16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
f CUMHURÎYET 20 Şubat 1974 üvenoyu alan yeni Hükümet, «yalnız iki partinin değil, bütün milletimizin hükümeti olma bilinciyle» görev yapacağmı açıklıyor prograrmnm başında: «Hiç bir ayırım gözetmeksizin tüm milletimize hizmet ctmeyi, yararlı olmayı ödev bileceğiz.» Hükümet programında çeşitli hizmet alanlarımn aynntılarma girmezsek birkaç, küit taşı göze çarpmakta. G ya da bu sözlerle birlikte söylenince, «anlarsınız ya...» demeğe vanlsın isteniyorl Türk toplumu nerede, muhalefet partilerimiz nerede? Merak da ediyor insan: Muhalefetin saym sözcüsü, yeni hükümetin «Doğu bölgesi kalkmmasma özel bir itina» göstermediğinden yakınıvor. Peki, eski iktidarlann, Doğu bölgesi kalkınmasına gösterdikleri «özel itina» neydi şu beşon yıl boyunca? «Köy ve köylü meselelerine» de egilmiyormuş yeni hükümet. Peki, ne yapmıştj eski iktidarlar bu konuda kentlere akııı eden işsiz köylüler için Almanya kapılarının kapanmamasma dua etmekten başka? «Pahalılık, fukaralık işsizlik, enflâsyon gibi fevkalâde önemli konulara» yeni hükümet hiçbir çöztim getirmiyormuş. Peki, bu sorunlar yeni hükümetle mi ortaya çıktı ilk kez? Bunların yıllardır dalbudak salmalarına göz yuman ya da önleme yollannı bulup uy. gulamayı beceremeyen eski iktidarlar, nasıl bir çözüm öngörmüşlerdi bu «fevkalâde önemli» konularda? Kilit Taşları Batılı demokrasi anlamında, «çoğulcu» bir yaklaşımla, düşünce ayrılıklarının «değeri. üzerinde duruyor program; hem de, şimdiye dek hükümet progrsmlarmda alışılmamış uygar bir tutumla. Şöy le deniliyor: «İyi işleyen bir demokraside düşünce ayrılıkları, toplumu kargaşalığa, iç düşmanlığa, bunplımlara sürüklemez; tam tersine, toplum yaşa mını zenginleşürir, toplumun yapısma canhlık kazandınr, her alanda gelişmeyi ve ilerlemeyi hız. landırır. Devleti zayıflatmaz, güçlendirir. Milleti bölmez, bütünleştirir.» Gerekli olsa da, yeterli mi bu? Program. gerekli öteki ögeyi de belirtiyor: «Hükümeti oluşturan ikı parti, demokrasinin ve toplumun güçlenmesine yalnız özgürlükleri genişletmenin yetmeyeceğini bılmektedirler. Bütün topluma yaygın bir sosyal adalet düzeninin de, siyasal haklar ve özgürlükler kadar, düşünce ve inanç kadar gerekli olduğu kanı sındayız. Özgürlük içinde yaygın sosyal adaletin ise hızh ve dengeli ekonomik kalkınmadan ayrı düşünülemiyeceğini biliyoruz. Bu amaca Anayasa mızın çızdiği yoldan ulaşabileceğimize inanıyoruz.» Yeni Hükümet, ilk iş olarak, «geçmişin kırgırı lık ve acılarını giderecek, karşılıklı bağışlama ve hoşgörüye dayanan bir kardeşlik ortamının kurulmasını. ele alacak. Bu yüzden, «toplumumuzdaki iç barışı kurmak üzere düşünce ve inanç suçlarını da kapsayan. bir genel affın gerçekleşmesini zorunlu görüyor. «Biraz Tezhip, Biraz Oya...» Seha L. MERAY lefet. «hayır getiremezsin, o kadar özgürlük iste Tütün yolu Türkiye'sinin garip çizgileri var. Ecevit Hükümeti bu yıl Ege tütün piyas büyük başarı kazandı. Geçen sene tütün alımında ortalama fiyat 12 lirarken bu yıl 21 lirayı aştı. Kiloda 10 liraya yakın bu artış nedeniyle tütün üreticisinin eline 800 milyon üra daha fazla para geçti. Şimdi Ege'de üretici bu sebeple arkadaşım kutlayıp: Yak bir sigara! diye Kent uzatıyormuş. Istanbul'da polis Göztepe'de zengin bir köşkte 15 milyonluk kaçak sigaraya elkoydu. Bu işin başındaki Mall Polis Müdürüne telefonla tehditler yağıyormuş. Bir ülke düşünün ki toplam köy sayısımn yüzde 15'İ tütün eker: bir aile beş kisiyse 2 milyon nüfusu tütüne bağhdır; tütünün toplam ihracat içinde payı yüzde 20'dir; yeryüzü tütün üretimi tablosunda 6'ncı ve dünya ihracat tablosunda Amerika'dan sonra ikincidir. Işte bu Ülke dünyanın en güzel tütünürıü yetiştirirken yüksek devlet memurunrfan sokaktaki adama dek tiryakileri kaçak Amerikan sigarası içer; ve Amerikan sigarası furyası, her paketinde Hazine'ye 4 üra kaybettirir. Buna rağmen ülkemizde Hazine'ye tütünden sağlanar» gelir 2 milyar liranın üstündedir. Ortalama 70 bin ton tutün ihraç edilir. Her yıl sigara tüketimi yüzde 4 artmaktadır. Geçen yıl 47 bin tona ulaşmıştır tüketim. Bunun ü«tüne 5 bin ton. tahmin edilen kaçak Amerikan sigarası tüketimini de koyarsanız iç pazarın değeri ortaya çıkar. Ve ortaya bir de soru çıkar: Nasıl oluyor da dünyanın en güzel tütününü yetijtiren ülkede sigara kaçakçılığı böylesine işliyor? Sorunun cevabı barittir. Avusturya'da toplam sigara üretiminin yüzde 76'sı filtrelidir; bu oran Belçika'da yüzde 62, Kanada'da yüzde 86, Isviçre'de yüzde 93, Batı Almanya'da yüzde 84, Fransa'da yüzde 40, Yunanistan'da yüzde 61, îtalya'da yüzde 61. Amerika'da yüzde 80'dir. Türkiye'de ise yüzde 14'tür. Halk Devlet Tekelinin yaptığı filtrell sigaralan kendi yurdunda karaborsadan satın almak zorunda kalmaktarfır. Bir ülkenin vatandaşı süzgeçli sigara aradığında Amerikan sigarasını kendi sigarasından daha kolay bulursa, o ülkede kaçakçılık elbette gelişir. Aynca blr de filtreli sigaranın niteligi sorur»u var. Türkiye'de yapılan süzgeçli sigaralar kalitesizdir. Oysa filtre tütünden daha ucuzdur. Dünya sigara kumpanyaları bunun için filtreye rağbet etmişlerdir. Bugün Amerika'da 5, Batı Almanya'da 3, Ingiltere'de 3 firma bu ülkelerdeki satışların yüzde 90'ını ellerinde tutmaktadırlar. Dünya tütün piyasasma tekeller egemendir. Bu tekeller Türkiye'nin iç pazarınl ele geçirmek amacındadırlar. Türkiye'de Tekel'jn baltalanması, geçmişteki siyasl iktidarlann yabancı tekellerin amaçlanna uyumlu politikasından ileri gelmektedir. Ülkemizde Tekel'Jn 7 iigara fabrikası vardır. Bunların 5'i Osmanh yönetlmlnden kalmadır. Cumhuriyet döneminde 1939'da Malatya'da bir fabrika açılmış, bir de Maltepe'de fabrika kurulmuştur. Araç ve gereç bakımmdan yeterli olmayan bu fabrikalarda halkın beğeneceii nitelikte sigara yapmak olanaŞı kısıtlıaır. 200 300 milyona bir modern fabrika açılabilir; açıldığı zaman yabancilara yönelen milyor>larca lira Hazine'ye yönelebilir. N« var ki sigara piya'=asını özel tesebbüse, daha açıkçası yabancılarla ortaklaşa İş yapacak yerli »ermaye sınıfına açmak için bugüne dek ülke aleyhine bir yöntem kasıtla U3gulanmıştır. Tütün zenginlifi ortasında sişjara sefaleti bundan doğmuştur. Dışanya tütün İhraç eden ülkeye dışardan kaçak sigara bundan gelmistir. Halka dönük bir devletçilik kısa sürede bu garabete son verebilir. Çünkü sorun apaçıktır, çözümlenmesi de zor değildir. Sigara imali, ne uçak motoru kadar teknoloji ister, ne de otomobil motoru kadar sermaye... Güzel tütün, yeni makine, biraz dikkat, biraz istek... 1880'den beri sigara iiretilen bir ülkede her halde bunlar bir sorun olmasa gerek. Buljajjlğjp» yılda 40 bin ton tütün değil sigara lh'iftç edtyorîorada devlet yapmıyor mu slgarayı? 1974 meyiz» diye direniyor... Yalnız Türkiye'de değıl, belki dünyada ilk kez muhalefette böylesine bir terslik görülmektedir.» Bekleneceği gibi, Hükümetiçi partiler, olum lu oy verdiler programa, güvenlerini açıkladılar Hükümete. Bu güvenin nedenlerini şöyle özetle di CHP sözcüsü Saym Necdet Uğur: «Ekonomik kalkmmayı bir avuç azınlığm eliyle ve geniş halk kitlelerinin sırtından yapmak yerine, bu kitlelerin eliyle yapacağı ve nimetlerden de bu kitleleri y a rarlandıracağı için olumlu oy vereceğiz. Milli gü venlik ve dış polıtikada bağımsız ve kişilikli bir politika izleyeceği için olumlu oy vereceğiz... Bu hükümete, kimsenin birbirine kuşku ile bakmayacağı bir huzur dönenni açacağı, gençlerimize ve çocuklarımıza sevgi ve güven dolu bir ortam yaratacağı ıçin olumlu oy vereceğiz... Kimsenin kimseyi ecmediği bir dönemi başlatmak kararında olduğu için olumlu oy vereceğiz.» yana olduklarını bildirselerdi ya! Herkesin birbirine kuşku ile bakacağı bir ortam özlediklerini, gençlerimize ve çocuklarımıza sevgi dolu bir ortam bırakmayı umursamadıklarını haykırsalardı ya! «Altta kalanın canı çıksm» başıboşluğu içinde. güçlünün güçsüzü dilediğince ezdiği, devletin bile büyük çıkarları tekeline almışlardan yana ol duğu bir kapkaç düzeninde yakınılaeak ne var diye sorabilselerdi ya! Hem, seçimlerden bunca gün sonra da değil; çok daha önce: seçim alanlarında. Kolay mı böyle davranmak? Kolay olan, konuyu bulandırmak, ekseninden kaydırmağa çalışrnak, «intiba» lara dayanarak, söylediğinden daha çogunu anlatma ustalığını denemek: hem de söylediklerine inanır görünerek; üstelik, başkalarımn da inanmasını bekleyerek. 1965ten bu yana uzun, çok uzun süre tek başına, 12 Marftan sonra da ortaklariyle iktidarda olan bir parti başkanı, muhalefet sözcüsü olarak kalkıyor; bütün bu uzun dönemin sorumlusu da olduğunu unutur göriinüp, söylediklerinin bumerang gibi dönüp kimi vuracağma aldırmayarak, böyle konuşabiliyor işte! O uzun dönemde kendisine düşen muhalefet görevini Anayasal çerçeve içinde yapmağa çaöa göstermiş, yasa dışı zorbalıklara kim bas vurursa vursun hep karşı gelmiş bir partinin kurduğu koalisyon hükümetini, daha ilk adımını atmadan, nelerle suçluyor: «Komünizm ve diğer yıkıcı ceryanlar karşısında devleti ve rejimi savunma ihtiyacını» duymuyormuş yeni hüktimet! «Anarşi, tedhiş yollanyla komünizmi yerleştirmeğe kalkanları teşviki fikir suçtt sayıp, af etmeğe» kalkıyormuş! «îç ve dış ticarette devletleştirme hazırltkları içinde olduğu intibaını» veriyormus! «Vatandaşın istediği işi tutma ve mülkiyet haklanna saygılı olmayacafı intibaını* veriyormuş yeni hükümet! «Marksist, Leninist, Maoist» gibi sözlerden sonra «... Arşın Burada!» Voltaire, Zadig'de, bir Hintli ozana şunlan söyletir: «Bir faninin göklere yükselmesi güzeldir; güzeldir oradan düşmek bile!» Böyle «göklerden» düşmelerin güzel olup olmadığı bir yana, yükseklerden gerçekten düşmüş olduklannı hâlâ anlamaz görünenlerin konuşmalarını duvunca, Seneka'nın sözîeri doğrulanıyor: «Üstüne çıktıklan yerle birlikte ölçüldükleri için, büyük görtinür kimileri.» Asıl boyutları. çaplan, o yüksek yerlerden indikleri zaman anlaşılıyor. Kimi muhalefet sözcüleri de. Aesopus'un öyküsünü anımsatıyon Araba tekerleğinin dingiline konmuş sinekçik, bakıp bakıp, «amma da toza boğuyorum ortalığı!» diye övünürmüş. Kuruluş nedenleri, amaçlan. topluma ilişkin görüşleri belirli dar çevrelerin çıkarları sınırını aşmayan, büyük çoğunluğa yararlı olmaktan uzak kimi partilerin özellikie muhalefete düşünce halktan, işçiden, köylüden, yoksuldan, i v sizden, geri kalmış bölgelerimizden söz etmeleri. onlardan yana görünme çabaları, şu anlamlı öykücüğü getiriyor akla: «Ne iş yaparsın, elinden ne gelir?» diye sormuşlar deveye. Kıntarak, «Biraz tezhip, biraz oya...» demiş. Soruyu soranlar tutamamışlar kendilerini: «Doğrusu, eline ayagına çok da yaraşır!» demişler. îlerici bir muhalefetmiş gibi davranan «yeni lktidar» ile, tutucu bir iktidarmış gibi davranan «yeni muhalefet», bnkalım gerçekten neler katacaklar ulusumuzun mutluluguna, yurdumuzun gelişmesine, kalkınmasına. Halep nerede olursa olsun. arşın burada. Görecegiz. Güvenmeyenler Bütün bunlara karşıt görüştevmişeesine, Hökümetdışı partilerin sözcülerince uzun uzun eleştirildi Hükümet programı; bir takım «intibalaıa dayanılaıak., programda olrnayan anlamlar, kuşkular. yakıştırmalar da öne sürüldü. Bekleneceği gibi. Hükümetdışı partilerin sözcüleri olumlu oy kullanmayacaklanm, güvenoyu vermeyeceklerini söylediler. Açıkladıkları görüşlere, benimsedikleri anlayışa bakınca, şöyle denilmez mi muhalefet sözcülerine: «Ekonomik kalkınmayı bir avuç azınlığm eliyle» gerçekleştirme yanlısı olduklarını açıkça söyleselerdi ya! Bunu «geniş halk kitlelerinin sırtından» gerçekleştirip, onlan «nimetlerden yararlandırmak istemediklerini» açıklasalardı ya! Milll güvenlik ve dış politika konularında •bağımlı» ve «kişiliksiz» bir tutum göstermeden Güvenenler Saym Başbakanın sözleriyle, «bu Hükümetin Programına işçiler sevindi, hattâ toplumdaki gelişmeyi ve bu gelişmenin kaçmılmazİığım iyi değerlendirebilen, herhalde muhalefet gruplarından çok daha iyi değerlendirebUen bir kısım iş çevreleri sevindi, köylü sevindi, memur sevindi, duvarların dışındakiler sevindi, ardındakiler sevindi.» Muhalefet partilerinin sözcülerini dinledikten sonra, bir garip çelişkiye de dikkati çekti saym Ecevit: «Çok garip şcyler oluyor Türkiye'de şimdi. Dünyanın her ülkesinde muhalefet, toplumda daha çok özgürlük isteyenlerin özlemini dile getirir. Şim di Türkiye'de ise bunun tam tersi oluyor. lktidar «daha çok özgürlük getireceğim» derken, muha ANKARA'YA AKIN VAR! OKTAY AKBAL Evet Hayır HEMŞİRENİN DE&ŞEN ROLÜ on yıllarda gittikçe artan bir ilgi ile anlam, önem ve sorunlarma eğildiğimiz hemşirelik mesleğinin toplumda hâlâ lâyık olduğu yeri alamamasınm nedeninin sağlık ve hastalıkta oynadığı rolün ne olduğunun iyice anlaşılmaması olduğu kanısmdayız. Bu nedenle bu yazımızda hemşirenin rolünün dünü, bugünü ve yannını açıklamaya çalışacağız. S ir akm başlamış Ankara'ya. Yurdun dört bir yamndan kopmuş insanlar başkente koşuyorlarmıs. Günden güne artan bir kalabalık. Hepsi Başbakan Ecevifi, CHP iktidarmın önde gelen kişilerini, Bakanlarını, milletvekillerini kutlamaya gelen kişiler. Hepsi «Karaoğlan»ı tutmuşlar, sözle, oyla, eylemle... Kimi açıktan açığa savaşmış. Karaoğlan'ın açtığı yolda, kimi gizli bir sevi beslemiş ona karşı. bir güven, bir umut... Ecevit'in her sözünü bir senet saymış. Karaoğlan işbaşına gelince her şey düzelir, ortalık güllük gülıstanlık olur diye... Hepsinin de binbir dileği, özlemi var!. «Madem ki bunca ça* ba harcadık, bunca didindik, bunca çile çektik Karaoğlan'ın yolunda, onun iktidar o!m»sında katkımız oldu, öyleyse o da bizim ufak tefek düeklerünizi yerine getirir! Hiç değilse gider görürüz içimiz açılır, bu arada kişisel özlemlerimizi de dile getiririz. Eh, bu kadarcık bir şeyi de çok görmez bize!.. Hani geçen"ytllar4» ' bizi inim inim inleten bilmem ne müdürü vardı ya, raporjar, düzen falanca vardı ya, o da görür gününü! Bir söyledik mi Ecevit ağabeyimize, ya da falanca Bakan amcamıza, tamamdır hesabı!...» CHP'li bir milletvekiliyle konuşuyordum geçen gün. «Bir akm var Ankara'ya, iş yapmaya olanak kalmıyor. Şu akını bir dur durtabilseniz, ordan burdan gelen heyetlerin bir önü alınabilse», dedi. Ben 1950'yi haurlattım, DP iktidan liderleri de, Menderes de o günlerde böyle vüzlerce binlerce dilek, istek sahibini kabul etmek zorunda kalmıştı. Milletvekili «Şimdiki, o günleri de aştı bilemeyeceğiniz kadar güçlü bir akın bu« dedi. Gazeteler pek yazmıyor, radyo söylemiyor, TV göstermiyor, ama pek çok yurttaş en küçük bir işi için soluğu Başbakanın kapısmda alıyor. Herşeyi ondan bekliyor, en özel isteğinin hemen yerine getirileceğine güven duyarak... Bir noktaya kadar güzel bir şey bu. halkm işbaşına getirdiği bir lidere bel bağlaması, onu sayması, sevmesi, onu görmek, aramak, kutlamak istemesi... Ama bu isteği, küçük dünyasının sınırlarını aşabilmeli, tüm toplumu ilgilendirir bir dava olmalı. Yoksa bir memurun, bir öğretmenin, bir esnafın, bir işçinin, bir tüccarın, bir doktorun, bir mühendisin. ne bileyim herhangi bir kimsenin derdini, sorununu çözümlemek Türkiye Başbakanının işi değildir. Olamaz, olmamalıdır. Sık sık gelenler olur gazeteye, ya da bir mektup yazarlar. Falanca kasabada biri varmış şöyle şöyle yaparmış. Bilmem kimin hamrruna şunu şıuıu demiş. Küçük sorunların büyütülmesi, koskoca bir sorun haline getirilmesi... Ozun uzun anlatanlar da vardır dertlerini, dert sandıkları üzüntüleri... Bunun çok korkunç bir şey olduğuna inanarak, bunun yalnız kendi başlarından geçtiğini sanarak... Gazete yazarlan bu tür «dilek» çileri iyi tanırlar. Böylelerinin şimdi «Kendi Başbakanlan» olduğuna inandıklan bir iktidar liderini nasıl çevrelediklerini, düşünmek zor olmuyor benim için... Bu gibi kimseler arasında daha düne dek Ecevit'e, partisine karşı olanlar da çoktur ya!... Galiba kraldan çok kralcılardır bu günlerde yeni iktidarm kapısma gelenler. Biraz geçmişlerini kurca'arsanız. «Biz CHP için, ortanın solu için şunlan şunları yaptık, karşılığım görmeyecek miyiz?» diyenlerin gerçekte bütün bunlarm tam karşısında yer aldıklannı anlarsınız. Bir davaya, bir siyasal görüşe yürekten bağlı olanlar bundan yararlanmayı düşünmeyenlerdir. Tuttuklan. sa\aınduklan, uğrunda savaş verdikleri görüş. inanış işbaşına geldi diye hemen koşup özel çıkar dileğinde bulunmayanlardır. Kimi iyi bir iş yaptığına inanarak. kimi «haklı» oiauğunu sanarak, kimi heyecanla, kimi coşkuyla, kimi bilinçsizce, Kimi özel hesaplarla, kimi yanlış bir içtenlikle koşup geliyor Ankara'ya, yeni bir iktidarm liderinin yanına, bir şe\ler anlatmak, birşeyler dujTjrmak, sonunda da biışeyler eîde etmek özlemiyle, düşüyle... Oysa Ecevit iktidarını böyle bır insan akını, böyle bir istekçi, dilekçi kalabahğıyle nasıl zor duruma soktuklarını bir bilseler, bir düşünseler. belkı de bunu yapmazlardı. Bir partiyi tutarız, bir siyasal inancı destekleriz, bir iktidar kadrosuna başımızm üstünde yer verıriz, hatta içlerinde tanıdıklarımız, dostlarımız da bulunabilir. Ama bir ödül istemek, onlara karşı gösterdiğimiz yakmlıktan. dostıuktan. davalarma yaptıgımız yardımdan bir çıkar ummak. bu yanlıştır ters bir iştir, yakışıksız bir davramştır. O. sevdiğnniz. tuttuğumuz, desteklediğimiz iktidar kadrosunu, liderini güç duruma sokmak, nerdeyse başarısızlığa, yanlışlığa doğru itmektir Yeni bir iktidan, «Karaoğlan» diye sevip sayd:klan Başbakan Ecevit i. sorumluluklarıyle. dev göreviyle, binbir engelle, güçlükle savaşırken bir de sizler, bizler, o iktidan t u . tanlar, sevenler baltalamamalıyız, güçlük çıkarmamalıyız. Türkiyenin dört bir yamndan kopup gelen DU «sempatızan» akını durmalıdır artık. Tatsızlaşmadan, çirkinleşmeden... B TIPTA İLERİ ÎHTÎSASLAŞMA, HEMŞtRELİK EĞÎTÎMÎNİN GİDEREK ÜNİVERSİTER DÜZEYE ERtŞMESÎ v.b. DEĞİŞMELER HEMŞİRELİĞÎ ETKİLEMİŞ, ONA YENÎ ÖZELLÎKLER KAZANDIRMIŞTIR. Hemşirelik bakımı, karmasık bir sistem içinde ve çeşitli öbür sağlık disiplinleri ile yakın bir çalışmayı gerektirdiğinden, hemşirenin rolünün belirgin bir şekilde tanımlanması, hizmetin iyi gorülmesı yönünjtoajgpiHnÜ açıklarrraya çaıişacagımız ' ksvramı ise'Sosyal psikologların da benimsediği gibi, herkesin yaptığı faaliyetler anlamında değildir. Rol, kişinin işgal ettiği mevkiin icabı olarak, ondan beklenilen karmaşık bir davranış biçimidir. Şu halde «rol» ortak bir yapı gösterdiğinden, bir grubun başka gruba göre değişik bir tanımlaması bu rolü gereğince oynamasını güçleştirecektir. Çoğu kez, hemşirelik faaliyetlerinin neler olduğu hakkında hemşirelerin kendileri ile doktorlann düşüncelerinde büyük aynlıklar vardır. Ayrıca mesleklerinin özelliğinden ve yapıldığı durumlardan doğan faaliyetleri de, burada karmaşıklığı arttırıcı neden olarak saymak yerinde olacaktır. Hemşirenin sağlık sorunlannı karşılamaktaki rolü, çeşitli açılardan ele alınarak incelenebilır. Burada hemşirelik, konusu insan olan, uzmanlık gerektiren karmasık bir iş, gelişen teknoloji ve bilimsel ilerlemelerin etkisinde kalan bir meslek ve bir kadm mesleği açısından ele alına caktır. Sorun, gerek hemşireler gerek onlarm en yakm faaüyet arkadaşları doktorlar tarafından yukadaki biçimde incelenmemektedir. Hemşire fedakârlık meleği, becerili ve usta bir teknisyen, kap samlı hemşirelik bakımm uygulayıcısı, toplumda henüz tanınmamış bir mesleğin mensubu ve daha pek çok şekilde kavranmaktadır. Perihan VELİOĞLU Florence Nightingale Hemşirelik Yük. Okulu Müdürü lik »nPİH^Kh Jmflm meslegiHemşirenin bugün oynaması gerekli karmaşık rol bütünü ile düşünülürse durumun hayli ürkütücü olduğu görülür. Meslek sorumluluklannın bilincine tam anlamı ile varmamn yamsıra hemşireden, temel fiziksel ve sosyal bilimlerde ileri bir bilgi, hastalık belirtilerine karşı uyanıklık, modern tıbbi araç ve gereçleri kullanma ve karmaşıfc teknikleri uygulayabilme, şefkat, fedakârlık, hoşgörü, duyarlık, akıl ve insiyatif gibi kişilikle ilgili değerler, kişiler ve gruplararası ilişkilerde beceri ve modern yönetim bilim ve sanatmda deneyim, bilgi ve beceri beklenmektedir. Hastane ve öbür sağlık kuruluşlarındaki zamanı, personeli ve materyali etkili bir biçimde kullanabilmek için iyi bir ekonom olmalıdır. Hemşirelik görevi çeşitli duygusal yapıda sağlıklı ve hasta kişi ve gruplarla ilişkiyi gerektirdiğinden hemşire bir bakıma psikolog ve psikiyatrin rol lerini oynamaktadır. Hemşirelikle ilgili rol statüsünü karmaşıklaştıran bir başka etken de, hemşirenin kendi işi ile ilgili neyin nasıl yapılacağı kararının, başkaları tarafından verildiği tek meslek oluşudur. Üçüncü özellik, hemşirelik mes leğinin toplumsal açıdan düşünüJ düğünde tecrit edilmiş olmasıdır. Her ne kadar hemşire devamlı bir biçimde bir örgüt içinde ve öbür sağlık meslekleri mensupları ile çalışır, tek başına pek seyrek olarak hizmet görürse de, toplumsal ve psikolojik yönden tecrit edümiş olduğu duygusu içindedir. Mesleksel eğitimlerinin büyük bir bölümü, mühendis, ^jl^ ÎSukAlk gibi haşka öğretim ogrencileri ile•' kıy^raferTdığında kapalı olarak geçmektedir. Yalnız pratik öğrenünleri sırasında değişik kişilerle ilişkide olup başka zamanlar genellikle sadece hemşirelerle temastadırlar. Hemşire ögrencilerle ders gören, hemşire öğretmenden ders alan ve klinikte hemşirelerle birlikte çalışan öğrenci hemşirenin, öteki meslek grupları ile ciddi ve etkili bir ilişkiye fırsatı pek , T,,. • ... • ı • , az olur. Khnık ogrenımlerı, raslantı olarak aynı donem ve yere düşen tıp ve hemşire öğrencileri bile birbirlerinden habersiz öğ renim görürler. Fakat mezuniyetlerinden sonra aynı hemşire ve doktordan olumlu bir işbirlıği beklenmektedir. Bu mesleksel ay rıcalık yalnız öğretim süresinde olmayıp hemşire olduktan sonra da devam eder. Hastanelerdeki hemşirelerin daima birbirleriyle oturduğu, dolaştığı ve beraber yediğini gözlemtk mümkündür. Şüphesiz bu bir dereceye kadar kaçınılmazdır. Çünkü, onlar ortak ilgiler, değerler ve sorunlar içindedirler. Ancak bunlar sağlıksız iş ilişkileri yaratan, sonunda hastaların zarar gördüğü bu durumu haklı gösterecek nedenler olamaz. Her iki tarafın atacağı adımlarla sağlıklı yaklaçımlar sağlanmalıdır. Dördüncü özellik hemşireliğin tutucu (muhafazakâr) meslek oluşudur. Uğraşıları esnasmda insan sağlığı, hatta yaşam ve ölümü söz konusu olduğundan, hem şireden yeni ve ahşümamış olanakları, teknik ve işlemleri dene mede fazla atılgan olması beklenemez. Ayrıca, mesleksel sosyalleşmesi döneminde, tutuculuk denge, kurallara bağlılık teşvik edilen, yaratma, gelişme ve yeni lenmeye karşı isteklilik yeterince desteklenmeyen niteliklerdir. Böy lece, etkili biçimde amaca ulaştırıcı olanaktan yoksun bir seri eski işlem ve tekniklere bağlan ma eğilimi, inisiyaüfi azaltmakta, yaratmayı engellemekte ve yeni fonksiyonlara sahiplenmeyi önlemektedir. Beşincl ve önemli özellik, hemşireliğin örgün biçiminden doğmaktadır. Bugün hemşirelerin büyük bir çoğunluğu hastane ya da öbür sağlık kurumları gibi karmaşık bir örgüt içinrfe çalışırlar. Bir örgüt, fonksiyon (görev, yetki, sorumluluk ve faaUyetler) ve ilişkilerden oIUŞ «mtvvki.ler dizisioi kapsayaa Îof/Iumsal bir"' sistemdir.' örgüt içindeki bireyler değisebilir ve çoğaltılabilir, önemli olan «mevki»dir. Herhangi bir kişi, görev için gerekli bilgi ve beceriye sahipse bu mevkii doldurabilir. Örgutü dinamik yapan ise, amaca erişmek için İn »IIİIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIMIIIIIIIIIMIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIHIIIIIIIIIIIMIlNllllir' san, materyal ve tekniklerin özel büyük örgütler, genellikle bürokratik karakterde olup, Muzdarip bulundugum hastalıktan yaptığı amellyatla E mevkiler, otorite, fonksiyon ve beni sağlığa kavuşturan Şişli Çocuk Hastanesi Üroloji = statü gözönüne alınarak yapı Servis Şefi = landırılmış görev hiyerarsisi bi Bürokrasi küçük i, = ''• c i m i n d e d i ; *"<,IK I? bölümlerini, sorumluluk ve yet kinin dağıtılmasını, dolaylı ha = S berleşme yollannı karar ver^ei M u a v i n i Uroloğ Op. Dr Nejat Fertan'a, Asistan Dr. Y mede otoriter bir'tutum gerek = D u k s Ce el n a Burkutoğlu'na, Asistan Dr. Ayhan Kutsal'a, Asistan r tirir. Bürokratik örgüt biçimi S ' P Hatipoğlu'na, Anestezyoloğ Dr. Raife Torun'a, ici«,>i çabuk, etkili ve ekono E servis hemşiresi GüngÖr Derya'ya ve bütün vefakâr servis u.., .,., ... . ' İşlerin mik olarak yapılabilmesi için H personeline ameliyatımda bulunarak sıhhatimle yakın alâkabecerinin kullanılmasmı sag = sınj esirgemeyen sınıf arkadaşım Doç. Dr. SÜAT EFE'ye, lar. Buna karşı bazı sakıncalar E hastahğım esnasmda bizzat ziyaretime gelerek ve telefonda vardır. Bu sakıncalan, otori = la beni arıyan meslektaş ve dostlanma teşekkürü bir borç bilirim. te ve ödüllerin hakça dağıla = Göğüs Hastalıklan Mütehassısı maması böylece tatminsizliğin E yaratılması. bireysel anlatıma E Dr. ORHAN TÜRK'AN yer verilmemesi, ilişkilerin ko r i TESEKKÜR 1 1 üroiog Op. Dr. Regaip Şen'e | puk ve gayrişahs! olması ve ki => •'I'ttII• • IVIIIIIIIIIIIIIIIIII1111• III11111111111111111111111111• 111111• 111III111(T: ^• şilerin sisteme tutsak edllmesi Cumhuriyet 1415 olarak ozetleyebiliriz. Bürokratik örgütler ^ Bürokratik örgütte kişilerin ^E yönetiminden ötürü başarı sı zEz nırhdır. Çünkü görevlilerin bir = E kısmı yaptıkları iş için gerekli = bilgi, beceri ve davranıştan yok E 5 TESEKKÜR Sonsuzluğa göçen RESSAM "m be ° ' " S§ ka işler peşinde koşmaktadır. EE Ayrıca çalışanlann çoğu mesle = kî sorumluluklarına ek olarak E E başka görevier de ta^ımaktadır ~ ~ lar. Örneğin eş, ana' baba ev = = lât, öğrenci v.b. gibi. Bu roll«r ~ ~ meslek rollerinin tam ve eksifcsiz oynanmasına engeldir. Şüp = = hesız,. tutumlar, duygular ve a = ^ maçlar is hayatına kolaylıkla girer, örgütün işlemesıni etkiler. Yüklenilecek görevier için hazırlıksız ve eğitimden yoksun olmak, kişisel ya da grup çıkar f lannın örgütün çıkarlanndan f öne ahnması, üişkilerde tutarsız f lık doğurarak işlerin aksaması ? na neden olur. Böylece klikler oluşur, birejler kendi fonksiyonlarımn dışma çıkar, düşmanlık lar gelişir Te haberleşme yollan felce ugrar. Tecrübeleri, hemşire lik anlayışlan ne olursa olsun bu bürokratik yapılı makine > 1 içine itilen hemşireler faaliyet * lerini sürdürmek zorunluluğundadırlar. Bu sistem içinde, çoğumuzun farkettiğinden 6te, mesleksel sorunlar yamnda, yeni korkular, endişeler, çelişkiler ve tatminsizlikler kolaylıkla gelişmektedir. 2 Nihayet, hemşireliğin değişmekte ve gelişmekte olan bir meslek olduğunu söyleyebiliriz. Bu değişikliğin yönü ve katetti ği uzanım, hemşirelerin denetiminden çıkmıştır. Son elli yıl, tedavide hasta insandan uzakla3 şıp, teknik ve mekanik olanaklara önem verildiği dönemdir. Tıpta ileri ihtisaslaşma, psiko somatik hekimlik, koruyucu tıp, hemşirelik eğitiminin giderek üni versiter düzeye erişmesi ve sağlık örgütlerinin büyümesi gibi değişmeler hemşireligi etkileye > rek ona yeni özellikler kazandı i raa nederüer olmuştur. d : bür k smı ise yapU 1 **• Son AU'J* ilUlUIII 171 n C D A ^ T IT' = " = E i L U Cıll VfULi U 11U EE Uğraşı Olarak Hemşireliğin Özellikleri Hemşireligi, mesiek olarak öbür mesleklerden ayıran, bazen de birleştiren belli özellikler vardır. Birinci özellik, hemşireliğin bir hayli çeşitli faaliyetleri kapsadığıdır. Kendilerinin hemşire olduklarma inanan ve başkalan tarafından hemşire olarak çağrılanlar, hasta bakımı yaparken öyle çeşitli faaliyetlerde bulunurlar ki, bunlarda ortak noktalar saptamak pek güçtür. Doktor muayenehanesinde hasta kabul ederek vizite ücretini alan, serviste yemek tabaklarını yıkayan, en.jektörü kaynatan hizmetli, hastanedeki başhemşire, hemşirelik okulundaki öğretmen, organ naklinde görev alan ameliyathane hemşiresi, hemşirelik okulu müdürü ve daha sayabileceğimiz pek çoklarının tümü «hemşire» olarak adlandınlmaktadır. Eğitsel hazırhğı bir hastanede iki ya da üç yılı bulan da hemşire, Üniversitelerde doktora diploması alanlar da hemşiredir. İkinci özellik, hemşireliğin oldukça karmaşık bir statü içinde olduğudur. Hemşirelik eğitiminin uzun ve güç olmasına karşılık. mezuniyet sonrası hemşireye tatminkâr maddl ve manevi bir olanak sağlanmamaktadır. Hemşirelik hizmetlerinin insanın sağlıklı olmasındaki önem ve gereküliği herkesçe kabul edilmesine karşılık, mesleksel itibar hayli düşüktür. Bunun nedenini toplumumuzda hâlâ yetenek yönünden kadın, erkek ayırımında görjnler vardır. Çünkü hemşire fTff»»»?»»»»»»»?»?»»» , , , , = J L e u n a ugurlarken aramızda bulunan, çelenk ; ^ gönderen, nazik telefon, telgraf ve mektuplarıyla acımızı ^ ^ paylaşan bütün dost ve tanıdıklarla kuruluşlara teker te : = ^ e r t e ş e ' { ^ " r olanağı bulunmadığından bizi anlayışla kar = 5'layacaklan inancı ile burada teşekkürlerimizi sunarız. ^ Elderoğlu.e r Özden. Sağdıç =E v e Tiin i aileleri ^ = volculu T.C. Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı (Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğünden) 1 35. Devlet Resim ve Heykel Sergisi 2 Mayıs Perçembe günü Ankara Devlet Güzel Sanatlar Galerisinde açılacaktır. 2 Sergi Jürisi : . BAŞKAN: Devlet Bakanl adına Başbakanlık Kültür Müsteşan. ÜYELER: Doç. ÇOKER Adnan, Prof. EYÜBOĞLU B. Rahmi, Prof. GEZER Hüseyin, İÇMELÎ Mürşide, PEKER Orhan, TURANİ Adnan. 3 Bu sergi için teslim edilecek eserler, 18 Şubat 2 Mart 1974 tarihleri arasında Istanbul ve îzmir Resim ve Heykel Müzelerinde, 11 • 30 Mart 1974 tarihleri arasında da Ankara Devlet Güzel Sanatlar Galerisinde Sergi Komiserliğince çalışma saatleri içinde teslim alınacaktır. 4 Sanatçılar, sergiye en fazla üç eserle katılabileceklerdir. 5 Eserler özelliklerine göre sergilenmeye hazır bir şekilde teslim edilmeli, çerçeveler sade, temiz ve hafif olmalıdır. 6 Eserin arkasına yapıstınlacak bir etikete; Sanatçının adı, soyadı, doğum yeri ve yılı, adresl, eserin konusu, boyutu, fiyatı, maddesi tam ve doğru olarak yazılmalıdlr. Sanatçılarımıza duyurulur. Cumhuriyet 1421 4 Istanbul Iktisadî ve Ticarî İlimler Akademisi l Başkanlığından Akademimizin aşağıda gösterilen kürsülerine sınavla Asistan adayı alınacaktır. Kürsüler Adedi Malıye Kürsüsü 1 Adet Işleime îktisadi Kürsüsü 1 Adet Muhasebe Kürsüsü 1 Adet 25 Kasım 1973 tarihli Milliyet, Cumhuriyet ve Günavdın gazetelerinde verüen ilân üzerıne daha önce müracaatta bulunan adaylar ile bunların dışında talip olanların smavları aşağıda gösterilen tarihlerde Akademide yamlacaktır. Dil sınavı 25 Şubat 1974 saat 14.00 Bilim sınavı 26 Şubat 1974 saat 14.00 Mülâkat 27 Şubat 1974 saat 10.00 Isteklilerin îktisadi ve Ticarî İlimler AKademileri idare ve öğretim organlan seçilmesi hakkındakı vönetmeJikteki yazıh şartları haiz olmalan ve daha önce miracaat etmemiş olanıarın en geç ilk sınav gününe kadar bir adet resimle Akademi Genel Sekreterlığır.e müracaat etmeleri ve dilekçede mfTun olduklan okulun adını. sınava girecekleri yabancı dili ve talip olduklan kürsünün admı belirtrneleri gerekmektedir. aumarı Kur (Basın: 11524/14181 Du.vurulur. TESEKKÜR Geçirdiğim trafik kazssı anından itibaren çok yakın ilgilerini daima minnet ve şükranla anacağım Sayın Dz. K. K. Oramiral KEMAL KAYACAN başta olmak üzere ilk müdahaleyi yapan Op. Alb. VELİ AKÇAKUŞ ve ikinci ameliyatımı yapan Dr. Alb. SEZAİ YÜKSELEN ile Dr. Bnb. MAHMLT KARLI ve yardımcılauna, kaldığım ye ysttığım müddetçe bir an olsun ügilerini esirgerneyen GÖLCÜK ve KASIMPAŞA Deniz Hastaneleri Başhekimleri D. Alb. RİFAT YETKİN ve Tuğamiral TALİ CALBATUR ile doktor arkadaslarıma, bütün vazifelilere sonsuz şükranlarımı. candan ve yorulmaz ilgileri ile beni mütehassis eden Koramiral HİLMİ FIRAT'a, Koramiıal ABtF AKDOGANLAR'a, Tümamiral AHMET CAKIR'a ve bilhassa Tümamiral NEJAT SERİM'e. bizzat, telgraf veya mektuDİa acıma iştirak ederek beni ayakta tutan BAHRİİ'E CAMtASINA. »00LF.RE, DOST ve ARKADAŞLARI'L\ hürmet ve muhabbetlerimle teşekkürlerimi arzederim. Em. TLĞAMİRAL BURHAN DURCAN Cumhuriyet 1419 (Basın 11466) 14U
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle