28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHLTRÎYET 13 Mayıs 1974 Bir Konut Ve Bir Dönem embe Konak, yakın tarihimlzln, son ve düşündürücii kalıntılarından biridir. Şimdi yıkılacak, elbette yıkılacak, zaman hükmünii yüriitecektir. Zamanın akışına dayanamayan her fâni yapıt gibi, Pembe Konak da bu akışın selleri önünde, silinip gidecektir. Ama bu Pembe Konak'ın, yakın tarihimizin bir döneminde, önemli, kader dağıtıcı bir yeri var. Pembe Konak neydi? DUnün bu kağşamış binasından. çiçekli, resimli tavan çatıları. ömürlerini yitirmiş pencere pervazlan, koridorlan, odaları, köşe bucaklan arasmdan, kimlerin seslerl gelir ve devrinin hangi meseleleri ses verir? Pembe Konak artık yıkılırken. bu arkada kalan, ama son İmparatorlugumuza da gölgesini vuran çabalan, iimitleri, ümitsizlikleri, hayalleri ve hayal kınkhklarını biraz hatırlamalıyız. Çünkü son elli yıldanberi Cumhuriyet gazetesinin idare merkezi olarak kullanılan ve şimdi yıkilmasına karar verilen Pembe Konak, daha önce. Osmanlı tttihat ve Terakki Fırka (Partn veya Cemiyetinin merkezi idi. Bu cemiyet, ihtilâlci bir kuruluş olarak «Ittihadı Osmani» adı altında 1889'da kuruldu. Sonra îttihat ve Terakki admı aldı. Cemiyetin bir bsnzeri de, yine 1889'da, Paris'tc kurulmuştu. Sonra her iki merkez «İttihat ve Terakki» adı altmda birlesti. Istanbul kuruluşunun «1» numarah üyesi, tıp ögrencisi İbrahim Temo"ydu. Ihtilâlin zaferinden sonra. hemen bütün ilk kurucular pibi, kıyıya itildi. Paris tesekküiünün basında, daha sonra meb'usan meclisi reisi olan Ahmet Bıza Bey bulunuyordu. Ama 1908 Genç Türkler îhtilâli'ni başaracak olan asıl aktif merkez, çok daha sonra ve görünüse göre 1906'da Selânik ve Manasür'da kuruldu. Şubeleri Makedonya'ya yayıldı. îşte «10 Temmuz» (23 Temmuz) lP08'de. önce Gevgili, Manastır ve Selânik'te hürriyeti ilân eden Birleşmiş İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin merkezi, bir süre sonra, Istanbul'a taşındı. Genel merkezln, Nuruosmaniye'den Cağaloğlu meydanma doğru uzanan caddenin sol tarafmda, arka sokakta, Arif veya Arifi Paşa konağında yerleştiği bilinir. Daha son P Olaylar ve görüşler Pembe Konak'ın Öyküsü Şevket Süreyya Aydemir ra da, Pembe Konağa nakletti. Burası evvelce, Müşir (Mareşall K&zım Paşa'mn malıydı. Ondan Ragıp Paşaya, daha sonra da, İttihat ve Terakkiye geçti. Cumhuriyet gazetesi ise, 50 yıldanberi bu binayı iş merkezi olarak kullanır. tttihat ve Terakki'nin, özellikle Birinci Dünya Harbi süresince mutlak iktidannın vürütüldügü bina burasıdır. Bu binada yerleşen iktidar kadrosudur ki, bir împaratorluğun son sorumluiuğunu ve bu împaratorluğun tarihten silinişi serüveninin bütün hesabının ağırlığını omuzlannda taşır. îşte Pembe Konak, îttihat ve Terakki'ye merkez kıhndığı günden bu iktidann tasfiyesine ve söz sahibi liderlerinin yurt dışina göçlerine kadar bütün bu serüvenin. ya fiili, ya sembolik sahnesi olmuştur. Yani bu macerada rol ve sorumluluk taşıyan son liderlerin sesleri, işte bu binanın tavan çatılarında, pencere ve pervazlarında, odalannda, koridorlannda elbette ki vankılanmaktadır. Ve şimdi Pembe Konağm yıkilmasıyle beraber bu sesler ve yankılar da, artık zamanın rüzgârına karışıp silinecek gidecektir. Bir Talât Paşa'nın, bir Enver veya Cemal Paşa'nın, Ziya Gökaip'ın. kısacasl cemiyetin ve dolayısıyle lmparatorluğun kaderinde aşağı yukan 10 yıl söz sahibi olmuş ve onun âkıbetini isteyerek veya istemeyerek hazırlamış olanların bu sesleri ile onların yankılan da, böylece zamamr tioslııguna karışacaktır. dönem, yan! hükümete intikal eden mevcutb ra göre, on yıllık ittihat ve Terakki ikudarır Teceddüt Fırkasında mevcut görünen bütün parası, ancak 462 kuruşluk kâğıt para olarak görülmektedir! Gerçi bir kısım tahvilât ve hisse senetleri de varchr ama, tmparatorluk çökünce, bunların değeri artık kalmamıştı: 104.500 lirahk İstıkraz'ı Dahili Tahvilâtı ve 7.500 liralık Osmanlı İtibarı Milli Bankası hisseleri gibi.. Ama bir de Teceddü» Fırkası ve doıayisiyla İttihat Terakki'nin son zamaniarda gızlı Dir dsvir hesabı da bulunmuştur Bu hesap listesi halen Türk Tarih Kurumu'na intikal îttınlrmştır. Buna göre hakikatte. gızlenerek ve sarî mannlleri de tayin edüerek inanılır sunseler ıdaresine ayrılan bu paranın toplamı da o müyon 5V bin ,> kuruştur ki, o zamanın oarasına zöre Sn.UO'ı kâğıt lira (10.000 altın kadar) uıtar. bundsn naşka Pembe Konagın taşınır eşyası, halü&n ve d;ğer menkuüeri için de hükümet temsılcuenyle Teceddüt Fırkası muhasebecisi arasında a r a « bir liste imzalanmıştır. Bu ustede bu taşınır mallann tümünün toplamı da. yine «Makednnvs'dan Orta Asya'ya Enver Paşa» eserinıizin 486. savfasında fotokopisini verdiğimiz gibı, 2.V. lira olarak görülmektedir. Demek kı I'j vül'k ttrfnat ve Terakki varlığmın Pembe Konak takl hüttin tasınır maJları bu idi. İktidarın fikır ve yönetim merkezi yahut bsyni olan Pembe Kcnafc komitesinin yani parti başkanının knvıt.arına kararlarma, defterlerine, gizli ve açık belgelerine gelince? Yıllar yılı sürdürdüğümüz araştırma ve sorusturmalara rağmen, buiılaıdan tek bir parça bile ele geçmiş değildir Yanmış yakılmış, kaybedilmiş ortadan kaldınlmış olabilirler. Ama İttihat ve Terakki'nin aıKkate neğer şahsiyetlerinden olan Maliye Nazırı Cavıt eey'in kendi el yazısiyle 24 defter lUtan ve e*velcc kısmen yayımlanan hatıra ve notıan vıne Türk Tarflı Kurumu'na intikal ettinlmiştır Ittmat TeraJOd merkeziyle iktidar hükümetinın Isler ve gidişatı hakkında en değerli bugijer simdi bunlardır. Sözlerimizi Osmanlıca'nın su düsündürücy mısraı ile bitirelim: İşte, bu Eadardır ol hikâyet?.. Haf tanın ranöru 1L1K BİR ŞEYLER.. SADUN TANJU G Bir Tertip Ve Bir Bilanço Gerçi İttihat ve Terakki'nin variığı, daha Imparatorluk yenilip başlıca liderler yurt dışına çıkınca, zaten sahneden silinmışti diyebiliriz. Nitekim Kasım 1918 in İlk günlerînde, İttihat ve Terakki'nin toplanan son kongresi, partinin. feshedilmesine karar vermişti. TalSt Paşa, galiba üzerinde durulmaya pek değmeyen son nutkunu vererek İttihat ve Terakkinin tarihini kapamıştı. Ama, yine pek değerli olmayan örtülü bir tertibe de gidilmişti: Fe?hedilen tttihat ve Terakki'nin yerini «Teceddüt Fırka'i» alacak ama bu fırkayı da yine İttihat ve Terakki'nin ikinci planda adamları idare edeceklerdi. Ama mütarekede i<=başına gelen «Hürriyet ve Itilâf Fırkası» hükümeti bu yeni teşekkülü kapattı. Hatta «Makedonya'dan Orta Asya'ya • Enver Paşa» adh eserimizin üçüncü cıl dinde fotokopilerini verdiğimız gibi, hükümet görevlileri ile parti muhasebecisi arasında, bir de mal mülk mevcudu protokolü imzalandı. Bu protokole göre, îttlhat ve Terakki'nin devamı olan bu partinin Pembe Konak'taki taşınır ma! mevcutları ve eldeki parası müşterek imzalarla tesbit edildi. Bu rakamlar gariptir. Çünkü bu eceyarılan köylere girerdik. Küçük treydanıarda, Kahve önierinde kalabahkları bekler bulurduk K<wiinla' oeyaz basörtüleriyle gerilerde. eski Yunarı ıra1tfCl\aıanijdaB korolaı gibi anlamlı dururlardı. Tahta evlerin pencfirelerinde. kerpiç damlarda köy uyanık ve capciinlı va'jar&ı Fenerler aydınlatırdı ortalığı. Değme sahnt düzenıevıcısinin yaratamıyacağı bir dekor oüyülerdi msanı. SıHaı Ks>r!>.nn;* uykuya j'atan köy, gün ışımasuıa vakın sat.t<ere aadM uyamk kalırdı. Böyle böyle Anadoluyu gezdiK bia iki yu Bülent'le. GÜZELLEŞMİŞ TOPRAKLAR Bir ol çekerdi otomobilin penceresinden «jvışığı ile BÜzelleşmiş topraklara bakıp. Ya bir topUnt.ya gı<?yoruz, ya da bir toplantıdan çıkmışız. önde olururdu. O çiçeğı ournunda genel sekreterdi, ben arkadaş ve sörevlı gazeteci. Bir değişimı anlatırdı gittiği yerlerde. Babasırun deoesınin, bilmem kaç göbek atasmın kusurlannı aHettirmeğe gelmiş gibi koıuşurdu Köylüler. bu ufak tetek. uu iara vağız genç adamm sözlerindeki ılıklığı duyar'ardı. Ben yuz köyde. yüz yerde söylenmiş sözlerdeki beıızernğın fuşkusuna kapılıp. yoksa iyi bir oyuncu mu bu çocuk dıye,fcuncayıllık arkadaşlıgın dışından seyre koyulurdum. Bir tjyatıo ve şiirdir ber.im için o ortanın solu geziteri Anrtdoluoa. Bülendi iki yıl 'zledım, eski uygarlıklann ieoloj.k katlaı meydana gptirdigı ülkede bır uçtan diğer uca secpiimış köyler ve kentlerde... Toza topra|a bulanmış, bütün bir ?un yorulmuş dönerdiK Pamukkaleye de, kükürt bunarlannın tüttüğü sıcak havuzda ikibin yıllık bir Roma m?rm*rıne oturup çaylar içercUk Karanlığın göz alışmış aiacasında bakardım ona ve düşünürdünv. bir mevlcvî gib' kendi yaptığı işin büvüsüne kapüraış bu çocuk... ANILARI ÖNE ÇIKARAN Nerdeyse sekiz on yılın gerisinde kaimış bu arulan öne çıkaran, Kavhanın kitabı oldu. Kayhan Sağlamer'in bir başbakanın ki.şiliçi üzerinde öğrencilik döneminden haşlı>arak yaptığı incelemeyi merakla okudum ve sosyal iıayatta şiirin bu derece bozulduğu yıllann şair tabiath bir folitıkacın doüuruşunn bir ker daha düsündüm. Uzun ve a.".ıh duyarsızlığın bir borç ödemesi mi bu? İlk gençliğinde. etrafındaki arkadaşlarıniR, Nerâhıerin, Altemurlann, Tunçlann. Isvanlann gerçelt yaşama çekis çabalarına tatlılıkla direnen ve kendi dünyasını yaratan bu kuru oğlan, nasıl iniyor gerçek dünyaya pembe bulutlardan? Bakardım o Anadolu trezilerinde de. Rülendi dünyada yasatnağa acıkmıs gibi telâşlı. hevesli göriirdüm. Herkesm kaşığını daklırdığı çorba kâsesine kırk yıllık köylü gibi dalıp çıkardı. Urfada banklı havuzun suyunu zemzem gibi içerdi. Kırsal yasamın içinden gelmiş, fakir kanti?r naıkındanmış gibi davranırdı. Bu uyumla ilk gençlik direnişlerinin arasıridaki çeliski, Kavhanın kitabıru okuduktan sonra bana daha da ilginç geliyor. Aslında çelişki değil bu, yine bir direnme, tabiatını veni koşullara uydurmak için... BUYOL ÇIKMAZ... OKTAY AKBAL Evet Ilayır Sakat ve Eski Hükümlü Çalıştırma nayasaıun 42/1 maddesine göre, «çalışma. herkesin hakkı ve ödevidlr. Devlet, çalısanların instuıca yasaması ve çaltsma hayatınm kararlılık içinde gelişmesi için sosyal, iktisadi ve maJi tedbirlerle çalışanlan korur ve çalışmayı destekler; işsizliği önleyici tedbirleri alır.» Anayasanın bu maddesmde ifada olunan esastan sakat ve eski hükümlü kişilerin yararlanabilmeleri ancak 931 Sayılı îs Kanunu'nun 25. maddesiyle mümkün olabilmiştir. Gerçekten 1475 Sayılı İş Kanununda da aynen yer alan bu maddeye göre belirli şartların gerçekleşmesi halinde, işverenler, sakat ve eski hükümlü işçi çalıştırmak; bu gibilere İş vermek zorundadırlar. Fakat İş Kanununun 25. maddesüıde yer alan bu hükmün uygulanmaya başlanabilmesi için aynı madde içinde sözü edilen yönetmeligm çıkanlması zorunlu idi. Nitekim bu yönetmelik, «Sakatların ve eski hükümlülerin çalıştırılmaları hakkında Yönetmelik» adı altır.da .21 Ocak 1972 gününde yayınianmış ve birçolc hükümleri 23 Mrfrt 1974 gününde degiştirilmiştir. A ! çıkacak... İyice belli oldiı sonuç. 141, 142. maddelerin sanıkları, mahkumları da girecek kapsamma. Ne demişti Demirel? .Bulsunlar 226'yı» Buldular işte. Hem de daha çoğunu, 236'yı! Ecevit hükümeti gerçek bir iktidar olacak bu genel affı çıkardığı gün. EUinci yılın geç kalmış armağanını verecek topluma. Söz verdiği bir şeydi bu. Söz verdiği şeylerden biriydi. İlk gerçekleştirdiği de bu olacak, genel bir af... «Muhalefet bile olamayan muhalefetin yanlış tutumu, sörieri önleyemeyecek bunu. 226 mı dedin, al 236'yı! Senato, Karma Komisyon, basında gürültü patırtı, komando baskınları bilmem neler değışürmeyecek sonucu. Genel af çıkacak, bu konu da bitecek... Son günlerde komando baskınları iyice hızlandı farkında mısmız? Bunda bir neden aramak gerekir. CHP . MSP jktidarının günden güne güç kazanması daha doğrusu geçici bir kabine görüntüsünden kurtulup gerçek bir «iktidar», hem de süreli bir iktidar olmast belirli kişilerin, çevrelerin hoşuna gitmiyor. Önce sandılar ki bu iki parti anlaşamaz, geçinemez. Nasıl olsa yıkılır. Ama olmadı, yıkılmadı, yıkılmayacak da bu ortaklık. Deneylerden geçti, sağlamlaştı. Bu kez daha düne kadar duygu simsarhğıyle oy toplayan partililer basladılar «layik» ve sözde «Atatürkçü» kesilmeye! Din duygularından yararlanma yalnız onların tekelinde olacak! İçtensizlikle, halkın iyiniyetli duygularını sömürecekler, bir yandan da o halk yığınlarının çıkarlarma ters düsen bir politika izleyecekler! Perken oraya komando baskmı, buraya komando baskını!.. Ne ister bu komando dediklerimiz'?' Neyin dav^acısıdır, özîemcisidir? Her gün öğrend kavgalanyla, olâylartyla dohıyor g«etelerin manşetleri. Onları kışkırtan politikacılar kim, hepsi ortada, hepsi belli. Bildiriler yayınlayan, demeçler veren kişiler aşırı sağcıhğı kimseye kaptırmayan birtakım liderler var. Birtakım uydurma dernekler, birlikler, topluluklar var. Nasıl seçilmiş, kim seçmif, kimleri temsil ederler, bilinmez. İşte son olay Atatürk öğrenci yurdundaki çatışma, sayısız yaralı... Bugünlerde dikkatli olmak gerek, bu yaralılarm sayısı daha da artabilir, hatta ölenler bile olabilir. Durmaksızm birtakun güçlere «çağrı» çıkaranlar böyle kanlı olayların varlığından, sıklığmdan yarar umuyorlar. İşte solcu öğrenciler yeniden olay çıkarıyor, diyecekler. İjte af nelere yolaçıyor, diye çığlıklar atacaklar. Bulun 226'yı diyenler gördüler ki af sorunu hükümete ortak partilerin kesin tutumuyle kökünden halledilecek, işi zorbahğa döktürmektçn, el altından sözüm ona .milliyetçi» geçinenleri kışkırtmaktan başka çare kalmadığmı anladılar. Yurt basmak, yol kesmek, silâh çekmek... Sayın Başbakanın deyimiyle «... emellerine gençlerimizi, hele son zamaniarda daha çok çocuklarımm alet etmek suretiyle kargaşahkları arttırmak çabası» hızlanmışür. Ecevit, açık açık diyor ki: • Demokrasi kurallarına aykırı, Anayasa dışı, yasa dışı eylemler, tahrikler nerden gelirse gelsin hiçbir tarafı tutmaksızın, bunlan önlemek için en kesin tedbirleri de hukuk devleti kuralları içinde almaya kararlıyız.» Gençlik Bakanı da Türkiye hükümetinin kesin tutumunu şu sözlerle kamuoyuna duyurmuştur: «Kaba kuvvet gösterisinde bulunanların göğüslerindeki rozete bakmaksızın hükümet olarak üstelerinden geleceğiz.» Kim besliyor bu tür vurucu güçleri? Kendi kendine doğmaz ki böyle örgütler? 12 Mart'tan sonra korunan hatta baş tacı edilen aşırı sağcı topluluklar meydanı bos sanmışlardır. Arkalannda birtakım güçlerin bulunduğu inancına kapılmışlardır. CHP MSP iktidannın günden güne «yerleştiğini. gören çıkar çevreleri de böylelerini korumayı, yetiştirmeyi, desteklemeyi görev bilmişlerdır. Sonunun nereye varacağı bilinmeyen bir tehlikeli yola gençlerimizi iteleyenler yurt sevgisinin, ulus bağhhğının uzağında görunüyorlar. Bu türlü davranışların başka bir anlaını yoktur. Olaylardan ders almak gerekir. Şiddet yollarının çıkmazlığı anlaşılmıştır. Sen yumruğu basarsan başkası da sana basar yumruğu! Kimin altta kalacağı ise hiç belli olmaz! Tek çıkar yol Ecevit'in dediği gibi, «Anayasa dısı, yasa dışı eylemler, tahrikler nerden, hangi yönden gelirse gelsin» demokrasi ve özgürlük düzenini korumak, savunmaktır. Yalnız iktidar partilerine değil, muhalefet partilerine de düşen budur. A SAKAT VE ESKt HÜKÜMLÜ ÇALIŞTIRMA KONUSUNDA ZORLAYICI BÎR HÜKÜM YOK GİBİDİR. YÖNETMEIİĞE UYMAYAN İŞVEREN'E ANCAK 500 1000 LİRA CEZA VERİLİR. Prof. Dr. Kenan Tunçomağ Istanbul Hukuk Fakültesi İt Hukuku ve Sosyal Güvenlik Kürtüıü Sakat ve eski hükümlü işçi ça . hştırma yükümünün uygulanma koşulları çunlardır: (?) Belli derecede sakat veya eski hükümlü olma. Uygulama Koşullan Sakat, beden veya zihni gücü eksilmiş, azalmış kişidir. Yönet rrelik anlamında sakat ise, beden veya zihni gücünden belirli bir oranda yoksun bulunmakla birlikte, bazı işleri derhal veya kısa bir alıştırma sonunda yapabilecek dururrala olan kişidir. Şu halde, burada va$ veya cinsiyet yönünden bir ayırım söz konusu değildir. önemli olan, bir künsenin yönetmelikte belirtilen derecede sakat olmasıdır. Yönetmeliğin 3. maddesine göre. çalışma güçlerinin en az % 40 ve en çok % 70'ini kaybedenler veya çalışma gücünün % 70'inden çoğunu kaybetmekle birlikte bir işte yar&rlı bir şekilde çalışabilecek olanlar, sakat sayılırlar. Bu sakatlık, doğuştan oiabileceği gibi. bir iş kazası, meslek hastalığı, hastahk veya başka bir nedenle meydana gelmış olabilir. Sonra yönetmelıgin uygulanması açısmdan savaşta sakat olma ile askeri veya sivil bir görevde sakat olma arasında da bir fark yoktur. Öte yandan, vönetmelığin önfördüğü derecede sakat olma da yetişmez. Sakatın 18 yastan küçük ve 55 yaştan büyük olmamaS' da zorunludur. Eski hükümlü deyimi, hürriyet bağlayıcı bir cezaya hüküm giymiş OIUD da. süresinı tamamlama veya şartla salıverilme yoluyle tanliye edilenleri ıfade eder, (Yönetmelik 27). Ancak her yaştaki eski hükümlü vönftmelik hükümlerinden yaralanamaz. Yaralanabilmek için eski hükümlünün de 1855 yasları arasır.da bulunması zorunludur. Genel aftan yar&rlanan Kişilerin eski hükümlü sayılıp sajnlamayacakları sorunun» gelînce, bu sorunun cevabı (eski nükümlü) deyiminin yorumuna aöre degişik olacaktır. Eski hükümlü de>imi lâfsız olarak yorumlanacak olursa, genel aftan yararlananlar elbette ki, bu deyim ıçine sokulamaz. Çünkü genel af işlenmiş bir fiilin bürün cezai sonuçlarını ortadan tcaldım ve cezaî sonuçlar ortadan tcalktığına söre de. eski hükümlülülc söz konusu olmaz. Ama (eski hükümlü) deyimi, amaca uygun bir yoruma da tabı tutulabilir ve zaten doğrusu da budur İş Kanununun ve vönetmelığin amacı İş Kanunu 25 ve buna dayanılarak çıkarılmış yönetmeliklerin izledikleri amaç ikidir. Gerçekten bu hükümlerin ilk amad, iilke işgücünden en geniş ölçtide faydalanmayı sağlamaktır. Ancak, ülkemiz henüz sağlam kişilerin işgücünden tam olarak yararlanabilme sorununu çözebilmiş; işsizliği kaldırabilmiş veya hiç degilse kabul edilebilir bir ölçüye indirebilmiş değildir. Hal böyle olunca, adı geçen hükümlerin ülke işgücünden tam yararlanabilmeyi sağlama amacı büyütülmemelidir. Bu hükümlerin izlediği ikinci ve daha önemli amaç ise, sakatları ve eski hükümlüleri içinde bulunduklan haysiyet kırıcı durumdan kurtarmak; onlara çalışarak geçimlerini sağlayabilme yolunu açmaktır. Çünkü bu durumdaki kişiler iş bulma konusunda büyük güçlüklerle karşı karşıyadırlar. Ülkemizde sağlam olduğu halde iş bulamayan kişilerin variığı, sakat ve eski hükümlüler için iş bulmayı kolaylaştırıcı hükümler konmasını gereksiz kılmaz. Bir toplumda doğuştan veya sonradan sakat kalan yahut hüküm giyen bir kişinin kendi haline bı rakılması, onlar için insanca yaşayabilme olanaklarmın yaratılmamış olması, kısaca sahipsiz bırakılması, sosyal devlet düşün. cesine ters düşer. Üste'.ik işsiz ve umutsuz kalmaya mahkum olan bu kişiler, toplum içinde bir huzursuzluk kaynağı teşkil ederler. Sakat ve eskî hükümlü çalıştırma yükümü. geniş bj r işveren kitlesi için kabul edilmiştir. Bu yüküm aitına sokulmuş işverenler iki grupta toplanabilir. Gerçekten sakat ve eski hükümlü çalıştırma yükümü, herşeyden önce, İş Kanununa ve Deniz İş Kanununa tâbi işverenler hakkında kabul edîlmiştir. öte yandan, işçi çalıştıran ve iş mevzuatma tâbi kamu kuruluşlan da vardır. Nihayet genel ve katma bütçeli dairelerle, mahallî idareler veya kamu iktisadî teşebbüsler; yahut özel kanuna veya özel kanunla verilmiş yetkiye dayanılarak kurulan banka ve kuruluşlara veya bunlara bağlı işyerlerinin İş Kanununa tâbi olmayan daire ve kurumlan da vardır ve bunlar da sakat ve eski hükümlü çalıştırmak zorundadır. İş Kanunu 25/V'de sözü edilen bu «İş Kanununa tâbi olmayan daire ve kurumlarda çalıştırılan kimseler» deyimi, kamu hukuku hükümlerine (atama işlemine) göre çalıştırılan kişileri ifade etmektedir. OİS TABtBt II. lSWNBUL FESTİL^Lİ PROGRAMIYAR1N BU GAZETEDE ise, hüküm giyıp, tutuklular evinde yatrruş olması nedeniyle i$ bulmada büyük güçlüğe ugra>anlara yardım etmektir. Şu halde. hüküm giyip hapsedilmiş ve sonra genel aftan yararlanaratc çıkmıs bir kişi de, ıs bulmada aynı güçlüklerle karşılaşacağı için tş Kanununun ve yönetmeligtn bu özel hükümlerinden yararlandırılmalıdır. Buna karşıhk, işlediği bir eylemden dolayı.heouz hüküm gıyip hapsedil. nıederf önce çıkarılan bir genel aftan.yararjanan kisinin durumu ise farklıdır. Çünkü bu kişl hüküm giyip cezaevine lconmus; dolayısıyle bir anlamda kötü bir çöhret edinmiş değildır. Böyle olunca da bu kişinin İş Kanunu ve yönetmeliğin özel hükümlerinden yararlandınlması gereji yoktur. (5) Sakat veya eski hükümlünün. kuruma başvurması. Kurum, iş istemek üzere ker.tfisine başvuran sakatlar ve es ki hükümlüler ile onların gerçek durumlarını tesbit için, bir öngörüşme yapar. Bu öngörü?meden sonra, kurum onları meslekli ve mesleksiz olarak iki gruba ayırır. Ayrıca kurum, işe Röndermede bir öncelik sıra?ı tesbit eder. Sakatlarda uvgulanan öncelik sırası şöyledir. İşyerinin işçisi iken sakatlanmış olanlar: sakatlık derecesi c h 70'in üstünde olup bir iş yapabilecek durumunda olanlardan kendileri iş bulanlar; rehabilite edilmiş olanlar; sosyal ?ü venlik kuruluşlarından yardım ve aylık almayanlar: herhangi bir işyerinde çalışmayanlar. Eski hükümlülerin sırası ise şöyledir: Sakat ve eski hükümlü olanlar: hükümlü olarUara; taksırli suç İşlemiş olanlar, kasıtlı suç işlemiş olanlara: eğitim ve mes!eği olanlar. olmayan lara göre işe göndermede öncelik kazanırlar. (Yönetmelik 28) (3) Sakat ve «ski hükümlünün kurum tarafıntfan işverene yollanması. Sakat veya eski hükümlü çahşîırmakla yükümlü işverenler veya veküleri, çalıştıracakları sakat işçileri, işyerlerinin bulunduğu bölgelerde görevli k:ırum şube veya bürolarından istemek ve almak zorundadır. (Yönetmelik, 16301 Bu nedenle, sakat ve eski hükümlü çalıştırmakla yükümlü işverenler çalıştırdıklan işçi sayısmı, işyerlerinde yapılmakta olan işlerin mahiyetini ve işyerlerinin adresini o bölgede görevli kurumun »ube veya bürosuna bildirmek zorundadır. Bunun üzerine, kurum, bu i$verenl*re ait isyerlerinde çalıştınlacak sakat işçi sayısını, kanunda belirtilen esas ve o oranlar içinde saptar. (Yönetmelik 13.) İşyerlerinin çalıştırmaklı yükümlü bulunduğu sakat ve eski hükümlü sayısı şöyle hesaplanır. İş Kanununa tâbi olan isyerleri, çalıştırdıklan işçi sayısı 100'e kadarsa, her tam 50 işçiye karsı 1 sakat ve 1 eski hükümlü; işçi sayısının yüzden fazlası için her 100 işçiye karşı. iki sakat ve iki eski hükümlü çah*. tırmak zorundadır. (tş K. 25/1 Yönetmelik 34/1). Buna karşılık kamu kuruluşlannın is mevzuatına tâbi olmayan isyerlerinde çalıştırılması zorunlu sakat ve eski hükümlü sayısı ise çöyledir. Bu gibi işyerlerinde, personel sayısı üzerinden İş K. 25/1 de gösterilen oranın (yani, 50 işçiye karşı 1 sakat, 1 eski hükümlü; 100 işçiye karşı 2 sakat, 2 eski hükümlünün) jarısı kadar sakat ve eski hükümlü çahsiınlır. <Yöoetmelik J4/11) Kurum kendisine başvurmuş ta katlarm (ve eski hükümlülerin) bir listesini yapar ve bunu bölge sindeki isyerlerine gönderir. Sonradan yapılacak başvurmalarda da aynı usul izlenir. Bu listeyi alan isverenler, Yönetmelik madde 4" deki öncelik durumlarını gözönünde tutmak suretiyle nitelikleri bil dirüen sakatlardan (ve eski hükümlülerden) uygun gördüklerini seçip kuruma bildirirler. Kurum da, istenilen sakatlan ve eski hü kümlüleri isyerlerine gönderir. (7) Sakat ve eski hükümlü çahstırmayı isverenin kabul etmesi. İşveren sakat (ve eski hükümlü) çalıştırma yükümünü kendisinin seçtiği sakat (ve eski hükümlüler* ile bir hizmet sözleşmesi yap mak suretiyle yerine getirir. Ğer çekten isverenin, kurumca gönde rilen listeden seçtiği sakat ve es ki hükümlünün kendisine başvur ması halinde, onlarla bir hizmet sözleşmesi yapmak zorundadır. Öte yandan. işveren Kurumun gönderdiği listeden kimseyi seçmez ve kuruma hiç basvurmazsa, kurum doğrudan doğruya, yönet mclikte belirtilen sayıda sakat ve eski hükümlüyü işyerine göndere bilir. İşveren bunlarla hizmet söz lesmesi yapmaya yanasmazsa, o zaman çalıştırmakla yükümlü ol duğu her sakat ve eski hükümlü için 500 1000. TL. para cezası ödemeye mahkum edilir. Kamu hukuku işvereni sakat ve eski hü kümlü çalıştırma yükümünü, bu iş için boş tuttuğu kadrolara kurumun gönderdiği listeden seçtik lerini atamakla yerine getirmiş olur. Şu halde, kamu hukuku, işvereni İş. K. 25 ve yönetmelik uyarınca çalıştırmak zorunda oldu ğu kişileri kamu hukuku statü sü içinde çalıştırabilmekte; onlar la bir hizmet sözleşmesi yapmak zorunda rutulmamaktadır. Sakat ve eski hükümlü çalıstır ma yükümünün uygulanmasının da bazı özellikleri vardır. Bunları bir başka yazımda açıklamıya ça Iışacağım. BASİT VE UYGAR YAŞAM Bir başbakanın ruhsal yapısını ve değer yargılarını bilmek, toplumsal bir ihtiyaçtır. Kayhan Sağlamer'in dene. mesi bu yönden olumludur ve karar sahibi ile halk arasında gerekli yakınlık böyle eserlerle sağlanabilmektedir. Bir başbakan da, bir başkan da Insandırlar. Ona güvenebilmek, onun dogrulara ne kadar yaklaşabileceğini hesaplamak, olaylar karşısındaki tutumunu bilmeK. onu insan olarak tanımakla kolaylaşacaktır. Bülent Ecevit'i insan olarak tamdığınız zaman seviyorsunuz Basit yasıyor, ganatı ve edebiyatı seviror; uvrar bir vaşamın Dahalı değil, bilgi ve «evıriye dayalı bir iş olduçunu biliyor. BAKTOM! Amertkanın tütün merkezi North Carolina'da küçük Wlnston Salem şehrinde 3 aylık bir gazetecilik stajı yaparken, tealdlğı patisiyonun sahiplerinin 8 raşlanndaki torunu Toıh r bu TUrk amcanm otompbilinin oUnavjşuıa şaşınca, Xcevit ona şövle diyor: «Bak Tom, Amerika dışında insanlann büyük çoİunJuıhı henüz yayalık çağında yaşıyorlar. Biz bir verden bir yere giderken ya otobüse. tramvaya bineriz, ya da yörürüz. Başka memleketlerde ayaklar hâlâ yürumek için kullanıbyor» Yürümek için yol, vanlacak bir yer olduktan sonra. otomobilsizlik neden mutsuzluğa yol açsın? Sekersiz çay da içiyor Bülent, bir kat temiz elbise ile de yetiniyor. bir apartmanın küçük bir dairesine de sığıyor, haval dünyasını aydınlatmak için mum ışığı da yetiyor... Galiba kişiliginin en tehlikeli taraft da bu. Kurnta dfi. zen yanlılarının en korktukları şey, bu masalunra sadelik ve doyırunluktur. BÖYLE DE YAŞANIR.. Sadelik içinde uygarhk..: Hiç düşündünüz mü? Mutluluğu, sade yaşayarak, resimden, heykelden, müzikten zevk alarak, okuyarak, beraber yaşadığımız bütün insanlara. millete ve dünya toplumuna eşitlik hakkı tanıyarak aradınıs mı? Otomobiliniz olmadan. denizde tekneniz sıyıda eviniz olmadan, atlayip uçağa pahalı otellerde yasamagı özlemeden; her kumaşa, her kravata, her elbiseye, her veni ve güzel şeye benira olsun tutkusu ile bakmadan; yaratılmış ve yaratıiacak bütün dünya nimetlerinin oburluğunu duymadaa yaşam pek mi anlamsızdır? ACI VEREN GÜZELLİK Bülent şimdi, VVinston Salem'dekl küçük çilli çocuga yıliarca önce anlatmak istediğini politikada ruce büyükle. re anlatmak zorunda kaİ3caktır. Bak Tom, diyecektir, faldr bir ülkede herkes zençin olamaz, ama herkesın çağda?.. uygar bir hayatı olabilir. Sekersiz çay da güzeldir. Tom, çocuklann olmazsa kedileri de sevebilirsin. evine asamadıftıı tabloyu »ider müzede de seyredebilirsin. Güzellih ve zenginlik herkese yetmezse acı verir Tom. Ben, acı veren fözellik ve zenginlikten hoşlanmıyonım. TUrklye'nin Düıenl'nden sonra yeni DEV eseri Doğan Avcıoğlu'nun MiIliKurtuluşTarihi Üç kltap • 176O sayfa 3Ollra 3Ollra BOIIra Birinci kitap: Turk Aydınının Aymazlığı ve Tam Bağımsızlık ikinci kitap: Sovyet Devrimi Karşısında Türk Devriml öçuncü kitap: Devrimin Sınıf Yapısı ve Kurtuluşfan Sonra Türkiye Genel dağıtım : Tekin Yayınevi, Cağatoğlulstanbu! VEFAT Merhum Mustafa Asım ile Dudu Şefika'nın oğlu, Vehibe Akverdi'nin değerli eşi, merhura Hamdi Akverdi ile Hakkı Akverdi, Münire Akverdi, Kâmile Akverdi, Hatice Kulat'ın sevgili ağabeyi, Meltem Ernart'ın babası, Ege Ernart'ın kayınpederi, Kalde Ernart'ın dedesi, ADANALI (Cumhuriyet 3803) 21 HAZİRAN16 TEMMUZ (Cumhuriyet 3799) I1 ORHANTÜZÜN Lise mezunu daktilo aranıyor Yazı ile müracaat: GRUNDIG P.K.774 İstanbul (llâncıllk 6973) 3811 Saat 1350 19 30 Samıtvı Cad No: 400 TEL: a 75 82 (Cumhuriyet 3798) Kanm yerini tutacak bir eey yoktur, yalnız kan, kanın yerini alabilir. NACI AKVERDİ 11 Mayıs 1974 Cumartesi günü Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 13 Mayıs Pazartesi günü (Bugün) Kadıköy Osmanağa Camiinde öğle namazım müteakip Karacaahmet Mezarlığına defnedilecekür. Tanrı rahmet eylesin. (Cumhuriyet 3820) İLÂN Van Asliye Hukuk Mahkemesinden Dosya No: 972/684 Davacı Sabri Çilingir'in davahlar Fahri Oktar, Mustafa Oktar, Ahmet Rufai Oktar, Emin Muhlis Oktar ve Fatma Zehra Aktan aleyhlerine açmış olduklan kadastro muamelesine itiraz davasının yapılan duruşmasında: Yukarıda adı yazılı bulunan davalılar adına çıkarılan davetiyeler adresleri meçhul olduğundan tebliğ edilemediği ve ilânen tebligat yapılmasına karar verildiğinden karar gereğince duruşma günü olan 26/6/1974 günü saat 9.05 de hazır bulunmadıkları takdirde adlanna gıyap karan çıkanlacağı davetiye yerine kaim olmak üzere ilân olunur. (Basın 14822) 3813
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle