17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 21 Mayıs 1973 ' YAAA '.... NE HAtrBTP1iS€î. TU^H^I ÇelcuK İSA'NIN GÜNCESİ MEUH CEVDET ANDAY 3 4 Anneme bîr hedlye almayı düşündüm. Ama dükkânlar kapalı ıdı. Bunun Uzerine işportadan bir çakmak aldım, babama yollamak üzere. îşport&cı ile iki söscuk ya konustum, ya konuşmadı. Kendiliginden, Benim de toogazım agnyor. dedl Sonra ağzını açıp boğazını gösterdi. Oradan aynlırken bir dıler.ci çarptı bana, |Wert görmüyordu. «Kör mttatin?» diye bağırdı. Ses çıkarmadtm. Sorra açık bir eczahaneden bir di* macunu aldım. Isyerimden epey uzaklastığım için bir otobüse atl&dım. Çck kalabalrttı. Ayakta kaldım. Karstmda duran şisman bir kadının iyice açık duran iri göğUslerinin ortası öylesine çukurdu ki, hoşuma gitti, egilip içine baktım. Benim baktığım yera o da baktı, «onra keskln bir çığlık attı. Bereket kimse aldırmadı kadımn çığlığına. Ben ssaten varchş otobüse binmisim, ilk durakta inip bekledim bir süre. Sonra yürümege karar verdim. Hızb hızlı döndum isyerime. Kusyüzlü'yu beni kapıda bekler buldum. Giriçte de, ilk kat merdlveninde de ftene kimseler yoktu. Asansörün nıçm ikınoı kattan basladıgını düsundüm, nedenlM bulamadım. Birlikte bizim odaya kadaı <t»ldüc. FardösümU çıkardım. O asb ve geae tek basıma kaldıtn. Mtnmm üstü bosta. deırrek bana Hmu bir is getirmemiştl. Gerçckte, burada no is yapacağım konusunda bıri tıe kunuşmaro gerekiyordu. Beni buraya getiren>r her halde bunu düsünmus olm&lı lcüler. Nerdeyse biri, üstüm olan biri. ya buraya gelecek, ya beni çağırtacaktı. Beklemekten baska ynpacak bir aey yoktu. öyle beklerken gözUm gene çelik kuaya gitti. Tam orta yerinde, yuvarîak pirinç parlaklığında bir kilidi bulunan koyu kursunl renkte, benim boyumda bir kasaydı bu, Van9i bir görlmUşu vardı. Orta yerındeki yuvarlak. masaldakl derin tek gdzü gıbi, açıTıp kapanmadan bana bakryordu. Belkl de tek basıma kaldığımdan olacak, bu sessızlik içinde kasayı canlı saymaya basladım. Hatta «E .. ne bakıyorsun öyle?» dedim yavaçça re gUlümsedim. ÇocukluÇumdan kalma bir alı$kanhkla e?yayı hep canlı görürüm Bıçaklarla bardaklarla, örtülerle. merdlvenlerle, camlarla konu?tujum çok olmustur. Bir gün mendlliml» dert lestlgimi bile bılirım. Fakat bu çelik xasada. iMidense dusmRncs bir tutum sezmıştim. Hiçbir şey »övlemiyor, sadece bakryordu, hem d« gUlümsetneden, çatık kaşla. Ehmı bir kez daha attım ve vaz geçtim gene. Zıle bastım. Kuşyüzlü geldı. Bu fcas» benim mi? diyo sordum. Anlamadı. Yânl ben mi kullanacsğım bunuT Kuşjüzlü, Bılmıyorum. dedl. Çıkmak üzere ıken geri dbndu. Isterseniz sorayım, dedl. Işte, konuşma kapısı açümıçü. Kime? diye sordum. Kime Isterseniz, dedl. Bunu ben bilemezdun, fakat söylemedtm bUmediglmi nedense. O anda Kuşylızlü'yU aor guya çefcmek geldi aklıma. O güne degin üstüm olan bir kişi, niçin jlmdl bana odacı olarak v?rilml«ti? Sizin, dedim, durumunuzu 6|renmek Utiyorum. «Evet» der glbi başmı salladı Ayaga kalktım, bir elimi pantalonuraun cebine soktum, dolaşmaya başladm odada. KuşyüzlU olduğu yerde duruyordu. Benim eskisine göre dah3 üst bir yere getirildlğımt anlıyorum, dedim. Denemi?ler, dusUnmüfler. buna Karar vermi$ler. Ama si7in derecenizin düşürülmesi tuhaf değil mi? Üstellk bu iki kararın bır arada alınması bana oldukça şaşirtıcn gelıyor. Een y<ikselebillrdlm ve slz eski görevinizde kalabilirdinız. Haydi o kadarına karı^maga hakkınuz yok dıyehm. ama bizl bu yeni kojullar İçinde de yan yanm getirmek dofru mu? Kuşyüzlu: Musaade aderseniz, dedl, ben sadece bana verilen işleri yapmakla görevli sayarım kendiml. Bunların nedenleri uzerinde dur mak bana düsmez. BUytıklerimiz her halde böy lesini doğru bulmuş olacaklardır. Aynca sizin bundan rahatsız olmanızı ise hiç anlamıyorum. Gerçl öflemll bir yere getirlldigınlzi söylemekte haklısınız, ama bunu benim yeni durumumla Ciçrtıege kalkmanız hiç yerinde değll. ÇUnkil bu iki 1 bu iki karar demek istiyorum • bir$ birl 1> hiç de iliskill olamayabiUr. Beni bağıslayın, hattA yanyana bırakılmamız, eski durumumuzda bir de£i;ikllk olmadıjını da göstermez mi? Bunu hiç düsUnememlftim. Saygılı ama ken dlne eüvenli konusuyordu. Bir an, yükselmekten öturU gurura kapümıs olduğunu dUştinerek utandım. (Deramı var) ÖYÜ OKULSUZ KÖYÜN ÇOCUKLARI Hikmet ÇETİNKAYA Şu dağın ardında.. O beyas badanalı duvann 5ntins dizlldi çocuUarm birkaçı. Kozak yaylasına doğru sarkan o yagmur bulutlan dağıldı: «Beyler birer ayran daba alın...» Birer ayran daha aldık. Artık çocuklarla iyice kaynastık. Hiç biri gitmemizi istemiyor. Hele Hayrullah, Aysel, Bircan, Süleyman ve Osman. Gozlerini kırpıjtıra kırpıstıra komışuyor Osman: «Ben de geleyim mi, he ben de geleyim mi?» Osman san kafalı, Osman mln nacık elli, Osman ufacık boylu. Hayrullah ise, sokuhıyor Osman'ın yanına, «çekil artık» diyor. Korkuyor Osman, HayruHah'dan, çekiliyor. Osman'ın resmini çekiyoruz bilmem kaç kez.. Soruyor Hayrullah: «DikiU'ye gidelim ha; orada Anemaya...» Sonra babasmm bataşlanyla karsüasıyor. ÜmmU dSttnın üzerinde sessiz sessiz UU7V Olup bitenleri... «Eğer okul yapılırsa kızlanıua göndermemek gibi bir durum çıkar mı ortaya?» Koylulerin tümü birden at»lıyor: «Ne demek efendlm Jozlanmız da okuyacak, kızlanmu da...» Bir (azetede yayımlanan lzmifin HimmetU köyü öğretmeni Mehmet Karahan'ın mektubu geliyor aklımıza. Eger izin verirseniz birlikte okuyalım mektubu: «Ne okulum vardı, ne de \o\manım. DördU kız olan 25 ögrencim vardı. îkinci yü las 0|rencilerlmin sayısım 8'e çıkardun. Mevcudum 29'a çıktı. Ne olduysa bundan sonra oldu. Meger kızları okula yazmakla babalarım buyuk günahlara sokuyormufuz: Vazgeç hoca, dediler. Senden öncekilerle lyi geçlnlyorduk, aeninle ugrasmayalım, dediler. Sonra dört yalancı tamkla olmadık i?i yaparız dediler. Bir gecede seni kaybederiz dediler. Dediler, dediler ama (Bu da benlm görevlm) dedim. öldürüp kumlara görnmek istediler, yapamadılar. Yolumu kesen oldu, belldan kaçtım. Çocuklanm (Hoca mektebine) gönderdiler, en gelledim. Evime tüfek sıktılar (öldürUrsUnuz) dedim. Bir baba ile iki ORlu pusuya dilsürdU. bl düresiye kadar dövdüler. «Cumhuriyetin 50. yıhna öfretmen mezan arrnaftan ederlm» dedim. Gel hoca biz cahilllk ettik, IS bin lira verelim banşalım, dediler... Benim şerefimi Mtın alacak kadar uaranız çok mu? dedim. Gırdiler cezaevine Mrbuçuk ay vütölar. tlk mahkemeden sonra serbest bırakıldılar. Mahkeme ertelendi. GSrdun mfl hoca çıktık, dediler... Takdir Türk sdaletinindlr, dedîm .. Dedim ama. paramız voktu avukat tutamadık Onl»r konusturuldu, blz dinledik Avokatları konuştu, biz dinledik. Tanıklanmız konuştu (Susl dendi. Bız konuştuk (Kısa keO dedüer. (Sen öğrencilerine bovle ml arlatıyorsun?) dendl. Biz de suçtuk. Su»tuk . Sustak «mı vicdanımız su<;mad'ı. Keşke öldürseydiler dpdim kendi kendime. Ne çocuklanmıza aylık baglavan, ne de bir çelenk koyan olurdu diy» geldi aklıma... Ve akhma geldi (Tutklye'de Sgretmen kıyımı yok) dedflerdl Meclis'te. (Doğru) dedim. Karamsar olmaya gerek yok, öyle ya . Ne va? Gerçek de öyl« degil mi yani (!)> Ne garip degil miî Çelişkfler içinde yaşayan bir toplumuz 1973'lerde bile. Bir yandan »apları 5 bine yaklaşan okulıuı köy, bir yandan kız çocuklanm okula göndermekle gCnah işîediklerini sanan insanlar... Suçlu kim? Bız, siz, onlar. Türk köylüsflnü hor gSrenler, »adece oy gueüyle, din iömürgecilijiyle kendl kurulu duzenlerini korutnaya çalıçan bir avuç çıkarcı. Sandalyesini korumak için her seyi mUbah sayan çirkin politikacı. Köylüyü kitap sayfalanndan tanıyan bir kısım sözüm ona »ydınlar. Bır tek politikact girmemiş Çukuralan köyüne çimdiye dek. Çnknralaıı'ıa ohnlsnzlan, odnnda • Valiyi görmemişler, kaymakamı yorlar... tanımıyorlar. Hastalarını salla «Sizin evde en çok ne yenir?» goturuyorlar Ilıca'ya dek tam Bakıyor gozlerimizin içlne. üçbuçuk saatte. Yılda bir k»z Bakıyor soluksuz; bakıyor doiğneci geliyor. tfte hepsi bu kalu dolu: dar .. «Ne yenecek beyim?.. Bal • Okulsuz köyün çocuklan yina boğrek değil elbet. Tarhana, nokendi yasamları içinde. Yıllarca hut, patates, bulgur, yoğurt...» iürup gidecek ml dersiniz hu «Et yiyen yok mu hiç?» oyun. bu kandırmaca? Hakkı Gülüyor kbylülerin tumfl: yok mu Hayrullah'ın okumaya, «Bayramdan bayrama bile rlhakkı yok mu Bircan'ın, Mustafa'nın ve Osman'ın? Bu soruyu yemiyoz efendim.. • sızler yanıtlayın, söyleyin haklaDevlet Planlama Teşkiiâtına gö rı yok mu, «dyleyin? re, dağ ve orman köylerinde et Ne yerler,ne içerler? yeme oranı ise joyle: «Haftada kaç defa et yerainiz? Okultuz koyün çbcuklan ne sonııuna orman köylülerinin yüzyrteı* ne/lçerl#r'FBırtlanndaki de 55^'ıinın (Ara sıra, kurbanurba kaç yıl önce alınmıstıı? dan kurbana, yılda bir kez, rastAhmet Demir'e foruyoruz: geldikce, kuın bir kez. iki üc «vçırpıda . mda . keçide gübrelikte dam fistünde gıdıp »eüda bir ve bayramdan bayrama) gl bi cevaplar verdikleri anlaıılmı;tır. Orman difi köylerde bu oran yüzde 51,6'dır. Haftada bir defa et yemeği yediklerini belirtenler orman içi köylerinde yüzde 13,7, orman kenarı köylerde yüzde 12,5, onbeş günden az »ıklıkla et yemeği yediklerini belirtenler orman içi köylerde yüzde 17, orman kenan köylerde yüzde 18,4 dür. Belirtilen yerlerden de anlaııla cağı gıbi. orman köylerinde de koylü yeteri kadar nrotein a]^> . m»kltlgtaealenm» \2k tanf ' lı olmakta, daha çok tahüa bağh * yiyecek maddelerine yönelmektedir. Ancak, vüt, yoğurt ve yumurta gibi hayvansal protein kaynaklanndan daha fazla yararlanılmaktadır,..* Atlı kanncalar, 6rdekler, tavtan lar. O kalem tutan minnacık eller. Haydi Osman, Hayrullah, Üm mü, Aysel, Süleyman, Elif, Bircan ve hepiniz. l«te ak kftgıtlar, ak yakalar, kalenüer, ailgiler, ka •Söyle bakalım Hayrullah, Aysel, Bircan, Osman... Söyleyin dünyada en büyük Türk kimdir?> «AUtürk..» «N'apmıştır Atatürk?» «Medreseleri, tekkelerl, kapamıjtır, düjmanı topraklanmızdan kovduktan «onra. Kadını çarjaftan çıkarrrftsr sarık ve.£es yerine erkeğe japkâ giydirmistlr. Harf devrimi yapmıj, Cumhuriyet okul larını açmırtır. «Türk köylüsü mil letin efendisidir» demişür. Sonra yasalarımıza «Her Türk çocuğunun ilkokula gitmesi zonmludur» diye bir madde koydurmuftur.^ «Aferin çocuklar.» Dikili'den Ayvahk'a .dognı kopuyoruz. îjte su dağlann arasmda Çukuralan. Ayvalık'ta deniz pınl, pırıl. Kız Enstitüsü ögretmenlerinin Sehir Kulübünde balosu varmıs. Bu gece Çukuralan'da ise hiç bir sey yok. Oysa Çukuralan aha. cık ;u dağlann arkasında. Ke}ke babasmdan izin alıp getirseydik Hayrullah'ı. Hayrullah, Yılmaz Köksal'ın Kurt Mustafa filmini görmü'tü *bir kez. Şimdi de öğretmenleri görürdfl. EUerini uzatır «Merhaba» derdl. tnanın dğretmenlerim, çok feyler anlatırdı o zeytin yesili gözleriyle. Merhaba derdi Aynı kofullar altında büyüyordu okulsuz Çukuralan köyünün çocuklan da. Tahüa dönük bir beslenmeye baglıydılar. Ama cüt, vumurta ve yoğurt gibi hayvanMİ besinlerden yararlanıyorlardı. Giydikleri urbalar ise anneden ba badan bozulmaydı.. Şimdi gözlerl aynı noktadaydt tüm çocuklann. Elifin yuuktan bebeği sırtında. Şennaz boynunu bukmü}. Hayrullah ceketimizi ya kalamif sımsıkı: •Beni de götünene, beni de» dl yor babası duymadan. Bir kez daha kapıyoruz gözlerl mizi, evet bir kez daha.. Suçlu kim? MALKOCOĞLU yazan ve çizen: Ayhan BAŞOĞLU BEYAZ İLÂHE BfiyOkler, «Okul olsa göndennes miyiz hiç?» diyorlar ama, Çnkuralan'ın çocuklannın oknl yoksanla|n da aürüp gidlyor^ B İ TTt DİŞİ BOND BAICAUM KJC OUİCAK.9 TİFFANY JONES LdE S E KJIKI M'MOA SD yııx»z Ü J GARTH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle