Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 CUMHURÎYET 31 Ekim 1974 S ayın Adalet Bakanının müstehcen reslm, fotoğraf ve yazılar yayınladıkları gerekçesiyle bazı gtzete ve dergüerin toplattınlması için son aylarda C. Savcılıklanna aralıksız olarak emirler yağdırdıgt görülmektedir. Işte sayın bakanın bu emirlermden bir tanesi ve J3/6/974 gün ve 22791/66 sayılı olanı: «Bakanlığımız Basın Bürosunda 13/6/974 günü yapılan inceleme sonunda aşağıda isim, gün ve sayılan yazıh gazete ve dergllerdeki resim ve fotograflann roüstehcen neşriyat niteliğinde oltfuğu kanaatine vanlraıştır. Bunların Anayasanın 22. maddesinde ilke olarak kabul edilen genel ahlâka aykın görülmesi ve teşhirinde mazarrat bulunması nazara ahnarak Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 8S. ve 90. maddelerine göre gereken işlemin yapılmasını ve sonuçlan en seri vasıta ile bakanhğımıza bilgi verümesini rica ederim.» Gazete ve Dergi Toplatma Ero! ARICA INEGOL YARGICI gıçtan zapt kararı isteme ve yargıcın bu lstek hakkında kırar vermesiyle ilgili işlemlerin tamamlanmasına kadar geçecek süre, zapt amacının gerçekleşmesini olumsuz yönde etkileyecekse C. Savcısı yargıçtan karar almaksızın zaptı yapar ve bu işlemini üç gün içinde yargıcın onayına sunar. Yargıcın vereceği zapt kararına veya C. Saveısının işleminin onaylanmatına ilişkin karara, zapt ile ilgili kişilerin itiraz etme hakları vardır. Zaptm kanıt olarak yararlı sayılabüecek veya yargılama sonunda zoralımına karar verilebilecek eşya için yapılması gerektigini yukarda belirtmiştik. Gazete veya derginin bir teki kanıt yönünden yeterli olabilecegine göre, toplatmayı C.Y.U.K.'nun 86. ve 90. maddelerinin duzenlediği bir tür zapt olarak yorumlayan Sayın Bakanın toplatma emirlerinin »ilerde zoralımına karar verüebüme» gerekçesine dayandığı anlaşılmaktadır se Basın Kanununa açik kural'ar konmadığı için C.Y.U.K.'nun bu maddeleri uygulama düzeyine girmektedir. C.Y.U.K.'nun 8/3. maddesi geregince yayın organları aleyhine açılacak kamu davalarında yayınlanma merkezi olan yer mahkemesi yetkilidir. Bu durumda kamu davasından önceki işlemlerle ilgili isteklerin ve bu meyanda toplatma isteğinin de ilerde yargılamayı yapacak ve gazetenin veya derginin zoralımma karar verebilecek yargı organına ve konumuz yönünden Lstanbul Mahkemesine yapılması gerekir. ilerde yapılacak yargılama sonunda zoralımına karar verilebileceği düşünülen gazete veya dergilerin toplatılması işleminde, bunların satılmakta olduğu bütün yerlerin mahke melerinin yetkili olduğu yolunda yasal bir hüküm yoktur. Buna raşmen Türkiye'nin hemen hemen her yerinde Adalet Bakanı'nın emirleri gereğince C. Savcılan Sulh Ceza Yargıeı'ndan toplatma kararı istemekte ve gcnellıkle isteğe uygun olarak verilen kararlar uyannca gazete veya dergileri top latmaktadırlar. Bu yoldaki uygulama genel yetkl kurallanna ayktrıdır. Toplatma kararının yargüamayı yapacak yetküi mahkemece verilmesi. yargılanacak olan sorumlular için de bir güvenee olacaktır. Böylece bu sorumlular toplatma kararuıa karşı yasal itiraz haklannı kolayca kullanabilme olanağını bulacaklardır. Bu sorumlulara Türkiye'deki bütün Sulh Ceza Mahkemeleri'nin aynı toplatma isteği ile ilgili kararlannı izlemek yükümlüiüğünü yüklemek ya sal olamaz ve böylece onlarm yasal itiraz hakları kısıtlanmış ve hattâ kaldırılmış olur. Anayasa'nra basm ve haber alma özgürlügü fle ngiU hükümlerine aykırı bir durum ortaya çıkar. Gecikmesi sakıncalı olan haller: C.Y.U.Y.'nun 90. maddesinin öngördüğü ve «tehirinde mazarrat umulan hallerde C Savcüarı'nın yapabilecekleri zapt işlemlerinin üç gün içinde yargıca tasdik ettirilmesi gerektiği» yolundaki kural da, toplatma istemlerinde bütün yerlerin mahkemelerinin yetkili olduğu anlamma gelemez. Zira bu durumda yargıç bir toplatma kararı vermemekte ve ndac* eynı yargı çevresinde görevli bir savcının işlemini inc« lemektedir ve bu inceleme görevi aynı yargı çevre si saveısının işlemi ile ilgili olduğu için genel yetki kurallarına aykırı değildir. Aynı konu ile ilgili toplatm» istemi h»kkında Türkiye'deki bütün mahkemelerta aynı yolda karar veremiyecekleri de bir gerçektir. Bir yer mehkemesinin toplatma istemini reddetmesine karşılık başka bir yer mahkemesinin de toplatma k«rarı vermesi olağandır ve olmaktadır. Böylece aynı konu ile ilgili, fakat birbiri ile çelişen yüzlerce karar ortaya çıkmakta ve •mahkeme karariarının adalete, yasalar* uygun ve güven verici olması gerektiği» kuralına aykın ve güven sarsıcı bir dunım ortaya çıkacaktır. tşin bir de yargıçlann onurunu kına yönü vardır. Ömeğin A şehrinin yargıcı belirli bir gazetenin belirli bir sayısı ile ilgili toplatma istemini red dedecek ve ancak B şehrinin yargıcının aynı sayı için verdiği toplatma kararı A şehrinde infaz oluna bilecektir. Böylece A şehrinin red karan veren yargıcının kararınm hukuksal bir değeri kalmaya cak ve o yargıcın kişiliği ve yargıçlık onuru rencide edilecektir. Çağımızm Gladyatorlan engin çocugundan lfflatn olmaı. Ben aimâlye dek h«ll vakti yerinde bir babanın: Oğlumu ÎnuunHatip Okuluna yolhyacatım.. dedifml duymadım, duyana da raslamadım. tmamlık meslegi yoksul çoeuklarînin işiflir. Bunun gibi bUyük öurjuvadBn, ya da sermaye smıfı seçkinlerinden boksör yetişmez. Çünku profesyonel boksörler çağımızm gladyatorlandır. Gladyator, Uttoce bir söacüktür. BomaBttanı g&tmda arenalarda yansan, vuruşan, dövüşen sporculara gladyator denirdi. Bunlar «ludi» denen sporevlerinde, «lanista» dcnea antrenörler efltiminde yetiştirilirdi. Tarihin o döneminde kölelik düzeni geçerliydi. Bugünün emekçileri, Eoma'nm, Bizans'ın köleleriydiler. Üretimi bu sınıf yapardı. Oladyatorlann kökeni ise ilginçtir. Gladyator, ya köledlr, ya ölüm mahkumudur, ya savaş tutsagıdır, ya da gönüllü bir barbardır. RomaBizans vatandaşından yetişmez, yetlştirüme» di gladyator... Arenalarda ya birbirleriyle, ya da vahşl hayvanlarla dögüşürlerdi. Halk için neşeli bir şenllk olurdu arenalardaki karşılaşmalar. Her tur günlük kaygl, polltlka, geçim derdi, toplum sortinu unutulun arenanın çılgin ortamında süregelen maçlann heyecanında erirdi yıgınlar... Yenilgiye uğrayan gladyatorun sonunu, şeref locasında oturan Sezar, halkın eğilimlerine bakarak saptardı. Kalabalık, yenik gladyatorun kurtulmasım istiyorsa, Sezar aağ ellnin başparmağını yukarı çe\irir; ve bu davram$ı alkışlarla desteklenirdi. Yok eğer tribün yığmlan yenik gladyatorun Ö1Umünü istiyorsa, Sezar'm başparmagı yere doğru yönelirdi. Böylece egemen ile vatandaş bütünleşmesi saglanır, halk memnun aynlırdı arenalardan... Ama kölelik sürer. kölelik dttBenl devam ederdL Çağımızın gladyatorlannı da günümüzijn arenalannda bol bol seyredebilirsiniz. Bunlardan biri Foreman, bir öteki Liston, bir başkası Fraâer, bir beriki Muhammet Ali Clay'dir. Hepsi zencidlr; hepsl yoksul aile fcökenlidin hepsi de tüm dünya efemenlerini ve biltoçslı halk yığınlanru eğlendirmek için canınıkanmı ortaya koymustur. Boks gibi zaman zaman yassklanması bile söz konusu olan gaddar bir sporun arenasrndan; para, ün, mutluluk kazanarak kurtulmak isteyen çağdaş kölelerdir. ÇaKirruzın arenası, tefcnolojinin son gelişmelerinden yararlanarak televizyonla genişletilmiş, genişletilmiş, ve seyirciler milyarlara ulasmıstır. Boyutlan genişledikçe arenaya ilgi aklın alamıyacagı donıklara tırmanmış, ve örgütler büyumüş, boks maçlannda dönen paranın miktan havsalaya sığmıyacak rakamlara yükselmiştir. Televizyon ekranında görtlnen karaderiü gladyatorlann ardındc. büyük çıkar şebekelerinin ve gangster örKütlerinin görünmiyen egemenlerl lsleri yBnetmekte, bu egemenler bazan beşparmaklannı yukanya yöneltmekte, bazan yere çevirmekte, sampiyonların yasgısını saptamaktadır. Ve bizler, yıgınlar, halklar, küçük insancıklar; kar»» derili gladyatorlann çarpısmaBtnda heyecanlar geçirmek* te, bahse tutuşmakta, gönlümüzün ringlerdekl kahramanina dualar etmekteyiz. Muhammet Ali Clay bu dualan MşUiglnde birikürerek Kara Afrika'nın göbeginde Foreman'ı yenilglye ufiratmışttr. Ve Muhammet Ali Clayin Jimdlye dek ringe çıkan Steki gladyatorlardan bir farkı vardır. Karaderlll lnsanlar, geçmiş yüzyılda köleydller; »ömürüldüler, horlandılar, ezildller. Şimdl de horlanıyorlar, eziliyorlar. Ali, 5u horlanmaya ve ezilmeye karşı çıkan Uk gladyatbrdur. Bu tepkıyle din degiştlrmiş, Müslümtn olmuı, Vietnam uvaşına asker olarak gitmeyl reddettniş; bu yüzden aforoz edilmiş ve ringlerden üç yıl uzaklaştırılmıştır. Ama her ağzını açışında: Ben Amerikalı değil, zen.ciyim, benim yerim horlanan kardeşlerimin yanındadır... diye konuşmuştur. Muhammet Ali çağımızın Spartaküs'ü müdürT Spartaküs, iki bın yıl önce Roma'da egemenlere b»f kaldıran gladyatordur. îki bin yıl sonra Uk kez çağımızın bir gladyatöru egemenlerin deger yargılarına karşı çıkmaktadır. Dıleyelim kl Ali'nir» »onu SpartakOs'e benzemesin. Z Çelişik Kararlar Emirlerde belirtilen gazete ve dergilerln sorumluları hakkında T.C.K. nun 426. maddesi gereğince cezalandırılması için kamu davası açtırma yoluna gideceği anlaşılan saym bakanın, suç niteliğinde gördüğü bir eylemle ilgili soruşturmanın açüması için C. Savcılarına emirler vermesi yasaldır. Ancak bu emirlerir uygulayicıları yanlış ve yasa tfışı uygulamalara itecek veya yöneltecek nitelikte oîmaması gerekir. Hukuksal Anlatım Toplattırma emirlerinde yasal dayanak olarak Anayasanın 22 maddesi ve Ceza Yargılamaları Usulü Yasası (C.Y.Ü.Y.)'mn 86. ve 90. maddeleri »ne siirülmektedir. Anayasanın 22. maddesi basın ve haber alma özgürlüğünü, ulusal güvenlığin ve genel ahlâkın korunması, kisilerln haysiyet, şeref ve haklarına saldmnın ve kişileri suç işletmeye kışkırtmanın önlenmesi yönünden sınırlamakta ve bu sınırı aşan yayın organlarınm ancak yargıç kararı ile toplatılabileoegini öngbrmektedir. C.Y.UK.'nun, 86. ve 90. maddpleri ise «zapt» Işlemini düzenlemektedir. Zapt, blr soruşturmada kanıt olarak yararlı sayılabüecek veya soruşturma sonunda zoralımına karar verilebilecek eşya için yapılan hukuksal bir işlemdir. Bir hazırlık soruşturmasını yapmakta olan C. Savcısı avnı vargı çevre=inde görevli Sulh Ceza Yargıcınd'an zapt kararı ister. Yahut yar Anayasa'ya Aykırı Biz gazete ve dergilerin toplatılması islemlerinde C.Y.U.Y.'nın zapt ile ilgili 86. ve 90. matfdelerinin uygulanamıyacağı kanısındayız. Çünkü Anayasanın 22. maddesi. toplatılmanın ancak yargıç kararı ile olabilecegini öngörmüştür. Böylece «cele hallerde C. Saveısının yargıçtan karar almaksızm zapt işlemini yapabiimesine olanak veren C.Y.U.Y.'nın 86. ve 90. maddelerinin gazete ve dergilerin topla'.ılma?ı işlemlerincie uygulanması Anayasaya aykındır. Ancak bu konuda gerek Anayasaya ve gerek Yanlışlıktan Kurtulmalı Şu halde tayın Adalet Bakaru, üyesl olduğu partinin prensiplerine veya kendi kişisel ölçülerine gö re genel ahlâka aykın yaytn yapan gazete ve dergilerin yayımlanma merkezinin mahkemesinden toplatma karan istetmeli ve verilecek toplatma ka rarının infczını, Türkiyedeki bütün yargı çevrelerinin savcılanna emretmelıdir. Sayın Bakanın böyle bir uygulam» yolunu benim semesi, Anayasa'nın «Basın Özgürlüğü» kuralına gölge dü|ürmeyecek ve toplatümasını istedigi gazete ve dergilerin sorumlularınm yasal ve kişisel haklarına saygılı ve halkın yargı organlarına olan güvenini koruyucu bir davranış olacaktır. Bü NASIL GEÇİCİ GÖREV? OKTAY AKBAL Evet Hayır Tartışma İÇTEN KUTLAMALAR SÜRSÜN! Mudanya'da Perisandılar on yıllarda ilk kea ulusal tarihimize, özellikle «Türk îstiklâl Savaşı» olaylanna, geçtiğimiz Ağustos ve Eylül aylarında kutlanaa yıldönümleri vesilesiyle büyük bir ilgı duyduk. Bundan sonra da daima devam etmesini diledigimiz, böylesine yakın %e sıcak bir ilgınin doğmasında, milletçeulusal bir birlik ıçinde yaşadığımız Kıbrıs'la ılgilj son tarihl olaylar, hiç tcuşkusuz büyük bir etken oldu. B ugün iktidarda, görevinden ayrılmış bir kabine var. Bu kabinenin başı haftalarca önce Devlet Başkanına istifas.nı sunmuş, Devlet Başkanı da kabul etmlş, işler aksamasın diye yeni kablne kurulana dek işbaşında kaımalarını rica etmiş. Yalnız, bu «geçicl görev» süresl durmaksızın uzuyor! N^rcie, n.asıl, ne zamnn sona ereceği de bilinmiyor. Nedenlerl üzerinde durmak gereksiz. Çünkü bunu herkes billyor. Sağcı partiler kendi aralarında birleşemiyorlar, orta sol parti ç e v resinde ortaklık kuramıyorlar, azınlık hükümetine olanak vermiyorlar. Ne yapmak gerekir, onu da bilmiyorlar! Bu yüzden Ecevit Erbakan ikilisinin «müstafi» hükümeti hâlâ iktidarda görünüyor. Ama bu öyle b!r hükümet kl, lki kanadı birbirine karşıt, birbirine ters düşmüs... Toplanamıyorlar, ortak kararlara varamıvorlar. Sonuç olarak birbirine uymayan, yakışmayan iki parti haftalardır işbasmdadır, iktidardadır. Cumhurbaşkanımız, Cumhuriyet Bayramı blldirlılnde bu konuda ilginç şözler söylemiştir: «14 ekim 1973 genel leçiminden sonra bugüne kadar geçen 12 aylık sürenln yaklaşık olarak üçte hirınder» fazlasını memteketin 1stM« «tm1ş rJökumetlerle ~geçlrmi| olduğunu dikkttten uzak tutamayıı » Bir yılın üçte Ikisinden çogu lstifa etmiş hükümetlerin yonetiminde geçmiş!.. Bu hükümetlerin yetkisl yok, iş yapma gücü yok... N»im Talu kabinesi, Ecevit kablneslnden daha tutarlı, d'aha bütünlesmiş durumdaydı. Oysa Ecevit kabiresi, özellikle görevden aynldıktan sonra paramparçadır, birbirine karşıt iki topluluk halindedir. Böyle blr kabinenin haftalardır işbaşında kalması ise her bakımd&n yurda, uluıa zararlıdır. Bunu herkesten Bnce bu kabinenin başı, Sayın Ecevit söylemekte, MSP'siz bir hükümetln bir an önce kurulabilmesi için büyük çaba harcamaktadır. Ö'e yar.dan ne görüyoruz: lstifa etmiş bir hükümetin MSP'll bakanları kendilerind hiç de görevden aynlmıı ya da ayrılmak üzere kimseler olarak görmüyorlar. MSP cgün bugün, saat bu saat» lnanışıyla tek bir saniye yitirmeden çalı$makta, yurt ve ulus yararına olmaktan çok, kendi partilerinin güçlenmesi, kendi inanışlannm yaygınlaşması yolundarfır. Bir Adalet Bakanı giderayak TRT'te oynatılan bir film için kovuşturma açtınyor. Birtakım atamalar yaptırıyor. Dergiler, kitaplar toplattırıyor. Bir tçişleri Bakanı, birtakım derr.eklerin çalışmalannı önleyebiliyor, özellikle uluslararan nitelikteki PEN Yazarlar Derneginin tüzüğilnü onaylattırmıyor. Klsacası MSP'li bakanlar istifa etmiş bir hükümetin üyeleri olduklarını unutuyor, kendilerini gerçekten iktidarda sanıyorlar. Geçen gün Cumhurlyet'te penç bir savcının yazısını okudunuz. Bu yazı Atatürk Türkiye'çinin bir bakamnı tanıtıyor, bay Kazan'ı! Gerçek bir cumhuriyet savcısı olan sayın Selçuk Bengü soruyor: «Bir bakan yasaların kendine verdiğl yetkileri kullanarak müstehcen reşriyatın takibi için Cumhuriyet Savcılıklanna geneige gönderirken camilerde bazı din görevlılerinin görevleri dısma çıkıp cumhuriyet ve layiklik ilkelerine aykırı sözler sarfedip Atatürk'e dil uzatıp uzatmadıklannı da sormalıdır.» Bu hükümet görevden ayrılmış. ancak Cumhurbaşkanınm rieası ile yürürlükteki işleri yürütmek için, yenl hükümet kurulana dek işbaşında kalmıştır. Elle tutulur gerçek, bu hükümetin haftalarca önee eörevini bıraktıgırfır. Bb'yleyken MSP*liler kendilerini iktidarda sanıyorlar hâlâ! Bir daha iktidarı düşlerinde bile göremeyeceklerini bildikleri için!. S MUDANYA'DA YABANCI KOMUTANLAR, ŞAŞKINLIKTAN ERLERİMİZE SELÂMA DURUYORLARDI ECZACILARIN GERÇEKLERİNİ BİLMEK GEREK HALKÇI ANLAYIŞI BtR NOKTADA DONDURMAMALI tik km TUrk îstiklâl Savaşımızın tronolojik gelişiaü, başta gazeteler ile Radyo • TV olraak üzere yayın organları ve öbür kuruluşlar tarafından çok gemş bir şekilde Türk ulusunun gözleri önüne serildi. Bu yayımlarda belki ilk kez göze çarpan şey, Türk îstiklâl Savaşınm daha ön ceki yıllarda yapıldığı gibi, ta* rıhl bir «Kahramanhk hikayesi» anlayışiyle ele almmayıp, askert ve siyasal olaylannın değerlendirilmesüıde ve anlatımında sUlusal blr tarih bUincinin» olustunümasma da önem verilmesi idi. Kıbns'taki son tarihî olayla birlikte yapılan bu değerlendırme sonucunda Türkiye'nin dünya sîjbsi alanmda bugünkü yerini ve öneminı hep birlikta çok daha iyi kavrarms oldıüc. 11 Ekim 1972 günü, bütün cihana örnek olan bir «Bağımsızlık Savaşı» vererek, saldirganları «Vataran harirai ısmetınde» bogan TUrk ulusunun bu emsalsiz zaferini ve bagımsızlığıru, Emperyalist devletlere, siyasal alanda da tescil ettirdiği ilk yamlı belge olan Mudanya Mütarekesinin 52. yıldönümünü kutladık. Biz burada, akdedildigi zaman daki kosuilar yönünden Türk Biyasal tarihinde büyük bir öneml olan «Mudanya Mütarekesinin» Kibns'la ilgili son tarihî olayluı da gözönunde tutarak, yeniden bir defferlendinnesini yapmak ve bu konudaki ban düftacelerimici tartıgmak istiyonı». Saldırgan Yunan ordulannın OKUYUCU MEKTUPLARI Tıbbî P.T.T: GENEL sekreterler MÜDÜRLÜOÜNE Devlet hizmetinde çalışan, özellikle küçük memuru can evinden sızlandıran ve âdiı ücret dagılımına ters düşen uygulamalan, yıllardır çıkarılan kararnamelerle ıyice çıgrından çıkanlan yan ödeme taraıru.melerini görür sızlanırız. 3aglık Bakanlığırun taşrada sosyalizasyon bölgesinde ialışarı ve anlaşılacağı üzere riskli oırkaç hizmeti hep birlikte yurütrneyi üstlenen biz tıbbî sekreteriere son kararnamede dahi cüzı risbette de olsa iş riskı ödemesine na:l olamadık. Hal böyle iken ayni kurul'aşlarda bizlerle ayni hizmet paralelinde olan Sağhk Yard. Sağlık personeli mahrumiycı zammı, temin güçlüğü, nsk ödeneği ve seyyar hizmet tt.^minatı alarak öz muamelesı görür, bizler yıllardır, bütün vaadlere, yazılı beyanlara ı~agmen halen üvey muamelesınden kurtulamayız. Bağlı olduğumuz sayın Sajlık Bakanlıgı, biraz olsun bızlere de, cemiyet ıçerisinde mra2icık olsun msanca yaşama olanagı sağlasın. Saygılanmla. Sağlık Mfid. tstatistik Şubesi Bütün TıbbS Sekreterler adına Ziyaettin Buçukçu Ben lngiltere'de Oğrenim görmek uzere gerekU bütün evTaklarımı tamamlamıs ve bunlan son bir tasdik lşlemlnin yapılması için Aksaray postahanesinden. 30.9.1974 tarih ve 881'lNo. İle ladell taan hütlü ve express olarak, Londra'ya göndermıştim Dzun bir müddet posta alındısmın gelmemesi Uzerine 14.10.1974 tarihinde postahaneye başvurararak «Reklamasyon» yaptırüması ricasır.da bulundugum halde, belgelerim hakkında hâlâ bir haber alamadım. îngiltere'deld okuluroun 165. 1974 tarihinde açıldığı gö» önüne alınırsa; ögrenlmima ber geçen gün, biraz daha geclktlğim ve hatta tahsıl nayatımın tehlikeye gırdlgı kaçırulmac bir gerçektir... Şimdi sonıyorum: Bu lşin sorumlusu yok mudur? Kimdir? Binbir güçluklerle tamamlayabıldigım belgelertml veya onlan bulmam hususunda bana yardımcı olunmasını istiyorum. Saygılanmla. Fantk AK\OL HOTEL TERAS Beyant • tstanbol Bir cevap S.10.1974 tarihli gazetenizde ya yımlanan «İETT YÖNCTİCÎLERlNE> başhklı yazı karşıhğıdır. Vaniköy durağmm yerine Kan dilli'nin kıt'a olarak kabul edümesi konusu incelenmijtir. Enerji ve Tabii Kaynakiar Bakanlıgı Su Hakları Dairegi Başkanlığmın 28.6.1974 gün ve 165 874335523 sayüı emirleri ge reğince mevcut kjt'alarımızda herhangi bir değisiklik yapılaraı yacağmdan, esasen mevcut kıt'a lar arasındaki mesafe uygunluğunu bozacak şekildeki bu isteğin kabulü mümkün olamamaktadır. tst Beledlyesl Elektrik Tunel Işletmesi G. Md. X. Fahıi Paksoy büyük bir bolümU, 9 Eylül 1922 de denize dökülünoe, bu ordularin artıkian, Marmara'nın gür.ey kıyı;an doğmltusunda kaçmaya başlamiş, bu nedenie ordularımırın saldınsal hareketieri. lstanbul ve Çanakkale Boğaz ları ile Trskya'ya yönelik bir du rmna gelmişti. Ordulanmızin bu hareketlerinin sonucumin ne olacagnu iyi değerlendiren ve henüz lstanbul 'u ışgalleri alttnda tutan îtilâjt Devletleri «aşkınlık lçine düşmüîlerdl. Ingiliz Başbakanı «Lloyd Ge orge» bu saldırının mutlaka dur durulmasını istiyor bu konuda îstanbul'da îşgal Kuvvetleri Ko mutaru General Harrington'a durmadan emirler yagdırıyordu. Oysa Fransa ve İtalya bu konuda Lngütere'yı desteklemıyorlar, Boğazlar ve Trakya ile ilgili olarak, yeni TUrk devleîi ile anlaşma zeminı arıyorlardı Bu nedenie Paris'te Poincarö başkanhğmda bir toplantı yapan Itiiaf Devletleri. acele .larak «Franklin Buyon» aracılıgı ile bir anlasma metnini Izmirde bulunan Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya gönderdiler. Sonuçta İtilaf Devletleriyle, Marmara'nın şirin bir kıyı kasabası olan «Mudanya»da toplanacak bir konleransta meselelerin görüşülmesi kararlaştınldı. Mudanya KonJeransında Türkiye'yi Batı Cephesinin yenici Komutanı İsmet Paşa, İngiîtcre'yi Gcneral Harrington, Fıansa'yı General Chaspy, İtalya'yı Ger.eral Monbelli temsil etüler. Yunanistan'm görüşmelere katılrnasını kabul etmedik. General Mazakaris başkanlığındaki Yunan heyeti, konferansuı sonucunu, Mudanyadaki Yalı açıklarında demir atmış bir gernide bekiemek zorunda kaldılar. Görüşmeler çok çetin koîtıllar altında geçti ve bir süre de kesildi. Ancak ordulanmızin yeniden harekete geçmeleri üzerıne, Istanbul'a dönmüş olan, Itıîaı Devletleri temsilcileri alelâcele Mudanya'ya gelerek görüşmelere tefcrar başladılar. Türk diplomatlan yenik hasımlarına 11 ekim 1922 sabahı Mudanya Mütarekesini şu kuşu'.ıarla imzaiattılar. 1) Dogu Trakya (Edirne dahil), Meriç Nehrinin sol kıyısına kadar 15 ıriin içinde Yunan Ordusu tarafından boşaltılacak. 2) Bu boşaltmarun bitmesinden sonra 30 gün içinde Dogu Trakya, Yunan Hükümeti memurlan tarafından, Müttefik memurlar aracıltğiyla Türk memurlanna devir ve teslim edilecek. 3) Lozan Konieransınm sonuçlanmasına kacîar, Dofu Trakya'da Türkler ancak 8 bin jandarma bulunduracaklar. 4) MUtarekenin imzalanrrıasmdan sonra, lstanbul ve Boğazıar da, Büyük Millet Meclısı Hükümeti yönetimine bırakılacak, Itilat Kuvvetleri barışın in.zalanmasına kadar, îstanbul'da kalacaktır. Mudanya Mütarekesinin bu hükümleriyle SEVR parçaiannuş, LOZAN BAR1Ş YOLU açılmış ve TÜRK ULOSUNÜN AETIK KADERİ DEĞİŞMİŞ OLÜYORDU. Bu Mütareke sonucu Edirne dahil bütün Trakya ve Boğazlar Savaşa gerek ounadan kazanJmış L'LCSAL AND1.N (Misakı Milli' run) toprak ile ilgili hedetleri gerçekleşmış oluyordu. Mudanya Mütarekesinin toplanacagı ilk gün, maglup generalier, Mudanya iskelesinde bir müddet Türk heyetinı betdemişler, ancak daha sonra toplantının yapılacağı yaiı'ya yüniyerek gitmek zorunda talmışlardı. O gün, yolda gördükleri rUtbesii Türk erlerinin, askerlik kurallanru bir anda şaşkınlıkla unutan «Ma*rur Generaller» tarafından selâmlanmalannı o günleri yaşayan Mudanyalılar hiç unut«mazlar. Mustafa Metin SEZGİN Avukat İst. Haikçılık ve yeni CHP P arti ve ülke yönetünind* son bir yıldır CHP'nin izledigl açıklık politikası demokratik etkeniigimizi h«m içte, hem de dış dünyada alabUdiğine güçlendlrmiştir.. Bu açıklık saveelndedir ki: TUrkiye, 12 mart sonrasındaki kara devreden kısa türede dünyanın en demokratik ulkeleri salına sıçrayıvenruştir. Halkın kendi kendisini yönetimi demek oiaa demokrasiler açıklıkta hayat bulur, gellşir; açıklıkta fllizlenir. Bu açıdan harekeUe parti içi olusumlarmı kamuoyumuza içtenlikle açmak yalnız CHP'yi güçlendirmekle kalmaz, CHP karşısındaki partilen de açıklıga iteceğinden ülkerniz demokrasisine sayısız faydalar saglar. Beşinci olağanüstü Kurultayda CHP tarihsel bir sınavdan geçti... Bu sınav partiyi yeniden halka rualetmek ümidi içinde parlak bir başan sayılır. Bu başandır kl; partiyi belki de ilk kez halka yaklaştırdı, balkla bütünieştirdi. Ancak, halk ve halkçılığın, kav rara kanşıklığma meydan vermeyecek şekilde açıkça tarumlanması gerekir. Siyasal alanda halk ve haikçılık sloganı, sömürülen geniş halk kitlelerınln çıkarlannı savunnıak amacı ile ve bu kitlelere karşı sevgi, saygı, ve bir iyi niyeti yansıtmak amacı ile kullamlır. Bundan böyle halk ve halkçıl* sınıl sal yapı açısındaa çagdas aniamda belirli bir sınırı saptamaz amma halk deyimi işçisi, köylüsü, memuru, esnafı ve dolayısiyle tüm çalışanlann ifade etügi gibi toplumun sadece sömüıen kesimini de kendiliğinden kavramı dıştna atar. Halk ve naikçılık Uzerinde ne kadar titizllkle durulsa azdır. Çunktl ana tlkesl haikçılık olan CHP'de halkın tekrar sömürii konusu olmasına ve bu sömürüye partinin âlet edilmesine müsaada edilmemesi gerekir. Devrimcilikte durmak, statik kalmak gericllik demektir; tutuculuk demektir. 5. Kurultayda mücadele, kendilerina göbekçi denilen ağamütegallibe yanlısı tutuculara karşı verildi. Bu kışılerden kalburüstü olanlar zaten partiden ayrıldılar. Tabanda olanlardan büyük bir çoğunluğu partide kaldı. Umalım ki; bunlar kendi kendini egitmiş ve halkçı • devrimci saflartîa yer alrruştır. Göbekçüere, tutuculara karşı çetin savaşlar vererek CHP'yi bugünkü aşamasına ulaştıran kişileri ne kadar kutlasak, ne kadar övsek azdır. Ancak bununla her şey bitmiş demek değildir. Bunu böyle düşünmek devrimcüiği inkâr etmektir. Halka yaklaşıp halkla bütünleşen CHFnln nir kitle partisi olduğu muhakkakîir. IM yıldan beridir de bu kitle partisinin haikçılık yanı ağır bas makta ve parti yoksul, emekçi, geniş halk kitlelerinin çıkarlannı savunmaktadır. Bu yapı değişikliğidir ki, yoksul halkımız tarafından anlaşılmış ve 14 ekim 1973 seçimlerinde CHP'nin başanya ulaşmasını saglamıştır. Haikçılık Devrtmr"ik diye nitelendirilen bu yapı değişikliğirün korunabilmesi parti içinde de devamü bir mücadeleyi gerektirir. Üstelik bunu muhafaza etmek yetmez; Haikçılık ve devrtmciliğin daha ilsri aşamalara ulaştınlması gerekir. Parti içinde bazı yöneticilerde şoyle bir kanaat hakimdir: «Biz iki yü önce gerekli müca deleyi verdik; partiyi anndırdık. Artlk herşeyin durulması lânmdır.» Bu düşünce diyalektiğs ve evrim teorisıne ters düşen ve CHP'nin devrimcilik yanını da yitirir. İlerici, halkçı olan bir parti sürekli olarak evrime açık olmslıdır. Basmımızın değerlendirmesine göre CHP lstanbul örgütünds çekişmeler parti içinde ortanın solunu savunan gruplarla, demokratik sol gruplar arasmda olmaktadır. Böyle bir değerlendirme kısmen doğru olsa bile mücadeleyi somut ve ank olarak tanırolamaktan uzaktır. Aslında bu kargaşahk; ortanın solu ve demokratik sol kavramlannın yetersizliğindon tleri gelmektedır. öaet olarak halka hizmette baΫTT doragnndaki yeni CHP ne musallat olacak en büyük tehlike çıkarcılık ve fırsatçıhktır. Parti içindeki devrimci dinamik güçlere düçen en büyük görev fırsatçılık ve çıkarcılıkla sürekli savaştır. Bu savastaki bafan nisbetlnde CHP'sl halka daha çok yaklaaır, halkla daha fasla bütunleşir. 1974 NOBEL EYVIND JOHNSON Dr. Hasan HORTO EtUer Eczaneler ve bir demeç urk Eczacılar Birliğl Merkez Kurulu Başkanı sayın Aydın Tuuan'ın 15. ekim. 1974 günkü gazetelerde çıkan demeci uzerinde durmak gerek. Kâr yüzdeleri, kazanç oranları uzerinde direnerek durmak, halkın eczaneler üzerindeki yan hş izlenimini, haklı yanügısını peki|tirmekten öte bir anlam taşımasa gerektir. Çünkü yapuncı adına da depocu adına da halktan ilâç parasmı eczaneler alır. Birlik, sorunlan daha bAİka dönük, daha halk yararına bir biçimde ele almalı, ortaya koymalıdır. Her meslekte bireysel eksiklikler, benclllikler, açgözlü lükier olabilir. An» mealek ör» gütleri bu eksiklerin uzerinde bir olgunlukta olacak ve meslek onurunu insanlık onuru ola rak sürdürecektir. Saygmlık, etkinlik kazanması üyelerine dayalı. halka dönük olmasına bağ Udır. Kâr oranlarının H5 düjürüldüğünü varsayalım. Bu durum vergi matrahını aynı oranda düşüreceğlnden ödenecek vergiyi önemlı oranda azaltacak, dolayı siyle eczanelerin gerçek etkilenimi göründüğünden çok daha az olacaktır. Öte yandan, özellikle büyük kentlerde, adım başı eczan* açı Lrken, olağandışı indirimler uygulanırken eczanelerin çok zor durumda olduğunu ileri iurmek haklı da olsa inandırıcı olamayacaktır. Oysa inandj ncı olmak iorundayız: Biz eczacılar halkla her zaman karfi kar şıya, içiçeyiz; gerektiğinde dilekçesini yazanz, köylünün askerdeki oğluna ,>ara kağıdı dol durur, Almanya mektubuna adres yazanz. 4000 eczanenin sözcflsü olan birlik, bu 4000 eczane arasuıda iletişimi sağlıyacak meslek^el, bilimsel yayını düzenli olarak çıkarabilmelidir. Sürekli olarak çıkarabilmelidir. Birazcık daha araştıncı, inceleyici olursa bizleri sevindirir. Biz, özellikle îlçelerdekl. ecza cılar, eczanede bir kuru aspırın satarken bile hastanın uzun bosalımmı dinlemek, sorularına dc yurucu karşılıklar vermek dunımundayız. Bu, yüzde hesapları dışında bir anlayış, sabır, dayanıkhUk ister. Sonuçta şefkate susamış insanların bol bol iyi dualannı alınz. Cmların dahs sağlıkh daha umutlu, daha bılgili olmasında birazcık katkımız olduğunu gBnmek bizi güçlendirir, mutlu eder. Biz» güven verir. T YAŞAMAK DEDÎGİN BÜTÜN KİTAPÇILARDA flltın Kitaplar Yayınevi Istanbnl T E S E K K Ü R Komplike kol kemiğl kırığınu ameüyatsız olarak fcısa eamar.dp tedavi etmek suretiyle organımı Dana venıder kazandııac degerli doktor, btiyük insan, Egridir Kemik riaatalıklan Hastanesi Ortopedisti. Op. Dr. ADİL ALTUNAY'a en derin mlnnet ve şükran hislerimi öelirtmevı oır oonj bilirim. Dr. Demet AKAR V EF AT Fatma hanımın kıymetli eşi, Dr. Yıldız Ercan, Dr. Erol Ercan ve Şule Çokerin sevgili babalan, Nilay ve Adnanın kayınpederi, ülvi, Nilgün, Bedia, Paruk, Tayfun, Dilek, Melda, Ferda ve Nazlı'nın dedeleri îzmit Hususl Muhasebe Mümeylzliğinden emekli, RIZA ERCAN 30 ekim 1974 çarşamba günü edebiyete intikal etmiştir. Cenazesi 31 ekim 1974 perşembe günü (bugün) İzmitte toprage verilecektir. Taıın R&hmet Eyleye. AtLESt (Cumhuriyet: 8517) .. DÖRTLER DERSANESİ DÖRT KUnUCU öânBTMBNİN • AŞAMİLB YÜPÜTTÜaü UNİVERSİTE HAZIRLAMAFENKURSLARI M«aı.o*M nınun l»T»»»oı 11 1 ((Jumhurıyet 8510) A. Kemal TELLAL Eczacı Söğüt