23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 28 Ağustos 1973 lr süredir kamuoyunu çck yakından ilgilendiren üniversiteye giriş sorunu, ortaya atılan çeşitli çözüm önerilerine rağmen, henuı yeterince aj'dmlanmış sayılamaz. Bugünkü görünüşü ile sorunun biri uzun, öbürü kısa süreli olmak üzere iki yönü ayırdedilebilir. Kısa süreli sorun sayısı şimdi 150.000'i bulan ve giderek kabaracak olan bir ad'ay kitlesine âdil, bilimsel gfîveniru'k ve geçerlik niteliği taşıyan bir seçme smavı sağlamaktır. Uzun süreli torun; üniversite öğrenimini, bu öğrenimden tam yararlanabilecek, ilgi, yetenek ve akademik çalışma gucü yeterli ve entellektüel potansiyeli yüksek öğrencilere özgii bir düzen ve dtizeye kavuşturmaktır. B Olaylar ve görüşler Üniversiteye Giriş Sorunu Doç. Dr. Cemal YILDIRIM bile İM noktaya deginmek zorunluğundan kurtulamayız: I Kuruluş ve akademik çalışma olanaklan değişik. amaç ve konuları yönünderı «on derece heterojen bir grup teşkil eden çeşitli üniversite, fakülte ve yiiksek okullar için bir tek bilgi testt (bu test farkh ağırlıklar vermeğe elverişli birtakım alt böîümieri kapsasa bile) yeterli bir seçme vasıtası olabilir mi? Böyle tek merkeze bağlı bir sınav sisteminde üniver«ite, fakülte ve okulların kendl özellik, kuruluş ve amaçlarına uygun öğrenci seçme olanaklan kalmadığma göre, «merkezî sistem»i, eğitim yönünden etkili saymaya imkân var mıdır? 2 Yalnız lise programındaki bllfiyi arayan bir sınav, eğıtim ve sosyal olanakları geniş ölçülerde farklı okul ve çevrelerden gelen aday. lar için âdil bir seçme olanağı kabul edilebilir mi? Sınav uygulama biçimine eelince; burada hemen iki noktayı ayırdedebiliriz: Sınav emniyetini sağlamak, sınav uygulamasını standartlaştırmak. Bunlardan birincisi, son çalınma olayının da ortaya koyrfuğu üzere. kamuoyunun üzerinde çok hassas olduğu bir noktadır. Kamuoyunun bu noktadaki hassasiyeti, öte yandan aday grubunun hızla kabarması, yeni bazı emniyet tedbirlerini gerekli kılmak'tadır. Ikincl nokta ise sınav tekniği, sınavın güvenirllk özelliği yönünden önemlidir. Problemi hafifletmenin bir yolu giriş sınavını iki asamada vermek olabilir llk aşama bir eleme niteiiğinde olup U merkezıerinde yapılabilir. Bunun için iyl hazırlanmış bir genel kabiliyet testi yeterlidir. Halen uvgulanmakta olan bılgi başan testi de ikinm aşamada belli merkezlerde, seçilecek aday sayısınm 2 katj kadar bır gruba verilir. Başka b;r yol da izdihamı önlemek için Orta Dogu Teknik Üniversitesinin yaptığı gibi, sınav merkezlerinin •ayısını arttırmaktır. Hemen belirtmell ki, üniversiteye priş dünyanın her yan:nda hem devlet. hem de kisi yönünden çeşitli zorlukları içinde taşıyan bir sorundur veya hızla öyle olma yoıundadır. Her yerde her isteyen üniversiteye gireıredi^l gibi, her girenin de mutlaka kendi tercih, eğilim ve yeteneklerine uygun bir eğitim olanağına kavuştuğu söylenetnez. Nitekım, refah düzeyi çok jüksek ülkelerde bile orta öğrenimini tamamlayan gençlerin ancak bir kısmına yüksek öfrenim olanağı açıktır. öıe yandan üniversite öğrenimi adayda belli bir başarı potansiyeli gerektirir. Herkese açık bir üniversite öğrenimi yoktur, oiamaz; görünüşte sağlansa bile aldatıcı oimaktan ileri geçernez. Böyle pahalı bir uygulamanm bir sonucu toplumun oianaklarını büyiik ölçüde israfsa, daha kötü bır başka sonucu da tistünkörü okumuş bir diplomalılar ordusu yaratmak olacaktır. anlamda Oniversite eğitiml lster lstemea blr «seçkin»ler eğitimi oimaktan kurtulamaz. Şüp he»iz «seçkin» derken servet, sov. sosyal statü gibi ölçiileri değü, kişinin yetenekleri. araştırma vs öğrenme ilgileri, belli bir düzeyaen aşağı düşmemesi gerekli bir eğitimden yararlanabilme potansiyeli gibi nitelikleri düşünüyoruz. Başarı potansiyeli zayıf adayların üniversitelere ahnması ashnda ne adayın kendisi, ne üniversite, ne de toplıun açısından beklenen yaran sağlamaz. Şimdl bu dört noktayı olgusal verl olarak kabul ettiğimizde, sorunun biraz daha aydınlandığı, dolayısı i!e çözüme giden yolun belirdigıni görürüz. Madem kl talep tle arz arasındaki fark hızla genişlemektedir ve yine madem ki arzı talep düzeyine çıkarmak çeşitli yönlerden sakıncalı ve olanaksızdır. o halde, ilk bakışta pek aykın da görünse, talebin artış hızını kırmak, hatta talebi arz olanakıarının etkili olduğu düzeye ir.dirrr.eK yoluna |iidilemez mi? Eğitim ve istihdam Koşullannda köklü ve etkili bazı tedbirlerle üniversıteye altematif teşkil edecek birtakım çekici olanaklar yaratüamaz mı? Bize kalırsa sanavilesme sürecine girmiş toplumumuzda talebi etkilemek. hatta istenilen yönlerde Kanahze etmek artiK zor değildir ve bu sonuca biribirine bağlı şu iki yoldan gidilebilir: Derın Bir Iş? Merak ettim yahu, Mm b u O l d Vioe Creonte? Derin bir iş bu. Nasıl derin? Dibinj bulamazsm. Neden? Çünkü bu iş petrol kokuyor. Bir iskar.dil etsek? Tehlikeli. Yok camm? İ?tersen yakın geçmişl analım. Türkiye'de ulusal petrol davasmı savunanlar şimdi ne halde biliyor musun? Eh. biraz... Birisi hapiste. ba?ma b:r süril dava sarmışlar, mahkumiyet defteri günden güne kalınlaşıyor. Ötekisi işinden ekmeğinden oldu. ortalıkta «üriinüyor. ne devlette iş bulabiüyor. ne özel sektörde... Bir baskası ?enel müdürken telefonunu dinlemişler. az daha »idiyordu okkanın altma... Hepsinj reker teker saymaya olanak vok, ama ulnsal petrol davasmı savmamn basına belâ yağdırılmıştır. Ya ağır cezalı davalarla mahkpıne kapılarında sürünmektedir. ya içeri atı'.mıştır. ya baska araçlarla v.ldmlmıştır. va susturulmuştur. ja dövülmüştür, ya ezilmistir... Bütün dünyada böyleriir. riu^al petrol davasmı savunanlar ölümlerden ölüm beğenmeli. Amma da abarttın birader? Ben sana bu iş derindir dememis mivdim? Içine girtp biraz kurcalamadan anlaşılmaz, abartma sanılır. Sonra? Çok uluslu »Irketler dünyamn her yanında çıkarlannı rürütmek için suyun baçındakileri tavlamaya çalışırlar. Old Vice Creonte denilen kişi de böyle biri... Ama bu hikâye Creonte ile bitmez.. Bir ülke düşün ki akarsulan ve kömürleri dururken enerji politikasını fuel oii'e çevirmek istemişler... îstediklerini gerçekleştirmek için araç nedir? Styast Iktidar. Hah. siyas! iktidarda dügümlenlr bürün hikflye..; Haydar Tunçkanat'ın Unlü «Gizli Rapor»unu hatırlıyor musun? Hayır. O raporu hatırla., hatti ara bul, okul Neden? O raporda, o rapordan sonrakl yıllarm hikâyesl yazılı Türkiye"de 1960'tan sonra boy atan ulusal akımlann nasü yozlaştırılacağı, antiemperyalist çevreierin nasıl birbirine düşürüleceği, orada yazılı. Old Vice Creonte, blr yabancı girketin çıkarlarını devlet katında yürütmeye çalışan kişidir. Tatlı pazarın tadını böyle kişiler çıkanr. Yabana çıkar çevrelerirün ülkemizde nasıl çalıştıklan da belgelı, bilgili, ortadadır. Olaylann hepsi tesbih tanelert gibi birbirine bağlı... PeM, biz bu sorunu nasıl çözümleyeceğizT Kolay değil. Türkiye ulusal kurtuluş savasını vereli elli yıl oluyor. Bu elli yıl içinde Afrika'daki sömürgeler bile siyasl bağımsızlıklaruıı kazandılar. Artık siyasi bağımsızlık uluslar için bir sorun değil. Asıl sorun ekonomik bağımsızlıktır. Ama Türkiye'de siyasi açıdan ulusçuluk mehter tekımıyle yürütüldüğtl halde. ekonomık açıdan ulusçuluğa ?eldi mi tıssss... Adam, Malazgirften. Çaldıran'dan, Mercidabık'tan, Çanakkale'den. Sakarya'aan n u . tuk atar: ulusçuluğu kimseye bırakmaz; iş ekonomıye geldi mi susar oturur. Hattâ oturmakla da kalmaz. ekonomik alanda ulusçuluğu savunana komünistliği yakoştınr. Kün bu adam? Namı diğer Old Vice Creonte! Gene oraya mı geldik? Oraya geldik Çünkü zıncırleme birbirine baglı. Önce ulusal petrol davasını rafa kaldıracaKsın sonra enerji kaynağıru fuel oil'a dayayacak karar çıkartacaKsın Sonra da işini yürüteceksin. Bunun için bir Old Vice Creonte yeter mi? Gerçekten derin bu iş... Derindir. Old Vice Creonte'nin kim olduğu anlaşıhr mıT Bakalım? Kovuşturma dprinlpsirse . Kaçınılmaz Yol Bugünkü koşullar altında, ünlversite giriş finavı ve bu sınavın testlerle yapılması şiiphesiz kaçımlmazdır. Seçme işleminin başka yollardan da yapılması mümkündur. Örneğin, mezuniyet derecesi veya belli derslerden alınan not ortalaması ölçü olarak kullamlabilir. Hatta adayın Orta öğrenimi boyunea kaydettiği gelişmenin ve aldığı sonuçlann tümüne bakılabilir. Ke var ki. bu gibi not veya sonuçlar yeknesak (uniform) öiçütlere dteğil, okuldan okula, öğretır.encien öğretmene, hatta aynı okul veya öğretır.ende bir yıldan öbür yıla değişen ölçütler* dayanmaktadır. Ortak ve objektif bir temele cturmayan birtakım ıiütlar üzerinden yapılacaic bir değerîendirme veya sıralamanın güvenirlik czelliği yoktur; bu özellikten yoksun bir seçme işleminde gecerlik de aranamaz şüphesiz. Kaldı ki, bu metodun aday grubunun on binlerl aştı»ı hallerde uygulama kabiliyeti son rferec» zayıftır. (Bu yola gitmenin bir baçka yönden de tartışma götürür bir yanı vardır. Üniversitenin adayda arayacağı nitelikler ile adayın çıktıfiı okulun değer yargıları her yerde ve her zaman aynı mıdır? Hatta aynı elması beklenebilir mi?) Sınavın testlerle yapılmasına gelince, bu konuda birtakım ön yargıların kolayca ileri sürüldüğü ve yayıldığı görülmektedir. Test sınavında bügi ve yetenekten çok şansın rol oynatfığı, test sorularımn düşünme gücünü değil ezber bilgiyi ölçtuğü, cevaplama biçimi dolayısıyle kopya çekmeğe yol açtığı... gibi klişe yargılarla sık sık karşılaşmaktayız. Gerçi bu yargılarda az veya çok gerçek payı yok değildir. Ama bu tür eleştiriler birtakım kulaktan dolma bilgilere dayanmakta, testlerin yetersizliğinden çok yap:m ve uygulama hatalan veya eksikliklerl ile ilgilidir. Uygulama koşulları önceden iyl düîenler.mernlş tes'li sınavlarda kopya çekme fırsatı elbette vardır; ancak bu, giderilemiyecek bir sakınca değildir. Bunu belirtirken ünivemteye giriş sınavlarında kullanılan testleri ve sınav uygulama biçiminl yeterli bulduğumuz san;lmamalıdır. Testlerin güvenirlik ve geçerlik özellikleriyle ilgili endişeleriraizi bir yana itsek Öneri (T) Eğitim politikasında, özellikle orta oğretim düzeyinde, köklü bir değişıkhğe gitmek: ögrencilerin büyük çoğunluğunu gerçekten etkili ve geçerli becerilerle donatıcı programiardan geçirerek iş ve meslek hayatma yöneltmek; üniversita öğrenimini akademik yetenek, ilgi ve çalışma gücü yüksek öğıenciler için bir oianak saymak. (5) Eğitim politikasmdaki bu değişikliğe paralel olarak iş ve çalışma ttoşullarını düzenlemek, istihdam kapasıtesinı genişletmek, el r s kafa becerisini birlikte gereküren iş kollannı ücret ve sair yönlerden çekici duruma getir. mek. Eğitim ve istihdam alanlannda belirttiğimiz bu tedbirler biribirini tamamlajicıdır; ancak bir bütün içinde ele almdığında verimli ve başarılı olabilir. Özellikle beceriye yönelik eğitim programlcnnın düzenlenmesinde ve uvgulanmasmda iş ve istihdam koşuilanmn güvenilir yollardan etüd edilmesine, teknoloji ve endüstrideki geüçmelerin, gelişme eğilimlerinin yakından izlenmesine ihtiyaç vardır. Önerilen değişiklüc şüphesiz kolay blr çözüm vaadetmemektedir; uzun, sistemli bir araş tırma geliştirme çalışraasını gerektirir. Fakat uzun sürede, sorunun daha sağlam ve etkili çözümü için biz başka bir yol görememekteyiz. Birkaç Nokta O halde çözüme giden yol nerden geçmektedir? Bu sorunun cevabını ararken birkaç noktanın gozönunde tutulman bize corunlu görünmektedir. İlk nokta, aday sayısındakl hızlı artıs ile ilgilidir. Üniversite kapılarını zorlayan kitlenin adeta Ussel bir buyUme gösterdiğı, buna karşı. lık üniversite olanaklanndaki artışın çok ge» rilerde kaldıgı bir gerçektir. Ikinci nokta, okuma isteğinin niteliği ile ilgilidir. Öyle göriinüyor ki, bizde tiniversite öğreniminın ısrarla istenmesinde, katıksu bir bilgi tutkusundan çok, elde edüecek diploma ile bol kazançlı fakat zahmetsiz bir ı$ veya meslek kaplsını açma, sosyal statü veya prestij kazanma arzusu rol oynamaktadır. Üçüncü nokta, olanakların yetersizlıgi ile ilgilidir. Toplumumuz tüm olar.akiarını seierber •dlp h^r adaya üniversitede bir yer sağlamayı göze alt:ı bile, çığ gibi büyüyen ıstegi kısa sürede ıın15 yılı karşüamak jöyle dursun, uzun sürede dahi karşılayamaz. Dördüncü ve son nokta. Üniversite öğTeniminin akademilc niteliği ile ilguidir. G«rçelt Uzun Süreli Çözüm Sorunun uzun süredeM çözümü, daha genis bir perspektif içinde duşünmege, daha köklü tedbirler almaya muhtaçtır. K iTAP VE POLİTİKA M. Iskender özturanlı İZMİR BAROSU BAŞKANI TOPLUMSAL BÎR YARA: RÜŞVET evlet dairesine lşi düşen vatandaşın haklı olarak jöireğini delen, haksız yere cüzdanını bölen toplumsal bir yaradır rüşvet. Kısaca, bır işi yaptırmak ya da yaptırmamak için, görevli memura mal veya para olarak sağlanan çıkar şeklinde tanımlayabiliriz rüşveti. TUrk ceza yasa«, 211'den 227. maddesine kadar rüşvet almayı, 10 yıla varan ağır hapis cezası ile cezalandırmıştır. Bu denli ağır cezaya karşı rüşvet, giderek artmakta ve rüşvet olaylanna oranla, ceza giyen hükümlü sayısı şaşılacak kerte düşüJc bulunmaktadır. Bu çelişkınin nedeni, rüşvet verenin de cezalandırümasından çok,. rüşvet karşıhğı, yasa dışı işinin görülmüş olmasmdan memnun kalan kişinin yakınmada bulunmamasıdır. Bundan başka, her olayın niteliği, sanıklann sos>ral ve ekonomik durumlanmn değerlendirilmesinde yargıçlann takdir yetkisinden yoksun bulunmalan, yasalann kuru maddeleri içinde bağlı olmaları da bir etken olarak dü?ünülebilir. Biz, rüşvet suçunu önleme bakımından yargı organlarınm uygulamadaki tutum larını başka bir yazımızda elestirmek üzere burada. rüşveti top lumsal açıdan inceleyecegiz. D G otlar Yunanistan'ı yağma ettikleri zaman, içlerinden btrinin ortaya attığı şu düşünce, kütüphanelerin yağmadan kurtarılmasını sağlamıştı: •Düşmanlarımızı askerlikten uzakiaştırmaya birebir olan bu eşyayı kendilerine bırakahm. Oturdukları yercfe kalıp, onSarla boşuboşuna oyalansınlar». Görüluyor ki, eski çağlarda kitaptan korkulmaz, düşunceden korkulmaz, kılıçtan ve yumruktan korkulurdu. tnsanlan uyuşıık yapan, sünepe yapan bir nesneydi kitap. Doğaya karşı olduğu gibi baçkalarına karşı da üstünlük sağlayan, düçüncenin ve kitabın gücü değil, bileğin ve yumruğun gücüydü yalnız. Ve o çağlarda insan, bilgisızliğin çukurunda mutlu yaşıyordu. Insanlığm ve uygarlığın Uerlemesiyle kitap da önem kazanrh yervuzünd». ^p^aplar k i t ^ f f r^>yaff|tr zanıanll.'düşün' celer de düşünceleri. Kitap ve düşünce sayesinde, doğa kanunlarına bir başka türlü egemen oldu insanoğlu. Bilgisi art> tı, dünyası genişledi insanın. Gün geldi kılıçtan keskin oldu kalem, yumruktan kuvvetli oldu düşünce. Aklın gücü yendi bılek gücünü. Okumakla, düfunınekle, çalışmakla yuceldı insan. Ama ne var ki, yüceien insan, önce kitapları yasaklamağa kalktı soytfaşma. Şu ya da bu yoldan başkalanna egemen olanlar, üstünlüklerini yitirmemek için kitapları yasakladılar başkalanna. Giderek «Magnıım liber, magnum malum» (Büyük kitap, büyük felâket) sözü çıktı ortaya. İnsan, insanın düşmanı oldu bu yüzden. Mısırhlardan, Yunanlılardan gelen eski bir geleneğe göre, bilimleri icat eden, insanların rahatına düşman olan bir Tanrıydı. lster krallık, isterse cumhuriyet yönetiminde olsun, daha sonraki iktidarlar, kendi rahatlarını kaçıracağı için yaktılar ve yasakladılar kitapları. Saltanatlarına engel olacağı için d*üşman oldular bilime ve bilim adamına. Ihtilâlden sonra Lavoisier, «Cumhuriyetin büginlere ihtiyacı yoktur» gerekçesiyle idam edildi Fransa'da. Ortaçağda îskenderiye kütüphanesini yakan zihniyetle, 19. yüzyılda Çemberlitaş Hamamında çuvallar dolusu kitap yakan ve Dev'.et Basımevini kapatan Osmanlı padişahının zihniyeti ara?mda hiç bır fark göremezsiniz bu açıdan. Her ikisinde de biiim tfüşnıanlığı vardır çünkü. Egemenliğin elden gitmesi korkusu vardır. Bu kitap düsmanhğı ve bu kitap yasaklamalan, ne acıd;r ki günümüze dek sürmüştür bazı ülkelerde. Hiç nedensiz bir tiyatro yapıtının oynanması, bir sanat esericin yayıralanması yasaklanmaktadır. Günahsız bir kitapçığın alınması, satılması ve okunması yasak edilmektedir insanoğluna. Böyle bir kitap yazan, ya da böyle bir kitabı çevıren kişi. yıllarca cezaevlerinde ömür tüketmektedir hiç yoktan. Gereksiz çeylerdir bütün bunlar. Özgürlükten ve gerçekten korkanlar yaratmaktadır bu olayları. Bu kitap yasaklayıcıları bilmezler ki, cBir insanda insanlığın bütun halleri olduğu gibi» bir kitapta da insanlığın bütün davranışları bulunur Bir sanatçı için, belirü bir yasa yoktur, oiamaz da. Çünkü sanat özgürlüktür. Özgürlük içinde oluşur, özgürlük içinde gelisir, ilerler. Kalıplara ve kurallara sığdıramayız sanatı. Yasalarla sınırlandıramayız sanatçıyı. «^unları söyleyeceksin, bunlan söylemiyeceksin» diyemeyiz ona. Gerçek bir sanatçı istediğini yazacak ve istediğini söyleyecektir korkmadan. însan gerçepinı dile getirecektir durmadan. «Her cfuvar bir kapıdıt» sanatçının karşısında. Ne yapıp yapıp o duvarı aşacaktır. Cezaevıne girse de, toprağın altir.a gönderilse de vazgeçemez bu hasletinden. En kutsal bir gorevidir bu onun TOPLUMSAL BİR YARA OLAN, GİDEREK KANSERLEŞMEYE YÜZ TUTAN RÜŞVETİN OLUŞMASINDA, TOPLUM OLARAK SORUMLULUĞUMUZ BÜYÜKTÜR gumuz büyüktür. Yukarda açıklanan nedenlerle, memurlarunızın, önce insanca yaşamalarını sağlayacak kadar maddi olanaklara kavuşturulması, sonra, yenidpn düzenlenecek yasalarla, toplumsal nitelikleri, bilünsel yetenekleri titizlikle saptanarak s » rumluluk duygusu olan, halka yararlı iş yapacak kişilerin »eçilmesi sağlanmahdır. Gerçı rüşvet, bozuk düzenin sadece bır halkasıdır. Gerçekte sorun, çok yönlüdür. Bozuk düzenin t ü m halkalarının yeniden ele alınması gereklidir. Ne var ki, bir yerinden başlamalı artık... P ı n l p ı n i nalkalarla yeni. bir düzen zinciri oluşturulmalıdır. Ya. sasızlar Ulkesi haline gelmek istemijorsak soruna ivedilikle eğümek zorundayız. Hasan Basri AKGİRAY s) Deriet sorumludur. Şundan ki, çalıştırdığı memuruna en az geçun olanaklaruu sağlayacak kadar para vermez, ama ona, en büyük sonımlulukları yüklemekte sakınca görmez. Meslek yaşantımızdan bir ömekle savımızı •çıklayalım: Bir kaç yıl önce bir ilcede. C. Savcısı olarak görevli iken, elli lira rüşvet almaktan sanık bir küçük memuru sorguya çekmiştik. Sanığin maaş olarak ayda eline 780 lira geçtiğini, ükokulda bulunan üç çocuklu bir aile babası olduğunu, 375 lira ev kirası ödediğini, eşınin vermeden hasta bulunduğunu saptadık. Bu zavallı kişiyi cezalandırmak adalet değildi ama, ceza yasamız, anılan kimseyi en az üç yıl agır hapis cezası ile cezalandırmayı öngörüyordu. Ve Türkiye'de yargıçlar, ne kerte insancıl olsalar da, yasa maddeleriyle bağlı idiler. Bu nedenle yüreklerimiz sızlayarak, gözlerimiz yaşararak mahkumiyet karan verdik. Denebilir ki, devletimizin parasal olanaklan memuruna daha fazla ücret ödemeye yeterli değildir. Bu, ashnda gerçek dışı bir savdır. Şundan ki, tilkermzde bir telefon konusması ile günde binler, yilzbmler kazanan fEŞer gerçek kazançsa) mutlu kışilenmia vardır. Daha geçenlerde basında yer alan bir habere göre, sayın Başbakanımız, bir memur maaşına yakın miktar parayı garsona bahşiş olarak bırakabilmiştir. Bu nedenle, âdil bir gelir dağılımı ve İnsancıl sosyal bir düzen sağlanmadıkça bu çelişik durum sürüp gidecektir. b) RUşvetçi memur sorumludur: Gerçekten, tüm memur vatandaşlar, yukarda örneğini verdiğimiz kişi gibi parasal olanaklan dar sınırlı değildir. tdare Kurulu üyelikleri ve başka yan gelirlerle, ayda .V10 bin liranın üstünde para alan, Devlet araç ve gereçlerinden parasız yararlanan, sembolik kiralarla lüks lojmanlarda oturan memurlann da rüşvet aldığı, çoğu kez taruk olduğumuz bir gerçektir. Yine meslek yasantrmızdan bir örnekle görüşümüzü somutlaştıralım: Ayhk gelirt 5000 liranın üstünde olan, yüksek öğrenim görmüş bir görevliyi, fakir bir vatandaştan on lira rüşvet aldığı iddiast ile yargılamıştık. Sanığın eylemi, tüm yasal koşullan ile rüşvet suçunu oluşturuyordu. Ne var ki, belli bir eğitimden geçmiş, toplumda saygılı bir yeri olması gereken kimsenin, fakir bir vatandaştan, yasa dışı bir işlem için 10 lira gibi düşük bir çıkar sağlayacak kadar aşağılık bir davranışta buiunacağını usumuz kabul etmedi. Bu üıancın etkisiyle, yasaya fcarşın, anılan kişiyi seroest bıraktık. Oysa soruştunnayı derinleştirdiğimizde, şasırarak gördük ki, bu kişi her gün 80100 vatandaştan 10'ar 11ra rüşvet alırmış. İşte bu ve benzer ^ olaylarda rüşvetçi memurun sorumlu olduğu kuşkusuzdur. OKUYUCU MEKTUPLARI Din e£itimi ihmal edilemez öğretmen Sayın Bünyamin Yılmaz'a cevap: Bir insanın bir konu hakkında yaa yazabilmest için o konunun etkisinde müsbet veya menfi kalması gerekır. (Sızın ve benim gibi). 18/8/1973 tarihli Cumhuriyet miştir. Aksine Cumhuriyetimizl gazetesinde yayimlanan mektu can evinden vurmak için eylebunuzda yurtta çocuklara oku me geçen, örgütler kuran kişitulan ve merdiven âyini diye ler «Besmele»den ve duadan alay ettiğiniz «Besmele» den ve uzak bir ortamda yetışen kişıduadan ürktüğünüz açıkça bel lerdir. li olmaktadır. Bu korku sizi Sonra beğenmediğiniz, hele bır öğretmene hiç yakışmayan; dinle ilgili işleri tenkıt ederken .neslektaşını jurnalleme duruişın içine Atatürk'ü karıştırmamuna düşürüyor. Bu davranışı yı bir alışkanlık haline getirçok ilkel, çağ dışı köhne bir mişsiniz. Biz Atatürk'ün îsiâm zihniyetin mahsulü olarak gördınine muanz olduğunu hiç düğümü belirtmek lsterim. sanmıyoruz. Bilâkis tslâm dini«Besmele» ve duayı çağdaş nin yüceliğini birçok konuşmauygarlık düzeyine çıkmış mıllannda belirtmiştir. Şu halde letiere yetişme hamlesine gınşsiz ya aldanıyorsunuz. veyahııt memiz gereken bir devirde çok kasıthsmız. Her iki halde de yersiz buluyor, bu durumu mutlaka yanlış yoldasınız. «merdiven âyini» diye aklınızOkullanmızda, yetiştirme ca alaya alıyorsunuz. Çağdaş yurdu gibi eğitim kurumlanuygarlık düzeyine erismiş ve mızda çocuklanmıza ne gibi kendilerine yetişmeyi gaye edin bır ah'ıâk sisteminin benimsediğimiz hiç bir medenî ve kaltilmesi gerektiğinin tesbitini kınmış millet komünist ülkemektubunuzun yayımlandığı ler hariç din eğitimini ihmal gazetenin aynı sayısında birinci etmemektedir. Eğitim ordumusayfasında İtalyan şirketi ile eun bir ferdi olarak Batılı tilbazı gtimrOk muayene memurkelerin eğitim programlarinda lannm seriivenlerini anlatan din eğitimine ayırdıklan zamayazıyı okuduktan sonra vicdauı incelemer.izi çok arzu eder nınıza bırakıyonun. dim. Sanayileşmenin ve kalkınSize Allah'tan hidayetler dimanın zirvesine erişmiş, ay yollerim. culuğunu olağan işler arasına Söleyman fiÜNAR koymu» bulunan A.B.D. hiçbir Mioiar Sinan Cad. No: 5 işini rastlantıya bırakmayan Yıldııtabva • blr sekilde hazırladığı fUzeyi Gaziosmanpaşa • tst. ay yolculuğuna çıkanrken din • adamlannın gözetiminde dinl merasimi de ihmal etmediği inKâr edilemez bir gerçektir. Bunun Fransızı da, Almanı da, Ingilizi vb. de böyledir. Bu durum karşısında, «Besmele»nin karşısma dikilirken çağdaş uyTasarruf Bonosunu kaldıran çarhk düzeyine çıkmış hansi kanunun yerine getirilen Malî ülkeyi model olarak aliyorsuDenge Vergisi biz küçük esnuz? Sizın bu tutıımunuza çağnaflan acizlik içersinde birakdaş düşüncede yer bulamadım maktadır. Daha önce eötürü sa^n öğretmenim. beni bağışvergiye tabi olan çoğumuzun layınız. aylık kazancı 800 liradan aşağı bulunan dar gelirll biz esnaflaCumhUTiyet için «Besmele»yi nn durumu zaten kötüleşiyorbir tehlike kavnağı olarak göriüğünüzü sezer pibi oldum. du. Çünkil bölgemizin iş sahası olmaması sebebiyle halkm Eğer böyle düşünüyorsanız bun ekseriyeti büyük sehirlere veda da büyük bir isabetsizlik olduğunu hatırlatmak lsterim. ya dış ölkelere akm etmekte olduğundan yaptığımız İş artCünkü Cumhuriyetimiz, ağzınmayıp bilâkis günden eüne azadan «Besme!e»yi ve duayı eksik lıyordu. Bu eidis, müşterinin etmeyen insaniann kendilerini azalmasma esnafm fazla eeldin ve vatan uğruna feda etmeslne yol açıyordu. Bu du meleri sayesinde kurulmuştur. rumda asıl vergimizi zor verir Bu fpdakârlık duygusunu onlara. ağızlarından *'•*• eksik etme ken bir de malî denge vergisı ödemek bizi büsbütün müskül diklpri «Besmeles ve dua verduruma düşürdü Bu seoeple miştlr. Kısacası bu fedakârlık verilen kanun teküfinın bir «n ştıurtmtı tslâm terbiyesind'n önce kanunlaşıp vürürlüge giralmıslardır. Avrtca HSve etmek mesi lçin bu hususta gereken gerekir kf: adına korkular ifagayretin gösterilmesini Maliye de ettiSiniz Cumhurlyetlmize Bakanhğımizdan talep ederim. •Besmelenîi ve duaîı kişîlerden (Isim • adrea «aklı) hiçbir tehlike ve tehdit gelme Van Başkan Vekilinin açıklaması: Gazetenizın 22/7/1973 gün ve 17839 nüshasının 2'ncl sahıfe 8 inci sütununda Van'da Çımento dağıtımını esas alan neşrij'atmdan dolayı durumun aydmlığa ka\uşması için neşrini istirham ederim. Van'da Çimento Dağıtımmda Mutemetlikler Selâhattin Hamzapaşaoğlu'nun iddıa ettiği gibi yalnız C.G.PIilere verilmemıştir. Durum gerçek yönüyle şoyledir: Halil Kırmızitaş, Fahrettin Basıbüyük, Ziya Erdemir, Fevzi Perihanoglu, Muzaffer Saraco*Iu, Doğan Ermaner, Mustafa Yeşüyurt ve Yusuf Calışkan olmak üzere 8 kişi müstakil. Ahmet Cantürk C.G.P.Ii. Supıi Türkoğlu C.H.P.'li ve Suat Keçecioglu da A.P.li olmak üzere vekün 11 sahıstan ibarettir. Bu hakikat karsısında iddiadaki samimiyetin degerlendırilmesini sayın gazetenize ve okuyuculanna bırakıyorum. Cafer AKKOPRttÜ Van Beleriive Başkan V. Üç sorumlu Bilindigi gibi, rüşvetten ne zaman yakınılsa, hemen ve yalnızca raeraur suçlanır. Oysa, soruna derinliğine bakıldığında, en az memur kadar, belki de ondan çok, iki suçlunun daha bulundugu görülecektir. Başka bir deyimle, rüşvet eyleminin oluşmasında, giderek doğal bir olay gibi kabul edilmesinde üç sorumlu vardır: Bunları, devlet rüşvetçi memur ve toplum olarak sayabiliriz. | DUNYA BANKASINA | İ Eleman Alınacaktır: İ ••• 55! M 55 5J5 J5J • Dunya Bankası (International Bank for Reconstruction and Development) aşağıda belırtilen meslek dallarında istihdam edıimek üzere eleman aramaktadır. (î) MÜHENDİS (Demiryolu inşaatı, ve drenaj dallarında) (2) ZİRAAT MÜHENDİSİ yol inşaatı, sulama ^ ^ ^Z •«• ZZm J55 M 55! ^Sm •"i Hiç bir sanatçının, hiç bır bilim adamının kötü ve «yıkıcı düşünceler»in tutsağı olacağını söyleyemeyiz kolay kolay. Bilim ve sanat. kötülükle bırleşemez çünkü. Bir sanat yapıtında kötüler ve kötülükler, çirkinler ve çirkinlikler bulunabilir kuşkusuz. Suçlular da yer alır bir eserde, suçsuzlar da. Ölenler de bulunur, öldürenler de... Sanatçı bazen, suçluları bile bağışlar yapıtının sonunda. İnsan olduğu için bağışlar. Daha güzel bir dünya, daha uygar bir toplum düzeni istediği için bağışlar. «Tezatlardan bir ahenk» yaratmağa çalısır. Ve karşıtlardan güzellik yaratır. Politıkacı ıse, bu ahengin nasıl, bu güzelliğin ne şekilde yaratılacağını bilemediği. anlayamadığı için haksız yere suçlar sanatçıyı. Ama bümez ki, kitabın ve sanatın aforoz edildiği çağlar, tarıhe kanşmıştır dünyamızcfa. Gerisi boşuna gayret!.. j= Bir de övgü!. Bir cöpcüye teşekkür.. Onu yıllardanberl caddem!zde Eörürüm. Nerelidir, adı, sanı nedir bihnem. Kendisiyle hiç konuşmadım. Blldiğinj, gördüğüm elindekJ süpürsosiyle caddemizi durmadan, dinlenme den büyük bir titizlikle temizlemesidir. Ben ve tanıdıklanm mı çöpçür.ün razife sevsisine nayranız. Herkes işine bu kadar bağü olsa, yenemiyeceğimiz hiçbir güçlüğün olam'.yacağına ınanıvoruz. GazeteJenn olruyuculanna ayırdıklan özel sütunlar hep şikâyet ve şahsi dileklerle doludur. Bu tür yazılan olağan kab'jl etmekle beraber. kenar ve ücra köşelerde sıkışmıs. tek ba Şina çalışan, kontroldan uzak çöpçümüzün cacMe sâktnleri ka dar ilgililerce tmkânlar İçinde takdirint bekliyoruz. Oygun görüldüpu takdirde de. bu yazımran sütunlarınıza aktanlaralt ilşililenn dikkatl^ rinin çekilerek çrtpcümuzün tak dirine vasıta olunmasını saygılanmla iŞerarettin ATUK Ahmet Vefik Pa.şa Caddesi No. 70/9 Capa tSTANBtT. 5" 55! MB 55 55, 55 •^ •mm 5JJ ™5! 5^J[ "™ m t m (3) İKTİSATÇ1 (Ziraat, Kalkınma fınansmanı ve memleket toplu iktisadi durum raporlarının hazırlanması dallarında) lhtisas sahibi ff) MİMAR (Okul binaları yapımında olanlar.) İthal Yoluyla Satınalınacak Bir Adet Levha Bükme Makinası Yukandaki konuyla ilgili olarak evvelce neşredilen ılânımızda beürtilen teklif verme süresi 15/10/1973 günü saat 17.30'a kadar uzatılmıştır. llgililerin tekliflerini mezkur tarihe kadar Genel Müdürlüğümüz Muhaberat Servisinde bulundurmaları ilân olur.ur. TtRKİTE ŞEKER FABRtKALARl A.Ş. (Basın: A 14349 Ist. 21913/6783) •"•» 55J 55J an» JJ5J 55J 55J ^ S fsteklilerde aranan teknik ve genel «artlar: Üniversite veya muadili okuldan mezun Olmak, iş tecrilbesi bulunmak, Ineilizce diline Vakıf olmak, sıhh! heyet muayenesinden geçebilecek durumda olmak, herhangi bir memlekete sık «ık hava yoluyla seyahat etmeğe razı olmaktır. Adayların Fransızca, tspanyolca, Portekizce veya Arapça bilmeleri tercih sebebidir. Yukarıda belirtilen meslek daüan ile llgi!) müracaatların 30 Eylü) tarıhine kadar. Maliye Bakanlığı Hazine Genel Müdurlüğü ve MİİT Genel Sekreterligi Meslek tçı Eğitim Şubesine yapıiması rica olunur. (Müracaat formlan aynı yerden her gün 912 arası sağlanabilir.) (Basın: 21861/6784) 55£ c) Toplum sorumludur: Şuntmm dan ki. çoğu kez rüşvet alıp ya55^ saya aykın bir işi yapmayı sağ••n layan vatandaş, dunımdan mem55JJ n u n d u r . O k a d a r ki, rüşvetçi m e mmm, m u r d a n söz ederken «... İ ş gören JJJU adam, halden an layan kişi» gibi sözlerle hakJanda övgüde bile JJUJ bulunur. Buna karşı, yasalara gerçekten saygılı, çıkar karşıhğı J5£ iş yapmayan memur söz konusu J^" olduğunda «... Ne kokar ne bulaZZI şır, şu kadar teklif ettik adam JJJJ nuh diyor oeygamber demiyor» Z«a kmamalan ile dürüst memur ye rilir. Böylece rüşvet, kamuoyun«™ da giderek doğal bir eylem, onu Mali Denge Vergisi esnafı zor duruma düşürdü JJU2 kabul eden memur saygıdeğer kişi haline gelir. mmm J^J MM Görüldüğü gibi, toplumsal bir yara olan ve giderek kanserleşmeye yüz tutan rilşvetin oluşmasında, toplum olarak sorumlulu ^ %/lllllllllllllllllllllllll!lllll\# Ayten GÜRD.\LOĞLU ile HamdJ l»ık GÜRSOT evlendiler. Kadık5y 27.8.1973 Cumhurlyei 6788
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle