16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 25 Şubat 1973 ir «üredir, daha doğrusu, blzleri bu yanda bırakıp gittiğinden berl, her gün Sabahattin Eyuboğlu ile başbaçayım. Yalmz başbaşa degil, gönül gönüle, iç içeyim. Ruhuyle «sarmaş dolaş» ım. Kopamıyorum ondan . Bugüne değin okumuş oltfuğum yazılanm yeniden okuyorum; okumadıklantnı da, giicümce, tamamlamağa çahşıyorum. Ne mümkün! Mesafe o kadar açılmış ki! Fakat ben O'nun sevgi, dostluk ve lnsanhk dolu aydın ruhunun dünyasmda yaşıyorum. Yalnız özyazılarında (teliflerinde) değil, çevirilerinde de buluyorum bu dünyayı. Çünkü onlara da çok şey katmış kendînden. Her yabancı yazarı çevirirken onun ruh yaptsma katılmıj, dün. yasında yaşamış; kısacası, onunla kaynaşmış, çok severek kullandığı bir deyimle «sarmaş dolaş» olarak bütünleşmiş ve sonra onun ağzından ve kimt zaman yüzleree yıhn ötesinden Türkçe konuşmuş; onlan sanki Türkçe düşünen, Türkçe yazan edebiyatçı, ozan, düşünür kimliğine sokmuş. Montalgne çevirisinde öyle: Roussean'da öyle; Flanbert'de, hatta Hayyam'da öyle. İ Olaylar ve görüşler Hangi Ölüm Onunkinden Acı Hıfzı Veldet VELİDEDEOGLU tSn insanlığı fcendinde bnlması, bir insanın insaalarla, bütün insanlıkla kaynasman, hallesmesi de|U mi?» der (s. 33). Dostluğa d'a çok bağlıdır Sabahattin: «Halkımız nasıl aramıs dostn, neler koymnş dost sözönün içine. Terde gökte dost peşine düşmüş, (candan içeri) ne bulduysak dosta vermişiz» der. Sonra düs kırıkhğından yakınır: «Araa gerçek dostn bnlabilmiş miyiz? Hep dost demis sanlmış ve günün birinde apışıp kalmısız... GSrmediil* miz yahut çörüp de görmezlikten çeldi|imiz bir çatlak açıldıkça açılıyor, bir de bakıyornz ki ITÜnfln birinde dost bir kıyıda biz bir kıyıda» der. Beethoven ile Goethe arasında başlamış olan dostlukta da bu böyle olmadı mı? Biri müzik, öbürü edebiyat dtehası olan bu iki büyük sanatçının birlikte yaptıklan bir gezi sırasında rastladıkları sarav arabasına Goethe'nin büyük bir saygıyla selâm vermesi ve Beethoven'in çapka«ını bile çıkarmadan yürüyüp gitmefi yüzünden soğukluk girmedi mi aralanna? Ve Beethoven: «tnsanlar arasında iyilik re sevdden başka hiç bir üstünlük kabul etmlyornm. Sevgl ve karakterin olmadıfı yerde ne büyük insan, ne büyük sanatcı, ne de büvük savas adamı vardır. Bütün sornn büyük çözükmekte değil, cerçekten büyük olmaktadır» demedi mi? Napolyon'un müstebit kimliğini anlayınca, ona arma. gan olarak bestelemiş oldugu senfoniyi sunmaktan vazgeçip, bunun adım «Üçüncü Senfoni» koymadı mı? Beethoven üzerine sayısız eser yazıldı. Ben bunlardan ancak birkaçım okuma fırsatmı bulabildim (1). sanlan yapan «rüç özgürlfiktür; güçsüzlük ve kölelik, kötft inıanlar yaratmıstır hep» (s. 78) diyen düşünür de, Eyuboğlu'nun sevdiği Rousseau'dur. Böyle insan nasıl sol dlktacı olabilir? Ama Eyuboglu, Köy Enstitülerine gönül kaptırmıştı bir kez ve çalışmıştl oradaki halk çocuklarının arasında. Anlamış, sevmiş, yetiştirmişti bu toprağın birçok evlâdını. Onlan bilinçlestirerek «vatandaş» yapmıştı. Büyük sanatçılar yaratmıştı onlardan. İşte O'nun suçu bu; birçoklannca hiç affedilmeyen büyük suçu! Çektiği çilenin nedeni de bu. Ama O yılmadı, seçtiği yo!ö*an bir an sasmadı; aydınlığını yazılarıyle surdürdü. Montaigne, «Dostlnjnn kollan birbirimM dünyanın bir ocandan bir ncnna kucaklayabilecek kadar nznndnn diyor (Dsnemeler, EyuboSlu çevirisi, 5. Bası, s. 53). Kendisinden yaklaşık olarak 400 yıl önce öte dünyaya gitmlş olan Montaigne'in bu yürek hoplatacak kadar Eürtl tümcesini Eyuboğlu, biraz degiştirerek: «DostInfnn kollan birbirimizi bn dünyadan öte dünyaya kncaklayabileeek kadar nznndor» dive de çevirebilirdî; çünkü O, Montaigne'i, sanki bu çağın, kendi çağmın insanı ve kendisinin yakın dostu gibi görmüş, anlamış, sevmiş ve bu dostluğun ncak havan içinde «Türkee» konuşturmuş. Bu dünyadan öte dünyaya dostluk ve duşünce bağlantısı kurulmadan sağlanamazdı bu ba?arı. Eyuboğlu, bütün uygar çağlarda Anadolu'da yaşamıs tüm lnsanlarla bizler arasında da kurmağa çalısır bu mutlu bağlantıyı. Her İM âiem arasındaH dostluk iliskisinl O'nunla Yunus Emre arannda da görmüyor muyuz? Yunus'un dünyasında yasanmadan. onunla «haşır ne?ir» olmadan yazılabilir miydi EyuboŞlu'nun «Yunus Emre'ye Selâm» ı? Bu bir çeviri de*il, özyazı. Yunus'un insan sevgisi. Tann sevgi?i tevekkül ve isyanları, Yunus'un benlijine katılmadan böylesine güzel, böylesine canh, bövlesine sıcak ve böylesine ruha yakın yansıtılabilir miydi, o pırıl pınl, kısacık tümcelerle? Türk halk şiirinin en yüce, en derin, en ölümsüz Srneklerini vermiş olan Yunus Emre'yl anlatırken, Eyuboğlu da o çok sevdiği, taparcasına sevdiği «o canım» Türkçenin en güzel düz yazı örneklerini vermemiş midir? *+ Selâm olsun sevgiyi, infanhğı yücelten. tannlastıran. Tannvı fjSn&llere, insanlığa, sevgiye indiren Tunns Emre' ye. ic Şairler sairi, Insanlar insanı, paripler garibl, dostlar dostu. Türkmen Kocası Yonus Emre'ye 1966 yılı Türkiyesinden selâm olsnn! •• Ne * mntla inandıÇını Yunns ıribi söyleyene, sevdigini Tnnns eibi sevene, kendi çagının karanlıkları Içinden bütün çafUnn aydmlıfını bnlana • Tnnns halkımızdan yana, halkımız Tnnns'tan yana oldnysa bnnnn nedeni gereefc şiir ve gerçek insanhğin birbirinden aynlmaz olosndnr. Tnnns haktan yana olnşla, halktan yana olnsnn bir araya grelmesidir.» (Yunus Emre'ye Selâm, s. 5, 6, 11, 24). Kültür Âşığı Bir Araştırıcı Sabahattin Eyuboğlu çok dikkatli bir araştirıcıydı aynı zamanda. Bunu anlamak için «Hayyam» ının başındaki «Önsöz II» yi okumak yeter. Hayyam'ı incelemiş; dörtlüklerini çevirmek için ahnteri dökmüs: onu. Sayın Abdülbâki Gölpınarlı'dan başlayarak. Rııa Tevfik, Abdallah Cevdet, Tahya Kemal gibi Türk bilgin, yazar ve ozanlanndan okumus. Ayrıca Hayyam hayranı Fitzgerald, F. Tonmint gibt Batı yazarlarının çevirilerini de didik didik etmiş. karşılaştırmıs, sonuçlara varmış, ve kendi çevirilerine son biçimini vermis. Araştıncılık deniien şey rie budur işte. Sabahattin Eyuboğlu dinsel bağnazhğa knrsıydı. dinsel inanıslara değil. Tıpkı ömer Hayyam gibi. Bakınız Hayyam ne diyor: Meyhsnede kendinl biienler balnnnr; Bilmeveni ayırmak da kolay olar. Tıkılsın bilgisizlik vnvası medrese: Oradan kendini bilip de çıkan hiç yoktnr. Hayyam'dan 500 yıl sonra yaşamıs olan DIvan Sairi Seyhülislâm Yahva Efendi de: Meseidde riyfipişeler etsfin ko riyâyı Meyhaneye fel kim ne riyâ var ne mfiral dememiş miydi? Softalığa karşı olan bu iki zihniyet arasında yakınhk yok mudur? Hatta bunlarla. Hayyam'dan 200 yıl sonra vasamıs ve: Sen sana ne sanırsan / Ayrn^a da onn «an Dört kitabın manası / Bndnr eğer var ise demiş olan Yunus Emre arasında bağnazlığa karşı olma doğrultusunda bir düsün hısımhğı kvırmak pek mi aykın düşer? Ben sanmıyorum. Gerçi Evuboğlu kunnamıs bu hısımlıklan ama, O'nu okurken biz kurduk. Eger bir zorlama varsa. suc bizim. Sağ olsaydı belki de onaylardı bu görüsümüzü. Havvam'ın yukanki dörtlüğfl, bağnaz ve dogmatik medrese kurumunun, çağımızda bile pek az rastlanan yürekli bir eleştirisinl yansitır (Hayyam. s. 129) İşte Eyuboğlu'nun katlanamadıgı da kültür düsmanı bu yobazlıktır; Yunus* unki çibl «sevgi» ve dayanan dinsel inanıs değil. Zaten karısmazdı kimsenin inanısına. Sabahattin EyuboŞIu sözcük ve tümeelere can katan Türkçesini Beniş kültürü ile birlestirince. gerçekten kusursuz ve bssanlı bir çevirlci olmustur. Bu bajarının sirrına en yukarıda biraz değindim. Azıcık daha duracagım üzerlnde. Gnstave Flanbert'in «Ls Tentation de Saint Antolne» adlı yapıtını çok kişi «Mukaddes Antonlus*un Kötü Arzulan», ya da «Kutsal Antonius'un Aşağılık Heveslerl» biçlminde çevirirdî. Oysa Eyuboğlu: «Ermis Antonins ve Şeytan» demiş buna ve çok da iyl etmiş. Çünkü Flaubert'in yapıtmda, en önemli, en can alıcı diyalog, Ermiş Antonius ile kendini açığa vuran seytan arasında geçen diyaiogdur (s. 169 • 177). Burada Ermiş Antonius şeytardan ayrılınca, onun etkisinden kurtulmadan su sözlerl söyler: «... Dua etmek dayanılmaz bir işkence gibl eeliyor bana! Yüregim bir taştan daha katı! Eski6*en sevgiyle dolup taşardı!..» (s. 178V Aynı kltabın en sonunda yer alan ve ün!ü bir ressamın tablosu kadar renkli olan şu satırlara kim çeviri diyebilir: «Gün ışır en sonnnda: ve bir mflırabın kaldınlan perdeleri gibi altın bulntlar geniş kıvnmlarla iç içe sannarak açarlar gökyüzflnü...» EyuboŞlu yalnız düz yazıda değil, şiir çevlrilerinde de çok basarılıdır: «Panl Valery, siiri, çeviride kaybolan şey diye tanımlar. Doğrndnr; ama, bir ceşit açıklama ve vornmlama olarak giir çevirilerinin, büyük sairleri Insanlıfa maletmekteki hizmeti de yadsınamaz» der fHavvam. s. 11). Görülüyor ki E\uboglu. bütün büvük sair ve şanatçıları. çevirilerle insanlığa maletme düşüncesini tasıması bakımından da ülkücü ve hümanist bir fikir adamıdır. Çok çeviri yapmıs olması bundandır. Çevirilerindeki bacarıda 'da bu ülkücülüğün, bu kendini vermişligin payı büvüktür „ Rıiat Beyio Sansürü Sander Yayınevi'nin «Jön Türkler ve 1SW thtilâli» adlı Mtabı, tarihimizin en ilginç sayfalarından bir bölümüne, bir avuç aydmlık serpmektedir. Kitabın yazan, Emest Edmond son Ramsaur isimli bir Amerikalıdır. Türkiye'de yardımcı konsolosluk görevinde bulunan E. Ramsaur, 1948 1950 yülarında ülkemizde 1908 ihtUâlinin yaşayan kişileriyle konuşmua, bulabildiğince belgelere başvurmuş, 1957'de eserini yayınlamıştır. O sıralarda Türk toplumu, tarihine yabancı b1r tutym içindeydi: 1960 Devriminden sonra yoğunlaşan tarü merak ve ilgisi, Türk aydınlarında uyanmamıştı. Ramsaur, bu kurak dönemde eserini yazıyor ve yayınlıyor. Kitaba bir önsöz yazmış olan Prof. Tarık Zafer Turiaya diyor ki: .. « «.Yazarm böyle bir *inceleme hazıHadığını dyynyorduk ve sonucu merakla bekliyorduk... Mr. Ramsaur, Batüı kaynakları taramış. değerlendinniştir. Türkçe bildiği için yerU kaynaklara da kısmen olsa inebilmişth;. Cstelik, canlı kaynakları da ihmal etmemiştir.» ' . Sayın Tunaya. kitabın yazıldığı günlerde, TQrk bilim adamlarının ve aydınlannm bu konulara eğilmediklerini de içtenlikle açıklıyor. Gerçekten o sıralarda tarihimize bakıŞ. larımız körken. peleceğin aydmlıklanyle gözlerimiz kaması* yordu. Nasıl olurdu bu? Geçmişini kavrayamayan, ğeleceğinenasıl güvenle bakabilirdi? tkinci T)ünya Savaşmdan sonrakl • Nurlu* Ufuklar» umudumuz, cehaletirhizin ürünüydü. Ame* rikalı Ramsaur tarihimize eğilirken. biz soyut hukuk tartışmalarıyle günümüzü gün ediyorduk. Oysa şimdi aynı şeyleri söyleyemeyiz. Tarihimizi kavramaya çalışan ve çağdaş bilim yöntemleriyle geçmişünize eğilenlerimiz ez değildir. O. geçmişimiz ki, bize en büyük dersleri ver'ecek olan. hocajpn, orada, tarihin kürsülerinde bulacağız. • ' Ramsaur. «Jön Türkler ve 1908 fhtilâli.nde belirli bir zaman parçasmı ele slrraş, 1860'tan 19CB.'e kadar uzanan süreds olan bitenleri açıklamaya çabalamıştır. Ancak Jön Türkler . hareketinin öylesine karjnhk 'sayfalan vardır ki, Amerikalı Ramsaur'un bu isin içinden çıkması kolay değildir. Bununla beraber. derli toplu ve ilgiyle okunacak bir kitap meydana getirmiştir. Bu esertn Abdülhamit sansürüne değgin bir sayfası pek ilginçtir O devirde yazılan siîrekli olarak kuşa çevrilen bir yazar, Sansür Müdürü Rıfat beye çıkarak hangi konularda«söz edilebileceğini sorar. • ' ' Rıfat be»: H . tstediğiniz her konud.a konuşabilirsinizj» ' , " Yazan ,t * % ' • Her konuda mı?> ' • '. • Rıfat bey: • Evet her konnda, yan) hükümdarlar, yabancı hnkümetler, nihilizm. sosyallzm, ihtilâl. grev. anarşi, hürriyet, insan haklan, dış politika, iç polirika. din. kiliseler, camiler, Muhammed, fsa, Musa, Peygamberler. dinsizljk. özgür düşünce, devlet memurlan, kadın haklan, harem, anavatan. miüet,railliyetçilik,cumhuriyet, âyan üyeleri, mebaslar. anayasa. darbeler. bombalar, Mithat Paşa, Kemal bey, Sultan Murat. Hilâl, Haç, Makedonya. Ermenistan, ıslahat, çekirgeler, Ağostos ayı, ve bonlarla ilgili konular dısında het «ev> den..» • * lazar: • Ana Tannm, ne kaldı ki?» Rıfat bey: , • Ne mi kaldı? Her şey. Yağrnnr, iyi hava, yalnız Ağns> tos'ta yağmnr ya da ay ışığından söz etmemek şartiyle. Sokaklardaki köpeklerden de söz edebilirsin, öldürülmelerinl teklif etmemek şartiyle. Rüşveti ağza âlmadıkça memurlardan söz edebilirsin. Devietli efendimizi methedebilirsin. Kısacası uygun gördüğün her konnda konnşmak hakkma tahipsiıı.» Yulfpndaki konuşmada bazı şeyler anlamsız gelebilir. Söz gelişi Ağustos ayı neden yasaklanıyor? Çünkü Beşinci Murat Ağustos ayında tahttan indirilmişti, Abdülhamit bu lâftan kuşkulanıyordu. Görüldüğü gibi her yasağın bir nedeni ve her yasak listesinin kendine göre bir rutarlılığı vardır. Ancak bütün yasaklar gibi bu yasaklar da yıkılmış, Abdülhamit'in de icabına bakılmıştır. Tarih böyledir. Ve Ramsaur'iin incelemesi bu tarihin ilginç sayfalanm ele aimaktadır; okunmaya değtr bir kitap fiaj Bir Işık Seliydi O Sabahattin Evuboğlu ile birlikte bir kültür, bir sevgi. bir dostluk, bir ışık seli geldi gecti ülkemizden. Fakat sönmedi, gitmedi o ışık. Karanlık uzayda öncesizden sonsuza doğru akıp eiden ışınlar. nasıl ki rastladıklan aök cisimlerini sürekli olarak avdınlatıvorKa. Evuboglu'nun b'uti ve sevtri ısınlanvlp Holu v»7ilan da, slıcı vetenekteki kafaian nvlpce ısıklanrtirmakta devam edecek ve OTıun Türk düsün tarihindeki veri kolay 6*oldurulamıyacaktır. Yunus Emre'ye. tüm tutkulardan annmıs hak ve halk sevgisi dolayısıyle baglanan Evuboglu'nun dostlan da kendisine aynı nitelikleri dnlayısıyle yüzyıllar btıvu baSlı kalacakiardır. O. Yunus'u. yalnız bir Edebiyat Tarihçisi gözüyle degil. kendi gönlünde tahtını kuran ve sanki o eönülle özdeşleşen in«ancıl bir dost gözüyle incelemistl. Acılı dostlan da Sabahattlni aynı eözle türlü yönlerden inceleylp anlatmaya çalışacaklardır bundan böyle. • Büyük Suç Saydıkları Eyuboğlu hümanL>rt bir düsünür olduğu kadar, büyük bir vatanseverdi de: «Bo memleket bizimdir... Aramızda dışarıdan «elmeler ço|nnInk olsa bile ki değil elbet kaynaşmış, h»lleşmiş hepsi. Fetheden de blzi? artık, fetbedilen de. Eriten biziz, eriyen de. Blz bn toprakları yognrmnşnz, bn topraklar ds bizi. Onnn icin, en eskiden en yeniye ne varsa ynrdnmnzda 3ı malımızdır bizim» der (Mavl ve Kara, s. 5). Bunu düşünen kafa cendereye. bu satırlan yazan eller kelepçeye sokulabillr mi hiç? Atatürk devrimcisi Evuboğlu. komünizm diktacısı olsbiiir mi hiç? Türkçeyi bu karfar seven, yüceleştiren Türk, mlIHyetsiz olabillr mi hiç? Dikta baskısına her zaman karşı çıkmış özgür bir kafanın tek değil çok yönlü düşünen bir kafanın sahibiydl O. Rousseao'nun «Bilimler ve Sarıatlar Üstüne Söylev.ini böyle özgür kafa tasıdıgı İcin çevirmişti dilimlze. TSousseau «tnsaniann en kötiisü, en fazla kabnğnna çekilen. yörefinl yalnız kendine çevirendir; en iyisi de sevfrilerini esitce herkesle paylaşandır» <%. fi5). derken. sanki kendinden 200 yıl sonra yaşayacak olan EyuboS'u' nu tanımlamıştır. «En çok vasamıs insan. en fazla yaslanmıs olan değil. yasadığinı en fazla dnvmnş olandır» (s. 76) derken de öyle. «Cstfln in Bir Kuş Gibi! O'nun, yukanlara aktardığım bir tümcesinde dediği gibi. «Hanri ölüm bir dost yitirmekten daha acıdır?» Evet, bizler için ölümlerin en acısı oldu bu Ama. erkenliği bir yana. kendisi icin en püzeli: Gönüllerde havalini canlı ve dipdiri bırakarak gitti Sabahsttin! Çökmeden. çektirmeden, kişilik gururuna ve alçakgönüllülüğüne yaraşır biçimde,*blr varmış bir yokmusçasına. halkın deyimiyle, bir kus eibi! O kadar çabuk ki, hUkümeün bu ölümden haberi bile olmadı. Başka uygar bir ülkede bu çapta bir kültür adamına, milli cenaze töreni yapılırdı. (1) Edouard Herriot, La Vle de Beethoven fParls 1938): Romain Rolland, Vle de Beethoven (Paris, J927); Emll Ludwig Trois Titans (Paris. 193U içinde s. 198 282: Emil Lodwlg, Beethoven. Vie d*un Conquerant (Edltions de la Maison Franceise Inc. New York, 1945); FelU Huch, Beethoven (München 1953). Sevgi ve Dostluk Eyuboğlu, Yunus'u, asıl insan sevgisiyle dolu olan ruhu için sever. Onda: «tnsanı insftıüa banştırmak, insanı insan etmek, gerçekten kendini bilmek ve başkalanndan ayınnamak» ruh ve düşüncesini bulur ve «Hümanizmamn özü de bndur işte; hfimanistlerin özlemi de insanın bü İŞTE TÜRK MAVİSİ... OKTAY AKBAL Evet Hayır 7 Günür» ardıutlan Bombaların Yıktığını Dolar Onaracak Savaştan Barışa Paris'te 26 ocakta imzalanan ateşkes anlaşması, Vietnamlllar arasında ateşin büsbütün kesilmesini sağlayamamış ise de herhalde Amerika savaştan çekilmiştir. Taraflarca savaş tutsaklan karşılıkiı olarak geri veriliyor, yıkılan yerlerin tamiri sorununu görüşraek üzere Nixon, Kissinger'i Hanoi'ye ve ilişkileri normalleştirmek için de Pekin'e yollamıştır. Kissinger'ın bu gezisi başarüı olmustur. Amerikan bombalaruun yıktığı ve yaküğı yerleri Amerikan dolan tamir edecektir. Bunu gerçekleştirmek için bir karma komisyon kurulacaktır. Sağlanacak Amerikan yardımının savaş tazminatı anlamını taşıdığı da söylenebilir. Fakat Nixon buna «Banş, yolunda yatınm» adını vermiştir. Şimdi anlaşmanın 19'uncu maddesinde öngörülen uluslararası konferans 26 şubatta toplanacakür. Konieransa savaşan dört ülke Amerika, Kuzey ve Güney Vietnam, Vietkong Kontrol komisyonundaki dört ülke, Kanada, Endonezya, Macaristan, Polonya dört büyük devlet îngiltere, Çin, Rusya, Fransa ve Bir leşmiş Milletler Genel Sekreten Waldheım katılacaktır. Konferans, 1952 Cenevre Konferansının devamı sayılabiür. • : * ünü gellr bıkarsınız gündelik yaşamdan. Politikadan, geçim sıkıntısından, karanlık gelecekten, unutmak istediğiniz geçmişten. Kendinizden... Yıllar yılı taştdığınız bu gövde, bu baş bıkkınlık yaratmıstır sizde. Ne gazete açmak gelir içinizden. ne oturup güncel sorunlar üzerinde tartışmak.. Yaşam bırakmış gitmiştir sizi. Çekilir köşeye açarsınız bir şür kitabı. Şiir yetişir yardımınıza her zaman. Ne roman, ne öykü, ne film, ne oyun... Başkadır şiir. Hele denenmış, güzelliği çözülmüş, benimsenmiş, yaşamınıza kanşmış eski dost dizeler... 6 «Türk Mavisi» bir süredir başucu kitabım. Adını da sevdim Külebi'nin yeni kitabının. Nedir, nasıl şeydir Türk mavisi, bilmem. Var mıdır oyle bir mavi? Şaire göre var, der,izlerimizin, göklerimizin mavisi bu, şiirlerimizin mavisi. Bizim olan bir mavi. «Şu tutsaklıktan kurtulsam ben de / Binsem üstüne bulutlann», «Şu tutsaklıktan kurtulsam ben de / Göklerde bulutlarla bir olsam» dediğine göre... Ezberimde en çok sürlerl yaşayan bir salrdlr Külebl. Kimi zaman kızgın, kimi zaman yumuşak, ama her zaman anlayışlı, her zaman dost, her zaman şair bir tanığıdır edebiyat dünyasındaki yaşantımın. Açtım «Şair Dostlanm» dakl Külebi bölümünü, bir daha okudum. Kaç yıl geçmiş? Yü 1949'cfu o satırlan yazdığunda. Çeyrek yüzy.l mı? Ne çabuk geçermiş çeyrek yüzyü? Yaşanan her şey geçer gider. Anılar kalır bir süre. Sonra insanlarla beraber anılar da yiter. Ne mi kahr? Şiirler kalır. Belleklerde, kitaplarda, dillerde... Kütebi'nin son Mtabı «Türk Mavisi» elimde. Baştaki otı lkl şiir bir kitapta Uk kez çüayor okurun karşısma. Gerısi eski kjtaplanndan seçilmiş parçalar. O, tadına doyulmaz şiirler «Hikâye». «Sivas Yollan», «Mehmet AU». «Cebed Koprüsü., «Kuşun Hikâyesi», «ZerdaU Agacı», «Tokau Doğru». «Karacaoğlan», «Dostlara Türkü» vb. Siirin eskisi obnas Her zaman yenidir şiir. Külebi'nin bu kitapta Dir kez daha okudıı»umuz şiirleri de sarJd yirmi . otua yıl önce yazılmamış, daha dün dökülüvermış şairinin kaleminden, diliiıden... Duyarlığ' ile hayal zenginliği ile. Anadolu'nun ilk kez dile getinlmiş yanlan, nitelikleriyle... «Sen Türkiye eibı aydınhk ve güzelsin» imgesindeki yahn eerçekçiliğiyle... «Kamyonlar kavun taşır ve ben Boyuna onu düşünür diLm.« Tam otuzüç yıl geçti bu dizenirj ustünden. tnsanlar eskidi, nesneler, yapüar, sokaklar. yollar esKidi. Ama bu dize yepyeni Bugün duyulmuş kadar. Bugün yaşanmıs kadar . Yanna da aynı yenilikle. tazeükle kalacak. «Cebeci Köpriisü» çoKtan kalkmışür, ama «Cebeci köprusünün oarmaklıkları Kara boyalı» dizesindeld tazelik etKleyecek hep kisıoeiunu.. K'üebi, nice nice tcöprülerden, yaşam geçitlerinden gecrniştir «Daha böyle köprülerden geçersin çok Cahit Külebi» dizesire uyarak... «Türk Mavisi»*nln nasıl bir mavl olduğunu duyacaksmız bu fiirleri okuyunca. Degisik bir mavidir o. însanın içini açan. genışlik veren, «Türkiye kadar aydınlık» bir mavidir. «Ksnatlanmız dokunarak» uçacağımız bir şiıı mavisi... Şiinn (JlümsüEİüğünün. şiirin herşeyin üstünde bir değer olnşuntn: yarattığı bir başka. bambaşka renk... Canit Külebi'nin şıirlerinı okurken kanatlarınız değiyor o mavUiğe. bütün varhğını* tadıyor, duyuyor o güzelliği, o ölümsüz Küzelligi.. KİSSİNGER'IN BAŞARILI GEZİSİ LAOSDA BARIŞ YOLUNDA BARIŞI SAĞLAYAN AMERİKA, JAPONYA VE ORTAKPAZARLA TİCARET SAVAŞINA GİRİYOR TARİH'TE YENİ BİR «HASTA ADAM» DAHA Prof. Dr. Ahmet Şükrü ESMER savaşa son veriliyor ve sağcı, solcu ile tarafsızlan İçine alacak bir koalisyon hükümetinin kurulması öngörülüyor. 1962'de de buna benzer bir anlaşmaya vanlmış, hatta Cenevre'de Laos'un tarafsızlığı uluslararası garanti altına alınmış ise de anlaşma uygulanamamıştı. Fakat uygulanamamasmın nedeni, komşu Vietnam'da savaşın sürüp gitmesiydi. Vitnam barışa kavuştuğuna göre, Laos da banşa kavusabilir. Ondan sonra da sıra Kamboç'a gelecektir. Bu üç Çinhindi ülkesinin kaderi birbirtne bağlıdır. T i c a r e t Okuyucu Mektupları Behçet Kemal Çağlar Lısesmden şıkâyet var Rumelihisannuı yanıbaşında, Atatürkçü ve devrimci sairimizin adını taşıyan Behçet Kemal Çağlar Lisesi burası. Tabiatın abidelejen ' köşesine kurulan lise, 21 derslikli olup 1100 öğrencisi var. «Avrupa'nın hasta adam»ı olduğu söylenebilir. Imparatorluk tasfiye edileli türlü hastalıklar geçirmiştir ve bu sonuocusunun adı da enflasyondur. Bunu karşüamak için Edward Heath'in aldığı ücretleri, fjyatlan ve grevleri kayıtlama tedbirleri çok güçlü olan işçi sendikalarmca sert tepki ile karşılanmış ve 47 bin gaz işçisi grev ilân ederek, gazın basıncını düşürmüşler, bu işlem büyük huzursuzluk doğurmustur. Hükümet ted birleri uygulamakta devam ederse, demiryollan işçüeri ve diğer sendikalar da greve gidecekler, hatta 1926 yıhnda olduğu gibi bir genel grev ilânından da söz edilmektedir. İşçi Sendikalan Kongresi, hükümeti, işçi ücretîerini kısıtlama yerine, yüksek gelirlerden daha fazla vergi almaya çağırmış. tır. Bu hükümet sendika çatışmasında hangi tarafın üstün geleceği befli değildir, fakat Edward Heath mücadeleyi sonuna kadar götürmekle kararlı görünüyor. Seçimlere gidilmesi de bir ihtimal olarak belirmiştir. öğrenci velüeri olarak okuldaki yönetici değişikliğinden çok $ey bekliyorduk. Ama hayal kırıklığına uğracfık. tlk günden okulda bir tadilât başladı. Okul salonu yıkılıp döküldu. Yönetmeliğin 155. maddesinin kötüye kullanılmasıyle, sığınak olarak yapılmış olan salonu ve öğrenci lokalini de içine alan bölümde bir lojman meydana getirildi. Bu bölümde bulunan ve 400 bin lira dvartnda değeri olan karyola ve çelik dolap gibi yatılı öğrenci malzemeleri kalorifer depolannda, merdiven alüa• nnda çürümeye terk edlldi. Biz velller, çocuklanmızm nafakasmı, okul korume derneğine katkıda bulunabilmek amacıyle vermekten kaçınmadık. Şimdi •ilgllilere, cevaplandırmalarını istedigimiz; 4 sonımuz var". 1 Lojman, su ve elektriksaati takıfmı? mıdır? 2 Okul telefonu paralel bir hatla lojmana ulaştınlrmş mıdır?. 3 Okul kaloriferi tatil günterinde de geceleri «aat 20"ye kadar yanmakta nndır? (Yuicandakj üç soruda yer alan giderler Okul Koruma Dernegl tarafından karçüanmaktadır.) 4 Lojman, yönetmelikte be Urtilen nitelik ve özellilüeri taşımakta mıdır? Bir grnp veU Kissinger Çin'de Kissinger'in Çin ziyareti Asya Kıtasında kuvvetler dengesiyle ilgili bir anlam taşıyordu Bu kıtada Sovyetlerle Çin çatışma halindedirler ve Moskova Çin'i sarma politikası izlemektedir. Hindistarda imzaladığı paktın anlamı budur. Savaştan sonra Çin hindi'ni nüfuzu altına alabilirse. Sovyetler Çin'i sarma yolunda bir adım daha atmış olacaktır. Pekin'de Kissinger'i kabul etmekle Mao Tse Tung bu ziyarete verdiği önemi belirtmiştir. Mao' nun şimdiye kadar Çin'in müttefiki ya da yakın dostu olan ülkeler Başkan ve Başbakanlarından başka kimseyi kabul ettiği görühnemiştir. Görüşmelerin olumlu sonuç verdiği bildiriliyor. Ikili ilişkiier de geliştirilmiş ve Amerika Taiwon'daki askerlerini geri çekmeyi kabul etmiştir. Taiwon Çin toprağı olduğundan Pekin, Amerika'nın buradan çekilmesini istiyor, yoksa Amerika'nın Çin dışmda hatta Güney Kore'de varlığını sürdürmesi, Çin'in yarannadır. Savaşı DSİ V. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜNE ELEMAN ALINACAKTIR Bölgemia Mak. tkrnal Başmühendisliğinde istihdam edilmek üzere 35 yaşını geçmemiş ve askerlik görevini yapmış Sanat EnstitüsU mezunu 1 adet demir kavnak ustası, 2 adet atelye ustası bir adet radyötör ve kaporta ustası alınacaktır. Atelyelerde çalışmış oîanlar tercih edilir. Isteklilerin bölgemiz îdar! tşler ŞefHğine müracaatlan rica olunur. Adres: DSİ V. Bölge MüdUrlüğü Etlik/ANKARA Not: îmtihan 27İ.1973 günU saat 9.00 da Makine ve Ikmal Başmühendisliğinde yapılacaktır. Laos, Kamboç Hafta içinde Laos'ta da hükümet Ue Patet Lao örgütü arasında banş imzalanmıştır Patet Lao bu ülkenin Vietkongudur ve Güney Vietnam'da Van Tiyö hükümetiyle Vietkong arasındaki savaşa benzer bir savaş 10 yıldan berl Suvanna Fuma hükümetiyle Patet Lao arasında sürüp gidiyor, Amerika hükümeti. Kuzey Vietnam'da Patet Lao'ya yardım edivordu. Suvanna Fuma ile Patet Lao arasında imzalanan anlaşma ile ateş kesiliyor, Vietnam'da barışı kuran Çin ile banşan, Sovyetlerle uzlaşan ve dolann değerini düşüren Niron, şimdi Ortakpazar ve Japonya ile çatışmaya hazırlanmaktadır. Dolar değerinin düşürülmesi, Amerikan ticaret dengesini 6 milyar dolan aşan sçığını kapatamıyacaktır. Bu nedenle yeni tedbirlere ihtiyaç vardır. Nixon, ithalat gümrük resminin yükseltilmesi konusunda kendisine kongrece yetki verilmesini istiyor. Aslında 1971'deki para bunalımı sırasında ithalat üzerine • «0 •1 ' ek gümrük resmi komuştu, fakat anlaşıluıca kaldmldı. Son bunalım kongre üyelerini o derece telâşa dfisürmüştür ki. istedıgi yetkiyi Nixon'a verecektlr. hatta Temsilciler Meclisi Butçe Komisyon Başkanı Wilbur Mills, 0/ şimdiden ol5 ek verginin uygulanmasmı üeri sürmüştür. Fakat Nixon, Avrupa ve Japonya'yı •yola getirmek» için yetkfleri silâh olarak kullanacak, yola gelmezlerse o zaman uygulayacaktır. Senatör Mansfield de, Avrupa'dan Amerikan askerlerinin geri almması isteğini tekrariamıştır. Amerika Avrupa ilişkilerinin yarını parlak görünmüyor. ra harekete geçecektir. Hafız !smail daha önce Moskova ve Londra'yı ziyaret etmişti. Mısır Dışişleri Bakanı Muhammed Zeyyad'uı da Çin'e gideceği bildiriliyor. Öte yandan Nixon'un yakmlanndan eski Maliye Bakanı Connally'nin Suudî Arabistan'a giderek, Kıral ile görüştüğü de haber verilmiştir. Herhalde Nbton, hazırlık halinde, fakat ne yapacağı belli değildir. Zaman aşımı ile işgal ettiği Arap topraklarını ilhak etmek isteyen fsrail, bu gelişmeler karşısında sinirlenmektedir. Londra'ya yaptığı ziyaretten geri dönen Abba Eban, Lod hava alanında gazetecilerin bu konuda sorulannı cevaplandınrken, «Hafız îsmaU'in Washington'a yapacağı ziyaretten sonra da Ortadoğu'nun görüntüsünde bir değişiklik olmayacak> demekle bu sinirliliği beliıtmiştir. Antalya'da uçak yolcularının el • valîzleri de baqaia konuyor Anarşik olaylar nedeniyle, TJî.Y. üe seyahat eden yolculann, vaUa ve el çantainn, uçağa büımeden evveJ naklj olarak aranma&tadır Bu nıeyanda vallzler, emniyet yetkilileri tarafından feontrol ediiip uçak bağaj tasmına alınmakta ve el çantalan tse: yoicu Ustü aranıp, hüviyet sontrolu yapıUp, el çantası da feontroı edilip, el çantası yolen beraberinde ocağa mösrfade edilmektedir. E3 çanfasını berabennde alan volcular; uçağın seyiı anında evrak Ustünde «^U^tr.ateta. bâzen de lüzumu nalırda çantada ouiunan Uâç almafe fırsatno bulmaktadır. Bu urül bütÜD Sıkıyöneöm bölgeJertnde (Ankara Izmir Istanbul • . Adana • DiyarbakiT gibi) tatbik edilgiği halde. maalesei Antalya hava aianında " bu usül keyfl bir kararla tatbik edil1 memekte Büyük valizlerle birlikte el çantaîan da uçağa büımeden evvel kontroi edilmekte v* el çantalan da uçak oagajina sevk edilmektedir Bu durum karşısınds bem e) çantalan büyük valizteT vanın«te eıdlip harap olmafcta ve öem de. Iniş alanında bUyÜk valizlerln uçaktan getlrilmes) roecburiyetl hasal olmaktadır. Antaiya iu yetkililerirdtr bu usule son vermelen ve 8ıkıvftneüm rmntılcaJannda tat bik edilen, el çantaJannın volcu beraberinde kontrol netlcesl verilrnesüıin sağlanması rtca olunuı. Zty KUYDMLO Beyogln Silâhsızlanma Viyana'da NATO ve Varsova Paktı üyeleri arasında «Karşılıkiı ve dengeli» kuvvet indirimi görüşmeleri sürüp giderken, çahşmalarına 6 ay ara veren Cenevre Silâhsızlanma Konferansı da tekrar toplanmıştır. Bu, en eski silâhsızlanma konferansıdır ve 1961 den beri uzun süreli aralıklarla toplanıyor. Nükleer süâhlar ve silâhsızlanma ile ilgili anlaşmalara bu konferans dışmda varılmıştır. Ömeğin, yeralü dışmda nükleer denemeleri yasaklayan 1963 Moskova anlaşması, nükleer silâh!arm yayımını önlemek için vanlan 1968 anlaşması. SALT. Altı ay önce görüşmelerine ara verdigi zaman Cenevre Konferansmda tüm nükleer denemelerin (yeraltı dahil) ve kimyasal silâh yapımı ve kullanılmasıntn yasağı sonınlan ele ahnmıştı Amerika yasakların mahillerinde denetlenmesiri istiyor. «Smat casuslu§a> varacafı gerekçesiyle, Sovyetler btına karşı çıkıyorlardı. Şimdi de gene oradan başlanmış ve görüşmelere pene ara vfnlinceye kadar ornHo kalacsktır. Dünya ülkeleri de 1972 yıhnda silâh için 220 milyar dolar harcamışlardır. Uruguay Lâtin Amerika ülkeleri arasında en istikrarh ve en refahlı rejime sahip olan Uruguay, son haftalarda kanşmış ve askerler yönetime hakim olmuşlardır. Tupamaros denilen anarşist örgütü ile uğraşamayan hükümet, askerleri yardıma çağırmıg ve onlar kısa zamanda örgütü tasflye ederek yüzlerce üyesini de tutuklamıştır Fakat bunu yaparken de askerler Tupamaros'un bazı reform programlarmı beriimsemişler ve hükümetten bunlann gerçekleştirilmesini istemişlerdir. Kısa süren bir mukavemetten sonra Başkan Bordaberry askerler tarafından Ueri sürulen 19 rpadelik bir reform programını kabulettiği gibl, îç,ve Savunma Bakanlıklarına askerleri getirmeye, öteki Bakanhklara da reform programmı benünsemiş kimseleri tayin etmeye razı olmustur. Aynca, reform programının uygulanıp uygulanmadığını denetlemek için askerterden bir «Güvenlik Kurulu» da meydana getirnecektlr. Böylece y5netim Peru'da oldufu gibi Uruguay'da da askerlerin eline geçmiş oluyor. Pakat Unıeuay askerleri Tupamaros'un MarksizmLeninizm ilkesini reddediyorlar. Beledivenin acıklaması Sayın gazetenizin 25.1973 tarihli sayısında birlnoi sahıfesinde «Güleriz ağlanacak rmlimize» başhkb bir yaa yayınlanmıs ve Bslediye Zabıtasının çahştığı bînanm resmi yer almıştır. t Resimde gOrülen • bitmemiş yapı ruhsatlj olup, Belediye mülküdür Şişll Zabıta Merkez MermırJuğu daha önce Ştsli'de tdralanmı; btr binada gftrev yapmakta faH Bu binadan tahtlye gerefclnce restmde görülen yapımn alt katı düzenlenerpk Şişli Belediye Zabıtası geçid olarak btrraya yerlestirilmiştir. Bu duruın bir saruretten doğ muştur. Istanbol Belediyesi :Basın: 1175* 1176) Nixon'un ele almaya hazırlandığı bir sonın da Ortadoğu savaşıdır. Geçen hafta bu sorunu Ürdün Kıralı Hüseyin' ile görüşmüştü. Simdi «Enver Sedat'm Kissinger'i» adı verilen Hafız tsmail ile görüşüyor. Martın birinde de tsrail Başbakanı Golda Meir ile görüşecek ve ondan son «Hasta Adam» lnRilizlerin vaktiyle Osmanlı lm paratorluğu hakkında kullandıklan deyim ile, şimdi îngilterenin
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle