Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHUHfYET 7 Eylül 1973 ev Toîstoy, cSavaş ve Banş» romanı ile ilgili olarak yazdığı, tarihe (Tarih fe'sefesine) ilişkin düşüncelerinl yansıtan uzun inceletne^inde, Rusyada ulusal bilinçlenmenin nedeni »ayd*!ğı Rus Fransız savaşının kuşbakışı görünüşünü şöyle çizer: «1789'da Paris'te bir çalkantı başlıyor; bu çalkantı büyüyor, taşıyor, daigalanıyor ve kendini ulu?ların batıdan doğuya doğru akımı ile belli ediyor. Bu hareket bir kaç kez doğuya yöneliyor ve orada doğudan batıya yöcelen karşıt hareketle çatışıyor. 1811 yılında bu çatışma en son sımnna, Moskova'ya kadar uzanıp gidiyor; sonra da doğudan batıya, şaşılacak bir simetri ile ona tamamra karşıt bir harek?t meydana geliyor ve gene tıpkı birir.cisi gibi bu da peşinden, ortaU bulunan uluslan sürük'.eyip götürür. Sonunda karşıt olan hareket, batıdan gelen hareketin doçduğu noktaya, Paris'e varıyor ve orada duruyor.» I Olaylar ve gorüşler TARİHTEN SONRA VARIZ Melih Cevdet ANDAY Birlnci Dünya Savası ve Kurtuluş Savaşı fie geçmeye başladık. Soylu sınıf ekonomik gücünü yıtirmişti, özellikle Kurtuluş Savaşınd"an sonra yol burjuvaziye açılmıştı. Ulusun ilk gereksediği «Yurt» artık kesin çizgileri ile benimsenmişti. Anadolu'da çoğunlukla Rumların elincie bulunan iş, girişim, zar.aat alanlarına Türkler girıyorlardı. Osmanlı tarihinin ve kültürünün beslemekte yetersiz kalacagı belli olan bu yeni toplum oluşumu için yeni bir dil, tarih ve kültür anlayışı gerekliydi. ülkücülerin biitün çabalan ulu?laşma amacına yönelikti. îşte bizim kuşacın yaşamı bu dönemi kapsar. Mu.=tafa Kemal'i, büyük asker sıfatı yanında, a?:l bu niteliği açiFindan görmek, sanınrn, bir çok yanılgıların önünü alır. Bu dönemde har.gi düşünce akımlan ve 7 eylemleri ortaya çıktı? Ve bunlara ne gözle bakıldı? Klmi çevrelerin dudak hükecekleri bu konu üzerinde ki5aca durmak istiyorura. sel çaSdaş kavramlaTa geçişin, başka blr <îeyişle bir uygarlık değişiminin zorunlu kıldığı bu davranış, sağda ve solria, birçok aydmca desteklenmemiştir. Desteklenmemek şöyle dursun, sözgelişi dil çalışmaları alaya alınmış, kiiçüm?enmistir. O alaycılann, küçümseyicilerin çogu (tanıd.klarımı düşünerek yazıyorum bunları) çok sonra uydular bu gidiçe... Katıldılar tfemiyorum, çünkü katkılan olmadı. Bana göre, bu küçümseyiciler, karşı gelicilerden daha olumsuz durumda idiler. Tarih Kurumu'nda örgenleşen tarih Çalışmaları, yine o genel çabanm başka bir yüzünü verir. Yurdunu kazanmış ve bilmiş, düini kendileştirmiş ve zer.sinleştirme yolunu tutmuj olan bir toplum, kapitalist, emperyalist güçlerce dünya çapında yaydınlmak istenen üstün ırk aşağı ırk, üstün ulus aşağı ulus sömürü hilesinin foyasinı ortaya dökmek görevini kendinde bulacaktı elbet. îşte David Hotham'ın gülümseme ile karşıladığı oklu Ort» Asya haritasmı bu açıdan değerlendirirsek görüruz ki, Atatürk'ün önayak olduğu bu fazla iddiah varsayım, temelde. bütün insanların eşit olduju önerisîni tasıyordu. Böylece de kapitalist oluşuma ilk ulaşan Avrupalıların. bu oluşumun zorunlu sonucu emperyalizm ile dünyaya el atmaya kalkmca, bu küstahça oldubittiyi, yok=ul uluslar üzerincfe kendi dogal hak!an, üstünlüklerinin kaçınılmaz payı imi? gibi gös terms iahteeHiklerl «çıklanmak lstenlyordu, Okullarda değişmez bir gerçekmişçesine öğretilen Yunan mucizesi, salt Avrupahlardan geldiğı için mi dokunulmaz sayılacaktı? Atatürk hiç biı zaman ırkçı ve Asyacı olmamıştır. Aynca Anadolu tarihinin bilimsel yöntemlerle yeni baştan lncelenmesi onun büyük bir tutkusu idi. Niteklm Türk arkeologlan, yönetfıkleri yenl kazılardan çıksrılan değerli belgelerle adlarını bütün dünyada duyurdular. Bu kazılardan sonra Eitit tarihinin yeniden yazılması, ilkçağ biîçilerimizde çok önemli düzeltme'.eri gerekli kıldı. Batıda, batı ustünlüğü amacına yönelik bilim verileri, bu kez Anadolu'da, in?anlığın daha eski açamalarını gösteren verilerle karşılaşıyordu. 36 milyon milyoner skiler: Deve bir altın. deve bin altın.. demişler. Ve ekonominin temel yasalarından birini dile getirmişler, fiyat teorisini özetlemişler. Ama yalnız deveye mi özgü bu yasa? Kaz dedigin blle, sıra?mda bir değerleniyor, bir değerleniyor, baştâcı edillyor. Bakıyorsun inejin biri ayda ohız bin Hraya bana mısm deıniyor. Eşek pazannda yüz papel etmiyecek bir merkep, yüzbinleri kı\'inyor. ln?anlar ve hayvanlar gibi paranm da değerlendiği veym n değ 'den düştüğü yerler vardır. İkinci Dünya Savaşmdan çıkmıs; yakılmıs, yıkılnuş fllkelfrde. on okka papel ile yarım okka tereyağ satm ahnamazdı. Bir çuval banknotun bir francaladan kıymetsiz kaldığı günler yasanmışhr. Kıtlık, savaş, ihtilâl gibi büyük olaylarda görüliir böyle seyler Ama sen narlu ufnklara yeîken açmıîsın, Tiirldye'ye ! • •* Tiirkiye daha ilâve etmişsin. elinde terzi makası yurdu dolasmaya cıkmışsın. eserleri eseriere katmsk için kurdelâ yetmemiş. Belediye helâsını halka açarken, halk adamı olarak ilk kez sen tpşa?iir eyledikten sonra gazetecilere poı verip: Müretteh Türkiye'>i inşa ediyoruı^ diye nutuk atmışsm. Sonra da müreffeh Türkiye'de üretim yetmezliğinden plrinc kuyrııeu Yeni Cami'den Haüç'e. Boğaz Köprüsünden Asya'ya uzanıp Urfa'da pilâv yemek isteyen vatandaş, vilfiyetten karne almak «orunda bırakılmış. Kürsiilerde bundan on yıl önce: Plân de?i1. pilâv Isteriz.. diye Vöse sakais Inci dizenlerin bir dizi iktidan, h?lka kame dagıtarak «plânlı pilâv» iktisariiyatını sağlamı;/ Yirmi yıl önce kuyumcu vitrinlerinde kullanılan fıyat etiketleri artık bakkal dükkânlannm came • kânlarını süslemeye haşlamış. Ülkenin kalkmmasmda üretim övlesine arimamış. her 1ür mal öylesine ço§almamış ki. issizlikten dış^n göçen işçilerin yolladı?ı dövizleri tekrar dısarı tranffer ederek pevnir. et. pirinç gibi bir tarım ü'.kesinin iiretmesi gereken viyimlik. tadımhk. hazımlık yemekliklere harcamaya yönelmissin. Elnğlu sana>üni Vurup fabrika bac«larmı forur fosıır îslettikfen fonra san.i endöstri Orünleri satıp senden tarım Crünleri alırken: sen tanm ülkesi olduğun haldp dışardan tarım ürünleri ithal etmeye baslamıs^ın.. tneklerin, öküzlerin. eşeklerin kıymeti giderek artarken; yazarın. çizerin, sanatçınm, bilim adamının, aydının hayatı can pazannda bedavava citmiş. Nüfusun on yılda on milvon artarken, sdam başma milli eelirin kalkınma hızı komşulanndan bile geri kalmı?. Bu yiizden toplum siyasetinde cümle ihvan birbirine girer ve ortalıkta toz dumardan ferman okunmazken, sen hâlâ kalkınmamn yetersizliğini ve üretim noksanlığını görmezlikten gelerek suçu aydınlann sırtına vurmaya çalışmışsın. Ve simdi: Fiyatları durduramıyoruz.. diye kıyamet kopmaktadır. Kopar ya !.. Yedi yüz bin memur, birbuçuk milyon işçi ve milyonlarca köylü... Dıs pazar kısıtlı. İç pazann üstüne oturtmak istedisin sanavilesme yolurda, zengini daha tengin, yoksula dshs yoksul yaparak çabalama kaptan ben gidemem... Ve her beş yılda bir, iktisad! bunalımın yarattıgı büyük siyasî çalkantılann ve acıklı olaylann gerçek nedenlerini görmezlikten gelerek. uzun yürflvO; politikası... Halimize baktıkça bir zamanların kudretll Başbakanı MenoTeres'i anmak borç oluyor. Adnan bey: Her mahallede bir milyoner yetiştireceÇiz.. demlştl. Çimdi bir apartman dairesl bir milyon, bir lükı otomobil yarım milyon, bir ev beş milyon... Paranm değeri böylesine düşmeye devam ederse, her mahallede bir mîlyonerin lâfı mı olur I Her mahalle baştan sona milyonerle donanscak. Etin kilosu yüz liraya tırmanırken, geçen yıl yüz bine «ldıgın kat beş yüz bine yükselirken, gidi? o gidi?. 36 milvon milvoner Anadolu'y» ne de yakışır ! E Hazır Reçeteler Tarih alanındaki bu çabalar da. dîl sorunu için oldugu gibi, küçümsendi. kötülendi, alava alındı. Oysa vapılan, yapılmak i?tenen, ulus olarak e«itçe yaşamak hakkını e!de etmek istemindeki bir toplumun, so'mürücülüîe yarayan bir tarih anlayışından başka bir tarih yaratma, bunun için de geçmişi amaçlı olarak yeniden yorumlama eylemi idi. Bunu, eşitsizliSe ve sfimürüye karsı baçkaldırmış bir ulus, ancak kendisi yapabilirdi. Başka uluslann rföşünürlerinden hazır reçeteler bulunamazdı. Hazır reçete alıskanları için oklu Asya haritası gibi, bu toprağın ilkçacına değer verme çabalan da koîayca hafife almabilirdi. Aîındı, alınıyor da. Bilinrr.eyen şudur ki, bix ulusun tarihir.i. bir az diiş, bir az masal, bir az yorumla. ajna mantıksal bir düzene oturtularak benimsenen bir geçmiş yaratır. Tarihinl hiç kimse getirip vermez bir ulus a, onu toplum kurar: geçen yazımda andıSım tarihçinin dediîi gibi. cyaşam, kendi yararına, ölüyü sorguya çeker.» Bu düşünceleri savunmaya kalkanlarm, en »zınrian <saflıkla< nifplendirildiklerin! bilmivor değilim. Ama ne vapacaksınız ki. edebıvatımızda, eenellikle güzcl sanatlarımızda görülen vatsınamaz gelişme, bu «saf«ların çabası ile gerCekleşmiştir. Geçen yazımda o?a belirttiğim gibi, Napcleon savaşları, Avrupa halkları üzerir.de d» bu itkiri yapmıştı. Bu açtdan bakıldışında, ulusal bilinçlenme, bir savaş ya da savaşlar takımı, bir yengi, bir yenilgi, demek bir düşman. gereksiyor, bu ömeklerde görüldüğüne göre. Osmanlı împarEtorluğunun çökü? süresi içinde, Müslüman oimayan halklann uluslaşma çabaları ile birlikte cTürk» adı ile bu amaç belirdi. Tıpkı To:stoy'un anlattığı gibi, burada da, önce batıdan doğuya (Haçlı ordulan), sonra doğudan batıya (Osmanlı ordulan) sonra yine batıdan rîoğuya (Yunan ordulan) gidip gelmeler olcîu (Masala değin inip Troya savaşını anmıyorum). Kapitaüst Avrupa'ya karşı: «Türküm ve düşmamm sana kalsam da tek kişi» çıslıfiı yenl amacm lşaretitfir. Balkan halkları arasır.na Osmanlılara ilk baş kaldıran ve bağıms:zlıklarmı alan Mora Yur.anhlan, Ada'ar gemiciliginin getirdiei çok büyük kazançlarla hurjuvalaşrcamn verdiği gücü, Osmanlı rîüşmanlığı ile bcsleyerek bir uluçal amaca yöneldıler. Yenl sınıf ba£ım?ızhk istiyordu: Fransız derrimi ona gereksedigi kuramsal destesi sağlıyordu. Biz İ5e, Osmanlı olmaktan Türk olmaya, Aykırı Değil Çünkü dil, tarih. arkeoloii, cüzel sanatlarda yer alan yeni anlayışlar, eğitim sorunlan... Demek eUi yıllık Cumhuriyet dönemini kapsayan bu etkinlikleri, uluslaşma sürecinin belirtileri olarak ele almak, «bilimsel dünya görüşü»ne hiç de aykırı olmasa gerektir. Dilde özleşme, dinscl kavramlardan, bilim KOLERA TEHLİRESİ OKTAY AKBAL Evet Hayır Âli Paşanın Ve İmparatorluğun Öyküsü 102 Yıl Önce bnülemin M.K. înal «Son Sadrazamlar» adlı kitabında «Mehmet Emin Ali Paşa, BağçeKapusu'nu ücret mukabilinde sabah akşam açub kapatan ve Mısır Çarşısı'nda attarlık eden A'.i Hıza Efendi'nin oğludur. 1814'te Mercan Camü havlisine bakan evde doğdu» der. Yazar onun «7 Eylül 1871 de Bebek'teki yalısında ellisekiz yaşında» öldüğünü, «Süleymaniye Camü haziresine» gömüldügünü de aynca bildirir. Osmanlı Devletinin «Sefaret», «Vilâyet», «Nezaret» katlan dışmda yalnız «Sadaret» katına beş kez getirilmiş bu halk çocugu üzerinde, ölümünün yıldönümü nedeniyle durmayı yararlı gördük. Küçük Mehmet Emin doğru dürüst bir öğretim görmemiştir. Mahallesinin okulunda, Kur'anl Rnlamadan şöyla böyle okuyup bitirdikten sonra, Beyazıt Cami«inde Arapça dilbilgisi öğrenmeye kalkı?rr.ışsa da ftabasının 6liimü nedeniyle bundan vazgeçınistir. Çünkü ailesini ««çindirme işi kendisine kalmıştı. Devlet bUyüklerinden birinin kayırrnasıyle 1829 da «Divânı Humayun» (Bakanlar Kurulu) kalemine katip yardımcısı olarak girdi. Orada çalışan herkese bir ad takılması, bu adla çağrılması ötedenberi olağandı. Buna «Mah las» (Takma Ad) denirdi. Kısa boylu ufak tefek yapılı Mehmet Emin'e alay olsun dıye «Âli» (Büyük) mahlasını verdiler. Bu, yaşamında cldugu gibi tarihte de gerçek adını unutturdu. Âli Efendi bir süre sonra çahştığı yerde bulunan «Tercüme Odası» na atandı. Fransızcaji ögrenmeye »orunlu tutuldu. II9iz v a n burada Ölüma terkedümiş, cehennem bayatı yaşaf l «B insanlanz.» "*Hürriyet mahallesinde yaşayanlar böyle diyorlar. Ö1Ume terkedilmişiz!... Şundan: «Gördüğünüz bu lâğım deresinde sabahtan akşama kadar çocuklar oynar. Pislik ve mikrop çevreye jayılır. Gün 'batımından sonra bu dsrenin kenannda kedi büyüJüüğünde fareler dolaşır.» Ma'nalleüler bir de rapor almışlar: «Bu çevrenin kemirici ve öbür tPhlikeli bakterilerin Uremesi için en verimli ortam oldıığu £örülmüştür. Bu nedenle acıkta akan lâğım suları yüzünden her an bulaşıcı bir hastalığın çıkması ihtimali mevcuttur. Çevrp tam bir hastalık kaynağı halinde görülmektedir.» Burası Kuştepe ve Hürriyet rr.ahallesi... Kentin hemen yanı, hatta tam ortası. Lâğım dereleri aluyor, mikroptan geçilmiyor, çohık çocuk buralarda oynuyor. insanlar yaşıyor. Ama hangi insanlar? Kendi deyimleriyle ölüme terkedümiş insanlar... Sabah sabah nedir bu, fare lâğım, pislik, ölüm? diyenler çıkar. Almışsınız gazeteyi çekilmişsiniz köçeye, ya da bir taşıtta işinize gidiyorsunuz. Bütün iç ve dış eıkıntılan yenmek, altetmek isteyerek. Zorla da olsa bir rahat soluk almak, şu Eeçim sıkıntısını, şu yarın korkusunu unutmak, birazcık neşe bulmak, bir yudumluk mutluluk duymak özlemiyle... Derken aç gazeteyi, lâftım, ölüm, fare, pislik!... Ben de olsam bozulurum biraz. Kişi hayalcidir her zaman. Gözlerini kapar kötülüklere. Görmeyince, duymaymca, okumayınca o çirkinlikler yok olur sanki, öyle gibi gelirj w . . , ,., . . •, ,.. Arrıa bakıyoTsıin, çöpler birikmi? kapı önlerinde. Yerlere saçılrnî? kâvıîh; Rarpüz kabuklarfj1 daha daha neier! Soruyorsun kapîcıya, çöp kamyonu beş gündür gelmemiş. Derken bir sabah o çöpler yok olmuş, nereye gitti, kamyon mu aldı götürdü? Hayır, kapıcı çaresiz kalmış, gitmiş karşı bostanm kenarına, ya da ilerdeki arsaya dökmüş çöpleri. Ne olacak orda biriken pislik? Bana ne, benden gitti ya, orda dursun, gözden uzakta. Bir mikrop yuvası, bir hastalık kaynağı... Bırakın gecekondu semtlerini, kentin en gösterişli sokaklarında, en giizel apartımanların dizildiği caddolerde bile, bByle. Çöpler birikiyor. günîerce kalıyor kapı önlerinde... Bir çöp işint düzene koyamamışız. Kamyon az, görevli yetersiz, para hiç yok. Oy^a ken'in nüfusu günden güne artıyor çığ gibi. Bir milyondan iki milyona, iki milyondan dört milyona, almı? başını gidiyor kentlerde nülus artışı. Su işi, çöp işi gıda işi lıâlâ eski dar kaiıpların içinde, ama insanlar çağlayanlar gibi boşanıyorlar köylerden kasabalardan büyük kentlere... Kolera da koşar gelir, başka salgın hastalıklar da... Bugüne dek gelmedi mi? Nedense saklarlar bövle kötü haberleri. Birkaç yıl önce koleranın salgın îıale geldiğini «Cumhuriyet» yazmıştı ilkin. Ne çok kızdılar, ne çok köpürdüler! Panik yaratmakmış, korku vermekmiş, bu da yurtseverlik değilmiş! Nedir yurtseverlik bilir misiniz, örtbas etmek, saklamak, kokuşturmak sorunlan! Varsın adı verilmeyen, ne oldağu anlaşılmayan hastalıklardan ölsün insanlar. Ne olacak insanlarırruz çok, ölen ölür, kalan sağlar bizirr.dir! Adını koymayacaksınız bir şeyin, bir derdin, bir sorunun, bir hastelığın, bir yaranın. Böylece yöneteceksiniz yurt işlerini, ulus işlerini!.. Bakm ltalya'da kolera aldı yürüdü. Hem de korkunç bir hızla... Günden güne yaygınlaşıyor, başka ülkelere athyor. Buraya gelmezse şaşılır. Bunca pislik, bunca ihmal, bunca yoksulluk ortasmda kolera en uygun yeri bulacaktır kendlne... Bunlan bilirler yetkililer. hem hepimizden daha i y l Ama susulur, hızlı tedbirler ahnmaz. üç be? ölüden ne çıkar denilir. Sözde panik yaraülmayacak, insanlar korkutulmayacak!.. HUrriyet mahallesinde lâğım dereleri akarken, en zengin semtlerde bile çöpler kapı önlerinde dağlar gibi birikirkeıı, yoksul yığınlar geçim sıkıntısı içinde çırpımrken, yetersiz ilâç, yetersiz doktor, yetersiz hastane, yetersiz ilgi, yetersiz sevgi hepimizin gözüne batarken... Kolera da gelir, başka felâketler de... Îşte yoksul bir mahalle halkının çığlıgı: «Biz burada ölüme terkedilmişiz. Biz burada cehennem hayatı yaşıyoruz.» Bu sese kulak tıkamak, kötülüklere göz yummak koleranın, kolera gibi hastalıkların, felâketlerin yanında yer slmaktır. Panikmiş, korkuymuş, bilmem neymi?, bunlan bir yana itip, sorunun özüne el atmak gerekir. Hem de bir an bnce, is işten geçmeden... İ ÂLİ PAŞA'NIN MASALI ANDIRIR ÖYKÜSÜ, DEVLETİN DIŞ BASKILARLA NASIL İDARE EDİLDİĞİNİ AÇIKÇA GÖSTERİYOR Doc. Dr. Sırrı AKINCI rüldü. öteki ağır yaralandı. Hokim kaçınakla canını zor kurtard:. Öncekine eklenen bu olay kar şısında Ali Paşa artık kayıtsız kalamazdı. Vali olarak harekete geçti. Saldırganlardan yedi kişiyi hemen yakalatıp tutuklattırdı. Ama bu kez İzmir'dekl Italyan Konsolosu: « Bu olay Osmanlı topraklarında, yabancı iki devletin uyruklan arasında geçmiştir. Kapıtülasyonların verdiği yetkiye göre, çözümlenmesi de yine o yabancı devletler arasında yapıhr. Osmanlı Devleti'nin bir valisi bu işe karışajnaz» diyerejc kestirip aftı; Üslelîk tutukuılan çıkarttı. Durum kanşmıştı. îzmir'deki Avastnrya Maearistan tmparatorluğu konsolosu olayları Istanbul'daki Büyükelçi Baron De Brok'a bildirdi. O da homurdanarak, <t tmparatorlugumun subaylannın taşıdığı ünUormaya sa>gı duyduracak, îzmir'deld Avrupalıların can güvenliğini sağlıyabilecek güçte yeni bir valinin atanmasını» isteyen diplomatik bir notayı Bâbı Âli'ye dayadı. Bunun üzerine Osmanlı «Meclisi Vükelâ» sı ivedilikle toplandı. Sorun görüşüldü. Sonuç ne olsa beğenirsiniz? Büyükelçi Baron De Brok cenapları yerden göğe haklı görüldü. Âli Paşa îzmir valiliğinden hemen uzaklaştırıldı. Daha sonra 1854'te Bursa valiliğine atandı. Birkaç ay geçince de Reşit Paşa"nın kurdugu kabineye hariciye nâzın olarak girdi. Bitmiş olan Kırım savaşı nedeniyle 1855'te Viyana'da toplanan konferansa delege olarak gönderüdi. Bu sırada SUveyş kanalınm açüması için, Mısır valisi Sait Paşa, Fransız mühendis F. De Lesseps'e bazı ayrıcalıklar vermeye kalkışmıştı. Bu tutum İngilizleri huylandırdı. Çünkü açılacak kanal, sömürgeleri olan Hindistana giden en kestirme yol uzerinde çok önemli stratejik bir noktaydı. Buranın bazı ayrıcalıklannın bir Fransızda bulunması Fransa" nın elinde olması demekti. Bâbı Âli'ye biraz rica, biraz şikâyet, biraz gözdağıyle baskıya başladılar. Sadrazam Reşit Paşa bu ayrıcalıklann mühendise verilmemesi için, Vali Sait Paşa'ya gizli bir melrtup yazdı. Fransız poli tikasma bağlı, üstelik de h:rsız bır Osmanlı paşası bu mektubu çaldı. Fransız Elçiliğine sattı. Eline iyi bir belge geçiren Fransa' nın İstanbul'daki temsilcisi, hemen Padi=ah Abdühnecidin katına çıktı. İşler karmakanşık olmuştu. Hep ödünlemelerde bulunmayı benimsemiş Bâbı Âli' nin, artık yapabileceği başka bir şey yoktu. Siyasal ilişkilerin bozulmaması için, Reşit Pasa'nm sadaretten indirilmesi gerekiyordu. Nitekim öyle de oldu. Yerine Viyana'da bulunan Âli Paşa atandı. Yıl 1856 olmuştu. Paris'te siyasal bir kon gre toplanacaktı. Reşit Paşa buna katılmaya çok ıstekliydi. Ama Fransa Dışişleri Bakanı, onun bu isteğine, «Kesin olarak hayır !• dedi. Bâbı Âli'yse bu «Ha yır»a «Hayır!» diyemediğinden, onun yerine birinci delege olarak Ali Paşa'yı Paris'e gönderdi. siyasal ilişkilerin kesilmesinin söz konusu olduğunu, hükürnetinden şimdilik Istanbul'dan aynlması ıçin buyruk aldığını, sözüm ona «Üzüntüleriyle» bildirdi. Bu bir gözdağıydı. Ama ne vazık ki Sultan Abdülmecit buna aldırmazhk edemedi. Reşit Paşayı hemen sadaretten indirdi. Fa kat bir süre sonra hariciye nazırlığına getirildi. Bir yıl sonra (1858) Reşit Paşa öldü. Padişah Âli Paşa'yı sadrazam yaptı. Kadınların Masrafı!. Kınm savaşı masraflanyle, saraylı kadınlara yapılan düğünler den ötürü devlet hazinesi tamtakır olmuştu. Bunlar yetmiyormuş gibi bir de para savurganlığı almış yürümüştü. Bütün nazırlar sözbirliği edip. durumu padişaha bildirmek için huzura kabullerini dilediler. Bu düekler olumlu karşjlandı. Âli Paşa başta olmak üzere hepsi padişamn kar.şısına çıktılar. Ama Âli Paşa bir yana, biçbiri korkudan ağ zını açamadı. Hazretler cDut yemiş bülbül gibi» suskunluk içerpindeydilen • »Âli Paşa devletin mali durumunu çekinmeden anlattı. Saray. kadınlannın. yajjhklanndan, ettiklerüıden âci acı yakındı. Bu sözler nükümdarın canını sıktı. Ertesi gün Âli Paşa'yı sadaretten uzaklaştınverdi. Bir süre sonra Abdülmecit öldü. Yerine Sultan Aziz geçti. Halk yeni padişahın kalıbına, pehlivan yürüyüşüne bakıp, ikincl bir «Yavuz Sultan Selim» geldi diye bayram ediyordu. Hele bir oturuşta bır kuzujoı yemesi, üzerine de bardaklardan değil, yalaklardan kar.a kana su içmesi haberlerini duydukça: «Arslan Padışahım.z!» dîye kabına sığmıyordu. Âli Paşa bu padişah döneminde ilkin sadrazam sonra da hariciye nazırı oldu; Sırbistan'daki «Kıl'âi Hâkaniye». «Girit Ayaklanması» gibi siyasal so runlarla karşı karşıya geldi. Ger çek şu ki, Âli Paşa bunlann ikısinde de doğru dürüst bir başarı sağlayamadı. 1871'de yaşlı sayılmasa da bedence çökmüştü. Ağır siyasal sorunlar bir yandan, kendisine düşman «Genç Osmanlılar»ın zehir gibi eleştirileri öte yandan. onu iyice yıpratmıştı. Sonunda akciğer veremi alevlenmesinden üç ay hasta yatarak öldü. Emperyalist devlet lerin baskısıyle Abdülmecid'in kurduğu iktidarlann ikinci kah ramanı da sahneden çekilmişü. Siyasal tahterevalli bitmişti. Âli Paşa'nın siyasal öyküsü bu. Bu öykü de XIX. yüzyü Osmanlı devlet gemisinin dış siyasal baskılara göre dümen kırdığını açık seçik gösterir. Başka anlatımıa devlet devletlikten çı!£ mıştır. Bunun zorunlu sonucu yı kılmadır. Nitekim aradan elU yıl geçmeden Sevre'deki konferans salonunun masasında Osmanlı Devleti'nin kadavrası yatacakbr. Tarihin ekonomik, toplumsal gidişine ayak uyduramajan diplomatik, siyasal, demogojik canbazhklarla, başka hükü metlerin politikalarına bağlı adamlarla, ayakta durma}1» çalışan devletlerin sonu, hig kuşkusuz başka türlü olamaz. ,, «Elçi Sultan» Kongrenin bitiminden sonra Eflak, Buğdan sorunu dola^ısıyle Besarabya'nın sınırlan saptanırken Ingilizlerle Fransızlar arasında görüş ayniığı çıktı. Bizim Âli Paşa da Fransız tezine yandaş çıktığından Ingilizler küp lere binmeye basladılar. Istanbul'daki Büyükelçileri Lort Stratford de Redcliffe (Canning) hemen padişaha çıkıp, Osmanlı Devleti'nde Ingiliz politikasına eğiümli, onu destekler bir kişinin sadarete getirUmeshıi ısrarla istedi. Bu büyükelçiden Bâbı Âli yılgındı. Halk da kendisinden korkar, çekinir, ona padişaha eşdeğer «Elçi Sultan» derdi. Sonunda Osmanlı Sultanı «Elçi Sultanmn isteklerini yerine getirdi. Âli Paşa'yı sadaretten uzak laştırıp yerine Reşit Paşa'yı oturttu. Âli Paşa'nın bu degişikliğe çok canı sıkıldı. Padişah bir süre sonra, belki de gönlünü almış olmak için. onu hariciye nazırlıgına atadı. Paşa kabul etmedi. özür dileyerek istifa etti. Bu sırada Buğdan'da vapılan bir seçime hiîe karıştınldığını üeri süren istanbul'daki Fransız büyükelçisine Bâbı Âli biraz dayatır gibi oldu. Olayın gerçek olmadığını söylemeye kalkıştı, Buna içerleyen Fransız temsilcisi, «Bâbı Âli'ye karşılık olarak HAYATA DÖNÜŞ O. Karaslavorun bu ünlU eserini gecikmsden HEMEN ALINIZ. (15 lira) HABOR.% KİTABEVt P.K. 6 Bey&zrt . îstanbul K S g &ootHMKKj«mrtnc Cumhuriyet 7064 İHRACATÇILARA DUYURU ASLAN, Beynelmilel Nakliyat r e Ticaret Kol. ŞU. Hasan Aslan ve Ortaklan, lsimli firmamızın, Yeşilköy • Havalimanınd'aki bürosu Ihraç • Transit • Aktarma • İthal • Her nevi Gümriik ve Kargo işlerinlz için hizmetlnizdedir. Tclefon: 73 79 56 • 73 03 47, Yeşilköy • Havalimanı P.K No: 1 (Cumhuriyet • 7066) Yükseliş 1835'te Vijana'ya büyükelçi olarak gönderilen Ahmet Fethl Paşanın yanına başkâtip yardım cısı olarak katıldı. Orada Fransız dilini lylce öfrendi. Bu arada St. Petersburg'a değin uzanmış bir Rusya gezisi de yaptı. 1837 de İstanbul'a döndü. Yenl görevi «Divânı Humayun Tercümanlığınydı. Reşit Paşa 1833 de Londra BUyükelçiligine atanmıştı. Yanına yeteneklerini Çok beğendiği All Efendiyi aldı. Ali Paşa 1840'ta da Londra Büyükelçisi oldu. Bu görevde üçbuçuk yıl kaldı. Istanbul'a çağrıldı. Kendisine Hariciye Nezareti Vekilllğlnl verdiler. Başanları nedeniyle 1846 da Hariciye Nazırhğına getirüdi. 1848 de padişah buyruğuyla «Vezirlik» rütbeslne yükseltüdiginden «Efendi»liği «Paşa»l:ğa döndü. Rsşit Paşa o sırada sadrazamdı. Aradan kısa bir süre geçmışti ki padişah her ikisini de görevlerinden uzaklaştırdı. 1848 de Hariciye Nazırlığma yeniden getirilen Âli Paşa 1852 de sadrazam oldu. İki ay sonra bir gün yalısında dostlanyla görüşürken Saraydan gelen başmabeyinci kendisinden sadrazaralık mühürunü aldı. Bunun başlıca nedeni o zaman bir Osmanlı ülkesi olan Kudüsteki «Makamâtı Mukaddesesyle (Kutsal Yerler) ilgili olaydı. Bu yerlere sahip olma, ziyaret gibi sorunlar Örtodokslarla Katolikler arasrnda güçlü bir tartışma yaratmışü. Asîında birincilerin arkasında Çarlık Rusyası, ikincilerin arkasmda Fransa bulunmaktaydı. olayı boyuna körüklüyorlardı. Bun lardan ilkinin Bâbı Âli'ye daha fazla siyasal baskı j'apması nedeniyle, Padişah Abdülmecit, Ali Paşa'yı sadaretten lndirdi. O böylece bir süre boşta kaldı. Sonra îzmir valiliğine atandı. Bu görevindeyken îzmir'e Macar devrimcilerinden Marten Kosta geldi. Avusturyalılar Macaristanla birleşik imparatorluklan için bu adarnı zararlı sayıyorlardı. Amaçlpn onu tutuklattırmaktı. Nitekim öyle de yaptılar. Para karşıhğında kandırdıklan birkaç Rum kayıkçının önaj'ak olmasiyle, dev rimci Macan kaçırdılar. Limanda demirli Avustur>a bandıralı bir geminin ambarına tıkblar. Ertesi gün geminin iki subayıyla "leldmi îzmir'in bir kahvehane sinde otururlarken, Italyan uyruklu bazı kişilerm Ealdırüarına uğradılar. Subaylardan biri öldü BİLİM 70. Eylül sayısı çıktı. Bütün bayilerde bulunur. TEKNiK'in ve İstanbul Teknik Üniversitesi Elektronik Hesap Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğünden Enstitümüz Hesap Merkezlnde kunılfleflit olan yeni bllgi isleme sisteminde çalışmaS Uzere (tSlstem Programcısı» ve «Sistem Operatörü» alınacaktır. Adaylann Mühendis veya Yüksek Mühendis olmalan ve îngilizce bilmeleri gerekmektedir. Programlama bllgisl terclh sebebi olacaktır. Atanmalar 657 sayıll Devlet Memurlan Kammuna söre sınav ve görüşme İle yapılacak ve yan ödeme temin edilecektir. Akademlk bir ortamda tecrübeli bir grup İle çalışmayı arzu edenlerin 20.9.1973 tarihine kadar aynntıîı özgeçmişleri ve 1 adet fotograf ile Enstitü Sekreterine başvurmalan rlca olunur. (Basın: 22406/7047) T B T AK (Basın: 22461) 7059 İLÂN Tekel Ambalaj Fabrikası Müdürlüğünden 1 Müdürlüğümüz Işletmesinde kullanılmak üzere bir adet "SATIH TAŞLAMA TEZGÂHI", 2430 sayıh Arttırma Eksütme ve Ihale Kanununun 31'inci Maddesine göra kapah zarf usulü ile eksiltmeye konulrnuştur. 2 Muhammen bedeli (146^00,) Ura olup, geçici teminatı (8.575) liradır. 3 Eksiltme 20/9/1973 Perşembe günü saat 15.00'te Maltepe Cevizli'deki Tekel Ambalâj Fabrikası Satınalma Kornisyonunda yapılacaktır. 4 Şartnamesi her gün (mesai saatleri dahilinde» Fabrikamız Levazım Amirliğinde görülebilir. 5 Istekliler kapah teklif mektuplarını, belirtilen eksiltme günü saatinden bir saat evvel Komls yon Başkanlığına vereceklerdır. (Basın: 22428/7056) ACI KAYBIM1Z Müşavirimiz, Değerli arkadaşımız, Örnek insan İstanbul Barosu Avukatlarından Akgiin Ersoy elim bir trafik kazasmda ebediyete intikal etmiştir. Cenazesi 7.9.1973 Cuma (bugün) öğle namazını takiben Üsküdar Yenicamiinden kaldırılarak Karacaahmet mezarlığmdaki ebedi istirahatgahına tevdi edilecektir. Merhuma rahmet kederli ailesine baş sağlığı dileriz TÜRKİYE BANKA İŞÇİLERİ SENDİKASI BANK İŞ 751] . î POTEK1 e SATIŞ VADİ İLE VERİLECEKTİR 45 15 79 ooo TL. Cumhuriyet 7070 Reklâmeılık: C2061 7071)