12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURIYET 10 Aralık 1973 Hazineler Üstünde Petrol, ilkçağdan beri bilinirdl. Hele Irak, Iran ve Azerbaycan'daki kutsal «ateşgede»!er, yani hiç sönmemecesine yanan ateş kuyuları etrafında, kutsal ziyaret yerleri, dıni merkezler olarak, tarih dönemlerinden önce de yüzyıllarca yaşamıstır. Araa petrolün, geniş bir üretirn ve tüketim maddesi haline gelişi, ancak 1850'lerden başlar. llk petrol kuyusu 1854' te Amerikada. geleeek üzeıinde büyük hayallere girilmeden, gösterişsiz bir girişim olarak açıldı. Sonra onu, Amerika, Rusya, Venezueila, Mekfika gibi ülkelerde ger.iş girişlmler izledi. Üretim tekniği ilkeldi. Düşürimeli ki, Birinei Dünya Savaşı s'.ralanr.da bile, Hazar Denizi kıyılanndaki Baku petrol kuyularında derinlerden petrol çekimi, işçilerin tartalçik dediği, elle çevirdikleri çarklarla yapılırdı. Ama o devrede petrol üretim ve tüketimi artık, dunyaya yayılmıştı. Bu yayılıj., motorlu ulaşım araçlarımn kullanılmaya başlamasiyle, birdcn genişledi. Osraanlı devletinde petrol, bu devletin «onuna kadar, ancak aydınlanma maddesi olarak kullanıldı. Motorlu araçlar, Birinei Dünya Savaşında bile, var denilemeyecek kadar azdı. Örneğin bütün Üçüncü Kafkas OrcTusunun elinde, ancak iki kamyonla. iki otomobil vardı. Zaten ülkede yollar motorlu araçlar kullanılmasına elverişli değildi. Ama Osmanlı Imparatorluğu, dünyarun zengin petrol hazinelerinin üstünde oturuyordu. Bunu da ilk sezen, son Osmanh imparatoriuğunun en büyük devlet adaînı Mithat Paşa oldu. Bir aralık Bağdat Valisi olan Mithat Paşa, Dicle'de buharlı gemi işletmeciliğİTe giriştiği gibi, eski ateşgedeler ülkesinde, bu yeraltı hp.zinelerine de eğiltfi. Ülkeyi taradı. Hatta bir gemiye binip Basra Körfezine açıldı; şimdi dünyanın zengin petrol kaynaklanndan birini teşkil eden Küveyt'e gitti. Şimdiki Küveyt Emirinin o zamanki büyük dedesinl, Kuyeyt Ilçemize Kaymakam tayin etti. Çünkü körfezin batı kıyılan hep Türkiyenin sayılıyordu. Bu topraklar devletin. Müntefik veya Elahsa sancağını teşkil ediyorlardı. Şimdi dünyanın çok zengin petrol hazinesi olan. Arabistan ise, zaten Osmanh ülkesinin bir parçasıydı. Irnparatorluk parçalanmarîan önce bütün bu gizli servetlerden, kendine bir pay çıkaran tek Os Olaylar ve görüşler BU PETROLLER KÎMİN Şevket Süreyya AYDEMİR manlı, eeçenlerde ölen Gülbenkvan adlı Ermeni oldu. Irak Petrolyum Şirketinde °,o 5 (yahut TclO) hak sağlayarak... doğu 105, Doğu Avrupa 21, Batı Avrupa 16 ve Avustralya 15 railyon ton. Afrika'da Libya, Kuzey Amerika'da Alaska, son zamanlarda ilerleyen, yeni vaatler getiren topraklardır. Sovyetler Bırligi'nin hedefi, 1980'de bir milyar ton üretime varmaktır. Şimdi ele alınan, asıl Sibirya petrolleridir ki. bu hazinelerin açılmasında Japonya ile işbirliğine varılmıştır. Ama Sovyetlerde Tabii Gaz potansiyeli çok zengindir. Daha şimdiden tesbit edilen: Doğu Urallarda 7 trilyon metreküp, Buhara'da 2 trilyon metreküp. Bu gazlar bugünden, Orta Avrupa'ya bafilan.mıştır. Ingiltere'ye ihraç projeleri işlenıriektedir. Bugünkü Durum Her gittiği yerde. çağdaş bir hamîe yapan : Mithat Pa.şa'yı da 1884 te cellada verdikten sonra Abdülhamit, crünyanın bu en zengin hazineleri üstünde. sadece uyudu. İmparatorluk parçalanınca da, kurtarabildiğimiz bugünkü tepraklanmızda şimdi, petrolsüz bir ülkeyiz. Petrol var da bulamıyor muyuz? Yoksa topraklarımız altında hakikaten petrol yok mudur? Buna bugün, kimse cevap vermemektedir. Çünkü bugünkü ve yılda beş milyon kadarhk petrol üretimimizle biz, petrolü olan ülkelerden sayılamayız. Oysa dünya yaşantısında petrol. hele Ikinci Dünya Savaşından sonra, dünyanın damarlarında çağlayan kan. gibi değer kazanmıştır. Onsuz damarlar işlemez ve dünya toplumları nefes alamazlar. Nitekim bugün dünyanın petrol üretimi, 2.500.000.000 (iki milyar 500 milyon) tona varmıştır. Istek ve tüketim İ5e, her geçen gün artmaktadır. Üretimin yüzde 30'unu, Arabistan. Basra Körfezi Şeyhlikleri ve Iran sağlar (930.000.000 ton). An* kaynaklar şunlardır: Suudi Arabistan 295 milyon ton, Iran 254, Küveyt Emirligi 182, Irak 67. Ebu Dabi Şeyhliği 50, TarafMZ bölge 30, Katar Şeyhligi 24, Umman Şeyhligi 14 ve Dubai Şeyhligi 7,5 mılyon ton. Bu ülkelerde üretim hergün ve hızla artıyor. Onların dışında başlıca üreticiler şöyle sıralanabilir: Kuzey Amerika 542 milyon ton, Sovyetler 400, Afrika 285, Güney Amerika 230, Uzak Bunalımın Anahtarı Şimdi dünya. bir petrol bunalımı icine girmiştir. Bu bunalımın anahtarı, Arap Emir ve Şeyhlerinin elindedir. Onların irade, dikta ve saltanatı karşısında Avrupa ve Amerika, daha şimdiden dize geimiştir. Nitek'.m son günlercfe Amerika'ya ayak basan Arap petrolcüleri temsilcisi Yamani, orada, krallara özgü (mah~ sus) törenlerle karşılanmıştır. Ve çağımızda ilk keı Avrupa ve Amerika'nm. bir dogu gücü karşısınd» baseğdiklerini görüyoruz. Eski Türkiye de dahil oldugu halde, bütün eski yarı sömürge ve sömürge halklarının, bu durum karşısında, bir gurur ve intikam duygusu duymaları haklandır. Fakat madalyonun, bir de ters tarafı var: « Bu dikt» edici Arap gücünün elinde olan bu petroller kimindir?» Bu sorunun cevabı açık, ama düşüodürücüdür. Soruyu derhal cevaplaruîıralım: Arapların ellerlne düşen bu petroller haikm değildir! Milletin değildir! Devletin de değildir! Çünkü bu ülkelerde ne millet, ne devlet vardır. Tabiatın insanoğuüarına armağan ettiği bu hazinelerin hepsi şimdi, d'aha 3040 yıl önceye kadar aç olan bir kaç Aşiret, Ertıir veya Şeyhinin elinrledir! Hepsi hepsi 7 aile!... Ve bu aileler hari'ada devlet gibi görünür ama, aslında toprak arında kölelik, hâlâ devam eder. Ama bazıları. bir de Birleşmiş Milletlerde üye ve söz sahibiri' ... Bunlardan mes lâ Körfez Şeyhlerlni görelim: Küvevt 15.540 Klm. kare 300 bin nüfus, Katar 22.000 Klm. kare 40 bin nüfus, Bahreyn 598 Klm. kare 200 bin nüfus, Oman 212.000 Klm. kare fiOO bin nüfus v.b. Topraklar, çril karakterind'erîir. Şu halde bu çollerde, 240 000 kilometre kare üzerinde 1 milyon kadar niifusu toplayan, şu 4 ülkede 4 aile taır. bircr despotik monarşi, veya ortaça* tipinde birer feodalite nizamı 11e, şimdi dünyayı Far=maktartırlar. Örnesin valnız Küveyt Şeyhi, 22.000 kilorr.etrekarelik bir çöl üzerinde 300 bin kadsr nüfusla, Avrupa'daki ekonomik nizamı diledipi gibi sarsmaktadır. Bu ülkelerde yük?ek idare makamları ve baVanhklar ise genel olarak, zaten Emir veya Şeyhin akrabası ve yakınları elindedir. Halkm ise, hiçbir hakkı yoktur. Emirin iradesi dışında... Ama ne var ki, daha şimdiden gelirleri milyar dolarları irîan bu Arap Emir ve Şeyhliklerinin yıllık kazanclan bir süre sonra, bir trilyon dolara ulaşacaktır. Bu tablolar hakikaten düşüncfürücüdür. Acaba beş on despot ailenin, çağın damarîannda akan kan olan petrole, böylece hakim olmalarına haklan var mıdır? Bu petroller," bu tanrı vergisi hazineier, bu beş on aileye mi armağan edilmiştir? Yoksa çağımızda ve dünya milletleri arasındaki işbirliğinde. insanjığın aamarlan beslensin diye mi kullanılmahdırî Gerçl as:l »uç, bu yapma, bu çafdışl guçleri yaratan, onları d'evlet sayan ve kendilerine sağladıkları hesapsız gelirler için onlarla ortak olup, bu parazitleri Birleşmiş Milletlere kadar da getiren Amerika ve Ingilterenindir. Ama Işte şimdi bu suni yaratıklar, efendilerinin kanlarını, pekalâ damarlarında dondurabiliyorlar. Acaba bu böyle devam etme'i mi? Hayıs! Birleşmiş Mületler, birleşik insanların mslı olmaM lâzim gelen bu yeraltı hazinelerine, pekalâ bir ortak işletrre sistemi dikte edebilirler. Hem niçin clmasın?... Haftanın raporu ALABORA 1NSANLAR ARTIK YAŞAYACAKLAR1 YAHIN1 BÎLMEK ÖĞRENMEK JSTEMEKTEDİRLER. YAK1N GELECEĞİN TOPLUMUNU VE İNSANIN1 ŞEKİLLENDİREN OLfŞUMU GÖREMEDÎKLERİ HALDE YÖNETİME HEVESLENENLER, ALABORA OLUP DIBE DOĞRO YtîVARLANMAKTADIRLAR. SADUN TANJU akarsmız, hiç beklenmedik zamanda hayat birdenbire alabora oluvermış, yasamın yönü değişmiş. Mutluluk içinde yüzerken ölümün sajısarı yüzü karşmıza dikilmiş. Poseidon Maccrası adh füm şu svraTar Istanbul sinema'arında böyle bir altirst oluşun öyküsünü anlatıyor seyredenlere. Poseidon, lüks bir yolcu gemisldir, :Bol paralı ve eğlenceli bir geziye çıkmış olan yolcular. yemek salonunda, yeni bir yıla girmenin sevincîm paylaşırlarken, mutluluğun kocaman bir elmas gibi parıldadığı o anda. büyük bir dalga alabora eder germyi ve karanlık çöker. Aydınhktan karanlığa, hayattan ölüme, sevinçten kedere geçiştir bu. Bir an meselesidır ve tam anlamıyle altüst olustur. Seyirci artık, yeniden aydlnlığa, hayata ulaşmâ çabasmın insanı ürperten, soluksuz buakan öyküsünü se>redebilir. B Büyük Yanlış Mitolojide, Sisifos efsanesi, tepeye vanştan sonraki dfişOşün, başarı sevinei içindeyken yenilgi acılarma sürüklenişin en eski insanlık derslerinden biridir. Önemli olan, böyle bir alabora oluştPki davranısımadır. Mademki baçımıza gelmiştir, • yasaman bir parçasıdır bu, yukarı doğru tırmanmak yeni bir yaşam dönemidir. Ama nice insan var ki, alabora olunca, yuvarlanınca her şey bittv sayıyor ve düştü'Jü karanlıkta bir ışds yakmak. ışık aramak gereğini görmüyor. Bunlara yaşam yanlış öğretilmiştir. KurtuluŞ'Ve Tırmanış.. ' Bu yıl Nobel'İ kazanan Avustralyalı yazar Patrick Whlte'in ölfl Gnller hikâyesinde Anthea adlı bir kız vardır. O da işte ya"şamı vanlış öğrenmiş olanlardan birisidir. Anthea, yaşa,mı annesinin öğrettijj gibi. söylediği gibi sanmıştır. .İîali vakti y«riıide ihtiyar Mortlock'la evlenince de, mutluluk diye tanıdıgı tek şey. yıllarca önce genç kızlığmda bir aile dostunun davet ettigi adada genç bir adamla geçirdigl küçük bir maceradan ibaret kalmıştır. Anthea, kocası öldükten sonra, bu gençlik anısını tazelemek için rine o adaya gidecel* sadece inımuTta ve ekmek yiverek ıssız kıyılarda dolaşacak ve doktor Flegg'in «Seni istiyorıım Anthea!» diye kendisine sarıhp öpücüklere boâdugu verde, kayalıklann arkasındaki kumsaMa. genç kızhğının büyük korkusunu seyredecektir. «Sakın ha Anthea! Genç bir adam kadar korkunç hir tehlike yoktur Anthea!. Hayatını mahvedersin Anthea! Mutluluk hall yakti yerinde. vaşını basını almış, durmus oturmu«j'hir erkekle gelir Anthea! ..» Ashnria mutlulukı vaşam nasıl şrelmisse bize, onu kendi etfeTimizIe övle .ya'ptığımızdandır diyebilmektir. En iyı terbiye. en yüksek erdefh ve ahlâk. insanı. kendi yaşarmnın e?emeni olarak biiyütmektir. O zaman. doğanın varattıŞı bir yuvarlamş içinde de olsa. kurtuluşun ve tırmanısın tek çaresinin kendi ellerinde olduğunu bilecektir, insanoğlu... • ANAYASAYA DAYANMAR... OKTAY AKBAL Evet Hayır İNSAN HAKLARI ve BİZDE DURUM nsan Haklan E\Tensel 1973 YILI, İNSAN HAKLARI AÇIBıldirisı» onaylanalı çeyrek yüzyıl olmuş. 10 araSINDAN, TÜRKİYE İÇİN YİNE TAlık jani bugün bunun yapılışının yıldönümü. Düşündüren bir LİHSİZ BİR YIL OLDU: TÜRK İNyıldönümüt Bir yandan, OrtadoSANI KORKU ALTINA SOKULMAK ğu savaşı. enerji bunalımı, nüfus sorunları, çevre bozulmaları, öte İSTENİYOR. yandan bunlara eklenen, Türkiye'nin kendine özgü sorunları. Sonra da, hepsinin üstünde, hepProf. Bülent Nuri ESEN sinden önemli olan «İnsan» sorunu. Egitim Fakültesi İnsan Haklan Bölümü Başkanı 10 aralık sabahı, tarihin mislini bilmediği önemdeki belgenin yıldönümüne girerken bu kana karşı zor odaklan vardır. Bun ların sürüp gelişi karşısında aynı kuruluş mart ayında «Türgüçlerdir. viçe içînde bir sürü düşünce in lar pervâsiz işleyen kiye ve Hukuk Üstünlüğü» baç«Milliyetçiligi, muhafazakârlığı sanm beyninde ıtişıp duruyor. ve dindarlıgı» saldırı silâhı yap hklı bir raporu dünyanın her mışlardır. Resmi yönetim üze yanına dağıttı. Raporda, TürkiBüyük Devrim rinde de baskı kurma kampanye'de insan haklarına saygı gösya^mı hiç ara vermeden yürü terilmedigi yazılıyordu. İkinci Dünya Savaşı sonrasmm tft**ey«zelligi ^ l » n u ı n ' en bü türler. Birçok halde resmî kuimıne Jfink açrnış ol ruluş, gördüğü baskı etkisiyle İşkence masıdır. 10 aralık 1948 «tnsan kanunla çizilmiş yoldan sapmakMemleket içi haberler de uluHaklan Devrimi»nin belgelendi ta, Hukuku savsaklamaktadır. sal siyaset alanını huzursuz kılği gün olarak tarihe geçti. Artık Kullanılan yöntem özgürlügü yaşadığımız çağa «İnsan Haklan boğmadır. Kendilen gibi düşünmaktaydı. «İşkence» başta gelen Devrimi Çağı» adı verilecektir. meyenleri kâfir. münafık, bozkonu olmuştur. 25 ocak 1973'te Parlamentoda fırtmalı bir otuİnsanlık, kendi tarihinde ilk guncu, dinsiz, imansız, mukadolarak ortak bir ülkü üzerinde desatsız, revızyonist, komünıst rum yapılmış, işkence koriusu düşünce beraoerliğindedir. Ta diye çamurlamak metodudur. İn dolayısiyle Parlamento Uyeleri uygarlık rihte ilk kez insan yaratıklar sana saygısı olmayan silte tokat birbirlerine girmişlerarasında kopmaz bir bağ jaratı berisine sıkışmıs geri toplum dı. lıyor. Hangi inançta olurlarsa ol usulüdür. Bizans sistemidir. üyMilletlerarası resmî kuruluşsunlar, yaşama koşullan ne olur garsalcılığm tersidir. Atatürkçü lar düzeyinde görülen heyecan sa olsun insanlık onurunun say ler bunu bilirler. Onlar Türkün ve sinirlilik bilinen bir şey. Ogı görmesi artık evrensel geçer insanlıgındaki temel nitelikleri cak ayı sonlanndaki toplantılageliştirme çabasını baş amaç ru ruıda Avrupa Konseyi Asamblelikte bir yeni inandır. Bu yeni tanlardır. Atatürkçü felsefenin inan yeni bir ahlâkın cevherı si Türkiye'nin demokrasiyi koolacaktır. Bundan böyle, ahlâk, insancılıjı bunu gerektirir. rumak uğrunda gereken duruemretmeyecek; insanın insanlığımu takınmastnı söz konusu etti na saygı gösterılmesini bir ödev Kollukcu Devlet ve Asamblemn işe kanşma zosayacaktır. Insana saygı. insanın runda kalmasına meydan verilDevletin nasıl açıkça bir «kol memesinı diledi. Çok kısa bir kendi kendine üstlendiği yeni lukçu devlet»e dönüştüğü yü süre sonra Fransız profesörleri, yüklemdir. Ancak, yüklemi doguran «hak» rütme gücünün yönetim katlan Türk arkadaşlan ile dayanışma na verdiği emirlerden çok kolay tır. İnsanın temel hakkında bir içinde bulunduklannı ilân ettianlaşılır. Hele bakınız: «... yaz yönü ile «özgürlük», öteki yönü ler. aylarında staj yapacak olan öğile «sorumluluk» var. Yazı ile Milietlerarası yayın alanında rencilerin staj çalışmalarına baş Türkiye'de insan haklan konutura gibi. Aynı sikkenin ön yürü latılmadan önce, «Güvenlik So sunu işleyen bilimsel incelemeve art jüzü gibi. ruşturması Yönergesiıınin 3. mad ler görüldü. «Revue de la ComTürkiye insanınm ana dâvası, desinin (g) fıkras.nı tadil eden mission İnternationale de Juris kişiliğinin saygı görmesi, temel Bakanlar Kurulunun ta tes» 9. sayısmda Prof. Soysal'ın haklannın korunmasıdır. Yakmrih ve sayılı kararname Anayasa Hukukuna ilişkin bir dığı düzen bozukluklannm da, sine göre, Güvenlik Soruşturmakitabından ötürü altı yıl sekiz adaletsizüklerin de bu ana davasının, İçişleri Bakanlığı (Emni ay; mahkemede onu savunan anın bir türlü çözümlenemeyişinyet Müdürlügü) tarafından yapıl d' ileri geldiğini anlamaya başvukat Alacakaptan'ın da altı yıl ması gerekmektedir... gereğinin hapse hüküm giymelerini insan lamıştır. Türkiye insanı, insanlık buna göre yapılması...». onuruna yaraşır bir uygar yaşahaklan anlayışı ile bağdaştıraSözUm ona bir güvenlik ted madığmı yazıyordu. ma özlemi çekiyor. özlemini doyuracak koşulların aranışmdadır. bin! Yönetenler memleketin öğAvrupa Konseyi mayıs topO koşullan yaratmak istiyor. Ki rencisinden şüphelenmekte ve lantısında yine Türkiye'deki duşiliğinin saygı görmesini istij'or. korkmakta. Gammazlama ve ha rumu ele ahyordu. 14 mayıs fiyecilik oyunu! Kişiliğinin herkesçe korunması günü Türkiye'de demokratik öz Ama, eski anlamda «milliyetgereğine inanıyor. gürlüklere saygı sorunu yeniden delegeleri, Fakat, bu inanca karşm, içinde çilik» çoktan iflâs etmiş, yerini ortaya atıldı. TUrk «uygarcıhğa» bırakmıştır. Dev saşkınlıktan olacak, TUrkiye'de bulunduğu düşünsel durumun let, kendi gibi devletlerden ku siyasal hükümlU bulunmadığını olup bitenlere oranla yarattığı bir derin kaygı var ki, yüreğin rulu bir ailenin üyesidir. Hep söylediler. de kanayan bir yaradır. Devleti sini bir arada tutan «uygarlık» Yaz başlannda kendi gazatetır. Ailenin bir üyesindeki ak lerimizde «işkence»nin Yargıtay nin Anayasası Türkiye insanına sama, bütün üyeleri tedirgin e kararı ile dogrulanmış olduğunu uygarsal ve siyasal temel haklar der. însan, her yerde aynı hak okuduk. Türkiye Barolar Birliği tanımıştır. Bıçımsel demokrasi lara sahip yaratıktır. Onun için, Başkanı, «Korkunç işkenceler rejimini yaşatmaya elverişli bir Türkiye'deki olay hemen dışa devlet ya^amı olabilsir diye. Bu dönemine girmiş bulunduğumuyansıyacaktır. Demokrasi, batı zu» açıklıyordu. temel hakların yanısıra, onları uygarlıgı devletlerinin djşına da varhklarında sürdürmenin şartı Sonunda, iki ferahlatıcı haber taşmıştır. Bunlar ailelerinin tekolan başka bir küme hak daha yaymlandı. Birinde, askerî cemil insanlannı insan haklan ve sajTnıştır: Sosyal ve ekonomik zaevlerindeki sacıkların avukathaklar. Bu «şart haklar» ger özgürlükleri yönünden denetler lan ile görüşmelerinin artık din ler. Demokrasi bir yaşama üsçekleşmedikçe öteki ana haklarlenmeyeceği; ötekinde, tzmir lubudur. Yalnız temsil mekanizdan [aydalanıldığı iddiası sadeDevlet Güvenlik Mahkemesinde ce aldatıcıdır. masını isletmek demek değildir. başkanın bundan böyle sanıklaAym zamanda, temel değerleri ra işkence yapılmayacağı konu güvence altında tutabilmek için sunda temlnat verdiği bildirili1973 Türkive'si denetimde bulunmaktır. yordu. 1973 yıh insan haklan açısınNitekim, Milletlerarası Hukuk dan Türkiye için yine talihsiz çular Birligi, 31 ocak 1973'te bir yıl oldu. Sıkıyönetimden çı TUrk Başbakanma yazdığı muh Güvenlik kıldığı halde devlet. «kolluk re tırada «Kanunsuz suç olmaz» ilUygarlığın en önemli niteliklejimi» içinde kalakaldı. Ancak to kesinin savsaklanmasından du rinden biri «güven» İçinde yaşataliter rejimlerde görülebilecek yulan endişeyi bildiriyordu. Olay madır. Birey, belirli düzende han haller aldı yürüdü. Vatandaşları, 1950 60 arası dönemde görüldüğu gibi, birbirlerine düşman İ L  N gnıplaşmalar haline itme girişim leri ve baskı uygulamalan çoğaldı. Türk insaru korku aitma sokulmak isteniyor. tnsan haklarından, uğruna bütün bir dünyanın ateşe atıldığı ve kanını akıttıgı Ikinci Diinya Savaşının Fakültemizde aşagıda kürsüsü ve adedi belirtilen Profesörbaşlıca nedenlerinden biri olan lük ve Doçentlik kadroları münhal bulunmaktadır. «korkudan kurtulma özgürlütsteklilerin en geç 21.12.1973 günü mesai sonuna kadar Dişgü»nden yoksun düşürülüyor. Yıl hekimliği Fakültesi Dekanlığına (Çapa) müracaatları ilân dırma ycllan ile korkusuzluğa olunur. kavuşmaktan alıkonulan vatandaşlar devletin Anayasasına sıKadrosa Kürsfisfl Adedl gınmış olanlarcbr. O Anayasa TeProfeför Diş Çene Hast. ve Cerrahlri 1 mel Haklann ve özgürlüklerin Doçent Kuron Köprü Protez 2 (füvencesi olmak gerekirse de, karşılanna dikilen Anayasaya (Basın: 27521) 10231 «Ben kuvvetimi sadece Anavasa'nın Devlet Başkanına t8nıd"ığı yetkilerden ahyorum» diyor Saym KorutUrk. Böyle bir konuşmayı ilk kez duyduğumuzun farkında mısınız? Ne büyük mutluluk «Ben kuvvetimi Anayasa'dan alıyorum» diyen bir Devlet Başkanına kavuşmak! Her şeyin başı A..ayasa olsaydı, sayılsaydı, 1950 1973'e kadar karşılaştığımız bir sürü yanlış. çirkin, tatsız olaylarla karşılaşmazdık, suçu ikide bir Anayasa'da bulup orasını burasını değiştirip istediğimiz biçime uydurmaya çalışmazdık! Korutürk «Bugün memleketimizd'e bazı kimselerir» hâlâ eski hükümdar iradelerinin geçerli oldugu günlerin silinmez etkisinden kendilerini kurtaramayıp Devlet Başkanından kanıni yetkileri dışında bekledikleri hizmetler vardır» diyor. Oyss kendjni ne Atatürk, ne tnönü, hatta ne de Bayar'la kıyas'.amıyor. Birincisi meydan savasları kazanmış, bir yurdu kurtarmıştır; ikincisi, milletin makus talihini yenmiştir; üçuncüsü ise TBMMrfe güçlu bir çoğunluğa dayanmaktadır. I L Saym K o , " * " " 1 "fuç tadıt. Oysa az güç değildir Anayasa'ya dayanmak. Anayasa'yı gereğı gibi değerlendiren bir Cumhurbaşkanı, herkesin o Anayasa'ya uymalannı isteyen, Anavasa'nın şaşmaz yol göstericiiiğine inanan bir Cumhurbaşkanı en krizli günlerde aydın kamuoyunu, bilinçli halk yığınlarını, demokrasiye inanan basını. Anayasa'ya bağlı bütün kuruluşları, örgütleri yanında, ardında bulacaktır. Bu bakımdan Anayasa'ya dayanan Sayın Korutürk. önemlı bir agırlık oMuğunu bilmelidir. Hepimiz de bunu bilmeliyiz ki, gıicünü Anayasa'dan alan Korutürk'ün sözleri, gösterdiği yön aydın, tecrübeli, gücünU görcvinin öneminden almaktadır. Hepimizin desteklemesı, katılması gereken sözlerdir bunlar... Saym Korutürk ne istivor? Bugünkü Meclis'in içinden bir ortakhk hükümetin.in bir an önce kurulmasını... AP ve CHP ortakliğı O'na göre en çıkar yoldur. îki partinin programlarındaki ortak yanlar öne alınarak belirli bir silre için bir hükümet kurulabiür. Sağcı partiler ortaklığı için şöyle diyor: «Memleketin bugünkü huzuru ve âtisi için yararh görmüyorum». Azınlık hükümeti de Cumhurbaşkanına göre «istikrarlı ve verimli bir hükümet vaadetmez». Erken seçime taraftar görünmüyor Sayın Korutürk, O'na göre sonucun yine aynı olması olasılığı varrfır, ayrıca «şiddetli çekişme ve çarpışmalara yol açması» tehükesi de vardır. AP • CHP ortakhğı kurulamazsa tek çıkar yol mill! koalisyon adıyle bütün partilerin güçleri oranında katılacakları bir milli ortakhk hükümetinin kurulmasıdır. î>i niye'ü sözler elbet. Ama olacak şey degil bugünkü ko$uilarda CHP AP ortaklığı. Sayın Korutürk iki parti arasında çok büyük ayrun görmüyor, «CHP ile AP arasındaki farkm asia ttalya'daki Sosyal Demokratlarla Hristiyan Demokratlar arasındaki fark kadar büjük ve derin oımadıgı Rörülecektir> diyor. De Gaulle'ün bir zamanlar Kornünist Partisi lideri Thorez'le hükümet tcurdugunu hatırlatıyor. Evet doğrudur, Bafı ülkelerinde olur böyle seyler Demokrat düzen iyice yer.eşmiştir. De Gaulle gibi, Thorez de beıirli siyasal eğilim r» anlayış düzeyini aşrmş bir liderdi Böyle ki. şiler birbirlersnden hoşlanmazlar, fikirlerini beğenmezler, ama belirli süreler için belirli programlar çevresinae Direşır ve çalışırlar. Ne yazık ki politikacılanmız bu düzeye ulasn;p.mıslardır Bencil duygular daha E*ır basar bizde. Beneilliğimizi ulusal cıkaılar adına kullaıunaktari çekinıneyiz. Demirel'in ille de ben demesi. Bozbeyli'nin ille de Demirel olmayacak diye tutturrnası bu siyasal görüşten yoksun politikacıUğın örnekleridır. Ne yazık ki bizde gerçek politika adamı, Sayın Korutürk gi'Dİ sağduy'Jİu. anlavışlı vurt ve ulus yararını özeı çıkardan, parti çjkarından önde tutan devlet adamı, parmakla sayılacak kadar az. Hele Anayasa'yı kendine rehber belleyenler. «ben picümü yalnız Anayasa'dan alıyorum> divebııenler... Basını. kanrjoyunu. aydın gücünü öneınli öir etken sayanlar . Zaten bu ytizHcn de çıkmazdan kendimizi kurtaramıyoruz ya bir türlü'.. şu oriak1;* olur, bu ortakhk olur. Yeni seçime pdilir. Hepsi olabilir. Sayın Korutürk ileri sürdüğü önende yanılmış olabiiir. aldanmış olabilir, başka çare görememiş olabilir Bütün bur.lar bir f yana, Oumhurbaşkanırun sözlennde en önemli olan \nayasa*j a bağhlık, Anayasa saygısına ait bölümlerdir. Herkesin bundan alacağı dersler vardır Alabilirlerse... İ I! gi durumda hangi sonuç doğacağuıı önceden bilir. Böylece hem hukuksal yaşam sürekli bir denge içindedir; hem de, birey, işini, engelle karşılaşmaksızın yapabilecegi güvenindedir. Bu da, özgürlüğün maddesel koşuludur. Ve, bu koşulun polis tedbirleri ile, kuvvet kullanma ile sağlanacağım sanmak yanlıştır. Kanun tedbirleri de güvenliği saglamaya yetmez. Güvenlik, geçmişte sınav ver» miş bir kavramdır. Zor tedbirlerine gidilmeksizin sağlanması gereği artık anlaşılmıştır. Asıl sorun, güvenliği bozabilecek hal lerin belirmesi olabiürliğini yok etmektir. Yasak, insanlık onuruna yaraşır bir jaşantıya kavusamarmş kişiyi doğruluk dışı davranıştan alıkoyaoıaz. Polis devriyesinin hastaya ilâç sağladı ğı görulrhemiştir. Sosyal tedbir îr leri almazsanız yoksulluk süriip gider. Yoksulluk olan yerde ise, güvenlik olamaz. Güvenlik için gerekli gö'rülecek polisçl tedbir, demokratik bir toplum yaşantısında caiz görülebilecek türden ise yürütülebilir. Demok rasüerin mucizesi baskı yerine insan haklannı getirmiş olmaktır. Demokraside gözönünde tutulacak ikiz düşünce «özgtirliik • güvenlik» ikilisidir. Güvenlik, özgürlüğü sağlamak içindir. ve özgürlüğü sağlayabildiği ölçüde vardır. Özel tedbire «güvenlik tedbiri», «güvenlik kanunu», «güvenlik mahkemesi» gibi adlar vermekle iş çözümlenmiş olmaz. Çünkü, özgürlük sağlamayan tedbir, güvenlik değil, tedlıiş olur. Yarınki Yaşam Ama, hayat öğretiyor insana en büvük sorumlulugun kendisine ait olduğunu... Stanlev Kubrick'in filmi 2001 Uzay Tolu Macerası, bambaşka bir vasama geçisi anlstıyor. Asnn başında atlı poşta arabalarıyla yapılan yolculuk. bir asır sonra. uzay araç'.anyla Ay'a doğru vapılıyor. Bu, dünva yüzündeki ulaşılmazlıktan yıldızlararası kavusmava dönüşmüş bir değişimdir. Ve artık insanlar bu büviik dejrişimin farkındadjrlar. Yedinci Sanat dergisinde Atila Alpöee. yannki ^asamı anlatan filmlerin kitleleri nası! sanp sarstığır.ı. insanın. dış dünyaya kapalı yaşarrıdan birdenbire uzaya seçiden önceki tecrübenin kahn kabugu içine büzüşmüş vaşam şekli bozulmus. sözlerde merakm ısığı vanrnağa ba=lamıştır. Atila Alpcjge, «Bu asljnda yarma açılmadır. bugünün bir iıdüşümiinu «Imaktır yarm özerinde. huırünün uzantılarır.i yanna taşımaktır, yannın gözüyle bugünün sorunlarma bakmaktır» diyor. İşte Devrim Basını, bugün'ün kurhlarına sokmuş devekMsu. Rözlerinl yannın uluklaruta dikmiş bir Turna gibi süzülmeğe başlamışsa gökyüzünde, işte sana en güvçndirici devrim! tnsanlar artık ve bizim insanlanmız yaşavacaklan yannı bilmek, öğfenmek istemektedirler. Yaşamin. verilen değil, alınan bir şey oldugu bilincine ermektedirler; Sinema serircisi üzerindeki gözlemleriyle sosyal değişimin müidelerini veren genç sinema eleştirmenleri. bazı ünlü politikacılardan çok ileridedirler.' Onlar. yakin geleceğin toplumunu ve ınsanmı şekillendiren oluşumu sağlarh bir bakışla görüvor ve haber veriyorlar. Ama, böyle bir değişim yofcmuş gibi yönstime heveslenenler. insan değişimindekj gerçeği bulamayışın büyük şokunu geçirerek alabora olmaktadırlar. Ve yüzer çıkmalan da güç... Sonuç İnsan gibi yaşayacağızl Toksa, hayat, yaşanmaya degmez. İnsan, kul olunca insan olmaktan çıkar. Elâlena insanını taassubun, gericinin, sömürücünün avı ohnaktan kurtarmanın savaşını veriyor. Biz de insanımı zı, kendilerine esir talmanm hileli oyununu oynayanlan etklsiz hale getirmeliyiz. Davamız, Insanımızın insan gibi yaşamasını sağlamaktır. İşte, însan Haklan Evrensel Bildirisinin 25. yıldönümü saba hında kalemin ucundan dökülen bir kaç düşünce. Şimdi, hep bir likte düşünebiliriz. Vetermer Fakültesi Dekanlığmdan (Doçent Almacaktır ) Fakültemizin Besinkontrolü ve Hijyen Su Ürünleri, Bahkçılık ve Av Hayvanlan ve Veteriner Tarihi ve Deontoloji Kürsülerinde birer Doçentlik kadrosu açık bulunmaktadır. İstekli olanlann bir dilekçe ile 24.12.1973 Pazartesi gunü saat 17.00'ye kadar Dekanlığa eserleriyle birlikte müracaatları üân olunur. (Basm: 27534) 10230 V E F A T Ahmet ve Hanife ötüş'ün sevgili oğullan. Diş Tabib; Hadi üluman ile Kerime Uluman'ın damatlan. Belma öttiştln kıymetli eşl, Can ve Alp'in • babalan, Ayşegül'ün kaympederi, Çağla'nın dedesi, Taife Sakal, Şeyhullar, Raşit, Mahmut ve Sait Ötüş ile Saadet Güner'irı kardeşleri, Simruh Karasapan'ın eniştesl, Erdinç Karasapan'ın bacanağı, Şevket Sakal'ın kajıabiraderi HAMİT ÖTÜŞ aniden genç yasında Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 10 Aralık 1973 Pazartesj günü öğle namazından sonra Maltepe Camiinden kaldırüacaktır. Tann rahmet eylesin. AtLESt (Poyrazlar: 4134/10237) V EF AT Tevhit ve Hüsamettin Çamoğlu'nun ve Melehat Medin'in sevgili babalan VEFAT Urun yıllar Amerikan Büyük Elçıliğl Basın ve Kültür Müsteşarlığı îdare Müdürlüğil eörovtada bütün arkadaslannın sevgi ve aygısınj kazanmış olan kıymetH meşai «rkadaşuma MUSTAFA İSMET ÇAMOĞLU 9 Aralık Pazar günü ve'at etmiştir. Cenazesl 10 Arahk Pazax:esı sünü ögle namazından sonra Fatih Camiinden alınaak Eriirnekap'.'daki aile k8bristanma tevdi edilecektir. Mevla rahmet eylesin. » t L E S t (Cumhuriyet 10236) Î.Ü. Dişhekimliği Fakültesi Dekanlığmdan HAMİT ÖTÜŞ aniden aramızdan aynlmıstır. Cenazesl 10 Aralık Pazartes] günü öğle namazından sonra Maltepe Camiinden kaldınlacaktır. Tanrıdan merhuma rahmet. ailesine sabır dllertz. Çalısma Arkada$lan (Poyrazlar. 4134/10236)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle