16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 14 Şubat 1974 Ulasım Sorunu ağdaş toplum yaşantısında bazı sorunlann çozamü kısa sürede yoktur. Bazı sorunlann çozümü ise kafa değişiklıği olmadan hıç olr.ayacaktır. Dünyarun yuvarlak olduğuna inannıayan adam, aya gidılebileceğıni kolay kolay kabul efmez. Büyük kentlerin nlaşım sorunu, özel arabalarına istediği yerde park yeri bulmak ve işina herkesten çabuk gitmek isteyen adamın kaîası lle çozülemez. C İNSAN'A SAYGI Doğan KUBAN İTU ÖGRETIM UYESI kat arabalı insan çarparsa öldürebilir, en azından yaralar. Motorlu araç boyutunun birkaç katı kadar betona ve asfalta ihtiyaç gösterir. İnsan nefes alıp verirse kent havasını farkına varılacak kadar kırletmiyor. Motorlu araçların kirlettikleri hava hesaba gelecek kadar yöğun; ve insanlar ne ladar bağırıp çağırsalar işleyen motorların sesin: bastıracak kadar gürültü yapamazlar. Bu sorun burada da bitmiyor. Bir motorlu aracın eeh^memıs bir ekonomıden ıstekleri, burada bizım değerlendıremıyeceğımiz başka olumsuzluklar da içeriyor. Bütün bu gözlemlpr motorlu aracın gereksiz oiduğıınu go^termez. Fakat bugunkü kullanıldığı seklivle vani adam ya da aıle başına araç çok zararlı oldujunu gosterır. Yok^a bir otobüs guncıe birkaç yuz kişiye birkaç yüz saat zaman kaztndınyor. Bir otobüsün kent topragında işgal ettiği alan. o birkaç vüz kHnin yer değiştirmefc icm kullanacakları alandan daha fazla değildir. Üstelik toplumsal açıdan enerji tasarrufu da sağlar. Fakat otomobil fabrikatörlerinın muhayyileItrını kamçılayan ve turfa plancıları heyecanlandıran bir gelisme oisa da her ailenin bir otomobıli olsa, ve bugunkü gıbi kullamlsa her eski kentı 5 • 10 kat daha büyütmek gerekirdi. Bu he^aplan, batıda sınırsız sanayileşme daîgasma kapılmış toplumlar da herhalde o kadar iyı yapmadılar ki. herkese bır oto dağıtmak örada da kabıl olmadığı halde. New York'un içinde ctomobille bır >erden bir yere gitmek. Birinci Dünva Savaşından önce paytonla gidildiği zarr.anki kadar çok zaman alıyor. Avrupa'mn daha eski kentlerir.de. çok disiplinli ve iyi planlanmıs bir düzen olduğu halde. belediyeler kent mer1ezlerinı yavas yavaş motorlu araca kapamaktan başka çare bulamamışlardır. Bu nedenlerle trafik sorununun çözümüne başlayabilmek için birinci aşama şu gerçeği kabul etmek olacaktır: Büyük ve eski kentler, herkesin otomobil sahibi olacağı bir yaşantıya tahammül edemezler. Başka bir deyimle trafik sornnu herkes özel arabasını her yere sokmak isterse çö7Ümü olmavan bir sorundur. Ciddi gazeteler otomobil yapıcılarınm yenl alt tist geçitler açarak Istanbul'un trafik sorunlarmı çozme yolunda önerilerini duyuruyorlar. Yolların bırbırlerini kesmeden geçirilmeleri herhalde büyuk bir keşif değil, üzermde bu kadar buyük gürultü etmek için. Büvük kentlerde çağdas ulaşım sorununun ana izleği (teması) kent içinde ir.sanla motorlu araç arasmdaki dengenin ne yolda kurulacağı, daha doğrusu, insan lehine nasıl fcurulacağıdır. Her isteyenin otomobiline binip istediği yere kolayca gidebileceği, otomobılini istediği yere bırakabileceği bir tarihî kent, hattâ yeni kent kaldı mı dünyamızda? Otomobile göre yeniden kurulmadıkça, yürüyen insana göre dogup gelişmiş kentlerın, herekese daha çok otomobil satmak isteyenlerin isteklerine göre reorganize olması olanağı var mı? Bunun olanaksızlığını kavramak içın çok bilgi ve hesap gerekmez. Bir orta boy otomobilin işgal ettiği yere. gerekirse 20 30 kişi sığdırabilirsiniz. Her arabanm. normal olarak iki kiFiye ki iş saatlerinde çokluk bir kişiye hizınet etmektir kent topragında işgal ettigi alan yayanınkinin, çok insaflı bir sınır içinde kalmak tfzere, hıç olmazsa yirmi katıdır. tnsanlann kent toprağı üzerinde bir yüksek binanın onuncu kat.T.da da vaşayabildigini. fakat araçları, katlı ?arajlarda en çok 4 5 kat yükseğe çıkarabildığimizi düsünürsek, hep katlı garajlarda park edilmiş olsalar bile. araçlar insana göre daha da yayılmak zomndalar. Burada da bitmez olumsuzluk: İnsanlar birbirlerine çarpmadan dolasabjhrler ve yer değistirdikleri zaman daha çok alan işgal etmezler. Fakat motorlu araç tehlikesiz yer c'.eğistirebilmek için. kapladığı alanm hiç olmazsa birkaç katma muhtaçtır. Bu basit gözlemler tioğru değerlendirilirse görülür ki. arabalı bir kiçi. kent topraklan üzerinde arabasıza göre. en iyimser tahminle, yirmi kattan da fazla yer işgal etmektedir. Burada da bitmez motorlu aracm kent toprağı üzerindeki saltanatı; bir insan başka bir insana çarparsa öldürmez çarptığım; fa Yaya'ya Hak.. Bir de bu sorunu toplumsal hattâ bir ölçüdP ahlâki ilişkiler açısmdan ele alalım: Birkaç yüz kisi arabalarını sabahtan akşama kadar gözleri önünde park edecekler dıye yüz bin kişi işlerine va da evlerine 10, 15, 30 hattâ 60 dakıka peç giderlerse. böyle bir düzende toplumsal iliskıler olumlu olabılir mi? Bınlerce vayaya ayrılmış 2 metrelik kaldırım, bir otobüs ya da otomobil şirketinin araçları, bir klübün ya da otelin misafirleri için özgülenir (tahsis edilir) ve otomobiller kaldmmlara yerleşip yayaları sokaklara dökerlerse, bu denü açık kent alanı sömürüsünün o'umsuz sonuçları olmaz mı? Binîerce insanm volun bır yanmdan öbür yanına geçmek için bekleştikleri önemli bir geçitte, sadece tekerlekü kışilere öncelik tanıyan ve karşıva geçmevi genç yaşlı herkes için bir macera haline sokan bir trafik düzenı. kalabalıkların psikolojik dengesini bozmaz mı? Buradan da şöyle bir yargıva varılpbilir: Yayaya araç kadar hak vermeyen bir ulaşım düzeni düşünülemez. Doğrusu istenirse bugün örgütlenmemişliğin, insana saygısızlığın, «adam sende»ciliğin ve ekono mik eşitsizliğin yarattığı dengesizliğin en açık belgesidir. ülkemizdeki trafik sorunu. Tüketim toplumlarının kötü örneği ile, herkes kendi gemisinin kaptanı olmağa özenip, çocukluktan kal ma içgüdülerini direksiyonlan başında tatmin et> meğe devatn ettikçe ve bu lstek yaygınlaştıkça, ulaşım sorunu çozülemez. Bu durum bir dünya görüşünün sonucudur. Bir alt üst geçit sorunu olmaktan çok ötede birsey. Büyük kentlerde ulaşım zorluğu alan yetersizliği ve nüfusun ölçüsüz artışı ile baslıyor. Bu, bugün için değiştirilemiyecek bir olgu. Fakat duzenleme ve sıkmtılarm esit bölüşülmesiyle değıştirilecek seyler var. Gereksiz darlanmaların hemen görünen nedenlerinin başında kişilerin sınırsız araç kullanma özgürlükleri gibi, hiç bir toplumsal yaşant: kesiminde kabil olmavan bir tutum geliyor. Bunu toplu araç kıtlığı, dolmuş cüzensizliği, planlama' ve kontrol yetersizliği izli• • r Biraz daha rahat bir duruma götürecek ted• o. fc'rleri, planlama ilkeleri olarak benimsenmesi prekenlerle hemen gerçekleştirilebilecekler diyo ikıye ayırabiliriz. tlke olarak: a. Toplu ulaşım araçlan dışındaki araçlann kent merkezlerine, özel durumlar bir yana bıraIrılırsa, sokulmaması kabul edilmelidir. b. Yapıların plan ruhsatı verilirken aynlan otopark alanı dışında, yol ve kaldınm kullanmasma izin verilmemelidir. (M2'si 10.000 T.L. olan srsalarda 15 M2'lik arabasını hergün park eden kişüer belediyeve ne ödüyorlar acaba?) c. Araç sahibi ile araç sahibi olmayan aras:nda kent toprağı üzerindeki aşırı dengesiz kullanma düzeni ortadan kaldırılmahdır. Özellikle bu «onuncu esitsizliği önlemek için: 1. Araçlar kadar, yayaların da geçıt haklan aranmahdır. 2. Nizamsız «parking» muhakkak cezalanmalı ve cezası ehliyet almağa kadar uzanmalıdır. 3. Büyuk ulasım akslan üzerinde taksılerin v > özel arabaların park yapması engellenmelidir. e 4. Yaya ile aracı her yerde kesin olarak ayırrcak tedbirler alınmalıdır. (Taksim mevdanında dolmuş kuvruğuna giderken arkasından gelen kaldırıma çıkmış otomobilin altmdan süç kurtulan insanlan birkaç dakika izlemek bu akıl almaz düzensizlıği anlamafca yeterlidir.* 5. Toplu ulaşım olanaklan arttırılmah ve toplu ulaşım araçlarına her yerde öncelik sağlanmalıdır. Ulasım sorunu teknik sorunlardan öteye. bir ir«an saygısı sorununu içermektedir. Önce neyi kurtaracağımıza karar vermeliyiz: özel oto sahıbl evine daha çabuk gitsin dive mi, yoksa büyük kütleler rahat etsinler diye mi yapacağız planlan? Gerçekte bugünkü kargaşada oto sahibinin de r&hat etmesi zaten söz konusu değil. Trafik sorununun çözümü insana saygıdan başlamaktadır. Insaa ve Devlet yer? B oğazına çok düşkün olanlara, oburlara, şikemperverlere ve alelâde insanlara soruyoruz: Yeınek için mi yaşar insan, yaşamak için mi Oyle sanırız ki en işkembesıne duşkününden en boğazsızına dek htrkes bu soruya cevap venrken «insan yemek içın yaşar> demeye utanır, böyle düşünse bile fikrini . edepli bır biçıme sokmaya çalışarak karsılık düzenler. Çünkü insanm salt yemek içın yaşayan Dir yaratık derekesine indirilrr.esı kimsenin hoşuna gitmez. Buna benziyen bir soru da şudur: Devlet mi insan içindir, insan mı de\Iet içindir? Ke denlı faşıst olursa olsun, bu soruya Karşılıü arayan kişi de doğrudan doğruya «insan devlet içindir» demektcn çekinir. Çünkü çağlar bo>u işlenmış bır «insanlık» kavramı var. Hümanizmanm ışığı bugün en koyu perdelerle örtülmüs toplum yaşamlarına sızıyor. İnsana değer veren düzenlerin aranışı ıçındedir insanlık tarihi... Bugun tıp laboratuvarlanndan uzay denemelerine. şiırden tıvatroya uzanan bır alanda, uygarlık, insanı amaçlıyan bir çabayı sürdürüyor. Böyle olunca da çağdaş kültürden biraz nasıbı olan kımse: İnsan devlet içmdır.. diyemez. Simdi bu çağdaş yargıdan yola çıkarak soruyoruz: Bır genel afta önce devlete karşı işlenmış suçlar mı affedılmeli, insana karşı işlenmış suçlar mı? Bızım ceza kanunumuzda devlete karşı işlenmiş suçlar bölümü vardır. Buna bakarak Parlamentodaki veya Parlamento dışmdakı tutucu polıtikacılar hop oturup hop kalkıyorlar, ve ağızları köpükler saçarak: Efendim devleti yıkınaya çalışanlar da mı aftedilecek? Bu demektir ki: Devlete karşı işlenen suçlan affetmiyelim, ınsanlı. ğa karşı işlenen suçlan affedelim. Devlete karşı işlenen suçların bizden değil dışardan bazı orneklerinı ele almak, bu mantığı değerlendlrmek için yararh olacaktır. Şöyle V3kın geçmışe doğru bır goz atalım. Fransa • Cezayir savaşında Fransız aydınlan ne yapmışlardı? Bu savaşm doğru olmadığını ılen suren 120 Fransız aydını bır bildiri yayınlamışlardı. Bizim Ceza Kanunumuzda bu çok ağır bir suçtur. Şimdi Fransa'da Radikal Parti Genel Başkanı meşhur J. J. Servan Schreıber de Cezayir savaşına karşı hem o sırada silâh altında oldüğu halde^ direnmiştır. Amerika Vietnam'da savaşırken bu ulkeyi baştan =ona bir direnme dalgası sarmıstı. Askere gitmek istemevenlerden sokak gösterıleri duzenleyenlere dek her yanda savaş kırıcı eylemler surdurulmüştü. Bütün bunlar bizim Ceza Kanunumuza göre en ağır suçlardır; devlet aleyhine hele savaş döneminde boyle eylemlere gecenlere idama varan suçlar öngörülür. Ne var ki örnek verdigimiz ülkeler Batı'dır; ve Tüıv kive daha Batı değildir. Bız Batılıyız derken bir taklidin hevesi içinde Batılı kalıyoruz. Demokrasivi överken demokrasiyi kendi faşist özlemlerimizin kalkanı yapıyoruz. Bugun parlamentoda ve parlamento dışında: Efendim devlete karşı suçları da mı affedelim? diye soranlar temelde faşist kültürün değer yargılarını yansıtmaktadırlar. Bunlar insanı defil devleti amaçlayan bir ceza düzeni içinde yaşarfıklarının farkında değillerdir. Bir genei afta önce düşünülecek olan, devlete karşı işlenen suçlardır. Çünkü devlet insan değil, bir düzendir. O duzen zamanla değişir. Bu dejişimi vaktinden önce zorlayanlar yasalara göre suç işlemişlerdir ama, işledikleri suç insanlığa karşı değildir. Bugün Fas'ta veya lran'da Cumhuriyeti kurmak isteyenleri idam ediyorlar. Çünkü ö*evlete karşı işlenmiş suçlardır. Batı hümanizmasından gelen eeza anlayışı İnsanlık aleyhine suçları affetmez, devlet aleyhine suçlan affeder. Doğu faşizminde bu ceza kuralının tersi yürürlüktedir. AYDINLIGA ÇIKIŞ... OKTAY AKBAL Evet Hayır Serbest Eczaneler ve Eczacı Sorunlan czacılıkla ilgıli konularuı yurt yararına çözümlenebil me imkâniarını aramak, ve bu yolda önerilerde bulunmak Türk Eczacıları Bırliği ve organlarmın başlıca görevıdır. Mesleğımiz ve mesleğımizle ilgili ekonomik: girişimlerımız, bügiye ve belgeye dayanan bılinç h bır fıkir mücadelesinde hak ettiği yeri alacaktır. Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana, eczacı bilgı ve ekonomik gücünü yurt yaranna kullanarak, Cumhuriyetin 50. yılında gelışmış ülkelere ilâç ham maddesı ihraç eder duruma gelmıştır. Cumhuriyetın kuruluş yıllarında en basit galenik preparatlar dahi yurt dışından getLtılırken 2. Dünya Savaşı yılr larmd?L,, yurdun ilâc ihtiyacınip çolç büyük bir kısmı yçrji üretım * le karşılanmış; gıderek' j?e)isen ilâç sanayii bugün teknik seviyede en gelışen sanayı kunıluşlarından biri olmuştur. E «Yurt sorunlan üzerinde düşünen, görüşlerini açıklayan ve bunlan savunan öğretmen suçlu ögretmen değildir, en başarılı öğretmendir.» Son yıllar bir düş değil. Işte mektuplar, işte yazılar, işte elle tutulacak kadar somut acılar... Yurdun dört bir yanmda, düşünen ins&nlar düşüncelerinin hesabını pek ağır bedellerle ödediler. En azından göz altına alınarak, günlerce, haftalarca özgürlüklerinden yoksun kalarak, bu arada görevlerinden, ayhklanndan olarak... Yüzlerce. binîerce öğretmen geçti bu'yoldan. Bir bil&nço yapmanın zamanıdır: balyoz işleminden bu yana kaç öğretmen göz altına alınmış, tutuklanmış, mahkemelere verilmış, en ağır biçimde suçlandırılmıştır? Sonra adalet önünde kaç öğretmen gerçekten suçlu görülmüştür? Bunun hesabını Bak«nlık, olmazsa TÖBDER kamuoyuna açıklamalıdır. Ş j i r f a t a p okuduğu, gazete aldığı, orda burda «bu düzen değişmeli» dediği için «Komünist, anarşıst» sayümıştır. Dersinde Wr filml, bir romanı. bir şiiri öven, ya da yorumlayan öğretmen, bir öğrencinin ihbariyle hapisiere girmiîtir. Yüzlerce örnek var bunlara benzer. Hepsi uz\m ıstıraplı günlerden sonra aklanmışlardır. Bu aklanma, adalet önünde olmuştur. ama Bakanlığın gözünde «aklanma» sayılmamıştır. Bu çeşit öğretmenler göreve alınmamıs, aylıkları verilmemiştir. Başlannı vurmadıklan yer bırakmayan öğretmenler, yoksulluğun kucağma itilmişlerdir. Bu sUtunda okudugunuz kıyım olaylarını hatırlayın. Sonra benim yazdıklarımm, gazetelere yansıyanlarm aneak belirli olaylar olduğunu, daha ortaya çıkmayan, duyulmayan nice nice haksız kıyımların bulunduğunu bir düşünün!... Yeni Eğitim Bakanı eskl bir llkokul öğretmenidir. tvriz Köy Enstitüsü çıkışlıdır. Kendini yetiştirmiş, Amerika'da yüksek öğrenim görmüş bir aydm. CHP içinde başarılı bır politikacı oîarak da belirmiş bir kişi. En önemlisi «Kendine ihanet etmemiş» olması, çıkıs yerini, Türk öğretmeninın ta«ıdığı anlamı unutmaması... Gerçek özgurlüğün herşeyden önce düşünce özgürlüğü olduğunu bilmesi... öğretmeni, yurt sorunlannı herkesten çok düşünen, konuşan, toplum için doğru yolu savunan, çevresine bilimin, aklın ışığını yayan bir toplum öncüsü sayması. Yücel'den beri Eğitim Bakanlığına geleıı Bakaniar neden5e öğretmene, düşünen, konuşan, yazan, çağdaş sorunlar uzerıne eğilen. öğretmenlere kızmışlardır, böylelerini ezmeyi. yok etmeyi, sindirmeyi Bakan olmalannın baş görevi bilmiş'.erdir. CHP iktidarının Yücel'den sonra işbaşına gelen Sırer, Banguoğlu gibi bakanlarıyle başlayan bu alışkanhk, 1950'cîe iktidara gelen DP'nin 1leri, Yardımcı vb. tarafından benimsenmiş, hatta bu alandaki aşırı hesaplar, kuşkular daha da arttınlmıştır. özellikle Köy Enstitüsü çıkışh aydmlar birer • düşman» gibl görülmüş, bunlar hep ezilmi5:, horlanmış. yaşamdan. görevden bıktırıhr hale getinlmek istenmiştır. 27 Mayıs'tan sonra kısa bir sureyle Bakanlık vapan Yavuz, daha sonra öktem'in bakanhklannda öğretmenlere, ilerici aydınlara yapılan baskılar az çok hafıfletilmış, fakat Bakanlık kadrolarında önemli yerlerde bulunan tutucu kişilerin her iyi adımı baltalaması bu gibi bakanların gereği gıbi yararlı olmalarını engellemiştir. İyi niyetli bakanların kimı bu görevde birkaç ay kalabildiği, kimi de bakanlık ileri gelenlerının orv yargılı d'avranıslarını yenemediği içın düşünen, duyan, anlayan, Türk hajkının yararını isteyen öğretmenler ezilmekten, horlanmaktan kurtulamamışlardır. Bu tutunj AP iktidarında daha da hızlanmıstır. Kemalist devrimlere ınanmak bile «suç» sayılmıştır. 12 Marttan sonra bir ay bile sürmeyen umutlu günlerde Orel gibi gerçekçi bir Bakan'ın devrımci öğretmenlerin yanında yer alacağı sanılmıs, fakat balyoz islemi, Koçaş bildirisi gibi yanlıs davranıslarm ağırhğı dusünen. öğretmenlerin sırtına binmiştir. Kıyımlar, kıyımlan izlemistır. Daha sonraki kabinelerde bakan olan kişüer bu kıyımcılığı bir alışkanhk saymışlardır. Öğretmen dernekleri kapatılmış, TÖS Başkanı ve yöneticileri tutuklanmış, en ağır cezalara çarptırılmak istenmiş, bütün yurtta nerdeyse bir «öğretmen, bir aydm avı» başlamıştır. «Sayın muhbir»lerın başlıca hedefi çevrelerindeki öğretmen.i lekelemek olmuştur. Bu tutum bugüne dek böyle gelmiştir. «Karaoğlan» mitosunu kişihğinrfe simgeleyen Ecevit'in işbaşına gelmesi, CHP'nin seçımde başarı kazanmast için en çok çalışanlar, en çok uğraşanlar da yine aydın öğretmenler olmuştur. Şimdi CHP • MSP ortaklığının Eğitim Bakam Mustafa Üstündağ. «Yurt sorunlan üzerinde düşünen, konuşan öğretmen, en başarılı öğretmendir» divor. Düne kadar «yurt sorunlannı bırakm, konuşması. nerdeyse kendi kendine düşünmesi bile en büyük, en bağışlanmaz suç sayılan öğretmen boyle bir söz karşlsmda nasıl rahatlamış, nasıl derin bir soluk almıştır, orasını siz düşünün. . Sözlerle iş bitmez elbet. Nice güzel söz duyduk, sonu gelmeyen, hatta bir süre sonra yozlaşan. Acı deneyler geçirJık. Çabuk sevinçlere, ucuz hayallere kaptırmamak gerek kendimizi... Ama Üstündağ, kişiliği, geçmişi, gençligi, inançh politikacılı|ıyle umut ışıklan yakmıştır. Bu ışıklann her gün biraz daha yaygınlaşmasını beklemeliyiz... K Ü Ç r " SERMAYELÎ ECZANE İŞLETMECİLİĞÎ, YAPILAN TÜZÜK DEĞİŞÎKLÎĞİYLE ORTADAN KALDIRILMAK ÜZEREDİR. BU DURUM İSE EMEĞI ÎLE GEÇÎMİ ÖNLEMEKTEDÎR. ve özellik arzeden büyük mesuliyetlerıne rağmen, eczane sahibi meslektaşlarımızın büyük çoğunluğu kamu sektöründe görev yapabilmek İçin sıraya girmektedirler. Tüzük yeniden değişmeli Eczane işletmeciliği genellikle ufak sermayesi yanınd'a emeğı ile geçımini temin etme durumundadır. Sağlık hizmetlerinın vazgeçılmez bir parçası olan serbest eczaneler arasında ölçulü bir biçimde iş dağıtımını bozacak girisimlerin, nedenini anlavamadığımız ölçüde Sağhk ve Sosyal Yardım Bakanlığı bunyesinde sempati kazanması ile Türk Eczacıları Bırliği Tuzüğünün değiştirildiği bilinmektedir. Büyük sermayeli ba,zı eczanelerin, geçimini güçlülole temin erist^len öbür serbesj eczaneler aleyhine davranışlarda bulunmaları sonucunu d'oğurabllecek bu hareketi asla tasvip etmediğimizi belirtmek lsteriz. Sosyal adalet ve ölçülü is dağıtımı ilkelerine aykırı düşen: büyük sermayeye öncelik tanıyarak haksız rekabet yolu açan, zayıflan yok etmeyi v maçlayan bu tüzük degişikliginin iptali gerekir. Halk sağlığına hizmet yönüsden eczanelerin varlığını devam ettirmeleri isteniyorsa, bu yolda ciddi çalışmalann zamanı gelmiş, geçmektedir. Kamu hizmeti niteliğinde olan eczane hizmetlerinin devamı ya da devamsızlığı hususunun tek sorumlusu Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı ve özellikle Eczacılık Işleri Genel Müdürlüğüdür. Mesleğimizle ilgili kadrolann bilgi ve zihniyet bakımından, teknik gelişmeleri benimsemiş, yurt yaranna çözüm yollarınl şüpheye yer vermeyecek bir biçimde ayırabilen, şahsilikten uzak ve fakat organizasyon değeri yüksek kisiligi bunyesinde toplaması gerektiği görüşündeyiz. Karşımıza çıkan problemlerin tümunün çözümünde aynı değer yargısı içinde olmak, uzun vadeli çözüm yollarını araş tırmak, yetkisinin yanında mesuliyeti de yüklenebilecek idarecilerin varlığı ile öbür yurt sorunlannda olduğu gıbi, mesleğimizle ilgili sorunlarımız ancak çözümlenebilecektir. Anayasal meslek kuruluşların dan biri olarak, bu yolda mücadeleden geri kalmamak görevimiz olacaktır. Turan ATAMAN Türk Eczacıları Bıriiği Genel Sekreteri 1973 yıhnda açılan her 100 ecza neye nısbetle 23 eski eczane devredilmekte satılmaktadır. Artık serbest eczane açımının planlanması halk sağlığı yö nunden gerekmektedir. Ve bu planlamayı yapmak görevi her halde Türk Eczacıları Birliğine verilmelidir. Eczane sahibi eczacı dar gelirlı bir fakulte mezunu durıımundadır. öyle ki; sermayesi ETİBANK ALÜMİNYUM TESİSLERİ GRUP BAŞKANLIĞINDAN Dağıtıcı durumuna düşüş Teknolojik gelişmeler, eczacının eczanedekı laboratuar çalışmalarmı engelleyen bir biçimde yürümüş, hazır ilâç (müstahzarat) arzı hızla artarak bugünkü duruma gelınmiştir. özellikle 1262 sayılı yasanın başka meslek mensuplanna verdıği imkânlar ile eczacı, eczacılığın dağıtım hizmetlerine itılmiş, yurdumuzda insan gücü planlamasınm yapıbnayısı dolayısıyle özel okullar sorunu doğmuş, plansız bır biçirade artan eczacı sayısı bu gelişmeyj körük lemiştir. Küçük birer işletme durumunda olan eczanelerin yaşayabılmeleri birakm gelişmelerini için gerekli ortam süratle yok olarak 1973 yıhnda yeniden açılan her 10 eczaneye oranla 1 eczanenın kapanması durumunu ortaya çıkarmıştır. 1973 yılında eczane artış oranmın Ool5, 65'i koruması, ekonomik zorluklarla karşılaşan eczanelerin kapanmasının tüm eczane sayısina oranla cil.69'u bulması ihmal edılmeyecek bır sonuçtur. Büyük şehirlerimizde, Istanbul'da 2914 (1970 genel nüfus sayımları, Devlet Istatistik Yıllığı ve Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı yazılarına göre): Izmir'de 5345, Ankara'da 5800 kişiye bır eczane düşerken bu illerde 1973 yıhnda eczane artış oranı sırası ile oo9, "ill.7 ve Ool9'dur. Bunun yanında Hakkâri'de 102. 312 kişiye Tunceli'de 39.323 kışıye bır eczane düşmektedır. Eleman Alınacaktır Grup Sekreterliği, Halkla Münasebetler vı Tanıtma Servisinde istihdam edilmek üzere 1. GRAFİKER 2. TEKNİK RESSAMLAR alınaeaktır. Adayların; a) Askerliğini yapmış, b> Oergi, broşür, afiş ve maketçilik konulannda en az 3 ıüç> yıl tecrübelı olmaları «arttır (Matbaa v« baskı bilgisi olanlar tercıh edilecektırt. Alınacak elemanlar 1475 Sayılı ts Kanunu'n* göre istihdam edılecek olup. sosyal haklardan istifade ettirileceklerdir. Ücret, yapılacak imtihan ve mülâkat sonunda tesbit edilecekür. îlgflllerin, Seydişehir Aiaminytan Tesisleri Grup Bajkanlığı Personel Müdürlüğü'nc şahsen müracaatları rica olunur. (Basın: 11196) 1280 Zorunlu Bir Açıklama Toplumların hayatında kimi olaylar vardır ki bu olaylar toplumun sosyal ve ekonomik gelişme aşamasmda belli bir dönemi simgeler. Deniz Gezmiş ve arkadaşlan olayı bu tür olaylardan birisi. Olay bugün gerilerde kalmış ve tarihe mal olmuştur. Yann 12 Mart öncesi ve sonrasınuı sosyal mücadeleler tarihini yazacak kişiler ve bilim adamlan, bu olay üzerinde duracaklar, gerek bu olayın ve gerekse bu dönemde meydana gelen benzer diğer olayların sosyal ve ekonomik nedenlerıni inceleyecekler, devrimci gençliğl bu eylemlere iten nedenleri. bu girişimlerin devrim stratejisi yönünden doğruluklarını, yanlıslıklarmı, Türk devrimci hareketi açısmdan geçerlilik ya da geçersizliklerini saptayacaklar ve deferlendireceklerdir. Ancak yapılacak bu değerlen dirmelerin doğru sonuçlara varabilmesi, olayların doğru olarak saptanmasına ve gerçeğe uygun bir biçimde ortava konmasma baglıdır. Herhangi bir yazarın. sanatçının, bilim ada. mının bu konulan yazarken olaylann gerçek yönünü arav tırması, saptaması ve gerçekten aynlmaması zorunludur. Aksi halde yapılacals değerlendirmeler ve vanlacak sonuçlar gerçeği yansıtmaktan uzak kalacaktır. 6 Mayıs 1972 günü Ankara Merkez Cezaevinde idam edilmek suretiyle hayatlanna son verilen Deniz Gezmiş. Yusuf Aslan ve Hüseyın Inan bu durumu önceden görmüşler ve olaylann kamuoyuna yanlış yansıtılmak ihtimalıni düşünerek konuyu Mamak Bır Nu maralı Askeri Cezaevinde ınfazlann yaklaşmakta olduğu günlerde bana şahsen ifade etmişler, gerçek dışı bu tur yayınlar hakkında gerektiğind'e açıklama yapmak üzere vasiyet niteliğinde bana ricada bulunmuşlar ve bu nedenle de infazlarda bulunmamı İstemişlerdır. Aşağıdaki kısa açıklamayı, müdafileri bulunduğum bu gençlerın bir vasiyet niteliğindeki isteklerini bir görev olarak yerine getlrmek için yapıyorum. Önumde henüz okumak ola nağını buldugun) Dir kitap var, adı: Deniz Gezmiş Olayı. Yazar: Hasan Cem. Habora Kitabeyı taratından yayımlanmış. İkinci baskısı da yapılmış. Kitabın 149, 150 ve 151'inci sayfalannda «Ve So nuç» baslığı altında Deniz Gezmiş, Yusut Aslan ve Hüseyin İnan haklarmda verilen idam kararlannın ınlazı Ana aolu Ajansının 7 nisan 1972 tarihli bültenınden aynen alınarak anlatılmaıctadır. Infaz esnasında. baîtan sona kadar orada bulunan ve infazları ayrmtılan ile izlemıs olan bir avukat olarak hemen söyliyeyim ki kitapta ınfazlarla ilgili olarak Anadolu Ajansı tarafından venlen bılpiler, yapılan açıklamalar hem yanlış, gerçeK dışı ve hem de eksiktir. Inlazlann nasıl yapıldığım, idam edilen gençlerın ınfazlar esnasınaaki durumlarım, idamdan önce ve ıdam sehpası altındakı tutumlarını ılende açuUavacağım. Şımdilik vukarıda sözü edilen kitapta mfazlarıa llgılı olarak Anadolu Aıansı tarafından yazılanların. venlen bılgilerın yanıış gerçek dısı ve eksık olduğunu Kamuovuna duyurmayı bır görev sayıyorum. Avukat Halit Çelenk İLÂN KONFEKSİYON MALZEMELERİ ALINACAKTIR 1. Müessesemiz Defterdar fabrikası konfeksiyon dairemiz içın. muhtelif cms dikiş ipliği, astar. telâ, düğme, kanca, vatka, yapışkan. ekstrafor, vizolin. ilık pasası, omuz pamugu 22.2.1974 günü saat 16.00'ya kadar kapalı teklif olmak suretiyle satın alınacaktır. 2. lstek.ıiler, bunlara ait müfredat ve gerekli bilgiyi almak üzere 22.2.1974 tarihine kadar Müessesemiz Ticaret Müdürlüğüne müracaat edebilirler. 3. Müessesemiz malları alıp almamakta veya dilediğınden almakta serbesttır. SÜMERBANK TtNLÜ SANAYİ1 MtESSESESt 'Basın: 109881281) İlk Serinin 2. Kitabı MELİH CEVDET ANDAY I L A N GELİBOLU BELEDİYE BAŞKANLIĞ1NDAN Bir adet kamyonet kapalı zart usulü ile Piınacafctır. Muhammen bedeli 79.MHJ lıra olup, geçici teminatı 5 U . O 2 OU hradır. Ihalesi 1.3.1974 Cuma günü saat 16.uo'da tseledîve Encümeninde vapılacavtır. Şartnamesı Beledivprnizde eörülebilir. (Basın: 11096> 1279 HER KİTAPÇiDA BULUNUR CAĞDAS TATIHURI CoğaloğİD HaiİOTl Sokak No. 39 "Ü (Cumhurıyet 1291) ar j a IM a F=OIMO VfcLL EVİNİZE GELEN ÖĞRETMEN metodu ile Turkıyenın her yerinde kendi kendinize İNGİLİZCE ALMANCA FRANSIZCAMUHASEBE STENO ve DAKTİLO öğrenebilirsiniz. Hemen bugün broşür isteyiniz. i FONO Mektupla Oğretim Kurumu Halâskârgazi cad. 207 Şiştiİstanbul 4841 144841 1548 41 16 Cumhurijet 1277
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle