burada bu satırlan yazarken, «Suyu Arayan Adam» isimlı eserimizde anlattığım ve 1922'de Moskova'da Kremlm Sarayının idare kısmının bir salonunda geçen bir Komintern icra kunılu toplantısım hatırlıyorum. Konu Çin meselesi ldi. Ama Çin masasmda, henüz bir Çınli bulunmuyordu. Aynı eserde ve Çin'in o günkü problemleri ile, geleceğın ihtımalleri araştırılırken «Önümüzdeki jniz jıl, bir Çin yüzyılı olabilir» görüşü de yer alır. Bugün de bu konuda, çok şeyler söylenebilir. bir varhktı demiştik. Gerçi Çinli gemici ve tüccarlaî, asırlarca, Kint denizi. hatta Basra körfezi kıyılarına kadar gidip gelmi.şlerdi. Ama Çın, kendi dışına kapılarını sımsıkı kapatmıştı. Çin kıyüannda ilk yabancılar, 1514'de, Kanton nehrinin ağzında. üç Portekiz gemısi ile göründuler. Ama Çinin kapalılığı, 1840'lara kadar, az çok k o runabildi. Bat: ile ilk savaş ise, 1842'de, İngilizlerin ve Hollandalılarm açtığı «Afyon savaşı» oldu. Çin id3resi. merr.lekete afyon sokulmasını vasaklama ve afvonla mücadele karan almiştı. IngiUzIerle. Holîandahlar buna karşı çıktılar. Ve kenrij kolonilorinden Çıne afyon ithalinin serbest olmasını ıstrdiler. Savaş açtılar. Batı silahları karşısında Ç:n yenildi ve bir kısım limanlar. Batı tic^.rptin? açıldı. Çin Avrupaya gitmemişti ama, Avrupahlar. hem de afyon tüccarları olarak. Ç:ne gelmişlerdi. Ondan scr.ra artık Çine saldırılar sürdürüldü. lRöS'de İngilizler ve Fransıziar Çine ortaklasa saldırdılar. 1860'da Pekin işgal ve yağma edildi. 1895'te Çin. bir yakın kıta ve ırk komşusunun saldırısına uğradı. Japonlar. Cinı yendüer. Çin böylece, hem baudan, hem doğudan darbeler.ivordu. Ama daha 1842 savaş sonundan başlayarak, Çinde de milli duygular, reformculuk girişimlerl başladı. Sahneye. artık aydınlar giriyordu. 18991900de «Boksörler savaşı» denilen ve aydınların kafıldığı, Bat: üleyhtarlığı aya'.lanması oldu Çinin, Pekin'e kadar Avrupahlarca işgali, 1901'de, bir ar.lnşma ile sona erdi. Ama Çin'de milli hareke'ler de güçler.di. İrr.parator bile bazı reformlan zorunlu gdrdü. Baş vezir Yuan ŞiKay, 1908 yıhna kadar. bazı atıhmlar yaptı. 1912'de ise, Çin de Monarşı kaldırıldı. Ve gerçek, milliyetçi bir halkçılık, asıl bu devrede başladı. Bu akım, bir de lider yarattı: Sun YatSen. Dr. Sun YatSen, 1924de öldü. Fakat arkada, giiçlü fikirler bıraktı. Akım. daha ilen hamlelere gebeydi. O köklü bir Çin kültürü ile. Batı kültürünü birleştirmek istiyordu. Bir annenin, karnındaki çocugun davranışlannı anlaması gibi. Çin halkının da davranış ve ısteklerini seziyordu. Bu öncülük onu, Jyandırılan Çin Çin ve Çin uygarlığı, binlerce yıilar, kapah Evet, Doğu'da bir Çın var. Ve bizim Çin hakkındaki bilgılerimiz, galiba ancak bir pirinç tanesıni dolduracak kadar. Yahut da. bir yığın anlam ve kavram kanşıklıgı. Çın Doğu Asya'da 9.560.000 kilometre karelik bır alan işşal eder. B'.ı alan. tn.050.D00 kilometre karelik Avrupa kıtasına eşit gibidir. Çin topraklan üzerinde şımdi. 8Oö.0O0.(KKi kişi'uk nüfusun barındıîı yazılır. Ama bu rakam kesin değildır (Avrupa'da 600 milyon kadar> Çin'de nüiusun 55 yıl sonra 1 milyar olacsğında. herkes mutabık gibidir. Çin. hem geniş, hem dar bir iükedir. Çünkü. zengin toprakian, Kuzey ve Güney Çin'de, rüzgâriarın savurduğu kumlarla, sellerin taş'.dıjı millerden oluşan ikı ovadan ibarettir. Bunlar da bütün Çin':n ancak yüzde 15 kadar kısmını işsal eder. Yamaçlardakı teraslandırılmıs araziyı de katarsak, ekilen ve ekilebilir topraklar. ülkenin ancak yüzde 20'sınden biraz fazlasmı toplar. Zaten Çin'de daha 19. yuzyıhn sonunda adam başına düsen tcprak. ancak 120 metrekareydi. Bugün ise bu miktar. hjç denilecek kadar azdır. Eski Çin yalnız bir tarım ülkesiydi. Şimdi Çin hızla sanayilesmsktedir. Açlıklar. salgm hastalıklar artık yoktur. Milli iş?.iicünün nstaca harekete geçirilmesi. ken'ıerleri sıkma ve ciddi bir üretim ve inşa seterberl:gi. şımdı kalkınma ve inşa aianlannda, bir nevi Ç:n mucizesı yaratmış gibidir. Bu arada mılli bir gurıırıa beslenen milli bir büincın. n.ılli aınta harekete getirilebilmesini ve yerleşmesini sağlayan uyanış. çok önemlidir. Toprağın ve köyün ön planda ele alınışı. en üst makamlardaki kımseler de dahil olmak iizere herkesın. meseİ3 iki yıllık bır köy ve toprak çahşmasına katılmaları gibi tourağa dönük çabalar, milli bünyede aynı zamanda. kaynaştıneı ve sapmalan önleyici etkıler yaratmaktadır. Bu tür çabslar sıstemı Gin'e, di»er sosyalist ülkelere bakarak. bazı özelUkler verir. Doktrin çatısm.ilarına veya doktrLier görilş farklanna isa değınmeyecegiz. Kaldı ki, bizim kişisel görüşümüz, Çin önderlerinde. sanıldığı kadar bir doktrin bağnaz!ığ:nın bu!unmad:pıdır. Ve doktrinin pr&tikten. çok dana aeriden geidişi merkezindedir. Bu nericede Çin'in. Çin tarihinden gelen ve Çm'ın ilk çaş'.anna kadar uzanan çok yönlü ve hıç biri bağnazhğa %armayan felsefi kültürünün ruhlarda yarattıâı bılinçaltı etküeri düşünmek, hatalı olmaşa gerektır. Hatta bugün Çin'de yürütülen bazı filozofık doktrin mücadelelerine rağmcn Yazımıza daha yukarıya aldıgımız bir cümlfimizi ele alarak son verelim: Önümüzdeki yüzyıl, acaba gerçekten bir Çın yüzyılı olabilir mi? Evet, bu bir sorudur ve sanıyorum ki, düSÜnülecek bir soru . YALANC1NJN MUMÜ.. SADUN TANJU 1950 seçimlerinde Konya yoresindeydim. Kalk yeni alışıyordu seçıme, 1946 nın jandarmalı. sandık oyunlu deneyinden iirkmüştü. Demokrat Partiü adsıyların peşine takılıp dolaşırdıın. Yoksuüıigun o liyme liyme elbıseli. çıplak ayaklar için çariK özlenılı. lâmba için gaz ve as ıçin tuz alabilmenin bile marifet olduğu yaman mı yaman yıllanydı. tsmet Paşa sizi savaşa sokmadı daha ne istiyorsunuzdan baska söz bilmezdi Halk Partisi ndaylan. Yeni yeni palazlanan Demokratlar ise yoksulluğa. özgürlüğe ağıt yakarlardı. SaVEŞ korkusu geride kalmıştı. ama geçitn zcrlugu öndeydl. Söylenen her söz kurşun gibi vüreğine, kaîasına saplanıyordu halkın. Yapabılirler mi, sözlerini tutarjar mı, vız geliyordu. Yeni testi. suvu soğıık tutar diye bellcmişlprdi. Oylarımızı bunlara verelim bakalım, madem hukümet sanüık koymuş bizi serbest bırakmış diyorlardı. CiCiM YILLARI Enesi seçımde Ege bölgesindevdim. Demokratlar iktitlara oturmuşlar, takat yoksulluiî edeüiyatım biraknK'.nışlardı. Parti müfettişı Dr. Narr.ık Gcdik'le toplantılara eıdprdim. Yeni iktidann «cicim» yıllanydı. Elde. avuçta ob.n para ile ülkeye mal yığılmış. çarşı pazarlara bolluk manzar>tsı ver:lmişti. Beyin konasmı yaima eden ırşatlara döndürr.ıüslerd' lıalkı. O anın zevki ve heyecanı yaşanıvordu. sonrasını düşunen yoktu. Demokratlaıia gittığim her yerde, coşkun kalabalıklara ar.latılar. o değişmez masalı dınlerdim. 27 vıldır milletin anjsını ağlattılar, yokluk içinde inlettiler. suıı gostermediler! Izmır'de, çarşı içinde Bekir'ın lokantasmda yenıek yerken öıle esr.af, Bekir'in eski iktidara ve Isnıet Paşa'ya sövgülerini dınleyip keyiflenirdı. Yaşasm özgürlük' Ama özgürlüğün asıl keyfi. kannlar tok. sııtlar pek olunca çıkar. İşler 1yı gitmezse herkes sorar birbınne: Neye yarıyor bu özgürlük? 1957'YE GELDiOiMiZDE.. Zaten özgürlük filan da kalmamıştı 1957'ye geldiŞimizde. Rahmetli dmil Sait Barlas'ı ve arkadaşlarını seçim suçıuıdan :dam huKmüyle mahkemelere çıkarmslara başlamışlardı Benim 50'deki. 54'teki dostlarım <razeteciyi can düşnıanı gibi görür olmuşlardı. Ismet Paşa yenıden kahramanı hürrıyet ıdi çoğuniuğun gözünde ve gardropraki üniformasını gıyip çızmelerinı çekmışti. Çok desil, altı, yedi yıl «ince Konva köylerinde RPce varıları liıks lâmbalan ışıfcınrt» voksul insanlara en tatlı özgürlük masallarını anlatanlar öylesinc acımasız korku kahari.n ısı kesilmlşlerdi ki, ihtiyar Ismst Pasa'yı korumak ulusal bir ;örev oluyordu. Paşa, seçim gezilerine çıkınca. Hımmetdede ve Yeşilhisar'da askerl hareketle durciurulup kuşatıbyor, Uşak'ta taşa tutuluyor, Zile'de üzerıne su sıkıhyordu. Yeşilr.ısar'da Feyzıoğlu'nun Ankara'yı arayıp Namık Gedik'e muhalefetin uğratıldığı muamele dolayısı ile demokrasi ve özgürlük dersi verışıni hatırlanm. Paşa'nın Juarez gibi süngü takmış askerler üzerine yürüyüşünü. haoerleri gazetelerimize yetiştiımek için askeri kordonları kimlik yoklamasıyla geçe şeçe Kayseri postanesine ulaşıp telgraf çekişlerimizi, Topkapı olaylarından sonra İnönü'nün Taşhk'taki evinin etrafında ve Maçka koruluğunda askeri birliklerın savaş nizamına geçişlerini unutmak ne mumkün! Yoksulluk, çıplak ayaklar ve yanıall elbiselerden ruhlara ve kafalara jrrçti; drmokrasi, Patrona Halil nfkesine ve becerisine dönüşen bir sandık geleneği olup çıktı. vet Çocuklardır erçek Insan.. )KTAY AKBAL Evet Az Gelişmiş ÜJkeler ve Besin Üretimi ünümüzün en önemli sorunlarından biri, kuşkusuz basin üretim sorunudur. Aslında, açlık ve yan açhk durumlannı güniük yaşamlarında duyarak sürdürmeleri bakımıcdan konu azgelişmiş ülkcler açısından çok önemlidir. Ancak, gerelc azgeüşmiş ülkeler nüfusunun Bir le^miş Milletler verilerine göre dünya nüfusunun yüzde 70'e deic varan büyük bir bölümünü olusturması. gerek buralarria dogabilecek sosyal ve politik patlamalann öteki ülkelerde de bazı yankılan olması ve insancıl bazı nedenlerle, sorunla tüm dünya ülkeleri ilgilenir olmuştur. Hatırlanacağı gibi. geçen yıl Birleşıniş Milletlerin ilgili kurulusları. uluslararası düzeyde olmak üzere Dünya Nüfusu ve beslenmeyle ilgili iki konferans dürenlemiştir. Dünya Kadmlar Yılı nedeniyle düzenlenen bu yılki Meksika Konferansımn da beslenmeyle ilgili çeşıtli yönleri olmuştur. G « Sen gerçekten mi konuşuyorsun?» diye sordum. Sesirm işıtmedın mi? Ve hafiften gülmeye koyuldu. Az kalsın. haykırarak bahçee kaçacakt?m. Ama merak beni orada tutuyordu. Nerenden konuşuyorsun? dedim. Afaçlar aynı anda her TOnlarıyla konuşurlar. Yapraklar, nllar ve köklerıyle birlikte. Görmek ister misin? Kulağını gövfime daya ^e kalbimin atışmı dmle Pek karar veremiyordum. ama boyunun küçüklügüne bakkça Jtorkum geçti. Kulağımı daya^ım; tçerde bir şejv tik, ık, tık tak ediyordu.» • Şeker Portakaiı. en yakın arkadaşıdır beş yaşındaki Zeze'in... Kalbi:ıin vuruşunu dinler, konuşur onunla dertleşir. Kaıbahk, yoksul bir ailenın çocugudur. Yalnızdır, yaşama daha k adımlanm atmaktadır. Her şeyi gören, duyan, anlamak is;ven çocukluk yılları. Sanki bir gün bütün bunları yazacak, ıılatacak... Bilinçle yaşar sıkıntılı, acüı günleri Zeze. Beş yaındadır. ama okur onu çok daha yaşlı sanır. Büyümüş de küii'müş değüdir, büyük doğmuştur... Een, Brezilyalı Josö Mauro de Vasconcelos'un .Şeker Portaalını okarken karşı tepelerden bir onnan yanmaktaydı. Öreneydim, Kazdağı'nda çam ağaçları tutuşmuştu. Üç gündür bitmiurdu. önlenemiyordu bu yangın. Radyoda, TV'de yurdun birçok öresinde ormanların yandıgı söyleniyordu. Gecenin karanlığına alevler göklere jükselıyordu. Çıkıp bakıyorduk çareslz, ızüntülü. Şeker Portakaiı.nın yüreğinin tik tak, tik tak vu^şunu anlatıyordu Vasconcelos... Hepsi car.hydı o ağaçlarm, lepsinin içinde bir yürek çarpıyordu. Ama karşunda yanıurlardı işte. Nioe nice çocukların arkadaşlık ettiği. dostluk rurduğu agaçlar da vardı bu yananlar arasında, Zeze'nin <Şe:er Portakah>na benzer dost agaçlar, arkadaş, kardeş bitkiler... Yeni bir eve taşınır Vasconcelos'lar... Bahçede agaçlar varlır. abla Gloria hıntkizarına sarılır Bu benim, önce ben doıundum. der. Antonio da oaşka bir agaca yapışır: «Demirhindi» le benim>. Zeze'ye ağaç kalmaz, o da gider arka bahçedeki inecik şeker portakalına sahip çıkar, isteksiz, üzgün... Derken )ir ses geiir portakal ağacından. Yalnızlık içindeki çocuk yaajnının unutulmayacak bir dosnınu bulur o ağaçta.... Ama gerçek dostluk insanlarla kurulanıdır. Zeze bojuna da?ak yer, boyuna muziplik yapar. bovuna çevresinde tatlı hu;ursuzluklar yaratır. Ama duyguludur, anlajnşhdır, iyidir, dü"üsttür. Yaşamın tadını duymak ister azıcık. «Günün birinde îcıyı keşfedecektir.» Gerçek acıyı. ama önce bir dostluğun verîiği mutluluğu... Portekizli Manuel Valarades'le Zeze'nın dostuju gerçekte o kadar önemli midir, yoksa beş yaşındaki bir ;ocuk düşcülüğü mü onu böylesine Önemli sayar? Ya da zamaiın gerisinde kalan anılar, kişiler daha sonra hatırlanınca başıa bir tad mı uyandınr kişide? Zeze'nin Portekizli'ye karşı ön:ekı düşmanca duyguları azıcık ilgi, sevgi karşısmda çözülür, Düyük bir sevgiye, dostluğa dönüşür. Portekizli'nin ölümü Zetc'ye ilk acıyı, gerçek acıyı, yaşam denen gerçegin acısını tattıracaktır. Bir gün yıkılır bu dünya. Şeker portakaiı da kesilecektlr artık. Geçmiste kalacaktır, her şey gibi o konuşan, duyan, yüre|i çarpan sğaç da... Portekizli Manuel'in ardından şeker portakaiı da yaşamın acıları sevinçleri onasında yalnız bırakacaktır. Zeze'yi... Ama o küçük çocuk kırk sekiz yaşına geldiğinde bile unutamaz o iki varlığı. acısı, tadı ile yaşamı ona tarıtan bu iki eşEiz üostu... Zaman zarnan özlemin arasında, hep bir çocuk olduğum Izlenımine katılıyorum. Birden ortaya çıkıverecekmişsin bana artıst resimleri ve mileler getirecekmişsin gibi geIiyor. Hayatm sevılecek yanlanr.ı bana sen ögrettin, sevgili Portuga'm Simdi mile ve artist resmi dağıtma sırası bende, çünkü sevgısiz hayatın bir anlamı yok.> Kazda?ındaki yangın üç gün üç gece sürdü... «Şeker Portakaiı. da övle... Yaşar Kemal çocukların insan olduğunu söylüyor yazılarında. Çocuklar da insan değilse kim .insandır acaba" Ben, .gtrçek insan. ancak çocuklardır diyeceğtm. Belli bir yaşa kadar «insan>ız, sonra büvüvor. değişiyor, insanhgımızdan çıkıyoruz1 Büyüklere insan» dememeli. Başka bir ad bulma3ı, ama «msan. dememeli... • Şeker Portakah.nda gerçek bir insan tamyacaksınız. Zeze'yi. Sao Paulolu bir küçük melez çocuğu. Kimbüir belki de kendinizi. küçük çağlannızda yaşadığınız •insan>lığınızı... ÜRETİMİN DÜŞMESi, STOKLARIN ERiMESi, YENİ ALICILARIN PiYASAYA GiRMESi VE FiYATLARIN YÜKSELMESi, AZ GELİŞMİŞ ÜLKELERE BESİN YARDIM FONTJNU DÜŞÜRECEKTİR. ÎTHALÂTA YÖNELMEKSE, BU ÜLKELERİN ÜRETİM YATIRIMLARINI VE DIŞ TiCARET AÇIĞINI ETKİLEYEREK iLERLEMEYi BÜSBÜTÜN ENGELLEYECEKTİR. Doç. Dr. Nazif KUYUCUKLU gerektir. Gerçi, 1972'deki 12 milyıllannm olumsuz etkileri rilirse, kişi başına üretimin sa yon tona yaklaşan ithalâttan son dece ortalama "o 03'lük bır ^e ra Sovyet alımlan 3 milyon tona lişme gösterdiği görülür. Hatta gerilemiştir. Ancak, Çin ve Jabirçok Afrika ülkesinde ve Asya' ponyanm ithalâtı da dikkate alı Kendiliğinden anlaşılacagı gi da özellikle Hindistan'da. kişi nırsa, bu büyük ülkelerin topbi, besin talebini belirleyen baş başına üretimde ters yönde vani lam ithaiâtlarımn büyüdüğü gö lıca etkenler nülus büyüklügil düşmeler meydana gelnıiş. bazı rülür. İçinde bulunduğumuz bu ve geiir düzeyidir. Azgelişmiş azgelişmijlerde, üretimin düşük yıl da. toplam tahıl üretiminin lerde nüfus toplamı 2.7 mılyar oldugu yıllara inhisar eden besin önee 997 rr.ilyon tona yükseleceğı küsur (dünya toplamı 3.9 mil yetmezliği. buralarda kronik bir tahmin edilmişse de, sonra, bazı yar) oldugu gibi, bu nüfus jnl görünüm durumunu almıştır. So yerlerde ortaya çıkan kuraklık !ık, ortalama yüzde 25 dolayın runun ciddiliği karşısmda. azge nedeniyle 950 müyon tona düşeda bir artışla geüşmektedir. lişmişlerin besin üretimini ve cegi sanılmaktadır. 1974 yılı da, özellikle tahıl üretimir.i hızla Her yıl aktil nüfusa katılanlar tahıl üretiminde stoklan yükarttırabilmek için, gelişmiş (il seltecek düzeyde olmamıştı. Öbir yana, ötekilere bile çalışma alanları sağlanamadığı için, an kelerce geliştirüen yeni türlerin zellikle Uzakdogn ve Kuzey Acak nüfusun bir bölümü piyasa tanmı ve bunlardan sağlanan ba merika'da üretim düşmüştü. zı olumlu sonuçlara rağmen. deya alıcı olarak çıkabilmekte, bu Başlıca ihracatçı ve ithalâtçı da öncelikle besin mallanna ol ftindiğimiz azgelişmiş ülkelerin tahıl üretim tüketim dengele ülkelerde toplam tahıl stoku, maktadır. Birleşmiş Milletlerin rinde önemli bir degisiklik olma 1970'te 201 milyon tonken (Sovbir araştırmasına göre, azgelis mıştır. yetler ve Çin hariç), 1975'te 98 mış ülkelerde kişi gelirlerinde Hatta bir kaç yıl önce dünya milyon tona düşmüştür (The yüzde 1lik bir B.rtışm •<* 0,7'ye kadar olan bir bölümU besin tahıl üretimindeki rekor düzey State of Food and Agriculture, 1974, FAO, Rome, 1975, sh. 21). mallanna gitmektedir. Gelişmiş den sonra, doğal koşulların olum ülkelerde ise bu oran yüzde 0,1 suz etkisiyle üretimde arka ar Bu miktarlar, toplam tüketimin kaya meydana gelen düşmeler, '.'t> 26'sı ve °b ll'idir. Buğday sto , veya daha düşüktür (The Food stoklan da azaltarak dünya taProblem of Developing Çountri hıl fiyatlarını yükseltmiştir. Bu ku a>Tiı tarihlerde 87 ve 36 mil es, OECD, Paris, 1966, sh. 15). olayda, dünyanın en büyük ta yon ton olup piyasaya çıitabilBesin kaynaklannda, 19601ar hıl ve buğday Ureticisi olduğu cek ihracatçı ülkelerin buğday da kişi başına tüketilen toplam halde tüketimi de yüksek olan stok miktarı ise 20 milyon tonSovyetler Birliginin, doğal ko dur. Pirinç stoku da, toplam oortalama kalori miktanndan hay vansal kaynaklı olanların '.'o 3'e şullann olumsuz etkisiyle üre larak 1970'te 25 milyon tonken kadar düştüğü ülkeler olmuştur. timinin tilketimini karşılamama 1975'te 13 milyon tona dilşmüştür. Aynı tarihlerde, kişi başına tüke sı karşısında, dışardan buğday Bu stok miktarîanmn, dünya be tilen kalorinin, hay^'ansal kay satm almasının önemli payı olsa sin güvenlik düzeyinin çok alnaklı olanlann " o 30'u geçtiği ülkeîer, sadece ABD, Kanada ve Okyanusya'dır. Bugün buna bazı Avrupa ülkelerini katabüiriz. Ancak, azgelişmişlerde önemli degişiklikler olmarmştır. Böylece, azgelişmişlerde beslenmenin bi^ Dört yatak odalı, geniş salonlu, kaloriferli, bahçeli e kisel kaynaklara dayalılıgı ortaya çıktıgı gibi, bur.un da tamaEsentepe, Yazarlar Sokak No: 27 mına yakımnı tahıllar (bu arada Telefon: 66 41 12. Saat 10.00 15.00 arası. özellikle buğday ve Uzakdojtuda pirinç) oluşmaktadır. tma düşülmüş olduğunda biTİeşilmektedir. Kasik ithalâtçı ülkeler yanın da, Sovyetler tahıl, özellikle buğ day alımlarmı sürdüreceğe benzetnektedirler. Bugünlerde, basına göre Sovyetlerle ABD arasında uzun dönemli bir tlcaret anlaşması üzerinde durulmakta, ABD'nin petrol istemine karşm Sovyetler buğday üzerinde durmaktadır. Çınin ise Avusturalya ile, buradan buğday ithalini içeren anlaşması vardır. Bu ülkenin geçen ytflarda, ayriea'Kanada dan buğday satuı alması konusunda bazı çabalan olmuştu. Bu durumlar karşısmda, bu yıl dün ya piyasasmda (tabii bunun bir yankısı olarak ulusal ekonomilerde) tahıl fiyatlarının daha da yükselme olasıhğı vardır. Bilindiği gibi buğday fiyatı, tonu 1972'de (Ocak ayı) 60 dolarken, giderek yükselerek 1974 şubatında 220 dolara çıkmış, bundan sonra haîif bir düşme egilimi göstermiştir. Pirinç ve mısır fiyatlarında da aynı yükseliş olmuş, hattâ pirirıç fiyatı, daha hızlı bir tempo ile artmıştır. Öte yandan, azgelişmişlere çeşitli uluslararası kuruluşlann iki veya çok yönlü olarak, gerek kalkınma kredisi, gerek besin yardımlarında bazı düşmeler olmuştur. Örneğin. OECD'nin oluşturduğu ve ABD'nin de dahil bulunduğu Kalkınma Yardım Komitesinin 1973 mali yardımlarında r artış, bir yıl öncekine oranla « 26 bir fazlalık görünümünde ise de. enflasyan ve kur farklan dikkate alındığında, gerçek artış sadece % 6 olmakîadır. (The State of Food and Agriculture 1974, FAO, Rome. 1975, sh. 23). Aynı kuruluşun azgelişmişlere besin yardım değerlerinde de düşmeler olmuştur. 1964' te 1.5 milyar dolar olan toplam, 1973'te 1.1 milyara gerilemiştir. Ancak, cari fiyatlarla olan bu değerleri, 1968 fiyatlanyle değerlendirilerek ele alırsak 1173 besin yardımlarının 1.1 milyar değil. sadece 489 milyon dolar olduğu görülür. Bu durum, enflasyonun Bat! ülkelerindeki etkisini de açıkça ortaya koymaktadır. Azgelişmışlere yapılan besin yardımının miktan da 1962/1972 döneminde yıllık 1016 milyon ton arasında değişmekte iken, 1973'te 6 milyon tona düşmüstür. Aynı durumu, Birleşmiş Milletlerin bir kuruluşu olan Dünya Besin Programı (VTPP) için de söyleyebiliriz. Bu veriler karşısında, toplam tahıl üretiminin düşük kalması gerçekleşirse, güvenlik stoklannın da erimiş bulunması nedeniyle dünya tahü fiyatlan bu yıl da yükselecektir. Bu yükselmede Sovyetlerin ve Çin'in dünya buğday piyasasına önemli ahcılar olarak eirip bu durumlarını sürdürmelerinin, önemli rolleri vardır. Bunlara, Japonya gibi klâsik ithalâtçı olmakla birlikte alımlarmı giderek vükselten ülkeleri de katabüiriz. Bu koşuilar altmaa, zaten azalmış bulunan azgelişmişlere besin yardım fonlarınuı daha da düşmesı mümkündür. Geriye kalan öteki alternatiî de, bu ülkelerin dövizle besin malı yani tahıl itha! etmeleridir. Bu durum ise. sınırlı olan döviz fonlarının üretimi arttırmaya yönelik yatırımlardan tüketime kaydırmak ve tarım ülkeleri olmalanna rağmen, kronik olan dış ticaret açıklannm büyümesmde, tahıl ithalâtmın da önemlt payı olması demektir. Bununla oirlikte, başka çözüm yolu bulunmadığına göre tüm bunlar, azgelişmiş ülkelerin kendi s o runlanmn vlne kendilerince çö ZULÜM MAKiNESi 1960'iara nasıl gelindifini şimdi kimse hatırlamak istemıyor bile .. Oysa iküdarda kalabilmek ıçin her çareye baş vur?cak gözü karalığı ispatlamış bir siyasal kadro, üstehlt halkın büyük çoğunluğu için gerekli çağdaş bir yaşam duzeymir) en sade koşullarmı da yaratamamışken, kendi tutumu İIP büyüttüğü karşı koyucu gücün devleşmesiyle sogukkanUlığını tümden kajbetmış. devleti bir zu!üm makınpsl gıb. isietmeğe başlamıştı. thtilâlden önceki «ış, Bursa da yapılan bır muhalefet toplantısı, belleğimde derın bir iz Qırakmıştır. Paşa, seçimi dahj fazla geciktirirlerse. iktidar. dakileruı. başına dünyanın Bütün felâketlerinin yağacagını söyieyıp inmişti kürsüden. Sonra hep beraber Selim Suter bevin evine, yemeğe gidilmişti. Sofrada soruvermiştim bırden Paşa'ya: Siz meşruiyetçisiniz, ihtilâl (ilân Istemezslniz, iisteiik adamlar devlctin bütün fuçlerinl iktidarlan attın» partizanca kullanıyorlır ve herkese yılpnlık veriyorlar, 5yleyse lktidar neden korksun, basuıa yağacak felâkrtin korkusiına niçin kapılsm? Eıınu senin gibi herkes sorar demiştı Paşa. Herkes so> runra da İşte o dediğiıt eiiç doğar. AZiMETiN NE TARAFA? O güç doğdu, Demokratlan siyasal tarihin en dramatik Uslubu içinde ezdı. Yassıada'da ilk duruşma günü, tomsonların namlulan altında tek sıra halinde salonB girerlerlten, Orta Anadolu'da Ege'de beraberce dolaşıp nalkın kurtuluşu ve mutluluğu üzerıne söyleşilerde bulunduk'.anmdan pek çoğu aralarındaydı. Abdülhakhamıt'in o başarısu trejadyalarırıdalc gibi konuşuyordum içimden. Azimetin ne tarafa Tarık? Nereden geldin. nerere gidiyorsun? UnJ»r, her vaade kanacak kadar yoksul ve lstekli biı halkın kaderini değiştirmeyi isteselerdl. buna Tönelselerdi, halkçı bir politikavı sadece oy almak, sandıktan çıkmak marifeti sanmasalardı, yurdun dört bir verinden tek tek avlanıp bıı ıssız aday» getirilirken, arkalarında, onlan tntan, unutmayacak olan, yalnız bırakmıyan halk topluJuklannın varlığinı hissedip dik dururlar, suçluluğun asıl pransalarıru kendi avaklarına vurmazlmrdı. Beni asıl üzen bu ezllmlşlik, bu herşeyi kaybedişti. Halka inansalardı, bu tükeniş neden? EKMEK HAMURU GiBi... 1965'den sonra. Ecevitie gezerken, uzun jıllardan bert tamdiğım bu halkın, kendi tecrübesiyle yoğrulup yeni bir ekmek hamuru gibi kabanşını seyretmek hoşuma gidiyoTdu. Halk sezmeğe başlamıştı ona pek bir şey vermeyenlertn, kendi bilincine israria baa sloganlan yerleştirmeğe çalıştıklannı. Dlnjn elden çidiyor! Mukaddesatına sataşüjyoı! Milüyttçiüjfin öldürülüyor! DEMOKRASİ OLACAK Son on yılda, politikada. halka yaklaşmak onunla bütünleşmek hareketi, bunlara benzer suçlamalarla etkısıs hale getirilmek istenmıştir, yani, kendilerinl dincı, mukaddesatı;ı milliyetçi gibi göstermek isteyenler aslmda halit yaranna politikaların başansını geciktirme roiünü benıms»mişJerdir. Ecevitie Anadolu'yu beraber dolaştığım ya da uzastan izledigim yıllarda. halk sezgisinın enkin bir bilince dönüşmesini sevinçle görmeğe başiadım. Ecevit başarı fcazanıvordu. En az 2530 yıldır sandık başlarma koşup oyunu veren Ritleler, başka iradelerin bir aracı olarak kullanıldıklan bilincine eriyorlardl. Demokrasi bir şekil, bir eörüntfl, çıkarcılann ustacs knllandıklan bir mekanizma olamaıdı. lş, ekmek, güven, mutluluk ve tümüyle Insanca çağdaş bir yaşam isteyen kltleler özJemlerine kavuşmadıkça demokrasi yokta. Bu seçimin sonucunu bunun için çok merak ediyorum. Bakalım Ecevit ve hepimiz, on yıldır anlattıklanmızla nasıl bir bilinç yaratmışız ve çirkin politikacılann foyasıru ne ölçüde meydana çıkarmışız? KİRALIK Toplam olarak ele alındığında, 1955 / 1965 döneminde dünya besin üretimi '« 30 (The State of Food and Agriculture, FAO, Rome, 1965, Tbl. II 1. 2 ve 3), dünya nüfusunun da *'o 22 artış gösterdiği düşünülürse, kişi başma besin tüketiminin, sadece dörtte bir artmış olduğu anlaşılıı. 1%1 / 1972 döneminde de • • • • • » • • • (1961 / 1965 = 100), dünyada ki• • • * *• • • şi başına besin üretim artıs hızı, ortalama °b 3.4'lük bir gelişme göstermiştir (Production Yearbook 1972, FAO. Rome, 1973). Ancak, üretimi azgelişmişler açıAile büyuğümüz, herşeyimız, ürfa Barosu avukatlann• sından ele aldığımızda, ilk öödan. eski YTP Mületvekılı, nemde besin üretim artışımn "a 2.8. tahıl üretim artış hızının da % 3 dolaymda oldugu gö rülür. Çografyasal dağıhş dikka• te alınirsa. artıs hızınuı bazı ülhastahğı süresince llgisini esirgemeyen. gerek Urfa'dan, • kelerde daha düşük olduğu gözgerek Istanbul'dan tejrifle cenaze törenine katılan; telefon lenmektedir. Ne var ki, bu artıs ve telgraflarıyla actmızı paylaşan tüm eş, dost, akrabalar oranlarına ragrnen. bu bölgeleri'.e gönüllerimizi fetheden Devrimcı Gençlik Kültür Dernedek: nufus artışı yüksek olduği sayın üyelerıne minEet ve şükranianmızı sunarız. gundan. kişi başına tüketim düşme egilimi ?östermiştir. 1972'ye ÇOCLKLAR1, dek olan dönemde de. toplam EŞt : AYL.4 BADILLI besin ve bu arada tahıl üretimin• KARDESt : de önemli üretim artışına ra2N'AZİME YtfCEL men, kişi başına üretimde bir (Cumhuriyet: 8048) Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Devlet Su işlerı Genel Müdürlüğüne TEŞEKKÜR Avukat Almacaktır 1) Genel Müdürlüğümüz Diyarbakır X. Bölge Müdürlüğünde çalıştırılmak Uzere Devlet Memurlan Kanununun 36. maddesinde belirtilen giris derecslerindeki sadrolara (Devlet Memurlufuna Atanacaklar İçin Zorunlu Yetcrlik ve Yanşma Sınavlan Genel Yönetmeliği) esasları dahilinde yapılacak mülâkatla askerliğini yapmış (1) erkek Avukat alınacaktır. Mülâkat 3.11.1975 pazartesi günü saat 14.00'de Hukuk Müşavirliğince yapıiacaktır. 2) Mülâkata ıştirak edeceklerin yukarıda belirtilen nltelikleri yanında Devlet Memurlan Kanununun 48. maddasinde yarılı şartlan taşıma;an gerekmektedir. 3) Isteklilenn 31.10.1975 cuma günü saat 16.00"ya kadar Ankara'da tnönü Caddesi'ndekı Genel Müdürlügümüz binasında bulunan Hukuk Müşavırliğine tnüracaatla mülâkata glriş karü almalan gerektiği ilân olunur (Basın: 24430) 8044 VEFAT Arapkır'in ERZENZADE ailesinden MEHNfET NtTHETTİN (merhurn) ve FIKRİYE ERZEN'in sevgili kızlan, Naciye (meınum) Sağman. Edebiyat Fakültesi Profesörlerinden Afif ERZEN'in ve Necmettin Kavuncu'nun sevgili yeğerüerı, Cavidan Kutluğ, Turgut, Gülten ve Tuğrul ERZEN'in sevgili ablaları, Kemal ve Gönül Sağtnan'ın dayızadesi, Fikret Kutluğ'un baldızı, Ayşen ve Pınar ERZEN'in görümcesi, Emre ve Ece ERZEN'in sevgili halası; Havdarpaşa Lisesi Biyoloji Öfretmenlerüiden Kemal BADILLI'nın Salime Türkân Erzen 12 ekım 1975 pazar günü Hakkın ratımetine kavuşmuştur. Çenazesi 13 ekim 1975 pazartesi günü (BUGÜN), ikindi namazinı müteakip, Kadıköy Osmanağa Çamiinden kaldmlarak, Karacaahmet mezarhğında toprağa verilecektir. Mevlâ rahmet eyleye. ERZEN AİLESf