Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CüMHURÎYET S Temmuz 1974 osyal ve siyasal olaylar etkinliklerini belirli bir süre ıçin sürdürürler ve bir başka olaya yerini bırakırlar. Eğer bu sosyo • politik olayın etkinliği sürdürülmek istenirse, kurallaşîırılır, hukuk kuralı haline getirilir. Zıra kurallar sürekli, bir kere uygulanmakla ortada kaimayan genel ve objektif emirlerdir. S le tföre personelin statiiden çıkanlmasma yasal dayanak veren hükmUn hukuk devleti ve hukukur üstünlügli ile bağdastınlması hukuk mantığına ters dü$er. Kurallar o tür emirlerdir ki, öngörüldüklerl hukukî ya da fiilî koşullann gerçekleştijl her zaman, gereklerine yeniden ve tekrar uyulur. Hukuk kuralının yaptınm gücü, sosyal olayın süreküliğini, o kural kaldırılıncaya kadar yaşamasını sağlar. Bu açıdan baktığımızda, 12 Mart hareketinln, 1961 Anayasasmdan başlamak üzere birçok yasada, düşünce özgürlüğü, ifade, örgütlenme ve siyasal olaylara tepki özgürlüklerini kısıtlayıcı, kamu görevlüerinin çahşmalannı engelleyici vb. nitelikteki değişiklik ile, 12 Mart eylemîni kurallaştırtfığı görülür. Bir başka deyişle 12 Mart, hukuku ile yerleşmiştir. Şu halde 12 Mart hukukunun 12 Martla Ugili inceleme ve yorumlarda ayrı bir önemi bulunduğu gözetilmelidir. 12 Mart kurallaşırken; ya da kurum (müessese)Jaşırken bir yandan Anayasanın özellikle temel hak ve özgürlüklere ilişkin hükümlerini degiştirmiş, öte yandan ötexi yasalarda da, aynı konuya yani temel hak ve özgürlüklere ilişkin kurumlara da değişiklikler getirmiştir. Örnegin, hak arama özgürlüğünü, görevde kalma güvencesini bazı yerde kaldırmış, ban yerde kmtlamıştır. 12 Mart döneminde, bir yandan, karr.u kesiminde görev alacaklar için MİT'den rapor alınması sürdürülürken bir yarvdan da bazı kamu görevlileri için tutum ve davramşları düşünce ve anlayışları dolayısıyle gorevden ayrılma zorunluğu yarafılmış ve yasalara bu yönden hükümler konulmuştur. Böylece 12 Mart dönemi, kendi hukuk anlayışını Anayasadan yönetrr.eliğe kadar her noktsys sokmak becerisini göstermistir. özellikle kamu kesimindeki personelin sosyopolitik tercihlerine bile bakılmaksızm bütün düşün ve davranışlarından sonuç çıkarma düşünce kanaatlerine gore, hizmette tutma ya da çıkarma yolu seçilmiş, buna olanak veren yasa değişikliği ya 12 MART HUKUKU M. Emin DEĞER Em. Hak. Alb. Eski M.S.B. Hukuk MCşavlri Yasa dışı tutum ve davramş nedir?: tTutıım ve davramşı ile yasa dışı görüsleri benimseme» gibi soyut ve ele gelmeyen bir deyime fcurba edilmek! Bu ise kamu eörevlilerine Anayasanın sağladıgi çalısma giivenliğine aykın olduğu gibi, vargılama aşamasında bile. hangi nedenle statüden çıkanldığı acıklanmadıgı için, An=ı%asanın hak arama özgürlügü de çiğnenmeİEtedir. Nedlr tutum ve davTanış? Ne fle saptanır? Kim saptar tutum ve davramşın yasa dışı jrörüs> leri yansıttıtmı? Elbet bu gibi durumlarda akla ilk gelen. bir suçun bulunup bulunmadıgidır. Vrni vas? dısı tutum ve davranı? bir suçu oluştıırmus İSP, elbet varsilama Ve bu riurum «apta nacaktır. Yargi yerinin verrliji karara bağlı bir konu ile de ilgili kamu sörevlisinin statü ile ilişigi kesilobiilr. Buna kimsc bir$e\ diyemez. Ama uygulama tfyle degil fse! Uvgulama bir MİT raponına ya da bir ihbara dayanıyorsa.. thbann ya da raponm konusu olan kişi. kendini sarunamadan kendisine «Senin şu davramşın, şu tutumun. su yasaya aykındır» denihne( den. o ki« statüden çıkanlıvorsa. Ve vHnetmeliklere bu ttir islemlere olanak veren hükümler konulmus ve bu hükümler uygulanarak, kamu eönvlilerinir vava) süvenc«1 ttaldınlmıs ise.. Bu uygulsmalara hukuki uygulama denilebiür mi?.. Bir Hukuk Devletinde bu tür uygtılamalann konusu olan kişi. yargı verinde bile. ne ile suçlandıgını ögrenmeden actıgı davanın görülmesJ karşısmda hakkını aradı*ı. aravabildigi inancında olur ıtuı? Hakkını arayamadıgı inancmda olan kişl. Hukukun üstünlüfü ilkesine de inanamaz. îşte 12 mart hukukunun getirdljji bir müessesedir. Subay ve Astsb. Sicil Yonetmeliğinin ilgili hükümleri. 12 marl hukuku tnplumria hukuka ve hak arama hak ve özgürlüfüne olan inancı da sarsmıştır. Atatürk'ün Lenin'e Mektubu 1 tatfirk'ön 4 Oeak 1922 tarihinde Lenin'e yolladığı mektnptan psrçalar : «Sayın Başkan, pılmıştır. Biz bu yazımızla 12 Mart tföneminde tubay ve astsb. sicil yönetmeliğine getirilen ve hukuk devleti ilkelerine aykırılığı gerçek olan bir hükümden söz etmek istiyoruz. Kamu hizmeti. elbet ehil ve hizmetin amacını kavramış personel ile yürütülür. Eğer personel bu nitelikte değil ise, personelin objektif ölçülere göre hizmeti amacına uygun yürütmediği saptanır ve statüden çıkarıhr. Bu nedenle yasalara bu görüşe olanak sağlayıeı hükümler kor.ulmuştur. Örneğin 926 sayılı TSK Personel Kanununun 50 ve 94. maddeleri. Yasa koyucunun, bunlardan 50. maddeyle, subaylann 94. maddeyle de astsb.ların statü ile ilişkilerinin hangı ballerde kesileceğini düzenlediği görülür. Anılan hükürnlere göre «Disiplinsizlik ve ahlâki durumlan sebebiyle Silâhlı Kuvvetlerde kalmaları uygun göriilmeyen subaylar hizmet sürelerine bakılmaksızın» statüden çıkarıhr. Islemin dayanağı olan sicil belgesi is», sicil yönetmeliği hükümlerine göre düzenlenir. Bu düzenleme herşeyden önce, Anayasanın 117. maddesine aykındır. Zira Anayasaya göre memurların özlük işleri kanunla düzenlenir. Yani Anayasa koyucusu 1961 Anayasasıyle girilen dönemde. işlemlerin yargı denetimine de tabi olması nedeniyle. indi ve keyfi davranışlan önlemek lçin, Hukuk Devleti ilkelerine göre me temıştir. Örneğın, dısiplin.ı? davıaniî.la7 SHâhlı Kuvvetlerden çikanlmayı eerektirebilir. Ceza» ihtar ve ikazdan başlayan disiplinsizliğin hangi türü, yani hangi eylemleri kapsayan disrplinsizlikler. statü ile ilişiğin kesilmesini gerektirecektir. Anayasanın 117. maddesine göre, bunların kanunla gösterilmesi gerekir. Ama yasakoyucu bu Anayasa ernrine uymamış ve 7 temmuz 1971 gün ve 1424 sayılı yasayla, işlemin sebebi olacak sicil belgelerinin ve disiplinsizlik sayılacak dunımlann saptanmasmı vönetmeliğe bırakmıstır. Bunun sakıncalan ise, yönetmeiik hükmünün, hukuk devleti esaslanna (fölge düşürücü nitelikte düzenlenmesivle ortaya çıkmıştır. 21 Ocak 1972 tarihinde ytlrürlUğe giren Suba» Sicil Yönetmeliginin konumuzla ilplı 99. maddesi Asfsb. sicil yönetmeliğinin 53. maddesi i?e, bir hukuk devletinde asla düşünülmeyecek derecede hukuka aykındır. Yönetmeliğin bu hükmü Amyasaya göre, Personel Kanununda bulunması gerekli esaslan taşımaktadır. Aynca her Iki maddenin (e) bendinde yer alan ve «tutum ve davamsı ile yasa dışı sörüşleri benimsedikleri anla$ılanlar»m da statüden çıkanlacaklannı belirten hükmü, ve hele bu hükmü izleyen ve gerek tiğinde üst makamlann astlara emir vererek, belge olmasa bile. emirle düzenlenecek Wr sici murun statü esaslannin yasayla saptanmasmı ls Bildiğiniz gibi, Türk ve Rus halklan, yüzyıllarca sürdürülmüş boyunduruk zincirlerir.i bir hamlede silkip attıktan sonra, kendi halklartnm da bu yolu izleyeceklerinden dolayı büyük korkuya kapılan Batılı emperyalist v kapitalist kuvvetîerin saldınsına uğradığmdan, halklarımız arasındaki yakınlık ve anlaşma kendiliğinden gelişmiştir. Türkiye'â*e rejim deliştirmesl, Rüsya'da olduğu gibl toplumsal bir devrimle ortaya çıkmış olmayıp, yabancı devletlerin saldırı ve egemenliklerine karşı Bir başkaldırma türünde olduğundan dünyarun dikkatini çekmemiştir. Bu baskaldırıs, canlı ve gerçek olarak dile getirilmemiştir. Yüzeyden de olsa ülkemiz hakkında bügiye sahip olanlar, 1918 Mütarekesi'nden, özellikle 16 Mart 1920'den beri alınan yolun çok uzun olduğunu kabul edeceklerdir. Yüzyıüardan berl her jeycfe efendilerine ve sarayhlara ve daha sonra oligarşiye bağlı kalan Türk halkı, 1919 yazında Eirişilen savasla, kendi kaderinin sahibi olmayı başarmı?tır. Açık konuşuyorum: Erzurum ve Sıvas Kongrelerinde bir arava gelen delegeler. insanlann kendi kaderierinin kenriilcrince saptanma?ını öngören bir yargıya varmışlardı. Siz Sayın Başkan, daha Dünya Savaşından önce bu hu«usu savunmaktaydınız. Bu kongrelerde kabul ediien kararlarla, Istanbul'un yetersiz ve yeteneksiz ellerindeki iktidarı tasfiye edilecek ve yeni yöneticileri bizzat milletin kendisl seçecekti. Bu büyük halk toplantısınrfa bulunanlar, Türkiye'de yeni bir dönemın basladıgım ve Türk halkının kendi kendini yöneteceğini ilâr» ettiler. 16 Mart 1920'den sonra Ankara'da toplanan ha!k temsilcileri, milletin iradesini ve kaderini bağımsız ve egemen bir varlık olarak saptama arzusunu ilân ettiginden, bu isteğin bütünüyle gerçekle?mesi milli bir amaç olmuştu. Şimdl bütün bunlar gerçekleşmiştir. Halk tarafmdan •eçilmiş olan temsilciler, yalnızca yasama yetkisini de*il, aynı zamanda yürütme görevinl de ellerinde bulundurmaktadırlar. Istisnat olarak, milletin bağımsızhk ve güvenliğinin IÖZ konusu olduğu yerlerde, halk temsilcileri yasama yetkisini de yerine getirmektedlrler. Görüldüğü gibi Batı'da kapitalist sınıfın tüm mület üzerinde egemenlik kurmasına benzer bir durum, bugün Türk ülkesinde yoktur. Bu bakımdan biz, kapitalist iistemden ötede, halkeılık sistemini gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Toplumsal alanda da, ülkemizde benzer değişmeler olmustur. Yeni durumumuzun ekonomik koşullann gerefii olarak, toplumun artık sömürüye başeğmeme konusundaki kararınm sonucu olarak, herhangi bir çaba göstermeksizin başkalannın emeği ile yaşayan asalaklar sınıfı bütünüyle ortadan kalkmamışsa bile, bu sınıfa girenlerin sayısında büyük bir azalmt olmuştur. Modern Türkiye'de Imparatorluk döneminin efsanevi zengin sınıfı artık yoktur. Büyük arazi sahiplerinin gelirleri artık rfüşmüştür. Şimdi Türkiye'de herkes çalı?mak zorundadır. Sonuç olarak, bugünün Türkiye'si Batı Avrupa'ya olduğundan çok, bir bakıma, Rusya'ya daha yaklndır. Sonra ülkelerimiz arasında bir benzerlik, bizim kapitalist emperyalist düzene karşı savaşmamızdır. Kapitalizm, Türkiye'de Rüsya'da olduğundan daha zayıftır. Fakat durura büyük girişimlerdeki hemen bütün kapitalin yabancılar tarafından yatınlmış olması yüzünden karmaşıktır. Halkımızın sömüriisünü kolaylaştırmak için kurulmuş olan kapitülasyon sistemi gelişmemlzi engellemlştir. Türkiye'nin hâlâ aç:k, ya da kapalı olarak çılgınea «aldırılara hedef olmasımn nedeni, bütün mazlum milletlere kurtulus yolunu göstermiş olmasıdır.» Atatfirk'Sn Lenin'e ralladıti mektnbn DoÇan Avcıoflunun «Milli Kartuln» Tarifci» kltabından afflîm. "Oıerinde nınn »zon düsünmeve değer bir mek't»|» bn... Ga«l'nm daha o dönerade dünyaya bakış açmndıkj gerçekçiUk dikkate değer. NASIL UYGARLIK, Evet NASIL ÖZGÜRLÜK? Hayır OKTAY AKBAL Tartışma Devrimci Anlayışa Aykırılıklar ATATÜRK'ÜN REDDETTİGİ tatürk, aralannda ralih Rıikı Atay'ın da bulunduğu bir grupla 1933'ün bir ya» akşamı «Sarayburnu Gazınosuna» geliyor. Gazi'nin gelecejSini önceden ögrenen halk heyecanla, kıvançla O'nu bekiemekte... Sano'da (çalgı çalınıp şarkı söylenilen sahne) sâzende ve hânen. deler, eski deyişle, icrai âhenk eylemekte ve gecerün yndızı Arap şarkıcısı Müniretül Methiyeyi Gazi'ye takdinı eüneye hazırlanmaktadırlar. K onuşan Başbakan Yardımcısıdır: «Ne demek istediğimi açıklayayım: Bu derslerde bizim çocuklarımıza Batı taklitçisi (eklinde, bak evlidım sofrada bıçak sağ elle, çatal sol elle tutulur gibi uydurma şeyler öğretümeyecek, bu deıslerde bu milleün çocuklanna; evladım sofraya otururken Cenabı Hakkın admı anacaksın, »ofradan sonra da Çenabı Hakka şükür duası yapacaksın, diye öğretilecek. Çünkü biz ana babasına muti, vatanını milletini «even, ahlâklı edepli terbiyeli bir nesil yetiştirmek istiyoruz.» 1974 yılındayız. Bunu özellikle belirtmekte yarar var. Çünkü sayın yardımcınm partisini destekleyen, yurt dı?ında bu parti'nin koşutluğunda yayımlanan bir takım gazeteler 1394 yılında yaşadığımızı sanıyorlar. Atatürk'ün devrimlerinin birini bile benimsemiyorlar. Elimde bir gazete var, Berlin'de çıkan, Cumhuriyet'e ve bana en ağır sözlerle çatan bu gazetenin üstündeki tarih Rebiülahir 1394! Bu, bir gerçeğı belirliyor, Atatürk'ün Türkiye'si ile yobazların Türkiye'si arasında tam beş yüz seksen yıllık bir uzaklık, bir ayrım olduğunu!  TRT'DE BU TÜR MÜZtötN ÎŞÎ NE? ÎŞ KAZALARI SAKATLIKLARINDAKÎ UYGULAMADA HAKSIZLIKLAR ÇAY TARIMINDA TUTUM DEĞÎŞMELÎ. de okuytn Arap edalı hanımdan on gün sonra bu kez bir b&ska hanım aynı tür müzigi TRT ekranlarından bizlere yayınhyordu. İlk programdaki şarkıda bir cümle var: «Kara vicdanlı sevgilim!...» Xe diyelim: «Türk milleti bir gün elbet gerçek musikisini bulacaktır..» Dokuzuncu Eğitim Şurası karar aldı, ilkokuldan li»e son sınıfa kadar •ahlâk» adıyle «din» dersi okutulacak... Bu da. «ilerici» hattâ solcu olmakia suçlanan bir Şura'nm çağdas. uygarlığa yakışan bir kararı! Bir çelişmeler evreninde yaşıyoruz, içinden çıkmak zor! Toplumu hangi yönde ilerleteceğiz, önce bunu kararlaştırsak... Toplumca versek bu kararı, sonra hepimiz rahatlasak! Suudl Arabistan toplumu, «uygarlığı» mıdır amaç, ülkü, erek? ^Tfürk çocuğu masaya oturmayacak, yere diz çöküp sînideki çanağa ev halkıyla 'birfıkfe kaşık çalâcak Tanrima şükurler ol?ün, diyerek. Bir lokma aşım kaygısız başım, felsefesine kaptıracak ken dini. Pilâv mı geldi, Suudi Arabistan'daki dindajlarımız ne yapıyorlar, avuçlayıp mı yiyorlar yağlı pilâvı bileklerindeki yağı eme eme, öyle yapacak. Et budunu al ısıra ısıra ye! Çatal neymi} bıçak neymiş, başlarken Tanrıya şükür, bitirince Tanrıya şükür. Anan baban ne diyor, ne düşünüyor, ne öğrenmiş orada kalacak»ın hepsine uyacaksın. «Muti» olacaksm, kuzu gibi... 1394 yılındayız tahiden, 1974'te değil! Bakıyorsun iktidardakl bazı Bakanlar öyle konuşmuyor, Başbakan hiç de «çatal bıçak kullanmayı <uydurma «eyler» laymıyor, gerçek uygarlığın ilk adımı, bir parçası kabul ediyor, çağdaş yaşamanın kosullarını... Bugün Türkiyemiz'in bir çok yerlerinde çatalı bıçağı bılmeyen insarüar yok mu, eliyle yiyenlerin sayı» az mı, milyonlar var böyle Başbakan Yardımcısının isteğine uyan, bajka bir şey bilmeyen. Öyleyse niye değiştirmeli bu ilkel yaşam düzeyini? Gençler de babalanna analarına uyacaklar, yerlerinde sayacaklar! Ne görmüşlerse büyüklerinden onlarla yetinecekler. Neymiş çatal bıçak, neymiş ileri düjünce, neymiş çağdaş uygarhk, neymiş ulmçuluk. «Herkes düşündüğünü inandığını rahatlıkla söylesin. Ben böyle inanıyorum diyen hiç bir memleket evlâdına zulüm yapılmasm.» diyor önce, sonra ekliyor: «Fikir hürriyeti demek birtakım müstehcen ahlâk bozucu neşriyat yapmak demek değildir. Bunların arasındaki hudutları mutlaka milletimizin ananelerine, örflerine uygun tarzda çizmeye mecburuz.» Sayın Erbakan kesin konujuyor: Gençler büyükleri dinleyecek, çatal bıçak kullanmak gibi uydurma ijleri değil, Tanrıya sabah akşam şükretmeyi öğrenecek, babaya, anaya «muti» olacak, ulusumuzun gelenek ve göreneklerine sıkı sıkıya uyacak... Öte yandan tam bir düşünce ve inanç özgürlüğü olacak. Nasıl mı? Sayın yardımcınm istediği yönde, anlamda, çizgide. Nur'cu Nurcuyum diyecek, Nur âyinine katılacak, Naksibendi, bilmem ne, bilmem ne tarikatları tam özgürlük içinde yaygınlaştırüacak. Bunlar gelenek göreneklerimize uygun «ayüacak. Öte yandan Adalet Bakanı sanat eserlerini yasaklayacak, heykelleri kaldırtacak, romanları toplatacak, dergileri, gazeteleri kapatacak. Neymiş? Tam özgürlük varmış, ama «gelenek göreneklere uygt çizgisinde.... Buna ulusla açık açlk eğlenmek denilir sayın baylar. Kime göre eğlence bilemem? Ama Atatürk devrimlerine sıkı sıkı bağlı olan yıgınlar, çağdaş uygarlığın gereklerine uymak isteyen yurttaşlar, «demokratik sol» bir parti olduğunu tüzüğüne geçiren CHP'ye güvenen seçmenler, çağm gerçeklerine sırt çevirmis bu anlayışa, kafaya, bu tutarsız sözlere. işlere bakıp bakıp eğlenemiyorlar, gülemiyorlar. Nerden geldik nereye gidiyoruz, bu işin sonu ne olacak diye, kuşkuyla, korkuyla işin sonunu bekliyorlar.. Gecenin ilerlemiş bir saatinde Atatürk, yarandakilerle birlikte gazinoya girer ve kendisi için hazırlanmış olan masaya oturur. Saz heyeti önce, şu ünlü makam lardan derlenmiş seslerden bir fasıl geçtikten sonra şarkıci Met hiye'yi sahneye getirir. Her şarkının sonunda gazino halfa^keri. disini çılgınca alkışlarken. Atatürk hiç başım kaidırmadan önündeki kâgıt parçasma bir şeyler yazmaktadır. Sonunda bu not larının okunmasıru Falih Rıfki Atay'dan ister. Gazınoda, sahne de çıt çıkmamaktadır. o sırada. Atay'ın okuduğu notlann sonu şu cümlelerle biter: «Türk milleti neş'eden mahrum bu seslere lâyık defildir. Bir gün elbet gerçek musikisini bulacaktır..» Yıl 1974... Aradan kırk yıl geç mıştir. Ve bu kırk yıl ıçersinde okullanmızda çok sesli müzik okutulmaktadır. Cumhurıyetle doğup yaşı elliyi bulanlardan tutunuz, ilkokul çagindaki çocuklarımıza kadar Türk toplumu çağdaş batı müziginin sesleriyle duygulandınlmak istenmiş, bu yolda çaba harcanmış... tstiklâl Marşı, Harp Okulu Marşı, Gençlik Marşı, giderek Ellinci Yıl Marşı çok sesli müzikle yazılmış, seslendirilmiş, Atatürk'ün isteğiyle böyle yapılmış. Başka türlü olamayacağı için böyle yapılmış. Mâhur mâkamından bir İstıklal Marşı, komikliğine düşmemek için. Biz bugün, ne de olsa Osmanlı kültürü ve saray edebiyatının, o döneme göre, ince süzgecinden geçmiş olan alaturka müziğin büe, çağımıza ne denli uyup uyrnadığınj tartışmamız, bu müziğin kırk milyonluk TUrk ulusunun kaçta kaçına seslendiğini araştırmamız gerekirken. «ımdi tersine akan nehir gibi Arap müziğine zni gideceğiz. Atatürk bu gerçeği biliyordu, kesinlikle sezinliyordu. Nasıl hem yeni harf, hem eski narf, hem şapka, hem manto hem çarsaf yanyana olamazsa bu Bizans artığı Ârap ve Acem karışığı seslerle çok sesli müzik yanyana olamaz diyordu. Böylece, kulağınm alışık olduğu, sevdiği ve fakat beğenmediği bu sesleri Cumhuriyet çocuklanna, geleceğin genç Türkiyesıne bırakmak istemiyordu. Evet, Atatürk'ün Sa rayburnu gazinosunda yazdığı notlardan kırk yıl geçti. Ve kırk yıl sonra, geçenlerde TRT ekranlannda yeni bir Türk Müniretül Methiye'si ile karşılaştık. €Ve» leri «Vua» gibi çatlatarak Arap müziginin üzerine söylenmiş seviyesiz, saçma sapan sözleri müzik diye halkımıza sunmaya çalışıyordu bu hanım. £pikerlerin cdeğerli sanatçı» diye kendisinden söz ettikleri bu hanımın en büyük isteği de Ümmügülsiun isimli Arap şarkıcısını gönnekmiş tanımakmış. baş ka bir isteği yokmuş hayatta... Televizyon, özellikle Türk televizyonu her şeyden ama her şeyden önce bir eğitim ve öğretim kurumudur. Okumasız, yazmasız halkına karşı büyük sorumlulugu olan. oiddi, tutarh bir kurum... Başında Türk toplumunun sos yal yapısını, sorurüannı, gereksınımlerim çok iyi bilmesi, çağdaş uygarlığın batılıhk kavramının öz yapısını, niteliğıni tanımış olması gereken bir aydın kişi var TRT Kurumunun. Kırk \al sonra Atatürk'e karşı çıkan bu sesleri duymalı ve bizlere duyurmamalıydı. Bu davranış bu kıpırdanış gözünden kaçmamalıydı... Ne yaaık ki, TeleSpor ftatin Vedat N. TÜRKKAN ISTANBUL SOSYAL GÜVENLİK NOKSANUĞL Oktay Akbal'm 18 mayısta bir okuyucu mektubuna dayanarak, kaleme aldığı ve Sosyal Sigortalar Yasasının 110. maddesindeki «Kasdi veya suç sayılır bir hareketi yüzünden iş kazasına uğrayan, meslek hastalığına tutulan veya hastalanan sigortalıya geçici iş göremezlik ödeneği ve sürekli iş göremezlik geliri verilmez> hük münün, sigortahlar zararına uygulanmasmdan yakınan yazıyı okudum. Mubakkak ki sigortalıla rın zaranna olan ve Sosyal Sigor talar anlayışiyle bağdastınlması mümkün bulunmayan bir konu dile getirilmiş, gereği ilgililere du yurulmuştur. Fakat. kurumun bu günkü sürekli iş göremezlik geliri bağlanması uygulamasında, öyle hatalar ve bir kısım sigortahlar za rarına öyle haksızlıklar görülmek tedir ki sayın Akbal'm değindiği bu konu, onların yanında ancak hoşgörü ile karşılanacak bir hata olarak kabul edilebilecektir. Bugünkü uygulamaya göre iş ka zası sonucu uğranılan sakatlığm, işçinin çalışma gücünü ne ölçüde kaybettirdiği Ugili Tüzükte belirtilmekte. fakat ikinci bir işlem sonucu 3839 yaşlanndan küçük işcilerde, geçerli hiç bir dayanağı olmadan, bu arızanın ağırhğı dü»ürülmekte ve yukarı yaşlarda ise artırılmaktadır. Tabiatiyle Anayasamızın eşitlik ilkeleriyle ve sosyal sigorta anlayışı ile bağdastınlması kolaylıkla mümkün görülemiyecek bir uygulamadır. Örnek olarak, ge çirdiği is kazası sonucu sakat kalan ve ilk önce bu sakatlığın çahş ma gücünü *'« 61 oranında azalta cağı kabul ediien bir işçinin, eğer yaşı 21 ise bu arızanın ağırhğı 54'e düsürülmektedir. Arızanın ağırlı ğında °b 10'un üzerinde bir azalma olmakta ve eğer değinilen sigortalının yaşı 64 ise. bağlanacak işgöremezlik gelirini büyük ölçüde etkiliyecek olan, bu anzanm ağırhğı 71'e çıkarılmaktadır. tnsan vücudundaki aynı ârıza, sakatlık için çok büyük düzeylere erisen artma ve azalmalardır. HerhaJde Kunımca da uygulamanın nedeni kesin olarak, savunulamıyacaktır. İleri yaşlardaki sigortahlar için, arıza ağırlığının üst düzeyde kabul edilmesine. sigorta tekniği ba kımmdan, belki bir itirazda bulu nulamıyacaktır. Fakat genç sigor talılar için durum ise, herhalde bu kadar iyimser olamıyacaktır. Eğer geçirilen iş kazası sonucu. meyda na gelen sakatlığın ağırhğı 13 ola rak görülmekte ise, 21 yaşındaki isçi için bu arızanın ağırlığı 9.3'e düşmekte ve dolayısiyle de hiç bir gelire hak kazanamamaktadır. Tabiatiyle ve bilhassa ülkemiz ko şulları bakımından, hiç bir şekilde geçerli ve sosyal güvenlik ilkelerine uygun kabul edilebilecek bir uygulama olamıyacaktır. Anladiğımıza göre, bir yaban cı ülkeden aynen ve belki de ha talı bir çevirme ile, alınan bî: tüzüğe dayamlarak genç işçile rin, uğradık:^rı sakatlıktan son ra, ;,eru işlere daha kolay alışacakları ve bunun sonucu olarak da daha kolay iş bulacaklan gö rüşü ile, bizde de bu uygulamaya gidilmiştir. Sağlam işçilerin bile kolaylıkla iş bulamadığı, iş. siz oranının sürekli olarak srt tıgı memleketimizde ve bu gibi sakat işçilerin yeni iılere alıştı asıl çelişki, çay üreticisi İle egemen sermaye çevreleri arasındadır. Yaş çayın kilosu ne ölçüde yüksek fiyatla ÇayKur tarafından alınırsa alınsın çay üreticisine ulusal gelirden yüksek pay geçemeyecektir. Çünkü, küçük çay üreticisi, eline geçenin tümünü vergi ve fiyatlar yoluyla cerılması için kurumca hiç bir ça binden çıkarmaktadır. Ama. çay lışma da yapümadıgı halde, bu üreticisinden yana, uzun süreli uygulamanın savunulması, kanı bir çay politikasının bir halkasını oluşturmaktadır yüksek taban mızca mümkün olamayacaktır. fiyatını içeren kısa süreli bu çay Sigortalılann. iş kazası ve mes siyaseti. 1 le ? hastalığı sonucu sürekli iş Bugünkü hükümetin izleyecegi göremezlik hallerinde ve meslekte kazanma güçlerini ne oranda çay siyasetinin ana ilkeleri 30 niyitirdikleri hususunun belirlen san 1974 günlü Resml Gazetede vardır. Bu ilkeler şunlardır: mesi işlemlerinde. çalışılan iş ka 2,5 yaprağa göre (1 tomurcuk lu ve meslek grubu, her ne sebeptense ve memleket imizın ko ve onu izleyen bir ve ikinci yapşullarına uygun olmıyacak bir rak) ', 85'ten daha düşük veşekilde, çok büyük önem kazan rimli çay yaprağı alınmayacakmakta ve dolayısiyle aynı sakat tır. Bu yerinde tedbir, ÇayKur lık Üjin Kürurfcc* Abul «ailefc" örgytuodek, eksper v^müöÇrte.r arıza ağırlıklafl çok farklı ol ce Ecevit hükümetinf yıpratırea maktadır. Örnekler sayısızdır. sına,.kraldan çok kralcılık yapaSonuçta şunu yineleyelim: Sigor rak uygulandığından olaylar çıktalılann, iş kazası ve meslek maktadır. Bazı olayları sağ cepsahnelemektehastalığı sonucu, uğradıkları an heciler düpedüz zalar, sakatlıklar sebebiyle, ça dirler. 1h yaprağa gör çay almayan lışma güçlerini ne ölçüde yitirdiklerinin saptanması ve sürekli eksperler önce uyarılacak, ikinişgöremezlik geliri bağlanması cide işlerine son verilecektir. Bu işlemlerine ait Kurum uygula günkü eksperler, bu yaptınmdan malarında, hiç bir geçerlilik. çekinmemektedirler. Hükümetin sosyal güvenlik arüayışına ve ÇayKur Uzerindeki etkisinin azeşitlik ilkelerine uyarlılık mev lığı bunun nedenidir. cut bulunmamaktadır. Çok önem Üç kez iki buçuk yaprağa gö1; olan konunun, daha fazla va re °o 85'ten daha düşük verimli kit geçirilmeden ele alınması, il çay yaprağı veren alım yeri 15 gili Tüzükte gerekli ve memle gün süre ile kapatılacaktır. Bu ketimız koşullanna uygun deği alım yerine yaş çay yaprağı veşikiiklerin hemen yapılması ve ren üreticilerin ürünleri en yaöncelikle Anza AğırUk ölçüleri kın alım yerine teslim ahnacaknin küçük yaşlarda indirilmesi tır. AP'den aday olan Of Çay ile bir kısım Meslek Grupları fabrikası müdürü Ureticiyi hükü için, yine çok aşağı dÜ7eylerde metle karşı karşıya getirmek kabul edilmesi uygulamasının için, uygulamada bu tedbirde sav hemen terkedilmesi, kanımı/ca saklama göstermiştir. Yani, bir zorurüu olmaktadır. alım yerini kapattığmda en yakın alım yerine durumu hemen bilCahit AKŞİT dirmemiştir; beş gün sonra bildirmiştir. (Kapatılan çay alım Çalışma Bakanlığt evi Kılavuz, bildirilmesi gereken Başmiifettisi de Aydınözü adlıdır.) Çay kampanyası döneminde ahnacak yaş çay yaprağı dönüm başına 450 kilogramdır. Ençok tepki gören bu tedbir henüz uygulanmış değildir. Durum böyle iken ÇayKur'da iktidarda bulunan muhalefet durmadan bu durumu sömürmektedir. 979 yılı sonuna dek yeni çayhk alanların kurulması durdurulmuş tur. Kaçak çaylık alanları görmekteyiz; soran yok. nedir diye? Her üretici çaylığının beşte birini budamak zorundadır. Buna göre de üretici kredi almaktadır. ÇayKur örgütünde gerekli kad ro değişikliklerini ve egitimini yapmayan demiyelinı, yapamayan (ÇUnkü hükümet hergün düşürülme tehdidi ve uygulaması alfındadır) Tekel Bakamnın, hükü met adına yürüteceği siyasetin tepkileri olması doğaldır. Oluyor da. Ama, zaman geçtikçe tepkiler azalıyor diye ÇayKur'u düzeltme siyasetinden vazgeçmek ya da bu siyaseti çokça yavaşlatmak çok vanhş olur. Türkiye'nin içinde bulunduğu bugünkü boyutlarda çay üretimi nin kısılmasmın bir zonınluk du rumuna geldiğini anlayan çay üreticisi, karşı propagandamn yalan savuran Dortzanlanyla kan dırılmak istenmektedir. Ğerçek'te ise, çay üreticisinin kıırtuluşu, ana çizgilerini yukarda sıraladığımız çay siyasetinin başanya erişmesinden geçer; yaş çayın fiyatma hovardaca fiyat biçmekten ve üreticinin kırdığı çayı olduğu gibi almaktan değil. Okuyucu Mektupları Bankaların verdiği değer! Günlerden haziran 1974, pazartesi; bana da ivedi bir para gerekti (üç bin lira!..). Ara sıra uğradığım banka şubelerinden sağlıyabileceğimi umarak sıra ile Ziraat, İş, Öğretmenler Bankasınm Beyoglu •ubelerine kojtum. Karsılaştığım durumu kamuoyuna açıkhyorum: Ük Ziraat'a uğradım: Sayın 7 bayan, biliyorsunuz ben bankaBankalarda kredim yoktu, bunızın eskiden beri hesabı cari nun bilinci içinde idim Am» müjterüerindenim. Halen 20 259 Devletimizin çıkardığı tahvile, nolu hesapta da 1015 (bin onbeş» sermayesinin tümü ya da yarısa liram var. Size be? bin lirahk bir devlet tahvili bıraksam kar nm yine Devlete ait olduğunu bildiğimiz bankalarrn bu değeri şdığmda bana 3 y için 3 (üç) bin verdiğini bilmiyordum. öğrenlir borç verebilir misiniz? diğim zaman da saşkınhğım bü Genç memure, amiri olan bayük oldu. yana durumu yansıttı. O da «ta bii, dedi, üst kattaki ilgili aervi Fuzuli gibi Şikâyetname yaza simize başvurup alabUirsiniz.». cak yeteneğim yok. (Hem o yaı İlgili servise koştum, bir bayana mış da ne olmuş sanki!..). Andileğimi yeniledim. Gitti amiri cak başıma gelenleri yurttaşlaolan kısa boylu bir bayana darıma ileünekten amaeım bir gün nıştı geldi: «Evet, dedi, tahvüini içlerinden benim durumuma dü zin °o 25 eksik değeri kadar size »enler olursa onlan sabahtan ak borç verebileceğiz.» sama dek koşup boşu boşuna yorulmaktan kurtarınm diye düBu sevindirici sonuçla ıehrin Sündüm de. başka bir semtindeki evime koş tum, getirdiğim tahvili servise (fmzası saklıi sundum. Meğer o küçük baya nın da amiri varmış. Çevresl ca mekânlı geniş bir bölmede oturan bu büyük amirin dediğine göre bu is «olamaz>mıs. Küçük amir bayanın bu son sözleri bana yansıtmasl hem kendisi için hem de benim için çok ağır ve üzücü oldu. Tahvili çıkaran DevBilindiğl fizere, bizde bir let baba için n t oldu bUemlyo resml «otomobil sajtanaü» var» rum. dır. Saltanatı kaldırmaya bugüne dek kimsenin gücü yetHer ne ise vakit geçirmemem medi, ya da içteniikle Utenmegerekti; «belki?» diyerek ts'in Parmakkapı jubesine koştum. di Fakat, her geçen gün yara kanıyor. Resml kurumlann heYetkili olduğunu öğrend'.ğim bir zatm huzurunda selâm durdum: men hepsi, sözü ediien «saltaMuhterem Beyefendi, ben sube nat»ın azçok etkisi altındadvr. nizde 21 472 AA numarada va Amaca ve görev anlayışvna t e n düşen bu gidişi halkımi2 gödeli 1.000 (bin) lirast olan bir müşterinizim. Şu bes bin Hra rüyor, biliyor ve: «Böyle gebnis lık Devlet tahvılini slarak bana ama böyle mi gitmeli?. diye 3 ayhğına 3 bin lir» verebiia mi sadece yakınıp duruyor ^akıyorsunuz, makam otolan ve «Resml Hizmet» yazılı ara Ama Beyefendi, sizde bin balar yine esleri. dostlan çarsı ya pazara, şuraya • buraya ta liram da buiunduğuna göre i şımaktadır. Ve yine çocııklar bin lirahk tahvil karşıhğmda sa okullara götürülüp getirilmekdece 2 bin lira verecîksiniz? ? tedir. Resml plâkalı arabalan tatil ve bayram günlerinde biKısacası sayın yetkili bana pa le hemen her yerde «özel hizra yerır.e kım aeıeira getirmet»lerde görmek. izlemek hal diği soğuk sulan tkram etti. kımızı gerçekten tedirgin etBen de son bir umut kapısı imektedir. Ama; arabalann için yine tabanlan yağladım. doğ ru Öğretmenler Bankasına: Sa çindekiler görünüşte rahat hu yın bayan, bankanız mesleğimi zurlu ve belki de bir tür gururludurlar. Fakat onlaı ve zin (öğretmen) aduıı taşır. Bun ilgililer halkın bu konud» nedan cesaret «larak çunu arzetler düşündüğünü konuşma'armek istiyorum ki... da neleri dile getirdiSini he Biz. de''i genç yetkili bayan. saba katmayacak kadaı duyancak hissedar olan öğretmenle gt'.'uz görünüyorlar.. Dpvlet, re borç para verebiliriz. millet malı deniz .. mı hâlâ? Am» sayın müdür. adınızdan beklediğimiz şeflsat bir yaKemal ÜSTLN na. şu devlet tahvüinin bir dtğeri yok mu? Ksdıköy ÇAYDAKİ ÇELİŞKİ Tütün, çay, «oya fasulyast, pamuk, buğday, üzüm, ıncir gibi ürünlerin yetiştiricisi yüksek tarımsal taban fiyat politikası İle kısa bir süre için rahatlayabilir; ama, uzun süre için bu politika tek başına üreticiyi kurtarmaya yetmez kanısmdayız. Örneğin çay konusunu tartışalım: Devlete pahalıya ve hattâ zararına mal olan siyasetten biri de çay siyasetidir. Çay sorununda, devlet zarar edeceğini bile bile çay üreticisine yüksek bir alırn fiyatı uygulamak zorundadır. Yüzlerce yıl çay alıcısı olan Türkiye'nın, şimdi çay satıcısı durumuna gelmesi ve çaydaki yüksek taban fiyat politikası çay üreticisinin kurtulup refaha kavuşmasına yetmemektedir. Yaş çayın kilosuna, örneğin sekiî lira verilseydi Rizeli, Trabzonlu, Giresunlu üretici daha çok sevinirdi. Butıda hiç kimsenin kuşkusu olamaz. Ama, çay üreticisinin içinde bulunduğu açmazdan kurtulup kurtulamıyacağı konusunda çoğu kişide kuşku vardır. îş başmdaki hükümet, gelmiş geçmiş hükümetler arasında, tarımsal ürünlere en yüksek fiyatı veren hükümettir. Türkiye'de, 1959'da bir kilo yaş çay üç lira, 1965'te üç buçuk lira, 1971'de dört lira, 1973'te dört buçuk lira iken; 1974'te altı yüz yirmi beş kuruştur. Yaş çayın kiîosuna verilen bu fiyatı yetersiz bulup üre ticiye karşı propagandaya girişenler; 1950'den bu yana kurulan hükümetler arasında yaşamayı en çok pahalılaştıran (îktidan döneminde '.'o 77. yılda ortalama ",'t 15,5) ve böyle olduğu halde basbakanhğı döneminde bu Uriinün fiyatına bir kuruş dahi zam yapmaj'an finans kapitalin aşın mış temsilcisi Demirel ile önderliğini yaptığı APIi militanlar re öteki karşınlık partileri militanlandır. CBunlardır. «milliyetçi» dedikleri gayri milll cepheyi kuracaklar!').. Çaydaki çelisld hiç kuşkusua Resmî araba saltanatı! " •••••••••••••••••••••• ••••••••••••••••••••• | Hesap Uzman Muavinliği [ 3 Giriş Smavı • § 5 MALİTE BAKANLIGI HESAP LZMANLARI KTJRULUNA 2 6 t l L Ü L 1974 TARİHLERİ ARASINDA ANKARA VE ISTANBLL'DA ÎAPILACAK S1NAVLA • | Hesap Uzman 1 Muavini Alınacaktır \ •••• •••••••••••••••••••••••••••••••••••••I• • • Giriş Sınavlarına Katılabilmek lçin : 1 Devlet Memurları Kanununun 48. maddesinde yazılı nitelıklere sahip olmak, 2 1/1/1974 tarihinde 35 yaşını doldurmamıs bulunmak, 3 Siyasal Bilgiler, Iktisat, Hukuk, Işletme Fakülteleri ile ürtadoğu Teknik ünıversitesi İdari llimler Fakültesini, fktısadi ve Ticari tlımler Fakülte, Akademi ve Yüksek Ukullannı veya bunlara eşitliğı Milli Cğıtim Bakanhğınca kabul olunen Yabancı Fakülte, Akademi ve Yük=ek Okullardan birini bitirmiş olmak gerekir Sınavlara giris şartlarını ve sınav konularını gösteren broşür yukanda sözu ediien nğretım kurumlarından ve Hesap Uzmanlan Kurulu Başkanlığı ile Ankara. lstanbul ve tzmir Grup Başkanhklarından sağlanabılir. tsteyenlerın adreslerine gönderilir. Isteklilerirv en geç 15/8/1974 fünü akşamına Itadar 2 Malive Bakanlığı Hesap rzmanları Korola Başkanlığına • belgelerı ile birlikte yazılı olarak basvurnnsjarı eerekir 5 Basın: 17501 A. 10680 • 538l3 Av. Rahmi KUMAŞ TRABZON Doğum ve Davet Meri ve Şimon Sarfati ogulları doğumunu müjdeler. 5 Temmuz 1974 Cuma günü saat 9.30'da Nişantaşı Amerikan Hastanesinde yapılacak sünnet merasimine dost ve akrabalarını davet eder'.er. tSAK'ın Gâncılık: 7730 • 5399