18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
PUMHURÎYET 14 Nisan 1974 r ABDULCANBAZ TUPHAIM SELÇUK AHıl* ?ALA^ıM 0ZE1 PAİRîSiMpE ... nıiı l/tıl?>!ıj! UrtOıW/^Û.'.llKJ lîıT'lÖllJAlJ'ıı IfÜ r 1 i v 000H •• BtMtM •• ı \, V IMA1 DîMİMI^I^AL KONO^Mİ... t t t yAKfOAfM KADAf 'INI '|OHJıü ^JUr*1l)l irnUr ;Ul ''" ^ ^ ^ ^ ^ « ^ 70 s tty §1 m DAHAİy Bü oPü(ü(iü .ıKA\ " DiNiMM t ttlul I 1 m / \\ BilE \ ^ H^tîTiM.... İIÛT YARALISIN ERDAL ÖZ58 •Tespfli. î n vazgeçflmez dosttur burada en •evgilidir. İyi vakit geçirirsin; sigara, çay. bir de bu.> Güne» batmak fizere olmalı. Avlu gitgidt daha koyulaşıyor, betonlaşıyor, taflaşıyor. Belli belirsiz bir akşam serinliğı ortalarda esiniyor. Nuri'yle duvar dibinde oturuyorsunuz. Sen adamakıllı kaykılmışsm, dayandığın taş duvar:n çıkmtıları sırtını acıüyor; biraz yana kayıp ezilen, acıyan sıründa, duvann çıkıntılannın yerini değiştirmeye çal'.jıyorsun. Konugmuyoreun. Avlunun kapısmda beliren çok lri yapılı birini görüyor Nuri, sesleniyor: 1 «Kıral . Kapıdaki, sesi aranıyor. Nuri elini ssllıyor. Görüyor Nuri'yi. geliyor. «Ne haber yakıjıkh? Ne o, sevgüinle sinem». ya mı gidiyorsun? Bu ne tıklık böyle. Vay be.» «Ne işin var buralarda?» • Gelirim ben oğlum. Dostlan göreyira dedim. Baktım ara kapı açık kalmıs., durur muyum, iüzüldum geldim.» «Oooof of,» diyor biri öteden. «Of uzak aslanım, Keskin'e git,» diyor Kıral. Ne kadar kanı varsa sanki hepsi toplanmif, yürüne vurmus. Upuzun, kırmızı yüzünün ortasına kocaman bir burun yapıştırılmış. Kanlı, bü yük gözJerinin altları torbalanmıj, küçük iki cep sanki. Yüzu, bol içkili bir gecenin tortulu burusukluğu icinde gibi. Kirpikleri hemen hiç yok. Elleri ayaklan alabildiğine büyümü|. «Arkadaş yeni mi?» «Dün geldi.» «H05 geldin.» Toparlan ı yorsun. «Suçun ne?» «Sıyasiyim.» • Ne o Gılay. gizin koğuşs da mı siyasileri v«r tneye başladılar?. • Dün gece arkadası getirdiler ijte.» • Bir bu mu siyasi? Baska yok mu?> «Yok.. . «Bizim oraları görme. Sıyssiden geçilmiyor. îki gün önce birini getirdiler bizim koğuja, firer girmez tanıdı beni, boynurn» tarıldı.» «Nereden tanımıs?» • Yahu, bir keresinde bu, bizim kahveye dü| müştü. Tavla atıyorlardı. Aynasızlar kapıları rutuverdiler. Baktım saranverdi bu, yerinde durt rnıyor. Sokuldum, «Ne o arkadajım, bir »ıkıntın var» dedim. «tabanca» dedi. Masanın altından al dım tabancasını. «Senin üzerinde yakalarlar. dedi. •Bana hir şey olmaz. dedim. Tabancayı uçurdum dışarı. Aynasızlar pidince getirttim verdim taban ca5inı. Içeride, bizim orada jimdi. Sağlam çocuk.» Yere, karsımza oturmus Kıral, kocaman aya. ğının topuğunu oğuşturuyor. «Ne o, senin canm sıkkın Gılay?» «İnsanm her günü bir olmuyor be Kıral.» • Canını sıkan bir şey mi oldu?» «Yok be Kıral. öyle lste.» «Oğlum, vapacajhmız bir jey varsa s5yle.» •Sağol.» «Yengeyi mi Szledin yoksa, ha?» Damanna basıyor Nuri'nin. Ama üstelemiyor. Birden ilerid" bir «eye takıhyor gözü. • Şimdi bak «en> Kalkıyor. Upuzun gidiyor. Geni; sırtında aı kamburu var. Kahn kemikli. Duvar dibinde iiç kiçi oturmuş, çay içmeye hazırlanıyorlar. Biri büktüğü kâğıt parçasını demliğin ağzına tıkıştır. maya çalısıyor. Kıral. hiç bir açıklama yapmadan demligi ahyor önlerinden, geliyor. Kocaman avu cunun içinde üç çay bardağı üç ba« tarmısak «anki. Çöküyor. «Sekeri almamışım,. Sesleniyor: «Aslanım ju |ekerleri de bir zahrnet.» •Getireyim Kıral.» diyor uzaktaki. Kalkıp ge. tiriyor. «Çöktü müydü bu ç«y?» • Çöktü çöktü. Soğutmadan Için. Yarasm.» • Bozulmadm değil ml çayuıızı aldun diye, ha?» «Ayıp etün be Kıral. Ne bozulması. Bir çayımızı içmişsin kırk yılın başuıda, çok mu?» • Safol yeğenim.» Kıral çayları bardaklara dolduruyor. îçiyorsunuz. «Kıral, yine zorbahgın üstünde,» diyor Nurl. •Ne zorbalığı. Bunların hepsi de iyi aile çocugu, baksana. îyi para gelir bunlara. Bir çay daha söylesinler, ne olmu| y»nl. Severim İyi aile çocuklarını.» • Bu var ya.» diyor Nurl, • Böyle lrl kıyım durduğuna bakma: Kanncayı incitmez. Hiç adam dövdün mü Kral?» «Adam dövülür mü be. Hayvan mıyım ben. Konuw konuşa, incitmeden.» «Bak anlatayım sana bu Kral'ı,» diyor ÎJurJ.«Bırak şimdi, arkadaşm kafasını şişirme.» «l>u var ya.» diyor Nurl. «Bunun isi krallıktır.» «Dünyanın ber yerinde kralımdır b«n.» «Hiç kral gbrmü? müydün sen?» :jörnıedim,» diyorsun. «Gör lşte. öbür krallara benzeme» bu. Bir tanedir. Bütiin cepçiler, yankesiciler bunun prensleridir; öyl« değil ml Kral? Yalan mı?» «Sagolsunlar. Severim prenslerimi.» (Devamı rar) ŞU KÖŞE YAZ KÖŞESL Neclâ SEYHUN Gönlün Gözü BOZULMADIM desem yalan olur. Oylesine alışmışız kı, sıcak Akdenız ülkesinın insanlan olmaya. Oylesine katmışız ki mavi gokleri, parlak güneşi turistık afişlerimize... Yabancılar «Güne? ulkesi» diye tanır bizi. Yalan mı?.. Kış elbette gelir bize de. Akdeniz ülkesi isek. ekvator ülkesi degilız ya, enınde sonunda. Ancak ne var ki, Istanbul'da kış olursa ornegin, yazı bile yagmurlu geçen P*8ris'te haydi haydi kış olur. Ama bu sefer altüst oldu kurallar. bat rlizgârlar eser oldu. Mevsimm ılk tıpısi benim orda oldugum zamana rastladı. Kötü bir gıindeydi böyle. Defıle seyretmek üzere SCHERRER' in moda evine gıtmiştım. Defıle başlamamıştı daha. Resım seçiyor, basın sekreterı ile sohbet edıyordum arada. Konumuz moda üzerineydi. Verdiği resimlen n karşılığını defterine, basır. kartımm numarasını çalıştığım gazetenm adını yazması gerekti, uzattım. Cumhurıyeti okudu he celiye heceliye. Sonra oturduğum şehrın adına takıldı gözlerı. Bir şeyler aydınlandı yüzünde: İstanbul, dedi, tstanbul!.. Bir an daldı gozlerı. Camılerimızi, Boğaz'ı reklâm aiışlerimızın masmavi gökleriyle, pırıl pırıl güneşiyle gördü herhalde. Sonra pencereden dışarıya, bardaktan boşanırcasına yagan yagmura baktı. tçini çekerek dön dü bana: Umanm kı güzel »ehriniıden bıraz sıcak, bıraz mavilik, bıraz güneş getırmişsınizdir bize, dedi. Utandım mı, bılmem. «Size Îstanbul'dan güneşi sıcagı değil de. bu tipiyi, bu yağmuru, bu soğuğu ben eetırdım» diyerrtefijnı. Belki Jb htŞalındeKi o giinej.üf; kesme g*Wp düsflfmek istemedim. Zaten suç Istanbul'da değil kı.. Paris'ın güzel havasına düpedüz benim nazarım degdi. Gözlerim mavi değil ama, gönlümün gözleri mavi demek ki... Çahnmış güneş KAR tipılprını. vapurları çarpıştıran koyu sisi gende bırakıp da, îstanbul'dan Paris'e uçtuğumda Ocak sonuydu. Bindiğım uçak yalnızca başka bir ülkeye, yalnızca başka bir şehire bırakmakla kalmadı beni. Başka bir mevsıme de geçtik. Kışın ortalık yerinda yaza getirdi beni. Üç üç buçuk saatte en azından Uç buçuk aylık yol aldık. Elimde valizim, sırtımda kalın kışlık mantomla Orly'nin kapısın da şaşkın kalakaldım. Bir mavilik göklerde, bana inat!,. îlâç için bir tek bulut yok. Pıfflpınl da bir' tüneş,**%stüne iisMikk. Bizden « | ı r m a « £ i r da sıcak.. Sırtımdaki mantoyu sadece anlamsız değil, aynı zamanda komik de kılan bir hava ki, demeyin gitsin. Evet, bozuidum. Mavl gökler, parlak güneş bizim tekelimizdeymış gibi bozuldum. ne yalan söy lemeli. Hele bindigim taksinin şoförü sözü havadan sudan açıp da, bu kı? karın lerresinin bila Paris'e dü«.mediğini »öyleyince.. Hele Îstanbul'dan geldiğimi öğrenip de: Burada havalar böyleyse, orada kimbilir nasıldır? deyince.. Bir ateştir bastı bana, camı ardına dek açtım. îstanbul*un berbat havasını kıyamet âlâmeti buldu şoför. Incecik giysiler içinde yazı yaşıyan Paris'lilerin arasından geçtik. Y ARI N : Kraliçenin Ruhu Kum rengi krep J6rjett«n bir gece elblsesl. Kollar diTsekten aşağı dantel y% bencuk işlemelerle bezell. (Medel; GİVENCHY) Çg modası yenl mevslmde çok yaygın. Işt» 1974 yaa için grt beyaz çizgill bir pantolon takzm. (Model: DİOR) DİSİ BOND MALKOCOĞLU yazah veçizen.Ayhan BAŞOGLU Turfanda yaz YAZI bulmaya gelmiştlm Paris'e, dofru. Ama kapalı kapılarm ardında, salonlarda, yazdan bir köşe olacaktı bu. Renklerde, desenlerde, modellerde bulacat tım ben yazı. Oysa tümüyle yazı sergiliyordu Paris, içerde ve dışarda. Sadece kıyafetlerde yansıyan zorakî. turfanda bir yaz değildi bu. Güneşiyle. sıcağı ile, sokaklarda ince giysiler içinde sere serpe do laşan insanlan ile gerçek bir yazdı. Bizim kaybettifcimiz mavi gökleri. pırıl pırıl günpşi Paris bulmuştu zamansız. Zamansız tatll bir hava yayılrmştı her bir yana. Basma elbiseliler vardı sokaklarda, bluzla gezenler vardı. Ne saklamalı, kıskandım. oylesine kıskandım, öylesine dertlendim, oylesine çok söylendim ki, hem de sonunda bozdum Paris'ın o güzelim havasmı. Önce güneş kaçip kayboldu bu lutlann ardma. Sonra gögün ma visi karanlık. koyu bir griye dönüştü. Klâsik yagmur sesiyle U'.oıyuşlar başladı Parıs'te, yağmur sesivle uyanışlar. Bu kadarla da kalmadı Seller aktı sokaklardan. bardaktan bosanırcasma yağmurlar yagdı. îyiden iyiye avazladı hava. Ber NIM BIÇASı MODESryMİM ÜI ıCOUJKJDA uytpaıCuaj MAPDE VUOJOJMU gndLcg TİFFANY JONES LEBl'MtSAZ 04 GAN VTECPI Ç GARTH CBTE9J &ÛSAU,»İUB.T LACIMIM TÜRK DİABET ve DİET VAKFI $eker Hastalığı (Diabet) Hastanesi için Bağış Kamnanyasına Katılınız. SANryoB a a z ı PBOTELECıN TÜRK ECİTİM VAKFI Çelenk Bağışlarınız İçin Emrinizdedir İSTANBUI rel: 43 U «l O 80 10 AN K ARA rel: U A W U » U tZMtH fel: 41791 TESEKKÜR Rahmetli annemin cenaze törenl münatebetlyl» k«brlstana gelmelt, çelenk göndermek hayır eemiyetlenne teberruda bulunmak, telefon ve telgrafla ta/lvetlennı blldlrmek turotlvl* rahmetilye taygı ve bana sevg) gösterml» olan muhterem zevat ve müesseselere minnet v« fükranUrımı a n ederlm. ALBERT BtNMLVHAR Telefon: 47 51 20 46 55 89 TÜRK DONANMA VAKRNA YAPILACAK HF.R TÜRLÜ BAĞIŞ ŞANL1 DONANMAMIZI GÜÇLENDİRECEKTİR.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle