19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 2 Mayıs 1974 Urk kamu hukukuna, Sayın Anburun ile Sayın Celâl Bayar'm bir yön, doğrultu üzerine girişimlerini ve yorumlannı görüyo ruz; bunlan son derece tehlikeli saymak gerekir. Sayın Anburun, bfr parlamenterlik oian Cumhuriyet Senatosunun doğal üyeliğinin nasıl kazanılacağını ve kullamlacağım belirleyen kurallarla, örnek olay kııralmı kırmıştır. Anayasa'ya göre bir Devlet Başkanının Cumhurbaskanlığı süresi bitince. va da istifa edince, partililiği ya da milletvekilliğini yeğleyince, otomatik olarak «Eski Cumhurbaşkam» statüsü içine girer. Kanımızca o anda da o statiiden doğmak üzere «doğal liyeük» statüsü söz konusu olur. Ama ola ki, doğal üyelik statüsüntl işletip, bu sıfatla parlamenterliğini fiilen kullanmak Jstemeyebilir ya da, aynı anda icine girmiş oldıığu milletvekilliği statiisünü kullanmak isteyebilir. Bu durumu yine Anayasa'nın 95. madde'inin gösterdiei «Katılma» denen olav çözer: llgili zat, «Eski Cumhurbaşkanı» sıfatı dolayısiyle doğmuş bulunan «Dogal üyelik» sıfatını yeelediğini ve kullanmak istediğinl Senatoya bildirir. O anda Senatörlüğü kesinleşmiştir «katılme» ile de fiilen işlemeye başlar. Bu kormda bir cekismp ve anlaşmazhk olursa ki Bayar olayında vardır bunun çözüm yert Senato olmak gerekir. Sayın Tekin Anburun, Celâl Bayar da iki yanlış yapmıştır: olayın T Olaylar ve görüşler BAYAR'IN SEx^ATÖRLÜĞÜ Prof. Bahri SAVCI tan kurtardı. Böylece bir Senato Başkanının yapfıgı bir yetersiz yorumun Türk kamu hukukunun kııralı olmasını önlemiştir. Aynca bir tatsız durumu da önlemiştir. Düşünün bir kez ,katılma evresi açılsa idi. Senato, çekişmeli anlaşmazlı konuyu çözmede, ne kadar «nazik» bir zorluk içine düşerdi. Bıırada Sayın Celâl Bavar'ın durumunun çekişmeli ve anlaşmazlı niteliği ileri slirdüğü kimi görüşlerin yanlışlığını belirtmek istiyoruz. Eski hesaplan arıtlamak ve bir banş evreslne girmek zonmdayız. Böyle bir evrede çekişmeli ve anlaşmazlı dıırum üzerinde fazla durmamak gerekir amma hesao tasfiyesini ve barışı 27 Mayıs ve onun Anayasası üzerine oturtmazsak ve bu Anayasanın emrettiği doğrulan görmezsek temelde kaymtıya uğramış oluruz. Çekişmeli anlaşmazlı nitelilc şuradadır: Biçimsel bir hukuk yorumuna göre Sayın Bayar, «Eski Cumhurbaşkanı»dır. Siyasal haklar geri verildi.îine göre, o da eski Cumhurbaşkanlanna hak olan «Senato doğal iiyeliği» statüstl içine girer. Pakat acaba şöyle bir temel görüş Te ondan doğan bir durum yok mu? Her hukuksal yorum, o hukuk sistemln» egemen olan siyasal felsefe, genel kamu hukuku Ukesi ıçinde yapılmak ve anlaşılmak gerekir. Bugün, Türkiye"deki siyasal rejımın felsefesi; bir anayasa sistemi, o anay:<sıı dışındaki tutum ve davranışlarla bozarak şruiyetsızlik» e düşmüşiüğü kökünden kazıin..! ve oöyla meşmiyetsizliklerin yeniden doSrıasını önlemek üzere • Hukuk devlet!» algısı (ıdraki) içinde top lumsül bilince varmak, hukuk devleti yapısı içinde bir orgütlenmeye ulaşmaktır. Bu nedenle. 13501960 arası siyasal ikndarım. anayasol platformundan tüm silmek, o iktidan yalnız felsefe anlamında değil, hukuksal anlamında da meşruiyetsizlik sayarak o iktidann meşruiyetsizlik ile enfekte olmuş hukuksal ögelerinden tüm arınmış bir ysni düzen kurmak istemiştir. Böylece, o iktidann meşruiyetsizlik ile ufunetlenmiş hukuksal öğeleri, bu ysni düzen ve relim içinde, 27 Mayıs sabahına uzanmak üzers • gayri mevcut durumlar», «gayri mevcut statüler» dummuna düşmüşlerdir. Ayrıca. sonradan bir yetkili yarjıdan geçirilerek gayri meşruluğa düşmüşlügün yaptırımları da (müeyyideleri de) uygulanmıştır. Şimdi, yargısal müeyyideler, tüm sonuçlariyle ortadan kaldınlmıştır. Bu nedenle tüm ilgililere siyas3İ haklar «yeniden» tanınmıştır. Fakat bu, yargısal müeyyideden önce gerçek leşmiş olan o «gayri mevcut durumJar» ın, o «jayri mevcut statüler»in varhğını, onların hâlâ sürdüğünü kabul anlamında değildir. çünkü bu. gayri mevcut kılınmış bir şeyi, aynı zamanda sürüyor anlamına gelir. Ve bir anayasayla tesc?l eailmış bir «gayri meşruluk»un yine o anaya saca «meşru» sayılması anlamım teşkil eder. Bu da. yeni bir rejimin siyasal felsefesine ve ondan çıkan kamu hukuku ilkesine aykırı düçen bir «abes» olur. Hukuk ise .abes»i formüle etrnez, edemez. Olay çmdur: Ihtilâl, Uçünctl Cumhurbaşkanını da savri mevcut bir durum. bir statü halmo getirmistir. Adalet Divanı. bir meşmiyetsizHğın . müeyyidesini uygulamıştır. riu müeyvide. siyasal haklsnn bundan böyle kuDanılmasını naldır.cı bir kapsamdadır. Fakat şimdi müp\yidenin hem kendisi hem de kapsamı kalkmıştır. Siyasal haklar «yenıden» kullanılır olmuştur. Ama bir siyasal felsefe ve onun kamu hukuku ilkeleri sonucu gayri mevcutlu^a düsmüş bir durum, bir statü. o sıyasal felsefe ve onun kamu ükes; ile, bunlan teyit eden ana\rasası ortsda durdukça >mevcut bir durum», «mevcut bir statü» ye dönüşemez. tşte en aşagı bu nokta. sayın Bayar gelmek lsteseydi, önce Senatoda tartışnıp karara varıimak gerekirdi. Bu nokta, Senatoda tartışıhp karara varılmadan, sayın Bayar'ın taraflılannm ileri süreceği durum ve imza gsçerli olmaz. Kendilerinin 19fil Anayasasımn seçimden gelmeyen kurumlarmı beğenmemesi haklan elbette vardır. Fakat onlan. bu kez kendilerinin «gavri mevcut statüler» saymava varan bir davranış içinde küçümsemeleri doğru değildir Onlan demokrasiye sığmaz sayması ise. bninen demokrasi hukukunca, çok vanhstır. Demokrasi hukulcunda seçimden gelmeyen, ama anayasadan gelen organlar da «ulus adına» egemenliği kullanan meşru organiard..ndır. Böyle olmasa idi, dsmokrasinin beşiği olan Ingilız Parlamentosu Lordlar Kamarasuu nereye koyardık? Ecevit'in Yapamıyacağı Şey SJlkernizde her alanda piyasaya ya bir, ya da blrkaç fll^ I I m a egemendir. Türkiye'nin iç pazarım dışa bağımlı "kumpar.yaların nasıl paylaştıklarını anlamak için DPT' nin bilgilerine göre düzenlenen şu kısa listeye bir göz atmak yeterlidir: İç piyasayı oto lâstikleri kesiminde 3 firma paylaşmaktadır. Demir çelik'te 2, elektrik ampulünde 3, buzdolabmda 2, telefon kablolannda 2, elektroporselende 2, demir boruda 2, öteki borularda 3, el âletlerinde 2, kaynak elektrotlarında 2, pilde 3, akümiüâtörde 2, traktörde 6, biçer • dögerde 2, otomobüde 3, otobü.ste 5, kamyonda 8, kurşun kalemde 2, elektrolitik bakırda 2, pirinçte 2, vinçte 2. radyatörcie 2. sıhhî tesisat madenî aksamı 2, elektrik motorlan 4, suntada 6 firma iç piyasayı paylaşmaktadır. Su sayaçları, havagazı sayaçları, pencere camı, lâstık supabı, takım tezgâhlan, sert madeni uçlar, kesici ve delicl uç'.ar, zincir. çelik halat, motor yatakları, tırpan gibi alanlar ise tek firmanın tekelindedir. Bir sürü dağınık firma olacagma, yoksul ülkelerdeH sermaye kıtlıgında üretimin bir odakta toplanması, elbette yararhdır. Ne var ki Türkiye'de büyük şirketlenn çofu dışanya baîımhdır. Bazı kesimlerde üretim yerine üstü örtülü ithalât yapılmaktadır. Içerde üretilen, ya da Cretllir görünen endüstri mallan da vükfek gümrük duvarlarıyle devletçe korıınmaktadır. Yani devlet desteği olmasa bu firmalann hiçbiri ayakta duramaz. Yukarıdakl bilgiler pivasadaki durumu az çok ortaya koyuyor. Tekstil ve gıda gibi alanlarda da durum degişik değildir. Zaten bucün Türkiye'nin piyasasmı tutan firmalann hepsi de çeşitli kanallardan birbirine bağlanmışlardır. 50'yi aşkm holdinple, özel sermaye kesimi, ekonomiyi denetlemektedir. Bu büyük ekonomik gücün siyasl partisi, daha başka deyişle sermaye finıfının partisi iktldara geçip hükümetini de kurdu mu, artık özel kesim tara anlamında mekanizmalan eline geçirmiş demektir. Süleyman Demirel. Nihat Erim, Ferit Melen ve Naim Talu dönemlerinde işler böyle yürüyordu. Ecevit gelince durum deği?ti. Yeni Başbakan karar verirken yalnız sermaye sımfının istemlerini değil, geniş halk kitlelerini. üretici köylüyü, işçileri, memurlan da düşünmek zoıiındadır. Çünkü kendisine güç veren kesimler bunlardır. Ecevit, sermaye sımfının dümen suyuna girdi mi. yıkılır, ayakta duramaz. Özel sermaye çevrelerinin artık bu gereği anlamaları, siyasal yaşam bakımmdan hem olgunluk. hem hoşgörü aşamasına adım atmalarını sağlayacaktır. Oysa sermaye çevrelerinin sözcüleri, Hükümeti boyuna zorluyorlar. Daha düa Odalar Birliği Başkanı Sezai D:blan «kredi ve nakit ıhtiyacının yoğunlastığını ve sıkıntıların had safhasına «eldi^inU açıklamıstır. Ekonomiden anlamıyan bir vatandaş bile artık bu isteği çözümlemesini biliyor; böyle konuşmak, kısacası: Pabra bas. bana kredi ver! demektir. Sermaye çevreleri belki de bu isteklerinde haklıdırlar. Ama bir yandan da biliniyor ki yalnız 1973 yılında, devlet, sermaye kesiminin arzularma uyarak 6 milyar para basmif ve Merkez Bankası da kredilerini 7 milyar artjrmıjtır. Bu artıştan özel sektör yararlanmıştır. Süleyman, Nihat, Ferit, Naim beylerin yaptıkları işin encamı budur: Bir yandan para basmak. bir yandan sermaye çevrelerine kredi açmak.» Ecevit bunu yapabilir mi? Yapamaz. Istese de yapamaz. Özel sektör de •hem enflasyon var. diye yakmıp, hem de •para bas. bana kredi ver» diye baskıya gecerse çelişik bir duruma düşmüş olur. Her politikanın ve politikacmın yapabileceği şeyler vardır, yapamıyacağı şeyler vardır. Özel sektör çevreleri, yapamıyacağı şeyleri yapmıyor diye Ecevit'i kınamasın. Bu kmama. gerçekçi bir eleştiri niteliği tasımaz. Sermaye kesimi, siyasi iktidarı halkla paylaşmaya çalışan bir hükümrt anlayışını hoşgöriiyle karşılamalı.... 1974 Türkiye'sinin gerçeği budur Asağıda bakacağımız üzere, bir miktar çefcişmeli ve anlaşmazlığı olan bir konuda, Celâl Bayar'm «do»al üyelik» statüsünün doğup doğmadığını, yetkili organa bırakmadan, biçimsel bir hukuk yorumu ile. kendisi çözmüştür. Bu ise bir yetki aşamasıdır. Sayın Anburun, ayrıca ilgilinin yeğlediği stattinün ne olduğunu o ilgililinin de yerine geçerek, kendi belirîemiş ve ilgiiiyl «katılma»ya ça> gırmıştır. Böylece cifte «oldu bitti» yaratmıstır. Bereket Sayın Bayar, onuruna düşkün bir kişilik olarak kendisi oldu bittiyl reddettl ve «katılma» evresini silerek Senatoyu bir zorluk TÜRK EDEBİYATI ADINAL. OKTAY AKBAL Evet Hayır HUKUK VE İŞÇİ MEMUR AYIRIMI liç kuşkusuz 50 yıl, demokIratik kurumlann gereginca 1 işleyebilmeleri ve yaratılabilmeleri için yeterli bir süre olamadı. Toplum olarak bunlan kendiliğinden oluş'ursn bir geli sımin ve tutarlıgın çizgısine de gelebilmiş değiliz henüz... Bu nedenledir ki sosyal rneselelerimizde sık sık çalkant'iar, çeî'şkiler ve zigzagian tanık oluyoruuz. Bunlard3n birisı de yasalarımızdır. Üzüntüyle beiırtmek gerekir; Türkiye, Bugtin, bir mevzuat enflâsyonu içindedir. Çeşitli dallarda uzmanlaşanların dahi izleyemeyecekleri sayıda çıkarılmıs yasalar, tüzük, yönetmelik ve genelgeler, giderek, hukuk düzenimizin vatandaşlar için bir güvence olabilme niteligini cidd? surette sakatlamışlardır. Bunun bir başka doğal sonuç olarak da uyusmazlıklan çözüm yerinrte olan yargı makamları. üzerlerine eğildikleri meselelere iliskin kurallann tümünden haberaar olarr.amakta ve yanı konuda başka başka kurallann birbir>erirden bağımsiz olarak değerlendiriımesi ayrı ayrı çözümlerin dogmasına jt)l açmaktadır. 1960Hann ortalanndan bert Türk iş hukukunu ve çalışma hayatını önemli surette rahatsız eden tşçi Memur ayınrru buna en güzel bır örnek gıbi görünmektedir. Yanılmıyorsak ilk kez devlet tiyatrosu sanatçılannın hulîuksal statüıeri sebebivie yargı organının katları arasmda pörüş u\Timsuzluguna sebep olan bu ayınm, aslmda Türkiye've özgü bir çekişme olmayıp sanayıleşmiş bütün toplumlarda kaçınılmaz şekilde var olmuştur. Dış görünüşleriyle klâsik anlamda «işçi» kavramının tipik birer fimgesi olan. fikirieriyle defcıl, bedensel güçleriyle çalışan bu kişileri nitelendirmek hususundaki zorluk, hizmetlerini aynlmaz bir şekilde kamunun ve devletin emrine vermiş ve bağlamış olmalarından ve şu görüntüleriyie da <memur»dan farkedilemez oluşlarmdandır. H «Türk Sanatı ve Edeblyatı adma» sesleniyorlar. Kime? Türkiye Devletinin ileri gelen dört kişisine: Koruttirk'e, Anburun'a, Güven'e, Ecevit'e. «Ülkemizin en çok sanat ve edebiyat adamım çatısı altında toplayan» bir Cemiyetin kongresi yapılmış. «En çok sanat edebiyat adamlan» arasmda kimler var diye sorarsamz bilemem. Mektubu imzalayanlardan biri edebiyat fakültesinde öfretim Uyesi, öbürü de bir lise ögretmeni. îkisinin de edebiyatla ilgileri var, ama bu ilgi Türk edebiyatı ve dili üzerine cers vermekten pek de öteye gitmiyor. Ne eleştiri, ne deneme, ne öykü, ne roman, ne şiir, ne ovun! «Edebiyat Cemiyetin'nin en önde gelen iki vetkilisinin edebiratla yakmlığı bu kadar. geri kalan üyeleri siz düşünün!... Ne mı istiyorlar? İşte size mektuptan bazı cümleler: «Milll pörüs ve değerlere karşı olan bazı kimseler sistemli, sürekll bir biçimde bir kaç aydan beri devletin TV'sinde, radyoda kayınlmakta ve propaganda edflmektedir.», «Bütünüyle tarafsız ve estetik kurallan dışına çıkmayan, politika ve doktrinlerle ilpisi clmayan kariyer sahibi kişilerden ve milli şöhrete ulaşmıs sanatkârlardan birleşmiş bir sanat ve edebiyat akademisinin kurulmasmı teklıf ediyoruz.» Daha buna ben/er inciler: Sairler. vazarlar, sanatkftrlar bugün bazı yıkıcı doktrinlere baglı olanlar ve olmayanlar diye ikiye avnlmısmış, kurulacak Akademinin onavn almmadan radvoda, TV"de edebiyat programı yapılmamahymış, 1000 Temel Eser yeniden yayınlanmalıvmıs. Akademi'nin onaylayacağı kişilere devlet yardım etme!ivmjs,'. Bakahm ne yanıt alacaklar Cumhurbaskamndan. Meclis ve Senato Baskanlarından, Başbakandan? Aman efendim. madem ki siz «En çok» edebiyat ve sanat adamım toplamış bir cemiyetin ileri gelenlerisiniz, dedikleriniz hemen yerine getirilecektiT Akademi mi buyrun sizler kunın. sizler üye olun, sizler ÜV3 secin: sansiir kunılu mu olacaksmız. ona buna çıkar mı saglayacaksmız, sözü tnü olur? Başb'jkan Ece\nt bilir bu konulan. yakmdan tanır Türkiye edebiyatım. Kimlerdir başl'ca temsilcileri, hangi demeklerde, birliklerde toDİanmıştır bunlar? Her dil ve edebiyat dersi veren kişin.'n Türk »debiyatı adına. hem de böylesinc kesin konuşamavpcafînı, krnuşmaya hakkı olmadıgını bilir. Kültür yaşamamızı ilsrilendiren önemli bir konuda hükümetçe birseyler yapılmak isteniyo'sa, diyelim bir Sanat Akademisi kurmak, ya da bir kültür ooHHkası ddzenlemek. bunun için de Türk sanatçılannın, edebivatçılannm önde gelen temsilcilerine danısılmak, onlann eörüşleri alınmak isteniyorsa bunu herhalde kimsenfn bilmedigi. duymadıSı gelişi püzel bir demekle yapmaz. Türkiye'de edebiyat ve sanat vasammda agırlığını. etkisini duyuran derneMer. örgütler vardır Türk Dil Kurumu. Ya«arlar Sendikası, Sanatçılar Dernegi, Pen Yazarlar DerneSi gibi... Durup dururken ortaya atılmak. onu bunu «Millî göriiş ve değerlere kars; çıkmak»la suçlamak, devlet büyüklerini «Kendi» üyeleriyle ilgilenmeye çağırmak: radyoya, TV'ye, ödül dagıtımına kançmak, daha da ileri giderek Devlet'i arkalanna almak düsleri kurmak biraz tuhaf kaçmıyor mu? Siz nesiniz, kimsiniz, kimleri temsil ediyorsunuz? önce şunu bir açıklasanıza, kac üyeniz var? Adlan, kimlikleri, yapıtlan? Şimdi burda bir kaç ça£daş yazar şair adı saysam. «Bunlar bizim üyemizdir» diyebilir misiniz? Yaşar Kemal, Cahit Külebi, Melih Cevdet. Ahmet Muhip. Oktay Rıfat, Cemal Süreya, Edip Cansever, Necati Cumalı, Haldun Taner, daha bir çogu... çağdaş Türk edebiyatı denilince Türk okurunun bildiği. harırladıgı, sevdiği adlardan bir teki büe yoktur sizin edebiyat cemiyetinizde, olamaz da!.. Cumhurbaşkanını. Senato ve Meclis Başkanlannı, hele hele şair, yazar bir kişi olan Basbakanı aldatmak, kandırmak olacafc şey değildir. Meydan ne o kadar bos ne de herkesin gözü kör, kulaSı sagır! Kendinize ister aşın sağcı. ister mukaddesatçı, ister millıyetçi. ister doktrinle ilgisiz. ya da «Kariyer» sahibi gibi adlnr verin. bin tane dernek kursanız. bin tane bildiri, mektup vsyınlasanız. satmayan derpiler çıkarsanız da yararsızdır. bosmr. Edebiyat sanat alanı size göre de&ildir Hiç degilse çekili» bir vana. düriist bir seyirci, bir okur, bir izleyici olun. Daha ötesi elınizdeıı gelmez!... NİHAYET GEÇEN MART AYINDA YARGITAY YENt BİR İÇTÎHAT KARARI ÎLE YÜKSEK HAKEM KURULUNUN İŞLERtNtN SADECE HÎZMETÎN TÜRÜNÜ TESBtT OLDUĞUNU, HUKUKSAL DEĞERLENDİRMEYE GİRMEYECEĞÎNÎ BELÎRTTÎ Av. Ülkü YÖNEY na galip sayılan kimseler işçi sayılmaktaydı. Kişinin Sosyal Sigortaiara degil de Emekli Sandığına bağlı bulunması veya kanunlara göre kadro karşılıgı ücret alması da artık işçi olmasına bır engel teşkil etmeyecekti. Halk diline Personel Kanunu diye geçen 1327 sayılı kanun da Kesmî Gazetede, 14 agustos 1970' te, yani sendikalar yasasını değiştiren 1317 sayılı yasadan 2 gün sonra yayımlanmış ve yürürit^B ^irmişti. Birinci'znaddpsind^.ia^unun kapsamı. dördüncü maddesinde kimlerin memur oldukları yazılıydı. Birbirinin tekrarı gibi olan bu ilu maddede memur, kamu hizmetine kendisini «asli ve sürekli» olarak adayan ve bu kesimin kuruluşundan maaş alan kişi olarak tanımlanıyordu. 4. maddenin (C) bendine göre bu kanunun dışmda kalan işçiler ise, <îş Kanunlanna göre işçi sayılan» ve bu kanunlardan yararlananlardı. Acaba iş kanunlanndan biri olan sendikalar yasasının iki gün önce degiştirilen şekline göre bedensel ugraşlan. düşünce uğraşlarına galip olarak çalışanlar, hiz metleriyle aslî ve sürekli olarak devlete ve kamu yaranna baglı olsalar dahi işçi mi olarak kalıyorlardı, yoksa yeni memur tarifl bunlan da memurlaştmyor muycu? Peki, sendikalar yasasına eklenen kadrolu olmanın işçil:k niteligine gölge getirmeyeceğine ilişkin hükümle devletten ve kamu kuruluşlanndan maaş elmanın memurluğun bir unsuru bulunduğuna dair kural nasıl bagdaştınlabilecekti? Üstelik 1327 sayılı yasa, dev»et memurlan kanununa bağlı kişileri yeni bır sınıflandırmaya da sokuyor ve «yardımcı hizmetler> adıyle yarattıgı bir suuftakileri ömekler vererek memur addediyordu. örneklenen kışıler de, hastanenın doktorlar dışı personeli, devlet aaireleri hademelen ve benzerle ri gibi bedenseı çalışmaıarı düçünsel çalışmalanndan çok fazla hizmst görevlileriydi. taleplerde bulunmafta rorlamaktı... îş Mahkemeleri de boş durmuyor, devlet ve öbür kamu kuruluşlaına her yıl birer maaş tutarında ikramiyeyi muhakkak, ikinci bir maaşlık ilâvesini de Bakanlar Kurulu karanyle (ama o da hemen hemen muhakkaK) veren ve verdiren 6772 Sayılı yasadan doğma ikramiye alacağı davasım, (madem ki kanunen işçiyiz, öyiej'Sf idarelerimiz JIWlıe neden ikramiye haklanrmzı yer miyor?) diyen dâvacılarT'Mllne ve bu arada işçiliklerini de tesbit ederek karara bağlıyorlardı. Teksirlerle üretilen dava dilekçe lerinin, yine teksir makinaları baskısı kararlarına vanrken ne mahkemelerin, ne de onlara yeş'.l ışık tutan Yargıtay îş Hukuku Dairesinin akıllarını fazla yormayanlar dışında kaldıkları iddia edilemezdi. Genel usulü bozmaya rak yargı mercilerinde de kendi, hergün uygulamasım yapageldik leri sendikalar kanunu gözönüne alınıyor, personel rejiminin çapraşık yollannda dolaşmaktansa, bu iş yükü altında sendikalar yasasının dUzlUğünde ilerlemek daha kolaya geliyordu. Hem bu düzlükte sorumluluğu paylaşmak ferahlığı da vardı. 1317 Sayılı Kanun, bedensel uğraşının, düsünsel çabasmdan fazla olduğunda kusku duyulan kişinin durumunu incelemeyi Yüksek Hakem Kuruluna bırakmıştı. Kurulca verilecek karar da kesindi. Ve bu ülkenin Anayasasmda kuvvetler aynlığı ilkesi vardı, yürütme erkinin uygulayıcısı sayılan «idare»nin, yargı organma müdahalesi düşünülemezdi. Hoş, Yüksek Hakem Kurulunun idara mi oldugu bile şüpheliydi ya.. mademki Danıştay denetimine de bağh değildi... Hemeyse üzül meğe değmezdi; nasılsa personel rejimindeki yenilikler yan ödemeleri kaldırmıştı ve her oturum başma aldıklan huzur haklan kesilen Yüksek Hakem Kurulunun (resmî sektör) den gelme üyeleri artık toplantılara gelmiyorlardı, toplantılar da toplanmıyordu vesselâm. Bu da anayasanm «rangarya vasaktın» kuralmm bir uygulaması değildi de neydi?.. Ama bir gün yan öderaelere hak tanmdı; tanımnasıyle birlikte de kurulun çalışmalan bütün şiddetiyle başladı. Artık taa Istanbullardan resmen alman biletlerle ııçaklara atlayanlar haftada iki kez kurulda üniver gitelert temsil ediyorlar, diger «resmi»ler de çalışmalara sadakatle katılıyorlardı. Dosyalar geldiklerj illere geri havale edilerek Çalışma Bakanlıgına bağlı bölge çalışma müdürlükleri müfettişleri uyusmazhğın dogduğu isyerlerindeki çalışanlann işlerini tetkikle görevlendıriliyor, onlardan tekrar Ankaraya gelen raporlar uygun görülerek kimlerin işçi oldukları hakkında sıhhatle karartar veriliyordu. tş Mahkemelerine gelince, onlar bu kararların «tescıl» makamlarıydılar, kararlar kesindi, tartışmaya yetkileri de yoktu. Bu, dolaylı yoldan mah keme kararmın da kesinligi demekti ki usul hukukunda yeni bir çıgir açılmış oluyordu. Yargıtay, kesin hükme dayaiı kararı bozabilecek değıl ki!.. Ve devlet kesiminde toplu sözleşmelerde artış görüldü. Kocaman bır Sosyal sigortalar Kurumu cemaati günlerce grev yaptı ömeğin... Kimse işin farkmda değildi dogru dürüst. Yıllarca memur önlügüyle kuzu hayatına alışmış kütleler şimdi işçi abasıyle arslanlığı benimseyemiyorlardı çabucak.. Uyanış yavaş olu. yordu... Kimse farkında değildi bu hakkı verirken yasa koyucunun 275 sayılı toplu sözleşme yasasının 20. maddesinde yazılı : grevden bağışık işkollarında bir genişletme yapmağı unuttuğunun... Buna göre kamu hizmetinin aksamaması için Sular 1daresinde, öğretım kurumlarında grev olanağını tanımıyan yasa, başkâtibinden mübaşirine kadar bedensel çalışması, düsünsel çalışmasina galip adliye mensuplarının sendıkalaşması halınde grev kapısını açık bırakıyordu. k i t l e Ö.SayıÇıktı HAFIALIKGAZErE EMPERYALİZMÎN EKONOMİ TEMELİ Başmusahip Sok. 10/11 Çağaioğlu Istanöul Cumhuriyet: 34S9 Son Görünüş Işçileri Tatmin Etmedi DtS TAKtRt rı ORHANTÜZÜN Saat 13.:» 19 30 Samatva Cad No: 4U0 rKİJ 21 » K 2 2 TA K Vİ M Mayıs R. Ahır Rum! Güne? ÖSle İklndl Aksam Yatsı tmsak 139() Nlsan Hlcri 1394 5.56 13.11 17.02 20.06 21.50 4.04 19 9.51 5.06 8.58 12.00 1.44 759 9 Türkiye'de mesele 1967 yılında bir Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararına konu olacak derecede gelişim göstermiş bu kararla vüksek mahkeme. o grüne dejin çeşitli mahkemeler vs Yargıtay İş Hukuku Dairesi arasındaki çekişme ve çelişmelere son vererek bu gibi emekçileri memur sınıfı içinde tasnif etmiştir. Zamanımn deyimiyle (D) cetveli personeli olan kisiler bövlece toplu iş sözleşmesi yapma, ve iş kanunlanndan yararlanma clanafmı kavbetmişlerdi Ne var ki. Yargîtay Genel Kurulu'nun vardığı çözüm. işçi kesimini va bu kssimin her geçen pün kudret ve sesi biraz daha çok duyulan örgütlerini tatmin etmemişti. Yara, için için kanamaya devam etti VP ancak 1970 yılının 12 ağustos günü Resmi Gazsteyle yayımlanan 1317 sayılı yasayla merhemlendiği sanıldı... Bununla 274 sayılı sendikalar kanununun 2. maddesi değiştirilmekte ve kamu kesiminde çalışan kişilerden bedensel calışmalan. düsünsel calısmalarıU •J Ortada önceki yasaların bu yasayla çelişen hükümlennin yerine bu kanunun Kurallarının uygulanacağına işaret ve kanun yapma tfikruğinir] başta gelen gereklerinden bırmi teşKil eden herhaııgi bir kural bulunmadığına, fazladan 132? sayıb yasa kaldırıldıgı, türlLi yasalan ayrı ayrı andığı nalde sendikalar yasasına hiç deginmeaigine göre düğümün çözümti (sonra gelen kanun, öncekiııi değistirır) kuralınm bu konıida da uvguianıp aygulanamayacagına kalı ••••••••••••••••••••• \ordu. Oysa bilinmekteydi ki bu kural, daha çok ceza hukukunur DOKTOR bir ilkesidir? Himsenin umunında da değildi ki herhalde, 1973 yılının Eyiül ayında hükümet 7 sayılı kanun hükmünde kararnameyi çıkardı ve 1317 Sayılı Kanuna paralellik sağlamak amacıyla 657 Sayılı Devlet Memurlan Yasasının evvelce 1327 sayılı yasayla TAI.M.O.B. XIX. Genel Kurulu 17 Mayıs 1974 Cuma değişik 4/D maddesini yeniden günü saat 9.30'da Ankara'da DSİ toplantı salonunda başladegiştirdi. Bu kez bedensel ve yarak iki gün sürecektir. düsünsel çalışma ayıracı memurDelegelere duyuruiur. lar yasasına da getiriliyor ve heGİ'VDEM : men hemen aynen sendikalar ya1) Açılış, başkaniık divanı seçimi, 2) Saygı durusu, 3) sasının metni tekrarlanıyordu. Şu Yönetim Kurulu adına T.M.M.O.B. Başkanının konuşması, farkla: Devlet kesimindeki bu 4) Konuklann konuşmalan. 5) Komisyonlann seçimi, 6) şekilde çalışanlar varsa bunlan XVIII. dönem çahşma raponmun okunması ve hakkında bazı bakanlıklardan oluşacak bir karax alınması 8) Yeni yıl çalışma esaslannın belirlenmesi, komisyon tesbit edecekti. Yasa9) Sayım Kunılu ve adayların belirlenmesi, 10) Seçimler, lar arasındaki yöndeşlik gereği 11) Seçim sonuçlarının ilânı ve kapanış. bu suretle giderayak yine elden kaçırılıyor ve öbür kanundaki Cumhuriyet 3469 Yüksek Hakem Kuruluyle bu komisyon arasında yeni bır sür »»•••••••••••••(•«(••»•••••••••••••••••••^ tüşmeye yoı açılıyordu. Bu yüzden o komisyonun bugüne değın bir eyleminin görülmeyişini hayra yoranlar vardır. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinden : a s= Memnun Olanlar O halde ne yapılacaktı?... Doğrusu ya buna kimse fazla akıl yormadı. Büyük bir kütleyi üyeliğine katabilmiş sendıkalar memnundu; büyük bir gaileyi suskun memurlar tarafma değü. bir baskı gurubu olduklannı her geçen gün daha iyi bei'rleyen işçiler paraıelinde çözümleyen siyasî iktidar memnundu: bizzat işçileşen memurlar memnundu ve hayallerinde artık kağnı hızıyle artan maaşlar yerine. top lu sözleşmelerle jetleşen ücret zamları şekilleniyordu... Herkes kendi kanununu uyguluyordu. Idareciler psrsonel kanununu, iş mahkemeleri sendikalar kanununu!... 1327 sayılı vasada bir de • tntibak» geçici maddesi vardı Buna göre bir Kamu kuruluşunda işçi statüsü ile çalışmakta olan kişilerden memur statüsüne geçmeyi isteyenler. dilekçe verdikleri. kadrolaraa yer bulundugrı ve âmirlerinin «Mavafakat» verdikleri hallerde memurluga «intıbak» ettiriüyorlardı tşte bazı işletmelerde yöneüciierin yaptıi ları, bu gibi kişileri onaymı ve kardosunu hazırda beklettikleri TE ŞEKKÜR Yakalandığı amansız hastalıktan kurtulamıyarak aramızdan ayrılan kıymetli varlığırruz • • TARIK Z. KIRBAK.tNÎ Oerl. 8sf ve Zflhrevi '/, HasUhklar MOtehssnaı • tstlklâl Cad Parmakkapı ^ No: 66 Tel: 44 10 73 X • • • • • • » • • •» • • • • • •• • • » î L AN İST. 13 NCÜ SULH HUKUK HAKİMLİGtNDEN 973,892 Gaib oldukları anlaşılan Istefo Kontropulos varisleri Meropi Mercopl iıe Mımi Handropulos (Ümit Şişmanoğlu) nun bahçelievter eski Londra asfaltı No. 18'de İstanbulda ikamet ettikleri adlarına çıkartılan davetiyenin ve yapılan polis tahkikatında bu adreste bulunmadıkları anlaşıldığmdan 17/5/974 tarihine kadar rr.üracaat edilme digi takdirde adı geçenleıin temsili için kayyım Uyın edileceği ilân olunur. 29/4/974 (Basın: 3188) 3439 Fakat ikramiye dâvalan onbinleri aşmıştı. Daha da neleri aşacağı belli olmazdı. Gerçi bunların ilk kısmuu teşkil eden yüzer liralık, profesyonel hukuktaki adıyle, «pilot dâvalar» Yargıtayca onanmıştı ama şimdi iş büyümüştü ve ciddîye biniyordu. 1974ün Mart ayında yeni bir içtihada vanldı. Bununla. sonra çıkan 1327 sayılı yasanın önceki 1317 sayılı yasayı ortadan kaldırdığı ve ceza hukukunun bu ilkesinin özel hukukta da uygulan ma olanağının varhgı açıkça kabul eaiiyor. bu nedenle iki gün için işçileşmiş kişilenn yeniden memurluğa döndürüldükleri ve işçilere özgil ikramiyeye hak kazanamayacakları, dâvalann reddedilmesi gereği karara bağlanıyordu. m ' İLÂN \ • • • • • B Gölcük Tersanesi Komutanlığı Döner • Sermaye Genel Müdürlüğünden • 1. Tersanemiz döner sermaye Ihtiyacı içfn aşağıds cins ve miktan yazılı 2ü kalem boya tıammaddesi fcaoab zarfla tekliJ alma suretiyle ıthal ediler«Ktir. 2. Bu tşe ait teknik ve Idan şartnameler Gölcük Tersanesı Döner Sermaye Satınalma Komisvonu Başkanlıgından temin edilebilir. S. Bu işe ait maktu teminat fdari şartnamede bellrtUmiştir * îhale 23. Mayıs. 1974 Perşembe gtinü saat I4.3()'da • Gölcük Tersane Komutanlığı Döner Sermaye Satınalma Komisyonu Başkanlığında vapılacaktır 6 Sartnameler posta ile gönderilmez ve postada vaki gocikmpier dikkate almmaz. 7. Teklifler idar) şartnamedeki madde numaralanna göre (5) nüsha Türkçe. (5) nüsha tngilizce olmak Uzere (10) nüsha verilecektir. 8. Genel Müdürlüğümüz 2490 sayılı kanuna tabt oimavıp fhalevı vapıp yapmamakta veya dilediğtne yaprr.akts ser• 9 5 • • • B • 2 • 2 • 2 • • H a Hamdî Emeksiz'in vefatı dolayısiyle cenaze merasimine katılan, çelenk gönderen, telefon, telgraf ve mektupla acımızı paylaşan müesseselere, bütün akraba, dost ve tanıdıklara teşekkür ve şükranlanmazı sunarız. EMEKSİZ. AİLESİ | | lllllllllllllllllllllllll Orhon Reklâm: 4/74 • 66 3460 [••••1 Yeni içtihat, sonuna yerleştirdl fl ği bir cümleyle Yüksek Hakem • besttır Malzemenin clnsl ve evsafı Miktan Kurulu'nun işlevinin sadece hiz • 1 rung oil metin türünü tesbit oldugunu ifa »JU Kg 2. Zinc dust de ederek bu kurulun, mesele • 3INH 3. Carbon Black nin hukuksal deferlendlrmesine 3om 4. Mona penta erytrithol 2fHNK giremeyeceğinj hükme bağlamak • • suretiyle, gerçi adliyenin bağım41M 5. Stiren monomor 6. Irgalith blue CPV 3 sizlıgı ve hukukun haysiyetini ko • 2(10 1 7. ruyordu ama ne yazık ki, Sosyal c 2UÜ » Green CPV 3 8. Sigortalara karşı borçlanma dâ2UC » » VPV 4 valanndaki gibi bu kadan, dâ • 9. 20L' 1 » Red CPV » valan kaybedenlere, erkenci ve II 2UI • 10. » » CPV 8 kazançlı komşulanndan ne fark11. 2Ut » Yelkm 'an oldugunu anlatmağa yetme • 12. Cuprous Oxide 4UH • • mekteydi... 13. Aluminum Paste Leatlns t\T3 5(11 1 • 14. ö' yandan içtihat, 7 sayılı fca • » » nonleafiag type aııtı ıI 15 Mono etanolamln rarnameden sonra durumun tek • m*. t 16 Asetone rar değişerek işçilik hakkının :ÜHK • 17 tse oropyi alcohol veniden doğdugunu imâ etmek • 4UH a tedir. Onun İçin biz de bu ma 1 18 Toluldin Red toner AK • 19 EMheyl cellulose kaleye devam edeceğimizi um |1 30C ı maktayız. Hattâ ilk satırlann • 20. Carbon Black ivm » son P.T.T. grevi nedeniyle yazıl İ447) maga başlandığı da ortadadır. •••••••••••••••••••••••••••••••••••MtfBBaaH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle