19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 20 Mayıs 1974 Sorulmayan Hesap Olaylar neticedir. Aslolan eski deyişiyle şartlardır. Şartların (koşullann) birikmesidir. Koşullar birikince, olaylar kendini gösterir. Büyiik Miliet Meclisinde fikir suçlarlnın af dı şı bırakılması yolunda alınan karar ve affm böyle kanunlaşması da bir olaydır. Ama bu olay da bir takım birilcen koşullann bir sonucudur. Ve bu koşullann birikimi. en azdan, 12 Mart 1971 müdahalesine kadar gider. Ama son kanunun etkileri, tartışmaları ve bu sonucun cehalet cephesinde davet edeceğı coşkunluklann, taşkınhkların, saldınlar ve bunlann milll bünyede doğuracağı tepkilerin dalgalanmalan. muhakkak ki, yıllar yılı sürecektir. İşte bu koşullann birikimi var ya bunlar, tehlikeli birikimlerdir, iç huzur bakımından.. önce işin, şu 12 Mart müdahale hareketine dayanan kökenlerine işaret edelim. Bu müdahale hareketinin bildirisinde, o güne kadar olup bitenlerden ve dolayısiyle kolay durulamayacakolan kanşıklıklardan, o günkü Parlamento ve iktidar partisi, şiddetle suçlanıyordu. Gerçekten de, bu îktidann. gamsız, kasavetsiz, vurdumduymaz davranışlan, bütün bu kanşıklıklann bir tür teşvikçisi olmuştu. Hatta iktidann bazı idart organlan, bu olaylann doğuş ve yayıhşında, tahrikçi olarak da görünüyordu. Yayınlanan garip anılar, yaygınlaşan garip hikâye ve söylentiler vardı. Milletin içinden, görünüp, milletin diğer kısmma karşı ilân edilen «mukaddes cihatlar» yani kutsal savaşlar. tam bir himaye görüyordu. Konya'da, Kayseri'de, Adıyaman'da, Istanbul'da sokaklara dökülen, ama hepsi de aynı formülle ayaklandmlmış olan ortaçağ yobazhğı, katil teşebüsleri içindeydi. Ve bu cephe, hangi gün, hangi yerde «cemaatı kübrâ» namazlarmın kılınacagını ve sonra neler yapılacağını, açıkça ilân ediyordu. tktidar ise kaygusuzdu. Onu, daldığı Eshâbı Kehif uykusundan kimse uyandıramıyordu. Ne öğrencilerin protestoları ve hükümetten tedbir bekleyişleri, ne öğretmenlerin gösteri ve müracaatlan, ne de hâkimlerin yürüyüşleri, bu uvkudaki insanlan kıpırdatamıyordu. Ama koşullan da birikiyordu... îşte 12 Mart hareketi. bu biriken koşullar Içinde Parlamentoyu ve iktidan açıkça ve en ağır çekilde suçîayarak, gidişata müdahale etti. Ama bu müdahalenin ömrü de gerçekte, bu müdahale ile beraber, fiilen sona ermiş gibiydi. Çünkü müdahaleciler, suçladıklan güçlere karşı esaslı hiç bir tedbir almıyorlardı. Parlamento yerinde kslacaktı. tktidar, yani suçla partl varlığını yine Olaylar ye görüşler Gizli Müttefikler O halde, simdi iktidarda degüler midir? Bu nu kim demiş? Aslında ve arka planda cephe pekistirilmiştir. Yeni iktidar, arkadan vurulacaktır. Gİ7İİ müttefikler emir beklemektedirler? Vakit de eelmiştir. Karsı tarafın tecrübesizliğinden hükümet işleri üzerinde yıllann smavını geçirmemiş olmalarmdan. kolayca ve günde bir kaç kez, hiç olmayacak seyler için vaat vermelerinden. anga.ie olmalanndan gelen zaaflanndan da faydalanılmalıdır. Çünkü düsmanının zaafı, senin kuvvetindir... Yani. iktidardaki insanlar, yann her sev hallolunacaktır deyip. ertesi gün Meclis salonuna gelince göreceklerdi ki, şarkhhk oyunu, sahnede tam düzenlenmiştir. Hükümett yıpratma seferberliği ise, köyde. kentte tam hızı ile işler. Basta çarkları harekete getirilen hayat pahalılğı olmak üzere, akla gelen ne mekanizma varsa. bunlar da iktidar aleyhine seferber edilir. İktidar denilen perdenin arkasında ise, bizzat iktidar ortakları, sahnede hazırlanan oyun için kıs kıs gülmektedirler. Ama bu ovun da nihayet bir olaydır. En az 12 Mart'tan beri biriken koşullların bir sonucu, bir ürünüdilr. Ama acaba bu oyun, millî yapımızda ve toplumun geleceginde, ne tohumlar filizlendirir? Çünkü kin ve cehalet, muzaffer olmaz. Olsa da. zaferi geçicidir. Biz yeniden, bir ortaçağ düzenine dönemeviz. Fikir, kitap ve aydın insan. daima sözlerini söyleyeceklerdir. Çünkü tarih boyunca ve zaman zaman mantık yerlne, iç âlemde kaynayan ters duygulann gidişata hâkim olduğu görülmüştür. Ama ergeç sağduyu, ruhlara ve topluma egemen olacak ve aydın konuşacaktır. Bir kısım gençlerin bir zaman ve iktidarm teşvik ve tahriki de eklenerek kendilerini, akıldışı eylemlere kaptırdıklan ise dogrudur. Onlann şu veya bu ideoloji adına yürüttüklerini sandıklan bu eylemlerin, o ideoloiilerin. demokratik gelişme çaftında, hiç bir örneği yoktur. Bunu «İhtilâlin Mantığı» adh eserimizde kuramsal başlangıçlan ile de işlemeye çalıştık. Kısacası ideolojik eylem, macera demek değildir. Ama madem ki ve sadece bu gençlerin de dizginlenemeyen heyecanı ile bir hatalı devir yaşanmıştır. O halde en iyisi, şimdi bütün bunlann üstüne bir sünger çekerek, ülkede, yeni ve bilimsel gerçeklerin egemen olduğu bir fikir gelişmesi dönemine girmeliydik. Bu, en dognı yol olurdu. Bunun, sâkin bir ömeğini, İstiklâl Mahkemelerinin mutlu tasfiye hareketinde de gördük. Bundan ülke çok faydalandı. Tekrar niçin görmemeliydik? Tehlikeli Birikimler Şevket Süreyya AYDEMİR stirdürecektl. îlân edilen Sıkıyönetim ve kurulan olaganüstü mahkemeler, bu suçlanan. sorumlu olan iktidar için değildi. Müdahalecüerin ıyi niyeti, koşullann buyruğunu arka plana itiyordu. Sorumlu parti bütün heyetı ile, yine Meclislerde oturacaktı. Hatta hükümete de katılaeaktı. Sürüklenilen bunalım. sorumlu olduğu suçlar ve tabii olan fırsat kollayıcılık için, ona hiç bir şey sorulmayacaktı. lar bakımından da çok düşUndürücüdür. Çünktt bu uygulamalar ve anılar, yıllar yüı unutulamayacaktır. ÜZLASMÂ" SADUN TANJU 6 Hatalı Ölcüler Ama artık bir topyekün tasfiyeye gidürnesiM düşilnenler de vardı. Yani sebepleri aslında ıktidarların zimmet hanesine yazılması gerelen bazı eylemler unutulmalıydı. Ömeein dünyanın bütün ülkelerinde açıkça vitrinlerde satılan \s çoğunun yazıüşı bir iki yüzyıl kadar geriye vamn fikir kitaplarını diîimize çevırenlere uy?u'anan başdöndürücü cezaların silinip temizlenmcs;rde. milli yarar umanlar vardı. 20 yıl, 30 yıl, 37 y l ağır hapis? 12 Mart müdahalesiyle suçlanan, C a kat suçları sorgu • sual konusu olmayan, ınemloketin bütün gerici, yahut gerçek dısı eğiliml»r:ni kendi elınde dizginleyen parti, yine aysktayriı. Satıhk katiller, orman yakıcıları, museccel san^s terler ise affedileceklerdi. Çünkü bunlar, masiım insanlardır. Kaza • kader fcurbanlarıydı! Onların suçu voktu. Suçlu olan kaza ve kaderdi. Kaderciliğin böyle işlerde bir devletin hukuk ölçüsü haline getirilişi ise. böylesine ilk defa görülüyordu. O kader ki, nerede başlar ve nerede biter, kimse bilmez. Ama 100 yıl, 150 yıl bnce yazılıp, kara Afrika ülkelerinde bile vitrinlerde dizilen kitaplann insanoğlunun fikir silsilesindeki yerini, herkes bilir. Bu kitaplar istenmiyorsa, bunlara karşı en iyi mücadelenin, gene fikir, açık tartışmalar ve basın yolu ile yürütüleceğini de, yine her sağduyulu insan bilir. Çünkü bunlar, yasaklandıkça yaygınlaşır. Fakat ne ver ki, 12 Mart müdahalesinin uyandırdığı, ama yine 12 Mart müdahalecileri tarafından ihmal edilen soruşturmalarla arka plana ittiklerini sandıklan güçler, suçlu iken kahraman haline gelen insanlar, hâlâ zindedirler... Suçlu Kahraman Olursa? Bu böyle olunca da çarklar, bir başka birikim için dönmeye başladı. Çünkü suçlunun kahraman olması için ona, bütün olanaklar veriliyordu. O halde suçlu, kahraman olacaktı. Nitekim ondan sonra eski iktidar partisi, bütün çarklan bu yönde döndürdü: Yani kendisi haklıydı. Haksız bir müdahale ile iktidardan atllmıştı. Ama atan kimdi ki? Milletin seçtiği. yani seçimle gelen kuvvetler. va da millî irade mi? Hayır deniliyordu. O halde ortada bir haksızlık vardı. Bu haksızhk, ancak kendisinin yeniden iktidara gelmesi ile düzeltilebilirdl. Buna Anayasanm. kendi beğen*?ediği bazı maddeleri mi engel oluyordu. O halde yalnız bu maddeleri değil. tarihtoıizln en güçlü Anayasası olan, çağdas bir fıkir örgüsü ile dokunan 1961 Anayasasının. hatta bütün yapısı değiştirilmelivdi. Bu Anayasayı hazırlayanlann önde gelenlerine de birşeyler sorulabilirdi. öyle de oldu. 12 Mart mühadalesinin suçlu bulup iktidardan uzaklastırdığı parti, bir kahraman olarak iktidara geldi. Artık söz onundu. Yine 12 Mart müdahalesi sonunda kurulan Sıkıyonetim ve or ganlan ise yürüyordu. Memlekette garip crgütler de kurulmuştu. Öyle örgütler ki, varlıklan ve uygulamalan hakkında artık ortaya dökülenler, yalnız UzücU değildir. Yarattığı etkiler ve acı anı iovanni Gnareschî, bizim Aziz Nesin'imiz kadar ünlü bir ttalyan mızah yazarıdır. Don Camillo'yu ve Pepponeyı o yaratmıştır. Don Camillo küçük bir kasaba papazıdır. Peppone de seçimle lşbaşına gelml? komünitt bir belediye başkanı. Papaz tntneulafun fflcünü ve knrnazlığını, başkan da ilericili*in saf idealizmini ve beceriksizliklerini tanlandırır. Yazar durmadan çarpıştırır onları, haklılık ve haksızlık ikisi arasında bir tenis topu gibi gider gelir. Guareschi taraf tutmaz, ckuyucunun da taraf tutmasım istemez; sadece hoşgörü ile, tatlılıkla, muzip bir gülücükle seyretmenızi saglamak ister. îaşamın, karfl giiçlerin azlasma» oldnğnnn söyler. Karsı güçlerin uzlaşması şeklinde sürdürülen yaşam sinir bozucudur. Don Camillo da Peppone de zaman zaman zıvanadan çıkarlar. Başarının sevinciyle sarhos, başansızlığın iizüntüsü ile hasta olurlar. Ama yasam sevinçler ve üzüntüler bütünüdür. Dünva ne tüm devrimd kesilebilir der Guareschi, ne de tüm tutucu.. Izlaşmadan bajka çıkar vol yoktur.. BİR ÇİFT GÖZ Gel de uzlaş bakalım dersın:z, Yalçın Çetin'in Vatan Mlllet Sakarya kitabındaki bir karikatüre bakıp. Koskoc» kitaphktan bir kitap alan adamı rafta kalan Doş.uktaı. bir çift göz izlemektedir. Demek her kitabın arkasında merakll, suçlayıcı bir çift göz bulunacak ve siz okuma, ö£renme, düşünme özgürlüğünüz olduğuna ınanacaksınız! Uuareschı'ye bakarsanız, fazla dert etmeğe değmez. Yıldtzlarda yaşamıyorsunuz. Kitabın dostu da olacak, düşmanı da Sı« o gözlerden ne kadar rahatsızsanız, o gözlerın sanıbı de sizden o kadar tedirgin oluyor. Size dünyayı zenredenler» siz de dünyayı zehrediyorsunuz. DENGE OLMAYINCA.. îşte. sonunda, Nasrettin Hocanm kar helvası pbf lcat edilen çoğulcu detnokrasi, gelişımin herhangı oir dönemü:e saplanıp ıcalmış insanların ve kurumlarm uzlaşma tormi.llleriyle yürürlüktedir. Sinır bozucu üniş, dayanılmazmış, insanı kahrediyormuş, ne yapalım? Teknolojide ö^gyrlüğün bulutlannda uçan insanoğlu, siyaset oilimde uzlaşmanın prangalarına vuruldu. Teknikte ^labildiğine özgürsünüz, ihtilâl üstüne ihtilâl yapabihrsmiz; ama karşı güçlere aykırı bir düşüncenin sahibi ya da aracısı olursanız, düşman muamelesi görebiürsinız. Gerçi. çoğulcu demokrasinm ger. çek kuralları. Batıda, fikir özgürlüfünü bizde olduğu gibi prangalara vurulmaktan koruyor. Çünkü orada, uzlaşmamn temel şartı olan giiçler dengesi vardır. Bu denge olmadı mı, uzlaşma acı yaratmaktadır. PARlS'TEN HABER OKTAY AKBAL Evet YÖNÜ DECIŞTİRlLEN AMAÇ umhuriyetin kuruluşunun he men ertesi yılında jıkarılan «Tevhidi Tedrisat» (Eğitim Birliği) Kanunu, milll eğitimimizin genel yapısı jçinde hem layüdik ilkesinin korunması, hem de her alanı etkileyici uygarlıkçı niteliği bakımlarından çok önemli bir yer tutar. Son yirmi bej yıl içinde bu kanunun uygulanmasında türlü baskılar sonucu sapmalar oldu. İçinde bulunduğumuz yılda ise bu sapma dikkat çekici bir durum aldı. Bu nedenle, söz konusu kanunuı önemli ilkelerini anımsamak, oluşumları genel çız gileriylö saptamak ve girişimlerden duğacak sakmcalan ortaya koymak yararlı olacaktır. BİZDE KANAYAN.. VenezöeUa'da aşın akımlan önlemeğe çalısan fktldar, başkent Karakas'ın dükkânlarında Pekın ve Moskova garetelerinin İspanyolca baskılannı sattırıyormuş. Günev Amerika Gerçeği üzerinde bır kitap yazan John Gunther, nüfus patlaması ve hızlı kentleşme olayı içinde sanayileşen; ateşli öğrenciler, gecekondular ve sınıflar arası uçurumlarla kaynayan bir ülkede bunun bir uzlaşma olduğunu belirtiyor. Peruda, Komünist Partisi yasa dışı olduğu halde komünist gazeteler yayımlanabiliyor. Eylemle fikirin ayn Sfyler olduğunda uzlaşılmazsa. karşı fikri mutiaka vok etmek Rİbl bir eylemden kaçınılamaz ve bu noktada çofulcu demokrasive bağlanmış bütün ümitler kurban edflir. Bizim uzlaşmamızın aksayan en önemli tarafı da budur. Yoksa, yazarları, çizerlerı. poütıkacılan, ayaınlan en ağır suçları işlemişcesine zindanlarda inletilmedikçe uzlaşmanın acı lan bu kadar derine işlemezdı hiç bir ülkede. Bizde kanayan bu vahşettir. C EĞİTtM 25 OLDU BÎRLİĞİ VE LÂYİK BİR RETİM YASASI'NDAN, SON SAPMALAR ORTAÖĞORTAÖĞRETİMİN YARATILDI YIL ÎÇtNDE ÖNEMLİ DE DÎNSEL «Paris'îen Mektup» adlı yanm genis ilgi uyandırdı. Bir çok mektup geldi aynı konuya değinen... Bunlardan bazı parçalan okurlarıma sunmaktâ yarar görüyorum. Fatıh'ten B.Ç. uzun süre Paris'te kaLnış. Oradaki temsilcilerimizin neler yaptıklarını yapmadıklarmı iyi biliyor: «Bizi temsil eden kimseler işin adamı degü. Danışma bürosunda ağırlamt; ile görevli iki yüksek öğrenimli ve çok iyi dil bilen kibar hanım kızımız var. Fakat hiç bir zaman kendılenne gorev verilmemektedır. Bundan baçka. dil bilmeyen kimseler var. Bir görseniz memleketini tanımayan kimselerin bizi nasıl temsil ettigini! Nisan ayının sonlarına doğru Renault fabrikasında Türkiye hakkında bir toplantı yapıldı. Normal olarak memleketimizden birisinin toplantıyı yönetip sonılan yanıtlaması gerekirdi. Pakat iki Pransız bayandı bizi temsil edenler. sağ olsunlar! Orüar da olmasaydı toplantı yapüamazdı. Bayanlardan biri Turizm bürosunda en çok çalışan elemanlardan,birisi, hukuk öğrenimini bitirmiş, nasıl olduysa bizim Ate^elikte çalışıyor. Fakat sorarun size Türkiyemizi ne kadar tanıyabilir? İkinci bayan arkeolog olarak binbir rica ile davet edilmiş. Bir iki örnek vereyim. sorulan sorular üzerinde ve yamtla'a dikkat edin: Boğaz köprüsü kaç metre? Bayanlar yanıtlayamıyor. Turizm Ataşesi olduğu yerden kıpırdayıp yardım etmiyor. büroda görevli bir erkek memur kalkarak yanıtlıyor: 500 metre; Mevlâna üzerine sorulan başka bir soruyu da Ataşenin kendisi yanıtlıvor: folklorik bir adet! Göruyorsunuz ya yardım edecek amatör ruhlu yabancılar da olmasa bizi temsil edecek kimse yok yabancı ülkelerde!» Ankara'da M.S.T. ise şöyle yazıyor: «İki yıla yaklasan bir süreden beri Ankara'nın Paris'te bir büyük elçisi yoktur. Neden? Nedeni açıktır, ortadadır, çağın diplomasi anlayışiyle taban tabana ters düşen yersiz ve anlamsız bir güceniklik politikasının ürünüdür bu durum. Marsilya'mn bir kenar mahallesindeki bir kilisenin bahçesine Türkleri küçük gören bir anıtı bir avuç Ermeni dikti diye Fransa'ya küsmek, Paris'e büyükelçi atamamakta direnmek pireye kızıp yorgan yakmaya benzemez mi? Acaba bu tutumu ile Türk Dışişleri, bu tutumu baş latan Erim Hükümetinin Dışişleri Bakar.ı Bayulkem kime neyi kanıtlamaya çalışmaktadır? Peki ama iktidara geleli aylar geçtiği halde saym Güneş bu yersiz gafı onarmak için ne beklemektedir? Bando mızıkalı bir törenle Marsilya'daki anıtın yıkılmasmı mı? Gerçekçi olmakta yarar vardır.» M.S.T.'ye göre Paris'teki görevlilerimiz başlarında bir büyük elçinin bulunmamasından hiç de şikâyetçi değildirler günlerini gün etmekte diplomatik tatlı yaşamlannı sürdürmektedirler. Çanlannı tek sıkan şey Fransa'da perişan Koşullarda çalışan Türk işçilerinin artması ve zorunlu olaralc onların isleriyle uğraşmalarıdır..» Uzun süre Paris'te kalmış okurum Türkiye'nin Paris'teki sanat ve kültür alanındaki «varlığı» konusunda şunları yazıyor: «Acı olmasına acıdır ama Paris sinematekinde geçenlerde Muhsin Ertuğrul'un, Lütfi Akad'ın, Yılmaz Güney"iii filmleri bizleri, Türkiye'yi, doğduğu yer olan Izmiı'i çok seven, içtenlikle seven Fransız sinematekinin yönetmeni Henn Lanplois tarafır.dan gösterilirken o toplantılarda ns bmükelçılikten, ne basın ataşeliğinden, ne kültür ataşeliginden, ne tunzm ataşeliğinden bir tek görevlimiz bile hazır buiunmamıştı hazır bulunmak şöyle dursun sinematekin kapısmın önünden bile geçmemişlerdır. Olmıya ki, içlerinden biri ötekini An karaya jurnal etmesin diye! Ne derler sonra bu sayın diplomatlâra Yümaz Güney'in filmini izlemeye giderierse!.. hem söyler misiniz bana ÜNESCO'daki Türkiye Kültür Elçisi diye atanan M. F. Ozansoy Paris'e gittiğinden bu yana ne yaprmştır oralarda? Ne varlık göstermiştir..» Okurum daha sonra Lelouch'un filminden söz ermekte. bu sanatçının genç kameracılardan bırine çevirttiği bu film için 600 fın frank aldığını, bu işten aradaki birtakım kişilerin de yarar sağladıklann< belirtiyor, Pariste turizm, basın ataselerimizin bulunnıadığım, bu görevlerin sorumsuz kişiler tara. fından temsil edildigini söylüyor: «Bu durumda Zitrone eferdi Tiırkiye Başbakanını nereden bilsin? Nerden tanısın Ecevit'i, Erbakan'ı, eski Paris Büyükelçisi Işık'ı?» Daha başka mektuplar da geldi bu konuda. Hepsi aşafı yukarı bunlan anlatıyor. Üzerinde durulacak sorunlar bunlar. Daha doğrusu, binlerce sorundan bir kaçı!... YANISIRA Cahit KÜLEBİ ternatif) niteliği kazanan bu okul ların sayısı bugün 72'ye ulaştu Kur'an kurslarının sayısı ise bunun birkaç katını aştı. çimlerden biri de, sayın Orel'in İmam Hatip Okullarının 1. dönemlerini ortaokul durumuna ge tirmesidir. Bir gensoru önergesi Layiklikten Sapma dolayısiyle 20, 23 ağustos 1971 günPlansız Öğretim lerinde Parlamentoda yaptığı koTanzimat dönemi sonrasında sür Türkiyenin din görevlisi ihtiya nuşma ise, İmam Hatip Okuldürülcn ikiciliğin toplumsal geli cı, bugün yaklaşık olarak, 40 bin larının değerlendirilmesi yönünşimimizi kösteklemesi ve Ata dir. Buna karşın, 19521971 yılları den çok önemli ayrmtılan göztürk devrimlerinin odağmda la arasında İmam Hatip Okulları önüne sermiştir. Bütün okuyucu yikliğin vazgeçilmez bir ilke zo na 148.166 öğrenci ahnmıştır. Bu lara olmasa bile, Milll Eğitim Ba runluğuyla kendini duyurması do zaman dilimi içinde ilkokulu biti kanı sayın Üstündağ'a bu konuslayısiyle 1924 yılında 'Tevhidi ren her 1000 çocuktan îmam Ha ma tutanağını okuması salık veTedrisat» (Eğitim Birliği) Kanu tip Okullarına girenlerin sayısı ki rilebilir. Çünkü sayın Üstündağ'ın nu çıkarıldı. Kanunun 1. maddesi, mi yıllarda 22"ye değin çıkmıştır. Bakanlığı sırasmda dinsel eğitim. bütün okulların Milll Eğitim Ba Oysa ki, yine bu sürede ilkokulu de öyle bir dönüşe girişilmiştir kanlığı'nm yetki ve sorumluluğu bitiren her 100 çocuktan Üköğ ki, sonunda ortaya çıkacak büyük içine ahnmasını; 4. maddesi ise, retmen Okullarına en çok girilen sakıncaları şimdiden görmek için din görevlilerinin yetiştirilmesi yıllardaki oran bile ancak 17'dir, uzman olmaya gerek yoktur. için •avrı. okullar açılmasını zo Kimi yıllarda ise ilkokulu bitiren runlu kılıyordu. Açıkça belirtili her 100 çocuktan yalnızca 7'si İlkAslında, söz konusu geriye döyordu ki, bu din okullannda yal öğretmen Okullarına girebümis nüş, Sayın Ecevit'in Hükümetinnızca imam ve hatipler ile öbür tir. den önce başlatılmıştır. Şimdiki din görevlileri yetiştirilecekti. OÖte yandan, 1953 1954, 1970 hükümet ise bu girişimi çok daha kuliarın bundan başka bir işlevi 1971 öğretim yılları arasındaki geriye götürerek gerçekleştirolmayacaktı. sürede llkögTetmen Okuilarının 1. mektedir. 19^73 Haziranında çıkarılan ve sınıflarına alman öğrenci sayısı Bu, <ayrı> din okullarının açıl masında bir süre duraksama gös 57.537 iken; İmam Hatip Okul üzerinde durulması gerekli birtcrildi. Gerçekteyse, aydın din gö larına alınanların sayısı 25.629 öğ çok yönleri olan Millî Eğitim Terevlilerinin yetiştirilmesi zorunlu rencî daha fazla olarak 83.166'dır. mel Kanununun Bakanhkça hatoplumsal bir ihtiyaçtı. 1951'den Kur'an kurslarında okuyanların sa zırlanan taslağındaki 31. maddede Eğitim Birliği Kanununun ilbaşlanılarak İmam Hatip Okul yıları da bu toplama eklenince, keleri göz önünde bulundurulmuş lan'nm her yıl beşi onu birden ku 40 bin din görevlisi ihtiyacına kar tu: ruldu. Ne insan gücü plânlaması şılık bu büyük ölçüdeki dinsel öğ ÎmamHatip okullan temel na. ne de görevde kullanma ko retim girişimi insanın aklına şu jullarına dikkat ediliyordu. Eği soruyu getiriyor: Türkiyeye ilk eğitims dayanacaktı. Okullann ödevi din görevlitim Birliği Kanununun ilkeleri okul öğretmeni mi, yoksa din oku nin içtenlikle gözonünde bulundu lu yetişeklıler mı daha çok ge si yetiştirmekti. Yalnızca erkek öğrenci alırulmasına da önem verilmiyordu. rekiyor? nacaktı. Şu gerçeğin bilinmesinde de ya Halkın bu okullara gösterdiği il Ne var ki. Parlamentoda tasagi temelde dinsel olmaktan çok rar vardır. İmam Hatip Okul nnm bu maddesi temelden değişekonomik nedenlerden ileri geli lan yalnızca din görevlisi yetişti tirildi: yordu. Yoksul halk çocukları an rilmesi için kurulduğu halde, bu Okullann adı, ImamHatip cak bu okullarda okuma olana okulların 1. dönemini bitirenler Lisesine dönüştürüldü. < " ğına kavuşabiliyordu. Çoktan Mil den ~o 35'i 2. döneme girmekte Kız öğrenci alınması olanali Eğitim Bakanlığının deneümin dir. Bunlann yalnız % 14'ü din den çıkmış olan Kur'an kursları görevi almıştır. Geri kalanlar ne ğı da sağlanarak lıse otma işlevi ise, kısa zamanda bir iş bulma oldu? Ya is yaşamına girdi. Ya büsbütün kökleştirildı. Böylelikle, Eğitim Birliği Kaolanağı sağlamaları bakımından, devlette başka görev aldı. Ya da yetişme ereği dışındaki daha üst nununa ters düşen bir karar alıgerçekten önem kazanmıştı. nıyor ve layık ortaöğretim kuBu karmaşa içinde politikacılar basamak okullara girdi. rumlarının yanında dinsel öğreve kimi dinci çevreler. tmam Ha tim yapan yeni liseler oluşturuBüyük Dönüş tip Okullarına karşı halkın duyluyordu. Burada şu üç olgunun duğu ilgiyi dinselmiş gibi göster 12 Mart'tan sonra, sözü çok edi anımsanması gerekir: dıler. Genellikle bu eğilimi halka le:ı reform girişimleri içinde, eğer Bu kanun çıkmadan yıllarca da benimsettiler. Layik orta öğre baslangıç bir ölçek olsaydı, sayın önce, Isparta İmam Hatip Okutimin yani sıra, hem de büyük Şinasi Orel"in kimi girişimleri bü lu'na kız öğrencilerin alınmasına destek görerek, bir seçenek (al yük bir değer kazanırdı. Bu giri başlanmıştı. O güne değin layikliği savunan CHP bu nıadde kanunlaşırken en küçük bir karşıt tutum göstermemişti. Kanun taslağmdaki 31. mad d<î tümüyle degiştirilip 32. madde olarak çıkmıştı. Ne var ki, kanunla kabul edilen 31. madde, meslek okulu yetişeklilere, lise fark sınavı verilmesi koşuluyla «fırsat ve imkân» esitliği sağlarken, öbür yandan meslek okulu çıkışlıların kendi yetişme yönlerinde bir üst okula, örneğin öğret men okulu çıkışlılann eğitim ens titülerine, İmamHatip Lisesi çıkışlılann ise Yüksek Islâm Enstitülerine girmelerini koşullandınyordu. BİLSEYDİK.. Afet Hgaz'm hikâyesindeki idamlık tsmail, kapalıya yeni gelen mahkumun suçunu sorup da «kitap tnitap işte, fazla bir çey yok!» cevabıru alınca şaşınyor: «Ne Idtabı bu böyle abi, adam öldürmüş kadar?» Ohoo, adam öldürmüşten de öte.. Bir tarınte adam ö:HÜUrmüşlerin dosyalannı incelemiştim Meclis'te. DöSyalar yillaröir bekliyordu ve kız yüzünden, toprak vüzünden parö yüzünden, kan yüzünden can almışlar, dosyalan kan?tırdıkça bana suçlu değil de kurbanmışlar gibi çörünüyorlardı. Yaşamın düzensizlikleri, onları. yoksun kaldmlan şeyleri kendi elleriyle almağa zorlamıştı. Suçun neaen var olduğu o dosyaların içine gömüldükçe daha ıyi anlaşılıyordu. Suç, yaşam düzensizliğmin ürününden başka bır şev değildi. Uygarbk, teknolojik gelişme ile tek insan ve toplum gelişmesi arasında gerekli u\iımu sağUyamayınca suç doğuyordu. Şimdiye kadar hiç bir uygarlık bu uyumu amaç edinmemişti ve elma çaldığı için cennetten kovulan Adem'den beri elmalann çalmmadan yenileblleceği bir rahat düzen kurulamamıştı. Sonunda da bütün bu haksızlıklan doğal sayıp, suç ve ceza sistemine yönelmistik. Haksız v» insafsız oluşumuzu perdelemek için... Ve şimdi, bütün bunlardan sonra uzlaşma.. Ve yeniden haksıziık.. Bu kadar haksızlık olacağını bilseydik uzlasmazdık. Gerilemede Geliştirme! Bilindiğl üzere. koalisyon protokolünde, halkın yerel bağışlarla yaptığı yapılarda, kuruluş aırfr cına uygun okullar açılması yolunda bir anlaşmaya vanlmıştır. Bu. o demektir ki, mevcut 72 İmamHatip Lisesine birçok İmamHatıp Lisesi daha eklenecektir. öbür yandan, yoksul halk çocuklarına okuma olanağı sağlanacağı gerekçesiyle, ÎmamHatip Liselerinin 1. dönemlerinin yeniden açılması yönündeki hükümet programı, bu okullarda okuyacak öğrencilerin sayısını büyük ölçude arttıracaktır. Yoksul çocukla' ra başka okullarda okuma olanağı sağlanmamasının ve dinsel okullann bu korumaya araç edilmesinin hiçbir ussal değerı olamaz. Simdılık tasarı âurumundaki yukanda belirtilen girişimlerin yanında hükümetın uygulamaya koyduğu çok önemli bir işlev var. ImamHatip Okulu yetişeklilerin, Eğitim Birliği Kanunu uyannca din görevlisi olmaları gerekir, ken, hem de Milli Eğitim Temel Kanununun 31. maddesine karşın, 1974 Şubatında Millî Eğitim Bakanlığına aldırılan bir kararia ÎmamHatip yetisekliler bu yıl eğitim enstitülerine sokulmustur. Bu, o demektir ki, geleceğin fen, sosyal bilgiler vb. öğretmen leri artık din eğitiminden geçenlerden de oluşacaktır. öbür yandan, Milli Eğitim Temel Kanununun 31. maddesiyle Ilköğretmen Okulu çıkışlılara sağlanan, kendi yetişekleri yönündeki üst dereceli okula giriş olanağına İmamHatip yetişekliler de ortak edilerek Ilköğretmen Okulu çıkış U gençlerin haklan yenilmiş bulunmaktadır. marx engels kari friedrich FELSEFE INCELEMELERİ DOĞAN YAVINEVİ (Cumhuriyet 40413 Sonuç Denecek odur ki, basamak basamak ilkelerinden uzaklaşılan Eğitim Birliği Kanunu, son alınan kararlarla büsbütün bir kıyıya bırakılmaktadır. Layik ortaöğretimin yanısıra bir de dinsel ortaöğretim yaratılması yoluna gidilmiştir. İmamHatip Liselerinden yetişenlere eğitim enstitülerine alınmakla verilen ayncalık, söylentilere göre, daha da ileriye götürülerek bu işlevin genelleştirilmesine çalışılmaktadır. MEVLÜT Aramızdan vakitsiz ayrılarak, 11 Nisan 1974'de ebediyete intikal eden, Harp Okulu 1937 mezunlarından, Muhterem Büyüğümüz ; '• : ; ; ! Em. P. 7 b . Samsun İLÂN 75/7974 MUHSİN ÜNAL'ın aziz nıhu İçin 22 Mayıs 1974 Çarşamba günü saat 15.00'de Esentepe'de Nimet Abla Camiinde Mevlid okunacağınl, ailemize bağhlıklarına müteşekkir olduğumuz sayın dost[ akraba ve silâh arkadaşlanna duyurur, teşriflerini bekleriz EŞİ ve ÇOCUKLARI (Cumhuriyet 4037) PTT Atiiştırma Laboratuarı Müdürlügünden 1 Ünitemizin lhtiyaeı bulunan 30 «yn tipte toplam olarak 258400 takım Ferrıt Çekirdeğl ve bunlara »it montaj malzemesi kapall teklif almak suretiyle «atın al> nacaktır. 2 Bu "işe ait teknik ve tdari şartnameler Istanbul ümraniye'de Müdürlüğümüz Malzeme Amirlijinden 85, TL. bedelle temin edilebilir. 3 Ihale 25/6/1974 Salı günfi aaat 14JWde 2. maddede belirtilen adreste yapılacağlndan ıstekliler teklif mektuplarının aynı gün saat 12.00'ye kadar Müdürlüğümüz Malzeme Amırliğinde bulunmasını sağlamalıdırlar. 4 Teşekkülumüz 2490 savılı kanuna tabi olmadığından Müdürlüğümüz lhaleyi yapıp vapmamakta veya dil*diğıne yapmakta serbesttir. 5 Tamamlayıcı bilgi 37 61 00 / 24 numaralı telefondan al.nabilir. (Baıuı 14846) 4021 Kurtuluş Savaşından yeni çı i kılan bir dönemde Eğitim Bir • liği Kanununu yürürlüğe koyan j ulusumuzun, Oumhuriyetimizin ; 50. yılında birtakım güçlüklerle ; karşı karşıya bulunulsa bile es | kiden alman kökten tedbirleri \ ortadan kaldırması doğru olamaz. Güncel zorunluklar yüzünden, temel sorunlara arkamızı dönersek, bugün içinde bulunduğumuz durumun ileride çok daha çetin koşullarla önümüze çıkacağından kimsenin kuşkusu olmamalıdır. «Halk böyle istiyor» sözde nedenının tutunulacak geçerli bir gerekçe olamıyacağı açıktır. Buna ancak ödün denir. Ödün vermekle de hiçbir sorun çözülemez. • • • • • •• • • • • • • • • • » • • • • TEŞEKKÜR Bizleri derin acılar içinde bırakarak aramızdan ayn. lan sevgili büyüğümüz ŞABAN ERGÎL'İn hastalığında hastaneye gelen, cenaze törenine katılan, çelenk gönrferen, telgraf, telefon, mektupla veya bizzat gelerek acımızı paylaşan bütün dostlara en içten duygularımızla minnet ve şukranlarımızı arzederiz. EŞİ ve OĞÜLLARI (Cumhuriyet 4038) DOKTOR IRIK Z. Deri, Sae ve Zflhrevi UastalıUar MStehassın tstiklâl C«d. Pannakkapı Not ae • Telt 44 10 73 İ î • ! (Basın: 14776) 4019 •••••••••••«»»»••»»•»
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle