28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 30 Temmuz 1973 &?£5t>. MAT6UAT, Ö TAO İ'Yi I3AU Alaca Karanlıkta.. AYSELALPSAL14 Çıgdem gülümsedi. Düşündüklerinden haber siz olan genç adama baktı. Belki lizin yerinizde bir bışkajı da oU» yin* bu olaya kanstrdı ımt, dedi, »ynı bafanya ulaşır mıydı? Sanmıyorum. Adam dudak büktü. EliyU saçltnnı fekiftirdi. EJer benim gibi karate v» judo öğretmen liği yapıyorsa, onun için de güç olmazdı. Belki, yine de teşekkür «derim. Deminden bcri konufuyonun ama kendimi Unıünadım. Çiğdem Akoğlu. Fırat Erdemli Ne değişik bir ad. Hiç duymamıstun. Aileniz güzel bir ad seçmiş. Doğduğumda, ailem oğullanna ad seçeeek durumda değümi|. Babam hapisteymiı. Ebe koymuf adımı.. Yaa! dedi, Çiğdem bozgun, (iUümseyifi dudaklarının bir kösesine sinmij... Neden jaştınız? Hapistekilerin çocuğu olm»r mı sanıyordunuz? Yoksa çocuklan tiyatroya gelmez rai? Yoo! Neler söylüyorsunuz, Çiğdem bir adım gerilemiş, üzüntüyle bakıyordu. Genç adamın gözlerindeki öfkeli kıvılcımlara, söyledilderine kızmalı nnydı? Şasmalı mı? Bilemiyordu. Yumruklarını sıktı. Yüreğind« kabaran öfke, Emirgândaki olayın karanhğına çarpıp düsüverdi. Kısa bir süre ne söylemesi gerektiğini düşündü. Sonra hiç konuşmadan başıyle selâm verip yürüdü. Araa bir kaç adım attıktan sonra durup geri döndü. Fırat arkadaşlarıyle merdivenden çıkıyordu, Fırat Bey, bir dakka. Genç adam döndü. Çıktığı iki basamağı inip ona doğnı yürümeğe koyuldu. Çiğdem dudaklannı ısırdı. Fırat'ın yüzünü görünce ona seslendiğine pişman olmuştu. Ne düşünmüştü? Hangi jeytan dürtmüştü? All»h kahretsin? Karjısında sessiz bekleyen adama baktı. Gülümsemeye çalıjü. İçinden kendine küfrediyordu. Şey! dedi, kısık bir sesle, yanımzdan birden bire ayrılmam doğru değildi. Sözlerinize kırılmıştım. Ama düsününce niçin kızdığınızı anladıra. Size hak vermiyor da değüim. Yalnız, siz babamı tanııruyorsunuz. Aslmda çok lyi bir insandır. Ancak serttir. Katı kuralları vardır. Yıllarca ağır ceza yargıçhğı yaptı. Belki mesleğinin de özel yajantısma etkisi olmustur. Bilraiyorum. Ama sonuç olarak beili kurallara göre yafayan, yakınlarından da bu kurallara kesinlikle uymasını istiyen bir insandır. ön yargılan vardır. Kı* larm karakollarda işi yoktur, kuralı da kuşkuIUZ bunlar arasındadır. Bu nedenle, o günkü ola yı poÜM bildirmektea çekindim. Babamı bu konuda tam suçlu da bulmam. Bu konuda, Türkiyede yaşayan babaların çoğunluğu aynı düsüncededir. Bilmem anlatabiliyor muyum? Hayır! Benim babam yargıç falan değildi. Basit bir ustaydı. Bana her zaman, oğlum davranıçlarını düzenleyen, dürttstlük ve haklılık olsun (îerdi. Benim kurallarım yalnızca bunlardır. Kendimin hakh oldujuna inandığımda karakola da giderim, hapishaneye de. Bu nedenle sizin davranıjınızı anlayamam.. Kusura bakmayın. lyi günler. Fırat başka bir çey söyleraeden dönüp yürüdü. Merdiveni hızh hızlı çıktı. Çiğcîem bulunduğu yere çakılmı?ç»sın« duruyordu. Dimdik. Kaskatı. Omuzlarına taşıyamayacağı kadar ağır bir utanç yüklenmlşti. Hem de kendi elleriyle... Çevresine bakındı. Bırkaç kl?i kalmıjtı. O da telâşla yürüdü. Görevliler kapılardaki kalın, kadife perdeleri kapatıyorlardı. İçeri girdiğinde bütün gözler Çiğ«îem'e çevrilmişti. Erkekler, mini eteğinin açıkta bıraktığı uzun biçımli bacaklarına, kısa aarı saçlarının çevrelediği yüzünde parlayan, iri yeşil eli gozlerine bakıyorlardı; kadınlarsa giyimine, mucevherlerine... Ceviz yeşili elbisesi saçlarına ve gözlerine uymuştu. Dökük balıkçı yakasına takılı, elmas, zümrüt ve yakJt işlemeÜ tavuskuju İğne ile parmağındaki baklava kesimli elmas yüzük antikaydı. Yürüyüşü, görünümü, alımü ve göz alıcıydı. Çiğdem, kendisini hayranbkla süzenlere karşı kahkahalarla gülmek istiyordu. «Bakın! Bakm! Ne güzel giyinmisim değil mi? Elbiîemin dikişi birinci sınıftır. Mücevherlerim de çok değerli. Ama bunları taşıyan değersiz, bes para etmez bir aptal! Bakınca bunu da görüyor musunuz? Göremezsiniz.» Ablasıyla eristesinin ortasına sessizce oturdu. Arkasma yaslandı. Kucağmdaki kahverengi süet çantayı sımsıkı tutuyordu. Gözlerj perdenln kıvnmlarına dikilmijti. Hiç bir »ey düsunmek istemiyordu. Çiğdem, o adam nerden arkadaşın oluyorî dedi yavaşça Doğan. Haydut gibl herii. Arkadafim. Nerden olduğuny hatırlamıyorum. Bahse girerim ki o da hatırlamıyor. Bir kız hiç bir erkegin ayagına gitmemell, derim! Girierse, bu herif gibi kendini bir şey sanıp poz atmaya kalkar. Bunu hiç unutma, sevgili baldızım. Ne oluyor Doğan. Fısıl fısıl ne konujuyorsunuz? Gizli! Eni^te baldız arasında bir sır. (Oeramı LOZAN'A DOGRU Bir Türk dostunun, Fransa delegesi olması önleniyor «tnnet Paşa, tnsiliz rmıhtırasıyle ayni zamands Paris'e geldi.» 16 kasım 1922 tarihli bazı Paris gttzetelerinin başhkları böyleydi. Paşa, 14 kasım akşamı Lozan'dan trene binip 15 kasım sabahı erken saatlerde Paris'e inmişti. İngüiz muhtırası da 14 kasım akşarnı Londra'dan özel kuryeye verilmiş ve ertesi sabah saat fl'da Fransa Başbakanı ve Dışişleri Bakanı M. Poincare'ye sunulmujtu. Ayni 15 kasım gUnü öjleden sonra da Ismet Paşa, M. Poincare'yi göreeekti. Günler degil, saatler he saplamyordu adeta. Londra, gece yarısı Paris'e öıel kurye sahyor re öuenüi muhtırart Devlet Dsireleri açıllr açüaiaz Fran sa Kükümeffne yeti^iiriîtırtlu. îsmet Pasa'yla görüsmesinden önce M. Poincare, tngiliz muhtırasım okumuş oluyordu. Paris'te iken lsmet Paşa, «Lotan' da müttefiklerin bir çesit ultimatomu ile karşüasacaksak... bizi (burayaj getirmeye lüzum yoktu» diye demeç vermisti. O günlerde bu demecin derin bir anlamı vardı. Banş konîeransı arifesiydi. Karar günleriydi o günler. Müttefikler •rasında yoğun bir diplomatik faalıyet vardı. Türkiye'ye karşı planlar hazırlanıyordu besbelli. Ama neyin nesiydi bu plarüar? Avrupa gazetelerinde buyuk başlıklarla bahsedilen ingiUz muhtırasının içinde neler ^ardı? Ve neden Lozan konferansı son dakikada gerl atılmıştı? Bunları kavrayabilmek için biraz geriye baknıak gerek. Yunan ordulan Anadolu'dan ternizlendikleri gün, îngiltere ile Türkiye karşı karsıya gelmislerdi. Ankara ile Londra, iki zıt kutuptaydı. Paris, ortadaydı. Kransa. bir yandan fngiltere'nin müttefikiydi, ötç yandan da An kara'ya sempati besliyordu Paris'in Ankara Hükümetiyle de anlaşması ve iliskileri vardı. O nazik günlerde Fransa, bir çeşit r^akem rolti oynamışU. Barış konferansı hazırlıkları yapılırken Fransa hâlâ ortadaydı. tngiltere, Lozan'da mütteiiklerin • tek bir cephe» nalinde Türkiye'nin karşısma dikilmelerini is tiyordu. O günlarde İngılız diplomasisi, ağırlıgını bu nokta Uzerine topladı. Muoanya anlaşmasından bir hafta sonra, 19 Ekim günü Lord Curzon, M. Poincare'ye özel bir mektup yol ladı. Konferansın çabuk toplan mamasını istedi, konferans günü olarak 13 kasım tarihini tekiif etti. Konferansta takip edilecek usul bakkında kendisini n (Curzon'un) tekliflerinin kabul edümesini istedi ve M. Poincareye ayrıca nota projeleri sunacağını büdirci. 19 ekimde M. Poincare Lord Curzon'a cevap verdi. Konferansın yeri, tarihi, Boğazlar sorununda izlenecek yol gibi bazı konularda anlaşmaya varıldı. Ertesi gün Lord Curzon bu konularda Fransa :ie Ing'.ltere arasında anlaşmaya vanldıgmdan memnun oldugunu bildirdi. Ülkelere yapılacak davetlerle ilgiü üç nota projesi sundu. tngıltere, adım adım, usul konularından esas konulara doğru gidiyor ve insiyatifi elden bırâkmıyordu. Bu günlerde, Lozan Konferansında M. Franklin Bou illon"un Fransa"yı temsil «deceji haberi çıktı. Lord Curzon derhal buna şiddetle tepki gösterdi. Paris Büyükelçisi Lord Hardinge'e hemen talimat gönderdi. Büyükelçi en kısa zaman da M. Poincare'yi görrneü ve M. Franklin • BouUion'un Fransa Başdelegesi olarak seçilmesinin «Barış Konferansında pek kötü bir durum yaratacagım» söylemeliydi. Büyükelçi talimatı yerıne getirdi ve Fransa, M. Franklin BouiUon'u Konferansa göndermekt«n vazgeçti. 1921 ekiminde Ankara anlasmasını imzalamakla M. Franklin • Bouillon, «Batı Cephesi» nde bir çatlak yaratmıstı. Lord Curaon, Loran'da böyle bir yaratılmuına meydan vtrmek istemiyordu. Türk sempatizanı olarak bilinen bu FransızDevlet adamı, Konferanstan uzak tutulmalıydı. Bu noktada tngiltere'nin istediği oldu. Yine Müttefiklerin ortak görüşünU hazırlamak Uzere, Batılı uzmanların önceden toplanmaları da söz konusuydu. Uzmanların özellikle mali ve iktisadi konularda ortak görüşü tespit edecekleri basında haber veriliyordu. 23 ekimde İstanbul'dan H. Rumbold. «Devletlerce herhangi bir ortak görüş kabulünü Türklerin önlemeğe çalıstıklannı ve bu amaçla Fransa'ya baskı yaptıklaruu» telledi. Lord Curzon bu.a verdiği cevapta, Konferanstan önce Müttefikler bir ön toplantı Yazan: Bilal N. ŞİMŞİR yıpmtsatot bae; Kouferan» »ırasında Taridere sunacaklan MALKOCOĞLU yazan veçizen.Ayhan BAŞOGLU BEYAZ İLÂHE teHrfleri kendi aralannd» tespit edeceklerini bildirdi. Konferansın her oturumundan önoe Müttefikler kendi aralarında a<> rüşmeler yapacaklar, teklifleri veya cevaplan tespit edecekler ve Türklerin karşısma Byle çıkacaklardı. 27 ekirade Müttefikler Türkiye' yi Konferansa çağırdılar. tngiltere'nin istegi uzerine ayni çajrı Istanbul Hükümetine de yapıldı. Ankara Hükümeti buna tepki gös terdi. 29 ekimde Müttefiklere iki nota sundu. Birinci notayla, kanferansın 13 kasımda Lozan'da top lanmasının kabul edildiği bildirildi. İkinci notada ise, «Müttefik işgalinde sadece idari bir vilâyet» olan İstanbul'un konferansa çağınlmasımn, Mudanya nıhur.a aykın olduktan başka. «Büyük Millet Meclisi Hükümeti'ni Çeşıtk entrikalar ceviren Lord Curzon (solda), Mussolini ile birlikte.. konferansa katılmaktan alıkoyabileceği» bildiriliyordu. Ankara' nra bu notasına verilecek cevsp konusunda da Îngiltere, Müttefikler arasında bir görüş bi»ligine vanlmasını istedi. Fransa, Ankara'nın görüşüne yakın görünüyordu: Mudanya konferansma çağırılmamış olan İstanbul Hükümeti'nin Lozan Konferansına da çağınlmaması egilunindeydı. îngiltere tersine, İstanbul'un da delege göndermesini istiyordu. Mudanya konferansırun, Türkiye ile Yunanıstan arasındaki savaşı durdurmak amacı güttüjünü, İstanbul HUkümetlnin Yunanistan'la savaş halinde olmadığı için oraya çagınlmadığinı söylüyordu. BUyük MiUet Meclisi 1 Kasımda İstanbul Hükümetini lâğvetti, mesele böylece kendillginden halledilmiş oldu. Türkiye Lozan Konferansında tek bir heyetle, Ankara'nın gönderecegi lıeyetle temsil edilecekti. 4 Kasımda MUttefik Yüksek Komiserleri Ankara'ya sundukları cevabî notada bunu kabul ettiler. cTürkiye' nin Lozan'da tek bir heyetle tem sil edümesini görmekten (Müttefiklerin) mes'ut olacaklannı» bildirdiler. Bu konuda Ankara galip gelmiş, Londra yenUmistl. îngiltere Italya'nın tutumunu da gözden uzak tutmuyordu. Gerçi Italya, Fransa kadar önemli sayılmiyordu. Fransa gibi Italya'nın Ankara Hükümeti ile anlaşması yoktu. Ama, Londra işi sıkı tutmak, müttefik cepheyi gaglama bağlamak İsti yordu. Sonra Italya'da hükümet değişikliği olmuştu. 31 Ekimde Mussolini Italya Başbakanı olmuştu ve ayni zamanda Dışişleri Bakanlığına vekâlet edıyordu. İktidara gelmeden önce Mussolini, zaman zaman Îngiltere politikasına karşı nutuklar söylemişti. «Popolo d'İtalia» gazetesinde îngiltere'nin Türkiye politikasını yeren yazı da yazmıştı. Tam konferans arifesinde iktidara gelen bu atak faşistin sagı solu belli olmayabilirdi. Mussolini İtalyasi, Londra'ya sürpriz yaratabilırdi. Bir başka haber, Lord Curzon'u büsbütun kuşkulandırdı. Daha önce İstanbul'da bulunmuş olan İtalyan diplomatı, ikinci bir Franklin . Bouillon mu olacaktı? îngiltere buna göz yumamazdı. Mussolini iktidara gelincs Lord Curzon'a doştane bir telgraf göndermişti. İki ülke ara sındaki «geleneksel dostluk bağların'.» anmıştı. Bunu da vesile) sayan Lord Curzon, hemen 1 Kasım günü Roma Elçısı Sir R. Grahama talimatını verdi. Elçi derhal Mussolini'yi görecekti. Konferans arifesinde Müttefiklerin birlik ve beraberlik içinda olmaları gerektiğini söyleyecekti. «Türklerle ayn görüsme teşebbüsünden vazçeçilmesini» isteyecekti. MUttefikler arasında «samimî işbirliğinin Müttefik politikasmın temel taşı» oldugunu belirtecekti. Her hal ü kârda Ankara ile «ayn müzakerelere son verilmeliydt.» Ingiliz Büyükelçisi, 3 Kasımda Mussolini'yi gördü, Lord Curzon'un talimatını iletti. «Türklerle ayn müzakerelerin, Müttefihler arasında kurulması beklenen açık ve samimî isbirliğini yokedecefini» bildirdi. Mussolini, ayrı müzakere yapmanın kendi politikasına aytan olduğunu söyledi. Lozan Konferansuıdan önce Müttefiklerin ortak bir politika tespit etmelerini savundu. İtalya'nın Ingiltere'den ayn olmayacağına teminat verdi. Prensip itibariyle îtalya, Ingiltere'ye bağlanmıştı. Yino İngiltere'nin teşebbüsleri üzerine, Slgnor Maissa da Ttirkiyeden geri çagınldı. Türkiye ile Îtalya arasında ayrı bir anlaşmaya vanlmadı. ltalya"yı prensip itibariyle ortak cepheye baflamak îngiltere için pek zor olmamıştı. Fransa durumdan kaygu duyuyor. DİŞİ BOND TİFFANY JONES GARTH ÖLÛMÜMUZ Y> Tl N/^QlSS^ >i&. BÜEA. DA ÇICAKTTAM ÖCECEı >îâ. OA OSMEB'ı'N .... etfNJ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle