19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
fltflo Smrünü, yalannı dolannz, çıkarsıı halkt, yurdunun halkına, kültürüne adayan, paradan puldan uzalc, karınca kaderince, âtfeta partallar içinde blr hayat siirtm, kimseye, ama kimseye hesap vermek durumunda olmayan, olamayacak olan blr aydın düsünebiliyor musunuz ki, fiinün birinde. yapmadığı. yapamayacaJı islerden sorgulara çekilsin, gülünç birtakım •uçlamalarla yargıç önüne çıkanlsın ve kendini •avunma durumuna düssün. B Olaylar vc görüşler DAVACI, YARGIÇ OLURSA Vedat GÜNYOL krala, kraliçeye, onlann büyük evlâtlanna reya mirasçılanna komplo hazırlamak veya onlan öldürmeyi tasarlamak (hatta hayal etmek) vatan ihanetidir. Vatanı, yurdu, kendi kişiliğinde gören Roma imparatorlarından kalma bu görüş, bugün uygar ulusların yasalannda kurnaz hukukçu ağzıyla daha kapalı ve daha kapsamh biçimlere bürünmüştür. Roma hukuk içtihatlarındaki kayıtlara bakılırsa, krala. imparatora ihanet etmek içtn, Hıristiyan olduğunu söylemek bile elveriyordu. H. M. Enzensberger'in dediği gibi: Yönetim koşullarındaki her kökten degişiklik, milyonlarca insanı vatan haini durumuna düşürebiliyor. Franco Ispanyasmda Cumhuriyetçilerin, Frankistlerin savası kazanmasıyla, toptan vatan halni durumuna düsmeleri gibi. Yine aynı düşünürün dediği gibi, vatan haini durumuna dü?memek için, o roilyonlarca insanın, o güne kadar bağlandıklan görüşleri birden reddetmeleri gerekir. Bu da, gerçekten bir yüz karası. öraür boyu unutulamıyacak bir utanç durumu yaratabilir. 27 Mayıs ertesinde, Ankara Devlet Tiyatrosu Konservatuvan sanatçılarınm, büyük bir «uçluluk kompleksi altında. iki gün İçinde, Türk ulusuna «selâm» teraneleriyle vaktıkları bağlılık marsı bunun ilginç bir örneğidir. tktldar felsefesine karşı gelip de vatan haInliği ile luçlanmamanın olagan olduğu, olabileceği toplumlar. uyearlığın donığuna varmıs bulunması gereken toplumlardır ancak. Ama, bu doruğa varmıs toplum nerde? Var mı dünya yüzünde, olabilmis mi? ceye kadar bSyle davranmaya devam edeceglm. Onlan, durup dururken düşmanım oldukları ve bana baskaldırmaya yeltendikleri için cezalandınyorum.» Yilzyıllar, çaglar nasıl da değiştirmemiş, degistirememiş devlet gücünü ellerinde tutanların düşünüşünü, iyi niyetli, yurtsever aydınlara karşı tutumlannı Muhammet Tuğlak'ın bu sözlerini pek değiçtirır.eden, Abdillhamit'Iere. Stalin'lere. Francolara, "Hitler'e uygulamak işten bile değil. Bir insanın niyetinl eyleminl, açığa vurulmuş düşüncesini deği! salt niyetini cezaland:rmak, dinlisinden layiğine kadar, bütün devletlilerin, o kuskuiar. tedirçinlikler İçinde yaşayan devletlüerin, ta ilk çağlardan bu yana tutageldikleri sakat bir yo!dur. Bîr kimsenin niyetini, yani sözlük anlamına göre «bir şeyi yapmayı önceden arzulayıp düşünmüş, kurmuş olduğunu» ortaya çıkarma yolunda akıl almayacak çabalar harcanmı» bütün dünyada. hâlâ da harcanıyor. tktidar Felsefesine Ters Düşmek yirmincl yüzyılın, sajlı «ollu bütün totaliter yönetimlerinde, hatta hatta demokraailerinde, özgür tfü?üncell, iktidar felsefesine düsünee namusu gereği sırt çeviren, ıırt çevirmeyi, hatta o felsefeye kafa tutmayı bir aydın görevi •ayan, sayması gereken insanlarm kaderi ne yazık ki bu. Sade yirminci yüzyıla mı özgü bu kader? Ta Sokrates'ten bu yana, dünyayı aydın diişünceye, ışığa kavusturmaya çalısan Campanella'lar, Galileier, Morelar glbi ortaçag düştnürlerinin, Gramsci gibi yirmind yüzyıl aydmlannın başma gelenleri düsünürseniz, kamuoyunun •ydınlanmadığı her çağda bövlesi dunımlara rastlamak günlük islertfen tayılabilir. Atom çagır.m esiginde, aydın Avrupa'mn bu dramını Kafka, «Dâva» adlı romanmda dile getirmişti. Etliye «ütlüye kansmayan bir zavallı banka memurunun, günün bJrinde, sabah sabah odasına giren iki sivil polisçe bilinmeyen ve aonuna dek bilinmeyecek bir suçlamaya dayanarak evinden alınıp götürülmesi ile başlayan acıklı dram; içinden çıkılmaz, çapraşığm çapraşığı duruşma alavere dalavereleriyle. avukat mavukat oyunları, luıkunluklar, korlcular, çekinmeler, düzenbazlıklar icinde IUVU çıka çıka kötünün kötüsü bir doğrultuda gelişerek ölümle sonuçlanıyor. Yirmincl yüzyıl aydınının dramı. Kafka'nın «Dâva» sında anlatmaya ça'ıçtığı gibi, soyut va belirsiz güçlerce yapılan, soyut ve belirsİ7 suçlamalara karşı kendinj savunmak durumuna düs ırıesi, giderek savunulacak bir seyi olmadıeı lçin de tavunamaz olması ve sonunda somut bir cezaya ölüm cezasına çarptırılmasıdır. falakalı, tekmell tokatlı itlraflar elde etmeye çahşmaktadırlar. Zamanın yönetlcllerince tertiplendiği sonradan açığa çıkan 6 • 7 Eylül olayın da, köşesinde bucağında oturan, olup bitenden haberi olmayan birçok «olcru bilinen kişilerin aylarca, bile bile, haksız yere hapislerde tutulduğu, sonra da, yanlışlık oldu diye salıverildiklerini bilmeyen var mı? Sonu hiçe varan, varacağı yüzde yüz bilinen o günkü işkence uygulanmasmdan bugün kala kala, sadece namuslu. suçsuz birtakım insanların belleklerinde, zonkladıkça zonkiayan bir sızı, bir vürek eziklişi kaldı kusaktan kuşafa geçen, eeçecefc olan. t^ltencecllere, o pilrün işkencecilerine gelincs, hâlâ vaşıvanlan varsa, ki vardır şüphe«z kim bilir hangi köşelerde. işkence yapabilme olanaklanndan uzaklarda. vicdanlannın sesiyle ki varsa başbBşa, belki de bir pişmanlık. bir utanc duygusımun belli belirsiz sıası içinde yaşamaktadırlar. Hüsnü Usta abıâlinin okurlara dönük yüzünil her sabah görürsünüa. Ünlü yazarları. çizgicileri tanırsınız. Bir de görmediğiniz yilzü vardır Babıâlinin... Bu yüz makine dairelerine, mürettiphanelere, idarehanelere, klişehanelere dönüktür. Oralarda meçhul ka'nramanlar, sessiz emekçiler inatçı emektarf lar etkindir. Bir saze eyi gazete yapan: yalnız yazarlan, yaa müdürleri, sekreterleri. muhabirleri değildir. Bir gazete, gazete olmaya kaDisır.dan başlar. Odacısı. idarecisi. depocusu, soföril, dizgicisi. miisahhihi, çıragı, ustası, okurların görmediği ve görmiyeceği imzalarını her gün gazeteye atarlar. Bir mö'ahrih. bazan flnlil bir ya7»rm hatasını sessizce düzeltiverir.. Bir soför matrisl ucağa yetiştirmek icin canmı tehlikeye atar... Bir dizgi ustası. muhabirin geç kalan haberini ve'istirmek icin canını dişine takar... Ve ertssi eün. imzalannı tanıdığımz bizim gibi kişilerin payına düşer övgüleri isitmek. Babıâlinin meçhul kahramanlarmı kimse tannna». Hüsnü Usta. işte bunlardan biridir. Tam kır!nedi vıl Cumhııriyefte çalıştıktan sonra emekliye ayrıMı Hüsnü Usta. Son görevi başmürettipliktl. Çt> cukken girmişti meslege. Yaşi büyüdükçe sorunıu büyümüs, mürettip çıraklı»ından başmürettiplige yflkselmişti. Kimi adam çok konuşur. az iş yapar; Kml adam az konuı=ur. çok iş vapar. HUsnü Usta. lldncilerdendir. Kırlasmıs saçlan. kara ka'lanyle. çoğu zaman suskun. ve her zaman ayaktadır. Mürettirjhaneve eider^iniz ayaktad:r. vazıişlerinde görürsünüz ayaktadır. Başmürettip, vazıişleriyle dizgi bölümü, dizei bolümiiyl makine bölümö arasında bir kö> rüdür. Bolük bblük kSSıtlara yıgılan haberler ve vazılar, sayfalann kalıb'.na mürettiphanede girer. Bundan sonrası döküm ve basım işidir. Hüsnü Usta bu ağır sorumu, bir örr.ür bo>u taşırmş omuzlarında Çok görmüş geçirmis. Babıâlinin nice serüvenini yaşamı?. Ben gazeteye girdiğimde Cevat Fehmi Ya?ı Içlerl Müdürü. HUsnü Usta başmürettipti. Yıllarm Cevat Fehmi'si el kadar bir kâgıtçığa birind f sayfanın mtis\'e tesini çizer: B Sağduyunun Sesi Pana Nieholan 1 f858R65 arası>, hırsıziara, haydutlara insanlık dışı islemlerde bultman Bulsarlara söyle sesleniyordu: «... eğer sanık. böylesi işkencelere dayanaınayıp. islediei suqlan itiraf ederse, börlesi bir suçun sorumlulugtınu yüklenen mi utanmalıdır. yoksa. bu türlü bir itirafa zorlayan mı? Dahası var. Birisl, akhndan eeçmeyen, gecmemiş olan suçlarî islediğini söylerse, itiraf etmiş olmaz. sadece konujrmış ohır. Vazeeçin böyle«1 davranışlardan, bugüne kadar yapmak çılgınlıgında bulundugunuz şeylerden vazgeçin! Buşrün yüzünüzü lnzartan seylerden ne elde ettiniz?» (1) ttalyan Ceza Hukuku Uzmanı Cesare Beo caria'nın dediği gibi. İşkence yoluyle Rerçeüi bulmaya çalısmak mantığa avkın bir seydir. Çünkü, gerçegi. «avallı insanlann kaslannda. örgensel tellerinde aramava kalkmak saçman'.n saçması bir tutumdur. tskence, eninde sonunda kötüleri bağışlamanm, güçsüz bir takım namuslu ir.sanlan cezalandırmanın en şaşmaz yolu oluyoı. Bugün dUnyanın totaliter devletlerinde, ha^ ta aym egilimdeki demokrasilerinde, devletliler işkence yoluyle ayakta durmaya çalışmak. özellikle aydınlara karsı arnansız tutumlariyle, aynı zamand hem davacı, hem yargıç olmak gibi çelişik, akla mantıga aykırı, hak hukuk ilkelerinl kökünden zedeleyen bir dunrma düşmektedirler. Yakon geçmişin tstiklftl Malıkemelerini yakından uzaktan ansıtan Devlet GüvenMk Mahkemelerinin temelinde l » yazık ki, bu gerçek yatmakta ve Ziya Paşa'nın su ün!ü beytini doğrulamaktad^r: Kadı oU dâvacı ve muhzir dahi şahtt Ol makkemenin hükmüne derler mi adalet? (1) Bu yazıdakl ömeklerin çofa, ÜNESOO ymymlanndan Le Droit d'Etre Un Homme (1968) adlı eserden aJınrruştır. Gizli Niyet Avcılığı Daha, Imparator Tiberius (M.ö. 41 • 37) zamanında başlamı; bu çabalar Roma'da. Uçan kuştan büe kuşkularan iktidar sahiplerir.in içini kemiren o ihanet saplantllannın sonueu olarak, muhbirlik, Rammazlık blr mes'.ek niteügi ile çıkıyor ortaya. Roma'da «delstor» adı verilen çekirdekten yetişmp muhbirlik, eünümüzün «a51ı«ı «oüusuyla. hatta demokrasisiyle. bütün dünya devletlerindeki niyet avcısı diyebilpceğımiz özel gizli polif! oreütlerinin tohumunu atıvor. Gizli niyetleri açığa çıkarmarun yolu, en kes tirme yolu. «duşüncelert okuyan makina» henüz bulunmadığına göre, dün olduğu gibi bugün de, iskenceden geçmektetfir, toplumlann kaderi çıkarcılann elinde olduğu sürece de geçecektir ister istemez. Onun için, Ukence, filân düşünceye, falan eyleme yatkm olabilecekleri önceden kestirilmis kimseleri, yargıç önüne çıkarmadan, dogru yanlış, haklı haksız, yerli yersiz itiraflara zorlamanın, ilk çağlardan bu yana uygulanagelen insanlık dışı bir yöntem olarak islemiştir ne yazık ki. Belll olaylarda, suçlu arama zorunda olan işkenceciler, çoğu zaman insanın hayal gücünü aşan bir tilkilikle, daha önceden hazırlanmı« Usteler gereğince, belli bir doğrultuda düsünebilecekleri yakalayıp, onlardan coplu «opalı. Politik Suçlama Kedir yirminci yflryıl aydınının, Istese dt lıtemese de düsünce namuıu oldugu aürece, doğru bildıglnl töylemektcn «asmadıkça bula»acagı politik luçlamamn özü? tktidar felsefetdne aykm dlljraek. Davranmak demiyorura. Çünkü, günümüz politikaeılan, düşünmeyl, salt düsünmeyi bila bir eylem saymaktadırlar. tktidar feİMfetine karsı düsunmek derken, bunun kapsamını iktidar açısmdan ele alırtak, vatana lhanet tuçu ile karsılastrız. Vatana ihanet, son ineelemede, iktidardakilerin hayat felsefesine tert düsmektir. Bugün ball yarüriükte olan 1351 tarihU lngiliz «Traaton Act» adh yasaya göra Geçmişten Örnekler Gecmijten, bugüne tjpa tıp benzeyen örnekler alahm: fbnl Batuta, Delhi Sultanı Muhammed Tuğlak'ın larayinda kalır bir lüre. Sultanın güvenini kazanır. Sultan ona içini açar. O •ultan ki, bütün «ultanlar gibi, kendini sürekll bir ihanet çemberi içinde, cağdan soldan taldırılara göğüı germek, tahtını, servetini, mutlulugunu çekemeyenlerin sinsi saldınlannı önlemek durumunda hissetmektedir. Bir gün, Ibnl Batuta'ya »öyle der: «Bugün, eskisine kıyasla çok daha kötü adamlar ve baskaldıranlar var. Onlan, en ufak bir ayaklanma süphesi ve niyetl üzerin» cezalandınyorum. Ben ölünceye ya da bu intanlar doğru dürüst hareket edinceye, bav kaldırmaktan veya söz dinlemezUkten vazgeçin MECLtSTEKt YALNIZ ADAM. OKTAY AKBAL Evet Hayır GELECEGİN DERDİ: PETROL irinci Dünya Savası'ndan kısa bir süre önce îngillzler, Osraanh Imparatorluguna bir nota vererek, o zamanlar himayemiz altında bulunan Katar Emirliği'nde asayişin bozulduğuiî u, bunun için gerekli tedbirlerin ahnmasını, aksl halde Ingiltere Hükümetinin bu tedbirleri özkendisinin alaeağını bildirirler. Zamanın Dışişleri Bakanı bu konuda Osmanlı Meclisi'ne bllgi verirken btr milletvekili, koskoca Ingiltere Krallığmın küçücülc Katar Emirliğinden ne istediğini sorar. Dışisleri Bakanının cevabı da sorulan soruya benzemektedir: «Vallahi biz ât bilmiyoruz». B eclis't» bir «yalnız adam» var. Tek bajına hep. Koca bir topluluğun kar;ısına geçip düsuncelerini açık açık töylüyor. Sosyalist olduğunu, Türkiye'de solcu »kımlann gereklüiğini, yapılan bütün ijjerin yanîıs olduğunu... Dinliyorlar dediklerini, kızsalar da arada bir bağınp çağırsalar da Pek kötü töz löyle. yen çıkmıyor ona, hela el kaldıran, yumnık aallayan, yolunu kesen My. Saygı uyandıran bir kifidlr o. En çok kızanlar bile, onu UMTII bir varlık aayanlar bile aaygıyla leltmhyorlar. Her huBuıuıasını sonuna dek izliyorlar. Bir dediğine uymaıalar da, bir tek loıünü uyıulamasalar da, verdigi önerilerl oylamasalar da... M DÜNYA PETROL ÜRETİMt İLE TÜKETİMİ ARASINDA BİR DENGESİZLİK BAŞGÖSTERMEK ÜZEREDİR. FİYATLAR GİDEREK ARTACAK, PİYASADAN PETROL SAĞLAMAK İSE ÇOK GÜÇLEŞECEKTİR. Yük. Müh. Mehmet ERDEMİR TEK Eaki G. MüdürU kıma cfurum, kıımen de olsa, blr sonsuz viday» benzemektedir. Çünkü doların değer kaybetme•inde petrol «ahibi ülkelerin ellerinde biriken milyarlarca dolann da etkisi olmuştur ve olmaya da devam edecektir. 1972 yılında 2,8 milyar ton olan dünya petrol tüketimi, her on yılda iki katından fazla artmaktadır. Buna göre yani ihtiyacın her on yılda İki katına çıkacağı varsayımı İle önümüzdeki 10 yılda 40 milyar. sonrasindakl 10 yılda ise 80 milyar ton petrol tüketflecektir. Demek oluyor ki, yirroi yıllık tüketim, bugün bilinen rezervlerden daha fazla olacaktır. Gerçl yeni yataklann bulunması ile dünya petrol rezervleri de giderek artmaktadır. Ancak dCnyamızdaki öbür doğal kaynaklar gibi petrolün de Binırlı oldugu açiktır. Ta Malthus'ten berl tartısılan bu konu, petrol yönünden ciddt bir duruma gelmis görünmektedir. Bu konuyu, birkaç yıl 8nce Avrupa ve Amerika'nın 1leri gelen düşünürleri ve işadamlan tarafından kurulan «Roma Klübü» geniş bir sekilde ele almıs ve Amerika'nm Massachusetts Institut of Technology (MIT) Üniversitesine lnceletmistir. Bu lncelemenin sonueu «Büyümenin Sının» adlı bir kitapta yayımlanmîsfır. MTT modeli diye bilinen bu etüde göre, dünva nüfusunun ve üretiminin geometrik olarak fürekli artışı karsısında, tabii kaynaklann ve özeüikle enerii kaynaklannın «ımrh oluşu nedeniyle si«temin birkaç ku«ak sonr* çökec»St, bilimsel olarak ortaya konmuş bulunmaktadır. Geçen yıl Amerika'da baş gösteren enerji sıkmtısı, toruaıluluk duygusu taşıyan herkesi, bu konuya ciddl olarak egilmeye rorlamıştır. 1S72 Sonbaharında kurulan Ortakpazar Enerji Komişyonu bu konuda bir rapor hazırlamı?tır. Bsskan Niron. Amerika'nın enerji politîkasını veniden düzenlemiçtir. Shell Şir ketinin Genel Müdürü Dr. Wagner, 3 mayıs 1973 günü Hollanda'nın Den Haag «fhrinde yapılan genel kurul toplantısmda dünyanın artan enerji ihtiyacının karşılanması sorunlarına değinen önemli bir konuşma yap mıstır. Bu konuşmasında Dr. Wagner özetle sunlan bellrtmiş tir: # Enerji kullanımında olabil diği kadar tasarruflu hareket edilmelidir, • Petrol yataklannın lşletilmesinde ekonomik sınırlara kadar gidilmelidir, 0 Bundan başka öteki enerji türlerınin özellikle kömürün daha fazla kullacılması teşvik edilmelidir. Bu Bnerilerin gerçekleşmesinin uzun yıllar olacağını söyleyen Wagner, kısa sürede tüketici ülkelerin mevcut petrol yataklarını tek tarafh anlaşmalarla tekellerine almamalanm salık veren bir kota sisteminin uygulanmasını önermektedir. Başkan Nixon da nisan ayı ortalannda yayımlanan enerji bildirisir.de petrol ithalatını ser> best bırakmakta, ancak gittikçe artan bir gümrük resmi uygulamak suretiyle ithal edilecek petrol ü pahalılastırmayı amaçlamaktadır. Bundan amaç, talebi kısıtlamak olmayıp çok pahalı olduğu için içletümesi ekonomik olmayan bir kısım yerli petrol yataklannın işletilmesi yanında vine pahalıbgı neden! ile rekabet ed'emeyen kömürün teşvikidir. Yııkanda sözünü ettiğimlz Ortakpazar enerji raporunda ise Shell Şirketi Genel MüdCrünün gorüşlerine benzer tnuUÜ»l»r yer almaktadır. Konunun bir başka yönü de Ortadofu ülkelerinin dnrum ve tutumlan ile ilgilidir. Öyle anlaşılıyor ki, bu ülkeler, zenginleştikçe ve refahı tabana yaydıkça, tınırh olan petrol kaynaklannın çabucak tükenmemesi ve ilerikl kuşaklara da kolaylıklar sağlaması için petrol üretiroiri dondurma yoluna gldecek lîrdir. Nitekim daha simdiden halka telefonun büe bedava verildiği Kuveyt'in petrol üretimini 120 veya 150 milyon tond« sınırlıyacağından söz edilmektedlr. Mehmet Ali Aybar'dır bu yalnız politikacı. Türkiye t$çl Partitinin Genel Baıkanı olarak genis yığınlarca tanındı. Tartışmalıdır iyi bir bafkan olup olmadığı. Yanılgılan clmadı mı, oldu. Ama Türkiye'de solcu aydın topluluklannı yönetmek kolay iş değildir. Kimse kimseyi sevmez, kimse kimseyi beğennjez da ondan.. Bir kez yazmıştım, bizim toplumcu tanmanlanmızın çoğu asm bireyci, hattâ bencU duygulardan kendilerini sıyıramazlar. diye. Sağcı partilerde, örgütlerde, kuruluşlarda «disiplin» daha çok yerlesmiftir, ama aolcu olmak ille de herşeye, hattâ partinin belirli kurallanna karşı koymak sanılır! Her parfl başkanuıa tanınan yetkiler tşçi Partisinin başkanma çok förülür. Bu yOzden d* eleftiriler* uğrar o kişi, Aybar bile olsa Bu gürültü, patırtı, çekişme arasında parti de yîtip gitti! Aybar, Meclis'te bağımsıs bir milletvekili, o kadar. Birkaç ay sonra bu sıfatı da kalkacak, içimizden birl olacak. Nerden, nasıl seçilsin örgütsüz bir socyalist politikacı. Yazık olacak, Meclis en Bağlam, en gerçek üyelerinden birinden yoksun kalacak. înandığını söyleyen, gerçekleri açıklayan, özü sözü «ağlam bir parla. menterdi Aybar. Politikacınm bugün böyle, yarın ?öy!e, öbür gün daha başka türlü olmasına alışkın ülkemizde örnek tayılan bir eğilim ve inanç politikacısı. Otuz yıldır kendi çîzgisinl sürdüren, geüştiren biri. Devletler Hukuku Doçentiyken de, «Zincirli Hürriyet» dergisini çıkarırken de, gazetelerde gerçek bir demokrasinin niteliklerini belirten yazılanm yayımlarken de hep aynı toplumcu aydındı. Türkiye Isçi Partisine başkan seçiidiâi zaınan da, Mecliste sol muhalefetin liderliğini yaparken de.« Soldaki yerini iyi belirleyen, nasıl bir aosyalizmden yana olduğunu açıkça anlatabflen, «ben aoayalUtim, Türkiye'de bir Sosyalist Parti gereklidir, bu bir denge isidir» diyebilen, büyük çoğunluğu kendisine, görüşlerine karşı bir Meclit'te düıüncelerini ol» gunluk içinde açıklayan bir politika lideri... Mehmet Ali Aybar'ın «12 Marttan Sonra Meclis Konuşmalan» kitap halinde yayımlandı. 12 Mart öncesindeki konusmBİarmdan birkaçı da var. Bunlan bugün okuroak ilginç. Cünkü daha 1970 yazında Türk toplumunun nereye gideceğini, daha do|rusu hangi amaca doğru yöneltildiğini görmüş, açıkça söylemi», Sorun, Anayasa çizgisinde kalmaktır. Herkesin o çizgide kalmasıdır. Ama o Anayasa'ya en başta iktidar uymahdır, o Anayasayı uygulamalıdır. Yoksa «Bunlara göz yumarsak Anayasa'ya veda ederiz.» Sanki iktidar çofunluğu o «veda»yı yürekten Szlemiyormu« gibi! «Şüphesiz Anayasa*nıa bir cizgisi vardır. Bu çizgi gözle göriilmez, elle tutulmaz ama ilmin hukukun. sosyoloji, tarih ilimlerinin idraki ile görülebilep bir çizgidir. AP beş yıldan beri de bu çizginin mütemadiyen gerisine düşmektedir.» Bu sözlere verilen yanıt yalnrzca küfürlerdir! Bu da, daha o günden AP iktidannın Anayasa'yı bir an önce kurtulmak fereken bir rük, bir ağırlık saydığını gösteriyordu. NHskim 12 Mart na?!İ başladı, ra«ıl sonuç verdi, gözümüzün önünde o!du hepsi. Ne çizgi Va'dı, ne de tutucu politikacı yığınlannm başlanaın derdi aaydıklan ilerici. özgürlfikçfi Anayasa?.. «12 Marttan Sonra» da yer alan Meclis konuşmalan ilgiyle, Jbretle okunmaya değer. Bir tek politikacmın, ne istediğini bilen, gerçek demokrasinin ne olduğunu bilen, Anayasa çizgisini izlemenin görev olduğunu bilen bir toplumcu aydınm rutarh, eağlam görüşleri var hepsinde. Yaşadığımız gSnlerden bir anlamlı kesit. Yannki kuşskların yararlanacaklan bir belge. Milletvekilliği nedir, nasıl yapılır. nasıl konuşulur, jmrda, ulusa yararlı olmanın yoüan nelerdir? tşte canlı bir örneği, yajayan temsilcisi. Bilindiğl gibi Katar Emlrliği dünyanm en kaliteli petrol yataklanndan birine sahiptir ve lngilizler daha o zaman bunun farkına varmışlardır. Bugünkü bılgılerimlze göre dünyanın petrol rezervleri 95 milyar ton dolaymdadır ve bunun ".'oeO'ı, Birinci Dünya Savasına kadar, Iran hariç, Osmanlı topraklarında bulunuyordu. Osmanlı Devleti tarihe karıştıktan lonra Ortadoğu'da kurulan irili, ufakh bir sürü Arap devleti de uzun »üre petrollerine sahip olamadılar. 1951'de lran petrollerinin devletlcstirilmesini amaçlayan Basbakan Mutaddık'ın çabaİarı da bir sonuç vermedi, çünkü arkalannda hükümetleri bulunan Batılı petrol şirketlerl lran petrollerinın îranlılar tarafından sabsını önlediler. Çıkanlması kolay ve maliyeti düşük olan Ortatfoğu petrolleri son yıllara kadar Batılı sirketlerce alabildigine sömürülüyor ve dünyanın dört bir yanma dağıtılıyordu. 1960 yılına değin petrol sahibi ülkeler bu duruma seyirci kaldılar. Bilindiğl gibi petrolün bir borsası yoktur. Sirketler petrol fiyatını aflşe, yani kendileri tesbit edip ilân erferler. Petrol sahibi ülkelerin kâr paylan da bu afise fiyat üzerinden ödenir. Vretim fazlalığı nedeniyle birçok tüketici ülkeye sfişe fiyatın altında catılan petrolün bu fiyatını sirketler. 1960 yılında düşürdüler. Bu. petrol sahibi ülkelerin kSr paylarının da düşürülmesi demekti. tşte bunun üzerinedir ki, petrol sahibi ülkeler, aralannrfa dayanışma ihtiyacını duydular ve kısaca OPEC diye bilinen birligi kurdular. Bu örgüt on yıl içinde kendini toparladı ve sonunda bir güç olarak Batıh sirketlerin karsuına dikildi. 18 mayıs 1973 günlü Neue Zürcher Zeitung*un yazdığına göre altı ay kadar önce petrol üretimini yılda 300 milyon tondan 1980'de 1 milyar tona çıkarmayı tasarlayan Suudl Arabistan da, îsrail konusundaki tutumu nedeniyle Amerika'ya karşı bir «ilâh olarak kullanmak üzere, bu planı uygulamamak eğiliminderiir. Bu konuda gazete aynen sunlan yazmaktadır: «... ekono, mik yönden Suudt .Arabistan bugünkü petrol gelirl ile idarl giderierinl ve bir dereceye kadar gerçekçi kalkmma projelerini rahathkla finanse edebflmektedir. Bu nedenle ulkenin, büyük miktard'a petrolü hızla üretmekte büyük bir çıkan yoktur. Bugün toprak altmdaki petrol iki türlü fayda sağlayan bir yedek niteliğindedir: Birincisl fiyatı gittikçe arttığı gibi gelirdeki devlet payı da yükselmektedir. îkincisi ise hüküm süren enerjl darlıjh da fiyatlan daha hızlı arttıracaktır. ...» Hüsnü!. derdl. Anlardı HUsnü Usta. O günden bu yana epey sorumlu müdür değişti. Hüsnü Usta, Cevat Fehmi'den öncesini de biliyor, Cevat Fehmi'den sonrasını da tanıdı. Bir gün «ordum: Az mı yazı müdürü geçti elinden Hüsnü Usta? Sessiz mizahıyle Oktay Kurtböke'ya bakarak Oktay bey de geçti zannetmiştik, I E » Itene eelffl, dedi. öyle bir Türkiye'de yaşıyonıs kl dün gftrdüğünüz kocaman apartman, bugün yıkılmış, yerıne baskası yapılıyor.. dün geçtiğiniz cadde bugün trafiğe Kapalı sue başka yol veriliyor.. dün alışvenş ettiğiniz mağara, buşün knpenklermi çekmiş, üstünde aiâs karan MÜI. Böylesino bir Türkiye'de bır ömür bo\oı süren kurum ve bir ömür boyu bu kuruma emek vermiş emekçı zor Dulunur Hele bu kurum ve bu emekçi hiç eskimez de Uikeoe yenuiğin bayraktarlığını yaparsa, olay daha ilginç savıbr. Hüsnü usta bilinçU bir emekçidir. Bilinçli emekçi, baren ünlü yazarlardan, genel müdürlerden daha önemlidir. Ben Hüsnü Usta'da emekçinin ciddiyetini izledim. Cumhuriyet'i Cumhuriyet vapan Hüsnü Usta gibi sessiz ve bilinmeyen kişilerdir. Gazetenin 49'uncu vıldönümünde Basyazanmız Nadir Nadi bu noktaya dikkati çekmiş «Cumhuriyet bugün üçtincü kuşağın elindedır» denr.sti. Hüsnü Usta'nın bu kuruma verdiği emek. üç kuşağın süresini kapsıyor. Bu durumu gözönüne alan gazete vönetimı Üsta'yı Yönetim Kuruluna üye seçti. Yalnız Babıâlide deği< dünyanın bütün ülkelerinde ilginç sayılacan Dir karardır bu... Emeğin hakkım vermekte ve emekçinin tecriJbesindeo yararlanmakta Cumiıurivet örnek Dir adım atmıstır. Ve Hüsnü Usta, mürettiphanenin frürültüsüııden. çinko ve kurşun karışımı bir dünyanın dağdağasmdan uzafct*. yönetim kurulu masasmda Cumhunyet'e hizmet edecek. Gene her zamanki gibi sessiz. çok konuşmavan haliiıe, gene çevresine gii\'en vererek... HUsnü Usta lçin yazdıfım bu yazıyı bitirmekte acele ediyorura. Geç kalırsam, ertesi gün Ûsta'nuı sessizce bana yaklashğjrp göreceğim: ' eü,..1 « " • .5 •• llhan Bey, yazılar geç; kalıyor! ••*•'» ı».Ki"jı*&îAitı SaaUme baktun 13! Demek ki Hüsnü Usta"nın yazîsını tam vaktinde noktalıyorum. Bizde Durum Dünya tüketimi 10 yılda iki katma çıkarken bizim petrol tüketimimiz daha hızlı blr artışla 10 yılda üç katına çıkmaktadır. Bu artış temposuna göre içinde bulucdugumuz Üçüncü S Yıllık Plan döneminde yaklaşık olarak 70 milyon ton, önümüzdekl on y:l içinde ise 200 milyon tonun üstünde petrole ihtiyacımız olacak demekür. Yine bugünkü duruma göre sözü edllen süre içinde bu mlktarm ancak 4050 mil yon tonunu yerli kaynaklanmız dan sağlayabiliriz. gerisini İthal etmek zorundayız. TÜRKİYE EMLAK KREDİ BANKASINDAN DUYURULMUŞTUR Bankamızm Istanbul Vatan Caddesinda lnsa ettlrml* olduğu dairelerin satışı dolayısıyl» pestnat kabulüne başlanmıstır. Satıslanmıı. tamamı pesln veya Vo25'i peşin, kalanı 90 yılda ödenmek Czere krerfiü olarak yapılaeaktır. Peşln kabulünde Istanbul Vatan Caddesi Subemlz görevlendlrilmlştlr. « Bilgl lçin bütün Subelerirniı emrınlzdedır, Sonuç: Yukandan berl yaptığımız lncelemeden su lonuçlan çıkarabiUriz: Dünya petrol üretimi ne tüketimi arasında bir dengeslzlik başgöstermek üzeredir. Bu durum karşısmda petrol fiyatlannın (iderek artacagını söylemek bir kehanet değildir. Hatta flyatı bir yana, Istenilen mlktarda petrol sağlamanın gtlçleşeceği günler de çok uzak olmasa gerektir. Bu dunım karşısında nasıl blr yol izlememiz gereMrî • Petrol aramalanna daha fazla 6'nem vererek muhtemel petrol kaynaklanmızın bir an önce ortaya çikanlmast. 9 Mevcut kömür yataklanndan daha fazla ve verimll yararlanma olanaklannın sajlanması ve petrol kullanımının k5mür ikarrte ediiemeyen lhtiyaçlara tahsisi. • Kömür aramalanna daha fazla önem verilerek muhtemel kömür rezervlerimizin saptanması. (Geniş olanaklar saglayacak olan Elbistan Afşin linyitlerinin 5 • 6 yıl Sncesine değin bilinmediğine isaret etmek isteriz.) Konu, gazete makalelerine «ı» dınlamıyaeak kadar geniş ve yakm gelecegimiz lçin sanıldığın dan da önemlidir. (Basın: 16115) 4623 Değişme Bir Fransız dergisinin yazdışSı gibi «Allahın terkettikleri artık intikamı ahyorlar.» Gerçekten OPEC'in yürüttügC direriş, 1971 yılında aflşe fiyatların ortalama o'o40 artışma yol sçmıştır. Afişe fiyatlar dolara dayandığmdan ve dolar da son bir yıldır değer kaybettiginden üretici ülkeler, bunun da karşılanmasında direniyorlar. Bir ba[•••«•••••••••••«•««••«••«•••••»••««•«••t Atatürk Üniversitesi Rektörlüyünden üniversitemiz Fakültelerinin aşağıda yazılı bölümlerine Imtihan ve mülâkatla asistan ve uzman alınacaktır. Tıp Fakültesi ile Yüksek Hemşire Okuiunun imtihanlan 27.6.1973'de. Ziraai Fakültesininki 5.7J973'de ve diğer Fakültelerin imtihanlan da 18.7.1973 tarihinde Erzurum'da Ugili Fakültelerde yapılaeaktır. Tıp ve Dis Hekimliği Fakültelerinde her branşa birden fazla asistan almacaktır. tsteklilerin, 4938 sayüı kanunun 39. maddesinde yazılı belgelerini dilekçclerine eklemek ve Zat lşlerı Müdürlüğünden alacaklan formlan doldtırarak; referans verecekleri üç şahsın açık adreslerini bUdirmeleri ve en geç imtihandan bir hafta öncesine kadar Rektörlügümüîe müracaat etmeleri duyuru'ur. Tıp Fakültesi: Anatorni. Histoloji, Fizyoloji, Farmakoloii. Halk Safiığı. Biokünya, Mikrobiyoloji Göğüs Hastalıkları ve Patoloji Dlş HeHmliği Fakfiltesi: Tedavi, Protez. Cerrahi Ortodonti. Anatomi. Histoloji Embriyolo.ü. Farmakolojl ve Fizyoloji Fen Fakfittest: Matematik, Astronomi. Botanik, Zooloji Klmya ve Fizik, Jeoloji. Ziraat Fakültesi: Zooteknl Toprak tlmi. Ziraat reknolojisi. Tarla Bitkfleri. KCltürteknik Ziraat Alet ve Makinalan Bölürr.ü ile Süt Teknolojisi, Mikrobiyoloji Bitki Koruma kürsüleri. tsletme Fakültesi: Hukuk (Doktorasrnı yapmış olanlar tercih edilir.) (Basın: 17113> 4611 şıımıııııııııııııııııııımıııııııııııuııuııııııiMiıııııımıııııııııııııımı^ | TEŞEKKÜR | = = = 5 Çok tehlikeli ve ieil mide ameliyatımı üstün mah.ret. 5 leri ile gerçeklestirerek beni hayata döndüren, müstesna mesleki bilgileri yanında candan alaka ve insanhklannı as= la unutamıyacağım değerli ACI KAYIP 1 Prof. Dr: Metin ÖZGÖR Op. Dr. Aydın KARGVya ^ | a * Doğum KÜNYE Adı GÖKCE Anne ZÜHAL Baba Turgut ERTEN Yen Zeynep KSmil Hast. Tarihi 12/8/1913 Doktoru: Jin. Op. Or. ünal GÖKTAYLA Not: Ablası TÛBA. Merhum Gtritli Salha ve Ali Çaylan'ın kızt, merhum Hüseyin YirmincVnin eşi, merhum Faima Varol'un kardeşi, Nezahat Gülgen ve Yaşar Sümer'in anneleri. Ahmet Sümer ve Mehmet Ali Gülgen'in kaymvalideleri. Dr. Müh. Hüseyin Gülgen'in, Yük. Müh. Hasan Sümer'in, Jeolog Aydın Sümer'in, Birsen Gülgen'in, Müh'liindüz Gülgen'in annearne'pri. sayın 5 *e îst. Üniversitesi Tıp Fakültesi (Çapa) Ikind Cerraht Klı Ş niğinin ilgilerini esirgemeyen müsfik dostorlanna, bashemjı S re, hemçire ve personeline en derin minnetlerimle alenen teS «ekküru borç bilirim. = TARIK ERATAÇ = S ^ = = Hamide Yirminci'y, DtŞ TABtBl Orhan TÜZÜN Saat 13.30 19.30 Samatya Cad. No: 400 TEL: 2175 82 15.6.197S günü kaybetmis bulunmaktayız. Cenazesi 16.6.1973 Cumartesi öğle. namazını müteakip, Şiîll camiinden kaldırılacaktır AİLESİ ^IIIIUIIIIIHIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIMIIMIIIIIIIIIHIIIIIHIIIIIHIIIIIIIIIIIMIIIIIC
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle