17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 11 Kasım 1973 ••A öz» ve «öz» sözcükleri, Türkçemizde, gel l \ nel olarak, cözü sözü bir» nitelendirilme" sinde yanyana kullanılır. Kişiyi kişi yapan ve ona toplurn içinde ün ve güven kazandıran bir niteliktir bu. Bu nitelemenin kapsamı, özel yaşamdan kamusal yasama geçiidiği zaman, başka bir deyimle, bir kimse kamusal bir görevle yükümlü oiarak tüm ulusun karşısına çıktığı zaman, daha da genişler ve daha bir özellik kazanır. Kamu işlerinde özü ve sözü bir olan adam demek, görevini yasaların çizdiği çerçevede doğru oiarak yerine getiren ve yetkilerini aynı yolda kullanan adam demektir. Kamusa! bir görevle yükümlü devrimci bir kiside, yukarıki nitelemenin daha da geniş ve yüce bir anlam ve kapsamı vardır. Sözü özüne uygun bir devrimci, devrimlerd'en hiç ödün vermeyen, düşün soyluluğunu koruyan, dü.şür'ce çizgisinden, yaşamı pahasına da olsa. sapmalar ve davranışlarında tutarsızhklar yapmayan ülkücü kişidir. îşte Atatürk böyle bir devrimci önder ve ülkücü bir devlet kurucusu idi. Zaten bu niteliği ve aynca ülküsürvü gerçekleştirecek tedbirleri almaktaki isabet ve yürekliliği olmasaydı, çökmüş, dağılmış bir toplumdan bugünkü çaedaş Türkiye Cumhuriyetini yaratmasına olanak bulunur muydu? 35. ölüm yılını dün andığımız Büyük Ata'nın sözü ile özünün bir oluşunun en güzel tanımlarından birini, onun ölümüntîen üç yıl sonra, 1941'de, yabancı bir profesör, Herbert Melzig şu kısacık cümle ile çok güzel deyimlendirmiştir. Melzig diyor ki: «Cihan tarihini araştıracak olursak, sözu ile işi birbirine O'nanki kadar aygun hiçbir devlet adamı bulamayız.» Melzig'in bu tanısı (teşhisi) çok yerindedir. Ve bu tanı, Cumhuriyet devrimini Izleyen sosyal devrimimizle ispatlanmıştır. OlayÜr ve gorüşler ATA'JNIN OZU ve SOZU Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU de basladığı 1 mayis 1919'dan bu ölümlü dün9 yaya gözierini yumduğu 10 kasım 1938 gününe değin tam 19.5 yıl, yaşlısından gencine, büyığünden küçü|üne, okumamışından ckumuşuna, kısacası, her sımftan Türk insanına ulusçu billnç asılamak için durmadan uğraşmıştır. Şu cümleler onun ulusal bilincinin, ulusal bağımsızlık ve özgürlük snlayışının birkaç örneğidir: «Kırk asırlık Türk vatanı yabancı elinde esir kalamaz». «Ben yasayabilmek için mntlaka baiımsu bir ulusun evlâdı kalrnalıyım.» «Bence bir ulusta şerefin, havsiyetin, namusnn ve insanlıgın var olabilmesi ve o nlusun ayakta dnrması, mutlaka onun özgürlük ve bagımsızlığına sahip oUnası>Ie mümkündür.» «Brzîm ilharo kaynağınuz doğradan dofrnya bizim Türk Ulnsunun vicdanı olmuştur ve her zaman da öyle kalacaktır.» «Türk Ulusunun gösterdi|i üstnn başarılann, yapmış oldufu siyasal ve sosyal devrimlerin gerçek sahibi kendisidir; bir nlus, bir toplum, yalnız bir kişinin çalışması ve çsbasa ile bir adımcık bile atamaz.» «L'lusumuzun olafanüstü yetenekleri vardır. Bu yeteneklerin gelişmesi şüphesiz ki, bizi parlak sonuçlara ulaştıracaktır.» Bütün bu sözler, Atatürk'ün, ulusal bilinci ve bağımsızlık ülküsünü her Türk insanınm ruhuna yerleştirmek ve perçinlemek yolundaki çabalannın söz götürmez kanıtlarıdır. Aziz Ata'nm Türk ulusuna güvenini gösteren şu sözü de pek tanınmıştır: «Bütün dünyanın milletlerini tanırım. Bu tanışıklıfım savaş alanlarında olmuştur, ateş altında olmuştur, ölüm karşısında olmuştur. Ant içerek temin ederim ki, bizim milletimizin manevi giicü bütün milletlerin manevî gücünün çok üstündedir.» Atatürk'ün kimi sözlerini aktarırfcen, Cumhuriyetin onuncu yılındaki konuşmasından a!acağımız aşağıdaki cümleler. büyük Ata'nın durucu (statik) bir devrimci değil, ilerleyici, arılıksız ilerleyici, dinamık bir devrimci oiduğunu gözönüne koyar. Bakınız aziz Ata, 29 ekim 1933'te ne divordu: «Taptıklanmın asla kâfi göreratyfe. Çönkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve aztnindeyizj» «Geçen zamana nisbetle, daha çok çalışacağız. daha az zamanda, daba büyük işler başaracağız.» «Yurdnmuzu dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracafız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümnzü çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracafız.» Ata'nın, her ölüm yılında Türk radyolannda anılmasını dinleyenler, yukarıki birkag cümleyi belki ezberlemişlerdir bile. Ne var ki, Türk Ulusunu yöneten politikacıların bunları ezberlediğini sanmıyorum! Ata'dan sonraki politikacıların çoğunda öz ve söz birliği dediğimiz ülkücülük olmadığı için, onun ölümünden beri geçen 35 yılda «çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkma» eylemi şöyle dursun, çağdaş uygarlığın düzeyine ulaşma, hattâ vaktiyle bizden geri olan uluslann bizi geçmesine engel olma yolunda bir Atatürk azmini, bir Atatürk iradesini, bir Atatürk yürekliliğini gösteremediğimiz içindir ki, dünya ulusları arasında yine gerilerde yürüyüp duruyoruz. Bu sonuçta ulusun kendisini suçlu bulmak olanağı yoktur. O ulus ki, Atatürk'ün önderüğinde Kurtuluş Savaşını kazanmış ve 50 yıldır sarsılmayan Cumhuriyet rejimini kurmuştur. O ulus ki, başta layiklik olmak üzere, Türk devrim atılımlannı yapmış ve bu devrimleri gerçekleştirmiştir. Böyle bir ulus ile son 35 yıl içinde, Atatürk'ünkü gibi ülkücü bir yönetim altında rfaha neler, neler başarılamazdı ki! • • • kir. Bunun birinci şartı Türk halkını, iç ve dış sömürüriün etkismden ve egemenliğinden kurtarmak için onun karşısır.a, tıpkı Atatürk gibi özü ve sözü bir olarak çıkmak gereklidir. Davaya inanmak gereklidir. Atatürk, Ulusal Kurtuluş Savaşında ve daha sonra yukarıda belirttiğim gibi Türk halkına inandı. Ve onu kendine inandırdı. En önemlisi, Türk halkım, yüzyıllardan beri yabancı emperyalistler karşısında düşmüş oldtığu aşağılık kompleksinden kurtanp, onu kenrfi kendisine inandırdı ve ülkede ulusal bilinci güçlendirdi. Ulusal Kurtuluş Savaşının kazanılmasından 6 ay sonra 16 Mart 1923 günü Adana esnafıyle yaptıaı bir konuşmada bakınız Atatürk ne divordu : «Bu ülkenin halkı fizerinde kimsenin egemenlik karma|a hakkı yoktur. Bu ülkeyi başkalanna el armadan geçindirmek ve yaşatmak da bize dfişen bir ödevdir.» İlk tzmir İkîisat Kongresinde de O, şöyle demişti: «Siyasal bağımsızlıği yaşatmak için, ekonomik bagımsızlığa sahip olmak şarttır.» Çok daha gerilere gideüm: Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk açıldığı günlerde, 28 nisan 1920 günkü toplantıda rstanbul'daki padtşaha gönderilmesi kabul edilen yazının sonlarında şu cümle yer almış bulunuyordu: «Kendi hükümetimizin idaresi altında bedbaht ve fakir vasamak, ecnebi esareti pahasına' nail olacağımız huzur ve saadete bin kere znüreecahtır.» Anlamsız Tarih Bir okurumdan aldıjım mektuptan parçalar: «Sayın Ilhan Selçuk, Dün akşam, yanı 1 Kasım 1973 Perşembe a:'.şarM yanında bir grupla yurdumuza gelen Lord Kinrosi'un Veşüköy Pansiyonlu Ilkokulunda Atatürk üzerıno verdıği konferansta bulunduk. ; Eşım ve yakınlarımla izlediğim bu konferar=ta az sayıba Dır dınleyici topîuluğu vardı Bu oukjmdcn 3İâı:rı sıze ve sizin gibi gerçekçî Türk aydmlarma akrar'ıması ve unutulmadan belgeltnmesi yararlı olacağı ınancıyıa yazmaktayım. Aynca dört gün önceki Cumhurıyeı te çKan «Atatürk, Kiraoss, Curzon..» başlıklı yazınızı da anarak kulaklarınızi çırJattık. Lord Kinross bir tercüman aracıhğıyla sürdürdüğü bütün konuşmasında «Atatürk'ün iç harp ve kuıtuıus savaşından sonra Cumhuriyet'i ı'.ân etmeyi düşünöüğünü; Türk üalkmuı dinsel ve geleneksel tenıellen yüzünden cumhuriyet fikrine hazırlıklı olmadığını; Lozan Konferansı sırasırida sahip olduğu bu fikri muhtemeı tepk'ier&en korunmak için Atatürk'ün uzun süre ao.ıklam*dı£'nı; sonra yakin çevresinde, Çankaya'daki masabaşı sohı.'et>erir.de arkadaşlanyla tartıştığını: gıderek partisini ve mriet meciisini'.deikna ederek Cumhuriyet ilânlnın kabuiünü sağiadığını» antettı. Sahnede Lord Kinross'un yanında oturan ve yanılmıyorsam Sir Percıvall adı ile tanıtılan ikınci kk;, 1934'ten itibaren Ankara'daki bir Ingiliz Büjoikelçisı hakkmaa yazmış olduğu biyografiden o dönemle ilgili birsaç öuemli kisım anlattı: «İngiliz Büyükelçisi Atatürk'ü ÇOK sevmışti. Atatürk de onu güvenilir bir İngiliz centilmem ve AngloTürk ilişkilerinde yardımsever bir dost olarak görmüştü. llişkileri diğer elçilerden farklıydl,'Dir arRacaşült halini almıştı. Ankara Palas'ta oturup sabaJılara Kad&r görüşürlerdi.» • N aBir tane daha: •Ingiltere Krâîı Edwara. • Brzanştan beri Türklerın elindeki bir yeri ziyarst için üİKesı aışına çıkan ilk kıraldı. Ziyaretinde Atetürk ona Libva'Oa ttalyanlara karşı çarpıştığını, tanıdığı Alman subavlannı hıç sevmediğini, yeni bir dünya savaişı çıkarsa Alman>a yanında katılmayı hiç düşünmediğini anlatmıştl.» Bir saatimiz böyle geçmiş, Lorda sorular yöneltildi. gecenin 23ü olrauştu. Ulusal Bilinc O dönemdeki yokluk ve yoksul'uklar içinde ve düşman her.üz vatanın bağrında bulunurken Türk Ulusunun, Atatürk'ün imzasında yansıyan bu kükreyişi, onun özü İle sözünün, en umutsuz dönemlerrie bile. ne denli tutarh olduğunun ve bağımsızlık ülküsünün yalnız siyasal yönde değil. ekonomik yönde de gerçekleştırilmesi gerekliliğinin canlı bir belgesi olarak tarihe geçmiş bulunmaktadır. Bu sözler içinde Türk'ün gerçek ulusal ruhu, Türk'ür. gerçek ulusal bilinci yatar. Ne yazık ki, günümüzde, Türklük ve Atatürkçülük düşmanları. Atatürk'ün «hasmı can« bildiği emperyalist dış düşmanlann sermaye örgütleriyle birleşerek Atatürk'ün yerleştirdiği ulusal bilinci yok edip, Türk bağımsızlığına gölge düşürmek ve sömürülerini bu yoldan sürdürmek çabasındadırlar. Atatürk'ün ölüm yıldönümlerinde «ah, vah» nutuklan çekmek yerine, ülke çapında yapılan bütün törenlerde onun bu ulusal biiincini, ümmetçilik karşısındaki ulusçu ülküsünü her düzeydeki halka, kendi anlayacağı dilde anlatmak, ülkede yeniden ulusal bir heyecan yaratmak, geri kalmışlık yolundan kurtulup hızla ılerlemenin en birinci koşullarından bjri olsa gerektir. Atatürk'e ancak bövle lâj'ik olabiliriz. İnançlı ve İnandırıcı Afatürk'ün bir meziyeti de, bağnndan çıkmış olduğu Türk ulusuna olan sarsılmaz inanı olmuş ve bu inan onun, yalnız bütün savaş cephelerind'e değil, Türkiye'deki devrim hareketlerinin gerçekleşmesinde de başarılı olmasının nedenini oluşturmu.ştur. Bu nedenle Atatürk, kendinden olmakla her zaman övündüğü Türk Ulusunun karşısında, bütün başarılannı, ilk günden son güne değin, her zaman Türk halkına maletmiş, hiçbir vakit tBunu ben yaptım» dememiş, «Millet basardı, ben onun atadığı bir memurum> sözünü kullanmıştır. 24 nisan 1920' de, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Ulusal Kurtuluş Savaşırıın organizasyonu yolundaki çalışmalarmdan ötürü kendisine Meclisçe teşekkür edildiği zaman, hemen kürsüye çıkarak: «Benim için dünyada en büyük mükâfat, milletimin en ufak bir takdir ve iitifatıdır» demek suretiyle Türk Ulusuna olan bağlılığını, güveniri ve hizmet aşk'.nı göstermiştir. Bu nedenle de O, Ulusal Kurtuluş Savaşının kendi yönetimin Ekonomik Bağımsızlık Onun ölümünün 35. yılında bunları anımsamak, başlamış olan büyük atılımlara rağmen, sonraki geri kalmışlığın nedenlerini ve sorumlulularını arastırmak, Türkiye'nin bütün aydın insanlarına düşen kutsal bir görevdir. Bu görev, bugünkü demokrasi yönetiminde, yalnız namuslu aydınlara değil, halka da düşmektedir. Ama halkı bu konuda uyarmak. aydınlatmak, onun ezilmişlikten kurtulmak ıçin kabaran isteklerini, oTemokrasl kurallan içinde, namuslu tercihlere imkân vererek kanalize etmek gere Ben de kalktım, 6ncc Türkçe, sonra çeviridc bozulmasın diye lngilizce şöyle konuştum:, Bu sorumu cevaplaırdıraçaçınıza inanıyorum. Önce konferansınıza bir cevap olarak belirteyim ki, burada sizden beklediğimiz konuşmayı maalesef bulamadık. Bizler fedakârlık eder'ek buraya geldik. Fakat bildiklerlmize yeni bir şey katamadık. Siz başından beri Atatürk'ü tesadüflerin sonucunda Osmanlı orrfusundan çıkan, ve yenilmiş, paylaşılmış ülkesini düşmanlardan kurtaran başarılı ve genç bir subay olarak hikâye etmektesinız. Şimdi lütfen bu olayın temelindekt asıl unsurlan, yani o günkü emperyalizmi. imparatorlıvSun parçalanmasındaki nedenleri. Atatürk'ün yepyeni bir devlet kurmasının anlammı ve bu eylerr.in sonuçlarını bize açıkîar mısınız? Sizden bu, soruların cev.Bbını rlca ediyorum. Bu soru üzerine' ünlü soğukkanlılıklarıyla tnasa başında oturan Ingilizlerin tedirginliklerini görmeliydiniz. Lord Kinross da gülümseme ve İlgi dolu bir yüzle sorumu yanıtladı: •' Bu sorunuza cevap vermek çok uzun bir zaman alır. Elbet benim de hazırlanmarn ve düşünmem gerekir. Daha uygun bir yerde bu konuyu hem etraihca Inceieyerek tartışmamız mümkündür, vesaıre... ^ Konferans böyleçe bitiverdi.» • • • ' . . . İÇİN OKTAY AKBAL Evet Hayır 7 Günün ardından Petrol Baskısı ve Diplomatik Geziler Cephelerde Ortadoğu savaşının cephelerinde en önemli sorun, ıik hamlede SUveyş Kanahnın doğusuna başarıU. bir geçit yaparak. Tfettını o& yaran Mısnyij. jrf, Tsrail taA'fflHlnsanlT olmasıdır. Ordunun ikmali, İsraü'in Amerikan baskısı altında ahnan rızasıyle ve çok sınırlı ölçüde Birleşmiş Milletler tarafından yapılmaktadır. 20 bin kadar olan asker için kamyonlarıa su ve besin maddeleri taşınmaktadır. Ordu. Güvenlik Konseyinin 22 Ekim tarihli ateşkes kararmdan sonra sarıldjğmdan Mısır, Israil'i 22 Ekim günkü cepheye çekilmeye çağınyor. İsrail ise, esirlerin geri verılmesini ve E!yat limanına geçit veren Babülmendep Boğazının açılmasmı istiyor. 3. Ordunun sarılması, sa vaşı tekrar alevlendirmek tehlikesini yaratmıştır. Bu arada Sov yetler ve Amerika, Güvenlik Konseyinde banş gücüne katılacak ülkeler üzerinde anlaşmışlardır. Sovyetler, NATO üyesi olan Kanada'ya karşı Polonya' nm da girmesinde direnmişler ve Amerika da bunu kabul etmiştir. Finlandiya, Isveç ve Avusturya'dan başka Afrika'dan Kongo, Amerika'dan Peru ile Panama ve Asya'dan da Endonezya ve Nepal katılacaklardır. alk nersdeyse oradaydı o; kenar semt sinemalan, yazlık bahçeler... «Dümbüllü» adın: da halk verdi, o da benimsedi, soyadı yaptı kendine. Bilmiyen sanır kı «Dümbüllü» diye. bir yeı vardır, îsmail efendi de oralıdır. Degildi oysa, Dümbüllü ne demekti, bir anlama gelir miydi? bilmem. Davulun çıkardığt «düm düm» lere uyan bir seslenışti belki de • • , ' : ^ı« ~ . J. .< HI DİPLOıMATİK ZAFERDEN MISIR MEMNUN PETROL FİYATLARININ ETKİSİ AMERİKANIK YENİ TUİ İ RAHATSK ^ Prof. Dr. Ahmet Şükrü ESMER tır. Beraberinde bir bağımsız Filistin devletinin kurulmasım da öngören bir banş planı getirdiği söylenmiştir, fakat kendisi bunu yalanlamış. sadece arabulucu oiduğunu söylemiştir. Kissinger ile birlikte Kahire'ye £elen yardımcısı Sisco, Mısır' dan îsrail'e gitmiştir. İsrail yöneticileriyle görüşen Sisco, Amman'da Kissinger ile buluşmuştur. Bu banş kurma çabasının başanlı olacağı ve yıl sonlarında, B.M. arabuluculuğu ile dolaylı banş görüşmelerinin başlayacağı umulmaktadır. Bakalım.. tır. Seçim 30 ekimde yapılacak iken, savaş yüzünden ertelenmiştir ve belki de arahkta yapılacaktır. ş'ta, Karagümruk'te, ÜskiMsr'da, • Turthırr ^ da~"burasmda oynadj. Yarım yüzyü! Yetmiş alti yaşmdâyr öldüğür.de. Son olarak TV'deki bir ramazan programını sunmuştu seyircilere. Bir anda gençliğimizi, çocukluğumuzu J"aşadık onunla. Zaman geçmemiş gibiydi. Özellikle benim gibi eski bir Şehzadebaşı'lı. eski deyimle Direklerarası insanı için. Biz. Naşit'i severdik, en çok onu seyrederdik. Dümbüllü de buradaki sinemalardan birine gelir, temsil verirdi arada. Düğünlere, eğleneelere katılırdı. Bir Naşit vardı, bir de Dümbüllü. Benzer noktaları olmasına rağmen apayrı kişilikte sanatçılardı. Ortak yanları gerçek birer halk sanatçısı olmalanydı. Geleneksel çizgide yürüyen, o çizgiyi geüştiren birer usta sanat adamı..,. Naşit genç yaşta öldü. Dümbüllü ise yetmiş altısını buldu. Sürekli çahşma, koşuşma... En acılı, en üzgün anlarda bile gülmek, güldürmek çabası... Dümbüllü'ye insanlar gülmek eglenmek için giderler: «Naşit'e gittiniz mi, Dümbüllü'yü gördünüz mü?» Budur dillerde dolaşan söz. Falan tiyatroya falanca kumpanyaya değil, Naşit'e, Dümbüllü'ye! Daha sahneye çıkar çıkmaz bir mutluluk havası dolardı salona ya da bahçeye. Gülmeye hazırdık, gülmek için gelmiştik. Ne yapsalar, ne deseler, düsseler kalksalar (rülecektik, eğlenecektik. Kel Hasan sahneye bir elinde süpürge, bir elinde teneke kovayla çıkarnıış, tekeneyi çarpa çarpa.. Halk başlarmış hemen kahkaha atmaya, Ben Naşifi gördüm, kulisten koca burnu belirince seyirci neşelenirdi. Dümbüllü de onlar gibiydi. Belki de son halkasıydı halk güldüriisü adını verebileceğimiz bir türün... 1969'da bir tören yapıldı Dümbüllü için. Sahneden kesinlikle ayrılıyordu. Halk sanatçılığını Münir özkul'a bıraktı yanaklarından öperek, başındaki külâhı giydirdi genç arkadaşına. Ayrıldım, dedl, ama ayrılamadı, yine de çıktı sahneye arasıra. Suda yüzen balık gibidir halk sanatçısı. Halkın sesi, kahkahası, alkışı ekmek gibi, su gibi gereklidir ona. Çıkı'nca bu havanın. dışına, yaşamak güçleşir, hatta sona erer bir noktada. «Lüzumsuz Adam» olur sanatçı. Çekilir köşesine snılarıyle yaşar bir süre. Dayanamaz yine çıkar sahneye, TV'ye arasıra. Bir mum gibi tükenir yana yana... Dümbülli: artık yok. Boşuna yaşamadı bu yeryüzünde. Mutluluk saçtı çevresir.e. en yoksul, en yoksun yığınları sevindirrii, güldürdü. yaşama bağlarlı. Sıkıntılarını unutturdu biriki saatliğine de olsa. Kaç kuşak sevdi onu, tanıdı, benimsedi. Kaç kusak yaşamın agırlığını onun yarattığı kahkahalarla unuttu! Böyle sanatçılar büsbütün ölmez. Bakın Hazım, ölümünden otuz yıl sonra da unutulmadı. Naşit de öyle... Kimse kimsenin yerini alamaz. Her sanatçı «tek» dir, «başka» dır. Dümbüllü çekti gitti dünyamızdan. Anılar bırakarak, sevinçîi ızlenimler, yaşamamızda silinmez izler... Belirli bir azınlığın beğendiği. tuttuğu bir sanatçı olarak da değil, halk çoğunluğunun yüreğinde yer eden halktan biri, halkın tuttuğu, benimsediği biri, bir büyük halk sanatçısı olarak... Avrupa'nın Sesi Ortadoğu savasındaki tutum ve davranışlan yüzünden, Nixon yönetimi tarafından azarlanan Avrupalılar, Brükselde, Dışişleri Bakanlan kademesinde yaptık ları toplantı da, tarafları GüvenIik Konseyi kararma uyarak 22 Ekim'de ilân edilen ilk ateşkes hattına dönmeye ve Israil'i de 1967 savaşından bu yana işgal ettiği topraklardan geri çekilmeye çağırmışlardır. Araplara elverişli olan karar, ayni zamanda Amerika'ya meydan okuma anlammı da taşırr.aktadır. Ortakpe zara üys dokuz üyenin Ortadoğu konusunda aldığı karardan sonra yayımlanan bildiri Ortakpazar sözcüsü tarafından «Avrupa' da şimdiye kadar kaydedilen en güçlü siyasi birlik örneği» olarak nitelendirilmistir. Lahey'dö NATO nükleer planlama grubu toplantısına da katılan Savunma Bakanı James Schlesinger de Îsrail'e yapılan silâh ve malzeme sevkiyatında. topraklarındaKi Uslerin kullanılmasına engel olan NATO üyelerine karşı Amerika' run kırıcı tepkisi konusunda izahat vermiştir. Avnıpalı üyeler kendilerine haber vermeden alârm ilân edümesinden yakınmışlsrdıı. haikm ancaîc V 22'sinin güveni » oiduğunu meydana çıkarnıış ve Amerikan tarihinin en az güveınlir Başkaru oiduğunu da belirt miştir. Şimdi halk. istifa etme^Sjçıi istiypr,,, Water»ate ,sHanda' Imdan. başka Nixon'un...zengin şirketlerden seçim ksmpanyası 1 içîh para alarak onunİ3 iki ev satın aldığı şüphesi de uyanmış ve vergi kaçakçılıgı yaptığı da anlaşılmıştır. Agnew, bu yüzden yardımcıhk görevinden uzaidaş" tırılmıştı. Gazeteıer, Nixon'un istifaya ve istiîa etmezse Kongre yi kendisinı azle çağırmakta<iırlar. Senato Araştırma Komısyo. • nu, Nixon ile özeı bir göriisme yapmayı tasaılamakta ise de Başkanın bunu Kabui edecegi bılinmiyor. Geçen Çarşanıba günü televizycnda söylediği 'nutukta istifayı düşünmediğini bildirmiştir. • * Lord Kinross'un, emperyalizmdeıı, mazlum uluslann sömurge imparatorluklanna karsı ayaklanmasından, millî kurtuluş savaşının antiemperyalist niteliginden söz açmaması; ve Türk ok'urlarını uyutmaya kalkısması doîaldır. Çünkü tnjiliz tarihçisinin isine ba celir. Ama ya bizim aynı teri savunmava kalkışan bazı aydınlanmıza ne Lâtin Amerika'da ' S EK A GENEL MÜDÜRLÜĞÜ . ANTALYA MÜESSESESİ ;Pv1ÜDÜRLÜGÜNDEN İsrail Rahatsız Amerika'nın bu yeni tutumundan İsrail rahatsız olmuş görünüyor. Gelişmeler Israil'de bunalım yaratmıştır. Muhalefet, iki konuda hükümeti eleştirmek tedir: 1 Sava? için hazırlıksız bulunulması ve Mısırlılara Kanalı geçmek fırsatınm verilmesi. 2 Ateşkesin kabul edilmesi. Hazırlıksızlığın sorumluluğu Moşe Dayan'ın üzerine yük letilmişti, hatta istifası büe isteniyordu. Sonra kazanılan zafer. bu konudaki eleştirileri hafifletti. Fakat Israil'in kayıpları da ağır olmuştur. 1850 asker ölmüş, bir o kadar da bugün yaralı olarak hastanelerde yatıyor. Golda Meir, îsrail'in ateşkesi de Amerika'nın baskısı al» tında kabul ettiğini söyledi. Barış konusunda da baskıya boyun eğileceğinden tsrail «şahinleri» kaygılanmaktadırlar. Hükümet içinde de «şahinier» ve «güvercinler» vardır. Moşe Dayan'ın grubu ile Abba Eban'ın dahil olduğu ılımlı grup çatışma halindedir. Golda Meir, Amerikan gezisi konusunda par lamentoda çarşamba günü izahat verecekti, fakat pazartesiye ertelendi. Seçimlerin yaklaşmaS4, sinirliliği daha da arttırmış Gezilerde Geçen 7 gün diplomatik geziler haftası olmuştur. Golde Meir ile Mısır Dışişleri Bakanı lsmail Fehmi Amerika'ya Sedat' ın danışmanı Zeyyat Londra'ya gitmişler. So^'et Dışişleri Bakan Yardımcısı Kuznetsov Kahire'ye, sonra da Şam'a gelmıstır. İlginç bir gezi de İsrail Dışişleri BaKanı Abba Eban tarafından Romanya'ya yapılmıştır. Mısır'm Amerika ile ilişkı kurdugu gibi. îsrail de Sovyetlerle ilişki kurmak çabasında görünüyor ve bu konuda Romanya'mn arabuluculuk yapacagını umuyor. Bu geziler diplomatik kulisler için hazırlıklardır Arap liderleri de kendi aralarında ziyaretler yapmaktadırlar. Sedat ve Hafız Esat Kuveyt'e gittiler. Sedat oradan Suudi Arabistan'a. Esat Bağ dad'a geçtiler. Bumectyen ürtadoğuyu dolaştı, Kaddafı de geziye çıktı. Araplann bu gezileri de savaş ve banş konularıyle ılgilidir. Sol eğilimli ülkeler savaşa devamdan yana iken. sağcılar ve ıhmlılar barışçıciırlaAraplar petrol silâhıyle savaşı da sürdürüyorlar ve üretimı g if tıkçe azalttıklarından, darlık başlıyor ve petrol fiyatlan da yükseliyor. VVatergate Watargate olayındaki rolünü aydınlatacak olan ses bantlannı yargıca vermeye razı olduktan sonra da «mevcut olmadıkları» bahanesiyle ıki tanesini vermemesi, Nixon'u büsbüton itibardan düşürmüştür. Nixon, 7 Kasım 1972'de Amerikan tarihinde görülmedik bir ezici çoğunlukla Başkanlığ3 seçilmişti. Tam bir yıl sonra 7 Kasım 1973'te yapılan kamuoyu yoklaması, Nixon'a Demokratik geleneklere sahip olan Şili'de. Allende'yi düşüren Cunta, ülkede bir Faşist rejimi knrmak yolunda ve ayni geleneklerin sahibi olan Uruguay'da askerler geçen hazirandaki «yanm darbe» ile nüfuzları altına aldıkları Başkan Bordaberri'ye üniversiteyi kapatıp, profesörler ve öğrencileri tutuklandırırken, Sıkıyönetim' geleneğine sahip olan Arjantin'de Peron, bir demok/atik rejim kurmak çabasındadır. Fakat 18 yıl sürgünden sonra ülkede birlüc kurmak için döndügünü belirttiği halde, kendi partisi içinde birlik kuramamıştır. Peronist parti bağdaşıksız bir örgüttür ve başlıca dayanağı îşçi Sendikalandır, fakat muhalefet' te olduğu yülarda parti içine her renkte gruplar ve kimseler katılmıstır. Şimdi ılımlüarla, (Çoğu İşçi), aşınlar ve anarşistler birbiriyle çatışmaya girişmişler vs aşınlar yakın arka. daşları olan bazı sendika liderlerini öldürünce, Peron, Solculann tasfiyesine başlamıştır. Pakat bu yolda fazla Ueri gideceğinden korkuluyor; bir hafta kadar önce Şili'ye «acele» Marksizmi geiirdiğini ileri sürerek Allende'yi kınamıştı. MÜTERCÎM ALINACAKTIR Müessesemız ihtıyaa için İNGİLİZCEDEN, TÜRKÇEYE. XÜBKÇEDEN tNGİLÎZCEYE tercüjne yapmak ve 657 sayılı Devlet Memurlan Kanuntma vey* yevmiyeli «jtatüye göre istihdam edilmek üzere teerübeli mütercimler alınacaktır. Asıl lşyen Antalya olup, bir müddet için hmlt'te çalışılacalrtır. . Yevmiyeli çalışmak 'istcyenlerin ücretlerl sınav • sonucuna'üSre tesbit edilecektir. • flgıMlenenlerin Kocaeli (Izmit) te bulunan Müessese MücUirlüğüne şahsen müracaatlah rica olu nur. ^•••••••••••d • ( B a s m : 25759 9264) , • • • • • • • • • •• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • » • • • • • • • • • • < |. Doç. Dr. Türkân SAYLAN | DERt ve ZÜHREVÎ HASTALIKLAR JttCT. " ' ' • ' . , Ciddi bir eğitim k ciddi bir istikbal demektir. TEST TEKNIbİ İLE ÜNİVERSİTEYE HAZIRLAMADA 5. ÖĞRETİM YILI Çin Hindi'nde • • Üniversiteye hazırlık sınıfları Baştangıç TarlMari Bitlf Tarihlcri Kulislerde Kulis faaliyetı Washington'da başlamış, Îsrail'in Araplara İaviz vermesi için Kissinger, Golda Meir'i baskı altına getirmiş, Îsmail Fehmi ile görüşmesinde de Mısır'a hak verir bir dil kullanmıştır. Amerika'nın artık «avaşa son vermek için ciddî çaba harcadığı görülüyor. Bu 1utum Mısır tarafından İyi karşılanmış ve Sedat, bu yüzden duyduğu memnunluğu ifade etmiştir. Washington'da başlayan görüşmelere Kissinger, Kahire' de devam etmiştir. Kissinger, Amerika'yı Arap dünyasıyle barıştırmak için uzun geziye çıkmıştır. önce Fas'a gitmiş, sonra Tunus'a, Mısır'a, Amman'a ve Suudi Arabistan'a ufiramış EĞİTİM CİDDİ KURUMLARIIM İŞİDİR Her gün 4 saat FEN DERSLERİ ile her kursa 60 saat sosyal dersler. 11 KASIM 20 KASIM : 6 HAZİRAN 1974 13 HAZİRAN 1074 23 HAZİRAN 1O74 FEN BİLİMLERİ MERKEZİ ÜNİVERSİTEYE HAZIRLIK SINIFLARI KAYITLAR DEVAM EDİYOR Beşiktaş Çırağan Caddesi 71 İSTANBUL Tet 48 09 50 (Ajanstür: 4417 • 9273) • :„„ M m ARI SİZİfiLE BERABER SİZİN YANINIZDAOIB (llâocılık: 4497 9259) Tel : 48 46 19 İSTANBUL Muayenehanesini açmıştır • Norveç Komltesi, Vietnam'da • ateşi kestiği için Kissinger'e NoŞişü, Büyfikdere Cad. 25/3 Tel.: 48 44 33 • bel Ödülünü verirken ve Nixon da 12 yıi boyunca savaşa sahne •••••»••••»•••••»•••••••••••••••••••••»•••« olan Çin Hindi'ne «şerefli» banş Cumhuriyet 9270 getirdiğini söylerken, Kamboç'ta da Güney Vietnam'da da savaş başlamıştır ve kuraklık mevşimini getirece"k olan aralık ayi ile sonrasında Vietnam yine gazetelarin ilk sayfalaruıda yer alacağa benziyor. Ocak aymda imzalanan anlaşma ile kesilmesi gereken ateş, kesilmemiş, Vietnam'da Üniversiteye kaydolunacak öğrencılerle süahlı çatışmalar sürüp gitmiş ilgili olarak, tir. Bu arada Kuzey Vietnam Güneye . tanklar kaydırrmş ve * ' .üniversite yöneticilerinin kontenjanı olrfuğu. bu tanklann deste'ğinde kuzeylişayiasmın dolaştığı tespit edilmiştiı;. .'• . • .. ler, saldınya geçerek Güney ViHerhangi bir bölümde açfk yer bulundugu etnam karayo'llarını ellerine ge'takdirde hemen sırası gelen öğrenci yerine takSirmişlerdir. Kongre karariyle 15 dire bağlı olarak başkalarının alınması anlamır.a ağustosta bombardımanların ke, gelen Yönetici korltenjanını düşünmek bile'akasilmesiyle Amerikan hava destedemik anlayışla bsğdaşmaz ve böyle bir du'ruma ğinden yoksun kalan.Kamboçtabugüne kadar hiç bir zaman yer verilmedîği gibi, ki Lon Nol ıktidan da yıkılrnak* bundan sonra da verilmiyecegi tabiicHr. tehliKesindedir. Vietnamlılar ve Devlet liseleri 1., 2. ve 3.'lerine tanman %2ıı Kanıboçlularla uğraşmaktan bıkontenjan Lise öğrenim döneminde en başta gekan Kissinger, Çin ve Sovyetler' len adayların haklarını koTumak içindir. le anlaşma yolundan Çin Hindi' Halkoyuna duy.urulur. nde savaşın alevlenmesini Önliy» (Basuı: 25834 9275) bileceğini ummaktadır. Çin gezisinin asıl hedefi de budur, fakat . başanlı olacağı şüphelidir. Hacettepe Unıverşıtesı Rektörlüğünden
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle