24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 10 Nisan 1974 skeri ittifaklar, üye devletlerin güvenlik ve egemenlıklerine karşı beliren fiili veya muhtemel, müşterek bır tehdidi önlemek için mevdana gelir. Canlılar alanında olduğu gibi, ittifaklar da evrim kar.ununun. etkisi altındadır. Jttifakları doğuran genei şartların değişme«i, uye devletlerin arasındaki iliskilerin ve çıkarların birbirine ters düşmesi, müşterek rfış tehdidin azalması veya ortadan kalkması, ittifakları zamanla geçersiz ha!e getirir. Kuzey Atlantik İttifakını doğuran genel sartların başında, bugün. dunvayı bırbinnden ayıran ıki temel poiitık felsefe geimektedır. Bun lardan birincisı insan hak ve dzgürlüğüne davanan. milletlerin kendı yaşatna yollarım kendılerinin seçmesini doğal bulan. hürriyetçi demokratık düşuncedir. Ikincisı ise, insan hak ve özgürlüğune önem vermeyen sosyal ve ekoromık bir düzeni, kendi hudutlarınd'an da taşarak, dünyaya yaymak isteyen komünist totalitarızmidir. Stalin'in ölümünden sonra, komünist parti«i lider kademelerindeki değişikliklere rağmen, ldeoloji ve uygulama alanında Sovyet Rusya'da inanılır bir yumuşama meydana gelmemiştir. «Barış içinde beraber yaşama» tezine rağmen komunızm «Brejnev doktrini. ile bugün mılletlere, kendi nizamınl kabul ettirme yolunda ve hur milletlerin varlığına etkili bir tehdit olarak kalmaktadır. Hatta zorlamalara bıle tanık oltfuk. Bu temel politik tehdidin uygulama aracl olan Sovyet askeri gücü de durmaksızm artmaktadır. Nukleer stratejik silâhlardaki Birleşik Amerika üstünlüğü, 1970'lerde Sovyetler Bırliği ile denge haline gelmiştir. Karada ve denizde üslenen kıt'alararası füzeler, uzun menzilli uçaklarla taşman nükleer bombaların sayılarındaki eşitlik. SALT anlaşrnaJanna rağmen, özellikle nükleer olmayan rievletler için hilâ öldürücü bir tehdit olarak kalmaktadır. A Olaylar ve göriişler ENERJİK BlR KARAR Refik TULGA EMEKLÎ ORGENERAL Nato İttifakı Konvansiyonel olan, k*ra, denir ve hava kuvvetlerindeki. Rusya ve Varşova Paktı devletlerinin üstunluğü, NATO dfcvletlerince yeterli bir dengeye ulaştırılamamıştır. Sovyet rejimini ve çıkarlannı deniz aşırı bölgelere yayacak Sovyet Deniz Kuvvetlerinin modernizasyonu ise tamamlanmıştır. özellikle nükleer ve konvansiyonel denizaltı gemilerindekl üstünlük Sovyetler Birliğinln elinde bulunmaktadır. Bılimsel ara?tırma ve geliştirmelerle kudretı her gun aıtan bu askeri makina, tek bir adamın Gosbodın Brejnev'in karar ve emrine hazır bır durumda beklemektcdır. Totaliter bır devlette. tek bir adamın karar ve uygulamasıntn ne buyuk tehlikeler yarattığı, Ikinci Dunya Savaşında pek pahall olarak oğrenilmiştir. NATO için en büyük tehditlerden bırijinin de, bu tek acfamın kararı olduğunda şuphe yoktur. Sovyet Ru«\a'nın dünyaya yaymada ısrar ettiği politik felsefe ve onun bir uygulama ara cı olan muthiş askerî güç, NATO devletlerini ve bunlar arasında Türkiye'yi NATO'nun nükleer şemsıyesi altında kalmaya ve askeri gucünü, müttefiklerin a^keri guçlerıne katmaya zorlamaktadır. Aksi takdirde Türkıye, «Kabul edılmez riskler»e doğru yuvarlanmak tehlikesiyle karşılaşabilır. Son yıllarda Sovyet Rusya'da politik alanda geçici ve aldatıcı olmamasını dilediğimiz bazı gehsmeler meydana gelmiştir. Bu gelışmelere sebep, Uzakdoğu'da beliren ve nükleer bir dev let olmağa yonelmıs bulunan Komünjst Çln'in yarattığı dış tehlıke ile, Sov.\et Rusya'nın !ç ekonomik bunyesinde acısını çektiğı gida maddeleri ve öbur tüketim maddelerindekı noksanlığıdır. Buna hudutsuz derecede zengın yer altı kaynaklar.nl harekete geçirmek için duyulan yatınm sermayesi ihtiyacı ile, Avrupa ve Amerika teknolojisine karşı duyulan ihtiyaç da ekienebılir. Bu etmenler altında kalan Sovyet Rusya'nın dış politikasındaki yumuşamanın, kabuğunun sertleşmesini bekleyen bir istakozun derin ve karanlık sulardakl kayaların dibine saklanması gibi bir ihtiyat hareketl mi, yoksa gerçek ve içten bir yumuşama isteği mi olduğu, şüphelı bir soru olarak zihinleri karıştırmaktadır. Butün bu şüpheli hareketlere karşı tek ve açık olan bır gerçek vardır ki o da Sovjet Rus ya'nın ve Varşova Paktı devletlerinin devamlı olarak yukselen askeri guç grafığidır. NATO devletleri ve bu arada Türkiye, bazı Batı devletleri kamuoyunda duyuLan iyımserlığe kapılmamalıdır. NATO'nun kurulduğu ilk günlerden berı rvellikle Batı Avrupa'nın küçuk kuzey devletlerinde duyulan umursamazlık polıtikası. 1950'lerde Mareşal Montgomery'nın Paris NATO karargâhında verdiği unlü konferans larıncfaki acı şikâyetleri halâ geçerli kılmaktadır. NATO'nun bugün acısını duyduğu en tehlıkeli olay, üyeler arasında zamanla meydana gelen çıkar ve düsunce aykırılıklarıdır. Bu aykırıhklar, NATO'nun bağlamlığı ve bırbıri>le kaynaşmasını kotu bır şekılde etkilemektedir. gün geçtikçe kötüleşmesine ve yenl yenl komp. lıkasvonlar meydana getirmesine yol açmaktadır. Son günlerde Ege Demzı'ne sahip çıkrna hevesleri de buna katılmaktadır. Son NATO den'.z manevralarında çıkardıklan esef verici olay, şaşırtıcı oldi'ğu kadar da gülünçtür. Bu manevralar dolayısiyle, Ecevıt Hükümetinin aldıgı enerjık karar. bu Kabil olumsuz hareketlere verilecek en iyi bir cevaptır. Genel şartlann ve büyük askeri tehditlerin bu kadar belırgin olduğu bır donemde, Türk Yunan ilişkUerinin her gün bıraz daha kötüye gitmesi, tarıhm en büyük ve başarılı ittifakınm Guney Kanadını parçalanma tehlıkesıne açık bırakmaktadır. Ege Denızi, ikı müttefik devletin kıyılarının smırladığı, oradakı adaların bu kıyıların devamı olduğu, nıhayet, bu denizm açık denizlere vol veren Akdeniz'ın bir kolu bulunduğu unutulmamalıdır. Butün bu sartlar. lürkiye ile Yunanıstan'ı ayrıhğa değü, o bölgenin savunması için sıkı biri5birlığıne yöneltmelidlr. ı Top'tan Füze'ye.. opun icadı, insanlık terihinde görkemli bir dönüşüm yarattı. O güne dek olamıyan bırşey olmuş. koskoca kale duvarlarını yıkacak ve akıllan durduracak korkunç bir sîlâh ele geçmişti. Şatolara sığınmış feodallerin sonu demekn bu. Avrupa'daki insanlar o dönemde feoclal beylerin egemenliginde öbek öbek yaşıyorlardı. Her beyin, ya da senyörün, dskerleri, rahipleri. köylüleri \ardı. KöylUcükler. ıenyörtin topragına baglı kölelerdi. Bu zavallıcıklar çalısır. şa toyu besler. senyör de gdbegıni şişirip zevkten geyirirdi. Topun icadı bu zevkin köküne kibrit suyu serpti^ Çünkü her top güllesi, feodal düzenin kale duvarında bir delik açıyordu. Senyörlerden en çüçlüsü bu dehset verici s::âhı kullanarak öteki şatolann canma okudu. Güçlü feodaı. Eüçsüzleri buyrugunda toplayıp kırallaşınca kaleler arasında gidişseliş, alımsatım hızlandı. Tarihte bilinir ki nerede ve np zaman ficaret hızlanırsa. orada toplum di kaTOamaya bas'.ar. Bu ticaret ıslerini vapan ve adına burıuva denen birtakım açıkgözler bövlece palazlandılar çogaldılar. Keselerini altınla doldurdular. Kışinin parası çoğahnca sesi de ^ükselir. Burjuvanın da sesl vükseldi, toplum yaşammda bııyruk sahibi olmak isHyordu boynu bükük tüccar bıizuntusu. Çagımızda ulusal boyuüara ulaşan devletler işte bu gözü paraya dönük heriflerin öncülügünde kurulmuştur. Pransa, Almanya. îngiltere gibi toplumlar da böyle oluştu. Ulusal devlet demek, ulusal pazar demektir. îktisadî birlik ve bütünlük tamamlandı mı. koca ülke olur bir kooaman pazar; çevresıne sınır taşları döşenir. gıımrükler ve askerler yerleştirilir. Her kim kı o pazara yönelir, gümriikten geçmeli, baç vermelidir; gümrüksüz geçmek isteyenler silahla karşılanır. T Sonuç Türkiye; Ortadoğu, Balkanlar ve Dogu Akdeniz'in teşkil ettığı nazık bır bölgedeki hâkim strateük durumu dolansiyle, NATO ittifakınm önemli bır kilit taşıdır Batı Almanya NATO orta bölgesınin sa^oınması ıçın ne değer taşıyorsa. Türkıve de Güney kaıat için o değer dedır. r Müttefüclerıyle birlikte sa\ unmasını yaptığı özgurlukçu demokratik sıstem, devamlı olaraK karşı ıdeoloıık sıstemm tınsel taarruzlarına h e . def olmaktadır. Hegemonyasını dünyaya yaymak isteyen müthış bir askeri kudretin yayılma ve genişleme yolu üzenndedir. Bu bakımlardan NATO ittifakı Türkiye için bazı tehlikeli durumlar da yuklemiştır. Bunlardan birısi, kendısinin sebep olmadığı bir harbin riskine maruz kalması, öbürü, nükleer bır harbe alan olmasıdır. Fakat her ıkı rısk kıyaslanaeak olursa, Türkiye NATO ittifakına girmekle politik ve askeri bakımdan yalnızlıktan, yani «Tecrit» edilmekten kurtulmuştur. îttifakın sağladığı kollektif savunma gücünden ve özellikle müttefK nükleer bır gücün sağladığı «Caydıncılık» tan faydalanmıştır. Bır dehset dengesinın odağında (mıhrakındai bulunan Türkiye için yapılacak tek iş, öncelıkle egemen, özgıır yaşama azim ve kararının gerektirdıği yolda yürUmek ve karşısında bulunan tehditler, inandırıcı delillerle azalıncaya veya ortadan bütünayle kalkıncaya kadar NATO ittifakına bağlı kalmaktır. Yerinde Karar Ortakpazar Amerika ve özellikle Fransa ile Amerika arasındp.ld ekonomik çıkar ve polıtık konsept (kavram) çekışmesi ittifakı ters yöaue etkilemektedir. Bu ciddi sorunun çözürn yolu, îngilteıe ve Almanya'nın takınacaklan harsket hattına bağlıdır. Kararda ve uygulamada daima ?erçekçi olan îngütere ve Alnıanya; askeri guçlerıni, Birlesik Amerika'nm yükünu hafifletecek şekilde arttırdıkları takdirde, Fransa'nın Rhm ordusunun yokluğunu sayı ve nitelik bakımından fazlasiyle karşılayabılirler. Müttefiklerarası ilışk'ier baxımınclan NATO ittifakı ve Türkiye için önemli olan başka bir konu, Türk ve Yunan ilişkilerindeki gergınliktır. Ingilızlerin Kıbrıs'te egemen oldukları günlerden beri başlayan Enosıs ıstegi ou ilışkilenn ÜSTÜNDAĞ'A DİLEKÇE OKTAY AKBAt Evet Hayır IDT'de GÖREV VE CEZA ÇELİŞKİSl ir İDTde (Iktisadl Devlet Teşekküülü1» yolsuzluk veya zarsr tesbit edilmesi bazen önemli gazete haberleri arasına girer ve soıuşturmanın başlaması ile beraber açıklanan şaşırtıcı ayrıntılar, bir süre herkesin ilgisini çekmeye devam eder. Oysa, böyle olaylardan kimsenin sorumlu tutulduğu veya mahkum edildiği görülmedigi için, daıma kurtulacağını bildiğimiz Kaçak» serüveni gibi sonucu merak edilmeye değmez as lında. Yolsuzlugun ayrıntılarını izleyen vatandaşlar, sonunda dai ma genel müdürün görevinden alınarak birkaç memur» disiplin cezası verildiği haberini okumuj ve bu kurumlardaki üzücü olaylar. kötü bir kader gibi değişmerui^lir. , rrrt B S eksen dört gencin Imzasmı taşıyan bir dılekçe... Arıfıye llköğretmen Okulu son sınıf öğrencüeri: Necat Okutan, özkul Aslanal, Cemal Büke, Adnan Ozar, Mualla Çetın, Necdet Şahin, Sinan Çelik, Ali Gül, Cemile Toy, Cemil Akut, Ali Güneri, Hamiyet lyem, Ömer Köse, Necati Koç, Ahmet Bayram vb... «Arifiye llköğretmen Okulu son sınıf öğrencüeri adına bu mektubu yazıyoruz» diye başlamışlar. «Dertlerimiz dizi dizidir. Bunlardan birl de yüksek öğrenım sorunun üniversitelere glriş hakkı yönüdür. 197071 oğrenim yıhnda oğretmen okullarının statüsünde değişiklik olmuş, ortaokuldan sonra ogrenim dört yıla çıkarılmış, hem oğretmen okulu mufredatı hem de lıse mufredatı bır arada yürutülmüş, buna karşılık bu oğrenimden geçen öğrencilerin «oğretmen» olma hakkının "Tar)f«ftr> rrs«"ın*zîîr7ö olma tfrrFnmtmnrr "Sa oraTagn^yreTtrm'ş"* tir. Bu hak lise derslerinin yanında eksiksiz olarak meslek derslerlni de gÖTmemn karşılığı i d i . ^ i z bu koşulîâr "altında FOn sınıfa kadar gelmeyı basardık. Fakat üniversite sınavları İçin başvurma süresinin gelip geçtiği şu günlerde durumumuz hakkında hiç bir resmi açıklama yapılmamıştır. Hakkı mız olan bir leyi alamamanm verdiği tedirginlik içimize yerleşmiştir.» Genç oğretmen adayları Eğitim Bakanı Üstündağ'a sunulmak uzere bir dilekçe hazırlamışlar, butün sınıf imzalamış. Sayın Üstündağ'a çıkıp kendi elleriyle vermeyi düşünmüşler bu dılekçeyi. Ama okul idaresinden izin almak gerek, PTT İle gdnderseler kesin sonuç almak güç, onlar da bana yollamıslar dilekçelerini... Bu günlerde yurdun orasından burasından bir sürü yakınma mektubu, dilekçe, bazı bakanlara, hatta başbakana gönderilmiş mektupların kopyeleri üst üste gelmeye başladı. Hangi biriyle ilgineceğimi şaşırdım. Elimd'en ne gelebilir? Hatta «Beni şu göreve tayin ettir» diyenler de çıkıyor.Arifiye îlköğretmen Okulu son sınıf öğrencilerinin dileğini 3erinde ve haklı bulduğum için Bakan Üstündağ'a sunulmak uzere imzaladllrUrı dilekçelerini olduğu gibi sunuyorum. Okurlarıma, en başta da Sayın MUli Eğitim Bakanına, bu Bakanlığın ilgili yetkilüerine... «Sakarya Arifiye llköğretmen Okulu son sınıf öğrencileriyiz. Kısa bir zaman sonra üç ay toplumumuzun eğitim ro rumluluğunu yüklenecek gençler olarak, yurt kalkınmasında gereken durumumuzu almak ve gelişme uğraşına katılmak Istiyoruz. 197071 öğretim yıhnda oğretmen Okullarının statusu degişmiş, ortaokuldan sonra öğrenim dört yıla çıkarılmış, buna karşıhk oğretmen okulu mezunlanna lise mezunu olma hakkı tanınacagı löylenmistir. Fakat üniversite sınavlarının giris dilekçelerinin verilme süresinin gelip çattığı şu sıralarda bu hakkın verilip verilmedıği bize okul ıdaresine resmi bir yazıyla bildirilmemiçtir. Durumun tarafınızdan kesin olarak açıkhğa kavuşturulmasmı arzederız. Saygılarımızla.» Arifiyeli gençlerin bu haklı isteklerine Eğitim Bakanlığı olumlu bir yanot verecektir sanırım. Madem ki bu okullar lise duzej'ine çıkarılmış, öyleyse mezunlanna üniversite smavlarına giriş olanağının tanınması doğaldır. Sen üniversite oğrenimi yapabilirsin, sen yapamazsm diye bir ayırım hem haksız bir önleme, hem yanlış bir tutumdur. Ünıversıteye girme hakkı. bir takım koşullan aşmakla elde edilmelıdir. llköğretmen Okulları mezunlanna lise mezunu hakı tanınmışsa, üniversite öğrenimi yapabilme yolu da açılmış demektır. Hayır sen ille eğitim enstitüsüne gireceksin, fakültelerde okuyamazsın demek, doğru olmasa gerektir. Sayın Üstündağ yukarda okuduğu ö*ilekçeyt kendisine verilmiş saysın. O diîekçedeki adlara adımı da ekliyorum. Eğitimde eşitlık, öğrenimds eşitlik ilkesi adına o gençlerin yanında yer alıyorum. O Özkul'lar, Hikmet'ler, Hasan'lar, Nesrin'ler, Sevim'ler, Muzaffer'ler, Orhan'lar, Sedat'larla beraber... BÜYÜK YOLSUZLUKLARIN DEĞÎŞİK ADLAR İLE TEKRARLANMASINA RAĞMEN BÎR SORUMLU BULUNAMAMASI, YASALARDA EKSÎKLÎK OLDUĞUNU AÇIKÇA OÖSTERDtöt HALDE, YALNIZ GENEL MÜDÜRLERÎN DEĞÎŞTİRtLMESî YOLU, BU KURUMLARI DÜZELTMEYE YETMEZ... etkileyen b i r fark yoktur. Bu ne denle, yolsuzlugun kaynagı değil yalnız b i r türü olan politikayı, tek etken gibi tanımlamak hatalı olmaktadır. SONUÇ Iktisadi Devlet Teşekkullerin» verilen kamu hizmetlertnin usulüne uygun şekilde yapılmasını saglayabilmek için genel kurula başvurulması yani, bu konuda suç işleyenlerin memur gibi ceza landınlması yoluna gidilmesi zorunludur. Gerçi bu kurumlann, bazı konularda bir özel girişim gibi bağımsız çalışması gerektiği inkâr edilemez. fakat, özgürlüğü yeterli ölçüye ulaştırabilmek için kurumların bütünüyle sorumsuzluğa itılmesi gereği de yoktur. Kaldı ki, kamu hizmeti verildiği zaman özel sektörun dahı yasalara aykırı işlem yapamıyacağı bilinmektedır. Bu durumun düzenlenebilmesi ıçın, her kuruma ait kuruluş ya sasının dıkkatli bır şekilde ince lenerek, kamu hizmeti niteliğinde olan görevleri ayırıp ceza ilke sı içine almak. öbür işlemleri ise serbest bırakmak bir çare olarak düşünülebilir. Personelin usulsüz işlem yapmaktan kaçınır ken, bazı zararlan daha fazla bü yutmesini önlemek amacıyle, zararı azaltan usulsüzlUklere izın verılmesi de akla gelebilir. Fakat, kurumu zarar ettirmemek şartıyle her usulsüzlüğe göz yuman bugünkü durum, kuşkusuz çok sakmcahdır. Yılmaz CORUM TtCARET BAKANLIĞI BAŞMÜFETTİŞÎ Iktisadi Devlet Teşekküllerinin yıllardır süregelen düzensizliği bu kez Hükümet Programına kadar girmiş bulunduğundan, yolsuzluk olaylarmın tekrarına olanak sağlayan nedenler üzerine eğilmek her halde yararlı olacak tır. Kuruluş amacı ve ceza Bu kurumları düzenleyen 440 sayıh kanunun 2. maddesinde yazıh amacı, ulusal ekonomiye yararh olmak ve kârlılık anlayışı ile çalısmak şeklinde özetleyebiliriz. Fakat, bireysel çıkara yönelmiş kâr isteği ile toplumssl ya rarı önemli olan kamu hizmeti kimi zaman ters düşrüğü için, ça. tısma halinde hangisinin feda edilmesi gerektiğini önceden saptamak gerekir. Bilim ve mantık kurallarına göre devletin asıl gorevinin kamu hizmeti olduğunu düşünürsek, kârh çalışmak ilkesini ikinci plana itip, kamu hizme tinin niteliğine önem vermek gerektiği açıkça görünmektedlr. Gerçekten de, devleti özel kişiden ayıran en belirgin fark, hizmeti kârın önüne geçiren anlayıs ta bulunur. îktisadl Devlet Teşekkülleri ge nellikle bir kamu hizmetini görmek amaeıjle kurulduğu halde, yasalardaki ceza maddeleri bu amscı unutarak kâr aramaya yönelmiş ve personelin, yalnız kurumun zararına aebep olacak işlemleri için Devlet memuru gibi cezalandırılmasını kabul etmiştir. Bu durumda personelin, kuruma verilen kamu hizmetini görürken usulsüzlük yapması, söz gelisi T.C. Ziraat Bankasının tarım kre dilerini köylü yerine tüccara ver mesi suç sayılmazken, kasadan alacağı 5 lira için ağır ceza verilmektedir. Zira, değişik olaylar sonunda olusan içtihat kararları da, personelin halkla ilişkilerinde memur sayılmadığı; kurumla olan ilişkilerde ise yalnız zarar halinde memur gibi cezalana cağı sonucuna varmıs bulunmak "ladır. ÖöriilÖyor ki, uygulaması kuruma verilen kamu hizmetinin akıbeti her halde ceza dıjında kalmaktadır. Devletin kendi para sı üzerine titizlikle eğilirken, va tandaja nasıl hizmet görüldüğüne hiç bakmayarak, asıl amacına aykırı bir sonuca ulaştığuu söylemek hatalı olmayacaktır. Bu durumu yaratan ceza maddelerinin açıklaması uzun ve sıkıcı olacagı için ayrıntıya girmeden 440 sayüı kanunun 28 ve 33. maddeleri ile her kurumun özel kanunundaki ceza maddelerinin incelenmesı gerektiğini belirtmekle yetinecegiz. Fakat, önemli zarar olaylarında bu ceza maddelerinden de etkili bir sonuç alınamadığını özellikle açıklamak isteriz. Zira, mahkemeye intikal eden soruşturmalar sonun da alınan kararlar. usulsüz bir işlem sonucunda kurumun zarar etrnesinin de, personeli suçlamaya yetmediğini göstermiş bulunmaktadır. Yargı organlarının vardığı sonuca göre, personelin usulsüz işlemi yaparken, bu islemin sonunda kurumun zarar edecefini bilerek jTiptığı isbatlamak gerekmektedir. ömeğtn, usuLsüz veya aşırı kredi veren bır banka müdürü müşterinin kaçacağını düşünmediğini ve kaçmasaydı borcunu ödeyebilecegini savunarak cezadan kurtulabilir. Sanıklann usulsüz işlemi yaptı ğı sıradaki niyetini kanıtlamak çok zor oldugu için de, böyle olaylardan kimsenin huküm giy diğı görUmemiştir. gulamada verdiği sonuçrîse; 5 lıra rüşvet alan mahalle bekçisi hapıse atılırken, tarım kredısı vermek için köylüden toplanacak paranın (bankayı zarara sokmayacağı için) rüşvet dahi sayılmaması şeklinde olmuştur. Oysa bu durumun, haksızlıktan da öteye giderek Anayasanın 12. maddesine aykırı dUştügü söylenebilir. Zira, T. Ceza Kanunu 279. maddesi her kamu hizmeti göreni memur gibi cezalandınrken, bu durumdaki Iktisadi Devlet Teşekkülü personelıne zarara bağlı özel şart eklenmesi, yasaların esitlikle uygulanması ilke sine uygun düşmemektedir. Ne var ki çagımızda toptan sonra dünvanın çehresini değistırecek bır önemli silâh daha icat edildi: Atom bombası! Akıllan durduracak, yüzbinleri dakikada yok edecek, ihtiyar dünyanın buruşuk suratına yeni bir biçim verecek önemli bir silâh bu atom bombası... Bugün atom başlıklı bir düzenin menzili, ülkelerarasını a$mış. tat'alararasına ulaşmış... Yaşadığımız dönemde bu yeni top hangi senyörün eline geçerse. o senyör ulusal sınırlan aşan bir egemenlığe talip oluyor. Topun icadından sonra Avrupa'da nasıl kale duvarlan yıkılmış feodal pazarlar bırleşmişse, atomun icadından sonra ulusal smırlar erimeye başlamış, gümrükler kaldınlmıs, koca Avrupa bır kocaman pazara dönüşmeye başlamıstır. Bir yerde böylesine kocaman bir pazar oluşursa, orada bir de devlet oluşur. Mademki Fransa, Almanya, ttalya. gibi ülkelerin gümrükleri eridi: Avrupa devleti fikrl de gelişti, agır basmaya başladı. Zira gümrük ve smır olmayan dünyada devletin ne anlamı var? Ancak... Avrupa'da böylesine birşeyler oluşurken bir terslik çıktı ortaya... Amerika, bu oluşumun dışında kaldı. ÇünkU koskoca bir Atlantik Okyanusu vardı arada... Hem coğrafyadan, hem tarihten gelen birtakım nedenlerle, denizaşın Amerikayla. Avnıpa arasındaki boşluk doldurulamadı. Durum bir tuhaftı. FUzelerle atom bombalan Amerika'nın elindeydi. Eski deyimle er güçlü senyör. Amerika'nın bizıat kendialydi. Bu senyör, hem öteklleri korusun, savunmalannı Ustlenain, masrafiarını çeksin; hem de pazann dışında kalsuı, partasını toplamasın... Olur mu öyle şey? Avrupa kendi kendisinin efendisi olacaksa atomunu füzesini bizzat yapacak... Ya da Amerika'nın buyruğune girecek. İşte şimdi Bstı'da bu ikilemin tartışması yapılıyor; her kafadan bir ses çıkıyor; herkes kendi tarafına çekiyor tartışmayı.. Gerçekte bu tartışmanın bunca alevlenmesine bir sebep de tarihter gelen senyörlük mirasını ve tabiatını benimsemiş General De Gaulle denen kişinin kendisidir. Ha«ret, öieki dOnyaya göçtü ama yaman bir yadigâr bıraku Avrupa'ya... Vç Avrupa bu işleri böyleee tartışa dursun, bizler da., Bizansın surlannı Fatih'in toplarıyla delikdeşik etmiş kişiler olarak füze devrinin oluşumunu bigane gözlerle «eyredlyoruz. TÜRK EĞİTİM VAKFI Çelenk Bağışlarınız İçin Emrinizdedir İSTANBÜI. Tel: 45 «5 (8 IB 80 10 ANKAR& r e l : 13 29 38 18 16 W 3 Tel: 41751 Politikadan uzaklaşma Bu kurumlardaki yolsuzlukların nasıl önlenebileceği konusunda yapılan incelemelerin çogunda, teşekkülü politikanın etkisi dışına çıkarmak gerektiği sonucuna varılmıştır. Oysa politik baskılar yolsuzlugun tek nedeni olmadlğından, ortadan kaldlrılsa bile bu kez personelin kendisi ya da akrabaları için yapacağı usulsüzlUkler kuşkusuz devam edecektir. Zira, yolsuzlugun gerçek nedeni bu kururalarda çalışan personelin usulsüz işlemleri rahatca yapabilmesi ve sorumlu tu tulmasıdır. Orneğin, usulsüz krediyı aldıktan sonra ortadan kaybolan tacirin, banka müdürünun arkadaşı veya bir politikacının ahbabı olması arasında sonucu Suça teşvik gibi.. Yasalanmızın, liktisadî Devlet Teşekkülü personelini suçlamakta gösterdiği bu titizliğe karşm, kamu hizmetine büyük önem ver dıği ve çok sert davrandığı rnaddelen de vardır. örnegin, T. Ceza Kanunu 279. maddesi, kamu hizmeti gören herkesi Devlet Memuru gibi cezalandırmaktadır. Bu ters yöndeki ifcl anlayışın uy HANDAN AKOL 41e 5IUSTAFA AYDOĞ.ARŞ nışanlandıiar. 7.4.1974 Kafkas Kulüp (Cumhuriyet: 2869) ırıf11111111111111111 * MEVLİD. Paris uçgk kazasındaki şahtdeti ile derin biraeıyla garkeden spıvgfti varlığımız, TAM a TEMMUZ LOOO.OOO ı.ooo.. .. 19.000. .. SEVİM EMEKSlZ'in Aziz ruhuna ithaf edilmek uzere velatının 4Û.c"i gunüne rastlayan 11. Nisan 1974 Perşembe günü ikindi namazını müteakip ESKİŞEHİR Çarşı Camiinde H. Halim Bilgi, H. Fevzi Mısır, H. Mehmet Soysal, H. Eşref Akhisarlı, H . Yusuf Gebzeli, H. Âmir Ateş, H. Mustafa Ilgazlı. Duâhan Adem Erimin ıştiraki ile okurjacak mevüdi şerifine butün akraba, dost ve din kardeşlerımüi davet ederiz. • / IOOO .. saa. .. 200.000. .. I5OO .. IOO.. ~ I5O.COC. .. ayrıca DEVLET TAHVİLİ olarak IO6 adet I.OOO.. lira I . CEKİÜŞİN SON PAPA YATIRMA TARİHİ 1141874 ıa 4 adet IOO.ODO. yekün 400.000. lira 5 .. 25.OOO, .. I25.OOD .. LIRA ,. EMEKSİZ AİLESİ TÜRKİYE EMLAK KREDİ BANKASI (Basın 13Z20) 28S2 evinizin bankası herkesin bankası Orhon 34/2857
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle