Katalog

CUMHURÎYET 25 Nisan 1974 ABDULCANBAZ TURHAIM SELÇUK DiM 8UWU. KADıM KÂSf i.ıKAAMApAM EL SIKMAS» / HAiTAUJC Ml İ... 0ENİM PETuHAfiMA $ir. TfifJ 8A EUİftNDE YARALISIN ERDAL ÖZ • 69 Gardiyanla birlikte dışan çıkıyorsunuz. Arkadajlar, duvarın dibinde, meraklı gözlerle bek liyorlar. Görmediğin yeni biri, ellndeki flajlı fotograf makinesiyle sana bakıyor. Duvarın önüne çekiyorlar. Kurşuna dizecek gibiler. Kara boyalı bir tahtanm iki ucuna ip bağlamışlar. îpi boynundan geçirip, tahtayı göğsünün ortasına ortahyorlar. Gardiyan, elindeki bir defterden bir sayı söylüyor. Dört rakamh bir sayıyı tebeşirle yine kendi yazıyor göğsünün üzerindeki kara boyalı tahtaya. Bu senin sayın. Sen bu sayılı tutsaksm artık. Toplama kamplanndaki gibi. Geri çekiliyor, çok önemli bir şey yapmıj gibi tahtaya yazdığı sayıya bakıyor. Gülmek geliyor içinden. Kendini tutamı yorsun. Bu senin alındın alınali ilk gulüşün ola cak. Fotoğrafçı. makineyi gözünden indiriyor; onun da yüzünde gülücükler var. Yanda bekle yen üç arkadaç da kıkırdıyorlar. Gardiyamn yü zü dümdüz; duvar gibi. Gülmeni içine bastınp duruyorsun. Fotoğrafçı makineyi yine gözünün önüne kaldırıyor, mor objektifin çevresindeki metre ayarıyla oynuyor. Yakışıklı bir fotoğrafını çekse. Duruşunu beğenmese, gelip iki elinin bütün parmaklanyla, hetn de parmaklarının uçlanyla başını tutup az yana eğse, biraz yana bakmanı söylese; bir şeyler yapsa. tçindeki gülücüklerin yüzüne yansıyan kıpırtılarını artık tutamıyorsun. Fotoğrafı çekecek olanın da yüzünde bir şeylerin hazırlığı var gibi. Makineyi indiriyor yüzünden, gülüyor. Sarsıntıh gülmeleıini önlemek için elinle ağzını kapatıp geriye, duvardan yana dönüyorsun. «Kes ulan gülmeyi. Pavyon mu burası.» Gardiyan bu. «Ke* ulan» Üzerine geliyor. Yüzü de sesi gibi. Sonunda kendini güçlükle tutabiliyorsun. Gardiyamn yükselen sesini, büyüyen yüzünü, içindeki kıpırtüarla birlikte düşünür gibi olurken, makinenin yanına takılı küçük flaşm nngnezyum ışıklı patlamasıyle ölümsüz fotoğrnfın çekiliyor. Boynundaki ipi, tahtayı çıkarıyorlar. Gardiyan sesleniyor. îleriden biri jeliyor. Şiako, bodur biri. Ona veriliyorsun. Sanjin, sivüceli arkadas ndaya alınıyor. «Yürü bakalım.» Gözlerinle, duvann dibinde bekleyen iki arkadaşa az gülücüklü birer «hoşça kal» bırakıp, igindeki gülücüklerle koridor boyunca yürüyorsun. O bir adım arkandan geliyor. Kalm parraaklıklı demir bir kapı. Önünde iri «ıyırrı, bu i? için tornadan çıkarılmıj, acımasız hikışlı bir nöbetçi. Bir elinde kara bir cop, bir elinde anahtarlar. «Aç.» Kalın demir kapının kilidi açılıyor. Giriyorsunuz. tki adım ötede bir demir kapı daha, açı lıyor, giriyorsunuz. Genışçe bir koridor. Yerler yeni silinmişe benziyor. Koridoru demir parmaklıklı bir duvar bölüyor. Önünde yeni bir nöbetçi, kısa, tıknaz. • Aç.> Parmaklığın ortasındaki kapı açılıyor, geçi yorsunuz. Sağda solda küçük parmaklıklarla örü lü yarı aydınlık pencereler. Içerüerde, nkısık yatakların arasında soluk aydınlığın altında k» labalık boz kafalar. Bir tahta kapının önünde du ruyorsunuz. Kapı aralık. Bodur gardiyan kapıyı itiyor. Bir düğmeyi çeviriyor. Yanan yoksul bir aydınhkta daracık, acınası bir odacık. Ardınızdan koşarak gelen biri. Oldukça kısa boyhı. güleç yüzlü. Yeşil gömleği var. Duvarda acemice yazılmış bir yazı: «İki kiıi girebilirj Oysa şu anda üç kijisiniz. Kısa ayaklı, daracık, çivileri fırlamış bir masanm üzerinde, sırları dökük kel bir ayna. önünde üç ayaklı yaşh bir iskem le. Gelen berber. tskemleye oturtuyor. Ayna çok eğimli konulmuş. Sırlarınm dökülmediği yerlerde kendini değil, berberin geriye doğru uzayan iki yanmdan basık kafasım görüyorsun. Eski. tahta bir okul çantasını nçıyor, ı>arlaklan dökülmü? bir makine çıkarıyor. Makine yi yüzüne getirip dayıyor. Bir eliyle Je tepen den kafanı tutuyor. «Kırt kırt» yürüyor makine yukarı doğru. Başının yanlannda .tolanıvor, önden arkaya doğru bir yokuşu Urmanıyor. Basında acılar. Eziklerin, çürüklerin üzerinde so ğuk soğuk geziniyor makine. Tepeye gelip bir yokusıı iniyor. Ensenden başlıyor Urmaruı'.aya. • Kırt kırt kırt.. Yukarı çıkıyor. Zaman a a ı s n saçlarını kıstırıp koparıyor. Aldırmıyorsun. Içinde, az öncesinden kalma küçük gülücükler. Ber berin eli gittikçe ağırlaşarak, basını n{»ısı doğ f ru bastırıyor. Boynun ağrıyor. Her şey öyleslne yeni ki. Yepyeni bir dünyanm kapısmdan sokuldun az önce. Eski dünyadan kalma her jeyden soyuyorlar bir bir. Eski dünya ile ilgili bir takım bilgiler de edindıler. Sordular. Söyledin. llkel bir makineyle ifte KÎ fanın dışını da, biçinnlıi de değiştiriyorîar. Önce saçlarmdan arınıyorsun. Sonra da soğuk suy la incecik sabunlanan yüzünden kör bir usturaya yüzünün kesiklerinden sıyrüan kanla karış'.k sakallarını bırakıyorsun. Bir kantasını çivi batırır gibi sürtüyor kanayan yerlerine, Kafanm içine de sıra gelecek mi? Yüzündeki kanlarla, sabun artıklarıyla. boynundaki boğazındaki kaîinülı kesik kıllarla kalkıyorsun. Kİ51Iİğinin görünen bir takım parçalannı da orada, o berber odasında bırakıp çıkıyorsun dıjarıya. Hazırlanmı; yeni bir kışiliğe doğru ağır adınnlarla vürüyorsun gardiyanın önünde. (Devamı var) BU KÖŞE KIŞ KÖŞESL Neclâ SEYHUN Bir masalı Ne sogukluk yanl. Şunun şurasında kıştan daha çıktık çıkmaaık. Yeniden kıştan soz etmenin ftlemi var mı?.. Ama sorumlusu ben değilim ki bunun. Kabahat moda çarkını bu düzene göre kuranlarda. Ünlü modacılann 197* ilkbahar ve yaz modasmı izlejip de Paris' ten döndügümde Şubatın 16'sıydı. 197475 sonbahar ve kış modasıru izlemek üzere yeniden Paris'e gittiğimde ise Martın 30'u. Topu topu bir buçuk ay geçmişti aradan. Ve modacılar bu kısa «arada» yazın hesabını çoktan ka payıp 7475 kışının deîterini a;mışlardı bile. Bir yıl sonrasını yaşıyordu moda dünyası bütün heyecaru ile. Ne iş!.. Baslarda o küçük bir yana eğik şapkAİar, 0 kalçaya kadar vücut hatlarmı belli edip oradan aşağı kloşlamn elbiseler, o önü kısa, arkası uzun etekler, bluzan korsajlar, o incecik askılı kombinezon stili gece elbiseler i, o yanaklara dofru çekme dalgalı, başa iyice japışık saçlar, o uzun inci dizileri, o yılların iskarpin leri tıpkısı tıpkısına... O yıllann şallan, kapları, mantolan. Olanca demodeliği ile. Ne kadar demo de olabilirseniz önümüzdeki kış, o kadar çok modaya ayak uyduracak, o kadar şık olacaksınız. Gijinip kusandıktan sonra bakın iyice aynaya. Annenizi ya da büyükannenizi görmüş gibi olu yorsanız aynada, tamam demektir. Kendinizden emin çıkın. Günün şık kadıra sizsiniz!.. Ölüm kalun savaşı Kestane ağaçları yeşillenmiştı bulvarlar boyu. Ama çiçeklerin tomurcukları sımsıkı kapalıydı datıa. Oysa modacılar yaprakların sararıp döküldüğü, yağmurlann yagdıgı kapanık, puslu sonbahar günlerinin, kann, tipinin hesabını yapryorlardı daha 6 ay bir yıl öncesinden... Gördügüm hazır elbise modasının koleksiyonlarıydı. Ünlü modacılann sonbaharkış modasını 8unmasına vakit vardı daha. Tem muzun sonundaydı defıleleri. Ama hazır elbise her zaman olduğu gibi başı çekiyordu bu yü da. Dünyanın dörtbir yanmdan gelmiş gazetecilerle, alıcılarla kay nıyordu Paris. Altı ay, bir yıl sonrasmın pazarlığı yapılıyordu moda dünyasında. Verilecek kararlar, yapıiacaii seçimler sadece bunlan sergüiyen modacıları degil, bu modaşı alıp yurtlannda uygulayacak olan alıcıîar için de büyük önem taşıyordu çünkü. Kazanmak, ya da iflis etmek!.. Moda üzerinde bir tahmin oyunu. bir ölüm kalım sa vaşıydı bu. Heyecanlı olmaz olur mu?.. Gazetecüere düşen bu savaşın heyecanını izlemekti. Onlar gözlemciydi bu savaşta. Bir karara vanlıp modeller satıldıktan sonra dünyarun dörtbır köşesine yayılacak, kunaaşlar seçilip hazırlanicak her ülkede, ke silip, biçilip, dikılip sonbaharda satışa çıkacaktı 7475 kışı için. Ünlü modactlann defıleleri ise, bu modaya, daha şık bir hava getirecekti, o kadar. Büyük imzalar, ünü dünyayı tutan moda krallan işe tuz biber katacaklardı. Biraz daha zevk, biraz daha fantezi, biraz daha lüks. Yoksa temel buydu. Y A R I N: ESKİ ŞARKI Dior Moda evinin konfeksiyon modellerinden bir örnek. 197475 kışı için hazırlanan moherden örülme saçaklı bir ceket. Önden dügmell bir etek üzerine giyiliyor İşte kış modasının İskarpin modellerinden iki örnek. DİŞİ BOND VftAdgK. SALONUNDA BEBNAOD Sİ2 DlM NIKİ EN tyı Str MA9U. MALKOCOĞLU yazan ve çizen: Aynan BAŞOGLU MAGLUP KAHRAMAN 4ı AÎ8 TİFFANY JONES O13UN/UN AKŞAMI TIFPAN/ FALZEN SATOSU,. NUN BÛ. yut SAUD. NUNDA FOTOOSSf CEBEDEN ŞA BU SERUVEMIN SOtMU Arpa boyu yol Peki neydi temel?.. Bunca zaman bunca modacı düşünüp taşınmışlar 197475 kışı için neler hazırlamışlardı, ilhamlannın kaynağı neydi?.. Söylemesi tuhai ama, 1930 yıllarıydı ilhamın kaynağı gene. Yaz modası 1930 du, önümüzdeki kışm modası gene 1930:. Az gidilmiş, uz giülmiş ama arpa boyu yol gidümişti moda dünyasında. O da gidilmemişti hatta. Ancak ne vardı?.. 1930. daha sıkı, daha sağlam temellere oturmuştu, oturacaktı daha doğrusu 7475 kışında. Olup olacağı buydu!. Göl bir iki mevsim önceden, 1930 mayası ile mayalanmış, tuta cağı anlaşılmış ve bu mevsim de iyice tutmuştu işte!.. O devri yaşıyanlar aramızdaydı daha. Onların anılanna, izlenimlerine dayanılmış, sandıklar, sepetler boşaltılmış, bitpazarları gezilmış, eski gazetelerin, eski moda dergılerinin tozlu sayîaları açüıp kanştırılmış, eski albümlerin sararmış resimleri bir bir elden geçmiş ve 1930 desenleri, renkleri, kumaşlan, biçimleri, aksesuarları ile gelip 1975 moda tahtına kurulmuştu işte. Hem de ne kuruluş... Titfany Jones'un bu öyküsü de burada sona ermekteJScvimli mankenin yeni öfküsünü yakında yayımlamaya başlıyacağız. GARTH BUDALALAC PATRONUNUZ /HuOtEyı 3ÜC OEUSI' BIE. ^ECSEM WE. ( , ^ U N A R A PİNI2 C3E BEYİN&Z KAZ. KAFALISlNfZ e. TÜRK SİGORTA ENSTİTÜSÜ VAKFI 1973 YILI BİLÂNÇOSU A K T İ F Kasa Bankalar 2.799.74 368.608.41 275.19134 643.799 75 100.000, 746J99.49 Sermaye Muhteiif Uellrler 1972'den müdevver 1973 yılı MuhteUf alacakhlar hetabı P A 8 t F 700X00. 281.805 33 28O.«f?4JJl S42.480.14 4.119.39 746İS89.4B Vadeli: Vadesiz: MuhteUf borçlular hesabı Dr. A Zt Z Çö L 1973 (İİDER L'mumt MasraflaGelir i'azlası ORTUHBÜÎ ve TRAVMATOLUJİ MÜTKHASSISJ (Kınlt, kemik ve malsaı bas jUıklan) OsmanDey Htuaskarüazı Cad. 279/1 sedel Apt Tel: 47 47 «8 Cumhuriyet: 3246 YILI GELtR < GİÜER 112 088 7b 260.674.81 372.763.50 HESABI O BL 1B 3UU.UUU. 72 7U3S6 373 763.58 T e b e r r u v e Yardımlar Muntelit Uelırler