14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 9 Şubat 1973 ğrencilerimi Mitologi'ye başlattığım her seferinde merak ederim: Çok tanrılı döneme nasıl bakıyorlar? Bir zamanlar insan biçiminde fakat insanüstü güçleri olan tannlaruı varlığına inamlması çok şasırtıcı mı geliyor onlara? Tanrılann ve kahramanlann us dışı etkinliklerini giüerek mi karşılıyorlar? Ve anlara sorarım, sizin buna benzer inançlannız yok mu diye, önce yok derler, sonra yavaş yavaş çıkar ortaya tümünde, o eski inançlann benzerleri. ÇUnkü insanlık mitoslar dönemini hiç bir zamaa gerçekten aşamamıştır. O tıs dışı tanrüar ve kahramanlar, kılık değiştirerek, tek tanrılı din!ere giımiş, adetlerimize. ilişkilerimize sinmiştir. Ama mitoslann egemen olduğu en güçlü dönem, sanınm ki günümüzde yaşanıyor. O Olayla* vc görüşler YENl TANRILAR Melih Cevdet ANDAY mızda yenl bir mitos dönemi açmıştır. Sanınm ki, mitologinin bize anlattığı eski çağlar inançlarmı en iyi anlayacak durumdayız. Şimşeklerini atan Zeus, yeri sarsan Poseidon, kanatlı Hermes, ölüp dirilen Adonis, günümüzün çok çeşitli işler gören masal kahramanlan yanında belki de güçsüz ve zavallı kalmaktadırlar. Hele bilimsel ve tekniksel büyük buluşlardan cesaret alınarak kafalarda y&ratılan us dışı inançlar, eski] (antik) çağdaki durumu çok aşmıştır. Ünlü bir Pransız fizikçisi, Pierre Auger, «Bilira ve Mitos» adlı incelemesinde, konuyu çok daha ciddl bir çerçeve içinde ele alarak, bilimin halka göre basitleştirilmesi (kabalaştınlması da diyebillriz) üzerinde ilginç bilgiler veriyor. Ona göre, bilimin 016111106 fiziğin VB biyologinin heyecan verici başarılan, kamuoyunda genel olarak Uç çeşit tepki yaratmaktadır Birincisi, ftstrofizdğin ve moleküler biyologinin uyandırdığı görülmemiş hayranlık» tır, güzellik karşısında duyulan hayranlık. tkincisi, sesten hızlı uçaklar gibi, aya gidilmesi gibi teknik başanlar karşısında duyulan yararcüık sevincidir. Üçiincü kümede buhmanlar ise, bilimsel, ya da ondan da çok tekniksel ilerlemenin yarattığı bir çeşit korkuya ve kuşkuya kendilerini kaptırmıs oianlardır. Bunlar, sonumuz mu geliyor sorusunu sormaktadırlar durmadan. «Zeusia oynamağa gelmes.» te karmaşık ve çoğun soyut niteüktekl kuram.lan ya da kavramlan, kafalarda yeni mitoslar yaratacak bir biçimde sunduklannı ileri sürüyor. Çünkü o karmaşık buluşlann basiüeşürilmesi, insanlarda, benzetme yolu ile yanlış kanılar uyandınnaktadır, ister istemez. Sözgelişi, «uydu yöriingesine oturdu» sözündeki «yörünge» nin demiryoluna benzer bir şey sayılması gibi. Kafa yapımızın somutlama alışkanlıgı, yeni bilimsel buluşlann basitleştirilmesinde bils güçlükler yaratmaktadır. Gerçekte bu sonuç, bilim adaznlannın ortaya atbklan tmodeller» den da doğuyor. Diyelim Niels Bohr'un atom modelinin (bir çekirdek çevresinde dönen elektronlar) günes sistemine benzer bir biçimde çizilmesi, sonradan hemen bırakümasına, doğru olmadığt için vazgeçilmesine karşın, kafalarda öylece kalması bunun bir ömeğidir. Gerçekte bilim adamlan da bu çeşit modellerden bir ttlrlü kurtulamamaktadırlar. Büyük bir tngiliz fizikçisl, «Gaz atomlannın kinetik kuramı üzerinde dusttndüğüm zaman* dermiş, «kırmrabeyaz bir takım yuvarlaklann birbirlerine vurduklannı gözümtin önüne getirmekten kendimi alamıyorum.» Oysa böyle bir şey yoktur. Daha ilginci, elektrik yükü ve kitlesi olmayan nötronlar için «bu bir mitostur» denmiç olmasıdır. Demek, matematiksel buluşlann betimlenmesi (tasvir edilmeğe kaîkısılması) gerçekle ilgisi olmayan bir göriinüm. açıkçası bir mitos, masal çıkanyor ortaya. 1lerde bilimsel bir dünya kurulacağını bize yüzyı'lar önce müjdeleyen düşünürler, böyle bir ters olayı atallannın ucundan bile geçirmemişlerdir. Oğlumdan biliyorum, bir tatanı çocuk der gileri. sözüm ona bilimssl buluşlardan yararlanrr.ış görünerek olmadık resimli romanlar yay.rnlıyorlar. Bu resimli romanlann kahramanian, inanılmaz güçte, şaşırtıcı silâblar tasıyan biçimden biçime glren olağantistü yaratıklarc' : Bunlardan, sözgelişi, Muto, bir bakıyorsuınız kılıç, bir bakıyorsunuz balina o'.uvermiş. Öriimcek Adam, gaz tabancası taşıyor, bu tabancadan çıkan ag, düşmanı sanp yok ediyor; Taş Adam uçuyor ve zaman zaman da ikiye aynlıyor, Kar Adam karşısmdakini donduruyor; Bilinmiyen Limbo, Deli Makine, Yaşayan Totem... Bunlar başka dünyalann yaratıklarıdır, gökyüzünde birbirleriyle çarpışıp duruyorlar. Neden diye sorarsanız, anlayamadım. üçan daireler masalının esinlediğini sandıgım bu öyküleri yalmz çocuklar okumuyor, büyükler de merakla izliyorlar, giderek çocuklannın elinden kapıp bunlan daha önce okumak istiyen babalar bulunduğunu da duydum. Ya uçan daireler? Onlan da çocuk masalı sayamazsınız, bütün büyükler merak ediyor bunu, ve... bir gün doğru çıkacağı umudunu taşlyorlar. Bizim televizyonda surekli olarak verildiğini duyduğum, milyonlarca liraya satm alınmış olan «Feza Yolu» adlı filmin uyandırdıgı Ugi de büyüklerden gelmektedir. Konunun, üzerinde durulması gereken yanı, yüzyılımız insanlannda bilimin ve teknigin büyük başanlanndan hız alan bir çeşit fantazya ruhunun yerleşmeğe başlamasıdır. «Neden olmasm?» sorusu ile olanak içinde görUV meye başlanan bir takım düşsel ürünler, çagı îmdi, bir takım yazarlann, bilimsel buluşlardan yararlanarak ya da sözümona yararlanarak hayal güçlerini çaiıştırmalan ve çocuklardan başlayarak büyükleri de saran bir masal dünyası yaratmalan, bunun yaıu sıra, bilimin basifrleştirilmesinden, matematiğin somutlaştınlmasmdan doğan düşsel evren, eski çağlar insanlarından daha garip, daha şaşılacak, daha inanılmaz bir kafa yapısına sokmaktadır gününjüzün insanım. Eski çağlar insanı, doğayı açıklamak için, insan biçiminde tanrılar yaratmıştı; bunlar tek tek doga güçlerinin nedenleri oluyorlardı. Gerçekte «güneş doğdu» yerine «Helios çıktı» demek, ya da ilkyaz geldiğinde bitkiler göverirken «Adonis dirildi» demek büyük bir kanşıklığa yol açmıyordu hiç de. Terslik şuradadır ki, günümüzün inşanı, eskiler gibi doğa karşısında açıkiamada bulunmak için değil, yanlışhktan ya da çareslzlikten doğma bir bilim güvend ile uyduruyor ve bundan ötürü eski mitos dönemine göre çok daha tutarsız bir evren anlayışı, bilim adına kataları çocuklaştırıyor. Meşveret ve Abdülhamit eşveret 1895'te Paris'te yayına başlamı? Türkçe bir dergidir. Ayda iki kere Fransızca ilâveyle çıkar, hem dışardaki Türklere hitap eder, heffl de Abdülhamit yönetimindeki Osmanlı topraklannda satılırdı. Padişahm diktasına başkaldırmış ve bu nedenle Avrupa'ya kaçmış Jön Türklerin organıydı Mesveret... O çağda Türkiye'de Posta örgütü yabancıların eliyd'eydi. Her kötü işin bir iyi yanı bulunur derler; yabancılar elinde bulunan Posta örgütü Abdulhamifin denetiminden uzak fcaldıgı için Mesveret yurt sınırlarından kolayca giriyor, aydınlara ulaşıyordu. Dergiyl yöneten Ahmet Rıza beydi. Ahmet Rıza bey, Maarif Müdürü olarak çalıştığı Bursa'dan Paris'e kaçmış, Abdülhamit yönetimine karsı savaş bayra|ını açmıştı. Abdülhamit, Meşveret'i ya da Meşveretçileri ele geçirse bir kaşık suda boğacaktı. Ne var ki, o zamanın Avrupası, Padişahı tutmuyordu. Bir ara Leon Bourgeois başkanlığındaki Fransız Hükümetini, Meşvereti kapatmaya ve sorumlusunu Fransâ dışına sürmeye razı etmişti. Ancnk Fransa'nm aydın kamuoyu baskı yapırica Fransız Hükiimeti geri çekilmek zonında kaldı. Bunun üzerine üginç bir kararla Abdülhamit, .Paris'teki Meşveret ySneticüeri aleyhire dava açtı. Dav'a konusu. Padişahm kişiliğine hakaretti. Meşveret'te yayımlanan yazılarda Abdülhamit'e açıkça saldmlar vardı, ve şu sıfatlar kullanılmıştı: Dolandıncı.. Müslümanlann yüzkarası.. Soysuz tiran.. Cellât Kanlı Majeste.. Kanlı tfespot.. Koyun sürülüne çobanlık eden kurt.. Kızıl sultan.. Tannnın lâneti.. 1897 Temmuzunda Paris'teki Türk Elçiliği davayı açtı. Dokuzuncu Seine'Mahkemesinin baktığı davada Meşveret"! ünlü Clemenceau savundu. Mahkeme, yazılan yazanlar İle sorumlu müdürün 18" ?ar frank Bdemesine ve bu cezanın tecilİDe karar verdi. O yıllarda Fransız »ydmlan, Jön Türk hareketiyle yakından ilgileniyorlardı. Clemenceau'nun Meşveret davasını üstüne alması da bunu gösterir. Buırün de dünyanın çeşitli kesimlerindeki Uerici harefcetler «Jön Türkler» diye nitelenir. Paris'teki Jön Türk hareketi bu kadar etkili olmuş ve uzun sürmüştür. Hareketin başlangıcını bulmak İçin 1860'lara kadar uranmak gerekir. Namık Kemal ile Ziya Paşa'nın Batt ülketerindeki çabalanm incelemek İlk Jön Türk akımına değpin bilgiler edinmemize yarayacaktır. Jön Türk hareketi önce edebiyata dönüktü, «onra da politik nitelik kazandı. En sonunda Abdulhamifin tahttan indirilmeslne kadar vardı. Böylece Jön Türk diltyle «koyun sflrüsüne çobanhk eden kurt» 33 yıllık saltanatından oluyordu. Ne var ki, Sultan'ın devrilmesi bir ise yaramadı. tmparatorluk sınırlan içinde yaşayan çeşitli uluslara milliyetçilik ateşi düşmüştC. Hep birden başkaldınyorlardı. Osmanlılık toplayıcı bir kavram olmaktan çıkmıştı. Türkler milliyetçilik eğilimine kaydıklannda tmparatorluğun temel düzeni aleyhine bir tutuma lapmış oluyorlardı. Yan sömürge düzeni ağırlaşıyordu. 33 yıllık karanlık baskı rejimindeh sonra elde edilen Bzgürlükler, kullanmasını bilmediğl cici oyuncaklar gibi halkın ellerinde kınldı. Tarihimizin bu ilginç sayfalan bize'büyük dersler verir. Abdulhamifin Meşverefe açtıği dava, yurt içinde olsa bir anda yok edeceSİ bir yayın organına karşı Fransa hukukunu kull^nmak zorundan doğmuştur. Bu çapraz da Padişahm içerdeki ve dışardaki tutumunu belirler. En sonunda kazanan, gene Meşveret olmuştur. N «Bilim Aptallığı» Biz bugün.viik çağ insanma göre çok daha bilgisiz ve şaşkm duruma gelmişizdir. Kullandığımız makineleri anlayamıyorus, onlara bakarken ya da onlar üstüne bilgi ahrken korkumuzu gülümseme ile örtüyoruz. Esldler gibi güneşe, Ay'a değil, kompüterlere, düşünen maldnelere insan diye bakmağa başladık. Otuz yü sonra ülkemizde sarışınlarla esmerlerin oranösı na olacak sorusuna karsüık beklediğimis makineler önündeki duygusal dunımumuz; ilk çağ insamrun Zeus karşısındaki durumundan çok daha kötüdür. Çünkü o insan, zaman zaman Zeus'a baş ksldırabiliyordu, bizse kompüterlerin karşısmda süinip gitmeğe hazınz. Ooğrusunu söylemek gerekirse, bilim saygısının en yüksek dönemini yasıyoruz bir bakıma. Belld de buna büim aptallığı demek daha doğru olur. Her şeyi bilimden bekliyorue, her sorunumuzu bilim adamlannın çözümleyeceğini samyoruz, sanatı, edebiyatı bile onlann doğrulamasmı istiyoruz. Oysa yoktur böyle bir bilim adamı. Olanı, «Aman bizim bulduklanmıza saltık diye bakmayın, aman sanattan ve qdebiyattan başkasına inanmaym!» diye yalvaran, bilimin yanlış kanılara, yenl mitoslara yol açmasmdan korkan bir araştıncı. Bir Terslik, Yanlışlık Pierre Auger, bilimsel buluşlan basitleştirip halka anlatmağa yönelen yazarlann, gerçek Bu köşeden Altan ÖYMEN ÂNAYASA İSTENDİKÇE DEGIŞMEZ nayasalar değişmez kanunlar, dokunulmaz yasalar değildir. Zamanın değişmesiyle düşünceler, kurallar ve kanunlar nasıl değisirse, ânayasalar da değişir onun gibi. Ancak anayasalar temel kanunlar olduğundan, öbür kanunlara oranla hiç kuşkusuz daha seyrek degişirler. Bazı maddelerinin değiştirilmesi, ya da tümünün değişikliğe uğraması öteki kanuniardan daha başka esaslara bağlanmıştır. Daha gtiç koşullar »ardır anayasalann değiştirilmesi için. Bu, bütün anayasalann ortak bir özelliğidir. RISMET VE IZAFİYET ünaydm sevgili Cumhuriyet okuyuculan.. Önce, usuldendir, kendimi tanıtayım: Ben, Ankara, Çankaya, Mithat Efendi Sokağı adresinde mukim, Istanbul 1932 doğumlu, Trabzon nüfus kütüğünde kayıth, Hıfzırrahman oğlu, Nezaket'ten doğma, evli, iki çocuklu, kendi ifadesine ve cim savcılığı kayıtlarına göre sabıkası yok Altan Öymen'im.. Bundan böyle size bu köşeden, haftada iki gün seslenmeye çalışacağım. Sah ve Cuma günleri... Değerli arkadaşım Oktay Akbal'ın dinlendiği günlerde.. Ve tabii kısmet olduğu sürece.. Her şey gibi, fıkra yazarhğı da fcsmetledlr. Ben bu işi başka gazetede iki defa denedim. Ikisinde de tfevamına kısmet müsaade etmedl Insamn yazarhkta kısmeti, çeşitli şekillerde kesilebilir.. Yazdığınız gazetenin patronu kızar, kovar.. Yazdığımz gazete kapanır, başka gazeteden teklif gelmez.. Yazdığınız gazete kapanrppî.:4Ş*»..ais^ltş,ötun kapdhfr.. Slzİrf sutun da kapanmaı, amaç Nt.^yaJMnnz olursunuz. Yanl hitntf yetmefll mi, ağzffl«tâ"1ı«ş" llfBiaırtat; nnftîetftr;.Benım gibi kısmeti kıtların sayısı çok şu sırada gazeteciler, vazarlar arasında.. biliyorsunuz.. Halbuki b^zı meslektaşlar var, maşallah... yıllardan beri tattl süreleri dışıtıda • ne yazılanmn aksadığını gördüm, ne de hızlarından bir şey kaybettiklenni... Aksine gittikçe daha hızlı, daha keskin bakışlı oluyorlar. Meselâ bir tanesi geçen gün Ankara'dan bakıp Los Angeles'deki katilin kimlerle işbirliği yaptığmı tesbit ediverdi. Diyor ki, bu is de solcuların marifetidir. Tahkikat o yönden geliştirilmelidir.. Bedîk ya kısmet tneselesi... Bir kısım meslektaşlar yaza yaza zihni melekelerini geliştirip, kalemlerini bileyerek, şörüşlerinden, memleketi gittikçe daha fazla faydalandırmayı başardıktan başka, Kallfomiya eyaleti savcılannın çalışmalanna bile ışık tutabiliyorlar... Kıskanma, kıskanma.. diyeceksiniz. Başkasının kısmetine lâf söylenmez. Yok vallahi degil. Helâl olsun... Zaten bizim öyle bir iddiamız olabilir mi?.. Yazmaya yazmaya, kalemlerimiz pas tutmuş.. Bizim öteld karsbatak arkadaşlarda, başlarken nasıldı bilmiyorum ama, ben bu yazının her cümlesinde duraklayıp, cümleyi bir kere daha okuyup, bazı kelimeleri çizip, yenisini yazarak gidiyorum. Ama deniyoruz işte. Gazetecilik mesleğinin kısmeti kıtlanndan şlmdi birer köseye imza atabilen ötekilerle birlikte, bazı iki kere ikilerin dört ettiğini anlatmayı yeniden deniyoruz.. Ashnda iki kere ikinin dört ettiğini anlatmak için uzun boylu kalem oynatmaya lüzum yoktur, bunu herkes bilir gibi gelir insana. Ama her zaman öyle değildir. Bunun aksini ispata çahşanlar, olmuştur. Hatta Einstein, biliyorsunuz, Izafiyet Teorisi çerçevesinde «bu bes ed*r» deyip tutturmuştur. İşte son sıralarda Einstein'lar hâkim oidu da Türk basınma, ve söylene söylene o kadar kafalara yerleşti ki bu.. Bu Einstein'ler kalabalığı gibi düşünmeyenler, şimdi, «Hayır efendim beş etmez, dört eder» diye, neredeyse doğruluğu esas haline gelmiş bir şeyin aksini ispat etmek chırumundadırlar.. Cumhuriyet'tekl arkadaşlar işte buna çalışıyorlar. Ben de onlann çabasına katkıda bulunmaya çalışacağım. îki kere ikilerin dört etti|ine inanan herkese selâm olsun.. Â S HUKUK VE ANAYASA, POLİTİKANIN BUYRUĞUNA GİREMEZ; TOPLUMSAL GERÇEKLER, POLİTİKANIN VE POLİTİKACININ ŞURAYA BURAYA ÇEKMESİYLE DEĞİŞTİRİLEMEZ M. lskender ÖZTURANU ÎZMİR BAROSU BAŞKANI örneğin, 1971 Anayasa değişikliği sırasmda zamanın Başbakanı tarafuıdan sık sık övülen Federal Almanya Cumhuriyeti Anayasasının 146. maddesi, «Anayasanın geçerlik süresi» ndcn sSt etftlflkte ve «Bu an«yesa Alm * n ha^ının serbest iradesiyle " kabuT"?alceği btr anayasanm yürürlüğe gireceği günde geçerliğini kaybeder» hükmünü taşımaktadır. Bu demektir ki, Anayasanın tümünde ya da sisteminde yapılacak herhangi bir değişiklik, ancak ulus iradesi ve bir referandumla gerçekleştirilebilir. Bizim Anayasamızda olduŞu gibi, Alman Anayasasımn 79. maddesine göre de, Anayasanm herhangi bir maddesi, Federal Millet Meclisi üyelerinin üçte ikisinin onayı ve Federal Senato oylarının yine üçte iki çoğunluğü Ue değişürilebilir. Bu maddenin 3. fıkrasma göre, «Federas yonun eyaletlerdeki teşkilâtını değiştiren, eyaletlerin yasamada işbirliği prensibine veya 1 20. maddelerde yazılı ilkelere iüîkin anayasa rfeğişikliği, hiç bir surette yapılamaz». Bu maddeleri şöylece sıralayabiliriz: # tnsanlık haysiyetinin korunması, 0 Kanun önünde eşitlik, # Din ve vicdan hürriyeö, # Fikrin serbestçe açıklanması, # Basın hürriyeti, • Evlilik, • Eğitim. • Toplanma hürriyeti, • Topluluk kurma hürriyeti, • Mektup, posta ve haberleşme gizliliği, • Seyahat hürriyeti, • Mes lek seçme •hürriyeti, 0 Konut dokunulmazhğı, # Mülkiyet, miras hakkı ve kamulaştırma, • Sosyalleştirme, • Vatandaşlıktan çıkarma. vatandaşlığm geri verilmesi, 0 Sığmma hakkı, • Dilekçe hakkı Temel hakların Özüne dokunulamıyacağı... Bu maddeler bizim Anayasamızın Temel Haklar ve ödevler başlığı altındaki 2. kısmına çok az farklarla uymaktadır. Ancak bizim anayasamızda. Alman anayasasıncPa olduğu gibi 20'<i£a fazla maddenin deSiştirilemiyeceğine dair bir hüküm yoktur. Ar.ayasamızın 9. maddesine göre yalnız ve yalmz «Devlet şekîinin cumhuriyet olduğu hakkındaki Anayasa hükmü değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez». kaldırmak suretiyle 1961 Anayasasımn ilkeleriyle bağdasması mümkün olmayan bir başka rejımı meydana geürecek bir Anayasa defişikliğinin teklif ve kabul edilmesinin Anayasaya «ytan*OTşeciŞgîriinrtartışrnayî"g^rektirmeyecek derecede açık olduğu ortadadır. Bu bakımdan bu ilkelerde değişmeyı öngören veya Anayasanın öbür maddelerinde yapılan degişikliklerle doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak bu ilkeleri degiştirme amacı guden herhangi bir kanun, teklif ve kabul olunamaz. Bu esaslara aykın olarak çıkarılmış bulunan bir kanunun Anayasanm mevcut hükümlerinde en küçük bir etki ve değişme yapması ya da yeni bir Anayasa kuralı koyması mümkün değildir. Anayasa değişikliğini öngören kanunlar üzerinde, Anayasanm 147. maddesi gereğince, Anayasa Mahkemesine esas yönünden de denetim görevi düştüğü meydandadır...» Görülüyor ki bu kararda, Anayasa degisikliklerinin esas bakımmdan da denetlenerek, Cumhuriyet rejimine aykırı olanların iptal edilebileceği açıkça belırtilmiştir. öyle anlaşılıyor ki Türk Anayasa Mahkemesi, yukanda değindiğimiz Abnan Anayasasındaki hükmü, bir yorumlama ile benimsemiş bulunmaktadır. Hemen söyliyelim ki Anayasaların değiştirilme güçlüğü, hatta uzun süre değiştirilmemesi, onlann zamana ve koşullara uygunluğunu ortadan kaldırmaz. Bir Anayasa, dinamik yorumlamalar ve uygulamalarla her zaman ve her çağda yeni kalabilir. Bu yorumlamajrı yapacak olan Anayasa Mahkemesi'dir. Böyle bir dinamik yorumlamaya açık tutuldugu için Amerika Birleşik Devletleri Anayasası 1787 yılından beri hiç değiştirihneden tazeligini ve canluığını koruyabilmfljtlr. sa Mahkemesi önüne götürülebilirse, YUksek Mahkemenin ne yolda karar vereceği merak konusudur. ÇUnkü Anayasalann da üstünde «Objektif hukuk normlan», «Adaletin temel ilkeleri», «hukukun bilinen, bütün uygar toplumlarda kabul edilen prensipleri» vardır. Ve hiç bir zaman bu prensiplerin gözden uzak tutulmaması gerekir. Her türlü Anayasa değişiklikleri, bu prensip ve nomnlara uygun olmalı dır. Aksi takdirde toplumsal gerçeklere, anayasal gerçeklere aykın durumlar yaratılır, birblri peşi sıra sayısız Anayasa değişiklikleri ortaya çıkar. tktidarlar değiştikçe Anayasa da değiştirilir ya da değiştirilmeğe kalkışüır. Bu suretle de toplum, devamb bir huzursuzluk içine surüklenir. •••«••••«••••». AÇIK TEŞEKKÜR ; j : ; Olumsuz Davranış Geçen yü Anayasamıztn 40 kadar maddesi bir hamlede değiştirilmişti. Şimdi de yeni bir değişiklik için durmadan çalısılmaktadır. Ne yazık ki bu degişikliklerin inandıncı gerekçeleri yoktur. Bu nedenle büyük ölçüde eleştirilere yol açmaktadır. Toplumsal gerçeklere, sosyal gerçeklere uyg\ın olup olmadıklan tartışma konusudur. 1971 değişikliğinde, yukarıdaki Anayasa Mahkemesi karannda sözü geçen 147. madde su şekle dönüşmüştür: «Anayasa Mahkemesi, kanunlann ve Türkiye Büyük Millet Meclisi lçtüzüklerinin Anayasa'ya, Anayasa değişiklüderinin de Anayasa'da da gösterilen şekll şartlarına uygunluğunu denetler.» Açıkça görülmektedir ki bu madde ile, Anayasa değişikllklerinin esas bakımından denetleme yetkisl kaldırümak istenmiş, yainız sekil bakımından denetleme esası getirilmiştir. Bu davranış ve tutumun olumlu olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu açık hükme rafmen problem Anaya Hukuk İlkesine Saygı Böyle bir davranıs biçimi hukukun ve hukukun odak noktası olan Anayasa'nın politika emrine verilmesi demektir. Oysa hukuk, «Bir ulusun yaşayan hak anlayışıdır» ve kendiliğinden oluşur. Yasama organının görevi bu hak anlayışını bulup çıkarmaktan, yazalı metin haline getirmekten başka bir şey değildir. Hukuk ve Anayasa, politikanin buyruğu altma giremez bu nedenle. Toplumsal gerçekler, politikanın ve politikacının suraya buraya çekmesiyle değiştirilemez çünkü. Onun içindir M, toplumsal gerçeklerl bulmak amacı ile ikide bir Anayasa'yı değiştirmeğe çalışacağımıza, toplum içinde zaten yaşamakta olan bu gerçeklerin, zamanın koşullanna göre saptanmasmı Anayasa Mahkemesinin objektif yorumuna bırakmak, daha olumlu ve daha tutarlı bir davranış olsa gerektir. «Anayasa'nın üstünlüğü» kuralıM ve «Hukukun üstünlüğü» 1 1 kesini ancak böyle bir tutum ve davranışla vaşatabiliriz. Kızım MELtKE"nin önemll bir böbrek operasyonunu hazikatle ve tam zamanmda yaparak kendisıni saft.ığa «avusturan yüksek mütehassıs. güz«l Ualpli insan; Sayın Prof. Dr. fle değerü Doç. Dr. Kenan KARABAY. Dr. Haum HATTAT. Dr. Simon BAZMAZ, Hayat Hastahanesinin şevkâtli ve degerU Başhekimi Nevin ÖZEN ve değerü Dr. tncı GÜRKAN Dr. Faruk DEMİR. Dr. Engin ÖZTAN. Dr. Omit ÜRÜNLO'ye ve fedakâr hemsirelere en içten duygularunla teşekkürlerimı sunarım. ABtL ifiCEFEB !•*•«••• « • • « ••• GIYAS KORKUT (Cumnuriyet: 814) Ankara Ticaret Odası'ndan Odamız mensuplarmın her yü yapmakta olduklan tenzilâuı sabsların, 5590 sayılı Kanuna uygun olarak Odamızca yürürlüğe konmus blan «Riayeti Mecburî Meslekî Karar» mahiyetindekiTenzilâtlı Satış Talimatı hükümlerine göre yapılması gerekmektedir. Sezon sonu dolayısiyle ve görülen lüzum üzerine bu yüa ait tenzilâtlı satışlann birincisinin 15 Şubat tarihinden iübaren yapılması uygun bulunmustur. Tenzüâtlı satış yapmak isteyen mensuplanmızm bu satı?» başlıyacaklan tarihten 15 gün evvel gerekli formülleri doldurarak Odamız Muamelât Müdürlüğüne müracaatlan ve haH[imızuı Odamızdan müsaade almadan tenzilâtlı satış yapmak isteyen flrmalara iltifat etmemeleri önemle ilân olunur. (Basuı: 11235) 809 İLÂN ZONGULDAK EREĞLİSİ İCRA MEMURLUĞUNDAN V EF A T Merhum Hasan Tahsin Yesari ve Hatice Server Yesari'nin kızları. Turgut Egmen ile Rüçhan Teköz'ün anneleri, Avukat Kâzım Teköz* iin eşl Alacaklı : Mehmet AU Yılmas Eorçlu : Mehmet Refik Sart Bu takip dosyasmda borçlu Mehmet Refik Sart'm alacaklıya olan borcundan dolayı hissedar olduğu kazamız Müftü mahallesi Demirçelik sokakta kain gayrimenkuldekl hissesi açık artırma suretiyle satılıp paraya çevrilecektır. Birinci artırma 16^.1973 günü saat 14.00 14.30 arasuıda, ikinci artırma da 26.3.1973 günü ayni saatte Kaz Ereğhsi îcra Dairesinde yapılacaktır. Borçlu Mehmet Refik Sart'ın tebligata sauh adresi ounamğından satış ilânı kendisine tebliğ edilmek üzere dairemize müracaatı veya adresini bildirmesi hususu, satış ılânının kendisine tebliğ makamına kaim olmak üzere keyfiyet ilân olunur. Oosya Mo: 1972/128 Yorum Karar Türk Anayasa Mahkemesi 16.6.1970 tarih ve 1/31 sayılı kararında Anayasa'nın 9. maddesini şu şekilde yorumlamıştır: «... 1961 Anayasası 9. maddesi ile bir değişmezlik ilkesi koymuştur. Bu maddeye göre, «Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkmdaki Anayasa hükmü değiştirilemez ve değiştirilmesi tek lif edilemez.» Buradaki değişmezlik ilkesinin sadece «Cumhuriyet» sözcügünü hedef almadığını söylemek bile fazladır. Yani Anayass'la sadece «Cumhuriyet» sözcüğUnü değişmezliğini kabul ederek. onun dışındaki bütün ilke ve kurallann değişebileceğini düşünmenin Anayasanm bu ilkesi ile bağdaştınlması mümkün değildir... 9. madde ile değişmezlik llkesine btğlanan «Cumhuriyet» sözcüğü değil, yukarıda gösterilen Anayasa maddelerinde nitelikleri belirtilmiş olan Cumhuriyet rejimidir. Şu halde, sadece «Cumhuriyet» sözcüğtinü saklı tutup, büttin bu ilkeleri, hangi istikamette olursa olsun, tamamen ya da kısmen değiştirmek veya BETÜL TEKÖZ 7.2.1973 günü vefat etmiştir. Cenazesi 9.2.1973 gUnü (Bugün) Kızıltoprak Zühtüpasa Csmiinde kıhnacak öğle namazını müteakip kaldırılacaktır. AİLESİ (Cumhuriyet: 821) (Basın: 11256) 812 T.C. Zeytinburnu İcra Memurluğu MENKUL MAL SATIŞ İLÂNI Hacizli olup satışına karar verilen 15.000 lira faymetinde komple pinpon topu atölyesi, 15.000 lira kıymetinde 60 tonluk aşağıdan müteharrik pres, 15.000 lira kıymetinde 2 adet, otomatik, Firikler marka tarak diş açma maklnesi, 2000 lira kıymetinde 1 adet forma makinesi, 15.000 lira kıymetinde 5 adet Edwart MEEH markalı polisaj makinesi, 1 adet Cons marka motoru ile birükte, 5000 üra taymetinde Kerrys markalı orta boy makkap, 10.000 lira kıymetinde 1 adet gözlük freze makinesi, 15.000 lira kıymetinde 5 adet gözlük polisa] makinesi ve 3 motoru, 5000 lira kıymetinde 1 adet Düblör (Dubler) makinesi, Prikler marka, 10.000 lira kıymetinde 1 adet 20 tonluk eksantrik pres, 1 adet 10.000 Ura kıymetinde hava komprösörünün birinci açık artırması 225J973 Perşembe günü saat 12.3013.00 de Topkapı Maltepe caddesi No: 22 de yapılacaktır. O gün muhammen kıymetinin % 75 ine alıcı çıkmadığı takdirde 23.2.1973 Cuma günü ayni yer ve saatlerde ikinci açık artırması yapılarak en çok artırana peşin para ile satılacaktır. Tellaliye rüsutnu alıcıya aittir. tsteklilerin mahallinde memurumuza müracaatlan ilan olunur. (Basın: 814/810) MEVLİT Sevgili eşim Orgeneral KÂMt GÜZEYMn ölümünün ikinci yılına rastlayan 10 Şubat Cumartesi günü (yann) ikindi namazından sonra saat 15.00'te Maltepe Camiinde aziz ruhuna okunacak olan Hatım duası ve Mevlidi Şerife b£tün akraba. dost, silâh arkadasları ve din kardeşlerimizin buyurmalarını rica ederim. Eşi: Sasdet GtZET (Heriş Reklâm: 254/827) I TÖHKİTE ' I ÇÜK6CC... I ÖĞRETMENLER BANKASI'NDA I I AÇTIKLARI SEYAHAT TASARRUF HESABI I I İle TATİLLERİ için I gerekli KREDİYİ I sağlıyacaklar.. I I I SEYAHAT I I TASARRUF I HESABI SEYAHAT TASARRUF HESABI cüzdanı Türkiye Öğretmenle Bankası ÖĞRETMENLER BANKASI Genif bilgi için ŞUBELERİMİZ emrinizdedir. (Cumhuriyet 822) TORKİTE
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle