10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMFURİYET 24 Ocak 1974 ürk Hemşireler Derneğinin anlamlı bir toplantısı oldu Anicara'da. Derneklerini yeniden örgütlemişlerdi. Türkiye çapın<îa bu yenilenen örgütün toplanüsına Türkiyenin her yanından gelen hemşireler katılmıştı. Hemşirelik mesleğinin, çaiışmalarını yıllardır beğenerek izlediğim öğretmenleri. her alanda ses^iz re büyük hizmetler vermiş Dernek yöneticileri. hastanelerde hizmetlerin en kutsaltnı veren kız larımız, hemşire adaylan öğrenciler oradaydı. Yalnız beni değil, katılan herkesi çok duygulan dıran bir toplantı oldu. Duygusal toplumuzdur biz. Duygulamrız, Rözlerimiz nemlenir. Sonra, orada kahr herşev. Oysa, gerçekler dünyasında duygular geçicidir. Gerçekler, biitün duygulan değiştirir. eritir ve ezer. O toplantıda, herkesin «Ne güzel toplantı, r.e kutsal meslek» diye duygulandıgı sırada, safc lık hizmetlerinde yaşanan gerçeklerin bu duygularla ne ölçüde çeliştiğini düşündüm. Hepimiz, bütün toplum, düşünmeliyiz bunu. DUşünmeli, bilmeli, anlamalıyız. Î Olaylar ve görüşter de çahşmak dtişüncesine götürebilir. Saglık hiznıetleri de bundan çok yararlanacak ve hemşire potansiyelindeki azalma kısmen de olsa önleneoektir. Sa&lık Hizmeti ve Hemşireler Dr. Erdal ATABEK yılmda sayı 2420 oluyor. Sonra, yardımcı hemşirelerle birlikte sayı 1970 yılmda 8796'ya ulaşıyor. Öncelikle, hemşire sayısının çok az olduğur.u belirtmek gerekir. 1970 yılında 71 bln hasta yatağı bulunduğuna göre, yaklaşık olarak 9 yatağa bir hemşire ve hemşire yardımcısı düsü. yor. Nöbetleri, vardiya sistemiyle çalışmayı (Se kizer saatlik üç çalışma periyodunu), tatil ve bayram günlerindeki nöbetleşe çalışmayı da hesaba katarsak, gerçekte hemşire basına duşen yatak sayısmm hızla yükseldiğini 2030, hattâ 50'ye çıktığını görebiliriz. Uygar ülkelerde, hemşire başına düşen yatak sapsı 12'dir. Oralanr dillere destan hasta bakı mının bir nedeni budur. Diğer nedenleri, hemşi re cüşındaki görevlilerln fvi es:tilmiş elemanlar olmaları, yaptıklan işin (velliklerini bilıneleridir. Önemli bir diğer nedeni de, art'.k uygar ülkelerde hastane hızmetlerinin bir ekip işi olduğunun bilinmesidir. Bu ekipte, tıbbi sekreter. sosyal hizmet uzmanı. sosyal psikoloğ. diyetet:st gib: elemanlarm hastalarla ilgili yazılan, sos yal i$îeri. hastanın ruhsal bunalımlarını ve diye; sorunlannı çörümlemeleri. hemsirelerin asıl iş'.eri olan «Hasta bakımı planını» yapıp uygulamalarını sağlar. Bizim, sayıca az, yanında çahşan hastabakıcıları eğitilmemiş, bir ekibin yapacağı işlerin bü tünii kendisine bırakılmış, servisin yazılarından hastanm kaşığına kadar her işin sorumlusu hem şirelerimiz. bakımdaki aksaklıkiann tümünii na?ıl önlevebilir? Bu koşullar altmda. e'.bette. hasta bakımı eksik de olacaktır. aksak da. Ne za man, sağlık hizmetinin bir ekip işi olduğunu an larsak. bu ekibin elemanlarını sağlarsak, eğitilmiş ve tatmin edilmiş persnnelle hizmet verebiîirsek, geceli gündiizlü verilmesi zorunlu hizmeti veterli sayıda elemanla vermeyi başarabilırsek. hasta bakımım o zaman gıpta ettiğimiz ülkeler düzeyine çıkarabiliris. Buns, böyleee bil mekte ve haksız ithamlarda bulunmadan düşünnıeyi öğreniKekte yarar vardır. Hemşirelik Eğitimi,. Hemşirelik mesleği. efitim açısmdan îlginç bir çizgi izlemiştir. Göreve 5'atkm kızlarm kurs aöTerek hemşirelik yaptıklan dönemlerden, hemşirelerin liseden sonra dört yıl yüksek egitim vaparak yetiştigi bugünlere gelinnüstir. Fakat. S2ğhk BakanHgınm ortaokuldan s..nra dört yıl hemşirelik egiimi veren Sağlık Kolejlerı sistemi. sayı azlıgı gözönüne alınırsa daha gerçekçi olmaktadır. A*!ında. hemMrenin k!şili»l. sorumlulugu. yptkileri riüşünülürse. yüksek okulu bitirmekle bile eğitimin b'tmeyeceğini, hemşirelik eğitiminin hayat bovu süreceğini anlamak kolaVfür. Kanımca, bir hemşirenin eğitimde kültür re teknik eğitimden daha önemli olan. bir gerıç ki7!» «Hemşire kisi!iği»ni verebilmektir. Bu kişilikte, ri^cülü şefkat. sereken sınırlıhkta yar Vınhk. dikkatli ilsi, bir kritik ânı sezebilme . yeteneği. sonsuz sommluluk duygusu. fedakârhk. olgunluk ve vekarın bilinçli bir sentei\ bulunur. Kişiük kazanan insan, kültür ve teknik bilgî eksikligini her zaman kapatabilir. Hemşirelik mesîejini yüfplten de. meslek amaç larının kutsal oluşu kadar hemsirelerin kiMİiğidir. E*itimin ternel amacı da. insana o mesleğin cerektirdisi kültiirü. teknifti. riiişüncpvi. bî'giyi ve davranışı vprebilmektir. Bu bakımaan eSitim üzerinde duvarlı olan hemşirelik öğ rptimcilerine hak vermek gerekir. Tek ürünlü mperyalizmin egemenliğinde yaşamını sürdüren ve adına «tek ürünlü ülke» rfenen yoksul toplumlar vardır. Bu toplumlarm ozellij>i. u!u?al gelir ve dış ticaret bakımından büyük ölçüde tek ürüne bağlı bulunmalarıdır. Güney Amerıkaria bu oi.sunun örnekleri çoktur. Siyasi sözlükte adına «Muz Cıımhuriyetleri» denen yoksui ülkelerin emperyalizmin kıskacından kurtulmalan da kolay değildir. Çünkü uluslararası tekeller. tek ürünlü ülkelerin tek ürünlerini üretimden satısa dek rienetim altına almışlarriır. Bir malı üretmek hiç kuşkusuz önemlid'ir. Ama elındeki malı satamaz, ya da istediâi fiyattan satamaz duruma düşen kişi, kurum, veya devlet, kısa sürede iflâsa sürüklenir. Yeryüzündeki err.peryalist tekellerin yoksul toplumlara uygulariıklan yöntem budur. Mazlum bir ülkede seçimle ya da devrimle bir ilerici iktidar işbaşına geçtigi zaman emperyalizmin oyunu açık: Dünya piyasalannd'a o ulkenin dayandıgı tek ürünün fiyatını düşürmek, bu yuzden o ülkede doğaeak ekonomik yıkıntı sonunda ilerici iktldarı yıkmak. Küba devriminden ronra Vaşington Havana'ya iktisadi ambargn uygulamıstı. Devrimden önce Küba şekerinin başalıcısı Amerika'yriı: devrimden sonra haşalıd Sovyetler oldu. Egcr ürettİRİ şeker yeterli tiyatla satılmasaydı, FiHel Kastro iktidarının sonu ne olurdu? bilinemez. Dünya piyasalarında bakır fiyatları, Aliende iktidara geçtlk. ten fonra düşiirüldü. Şili'ye Amerikan yardımı da kısılınca, Allendc'nin sonunu hazırlayan sokak gösterilerine ve grevlere yol açıldı. Çin ile Sovyetler olan bitenleri seyret E Verilmeyen Haklar... Verilmeyen haklar konusu, hemsirelerin bü vük dertlerinden birisidir. Bu dert, kuşkusuz ?adece hemsirelerin değil. sağlık hizmetinin bütün elemanlarmın derdidir. Hastanın her şeyincien so»umludur. yıpratıcı bir çahşma içindedir. Ne yıpranrr.a zammı akla gelmiştir, ne de yıpranma kıdemi. Yurdun en yoksunluk içinde • örelerinde çalışır. Mahrumiyet zammı almaz. fşi alabüdiğine güçtür, yeterince kar=ı!anmaz. İşi. her türlü tehlikenin içindedir, iş riski zammı verilmez. Eleman tenaini güçtür, belirli b:r prensibe dayanmadan ve kı«men karsılanır. Personel Kar.ununa göre aldığı ücret, har.si sorumlulugur>un. han°i yüMlmllHUgUnün karşilîgıdır acaba? Böyle olunca. neden bir genç kız. akşam olunca dosyalarını kaldıracağı, âmiri ve bir. iki arkadaşından başka kimsenin bir şey ?ormaya<agı bir büro hizmetinde çalışmasın da sayiî'îz sorunun kaynaştığı bir hastanede çılışmak için hemşire olsun. Bu sorunun cevabını yetkllJİPr düşünmelidir. Bu konu sadece bemşireler için değil. ebeler, sağlık teknisyenleri ve lâborantlar gibi diğer p;etnanlar için de önem taşımaktadır. Çözüm vo lu da sağlık hizmetleri için özel bir personel rej.minin kurulup işler duruma aetirilmesidir. Hemşireler için düşünülecek bir özellik, ;,urdumuzda hemşire potansiyelini «rttıracaktır. O da, çalışma süresinin bir bölümünde (part time) çalışma sistemidir. özellikle evlenen hemşireler için çok güç olan evi ve işi bir l'kte yürütme yerine, hizmetin en yoğun saatlerinde kısmen çahşma. bir çok hemşireyi evlenince hemen işinden aynlmak yerine. bu şekil Kutsal Meslek Yaygın bir nutuk sözüdür bu, kutsal meslek. «Sizler. ey bu kutsal mesleğin asil mensupları» sözünü hemşirelerimiz kimbilir kaçıncı kez din!emişlerdir. Sonra. orada kaldığını görmiislerdir bu sözün. Mesleğe. kendilerini bir melefc hissederek başlamışiardır. Ama, anlamışlardır ki. meieklerin degil, insanların yaşadığı bir dünyadadırlar. Ve. Tannların deftil. insanların onlara verdikleri değerleri yaşamaktadırlar. InsanIsr da. gaüba. meieklerin sorunlarmı Tanrımn çözaceşini düşünmüs olmah ki. hemsirelerin sorunları busüne kadar çözülmek şöyle dursun, ele bile alınmamıştır. Önce, nedir «kutsal meslek» sözü? Kuşkusuz, hcr meslek saygıya deger. Ama. insanları sıkır.hlardan, umutsuzluktan, korkudan kurtaran meslekler, yerinde bir duvguvle «kutsal mes'ek» diye adlandmlmıştır. Toplum bu insanlardan pyn bir kişiük, ayrı bir dsvranış bekler. Bunda, haklıhk vardır elbette. Bir dln rdamı gibi deriz. hekimliğe lftyık derîz, hemsire kişiliği deriz. Bu insanlar. bir hastaya. bir umutsuza en güç zamanmda uzanırlar. meslekleri. onîpn kurtarmanm mesleğiriir. Kendi üzüntüleri rıi bir yana bırakarak hasta insanın yardımma kown insanların yaptiRi işe «kutsal is» denmesi aoğru. elbette. Ama, hizmet güçlüklerini bilirsek konuya daha iyi yaklaşabiliriz. Hizmet Güçlükleri... Cumhuriyetin ilk yıllannda hemşire sayisı sadece dört. 1950 yılında 737 hemşire var. 1960 Sonuç,. Hemşirelik sorunu. bir yanıyle eğitim sorununa, bir yanıvle ?ağhk rıizmetleri sorununa, bir yanıyle de toplumun deöer varsilanna dnvalı karmaşık bir sorundur. Hemşirelik mcs !e*ine eereken önemin verilmesi. snvlenen söz lerde kalmavarak, bu meslege sağlık hizmetleri içinde gercek kişiliğinin kazandirılmasıyle ^atlanabilir. Toplum hemsireük mesleğini, an rak. sosval. ekonomik. moral ve örgütsel haklarını vererek değerlendirebilir. Bu konuda atı lecak her adım. yalnız hemşireleri değil. sağlık hizmetleri toplumunun tümünü mutlu kılacaktır. O zaman. hemşirelik meslejjinin guru runu gerçek bir güvenle taşıyan genç kızlarımız. bu gururu bütün toplumun paylaştığmı daha iyi anlayacak ve geleceğe daha büyük u:ı:utlarla bakacaklardır. ZAMAN BİR BİRÎKİMDIR OKTAY AKBAL Evet Hayı* Bir Anı ve Atatürk'ün Amacı C aman bir birikimdir. Yoksa. her gün birbirinın eş.dir. Hür.eş doğar sonra batar Sonra yeniâen. sonra yeniden. Kimi mevsim daha giiçlü, kimi mevsim daha gii.süz. Yağmur'u, karlı olur, soğuk olur, sıcak olur. Bütün ayr.m bu kadardu. Zaman birimi insanların buluşudur. Gündeo gtne bir ÇLy'erin değiştiği, yıprandığı. eskidiği, yaşlandığı görüİT.üştür. c zaman insanlar bu dogup batan güneşler.n oir anlam " taşıd ğını düsünmüşlerdir. Bir gündür. her günem dofusu ba'ışı Yedi gün bir hafta, dört hafta bir ay, on ıki ay bir yılı cluşturur. Bize göredir bu, doğanın yaratıklanna göred. yoksa doğanın kendisi ilgisizdir bu zanıan aenen şeye 1aışı1 Bakarsınız bir dağa, elli yıl önce nasılsa öyif, cir derdz vüz yıl önce nasılsa öyle. İnsanlar değişir durn.adan. kuŞrlclir gelir, kuşaklar gider. Durdurun bu seli, seçin iki yüz f.!lı yıl öncenın bir insanmı gelişigüzel, sonra da bugürden bir başkasını. Arayın bir ayrım, bir üstünlük aralarında. Zor tulursunuz... Z umhurîyet'in 17 Ocak 1974 zünlü sayısında, Sayın Oktay Akbal'ın «Atatürk'ün kâtıbi umumiliğinı (genel sekreter) yapmış olan Sayın Hasan Rıza Soyak'ın anılanndan aktardığı bir olayla ilgili yazısını okuduktan sonra aynı konuyla ilgili ve olayı tanıtlayan kendi başımdan geçmiş bir anıyı kamuya açık'.amak gereğini duydum. BÜYÜK ATATÜRK'ÜN FAŞİST BİR REJİME KARŞI ÇIKMAKLA NE KADAR SAĞLIKLI GÖRÜŞ VE KARARA SAHİP OLDUĞUNU ŞİMDİ ÇOK DAHA İYİ ANLIYORUZ. 7amanın biriktirdiği şeylerden yararlamrsa insan, dünün, cnceV: günün, geçmiş yüzyılın, yüzyılların insanma benzemez eloet. Kitaplar, kitaplar, kitaplardır uygarlıklan kuran, yeni inünı yapan, eskisinden koparan. Ama Doju Anadolu'nun yrraltı evlerinden birinde Mehmet'le iki yüz elli yı\ öncenin avnı yerde yaşayan Mehmet'i eştir, aynıdır. Boşa akıp gitr işt:r o binlerce gün, gece. Yerinde durmuşsa insanoglu, şps^.rı, kızgın, anlamaz bakmışsa doğaya, ha 1974'te olsun, ha 1774'te ne farkeder! Zamanın birbiri üstüne koydtğu birbırine ekledigi, bir bütünü oluşturduğu şeydir uvga'lık uygar inssn... Ben bugünün insanıyım demek koıay değiıdir bu yüı'ltn. Bugünün bilimine, sanatma, duyarlığıns kafasına erişr.ek gerek herşeyden önce. Bugünü duymak gerek her yrnVyle Bir toplumda kaç kışi çıkar böyle^ Çağını yaşayan h?c kışi var çevrenizde? Bir de çağlann gerisinden seslenen kcç bin, kaç milyon? Büyük adam dediğimiz yaratık, günceldir. Gün gün yaçaysn adamdır, eskımez, ölmez, uzaklaşmaz, bayatlam3z. BeJ'rli bir geçmiş günde, otuz, kırk, elli yaşında son solugunu vennis olsun. Bir güneşin doğmasıyle batması, batmasıyle (?.cr:rp.RSi arasmdakl sürede yaşamış doldurmuş zamanını, ölnris gitmiş sonra. Ama ne yapmış o yıllarda, o bizlerin yıl dediği. yıllar dediği zaman birikiminde? Aval aval m\ bakmıs çevresine, kendine, daha önce başkalanna çzberletilen şey'.fre mi inanmış, yoksa daha öteyi, geleceği. başka gerçekleri auymak anlamak mı istemiş? Gerçek insanı. doğanın r.yılusu yaratıktan ayıran budur Aramak, araştırmak, düşünme'f, varlığını duymak Descartes'in gibi cDüşünüyorum, öyleyse vanm» diyebilmek.. Kişiler var aramızda, hem okumuş, hem de yazmış, hem de durmadan konusmuş. konuşmakta... Giysileri çağdaş, ama kafaları çağdışı! Alın götürün zamanın gerilerine bırakın orda. hic yadırgamazlar yerlerini. Nasılsa, rastgele, bueünün adamı olmuşlardır, yanlışlıkla doğmuşlardır bu çağda. Toplumu da götürmek isterler serilere. aşılmış yolları gerisingeri kosturmaya çahsırlar. Ölmüş bitmiş tukenmiş inanclan diriltmek, hortlatmak. Olanaksız olduğunu bilmeden, akla getirmeden. Böyleleri kimi zaman egemen de olurlar toplumlanna. İnsanhğın aştıgı evreleri. gerçekleştirdiği evrimleri. bîrbiri ardına giriştiği devrimleri yozlaştırmak, geriletmek, ta esMye, en ilkele götürmek istekleriyle... Şimd: bir söylevden bir parça sunacağım size. Tam yüzseksen yıl önce bir Miüet Meclisinde söylenmiş. Buna benzer sözleri öyle çok duvdunuz ki! «Daha başarılı olmak için kimi zaman bu ilkeleri gülünç biçimlerde uygulamaya bile kalkıştılar. Yurdun bütün dostlanna kıskırtıcı. anarşist dediler. Kimi 7aman da bu iftirayı başarmak icin, onları halka mal etmekte büyük ustalık gösterdiler. Daha ilk zamanlardan. bir toprak yasası havaleti ile halkın icine korkular saldılar. Bütün eşitlik düsmanlannı kendi partilerine cektiler. Yönetimi ve bütün mevkileri ellerine sreçirdikten, mahkemeleri ve devlet dairelerini buyrukları altına aldıktan. devlet hazinesine el koyduktan sonra bütün güçlerini halkm uvanmasını durdurmaya. kralcılığı ayıtmaya ve aristokrasiyi diriltmeye harcadılar.» • Ünlü devrimci Robespierre'in sözleri bunlar. Konvensiyon Meclisinde söylemis yüzseksen vıl kadar önce... Size, çok vakm günlerde sövlenmiş. hatta bugün de yann da yurdumuzda, başka geri kalmış ülktlerde yasanmıs, yasanacak olayları. düşünceleri y2nsıtmıyor mu? Bir devrim adamı çıkıp böyle sözleri toplum önünde bugün de sövleyebilir. Ha iki vüz vıl önce ha iki yüz yıl sonra! tlkeleri bozmak. yurtseverlere anarşist demek. halk çofunlugunu bir takım vasaları ters göstererek korkutmak. öte yandan eşitlik düşmanlarını güçlü topluluklar halinde birleştirmelt. yönetimi ellerine geçirmek. her şeye her şeye el koyduktan sonra halkın gerçek uyanmasını önlemek için ellerinden geleni yapmak, Yüz yıl önce de buydu, iki yüz yıl önce de. hatta daha daha önce de. Bugün de... Güney Amerika'sından, Afrika'sına. Asya'sına. hatta zaman zaman Türkiye'sine varıncaya dek... Evet. zaman yalnızca bir birikimdir. O birikimi lyi kullanmak. değerini bilmek gerek. Birbiri ardına geçen günlerin gecelerin getirdiklerini harcatmamak, elden çıkarmamak. ona buna kaptırmamak. onlann üstür.e yenilerini. daha iyilerini, daha üstünlerinı koymak... tnsanlığın belirtis] budur İnsan olmamn srereği budur. Kuşaklar durmaksızın daha iyiye daha güzele doğru ilerleyecek. gerilemeden, ara vermeden. yerinde saymadan . Zamanın getirdiği kazandırdığı değerlerden yararlanarak, onları kendimize katarak, bir bütün halinde oluşturarak... Yıl 1931. Istanbul Yüksek TiEMNtYET SANDIÜI GENEL MÜDÜRÜ caret ve Iktisat okulundan (Bu günkü ad^ Ue Sultanahmet lktisadi ve Ticarî Bilimler Akademisi) mezun olmuştum. Atabaktı, yırttı attı ve artık ezbebana da «Baştan yap!» emrini türk'ün sınıf, silâh ve devrim re bıldıgim emirleriru tekrarlaverdi arkariaşı ve o sırada Kırşehir dı durdu... Milletvekili bulunan babam Lüt Etrafımda yer alan sessizlik fj Mufit Özdes ile hijlikto.ailoaa . Viııüt IMIIUI LuKıuı vi refea koR.9Ç RS!.1 Bilmîyorum .. O «aYalova Kaplıcaları, Termal oyuldum. Bitirdiğim zaman «Daman da hatırlayamamıştım... Bu telindeki baloya gittik. ha iyi oldu» sesıerini duydum. «haksız» hareket belki 10 belAtatürk yine dönıdü baktı, res ki 15 kez yinelendi.. ÇevreBaloda üç genç idik: Ben (21 mi aldı, bir göz attıktan sonra, mizde tam anlamıyle sağır bir yaşında), Sayın Sabiha Göktıpkı birincı seferinde oidugu gisessizlik hüküm sürüyordu. Façen (15) ve Bay Talha (Termal bi tereddütsüz yırtarak yere at kat benim beynimdc sanki bir muhasebe müdürü, yaş 25); öte tı ve gözlerime bakarak sertçe a n kovanı vardı ve arılar hep kilerin büyük çoğunluğu 40 yabir şekilde •Baştatı yap!...» era bir ağızdan koro haıinde «Hakşın üstünde ve Atatürk'e çok sızlık, haksızlık, haksızlık, hakrini verdi. yakın kişiler.. Bu kez moralim biraz sarsıl sızhk...» diye çığrışıyorlardı.. Benim için dans edebilmek omıştı. Fakat yine çizmege koyuıSonunda yine resim bitti. Ben lanağı bulunmadığınd'an, o za dum. Bitirdiğimde, çevremde bu durdum. Çevremden bir ok gibi manlar başlıca «hobi»m olan ka sefer daha hızlı biçimde. «Şimdi gelen ve an kovanının korosunu çok iyi oldu...» seslerinı duyun delerek bana ulaşan «Bu sefer rikatür çizmeğe koyuldum.. ca rahatlayarak bekıedim Bır fevkalâde oldu... Fevkalâde...» O sırada Atatürk, Istanbul'a ara Atatürk yine sükunetle bençağnlmış olan Londra Büyükden yana döndü resmi eline al Fısıltısı ile uyandım. Bekledim. elçisi Fethi Bey ve daha basdı bir göz attıktan sonra yine Sanki nöbete girmiştim. Atakaları ile otelin terasında ;!eskisi gibi yırtarak yere attı ve türk'ün bana döndöğünu görginç şeyler konuşuyordu. (Sonaynı tonla «Baştan yap! ..» dedi. düm. Çünkü ben de bu kez baradan bu konuşmalann Sersevinçle Kuşkusuz bu «naksız» davra şımı ona döndürmüş best Fırka'nın kuruluşu konusu nış karşısında sarsıldım... Fakat bekliyordum. Bu küçük değişikolduğunu öğrendim.) emir çok sevgili ve saygı değer, lik Atatürk'ün dikkatini çekti. O sırada, Ağaoğlu Ahmet Be yüksek bir kişiden gelıyordu... Yavaş yavaş uzandı fakat bu deKanın başıma çıktığını duyuyor fa O resme elini dokunmadan yin karikatürünü çizmekte iken birisi elimden kâğıtlanmı kaptı. dum ama, boyun eğerek yine önce ben kendim çizdiğim kaçizmeğe koyuldum... Artık Saym rikatürü birkaç parçaya bölerek Baktım, Salih Bozok Bey... Bana Nuri Conker'in yüz hatlarını VP yere attım ve hemen yeni kâğıt «Vay demek sen böyle şeyler de mimiklerini ezberlemiştim ve üzerine eğilerek yeniden çizmeyapıyorsun?!..» diyerek yanağımı kendisine hiç bakmadan rahat ğe koyuldum. okşadı ve bunları tomar halinde O anda, demir gibi bir el sol alarak doğru Atatürk'e götürdü. lıkla çizebiliyordum; çizdim de... Ben çizdim. Atatürk eline alıp bilegime yapıştı. Solumda otuŞurda burda yaptığım bu çeşit karikatürlerden zaman zaman başıma garip ve hattâ sıkıcı olaylar geldiğinden. bu sefer de böyle olur korkusu ile olduğum yeri terk ederek öbür salonlara kaçtımsa da az sonra genç bir yaverin «Müfit Beyin oğlu ner<3e?» diye seslenerek hızla gizlen diğim salona girdiğini gördüm. Sonuçta kendimi büyük balo salonunun ortasında bir kalabalığın :çinde oturmus bulunan ABaşmudürlüğümüz Servislerinde boş ve boşatatürk'ün elini öper buldum. lacak daktilo kadrolarımn doldurulmasını teminen 8.2.1974 günü saat 14.00'de yapılacak sınavda kazaBana oturmaml emretti. Yanm nanlar arasında yeteri kadar eleman ahnacaktır. da Sayın Fethi Okyar ile Sayın Aşağıdaki sartlara haiz olanlarm smava girebilProf. Afet İnan var idiler. Atameleri için nüfus cüzdanı, diploma ve 1 adet fotürk «Kâğıt. kalem» dedi. Hemen toğıafla birlikte 7.2.1974 günü mesai bitimine kagetirip bana verdiler. Arkasındar Gayrettepe Yüdız Posta Caddesindeki Personel dan «Nflri Beyefendi» dediler. Servisimize şahsen müracaatları ilân olunur. Saym Nurı Conker geldi. Tam ISTANBUL TELEFON BAŞMÜDÜRLÜĞC karşıma oturdu. Atatürk bana dönerek ve Nun Conker Beyi ı1 En az ilkokul mezunu olmak (ortaokul mcşaret ederek «Benzet. çocuğum» j zunlan tercih edilir) dediler. j 2 18 yaşından küçük, 35 yaşından büyük olÇok yakın aile dostumuz r e maraak. «Amca» diye çağırdığımız Nuri 3 Askerliğini yapmış olmak. (Erkekler için) Beyin bütün bozucu dil ve el 4 On parmak seri daktilo bümek. (Kurs meşakalarına rağmen. kendisinın zunu olmak.) karikatürünü çizdim. Etrafımızı fırdolayı çevirenlerden «iyi oldu» fı«ıltılanm duydum. Güven içinde beklerken Atatürk bana döndü, resmi aldı baktı, ve birkaç parçaya bölerek yere attı, (Basın: 10362) 635 Mithat ÖZDEŞ ran Atatürk'e dogru hızla döndüm ve gözlerimden birkaç san tim uzağımda Atatürk'ün şımşek çakar gibi bakan o delici gözıerj ile karsılaştım, ve yavaş söylenmiş olşa bile beynimde top gibi patlayan sözlerini duydum: «Amman efendım, ammanl...» Birden kuvvetli bir beyecana kapıldım. Midemden bir kabarcık kalkarak tıpkı kaynayan bir su gibi boğazıma geldi, tıkandı, nefes almak dahil gözlerim onun gözlerine takılı ve ürkmüş olarak kalakaldım. Yap tığım hareketin ne kadar haklı da olsam, şekil bozukluğunu ve ağır'ığını anladım... Amma artık benim içm yapacak bir şey dönecek bir yol yoktu... Aslın ; da dönmeyi de ciddî olarak düşünmüyordum. Çünkü haksızlığa maruz kalmıştım. Çevredeki sessizlik bir mürek kep siyahlığına dönüşmüştü. Ko ca salonda, gerçekten bir sinek uçsa duyulacaktı. Atatürk ve ben sanki birbirine gözlerinden kenetlenmiş iki beyin haline gelmiştik. Onunki keskin, şiddetli, delici ve istilâ edici... Benimki ise mukavemete ça lışan haklıhğmı bağırmak isteyen, zayıf fakat direnici... Ve birden o şimşekler çakan gözdeki bakışın yumuşadığını, deliciliğini kaybettiğini ve gülüş izlerini topladığmı gördüm, ferahlamaya ve rahatlamaya zaman kalmadı, eğildi alnımdan öptü .. Arkasına dön dü ve «Müfit Bey» diye seslendi, hemen arkamda yer alıp ayakta duran babamı gördü ve başmı öne doğru eğerek «tyidir...» dedi. Bana da dönerek «Devam et, çalışmaya devam et» diye tatlı bir sesle hitap etti. Babamm göz işareti üzerine içine düştüğüm şaşkınlıktan çıkarak Atatürk'ün elini öptüm ve musaadesini olarak yanından ayrüdım. Ertesi gün babama, bu olayın anlayamadığım nedenini sordum. Bana şöyle dedi: «Oğlum... Sen hayatında unutamayacağın çok güzel bir anı kazandın ve tarihî bir olayın tanığı oldun. Atatürk seni, hiç haberin olmaksızın. bütün sofra arkadaşlannın hazır bulunduğu diin geceki mecliste, aydın bir Türk genci olarak smadı. Eğer, o sana haksızca karikatürlerini yırtarak sınadığı zaman, sen ona «Efendim ancak bu kadar yapabiliyorum» diyerek aciz bir cevap vermiş olsaydın seni azarlayacak ve kendisi de çok üzülecek idi.. Haksızlık karşısın da Atatürk'e dahi karşı çıkan aydın Türk gencini bulmak istiyordu. Ve bulduğu için mutludur.. Babama sordum, «Peö bu gün sınav bu sırada neden icap etti?..» Bu soruma da şu cevabı aldım: «Oğlum, son günlerde Rscep Peker arkadaşımız bugün Türk gençliğinin yeteri kadar azimll ve enerjik olmatfığından yakınarak, bizde de gençliği sıkı bir zaptürapt altına alıp, yurt savunmasını güvence ile yüklenebilecek bir egitime tabi tutulmasının gerektiğini (tıpkı o sırada Avrupa'da yaygın olan Nasyonal Sosyalist ve Faşlst gençlik örgütleri gibi) ileri sürdü. Bu konu köşkte sofrada da açıkça tartışıldı. Tartışma sonunda Atatürk, kendisinin böyle düşünmedlğini ve o günkü Türk gençliğinin kendi nesillerinin gençliğinden daha uyanık, daha bilinçli ve daha azimli olduğuna inandıgını söyledikten sonra konuşmasını şöyle bitirdi: «Peker, Peker.. Yoksa sen devlet içinrie devlet mi kurmak istersJn?.» 1931'leri izleyen yıllar, düıv yanın bir genel »avaşa »ürüklenişi olay ve sonuçlan ile, faşist rejimler uluslarımn başına gelen feîâketler. o zaman büyük Atatürk'ün b5yle bir rejime kar sı çıkmakla ne kadar sağlıklı ve öngörüşlü bir düşünc» v« karara sahip oldugunu bütün açıkhğı ile ispatlamıştır. örnekleri çoSaltmak kolaydır. Bir yoksul ülkenin ekonomik yaz'i'i vabancı tekellerin eline teslim edilmışse, o tekeller ülkenin siyasî iktidarına biçim vermek olanağına sahiptirler. Bu çemberi kırmak zorcfur. Ne var ki bazen dejisik koşullar altmda tek urunlü bir devletin, dünyavı etküeyecek kararlara gidebüdıklerı de Eörülüyor. Suudi Arabistan örnegl, bu bakımdan USinçtir. Suud Arabistanı. iç düzen bakımından Guney Amfrika toplumlarından da CPridir ve Ortaçag mırasını sürdürmektedir. Bu düzeni de»iştirmek için içerde bır egtiim, bir kuvvet görülmüyor. Buna rafimen tsraıl'e duşmanlık tutkusu, Kral Faysal'ı ilerici Arap rejımlennın dış politikasıyle uyumlu davranmaya zorlamaktadır. Çolün tek ürünü petroldür. Bir de Hac gelirleri vardır. Bundan on yıl öncesine dek Suud Arabistanı demek, Aramco demekti. Amerikan • Arap Kumpanyası dış politıkadan kralın güvenliâine kadar her şeyi ayarlayabılen kuvvettl. Aradan geçen sürede. Kral Faysal, dış politikada manevra yapabilmek olanaklarını ele geçirmiştir. Yıllardan ber: petrolden sağlanan gelirler, Ulkede yatırıma harcanmadığı ve tüketilemediği için. Batı bankalarına istif edilmiştir. Buna karşıhk kurnaz ve ak.ilı kadrolar yetişmiştir Faysal'm çevresinde. Bunlar Süı'üe Kuba da, Peruda olduğu gibi ülkede millUeştinnelere gıtmek ve 'in.erikan kapitalisUerini kovmak yerine. birlıste Kazannıak fikrini sa\unuyorlardı. Batı Ulkelerino u^gıHanan pet. TO. ambargosu kararı her bakımdan iç ve dış koşullara cenk düşmüştür. .... Ve kapitalist güçler geri bir Ulkenm tek Urunune ambargo uygulayıp fiyatları düşürecekıerüıe, geri bır ülke kapitalist dünyava sattığı tek ürüne ambargü kryup fiyatları yükseltmiştir. Hiç kuşkusuz petrol, şeker veya muı detüdır. Arap kral ve şeyhleri uzun süre petrol satmaaan bafıKaıardaki dolarlanna dayanarak yaşayabilir. ekonomik iıkwtıva ausmezler; ama Avrupa petrolsüz uzun süre vaşay»'na2. Böylece terk ürünlü bir ülke kapitalist dünv&yı saısan bir oyunua başaktörü oldu. Söylemek gereksiz ki, bu oyun ancak petrol üreten Ortadoğu ülkelerinin birleşmesiyle olanak kazandı. Az gelişmiş ülkelerle gelişmişler arasındaki üiskilerin. koşullar değişükçe nasıl degişebileceğı böylece bir dana ar.laşıldı. Tek ürüne dayanan kral ve seyhifı, soşullan kendi çıkarma değiştirebUmesinde olanaklan senıS Türkiye için yararlı dersler ve urnutlar bulunmaktadır. Simdi petrole abı hayat degeri veren Avruoa'da, Amerika'yı aşarak Ortadogu'ya köprü tairmak efjümleri jogunlaşmıştır. Türkiye'deki yeni iktidar .se CHh1 ile Avrupa'ya, M£P ile Ortadogu'ya yakındır ve bu Köprünün ortasmdadır. Avrupa Ortadoğu mlhveri araiınaa DUlunan Tiirkiye'nin durumu, bir ayrı yazı konusudur. TEŞEKKÜR Kızımız ELÂ'yı başarılı bir operasyonla bize kazandıran, doğumdan önce ve sonra büyük ilgi ve ihtimamla anneyi ve bebeğı sıhhate kavuşturan savın Jinekolog Opt. Dr, JALE DEĞER ile GÜZELBAHÇE KLİNİĞl'nde kıymeÜİ yardımlarını gördüğümüz doktor, hemşire ve hastabakıcdara ve bütün personele tesekkürlerimizi sunarız. Gülfidan ve Nihat Kemâl Öksüm •••••••••••••. • • • • • • • • • • • • •• ' Cumhuriyet 645 MEVLtD Değerli büyüğümüz biricik annemil Daktilo Bilir T Eleman Alınacaktır AYŞE GEZER'in vefatırun 40. gününe tesadüf eden 25 ocak cuma günü öğle namazını müteaJcip Aksaray Valide Camiinde H. Hafız İbrahim ÇanakkaleU, H. Hafız Aziz Bahriyeli, H. Hafız Fevzi Mısır, H. Hafız Mahmut Hatayiı, H. Hafız Eşıef AkhUarh ve Duahan H. Hafi7 Yahya Eskişehirli taıalmdan okunacak Mevlidi Şerife muhterem dost, akraba ve din kardeslerimizin buyurmalarmı rica ederiz. l'mum Gazctelcr Rayii İbrahim ve Şükrü Gczer Cumhuriyet 642 Karadeniz Teknik Üniversitesi İnşaat ve Mimarlık Fakültesi Dekanlığından ÖCRETİM ÜYESİ VE ASİSTAN ALINACAKTIK Fakuîtemiz tnşaat ve Mimarlık Bölümlerinin bütün bilim dallannda açık bulunan kadrolara öğretim üyeleri ve ayrıca açağıda belirtilen Bilim dallannda açık bulunan kadrolara da sınavla asistanlar alınacaktır. İsteklilerin 15 Şubat 1974 günü akşamma kadar istekli olduklan bilim dalı ve kısa biyografileri ile vabancı dil durumlarını bellrten bir dilekçe ile KTÜİNŞAAT ve MÎMARLIK FAKÜLTESÎ DEKANLIĞ1 . TRABZON adresine başvurmalan gerekmektedir. Duyurulur. BÖLt^MC BtLtM DALI AStSTAN SAV1SI İNŞAAT Betonarme 1 Teknik Mekanik ve Mukavemet 1 Yapı Statiği 1 Şehir Sağhğı Tekniği 1 Hidrolik ve Su Kuvvetleri Su Yapılan Zemin Mekaniği ve Temel tnşaat Yol ve Trafik Yapı Malzemesi Teknik Resim ve Tasan MİMARLIK Mimaıi Tasarım Yöntemlen Mekân Örsütlenmesi ve Donatım Taşıyıcı Sistemler TEŞEKKÜR Konfederasyonumuz (TÜRK • ÎŞ) un Genel Başkanı SEYFİ DEMIRSOY'un vefatı dolayısıyle cenaze merasimine iştirak eden, çelenk gönderen, tclefon veya telgraf İle derin acımızı paylaşan ışçı kardeşierimize. üyelerimizin çalıştığı İşyeri iş veren temsilcılerine büyük acımız nerienı ile ayrı ayrı teşekkür etme imkâr.ı olmadığından kendilerine alenen teşekkür ederiz. OTOMOBİL İŞ SENDtKASl SÖNETİM KLRULU İ (Cumhuriyet: 654) (Basın; 10610638)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle