13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 23 Ağustos 1S73 ünya Savaşlannın yararlı bir yanı, Insanlığın VB uygarlığın uğradığı büyük kayıpların üstünde savaşı engeüeyici örgütlerin ve banş ülküsürrii geîiştiren kurumlann serpilip boy atmalandır. Sonsuz acıiara ve nice kayıplara mal olan İkinci Dünya Savaşuıdan sonra da başta Birleşmiş Uiuslar Örgütü ve ona bajlı çeşitli kurumlar olmak üzere. bir y&ndaı savasın yaralannı sancı ve onarıcı. bir yandan da insanlığı savaş depreminden esirgeyici çalış malar ortaya çıkmıştır. Bölgesel savaşlan önlerr.ekteki etkenliği tartışılsa da. barış ve işbirligi ülküsünü geliştirmekteki başansı yadsınamaz olan bir çağda, Birleşmiş Uiuslar Örgütü Cağı'nda yaşıyoruz. Bu çağın «mimar»ı, adı ge çen örgüte bağh bir uzmanlık kurumu olan UNESCO'dur dıyebiliriz. D CHa$İr vie göriişler UNESCO'dan Al Haberi Prof. Dr. Cavit ORHAN TÜTENGİL birliğine eğitim, bilim ve kültür yoluyla yardım ve böylelikle barış ve güvene hizmet etmektir». (1). Bu genel çerçevenin Türkiye açısından ayn bir anlam taşıdığı kuşkusıızdur. yıldönümünde saygıyle anılan Ord. Prof. Dr. Tevfik Sağlam, kurulusundan 1963 yılına kadar «Milll KomisyoMun başkanlığını dirayetle yapmıştı. Genel Kurul kararları çerçevesinde ve özel ihtisas komitelerinin çahşmalarına da daya narak görevini sürdüren «ünesco Türkiye Milll Komisyonu», ulusal plandaki çabalarının yanı sı ra uluslararası toplantılara da katılmakta, bu tür çalışmaların bazılarım ülkemize de yansıtmaktadır. Nikola Kopemik'in doğumunun 500. yıldönümünde Türkiye'de de düzenlenen anma töreni ve bu münasebetle yayımlanan «Nikola Kopernik 1473 1913» (Ankara 1973. 180 sayfa) adlı kitap, bu çalışmaların en yenisi olarak, hatırlardadır. 2325 Ağusfos 1973 tarihîerinde Istanbul'da XIII. Dönem Genel Kurulu Birinci Toplantısı ya püacak olan «Unesco Türkiye Millî Komisyonu» nun Yönetim Kurulu Raporunda dikkate defer bir araştırmamn sonuçlan verilmektedir. «Türkiye'de De\Tim Tarihi Derslerinin hangi programla ye nasü bir etkinlikle yürütülmekte olduğunu arasürmak amacıyte» 1971 yılında ankeı scrulsrı, bu tarihte üniversite ve yüksek okullarda «Devrim Tarihi» dersi okutan 73 öğretim üyesine gönderilmiş, 26 öğretim üyesinden alman cevaplann analizi. ilginç bulduğumuz şu «onuçları ortaya koymuştur: den faria öğretim kurumunda görevu bulunr^ak tadır. 3) «Atatürk Dtrvrimi» mi, yoksa «Atatürk Devrinıle! i» mi vardır, sorusMna öğretim üyelerinin °« 46'sı «Atatürk Devrinıi». •• 50'si «Ata• türk Devrimleri» vardır biçiminde cevap vermiş, °» 4'ü soruy\> cevapsız bırakmıştır. 4) öğretim üyelerinin °.b 31"i «Atatürk Devrimi • fv Devrimle.i» arasınffa «uluscr. benimsen •t a rni?» vej'a «ulusça benimsenmemiş» diye bir ayın m yapılabileceğini kabul etmekte. • 69u ise ' » böyle bir ayınm yapılamıjacağını öne sürmektedir. Okuyucu Mektupları Piyasada Amerikan sigarası saltanatı Trende 'karşımda oturan genç, bir ara vere doğru yor. pantolonunun geniş paçasını aralıyarak çorabının arasından çekip çıkardığı bir paket Kent sıgarasının banar' IUnu dişi ile yırttıktan sonra paketı sol elinın Kenaruıa vurarak dışan fırlayan bir sigarayı el değdirmeden yir.e dışı il» çekip alıyor ve bu hareketı yaparken de, etraftakııejin görebilmesine bilhassa itina ediyor. Vapurdayım. Yanımda iki tane hanım kız oturuyor. Yaş ları 1617'den fazla değil.. bır ara ikisi birden el çantalannı açıp bırer paket yabancı sigara çıkarıyorlar ve birbirlerine ikram merasimınden son ra kırk yıllık tiryakilere taş çıkanrcasma başlıyorlar tüt türmeye. Dikkat ediyorum: Bunların da trendeki genç gi bi içtikleri sigaranın yerli olmadığını etrafa ilan etmeve özenir gibi bir halleri var. Adeta gururlanıyorlar. Efendım. Galatasaray'ın kar şısmdakı Çiçek Pasa.iı bugünlerde geçilecek gibi değil. Bütün birahaneıer, fıçııarına yolun ortasına kadar ilerletip, üzerlerını masa yap mışlar müşterilerine. Bir zamanlar Beyoğlu'nun en güzel kadınlarınm piyasa ettikleri bu pasaja şimdi değil kadın, bendeniz dahi gırmeye çekindim. Ancak avcı fcolu gibi tek kişilik çeçecek bir yol kalmış ortada. Kuaran kokoreç ve midye tavası dumanları ortalığı sarmış. bir hayhuydur gidiyor. Cepleri şişkin bir adam geçitte beni sıkıştınvor «Kent var. Pall Mall var abi • Basımla ıstemem diye işaret edıyorum, bır kaç adım ılerde. elindeki torbayı şıkırdatan bir lotaryacı yolumu kesıyor sol avucunun içinde, ufak çapta bir yabancı sıgara kolleksiyonu tutuyor vemlik olarak. Geçen gün mahaJlemtzden ayı oynatan biri geçti. Sıyah favonlerını cene hizasına ka dar indirmiş. Onun da ağzındaki sigaranın vabancı olduğu gözümden kaçmadı Ayının gösterileri bittikten sonra, kendisine teKiiği uzatırken, usulca, neden yerli slgara kullanmadığını sordum. Kulağlma doğru yaklasarak: «Abi» dedi <alıştık bi defa buna. Hem de kolay bulunuyor.» Duşündüm: Kaçak olan bir mahn bulunması. kaçak olmayandan daha kolay olursa. (kaçaklık) sıfatı kendiliğinden sâkıt olur, düşük olur, yeni terimi ile (kaaük) olurdu, olması gerekirdi. £, efendım, Tekel'ın sıgaralan üçüncü dördüncü ellerde fahiş fiyatla satıüyor ve Tekel İdaresı bu ışı umursamazlıktan geliyor. Kısacası, Tekel'in yapacağı bir ış var. Hem. kendi menfaatine hem halk yararına: Üzerine vergı bandrolunu yapıştınp, (kaçağı) (raeşru) haıa getirip kendi eli i)e piyasaya sürmek. Bu suretle hem karaborsa kalkar ve hem de parayı veren istediği düdüğü çalar... Zira. ticarette taassubun yeri yoktur. Saygılanmla, Haldun ÇAUKOGLU • BAŞARI DERECESİ 5) Ar.kete cevap verenlerin • 11*1 Atatürk « Devnmi veva. DevTimlerini taoıamlanmış bir eylem, "t 86'sı ise toplumsal gelişme süreci içinde oluşan b i ' anlayı? olarak jörmektedir. Cevapsız sorj oranı '< 3'tür. 6) Uygulamadaki başan derecesi öğretim üyelerir.in "o 7'sine göre «yetsrli». •.• 93'üne gö' re ise «yetersi7i>dir. 7) Atatürk Devrimi veya Devrimlerirıi uygulamada yetersiz bulanlann cevaplanmn dağılımı şöyledir: • b 19 ülkenin sosyo • ekonomik vapısmm devrimlerin yerleçmesine elverisli olmayışı, ''a 4 dış etkiler. 'iı 30 devrim ilkelerini yavacak kadronun olmayışı. •'• 24 politik tavizler, »i 13 devrim tarihi derslerinin yetersizliği ve "o 9 çesitli sebepler. Bizim ancak bir bölümü üzerir.de durabildiğimiz araştııma sonuçlan. bir bunahmdan kur tulma çabalan içinde bulunan ülkemiz açısından önemli konuları su yilriinı çıkarmaktadır. «Sosyal ve Beserl Bilimler Komitesi»nin, gelecek çAİısma döneminde. adı sreçen dersle ilgili öğrencilerle daha önceki yıllarda bu dersi görüp halen yüksek öğretim kurumlannda görevü buhınan Öğretim üyelerj arasında uygulamayı karar laştırdığı benzeri çalışmalarla bu araştırmanın bilimsel niteligi çoSaltıImı? olacaktır. O zaman rahatlıkla «UNESCO'dan al haberi» denebilecek tir. 1) Bk. Unesco nedir? Ankara 1983. s. 142143, (Çev. Z. H. Karabuda.) 2) «Courrier de l'Unesco» adlı dergi Pransız ca, Ingilizce, îspan>olca Rusça. Almanca, Arapça, Japonca, ttalyanca, Hinduce. Tâmil, tbranca, Farsça, Hoilandaca ve Portekizce rayunlan maktadır. ^u dillere Türkçe de eklenmiştir. Yönetmeni Bn. Mefra Telci'dir. «Birleşmiş Uiuslar Eğitim., Bilim ve Kültür Örgütü» sözcüklerinin lngilizce baş harfler.nden oluşan ÜNESCO, içinde yaşadığımız Çağ'a özgü bir özelligi, adlarımn baş harflerinden yapılan «Başharfler» örgütlerinden bütün dünya halklarına en yakın olanını adlandırmak tadır. 1945 yılında kuruluş çalışmaları başlayan ve 20 devletin bu örgüte ilişkin sözleşmeye im73 koyduklan 4 Kasım 1946 tarihinde vücut br'an UNESCO. adtnuı da gösterdiği gibi efitim, !i bi .m ve kültür konulannda çalışan, dünyanın en etkili, örgütü olmuştur. Yeryüzünün her köşe«indeki umut verici girişimleri ve varının barış içir.deki dünyasım yaratma yolundaki çabalan, din, ırk. dil ve ülke ayınmı yapmaksızın tinsel evrenimize kol • kanat geren UNESCO'yu bir «Çoban Yı'.dızı» haline getirmiştir. Eğitim, bilim ve kü!tür planmdaki her konu için, bir atasözümüzde küçük bir değişiklik yaparak, «UNESCO'dan al haberi» diyebiliriz. GÜVENİLİR KAYNAK UNESCO tarafmdan yayımlanan istatistikler, inceleme ve arastırmalar, sürekli yaymlar eğitim, bilim ve kültür dünyasını tanıyıp izlememize; kendimizi dünyaya tanıtmamıza olanak hazırlayan en güvenilir kaynaklardır. UNESCO simgesini taşıyan çeşitli yayınlann Türkçeye kazandınlması da, önemli bir konu olarak ortada durmaktadır. «UNESCO'dan al haberi» çerçevesinde değerlendirebileceğimiz olumlu girişimlerden bi ri, bu örgütçe yayımlanmakta olan dergilerden birinin Türkçe olarak da çıkmaya başlamış bulunmasıdır. «Dünyaya açılan pencere» niteliğindeki aylık «Le Courrier» dergisi. 26. yılında, 15. dil olarak Türkçe de vayımlanmağa başlamıstır (2). 1973"ün Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarında deneme sayılannı gördüğümüz «UNESCO dan Görüş» dergisi, Ağustos Eylül sayısmı, öte kj ondört düde olduğu gibi, aynı yazı ve resimlerle Türkçe olarak da verecektir. Bize kalırsa, ayıu kültür düzeyinde bulunmanın ve ortak ölçtUeri paylasmanın bir yoîu da bilim ve eğitim ürünlerinin sınırlamaçız aktarılmasıdır. Bu bakımdan, adı geçen derginin basın hayatınnzda olduğu gibi kültür dünyamızda da özel btr yeri olacaktır. ÇELEBİ SÜLEYMAN SOKAOl DA İLGİ BEKLİYOR Fatih llçesi yol ve ksnal i*: lerinin yapımı için 5.6 5 mi'Ton lira harcanmakt» olduiu levhasmın Nişancı Caddesinf as'imıj olduğumj sevinç'e eörüp okoduk. Yapım çalışmalarımn öevam etmekte oldujunu da müşahede etmekteviz. Bn onar:m programında Saym Beleiiys Başkanı Fahri Atabey bizim C« lebi Sülevman «okağınir da ya pılacağını geçen vtl kerin Oİarak vaad eylemislerdi. Hal bSyle iken ve vıllaıdır çe şitli yollardan başvıınnalanmt za rağmen okağımız^ henüz bir kazma dahi vurutmağs bslanmadı. Yıllardan beri yaıın toz ve pislikten kışın çamur v« çöpten çektiğimiz acı ve ıstırabımıza artık bir son verilmeçini, çevre yol ve kanal i?leri e!» RİmmısJcen Çelebi Süleyman admı taşıyan sokağımızm onarılarak mahalle halkı olan bia lerin de huzura kavuşturulma smı önemle ve «»ygiyle istirham ediyoruz. Sabiha ÖZI.C Çelebi Süleyman Sokagı sakinleri adına • TÜRKİYE'NİN GİRİŞİ UNESCO'ya giren ilk devletler arasında bulunan Türkiye f6 Temmuz 1946) iki yıl sonra «Unesco Türkiye Millî Koraisyonunnu kurarak, bu örgüt içinde etkili olmaya ve ülkemizin sorunları açısından UNESCO'dan yararlanmaya özel bir dikkat göstermistir. «Harpler insanların dimağlarında başlar. Banşm savunma siper lerinin de insanlarm dimağlarında kurulması ge reklidir» ilkesinden yola çıkan UNESCO için «Kurulusun amacı ırk, cins, dil ve din farkı gözetmeksizin Birleşmi? MiHetler Anayasasında dünya mnletlerine tanınan insan hakları ve esas hürriyetlerine, kanunlara ve adalete müşterek bir saygı yaratmak için, milletler arasında iş DEVRİM TARİHİ 1) Devrim Tarihi dersini. mesleği gereŞİ, okutanlar °,» 54 oranındadır. Öğretim üyelerinin % 27"si bu konuya duyduğu özel ilgiden, "• 19'u da her iki nedenie, bu dersi okuttuklarmı söylemektedirler. 2) öğretim ürelerinin •'. 43'ü bu dersi 10 yıldan far.l bir süredir okutmakta, *t 27'si ise bir MİLLÎ KOMİSYON XXV. yıldönümü ikj yıl önce dünya ölçüsünde kutlanan UNESCO'dan sonra «Unesco Türkjye Milli Komisyonu»da 25 yaşını doldurmuş bulunmaktadır. Geçenlerde ölümünun 10. DÜRBÜNLE BAKAN ADAM OKTAY AKBAL Evet Hayır EKONOMİYÎ ZORLAYAN SAĞLIK B ugüne kadar sağlığı zorlayan ekonomik etkenlerden söz ettık. Fiyat artışlan, beslenmt, barınma vb. konulann halk sağlığını nasıl olumsuz ybnde etkilediği biliniyor. Ekonomiyi zorlayan büyük bir etken olarak sağlık, üzerinde durulmasma karşın yeterince ele almmamıştır. Oysa, bütün ülkeler gibi, bizim de bu konu üzerinde bugünkünden çok daha fazla durmamız zorunludur. Önceki yüzyıllarda ekonomik dengenin önemli iki yanı, dogumlarla ölümler arasında oluşurdu. Dogumlar hiçbir engel tanımadan hayata yeni gözler açarken, bir yandan genel savaslar, öte yandan önüne geçilemejen bulaşıcı hastalıklar çok say:da genel ölümlere yol açarak yaşayanlarm dengesiru kurardı. Artık insanlığın genel bir savaştan kaçınır olması ve tıptaki büyük ilerlemelerin bulaşıcı hastalıklardan doğan büyük sayıda ölümleri ortadan kaldırmaaı nüfus artı«ındaki dengeyi «artış» lehine bozmuştur. Elbette, çok insancıl bir sonuç. Ancak. böylece, sağlık, ekonomiyi en çok zorlayan bir etken olarak dünya politikasmda rol oynamaya başlamıştır. Artan nüfusu eğitmek, iş sağlamak gibi sorunları dahi gerilerde bırakan düpedüz açîiktan ölmek sorunu dünyanm dev bir konusu durumuna gelmiştir. Bu durum, ekonomiyi zorlamakla kalmamış. ekonomik sistemlerin yetersizliğıni. amaçlarının yeniden gözden geçirilmesini Ulkelerin gündemine sokarak politik sonuçlara da yol açmıştır. eye yarar dürbün? Uzaklan görmeye, ayrıntılarıyle, büyüterek, elle tutulurcasma yakına getirerek eşyaları, insanlan. doğa görüntülerini... Gorüiecek bir sey olmah önce! Yoksa bir şey, neye bakmalı. üstelik de dürbünle? N YAPILMASI GEREKEN, NÜFUS POLİTİKASINI EKONOMİK POLİTİKAYA ARAÇ KILMAK DEĞİL, SAĞLIK İHTİYAÇLARINA DÖNÜK BİR EKONOMİK YOL TUTMAKTIR. geldiğini göstermektedir. Sorunur. hangi tür besinlere kadar UEayabileceğinı bilmiyoruz. Am«, bildiğimiz, dünyanın her yü *rtan oranda açlık tehlikesiyle karsı karşıya oldugudur. Gelişmiş ülkeler, yıllardanberi bu tehlikenin çarüarıru çalmaktadır. Konut durumunun ne olduğu ortadadır. Bir yandan artan, öbür yandan kapitalistleşme sürecınin kentlere itelediği nüfus, konut aorununu zorlarken, arsa ve yapı spekülitörleri başdöndürücü kazançların pesindedir. En kö^ü koşullarda bile, kendinı köyündeki yasamından daha mutlu sayan toplum kesiti bir kuşak genç leşince ayni mutluluğu duymajTicaktır. Bu durumda ne yaptlacağı biliniyor mu? önemli olan yöneticilenn bunu bilip bilmedigidir. Çünkü, stratejik kararUn onla r rereceklerdir. Eğitimin bredeki durumu • da ortada. Okuma • yazma biuneyen milyonlar çoğalırken, üniversit: girij sınavlannda soru hırsızlığı düzeyine geldik. Buna pek dc saşmamak gerekir. Gitgıde daha az kişinin okuyabildiği bir düzende her zorlama yapılacaktır. UNECSO'nun yaym organı ola rafc bizde de yayımlanan «Görüs» dergi sinin eğitime aynlan son sayısında, dünyada, üniversiteye gelebilenlerden toplumun üst ve alt sııuflanmn çocuklanna ait ilginç bir istatistik var. Dünyanm en uyCTr Ulkelerinde bile, üst sınıflardan üniversiteye gelebilen 30 • 40 öğrenciye karsılık, alt smıflardan ancak bir ögrenci gelebiliyor. Farklar daha büyük farklan yaratıyor. Şimdi. bütün dünyanm dehşetle açılan gözleri, açlığın ve eğitimsizIiSin yanısıra kötü bir yaşam düzeyinde çogalan milyonlann, yannın dünvasına neler eetirebilecegini düsilnerek insanlıSa tehlike mesajlan gönderıyorlar. Ankara'da otobüs ücretleri 25.7.1973 günlü jaıetenizt!» yayımlanan (OTOBÜS BİLETÇİSt FAZLA ÜCRET ALDI) başlıklı okuyucu mektubu Inceienmiştir: Bilet ücret tarifesi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca tanzim ve tasdik edilmi» bulunduğımdan, aynen uygulanmaktadır. Tarifede. uygulamada Rörüien aksakhklann eiderilmesı DUsusunda vapılan çslışmalar mezkur Bakanlığa intıkal ettirilmiş oldugundan, bu konuda sonuç alınıncaya kadar bir ışlemin vapılması mümkün görülememektedît. BilFlerirfizı s a y p Jîe rica ederim. NECMİ AKSOY Basıa Yayın ve Turizm Müdiirü Adam kıyıda oturmuş sabah sabah, alrruş eline bir dürbün açıklara bakıyor. Günün ilk sisleri dağılıyor daha. Hiçbir şey yok ufukta, ne bir gemi. ne bir duman! Uzak adalar bile seçilmiyor. Bak bak dur istediğince! Bir şey göremedikten sonra, yalnızca aldatmış olursun kerıdini! Büyük bir ciddilikle incelersin. tararsın denizin en uzak noktasını. Bir dalga bile yok. Rüzcâr da durdu dünden beri. ö!ü bir noktada sanki doğa. Ama bir adam kalkrmş erkenden. almı< dürbününü koşmuş kr.nva. Kumsalda tek başına oturmuş dürbünüyle bakıyor uzaklara.. Gidip sorsam «Ne arıyorsun, ne bekliyorsun» desem, ne vanıt verir? Belki de çocukça bir sevinç duyuyordur dürbününden ötürü! Bir dürbün ne demektir? Bakarsm uzak tepe'ere. çiçekleri bile görür^ün. bakarsm gemiye tayfaları seçersin. bakarsm geçen uçağa ardından kalan izlere değersin nerdeyse... • Bir bakıma dedim kendi kendime, hepimiz dürbünle bakan bu adama benziyoruz. Nerden geçmişse bir dürbün gecmiş elimize. ya da bitpazanndan almışız. İşimiz gücümüz bu yeni ojuncağı denemek. Çıkmak sabah sabah bir tepeye, bir kıyıya. seyretrr.ek uzaklan. îlle de bir şey görmek için!. Bir arkâdaşım vardı Samatya'da bir apartmanın üst katında oturan. . Koca bir gemici dürbünü almıstı, yaşlı başlı aydın bir Xi;y. Pencere önünde beklerdi dakikalarca dürbünüyle bir ge.mirnn geçmesini. Av beklercesinc!.. tşte bu adam da öyle. Herkesien önce koşmuş deniz kıyisma. kıpırtısız. rüzgârsız, insansız, gemisiz, olaysız bir doğada görülecek, büyütülecek, aynntuanna ir.ilecek. yakınma getirilecek bir «şey» anyor. bekliyor «Godot»yu bfekleyenler dürbüne bakmıyorlardı. Kendi 1çlerinı ssyrediyorlardı yalnız. Biliyorlardı ufka bak bak istediğince, gclece'/c olan gelir. gelmeyeceği kesüı olarak bilinen şey ise gelmer elbet. «Bir şey» gelir umuduydu yaşam denen güç. Godot gelecek!. Ne olacak geîecek de? Hiç. Ama beklerken zaman geçer, hem her zsmankinden daha çabukî Sorun zamar.ı geçirnıek, öidürmek olur.ca da insanlar zamanı hızla geçirmek, tüketraek isterler. Ölüme bir an önce kavuşmak için mi? YoKsa şu geiip geçici dünyanın sıkıntısmı daha az duymak özleni mı? Samuel Beckefin Godot'rjnu bekleyen safdillere Bulatoviç şu yanıtı vermemiş miydi: «Godot gelmeyecek». Evet. feimcyecek Godot'lar, Godot gibi beklenenler... Hiç defilse hemencecik gelmeyecek. İstediğin kadar tara ufuklan en güçlü dürbünlerle, bir iz, bir haber. bir beürti göremeyeoeksLn. Hiçbir şey kendiliğinden olmaz. kendiliğinden doğmaz, kendiligin<ien ortaya çıkmaz, gerçekleşmez, yaratılmaz. îstediğin kadar özle. bekle, boştur. Bu sabah sabah denizi dürbünüyle gözetleyen adam da aradığını bulamayacak, bir köpüklü dalga büe göremeyecek. Yetmez bir dürbün sahibi olmak, yetmez dürbünü göziine ayarlamak, yetmez erkenden kıyıya, yola. dagbaşına çıkmak. yetmez... Gittim adamın yanına. Ufka bakmaya başladım. Bir şey görüyor ki bakıyor! Ben de onun gördüğünun birazmı sezerlm ya hiç degilse. Bakıyorum büyük bir ciddilikle. Birden anladı. döndü: «Bir şey yok görülecek» dedi. «Yeni heves işte» Koydu dürbünü torbasma. denize koştu. Ağustos denizino ilk giren olmak en iyisi bu diyerek içinden. Deniz kıpırdadı, dalgalar dogdu birden. ufak köpürtüsüz, ama ne de olsa bir davirim... Sabah denizinin ilk uyanışı. Yüzdü yüzdü epey uzaklara. Şirr.di dürbünle izlenecek biri var karşıda. Kendisi, dürbünle bakan adam! Dürbünü alıp onu seyretmelil Çöktüm gecenin serinliğini taşıyan kumlara, az sonra güneş ısıtacak, hatta karnatacak her yeri, insanlarla dolacak kumsal, sıcak seslerle. koşuşmalarla... Dürbüne gerek yok onlan görmek için. Boşuna getirraiş arkadaş o koca dürbününü. Bir şey göremeyecek nereye baksa. Önce görülecek bir şey yaratmalı, gerçekleştirmeli, sonra bakmalı. Beklersen bir şeylerin ohnasuıı, gelmesini, ömrün tükenir dürbün ardında. Godot gelmez, gelemez. Gidip getirmek gerck ille de gelmesi gerekliy=e .. Dr. Erdal ATABEK Türkiye'de Durum.. Ulkemizde 1950 • 1970 arası istatistikleri (Üçüncü Be? Yıllık Plana göre) ölüm oranının, doğum oranmdan daha hızh dü> tüjiinü göstermektedir. Dönemler 1950 1955 1955 1960 1960 1965 1965 1970 oldufu halde, 1970da düşmüsiür. Bu ise, bin nın ise % 54.5e durumun ekonomik sonucu ekonomik olarak çalıjan her kişinin baktığı nüfus sayısı1955 yılında 753, 1970 yılında 836 kisi oldugudur. İssizle. ö l f i n oranı (Binde) 21Â 17.9 15.3 13.S Dofum oranı . 46.7 45.2 41.3 40.8 Görülüyor ki, her jeye karşın ölüm oranlannda hızlı bir azalma vardır. Bu mutlu sonuç, yine mutlu sayılması gereken bir başka sonuçla, dogum oranlarındaki hızlı olmayan azaimayla birleşmektedir. Ne var ki, ekonomik yetersizlik bu iki mutlu olaydan ancak mutsuz bir sonuç çıkarabilmektedir. Türkiye nüfusu hızla genç leşmektedir. Toplam nüfus içinde 014 yaş grubunun payı, 1955 yıiında »o 39.4 olduğu halde, 1979 yılında % 41.1'e yükselmiştir. Ekonomik olarak çalışan nüfus olan 1564 arası yaş gnıbu ise, 1955'de toplam nüfusun "o 57^'si rin sayısı hızla artmaktadır. 1962 yılında yaklaşık olarak üç buçuk milyon olan işsiz sayısı, 1972'lerde altı mılyonu asmaktadır. İş bulma yetersizliği, eğitim yetersizliği toplumda büyük sorunlar yaratırken, gerekli tedbirleri alamayış, belki de önümüzdeki yıllarda gizlı açlık olgusunu, açık açlık durumuna ge tirebiür. Buna karşı ileri sürülen tek çare olan «doğum orarum azaltmak» kanımca, pek güvenilmemesi gereken bir yoldur. Ekonomik yetersizliğe çare bulamayınca, «ekonomiyi zirlayan sağlık» yerine. «ekonomiyi destekleyen sağlığı» aramak. bız hekimlere yanlış gelmektedir. Bır hekim o larak, ailelerin «istediği zaman ve istediği kadar» çocuk sahibi olmalanna saygı duyarız. ancak, ekonomik yetersizliğin ortaya çıkmaması için tıp biliminin bir araç olarak kullanılmak istenm* sine karsıyız. Nüfus polıtikası, çok kere ülkenin ekonomik politikası amacıyle zorlanmıstır. Zaman gelmiş, çok çocuklu olmak övülmüş. zaman gelmiş, az çocuklu olmak desteklenmiştir Oysa. ya pılmast gereken. nüfus polıtikasını ekonomik politikaya araç kılmak değil insan saghğının zo runlu ıhtiyaçlanna dönük bir ekonomik yolu benimsemektir. 2 PORSİYON KARISIK IZGARA TAM 40 LİRA 13.8.1973 günü bir arkadaşla birlikte yemek vemek üzere Ortaköy'de ana caddede bulunan lokantalardan bırıne girdik. Birer porsıyon karışık ızgara siperışinde bulunduk. Garson efendinin getirmiş olduğu hesap pusulasında kansık tzgaralar için yirmişer liradan 40 lira 6demek mecburiyetinde bırakıldık. Duvarda asılı bulunan listede ızgaramn fiyatı gösteril mediği gibi gramajı da belirtilmemişti. Açıkçası lokanta sahibinin vicdanına bırakılmış açık kapı. Müşterinin durumuna göre isterse iki porsiyon kebabı 40 lira yerine 80 lira olarak da yazabilir Belediyenin sıkı kontrolundan manrum kalan bu gibi yerler vatandaşlann zararlan hesaba katümadan lokanta sahibinin keyfi fiyat uvgulamasına tibi tutulmaktadır. AHMET • TETtK TÜRK ASILLI BİR POLONYAL1 AKRABALARINI ARIYOR Ailem Istanbullu olup, aila kök isml: Kemaleddin • Nasiref tbni IsmaU'dir. Harkov'a 18. asır başlarında vazife dolayısıyle gidıyorlar. Büyükbabam 1860 yılında Berlin'de doktorluk tahsilini tamamlıyor. ŞimdiM akrabalanmm sovadlannın Korcak • Kop çak • Kolcak • Kıpçak • Korkaz<>« oldufunu tahmln ediyorum. Akrabalarımın benimle te> mas kurmalannı amılanm. Adres: AndreJ Koroak Siedlecki Raszynska 59 m 47 02 033 Warszawa • Poland DEVLET HAVA MEYDANLARI IŞLETMESÎ Çözüm Yolları.. Dünün sağlığıyle dunün ekono misi gerilerde kalmıştır. ölümler her yıl daha da «zalacaktır. Tıbbm büyCk zaferidir bu. Artan çocuklar ve artan yaşhlar, toplumları daha büyük verimlili ge zorlayacaktrr. Doğumlan azalt mak, çözüm yollarınm birisi gibi görünse de hem geçici bir çare olabilir, hem de insanın çoğalma içgüdüsüne karşı bir tutum ola rak mümkün değildir. Hattâ, bu tedbir, düşünülenin tam tersine, «elir düzeyi yüksek olanlann ço cuklarını. düşük düzeyde olanla rın çocuklanndan daha fazla azalt maktadır. Bizde de durun budur. Dah» hızla çoealanlar. ekonomiyl en çok zorlayan düşük gelir kesî minde yasayanîardır. Çocuk düşürme sorununa kar?ı her türlü tıbb! çareyi bulmak tan yana kirfler oldufumta halde. nüfuju azaltarak ekonomfk dengenin saSianmasım mümVün ve uygun Börmüyoruz. Zorlanan ekonomi. yeni dengesini yine eko nomik yollardan aramalıdır. Daha verimli. mîll! gelir dafılımmı <îen?eli \^e toplum kalkmmasinı herkes tçin mümfcun kılan eVono mik yol. Temel cözüm budur ve bu çözüme ulaşılmadıkça toplom lann mutluluğu sağ'anamıyacaktır. ACIDIR, HEM GERÇEKTİR îşimizin her dalına politlka gırdl Blr müsteşar tel etnrı verlyor: «Falsn, falan m«muru tayin edin.» Memurun suçu ne, görevi olan vazifesını yapıyor ve v»zıle vapmak suç mudur. ıuç tse neden memur hakkında 'ahkikat yapılmıyor? Memur mılii servetimlz olan orman larımızı gelış) gürel tahnp *• denleri adalete teslim ediyor. Fakat bu bizdendlr buna her şey mubah »avet dokunursan soluğu $arkta alırsın. Memur der. «$aık da benım yurdum» ve devam • • der: «Bir başka memur eelir amma ııra da ona eelir» va milll servetımi» d* böylect heder olur eider. Mehmet Uelican <>r. Isletrne Müdürlütü Hendek • Samsun Meydan Müdürlügünden 1 DHMİ Samsun Hava Meydam Garaj ikmali ve tel örgü yapımı işi 2490 sayıh kanunun 31 inci maddesi hükmüne göre kapalı zarf usulüyle eksiltmeye çıkarılmıştır. 2 Kejif bedeli 21)5.677*8 lira olup geçici teminatı 11.533.88 liradır. îs bu teminst DHMİ Genel Müdürlüğünün T.C Merkez Bankasmdaki 57 sayıh hesabına veya Meydan Müdürlüğü veznesine yatıniıp karşılıtînda m»kbuz ahnacaktır. 3 Eksiltme 1. Eylül. 1973 tarihine rastlayan cuma günü saat 15.30'da Samsun'da DHMİ Meydan Müdürlüğü binasmda Alım, Satım Komisyonunda yapılacaktır. 4 Bu işe ait şartname Samsun'da DHMİ Meydan Müdürlüğünde ve Ankara'da DHMİ Genel Müdürlük Malzeme Dairesi Başkanlığında mesai saatleri içerlsinde görülebilir. 5 Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin eksiltme dnjyasında ekli (örnek. 1 <Örnek. 2 ve 2 al (Örnek. 3), > (Örnek: 4> ile birlikte keşif bedeli kadar böyle bir iş yaptığını belirtir resml belgelerini ekliyerek bir dilekçe ile Samsun Baymdırlık Müdürlüğüne 4. Eylül. 1973 Salı günü mesai saati sonuna kadar müracaat ederek işe girebilmek için yeterlik belgesi almaları gerekir. Müracaatta yukanda bclirtilen tarihe kadar yapılacak müracaatlar muteber olup, bu tarihten sonra ve postada olacak gecikmeler ile telgrsfla yapılan müracaatlar nazarı itibare alınmaz. 6 îsteklilerin 1973 yılı Ticaret Odaları belgesi, Sa:ı>sun Baymdırlık Müdürlügünden alacakları yeterlik be! gesi. teminat mektubu veya makbuzunu havi kanuni ş? kilde tanzim edecekleri kapalı zarflannı eksütme ssa tinden bir saat önce Samsun Hava Meydam Müdürlüfü alım, satım komisyonuna vermij olmaları şarttır. (Basın: 20861/6681= < En Az Geçim En az geçim düzeyl toplumlar için degişik olabilir, ama, insanlarm en az geçim düzeyinde bile bulunması zorunlu ihtiyaç tür leri genal olarak aynıdır. Bunlar da, beslenrne. giyim, fconut, eğitim, taşıt. sağlık ve tıbb! bakım, kültür, gezi ve öbür ihtiyaçlar olarak belirlenir ve sıralanır. Beslenrne. gıyinrne, barınma, taşıt gibi geçim öğeleri, yaşamanın ve çalışmanın en azmrian zorunlu olanlandır. Sağlık ve tıbbi bakım da, bunların devamını destekleyen zorunlu bır ihtiyaçtır. Eğitim. kültür, gezi ve diğerleri de, yaşayan ve çalışan varlığın «insan» olarak en az düzeyde zorunlu öbür öğelermi oluşturur. Bu öğelerin hepsmde de değişik gelir gruplarinda yaşayanlar arasında büyük farklıiıklar olduğu bilinmektedir. Ancak, bunlardan bazılan insanlann 3«dece bugünlerini değil, yarınlannı da etkileyerek büyük bir 3nem taşırlar. Yannın dünyasmda sosyal adaletsizliğin. bugünkünden farklı olmayscağl, hatti daha da fazla olacağı gerçegi, düşünen herkesi dehşet içinde bırakmaktadır Özellikle beslenme, barınma ve eğitimde büvük fark lar, yarınm dünyasının daha büyük farklarını hazırlamaktadır. Ulkemizde, et sorununun oftzümlenme umudu dahi kalma'iığı için önemini yitirmiş, yerini pirinç sorununa bırakmıştır. Bu durum. artık proteinli besinlerin değil, karbonhidratlı besinlerin dahi önemii sorunlar düzeyin* TBTAK MARMARA BİLİMSEL VE ENDÜSTRİYEL ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ NİLÜFER ÇAYI SANAYİ ARTIKLARI İLE KİRLENİYOR Son günlerde, Nilüfer çayında sanayi artıklan çoğalmıştır. Bursa oölgesinde büyük fabrikalardan başlayarak Çağnsan yolundski vaS ve sabun fabrikalarının sanayi artıklan Nilüfer çayma akıtılmaktadır Son günlerde çavm vöresindeki fcöylerden şikâyetler artmıştır. Zaman zaman çavm kopüklü kostikli sularla aktıgı, suyun vasfımn tamamen bozuldugu saptanmıştır. Çayın suyundan tanmda TS havvan sulamasında vararlanıldığı gözönünde buîundurulursa. durumun vahamett ortaya cı'ar «anınz. Hatta baa hayvanların bu su vüzünden öldük leri de saptanmıştır. Odamıza da sürekll şikayetler yapılmaktadır. Yetkililerin dikkatlerini çekeria Saifh TETtK Bursa Ziraat Odalan ti Temsilciri, Mndanya Ziraat Odası Baskanı ELEKTRONÎK BÎLGİ İŞLEM MERKEZİ için, SİSTEM PROGRAMCIS1, SİSTEM ANALİSTİ v« StSTEM OPERATÖRÜ olarak çahştınlmak ve yetiştirilmek üzere elemanlar ahnacaktır. Adayların. üniversitelerin Kompüter ve Sistem Bilimleri, Matematik, Fizik Yöneylem Araçtırması ve Mühendislik Bilimleri bölümleri mczunu olmaları. iyı İngilizce ve bir programlama dilı bılmeleri gereklidir tsteklilerin, özgeçmişıerini de kapsayan biı yazı ile Martnara Arsstırma Enstitüsü Personel Şefliği, P.K.. 21, Geh/.e Kocaeli adresine müracaatlan rica olunuı. (Basın: 21446/6687) Etibank «Amblem» yarısmasının son durumu nedir' Etibank 1972 vUuıda eazetelerle üan edeıeR nerkese açık bir «Anıölem» var,şmasi düzeniemıştı Kanım» süresınden 1 ay sonra lün sonuçlan açıklanaoaktı 197V vıü ıçind» belirlenen tarihte sonuc'arTn açıklanmams^ıvle varışmanın agırbaşlılıgı üzennae OIT kusku duvdum 1973 vılj içinde veniden verilen bır tlftnıa • Amblem» vansmasına wenı oır katılma süresinı Kamuovun» duyuran E'ibank'ın amblem vans masının sonucunup vev» son durumunun ne oıduffu h»xkinda btr acıklams vaomasiro ri» ca ederim. Bir ıstlrasçi Zühal (Sayılgan) Kasapoğln ile N'adir Kasapoglo EvlendUer Beyop'u Evlendirme Dairesi 22.8U73 Cumhuriyet 6690 KAYIP Kayseri tlinio Tomaıza Nüfus Dairesinden itlmı; olduğum nüfus eüzdımmı, Tomarza îlkokulundan aıdıeırn diplomamı kaybettim. Hükümsüzdür. Salim ATfLGAN 6691 Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle