18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 24 Temmuz 197â ALMAK E ÛÜ>u<TtiMli HAlfFYAMA Üf NAMıMlZA VALiVI SATIN AL&/ĞINI H A Ö C R . Ep/'P, & İAptETTı... YANi tfffcBitiMîzc BifttflALr.U (TÎE*. î*Pı>0 MAMLJ MAL $&H«l3irtE 0 3 I BüARADA Î>A DuYMılS,, UAMĞi İ ALTlKiDA ÇAlî>/£ıNi ıPPı' Alaca Karanlıkta.. AYSEL ALPSAL 8 Gündüz sapsarıydı. Mendiliyle dudaklannda ki kanı temizliyordu. Elleri titriyordu. Çiğdero uyumuştu. Hâlâ titriyordu. Gözlerini kırpıjtırdı Yabancı adamdan hiç gözünü ayırmamıs.U ama bir sey göremiyordu. Sanki çevresi sisle san. lıydı. Adam uzun boylu ve esmerdi. Kımıldasana! Git bekçiyi çağır. Ben burda bekliyeceğim. Çiğdemin üstîlnden bir buldozer geçmiştl eanki. Her yanı eziliyordu. Kafasını toplamaya, düşünmeye çahşıyordu. Hiç tanımıyormuş gibi GündUz'e, çizgileri yavaş yava? belirmeğe başlayan yabancı adama bakıyor, aralıksız gözlerinl kırpıştınyordu. Ben de mi pollse gidecegim? Tabbi. Siz fikâyet etmezseniz bunlan nasıl tutuklarlar? Soluk beyaz, gülmeyen, derln çizglll yaslı yüz, kasları üzerine dökülmüs, yorgun, kocaman gözler Çiğdem'e bakıyordu. tnee dudaklı agız «Benim kızımın polisle işi olmaz» diyordu. Yoo! dedi Çiğdem bağirarak, ben polise gidemem. Babamlar duyarsa çok üzülürler. Gidemem. Öyleydi de nlye buralara geldin? Çiğdem kendini azarlayan adama baktı. Dimdik duruyor, esmer yüzünde parlayan gözleriyle üstüne basıp geçecekmiş gib! batayord'j. Dudaklarmın kıvrılışında karşısındakinl aşağıladığı belli oluyordu. Bu Işin peşlni bırakmak lyi olacak, dedl Günciüz ölgün bir sesle. Şimdi karakollarda dolasmak benim lçin de hoş olmaz. Keyfiniz bilir. Bana göre hava hoş. Ancak böyle serseriler cezalandınlmazsa aym olayı tekrarlarlar. Ama si» lstemedikç« ben bir »ey yapamarn. Adam başka bir şey söylemeden hızla uzakl*5tı. Çiğdern'in gözlerinde, yabancınm küçümseyen gülüşü kalmıştı yalnızca. K:sa bir süre gessiz kaldılar. Blrden yerdeki adamlardan biri kıpırdadı. Çiğdem bağırarak a?ağı\a doğru koşmaya bajladı. Hiç düşünmeden koşuyordu. Ne görüyor, n» lşitiyor, yalnızca koşuyordu. Yüreği, aklı ayaklarmdaydı. Yola çıkınca durdu. Gündüz de kıza yetişmlştt. Birbirlerinin yüzüne bakmadan yan yana yürüdüler. İkist de soluk soluğaydı. Çiğdem başını çevirip Gündüz'e baktı. Omuzları çökmüştü. Utanç yüzüne, ellertne tüm vücuduna sıvanmıştı. Çiğdem uzandı elini tuttu. Ona acımıştı. Geçen yıl gazeteler de yazmıştı. Bir mimar arkadaşım, nişanlısiyle Gülhans Parkına gitmi;. Kalabalıkmış da. Bir kahvede oturmu^lar. Kalkmışlar. Kapıya doğru giderken, ikl kişi önlerine çıkmış, birinde tabanca varmıç, bımları bir minibüse bindirip götürmUfler. Nişarüısının döve döve öldürmüşler. Kıza da iki gün alakoyup, Topkapı surlannın dışına bıratavermişler. Adamlar bulucamadı. GUllz'l hastahanede görüşmüştüm. Hiç unutamam. Çiğdem birden sustu. Soluğu kesilmişti. Yutkundu. Gözlerinin önünde Gülir'in altı morarmış, kızarık gözleri, şişmiş sararmış yüzü duruyordu. Kızcağız güçlükle konuşuyordu. încinen yalnız vücudü değüdi. Ruhunu ezmijlerdi. Paçavraja çevirip atmışlardı sokağa. Eğer o adam olmasaydı... Eliyle yüzünü kapattı. Düşünmek istejniyordu. Kafasının içinde çopurun, öbürlerînin yüzleri, sesleri doluvermişti. Gazetelerde kalan haber başlıklan. Yolda kaçınlan kız... Kızlann sararmış resimleri... Hep birden toplanıp Çiğdem'e saldırmışlardı. Hayır hayır! Çiğdem bağirarak ağlamaya baflamı^tl. Gtlndüz kolunu yakaladı. Kendine gel Çiğdem. Ne yapıyorsun? Oeçenler bize bakıyor. Gündüz telâşla bir otomobil çevirdl. Şoförün îaşkın bakışlarına aldırmadan Çiğdem'l çekiştirerek içine soktu. Toparlaa blraz canım. Bu olayı unutmaya çalış. Çiğdem de unutmaya çalıştı. Ama uıun süre başaramadı. Hemen hernen her gece bu olayı, rüyasında yeniden yaşıyor, korkuyla yataktan fırhyordu. Çopurun büsbütün derinleşen çukurlarla dolu yüzü, çipil gözleri, gençlerinin beyaz yıvışık yüzü, Uçüncüsünün kızarmış gözleri, ağzma giren pos bıyıklan yatağının üstünde sallanıp duruyordu. Bu iğrenç adamlarm yüzleri binlerce kez büyültülerek belleğine kazılmıştı. Çizgilerinl en ince aynntüarına dek hatırlamasına şaşıyordu. Gündüz ilkin o güntin utancını sırtmda taşıyarak dolaşmıştı. Kısa bir süre sonra olayın gülünecek yanlannı buimuş, Çiğdem'in bagjışlannı, tekraelerini, koşuşunu anlatarak eğlenmişti. Kendilerine yardım eden adamla, kahraman kovboy Ked Kit diye alay ediyordu. O böyle konuştukça, yabancı adam. dimdik duran başı, kara parlak gözleri, dudaklarına takılı küçümseyen gülü?üyle Çiğdem'in önünde yavaş yavaş canlanıyordu. Rüyalarmda da adam hep böyle karşısında dunıyor ve Çiğdem'e acıyarak bakıyordu. (Devamı var) LOZAN'A DOGRU 1. Bölüm : Doğu Ekspresi Yazan: Bilal N: ŞİMŞİR Yolculuk gergin bir hava içinde başlıyordu.. •Lozan'a çok ümitli gidiyorum. Barışa ulagabUmek için iyi niyet gerek deniyor. Sizi temin edebilirim ki, iyi niyet bakunından Türkiye bütün ulkeleri aşar.» 9 Kasım 1922 Persembe günü îsmet Paşa (Inönüi, tstanbul'da, Paris'in Le Petit Parisien gazetesi muhabirine bu özel demeci verdi. Hemen sonra Sirkeci'den Doğu Ekspresi'ne binip îsviçre'y* yollandı O taribte lsmet Paşa Türkiye Hariciye Vekili ve Barış Konferansına giden Tiirk Heyeti Başkanıydı. Hayati önemde bir koaferansa gidiliyordu ve Tüık heyetinde tsroef Paşa^la birttkte 38 kişifaröı (1). Görier Türtr heyetînVçe'PTiİTnîşti. Oazeteciler heyetin peşindeydi. Heyet Başkanı İsmet Paşa îstanbul'da bir basın toplanüsı yapmif tı. Ayrıca Fransız gazetecisın» bir özel demeç vermişti. Ümitli ve iyi niyetli olduğunu »öylüyordu. 9 Eylül'de îzmir'in kurtuluşundan beri günü gününe iki ay geç. mişti. Bu iki ay içinde olaylar hızla gelişmişti. Pek nazik günler de atlatılmıştı. Yunan orduları denize dökülür dökülmez Türkıye'nin karşısına bu defa Ingiltcre dikilmişti. Londra hukümeti, Türk ordusu Boğazlar bölgesine girerse İngUtere'nin buna silâhla karşı koyacağını ilân etmişti. Sö mürgelerine Türkiye'ye karşı savaş çağnsında bulunmuştu. Çanakkale'ye asker yığmıştı. Blöf müydü, ciddi miydi pek belli de ğildi. Belli olan, Türk zaferleriyle İngiliz gururunun bir darbe yemi; olmasıydı. Üzerine varılırsa onuru yaralı tngiliz belki Türk'e saldırabilirdi. Eylül ortalarında Türk ve İngiliz askerleri Çanakkale önünde bir kez daha bunın buruna gelmişlerdi. Her an yeni vuruşmalar pstlak verebilirdi. Bu nazik durum bir ey kadar sürmüş ve 11 Ekimde Mudanya Mütârekesi imzalanabılmişü. Böylece, yeni bir savaj tehlikesi, jimdi lik, giderilmişti. Mudanya Mütârekesinden hemen sonra barış konferansj hazırlığı başladı. Türkiye, önce, kon feransın İzmir'de toplanmasını is tedi. Izmir. Yunan ordusunun de nize döküldüğü yerdi. Yunan yenilgisi, bir bakıma İngiliz yenilgisi demekti. İngiltere, Konferansın Izmir'rie toplanmasma, muzaffer Mustafa Kemal'in ayağına gitmeye yanEşmadı. Üsküdarı teklif etti. Üsküdar, Istanbul demekti ve henüz işgal altındaydı. Yabancı as kerlerin gölgesinde mi konferans masasına oturulacaktı? Üsteiilc Istanbui. Ankara'ya cephe almıştı. Padişah henüz oradaydı. Taraftarları çevresindeydi. Ankara Hukümeti böyle bir yerde konferansı kabul edemezdi. Sonunda, tarafsız bir ülke olan İsviçre'nin Lozan (Lausanne) şehrir.de konferansın toplanması uygun eörüldü. Gerçi Lozan'ın da bizde acı bir hatırası vardı. Trablusgarp savaşı sonunda, ÎtalyaTürkiye barış andlaşması Lozan civannda, Ouchy sarayında imzalanmıştı. Ama bu hatıra, şimdi bir anlaşmaziık konusu yapılmamıştı. Barış Konferansının 13 Kasım 1922 Pazartesi günü yine Lozan'da açılması kararlaştınldı. Belki, yeni barış esîd hatıralara sünger çeker diye de düşünülmüştü. Davetçi ülkeler Fransa, İngiltere ve îtalya, yanl Birinci Dünya Savaşı'nın gaüp müttefikleri idi. Konferansın 13 Kasım'da açılmasını da onlar teklif etmişlerdi. Türkij'e, konferans yerini ve gürıünü kabul etmişti. İsviçre Hükümetine de öyle haber verilmişti. Ama tngiltere sonradan yan çizmeğe, konferansı geri bıraktırmak için uğraşmaga başlamıştı. Bu konuda müttefiklerin kendl aralannda yazışmalar oluyordu. Ortada söylentUer dolaşıyordu. TUrklye'ye resmen bir şey bildlrllmemljtl. TUrk heyetl, koaferansuı gününde açılacağı kanısıyle yola Çikmıştı. Trenle üç günde îsviçre1ye varılabilecek, 13 Kasım sabahı konferansta hazır bulunulabilecekti. lsmet Paşa randevusuna sadık ve dakikti. Lozan yolculuğu oldukça gergin bir hava İçinde başlıyordu. Türkiye, meşru hBklarım kabul ettirmeğe gidiyordu. Silahlı çatışma ihtimali şimdilik giderilmişti. Mudanya mütarekesi bir aydır yürürlükteydi. Araa karşıhklı kuşkular, kaj'gılar sürüp gidiyordu. Mütarekenin uygulanması kolay olmuyordu. Ankara Hukümetu. öncelikle, lst«nbul'a ev Do£u Trakya'ya hakim olmak istiyçrdu. İşgaiciierle çaüşayordu. Istanbul'da Türk egemenliğinin kurulmasına karşı müttefikle direniyorlardı. Türk ve yabancı jandarmalar arasmda olaylar bile çıkmıştı. İngiltere, İşgal kuvvetlerinin Istanbul'da Sıkıyönetim ilân etmelerini sitiyordu. Bu, yabancı orduların, Türk zaferinden sonra da Istanbul'da sivil idareyi kontrol etmeleri demek olacaktı, Ankara bunu kabul edemezdi. Türkiye, Türk limanlarına ve Boğazlara giriş çıkışlan kontrol etmek istiyordu! Tüm kapitülâsyonları reddediyordu. Müttefikler, kapitülâsyonları yürürlükte sayıyorlar, Türk sınırlan İçinde Türk egemenliğinin kurulmasım hazmedemiyorlardı. Tepki gösteriyorlardı. Yabancı basında Ankara Hükümetinin cyabancı Loıan'a gMen Tiirk heyetinin bafkaıu tsmet Paga, Ankara'dan aynlıyordüşmanlığl politikası» lzledlgl ileri sürulüyordu. Müttefiklerin «Olup bittiklerle karşı karşıya bırakılmak istendiği» yazılıyordu. Barış konferansında da Türkiye'r.in «pek aşırı» isteklerde bulunacağı iddia ediliyordu. Avrupa basını, yeni Türkiye'nln dış politikasına gölge düşürmek, konferans arilesinde Türkiye'yi bir kuşku çemberl içine almak için kampanya açmış gibiydi. îngiliz basmı sistematik olarak Türkiye'ye karşıydı. Fransız ve İtalyan basınında da Türkiye'ye karş» yazılar pek az değildl. İsmet Paşa, Lozan'a giderken bu havayı da gözönünde tutarak demeçler veriyordu. Nispeten az, ama yerinde konuşuyordu. Le Petit Parisien gazetesine verdiği demeç şöyle devam ediyordu : «Bir olup bittl yaratmak istenince nota yazmakla yetinilmez, vakit kaybetmeden harekete geçilir. Bir olup bit ti yaratmak söz konusu değıldir. Boğazlardan geçen gemüeri kontrol etmek istiyoruz diye haksız yere suçİanıyoruz. Oysa ki, biliyorsunuz, Boğazların serbestîsini en hararetle isteyen millet. Türk milletidir.> «Mudanya'da, Müttefik kuv vetler olduklan yerde kalacaklar dedik ve tespit edilen çlzgiyi ordulanmızla geçmemeyi taahhüt ettik; ama herhangl bir iıîarl kontrol tanımadık. Ankara kanunlarını yürürlüğe koymadan burada (Istanbul'da) Büyük Millet Meclisl Hilkümetinin yerleşmesini nasıl tasavvur edebilirsiniz? Biz, hiç bir zaman kapitülâsyonları tanımadık.» «Yabancı aleyhtarlığı prog ramımız olmadığını size temin edebilirim... Yurdumuzu onarabilmek lçin birçok yardıma muhtacız. (...) Bir geçis döneminde bulunuyoruz. Ama Türkiye'nin ekonomik onarımı için Fransız dostlarımızm yanımızda olmalarını isterlz.» Fransız gazetecisine verdiği bu demeçle İsmet Paşa, öncelikle Fransızlara sesleniyordu. Milano'dan geçerken de Londra'nın The Dally New» gazetesine kısa bir demeç verdl ve bu defa daha ziyade ingiltere'ye «eslendi: «Türkiye'nin bir an önce banş yapılmasım arzu ettiğini, Müttefiklerin de aynl kararda olduklannı umdufunu> söyledl ve Istanbul sorununa tfegindi: «Hilafetin merkezl Istanbul olacaktır ve Istanbul, Ov manlı İmparatorluğunun hakikî başkenti sayılmalıdır. Şu halde Lozan Konferansından ?onra Türk Hükümetinin Is»anbul'da yerleşmesi muhtemeldir» dedi. Bu kısa demeç, o günkü hava gözönünde tutularak verilmiş» tir. Istanbul'da Türk egemenliğinin tezelden kurulabilmesi » • macmı güdüyordu. Aslında Lozan Konferansından sonra Hilâfet kaldırılacaktı. HUâfet merkczi de kalmayacaktı. Türkiye'r.in bajkentinin Istanbul değil Ankara olmasmı, bir yıl sonra, İsmet Paşa kendisi Büyük Millet Meclisi'ne teklif edecekti. (1) 15.11.1922 jrünlü La Tribun» ric Geneve gazetesi 38 kişlliic Türk heyeti üyelerinin adlarını. ünvaıılarını da verdi. Basdeleee lsmet Paşa, îkidci deİPîcler Rıza Nur ile Hasan (Saka) Beylerdi. Sonra uzman lar. danı^manlar, kâtipler geliyordu. 16.11.1922 günlO La Gazerte de Lausanne'in bir haberinde, Hamit Bey ile Saffet Beyia ayrı yoldan geüp heyete katıldıklan bildirilrnektedir. Bun lar, «Tiçır» adlı Rus vapuruna binip Istanbul • Marsilya yoluvle Lozan'a gelmişler. Böylece heyet 40 kişi olmaştur. Birkaç kişl daha, soııradan konferansa katümıjtır: Ferit (Tek) Bey gibi. MALKOCOGLU yazan veçizen.Ayhan BAŞOGLU BEYAZ İLÂHE CAKiLl GO/V1MU? OlAT" YARIN: Müttefikler sözünü tutmuyor DİŞİ BOND /T481.BUNtJ \ MEMPESA BENI D£F TEEOEN 51'LOl' BlLE. ÜSTE. LİK. l E.INİ Ş u e ç I0.1N USTILAC . TİFFANY JONES GARTH / B L B l N GÛSTEB I ME!DidtH\Z CESLÛEETİ V GÖSTEBSCEâl?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle