25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DÖRT CUMHURÎYET 11 Ekim 1979 MLA I.^LAN ?l... VAKLAfriLAR. ABDULCANEA /{ <<• 1 mi M 3UMCA Çlzgiler Turhan SELÇUK Fotoğraflar: Ara GÜLER çok iyi. Hiç olmazsa hasta, dc muş bir çocukla ilgileniyorlar • dua bile okuyorlar üstüne. Yas Selim sırtında, her halde Met ın sıcaklığı ona iyi gelmiş o cak kı.. «Camının avlusuna girdım ı kadaş. Allah seni ınandırsın sevincimden uçuyorum. Sel çok zayıf ama bana ağır K < yor. Gutikçe de yoruluyoru Ama sırtımda Selim, benim caklıgımdan dolayı çözülüy Duymuyorum bile ağırhfcım. 1 lım sırtımda avluda koşup < ruyorum. Koşuyorum kı da sıcak olayım. Selim de sarsıl da daha kendıne.. Ben koştut Selim Kipırdıyor ha kıpırdıy O kıpırdıyor, ben sevinçten u yorum. Ayagım bir taşa takı ikimiz birden yere, mermerle üstüne seriliverdik. İyi oldu. 1 süre ikimiz de orada uzandık '. dık. Bir baktım Selim ayaklaı kıpırdattı önce, sonra eller sonra başka yerleri.. Ama g lerini açamıyor.. Gözlerıni atamam.. Yattık kaldık orada. lu du\ran da rüzgârı tutmu; mu? Ben de dinlenmemiş miy dayan Metin. dedim, dayan kadaş ki Selim cana geliyor, hasta köpek. Gene sırtlanc onu. koşmağa başladım. Ne dar kostugumu bilmiyorum a soluk solugayım, bu sefer Se dirilecek de ben ö!ece*im. Derken arkadan bir ses: • tin. Metin, Metin, iyileştım. dir beni.» Hemen indirdim c Sevindim. Bana baktı baktı. kadaşsm arkadaş,» dedi. Se sert adamdır. o kimseye aı daş, dememiştır. • Selim, a; daş,» ftedi bana, «Ben acıtn ölüyorum, cebimde de hiç ş^y yok, ya sen de.. Bende yok, dedim. Ama bakarız çaresine.. Sen burada durur sun on beş dakika.. Arkadaş de kusura bakma ama. be için kötü düşürune ama bt çarem yok. Selim, iyiyim. d' rum, dedi. Fen fırladım beş kika sonra elimde koskocaı bir ekmek, sıcak mı sıcak, caman bir kaşar peynıri pa sı, arkadaş dilendim sanma. hayatımda kimseden bır şey lenmedim. Yani ekmegi. k peynirini kaptığım gibi. öyle dalmışım ki, ellerim öyle uçuyor ki bakkal elimı d koskocaman beni bile gören Geldim avluya, Selim, sıc ekmeğl kucakladı, hiç bir çasını koparmadı. Hiç bir nıgını bile. Ben, ekmegi < alıverince hepsini yutuvert miş sandım. Selim bana I baktı, ekmek kucağında b • Arkadaş, dedi, bir çay o Kaik, dedim. fcalk Selim, bı talihimiz yaver gitti.» Kahveye vardılar. Sel kahveciden ödü koptu. Ads bir bıyıklan var tam Selimı re. Selim, adamı bir görd anda geriye döndtl. bileğiı Metin yakaladı, «dur Selim dim.» O. anda kahveci or.ları gi Selim'in elindeki ekmeğl, M in elindeki peynirl gördü he yi anladı. Gülümsedi, kocs yıklan sevinçten vızıladı. S utandıgından kaçıyor s Böylelerini çok görmüştü. lin aslanlarım gelin, çayırr zel, tavşan kanı. agzınıza 1 Sizin gibi babayiğUlerim yaptım.. Selimi yakaladı iç çektı. yandaki bo$ masaya ti, Metin de onlan izledi. veci Selimi sandalyaya sa\ oturttu, Metin de geçti ks na oturdu. Kahveci. fiy; omzundaki kırmızı mendilı savurdu. B<?risin gerı yerin< di havalandırarak. Hemen da da çaylar geldi. fiyakalıc saya kondu. «Afivet şekt sun.» Çocuklar sıcak çayla sıca meğe abandılar. Daha çavla miş bitmemişfi kı kahreci rek iki çav daha eetirdi. «. olsun aslanianm.» JDmzıı kırmızı mendil eene savı Fiyakalı, alışmış adamın (Devamı i). sa> ((tuV Büyük Usturalar Şakir BALKI 16 Ah daha neler olsun ki, oğullarım . Peîvan aklını üşüttü . Bilmem ya. aslan gibi oğlumun aklı çalındı. Sapık sapık konuşmaya başladı son günlerde? Boşnağın avradma kurşun döktiirdüm. destursuz bir yere su dökmüş . Ah benim Pelvammın ağzı vardı. dili yoktu. Ama şimdi? Gece demiyor. gündüz demiyor •Mohderem vatandaşlarım.» deyü bağırıp duruyor. Allah tümünüze iyilik sağhk versin. Pelvanun aklını uçurdu. Aklını uçursa uçursa onun. o Zeynel Bey uçurur. Onunla bir arkadaşlık peyda etti, vah benim Pelvanım... Son günlerde yalancı da oldu. Kime ne ettim ki başıma bunlar geldi? Aslan gibi oglumun aklı çalındı!.. Pelvanm evinde fazla kalmadık. Kadıneağızı yaşlı gözlerle b'.rakıp, biz doğru ilçe başkanlığına gıttik. Veysel oturmuş çay içiyordu. O daha toparlanmadan biz davrandık: Ulan Veysel dürzüsü, bu ilçede sen necisin?» Armut gibi yüzümüze bakmaya başladı: İlçe Başkanıyım!.. Hadi oradan, ilçede olan bitenlerden haberin var mı wnin? Yahu arkadaşlar, ilçede neler olnıuş ki 0 .. Daha neler olsun, bu gidişle bu Zeynel denilen kopuk tümümüzü. düzeltecek be. sen nâlâ kav çakıyorsun ulan!.. Bu Veysel denilen ilçe başkanı da vurdum duymazın biriydi. Biz ona neler söylediysek para etmedi. Biz bunları hep namus belâsma yapıyorduk. Bir iki gün sonra ne olursa olsun diyerek Pelvan Niyazi'nin önünü kestik: Bak Pelvan, dedik, ilçede durum hiç iyi değil... Dalga geçercesine yüzlerimize baktı: İlçede olan biten kötü şeyler mi var, siz işleri büyütüyorsunuz bana kaisa. Her şeyden bu kadar pirelenmez canım... Bu Zeynel Bey var ya... r Var,.ne olmuş yani?. "'Carnm. tlaha ne otsun ki, ooo amma da iş'.. OmMf bunun evine giriyormuş! .. Hepsi iftira bunlann .. Ama Pelvan Niyazi Bey, ilçe çalkalamp duruyor, Zeynel':n kütü huyları varmış. Ne huyları varmış adamın? Bizim eve de girip çıkıyor, Bana hocalık yapıyor. Hemen kötü mü düşüneyim yani?... Baktık ki adam söz anlamıyor, bu konuşmayı başka yan« çektik. Hayırola Pelvan, dedik, sana ne hocalığı yapıyor Zeynel # Bey? .. Mebıısluk!... Haydi hayırlı olsun. Sevindik buna... Sağolun!. Pelvan Niyazi'nin bu sözleri karşısında ağızlarımız bir kanş aeıkta kaldı. Anasının dediği doğru çıkmıştı. Eh mebusluk deraek, söztim yaban, adam kandırmak demektir. Az buçuk da yalan dolan... Tu:tuğumuz dallar bir bir kırılıyordu. Birkaç gün sonra Zeynel 'le görüşmeye karar verdik. Onun agzını, o mendebunın düşüncelerini ögrenecektik. Ona diyecektık ki «Pelvan Niyazi aklını yitirmiş...» Bakalım bize ne diyecekti? Düşe kalka yürüdük. Döner koltuğuna kurulmus gaaet» okuypr b'ulduk onu. Bizi görünce: Oooo, dedi, buyrun canım...Buyrun... Allah Allah, nasıl oldu boyle bu ... Hele> oturun!... Ellerimizı sıktıktan sonra: Bir emriniz varsa hemen yapanm... Çok memnun oldum... Biz tilki kumazlığiyle: Anıan Zeynel Bey, dedik, ne merkezde durum?... Hangi durumu soruyorsunuz siz? Pelvan Niyaıi'nin durumu?... Allah gecinden versin, oynatmış adam! Evde durmadan ünleyip duruyormuş Pelvan... Yok canım, ne ünlüyurmuş? Ne ünleyecekmiş, «Mohderem vatandaşlar!» diye ünlüyormuş. Cihan Pelvanı, aklını yitirmiş. Bu Zeynel denilen adam kumaz mı kurnaz, bir kahkah* attı ki az kalsın oda başımıza yıkılayazdı: Canım anlaşıldı. adam aday ya, ona bağırıp çığırmasını öğretiyordum. Oh... oohh... Çok sevindim bunlara! İyi güzel ya, dedik biz bu sefer, ama Pelvan bu sözler:ni dağa taşa ünlüyormuş. İsnan dağdaki kayalara «Mohderem vaıandaşlarım, en kısa zamanda sizlerin altına birer otomobil vereceğim...» der mı canım? TÖvbe, tövbee .. K:ç böyle demeyin. ınşan aday olur da çığırmasını bilmez?.Demek dediklenmi bir bir yapıyormuş Pelvan Bey. Çok sevindirdiniz beni, çok iyi ettiniz buraya gelmekle. Ben de onun ne yaptığını düşünüyordum. Ne güzel, ne güzel!... Demek öyle ha? .. Hani esekten düşmüş olsaydık, oramız buramız bu kadar Bğırmazdı. Bu adam bizi iki paralıktan beter etti. Kafalanmız yine bozuldu. Ama biz ne olursa olsun bu işin ardını bırakmak ıstemiyorduk. Bizim şans pınarımıza taşlar mı düşmüş ki. Zeynel beyl tam suçüstü gibi yakalarmştık, il'de çıkan Büyukzurna gazetesi tüm numaralanmızı berbat etti. Gaur.enin baş sayfasmda kocaman bir resim. bu resim Zeynel Beyır.dL. Bu büyük fesmin altında da şu sözcükler sıralanmıştı: . Büyük mimar Zeynel Afaoğlu ilimizde. Vay babam vay, gözlerimiz manda gözü gibi açıldı. Bir de yazılanlara göz attık ki. eee vallahi pes: . Bu adamın ne hünerleîi yokınuj ki? Aşağıdaki satırlar bizi çüeden çıkarmaya yetti (DEVAM1 VAB) ÇOCUKLAR İNSANDIR Tanın» vardığımız birincl topluluk çok kus tutmuştu. Dbn tane kafesi ağzına kadar, ustüste doldurmuslardı. Nerdeyse kuş lar sıkısıkiıktan öleceklerdı. Mctin ağzuun suyu akarak hayranlıkla kafesteki kuşlara bakıyordu. Kafeslerin içınde sarılar, kır mızılar, klil rengiler, maviler, alalar bir uğıınmada durmadan çırpmıyorlardı. Metin elini uzattı, parmagını bir kuşa degdirdi, o parmagını kuşa degdirir degdirmez de bir vaveyla koptu. O kısa boylu, geniş omuzlu, partallar içindeki dbrt köşe çocuk geldi Metinin kolundan tuttu bteye Iırlatıverdi: «Pis, uğursuz elini sürme kuslanmıza, serserü» Vardı Metinin fırladığı yere, «serseri, serseri, serseri», diye yineledi. Dayanamadım ben de onun ya rua dikildim: «Serseri diye senin gibi serseriye derler. Serseri diye senin o aptal babana ve hem de senin sülâlene derler. Hırpo!» Eşşek sıpası üstüme doğru çemkırdi, nerdeyse kavga çıkaracak. öteki çocuklar ona elle kolla Isaret çaktılar da ağzını açmadı, ya da vtırmağa kalkmadı. Metin: «Aman arkadaş», dedi, «Cyma bunlara. bunlar şımank, delidir. Bunlar insanı bıçaklarlar biliyor musun, sırl şunarıklıktan. Bu ka dar çok kuş tutmanın şımarıklığından... Aaaah, benim de bir ağım ol... ol, ol, ol...» Olsa diyemedi. Agzından kaçırrruş itler gibi pişman olmuştu sonra da. Ben duymamışcüığa vurdum. Buna en çok sevindi Metin. Öteki çocuk toplulukıanna teker teker uğradık. Metin hepsine büyük bir tutku, bü>ük bir hayranhkla. kı\ançla, yaklaşıyordu. Kuş dolu, çırpınan kaleslerin yöresinde hayranlıkla dolaşıyor. kuşlara bakıyor, seviniyor, gülümsüyor, artık eliyle bir kuşa dokunmuyordu. Belki de her kuşa dokunmak istiyor, ama artık dokunamıyordu. Kuşçu çocuklar Metinin kafeslerin yöresinde hay ran dönmesinden pireleniyorlar ama bir şey söyleyemiyorlardı. Birçoğu beni tanıyordu. Tanıma yanlar da nedense bana bakıp bakıp ses çıkarmıyorlardı. Metin susuyordu. Yüzü andan ana degişiyor, bir sevince giriyor, bir acılaşıyor, bir alaylı bir hâl alıyor, bir coşktmluk içinde jçıklanıyordu. Gün batıyordu ki: «Sen beni Seümle tanıştırsana» dedirn. «Taruşünnm ama..» «Aması ne?» «Soyledim ya, o herkesten. uçan kuştan bile Urker. korkar», dedi. «Şimdi o seni kimbilir ne sanır, belki seni görünce alır yatınr, belki de bir büzülür, bir büzülür Ki ağzmdan bir tek İM alamazsın. «Korkutmayız». dedim. «Ben onun agzmdan lâf da almasını bilirim», dediın. Metin boynunu büktü: «Sen istiyorsan arkadaş». dedi. «Bir arkadaş için can baş üstüne. Seni Selim'e değil feriştaha bile götürürüm. Yeter ki sen iste. Bir insan arkadaşı içın canını bile vermeli. Dünyada her şey gelıp geçicidir, baki olan bır arkf/laşlıktır. İnsanoğlu arkadaşlığın kıymetini bilmiş olsaydı, insanoğlu boyle eşşek olur da biribirini yer miydi. her şeyin Üstündedir arkadaşlık. Ben sana neden amca, abi. kardeş deraiyorum da sana arkadaş diyorum. Çünküleyim ki arkadaşlık her bir şeyin tistünde de o yüzdendir ki. ben de sana arkadaş diyorum. Arkadaşlık kan kardeşliğinin bile üstündedir.» Arkadaşlık Ustüne öylesine coş kun bir söylev verdi ki Metin, vay anam vay, söylev derim sana. Öyle bir havası vardı ki, işte arkadaşlık budur, diyordu. Sana arkadaş demişsem arkaaaş, sen «Bnrası sirin kahvenlz, ne zaman isterseniz, istedifiniz kadar çay için» dedi, kahveci.. «Kaç yaşında mıyım? Nasıl görüyorsan o yaştayırn.. Nereden mi geldim? Hiçbir yerden ya da her yerden Anamı, babamı mı soruyorsun, kardeşlerimi, bacılarımı mı, bütün insanlar.. işte ben buyum ağustosta / üşürüm, karakışta . ;• yanarım..» • SELiM SIRTIMDA, SICAKLIĞIMDAN ÇÖZÜLÜYOR, GiTTiKÇE YORULUYORUM AMA DUYMUYORUM BİLE AĞIRLIÖINL. . İM~\ *><?.<*'O f., ı: : I h . i'j i İ.Tİİ î ı t i i . ^ h i i i i \ u ıltr'C İnsanoğlu arkadaşlığın kıymetini bilmiş olsaydı insanoğlu böyle eşek olur da birbirini yer miydi.. bunun kıyrnetini bil. Sana verdiğim bü>"ük degerin, erişilmez insanlığm... Ben de ona sezdirdim ki ben arkadaşlığm değerini bilirim ve hem de dünyada her şeyden arkadaşlığı yüce tutarım. Buna çok sevindl Metin.. Bu arada ona kim olduğunu, nereden geldiğini, ne işler gördügunü sordum. Hırsız mıydı, yankesici miydi, söğusçü müydü. şu darı dünyada ne yapıyordu? «Bak arkadaş,» dedi. «Ben bir yuvasız kuşum. Adım Metin. Me tin bile benim dogru dürüst adım değil. Kaç yaşunda mıyım, onu da bilmiyorum, nasıl görüyorsan, o yaştayım. Nereden mi geldim, hiç bir yerden, ya da her yerden. Anamı, babamı mı soruyorsun. kardeşlerimi bacılarımı mı, bütün insanlar. Bundan dolayı bana gücenme, işte ben gör düğün gibiyim. tşte ben buyum. Ağustosta üşürüm, karakışta ya narım. Böyle doğmuş bir mendebur oğlu mendebur kişiyim. Şim di anladın mı beni. Gel de ben seni Selime götüreyinı. O her seyi biliyor. Anasını, babasını, sü lâlesini, kardeşlerini, köylülerini, köylerinin itini eşegini, kurdunu kanncasını öyle biliyor ki, bülbül gibi de anlatıyor. Amma o kadar çok korkuyor ki insanlardan, korkudan deli divane olu yor. Karanlıktan da beter korkuyor.. Onun için yerimiz surlarm kovuğu ra, o kovukta hiç yatma dı. Karda yagmurda, kışta kıyamette Ustüne bir naylon çekip kendir.e bir elektrik direği dibi bulur, orada uyursa uyur. Allah Dünyada her fry getip seçer, b«M olan arkadaylıktır seni inandırsın arkadaş, onu geçen kış altı kere donup ölmekten kurtardım. Yattığı yeri, yani diregin altıru biliyorum, ben ko•ukta sıcacık yatarken aaaaah, Selim. diyorum, o ayazda. çınlçıplak direfin altıncte azıcık ışık için yatıyor. donup ölecek diyorum, içime kuşku giriyor. Beni sabaha kadar uyku tutmuyor. Ge ne böyle, beni uyku tutmayan bir sabah kalktım yataktan, kovuk başıma yıkılacak, içimi sardı bir korku ama bu korku neyin nesi bilemiyorum. İçimdeki korku da gittikçe büyüyor. DÖrt dönüyorum surların yöresindeki içimdeki korkuyu. karanlığı atayım. Derken birden akluna tıp etti ki, ne tıp etme. Bir koşu vardım elektrik direginin oraya ki Selim bir top olup donmuş kaska tı kesilmiş, aldım sırtıma ki, hiç canı yok. Ne yapsam, ne yapsam, hastaneye götürsem ki kimse bakmaz yüzümüze, niye dondunuz diye de bir iyice döğerler.. Ben ne yapayım, ben ne yapayırri derken.. Kovuğa girsek, Selim uyanınca bu sefer de karanlıktan korkusundan ölecek. Ben ne yapsam ne yapsam, Selim sırtımda vurdum Kocamustafapaşadan içeriye. tnsanlann yuzüne bakıyorum. yolda bir iyi insan görsem de Selimi evine tasısam, ondan da korkuyorum, insanlar iyi mi kötü mu yüzlerinden bclli olur. BeUi olmasa bile...» Metin insan yuzüne bakmanın bilimcisi olmustur. Göz görünen yerden bir adam kıpırdasa Metin onun ıyı mi kötü tnü bir kişi olduğunu derakap bilir. Polisi mi? Hahhah, Metin polisi ayı postuna tilki, çakal, kuş donuna gir» de polisi tanır. Polislerin hepsi aynı kalıba dökülmüşlerdir. Olacak gibi değil. Polislerin hepsi aynı anadan doğrauşlar. aynı babanın belinden inmişlerdir. Polisler de bunu bilirler de onun için öteki insanlara o kadar kötülük düşünürler. Onun için çocuklara hep düşmandır polis kabilesi. Bir çocuk görmesinler polisler aman Allah döveceğiz diye sevinçlerinden kıç atarlar. Polis kabilesi evvelemirde çocuk düşmanıdırlar. Çünküleyim ki polis abiler çocuk olmamışlar, analarınm karnından öylece dojtmuşlardır. «Selim sırtımda...» Selim, Metin'in sırtmda Kocamustafapaşa Camısir.in önüne gel diler. Herkes. camiden çıkan dini bütün müslümanlar teker teker koklar gibi Metin'in sırtmdaki naylona sarılmış Selim'e bakıyorlar. sonra hemencecik oradan uzaklaşıyorlar. Bir de Selim'in üstüne dua okuyanlar da var.. İyi adamlar. iyi adamlar. Dini bütün müslüman olmak çok Selim'l caıruve kadar surtınds taşıdı... DiSi BOND m TiFFANY JONES zıoıunvı ÖNCE çu 3A • Bl'C
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle