18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET İ8 Mart 1973 skiden devletin yasama, yürutme ve yargı yetkilerinin henuz birbirınden aynlmamış bulunduğu çağlarda, siyasal iktidar doğrudan doğruya yargı yetklslne de sahip bulunuyordu. Bu nedenle Batı ülkelerinden bazılannda parlamentolann, özellikle siyasal davalarda, «mahkeme» niteliğiyle kişileri yargıladıgı çok görülmüştür. Fransız Ihtilâlinde de bunun türlii örneklerini görmekteyiz. Türkiye'de Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında ve daha sonra, bunun başka türde bir uygulaması olmuş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi, doğrudan doğruya kendi üyeleri arasından seçtiği kimselerle, olağanüstü yargı mercileri kurmuştu. Devletin bütün yetkilerini ve bütün güçlerini kendi özünde toplamış olan ve bu nitsliğiyle diktatör bir Meclis kimliğini taşıyan Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu olağanüstü yargı mercilerini, sırf vatanın kurtulması amacıyle kurmuş bulunuyorrfu. Bu mercilere «tstiklâl Mahkemeleri» adı verilmişti. Çünkü vatanın kurtuluşu demek, Türk bağımsızhğının sağlanması demekti. Bu nedenle bir ihtilal meclisi olan ilk Türkiye Büyük Millet Meclisinin kendi bünyesinden çıkarıp olağanüstü yetkilerle «îonattığı bu mahkemelere, yukanki adın verilmesi çok yerinde olmuştur. E Olaylâr ve gorüşler Parlamento Mahkemeleri Hıfzr Veldet VELİDEDEOĞLU olarak kaçıp birliklerini boş bırakanlann bu tehlikeli davram$larının onüne geçmek için Bakanlar Kurulunca bir yasa tasarısı hazırlanarak Meclise gönderildifini, bunda, askerlikten kaçanlann ailelerinin sürgün edileceğinin ve bütün mallarının müsadere olunacağının öngörülcnjŞünü, asker kaçaklığı durumunun önüne ancak bu yolla geçilebileceğini söylüyordu. Bu tasarı, Meclisin ilgili komisyonlanndan geçtikten sonra Meclis Genel Kuruluna geldi. Orada günlerce süren çok sert ve uzun tartışmalara konu oldu. Çünkü Komisyon bu tasarıya onda öngörülen şiddet tedbirlerini uygulamak üzere gerektiği kadar «tstiklâl Mahkemesi» kurulmasına ilişkin bir madde eklemiş bulunuyordu. Bu mahkemelerin üyeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri arasından ve Meclisç« salt çoğunlukla seçilecekti. Ben, buııların kuruluşu ve üyelerînin seçilişi konusund'aki hemen bütün tartısmalan. hiç kaçırmmdan izledim. likle Tevfik Rüştü (Arasi, Hamdullah Suphi (Tanrıöver). Abdülkadir Kemalî (Orhan Kemal' in babası) Mahmut Celâl (Bayar), Çorum Mebuslarından Ismet (Eker), sonradan Maarif Vekilligi yapmış olan Mustafa Necati ve Adliye Vekilligi yapmış olan Refik Şevket (Ince) bunlardandı. Hamdullah Suphi Tanrıöver'den gayrısı bu tasanyı bütün güçleriyle savunuyorlardı. Hamdullah Suphi ise halkın güç durumunu, perişanlığını canlı tasvirlerle anlatıyor, asker kaçaklığının önüne sertlikle dtegil, yumuşaklıkla, aydınlatma ile geçilebilecegini söylüyordu. Türk köylüsünün durumunu küçük yaşımdan beri çok iyi bildiğim için, içimden ona hak vermeye baslamıştım. Ancak kim olduğunu görmediğim bir mebus: «Hamdullah Bey, Hamdullah Bev, memleket siirle. hissiyatla idare edilemez. Hakikatlara bakınız» diye bağırınea kendime geldim. Yukanda adlarını saydığım mebuslar ve onların dışmda daha birçok milletvekili, tam Cç gün süre ile bu konu üıerinde konuştu ve tartıştı. Saruhan Mebusu Mahmut Cel&l (BayarVın kürsuye gelip. cephede bulunduğu sırada, kaçan bir askerin köyüne başka askerleri göndererek onun bütün koyun, keçi ve sığırlarmı müsadere ettirip cepheye getirttiğini ve arkasından o kaçağa haber salarak: «Eğer cenhedeki btrliSine katılmazsa, bnnlan kestirip askere yedireceğini» büdirdigini. bunun üzerire o kacagın hemen gelip af diledieini ve blrliğine katıldıjhm hikâye etmesi ve böyle zamanlarda boyle scrt tedbirlerin gerekli olduğunu bildirmesi, Refik Şevket (fnce)'in Hamdullah Suphi' ye «korkak» demesi ve Hamdullah Suphi'nin bunu sert karsılaması, yine Refik Şevket'in: «Efendiler. asacagnz. asıiacağız, fakat bu İstiklâl Mücadelesini kazanacağız» diye bağırması, bugün bile kulalımcTa çmlamaktadır. Bn Meclis gerçekten bir «ihtilâl meclisi» idi. Üç gün süren çetin tartışmalardan sonra ya«a kabul edildi. Mebu.slar arasından Meclisçe seçilecek üçer üyeli İstiklâl Mahkemeleri kurulacaktı. Hükümet adına konuşan Erkânı Harbiyei TJmumiye Reisi (Genelkurmay Başkanı) Miralay îsmet Bey (înönü), bu mahkemelerin ivedi olarak yedi yerde kurulmasım istemişti. Kimi mebuslar bunu çok bulup, yalmz düşmar.la savaşılan cephelerin gerisinde kurulmasım istiyorlardı. Bunun tartışılması da birkaç gün sürdt ve en sonunda, gerektiğinde yerleri değiştirilmek üzere, yedi yerde kurulrnasma karar verildi. Yalon Küçük yalan vardır, büyük yalan vardır. Insan küçük yalana. küçükten başlar. Öğretmen kara tahtoya kaldırmıg. Elinde tebeşir kıvranıp duruyorsun. Üçgenler, dörtcenler, beşgenler, kareler, kare kökleri kafanda hora tepiyor. Sorulara cevap veremiyorsun, utanıyorsun, önüne bakıyorsun. Neden çalışmadın çocuğum? Efendim, dün gece hastaydım da... Ilkbahar gelmiş, hava güzel, güneş üık, ağaçlar çiçeklenmiş. Dayanamamış: Ver elini kırlar.. demişsin. Akşama yorgun argın eve döndüğünde, annen sonnus: Ne yaptmız bugün okulda? Dcpık edip lâflan ağzmda yuvarlayarak: Pitagor teoremi, memeliler, ortaçağ... Büyüdükten sonra da devam eder yalanlar Perşembeye dostlar gelecek siz de bnyursaniT.. O akşam çok önemli bir işlm var. Küçük yalanlar olmadan yaşamak, kolay, hatta tnümkün değildir. Ban küçük yalanlar. küçük mutluluklar doğurur. Sevgiliye söylenmis gerçek dışı birkaç söz, tatlı bir esinü yaratır iki insan arasmda.. Yakın bir dosttan saklanan bir acı gerçek, acıyı paylaşmamak üstüne bir insancılhğm gerekçesini taşıyorsa yalan güzelleşir: Neyin var? Hiçblr seyim yok. Hasta olduğunu duydum. Önemli değil. Diyeceğim $u ki, yalana karşı bağnaz bir tutum takınmamak gerek. Hoşgörüyle bakabilelim insanlann davranışlanna, sözlerine, hatta yalanlarına.. Ama insan büyüdükçe. yalanlan da büyüyor. Çünkü eline yetkiler geçiren kişinin yalanlan, çoğu zaman geniş insan yığmlannı, hatta bir toplumu kapsıyor. Bir devlet adamınm, bir liderin, bir siyasî parti başkanmın yalan söylediğini düşününüz; ve sonucu bakımından geniş çevreleri, hatta bir toplumun geleceğini flgilendiren konularda yalan söylediğini düşününüz. Bu durumda yalan söyleyen kişinin so^ nımlu yerlerde bulunması. toplumun zarannadır. Hele böyle kişiler, yalan söylemekte oervasızhğı meslek edinmişlerse, büsbütün kötü bir yola girilmiş demektir. Toplum yalan söyleyeni kınamah. bir daha yslan söylemesine olanak vermiyecek bir duruma getirmelidir. Bir toplumda değer yargılan böylesine çahşmıyorsa. bir hastalığın varlıgı ortaya çıkar. Bizde böyle bir hastalığm işaretleri yaymndır. Öncelikle Adalet Partisi genel Başkanı Bay Süleyman Demirel'in çok uzun olmayan politika hayatına bsktıgımız zaman. gerçek dışı konüşmalan rahat rahat yapabildiği kanısına varıyoruz. Şimdi bu nitelikteki demeçlerinin tümünü bu kSşeye dizmek gereksiz. Daha dün bir olayı gazetelerde okuduk ki şasmamak olanaksız. Süleyman bey Snceki gün Genelkurmay Başkanı Sancar'la buluşuyor. görüşüyor. radyolar bu haberi veriyor. İçinde yaşadığınuz günlerde önemli bir olay bu... Gazeteciler soruyorlar. Bay Demirel buluşmayı inkâr ediyor: • « lUdyoya mı inanacaksımz, Dana mı? divor. Gerçi önemli politik yerlerde fiulunan Kişiıer baa olayları gizli tutmak zorundadırlar. Böyle durumlarda insanlar susarlar, konuşmazlar: yalan söyleme» zorunda değillerdir. Bay Demirel"m durumu başkadıı: Mademki Devlet Radjrosu konuşmayı açıklamış, ne susm&k zorundsdır, ne de yalan söylemek. Ertesi günü Genelkurmay Başkanı Orçemraı S'emüı Sancar, Demirel ile Körüstüklerini açıklaymca da Süleyman Bey gene pervasız serçeği kabul ediyor ve dün ınkâr ettigi kendisine hatırlatıimca rahatça cevap veriyor: < Dün baskadır. bugfin başk*.j» Şimdi sizler diyebilirsiniz ki: Şu günlerin bu kadar önemli olayıan «rasmda neden bu konuya parmak bastın? Şunun İçin: Yalan söylenlyor nalka... Rahat. pervasız. su ıçeı gibt yalan söyleniyor; yalanın küçüğü de büyügü de rahat s ö y . Ieniyor; işte ortada ve apaçık bir kanıt Şimdi de Üye Seçimi Arkasından üye seçimine geçildl. Bunlarm salt çoğunlukla seçilmesi gerektiginden, birkaç kişi müstesna olmak Ozere, bu salt çoğunluk sağlanamadı. İlk günü seçilenler Muhittin Baha (Bursa), Mustafa Necati (Saruhan), Refik Şevket (Saruhan) idi. Bunlann her üçü dte Meclisin çok atesli, devrimci hatiplerindendi. Bunlardan baska birkaç kişi daha çogunluSu sagladı ise de, on'arı hatırlamıyorum. Fakat daha en az onbeş kişinin seçilmesi gerekiyordu. Bu seçim işi bir hafta • on gün sürdü. Birçok üve seçimde çekimser kaldıgıntîan, salt çoğunluk bir •fürlü sağlanamıyor, uye seçimi işi uzayıp gidiyordu. Iste o günlerde Refik Şevke» Mustafa Necati ve Muhittin Baha, enerjik rnıirlahalelerde bulundular ve Meclise karşı: «Bizler ilk tnrda seçildik. memleketin içioe gider vazifemM görürüz» diye âdeta Meclise meyd'an okudular. Ben burada o günkü tartışmalann yüzde birini bile yansıtamıyorum. Dogrusu şaşırmıştımt Bir hafta önce yasayı kabul eden Meclis, bir haftadan beri İstiklâl Mahkemelerine üye seçiınini bitiremiyordu. Bunun nedenlnl bir türlü •nlayamıyordum. Zaten o günlerde Içki Yaşağı Kanununun görüşülraesi de çok siddetli tartışmalara neoTen oluyor ve ben onu da ilgi ile izliyordum. Sonunda, salt çoğunluktan vazgeçilerek, en çok oy alan 15 üvenin seçilmiş sayılması Meclisçe kabul edildi de. seçim işi bövlece bitti ve İstiklâl Mahkemeleri çeîitll bölgelerde faaliyete geçtl. Bu İhtilâl mahkemelerinin, Bnce Millî Mucadelenin kazanılmasında ve daha tonra devrimlerin gerçekleştîrllmesinde büyük payı oldu. Bu noktayı ve bürosunda iki yıla yakın çalıştığım Ankara İstiklâl Mahkemesini gelecek hafta anlatayım. Istiklâl Mahkemeleri, geçen hafta kısaca anlatmış olduğum «siyasal mahkemeler» niteliğini taşıyordu. Şu farkla ki, bunlar hükümete değil, doğrudan doğruya Büyük Millet Meclisi'ne baglı idîler. Hükümetten emir almak şöyle dursun, kendilerini kurmuş olan Meclis'ten bile emir almazlardı; bu nedenle de, hiç bir makam ve merciin buyruğu altında olmaksızm, hepten bağımsız durumda idiler. Üstelik, Meelis müstesrta olmak üzere. Türkiye'nin sivil ve asker bütün makam ve mercilerine emir vermek yetkisine sahip bulunuyorlardı. Şimdi sizlere, Milli Mücadele anılarımdan yararlanarak, bu mahkemelerin kısa övküstnü anlatavım: Tartışmalar Görüşüien tasannın adı «îstiklâl Mahkemeleri Kanun Lâyihası (Tasansı)» değil, «Firariler Hakkındaki Kanun Lâyihası (Tasarısı)» idi. G5rüşmelerde birçok mebus, Anadolu'nun asker kaçaklarıyle dolu olduğundan, bunlardan bir kısmının eşkiyalık yaptığından, asayiş kalmadıgıncTan, bu nedenle bu yasanın gerekliliğinden söz ederken, ben bir yıl önee Tatar arabalanyle Yozgaftan Ankara'ya gelirken rastlayıp bir havli korktuğumuz asker kaçaklarının durumuru gözümün önüne getiriyor, içimden bu yasanın kabul edilmesi düefinde bulunuyordum. Tasarı üzerinde pek çok mebus söz alıp k<v nuştu. Bunlardan hatınmda kalanlar, başka konulardaki eski tartışmalarda da sık sık söz alıp dikkatimi çekmiş olan milletvekilleriydi. özel 1920 yılının Eylül başlanndaydı. O tarihte hem Ankara Lisesi'nin 11. sınıfında öğrenci, hem d e Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde memur * bulunuyordum. Mecliste çok seyrek eörünen Millî Savunma Bakanı Fevzi (Çakmak) Paşa'nın bir gün kürsüye çıktığını görünce merakla dinlemeye başladım. Vekarlı, yapmacıksjz, tam askerce konuşuyor, memlekette firar ve bekaya (yani kıt'alardan kaçma veya askerliğe hiç Rİtmeme) olaylarının pek çoğaldığmdan. rakamlar vererek, söz ediyor, silâhıyle, ya da silâhsız İstiklâl Mahkemelerinin Kuruluşu PAZARI YAŞAYIN OKTAY AKBAL Evet Hayır 7 Günün ardmdan SEÇİMLER ve PARA BUNALIMLARI Fransa'da 2. Tur: Fransa'da geçen Pazar günü seçimin ikinci turu yapılmış ve De Gaulle'cüler iktidarda tutunacak çoğunluğu sağlamlşlarsa da, Sosyalist Komünist koallsyonu hayli güç kazanmıştır. De Ga(\lle'cülerin Meclisteki sandalye sayısı yüz kadar azalırken solcular koalisyonunun yCz kadar artmıştır. Seçim kampanyası resmen sona erdikten sonra Televizyonda konuşan Pompidou, Birleşik Sol Cephe iktidara gelecek olursa, Fransa'nın, kendisini, müttefiklerinden kopmaya ve Avrupa'nın inşasında faal bir rol oynamaktan uzaklaşmaya mahkum etmiş olacağını ihtar etmiştir. De Gaulle de 1963 seçimlerinde aynı korkutma taktigine başvurmuştu. Pompidou, hükümet işbaşında kaldığı takdirde «cüretli reformlar» yapacagı vaadindte de bulunmuştur. Kurulacak yeni hükümetin reformlar konusunu ele alacağı bildiriliyor. Seçmenler de bu isteği oylanyle belirtmişlerdir. De Gaulle'cülerln 15 yıl süren yönetiminde Fransa, istikrara ve refaha kavuşmuştur. Seçmenler, istikrardan yana olduklarını, fakat refahın da daha âdilce paylaşılmasını lstedlklerini anİatmi'lardır. B akın gene kar başladı. Şöyle bir görünüyor, derken yok oluyor. Trençkotla çıkmışsamz ertesi sabah paltoyu çekip alıyorsunuz dolaptan. Yok, daha kış ortasındayız, sıkı giyinmeli. Bu kez paltolusunuz, kar yağsa ne çıkar, ama bir de bakıyorsunuz ortalık günlük güneşlik. Otobüste, dolmuşta başlıyor bir sıkıntı, bir bunalma!.. Şimdi evinizdesiniz, soba başında, bir koltukta, bir kanapede, yani rahat bir köşede... Pazar sabahının keyfini çıkarıyorsunuz. Gazete elinizde, çay bardağı masada. Işte Mart ayını da devirmek üzerejnz. Oh! Nisan bir geldi mi, sonu Mayıs'tır, derken yaz kapımızda... Bir kışı daha geçirdik demektir. Kişi ilkyazın kapısında yeni umutlara kaptırır kendini. Kişisel yönden, toplumsal yönden... Güneş huzur verir, mavi gök umut, insanlarrn gülümseyen yüzleri rahatlık... Seviler doğar, daha güçlenir. Kişi karar verir güvenle. Yolunu seçer. Güçlüdür, inançlıdır, ne yapacağını, nereye hangi yöne gideceğini dataa, Iji blür. llkyazdır bütün bunlann nedeni... Ama daha Marttayız. Biraz erken değil ml llkyaz düsü kurmak? Bakarsın kar bastınverir. Taşıt bulamazsın eve gidecek. Ekmek bulamazsın alacak. Anababa gününe döner her yan. Telefon işlemez, zaten zor akan sular büsbütün yiter gider. Çok umutlanmamah ki düş kınklıklan öyle güçlü olmasın. Kişisel hesaplanmzdfe da... Her gün bir seyler getirir zaten, kendiliğinden. tsteseniz de istemesenlz de... Zaten sizin isteyip istememenize bağlı da değil bu. Yaşam doğurgandır, siz olup bitenlerin seyircisi kalıverirsiniz birden. Şaşmaktan, bütun bunlar da olacak şey miydi? der, kala kalırsınız... Alışmışız, alıştırmışlar hepimizi. Pazar günleri söyleşi yazılan yazıhr, okunur... Insanlar bir güncük üzen, bunaltan olaylardan kopsun, şöyle rahat birkaç saat geçirsin, radyoda fasıl dinlesin, konser dinlesin, plak çalsın, kitap okusun, dostlarla sohbet etsin, sırtüstü uzansın, bir «oh» desin, gerçekten «oh« çekmediğini bile bile!.. Bir de TV olsa Pazarlan sabahtan akşama dek, tamam olacak keyfimizl Sirk Dünyası, Uzay Yolu, o hiç değismeyen reklâm programlan, bitmez tükenmez açık oturumlar bilmem neler! Olsun varsm, göz oyalıyor, dünyayı, sorunlan unutturuyor hiç değilse! îstenen de o! Kimi zaman bizim de istedlğimiz o! öyleyse TV'ciler başarıyorlar lşlerini. Uyutuyorlar bir güzel hepimizi. Sorunlar, dertler, sıkıntılar askıda kalsın. Seyret dur gözüm, al sans gevezelik, al sana bir incir çekirdeği doldurmaz çizintiler, görüntüler, al sana vakit öldürme oyunları!.. Ne iyl şeydir şu gevezelik, hiç bir temele, hiç bir sorumluluğa dayanmayan şeyleri yazmak, konuşmak! Ne kimse kızar sinirlenir, ne de onun bunun düşmanhğım çekersin... Her gün otur şu şöyle olmalı. bu böyle olmah de, hiç biri istediğin, özledîğin gibl olup bitmesin.. Kişi bu, dayanamaz bunca yenilgiye, yıkmtıya. Politika dünyamız günden güne «mükemmelleşiyor». Bizans oyunlarına iyiden iyiye kaptınyoruz kendimizi. Ankara, ikinci bir Bizans oldu. Şu son yıllarda geçti bile. Kimse yarın ne olur, öbür gün ne yapılır, bilmiyor, bilemiyor. İktidar partisi liderlerl, muhalefet liderlerl, kendilerini güçlü sayan kişiler, ünlü gazeteciler, yazarlar, hatta falcılar... Kimse bir şey bilmiyor, anlamıyor, bu karmakarışıklık ortasında kimse birbirinin dediğini bile duyamıyor!.. İyi ki bugün Pazar. Beni kurtaran âa bu oldu işte. Ne olduğunu, nereye gideceğini, nasıl sonuçlanacağını, hangi yönde yürüneceğini bilmediğim konularda görüş, düşünüş flerl sürmekten kurtardı beni günün Pazar olusu... Akşama kadar da düşünmeyeceğim bile böyle işleri, bırakın yazmayı!.. Bir gün bir gündür. Yann ise bir başka gün... Yarın gelsin, söyleyeceklerimizi yann söyleriz. Şimdilik seyredin pencereden karı, yağmunı, güneşi; bakın TV'ye, otuyun eğlendîrici yazılan, kitaplan! Yann, nasıl olsa gelecek, iyiliğiyle, kötülüğüyle... İSTİKRARLA BİRLİKTE ADİLREFAH PAYLAŞIMI ARJANTİNDE PROBLEM: SİVİLASKER İLİŞKİLERİ MARKIN YÜKSELTİLMESİ AMERİKAYI MEMNUN ETMELİ GOLDA MEİR'E PROTOKAL DIŞINDA ÎLGİ! Prof. Dr. Ahmet Şükrü ESMER ••••••••••«•«••••: TEŞEKKÜR Kıymetli varhğımız Dr, ZEKI ONAT'm vefatında; bizzat veya telefon, telgraf ve mektupla acunızı paylaşan, cenaze merasiınine iştirak etmelı lutfunda bulnnan, çelenk gönderen dost ve akrabalanmıza minnet ve teşekkürlerimizi sunanz. Eşi, Damadı, Tonmlan Cumhurtyet 1740 Belediye Baskanlığından Merzifon Belediyemiz temizlik hizmetinde kullanıımak üzere 10 adet Remork 2490 sayılı kanvınun 31. maddesi uvannca kapab zarf usulü ile yaptmlacaktır. 1 Remorkun muharnmen bedeli 12.000 TL sı olup peçici teminatı 7^50.00 TL. lirasıdır. 2 Ihale 3.4 1973 tarihlne rastlayan Salı günü saat 15.00 de Belediye huzurunda yapüacaktır. 3 Bu husustaki şartname mesai saatlerl aanllinde uer gün Belediyede görülebilir. Basın 125711733 sini istiyecek mi? Dönuşünde verdigi beyanat bu konuda tatmin edildigini anlatmaktadır. DemişA.B.D. Sovyetler: tir ki: «Amerikalı dostlanmızla, Moskova'ya giden Amerika Ortadogudaki komşulanmızın Maliye Bakanı Schultz, Sovyettutumlannda iyiye dogru bir gilerle Amerika arasmd'aki ticare diş olmadıgı konusunda anlaşmatin genişletilmesi konusunda ya vardık. Bu nedenle Amerika Sovyet yöneticileriyle görüşme bizden tutumumuzda değişiklilc de bulunmuştur. Buna Nixon'un yapmamızı istemediler.» Beyaz Moskova'yı ziyareti sırasında Saray sözcüsü de, Nixon'ın, Iskarar verilmiş ve ondan sonra railde, askeri ve iktisadî yardım da geçen Ekim'de bir anlaşma sağlamakta devam edeceğini Golimzalanmıştı, fakat Sovyetler, da Meir'e vaadettiğini söylemişticarette «tercihli sistem» den tir. yararlanmadan alışverişin genişKara Kedi: leyeceğine inanmıyorlar. Nixcn Arjantin'de: da komünist ülkelerden esirgeSudan'da İki Amerikalı ve bir diği (Polonya dışmda) bu sisteBelçikab dlplomatın Filistin geArjantin'de geçen Pazar seçlmi Sovyetlere uygulamaya harillaları tarafından öldürülmesl mi Adalet Partisi aöTını taşıyan zırdır, fakat Kongre üyeleri, bu olayı, Sudanla öteki Araplann ve isçl sendikalanna dayanan konuyu, Sovyetlerden göç eo*e arasını aştığından «Kara Eylül», Peronist parünin adayı Hector cek Yahudilerden alman ağıt Araplararası ilişkiler için bir Campora kazanmıştır. Böylece, çıkış vergisine bağladılar. Sov«Kara kedi» olmuştur. Olaydan Peron darbe ile düşurflldükten yetler, Yahudilerden ağır bir sorumlu Filistinliler tutuklan18 yıl sonra Peron'un partisi ikcıkış vizesi paTası alıyor. 270 mışlar ve yargılanmaktadırlar. tidan ele alacaktır. Orada, ki Temsilciler Meclisi üyesi ve 76 Başkan Nimeyri cezalandınlacakroisi seçimle, kimisl darbe ile senatör, ç:kış vizesi için yüksek lannı söylemiş, olayın Hartum' bir dizi diktat5rler gelip gitmişv ergi alan ülkeler için daki ElFetih temsilcisi tarafmtlr. Son 7 yıl içhıde Arjantin, tercih sisteminin uygulanrnama dan tertip edildigini iddia etasker! kuvvetler tarafmdan yösıra öngören bir tasanyı Meclise miştir. Temsilci kaçıp Libya'ya netîliyorcTu. Sonuncu cunta lidesunmuşlardır. Kanuna dayandı sığınmıştır. Hartum sokaklarmri Gl. Lanusse, iktidan rivillere ğmdan, Sovyetler de vize vergi da gösteri yapan binlerce halk, devretuıeye karar vermiş ve se sinden vazgeçemiyor ve böyle Nimeyri'den gerillâlann başlançim de geçen hafta bunun İçin olumsuz bir gelişme, Nixon'un nı istemiştir. Sudan gibi totaliyapılmıstır. Fakat Lanusse, Pe ziyaretlnden sonra kumlmus oter Ulkelerde bu gösteriler hüküronculann bir kez daha totalilan Sovyet Amerikan iliskileri metler tarafmdan tertip edilir. ter bir rejim kurmalanna müni tehlikeye düşCrmektedir. Suudî krallığı ve Ürdün bu sert saade etmiyeceğinl söylemiştir. tuturmında, Nimeyri'yi haklı göCampora ise, Anayasadan başka Ortadoğu: rürken, Suriye, Iralc ve Cezayir, bir şevle baglı olmadığını ve SiÜrdün Kıralı Hüseyin ve Mîsır gerülalara adl suçlu değil, «Özlfthlı Kuvvetlerce dikte edilecek Başkanı EŞıver Sedat'm danışma gürlük Savaşçılan» muamelesi talimata uymayacağını bildir nı Hafız İsmairden sonra İsrail yapılmasını istemislerdir. «Kara miştlr. Sivil asker ilişkileri Başbakanı Golda Meir de Ameri Eylül»ün, libya lideri Kaddafi konusu, Arjantin'de bir prob kayı ziyaret ederek Ortadoğu batarafından beslendiği de meydalem olarak devam edeceğe bennşı ile meşgül olan Nixon ile na çıkmıştır. Görünürde, «Kara zlyor ve Campora bir darbe ile görüşmüştür. Hüseyin ve Isma Eylül» kendflertni birbirine düflerfdVs dösürülürse, hatta tasar* il'in kabulleri protokolun gerekşürdüğünden ve dünya kamu landigt gibl Mayıs'ta lktidara tirdiği smırlar içinde kalmışken, oyunu da kışkırttığından tsrailgeçemezse şasmamak gereklr. Golda Meir, on gün süreli gezi den ziyade Araplara zararlı olusinde candan ve gBsterişli kabul yor. görmüş, Beyaz Sarayda Nixon Para Bunalımı: şerefine büyük ziyafet veTmiştir. Vietnam: Dolann yarattığı para bunalı Bayan Meir aynca bazı kentlere giderek Israü'e yardnn kampanBanş konferansınaan sonra mı bu kez Ortakpazar ülkeleri yasını başlatmıştır. Ulusal Basm Vietnam savaşımn tasfiyesi için tarafından daha radikal biçimde Kulübtinde yapügı konuşmada türlü işlemler baslamıstır. Tutcözümlenmiş. paralar dolarla îsrail'in Golan tepeleri ile Şar saklar karşılıklı, geri veriliyor. iliskilerini kesmişlerdir. Artık mülşeyhten aynlmayacağını söv Antlaşmaya göre bu işlem 28 1944 Bretton Woods para sistemi Marta kadar sona ermelidir. arkada kalıyor. dolar da sterlin, lemiştir. Yola çıkarken Golda Amerika da ona paralel olarak frank, mark eibi millî para ola Meir bir kaygı içinde idi: Acaba askerlerini çekiyor. Bu da 28 Nicak ve desteklenmiyecektir. Bu Amerika Israil'den taviz vermekaran Brüksel'de verirken, Fed*. Aİmanya, markın değerini %3 orarunda yukseltmiş ve altı Ortakpazar fllkesi (Fed. Almanva, Fransa, Belçika, Hollanda, Danimarka, Lüksemburg) paralaKıymetli variığımot, sevgili babamiz rını kontrollü bir şekilde ortaklaşa dalgalanmaya bırakmava karar vormişlerdîr. Ancak îngiltere, Irlanda ve îtalya'yı bu Ebediyete intikall dolayısıyle, cenazeye iştirak ederek, çelenk yolanlaşmanm dısmda tutmayı uylayarak, telgraf, telefon ve posta ile veya bizzat evimize gelerek pun görmüşlerflr. Aslında înriacımızj paylaşan vefakâr dostlanmıza ve müesseselere, tutulduğu liz sterlini ve îtalyan Hreti bir amansız hastalığı teşhis eden ve menhus hastalığın acılarmı azaltsiireden berl kendi basianra mak için öz babalarıymış gibi çırpman, kendisini hoş tutan. Sadaiealanmakta îdiler. Btı bövie yın Doktorlar; Prof. Dr. Reha Uzel. Dr. Nevzat YeRinsu. Dr. Müdevam edeeektir. Amerika, dün« fit Ekdal, Dr. Nedim Serim, Doc. Dr. Ismail Dinç, Prof Dr. Mecdi ya oara sistemi fle «earl mtıaRamazanoğlu ile Amerikan Hastanesi hemîire ve personeline, son meieler arasırjda sıkı bir flisM saatine kadar yanından aynlmayan. iğne ve serumlannı uygulakurrnaktsdiT. Mallanm satmak yan Erenköy'de sağlık memuru Halil Turası'ya, ayrı ayn teşekistlyor. Hele markın revaiüasküre teessürümüz mani olduğundan, şükranlarunızın üetilmesine yonu fdegerinin vOkseimesii A' gazetenizin tavassurunu rica ederiz. mer1ka*yı memnun etmelidlr. AA t LES I merlka ve Jsoonva'nin da katılacaVlan toplantıda anlaşmava ( Radar Reklâm: 226) 1731 vanlırsa. bîr sflreden ber! fcapa» lı olan borsalar 19 Mart'ta açılacaktır. sana kadar tamamlanrmş olacaktır. öte yandan bombardımanlar sonuncu Kuzey Vietnam'da yakılan ve yıkılan yerlerin tamiri sorununu incelemek için kurulmuş olan Amerika Kuzey Vietnam Ortak Komisyonu da 15 Marttan beri Pariste görüşmelerine başlamıştır, fakat tazminat ödemeyi andıran bu Amerikan yardımı, Senatoda muhalefetle karşılanmıştır. «Askerlerimizi daha dün öldürenlere neden bugün yardım edelim», diyen senatörlere, Nixon, İkinci Dünya Savaşından sonrs Amerika'nın «dünkii» düşmanlan Alman ve Japonlara yardım sağladığını hatırlatmıştır. Güney Vietnam 'ın self detenninasyonunu tâyın edecek örgütün kurulması için de Saygon hükümetiyle Vıetkong temsilcileri arasmda Paris'te ikili görüşmeler yapılıyor. Fakat Amerikan desteği ile ayakta turunabüen bu rejim, destekten yoksun kalınca yıkılabılir. TEŞEKKÜR . Hesap Uönan Muavinl Mahmut C«er'i başanlı bir beyin ameliyatı ile saguğa kavuşturan ve çok yakın ügileriyle bizleri minnettar kılan mümtaz insan Prof. Dr. FEYYAZ BERKATa, Op. Dr. Nazml özler, Dr. Erruğrul Saym, Dr. Mustafa Yakupoğlu, Ane^tezist Dr. Ayla Erim Başhemşire Asiye Karaboğa ile kliniğin diğer personeline ilk tedavisini yapmak suretiyle ölümün eşiginden döndüren ve ameliyata hazırlayan değerli insan, Doc. Dr. SİNA EMRE*ye Dr. Yurdagül Sütlüpınar, Dr. Kemal Altas n e küniğin ağer personeline, Başlaagıçtanberi bizlere rehberlik eden. yakın ilgi ve yardımlarını esirsemeyen kıymetli üstadımız örnek İnsan Müsavir Hesap üzmanı Ömer Berk'e Prof. Dr. Avhan Songar'a, ağabeyim Sabahattin Kuğu'ya Hasap üzmanlan Kunılu mensuplanna, gerek mektup, telgraf. telefonla ve gerekse bizzat ziyaret etmek suretiyle flgilerjni esirEemeyen dost ve akrabalanmıza sonsuz şükranlarımızı sunanz. . Afabevisi ve AİMüst Cumhurlyet 1743 Japonya, Sovyetler: Japonya Başbakanı Tanaka, Brejnev'e bir mesaj yollayarak Japonya ile Sovyetler arasmda banş antlaşmasının imzalanması için görüşmelere girişümesıni önermiştir. îkinci Dünya Savaşmdan sonra Sovyetler Japonya'ile barış antlaşması imzalamamışlar, fakat 1956'da karşıhklı diplomatik ilişkiler kurmuşlardır. Banş antlaşmasının imzası için bir kaç kez girişilen görüşmeler savaş sırasında Sovyetlerin işgaline geçen dört küçük ada üzerinde Jsponya'nın hak iddia etmesi sonucu başanlı olmamıştır. Fakat Amerika ile Çin barıştıktan sonra üzakdoğu'da durum değişmiştir. Amerikan Çin yakmlığını Sovyetler kaygı ile karşılamışlardır. Japonya da dış politikasmda daha bafımsız davranıyor. Bundan başka, Sibirya'da petrol kaynaklanmn isletilmesi için Japonya Sovyetlerle işbirliğine girişmeyi tasarlamaktadır. Ufuklarda ekonomik bunalım belirdiginden, Japon ışadamlan, Sibirya'ya yatınm yapmak istiyorlar. tktidan ele aldığı zamanki prestijini kaybeden Tanaka, Sovyetlerle girişeceği politik ve ekonomik ilisküerle bu tehlikevi önliyeceğini ummaktadır. Baca Insaatı Yaptırılacaktır ETİBANK GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN 1 2 3 Bankamızca Erganl Bakır İşiftmesl sanasınoa yaptınlacak olan bir adet 6ü M vüksekiiğmctnkj betonerme baca inşaatı. birim fiat esasa üzerinöen tekU alma usulü ile inaleye çıkanlmıstır. İhale 25.4.1973 Çarşamba günü saat lbJOO de JStfbank Genel Müdürlügünde yapılacakftr. Işin geçid teminatı 70.000 TL. dır. Ihaleye Rirmek için istirak belgesi alınması sart olup isteklüerin; a) B gurubundan en az 2i»0.000. TL. lık müteahbitük karnesi, b) Benzeri bir işi bir deîada taahhüt suretiyle yapt^ına dair belge, c) Teklif alma şartlaşmasının 8. maddesinde bedrtalen vesikalar ile birlikte ihaleye iştirak belgesi almak üzere 29.3.1973 Perşembe günü saat 17.J0 ve kadar Genel Müdürlügümüze müracaat etmeıeri lâzaadır. Bu tarihten sonra veya telgrafla vapüan müracaatar kabul edilmez. fiıaıeye istirak belgeleri 18.4.1973 Ça^şam^a eününrien itibaren Etibank İnşaat Dairesi Başkanıı^ıadan alınacaktır. Tejüiflerin eksiltme günü saat 14.00"e' saa&ı Bankamız Umumî Muhaberat Servisine verilmiş veya eöndertıralş bulunması lâzımdır. Postada vakı gecüaneler dikkate alınmaz. Ihale dosyası, Bankamız İnşaat Daıresınde ve £rgani Bakır îşletmesinde görülsbilir. İhaleye iştirak için ihale dosyası satın aLmnıası sart olup dosyalar ihale günü saat 12.00've Kadaı Bankamız İnşaat Dairesinden 500, TL. mukabiünde satın alınabüir. Bankamız 2490 sayılı kanuna tâbi oLmayıp ihaley) vapıp yapmamakta veya dilediğine vapmajcta serbfisttır. BasiT! 12484 4 5 TEŞEKKÜR 6 7 CEVAT SUNOL'un MEVLİT Büyük kaybımız, ebediyete intüalinin kırkinn Künü olan 21. Mart. 1973 Carsamba günü aziz ruhu İçin Kızıltoprak'da ZühtOpasa Camiinde ikindi namazından «onra (saat 16'dai Kur'anı Kerbn ve MevlidI Çerif okunacaktır Ak rabalann, dostların ve arzu bu jruran sair muhtorem zevatın tesrifleri blzi memnun edecekör. 8 BETÜL TEKÖZ'ün ıtıısi TÜRK DONANMA VAKFINA yapılacak her türlü bağış ŞANU DONANMAMIZI GUÇLENDİHECEKTİR Cumhuriyet ~ 1745
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle