17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURtYET 20 Ekim 1973 «Snçu tepİDm hazırlar, birey isler» Alfieri umhuriyetimizin ellinci yıldönümünü kutlamaya hazırlanıyoruz. Geçtiğimiz günlerde ••eçimler yapılmıs ve ülfcemiz yeni bir çalışma dönemine girme hazırhklarına başlamış tır. Halkımızın yıllardan beri beklediği ve Anayasamızın emrettiği reformlan yapmak, scsyal hukuk devletini bütün kurallan ile gerçekleştirmek; ekonomik, sosyal v e siyasal burtalımlardan kurtulmanın tek çıkar yoludur. Toplumumuzun geçmiş deneyleri bunu göstermiştir. Bu amaca varabilmek için de hukulc devleti ilkelerine saygı göstermek. onu bütün kuralları ile işletmek ve reformlan göstermflik yöntemlercfen çıkararak gerçek anlamı ile yasalaştınp uygulamak zoruniuğu ortadadır. Bunun ön koşala da. geçmişin nnntaiması ve tilkemizde bir huznr ortamının yaratılmasıdır. Aylardan beri basınımızda inceleme konusu yapılan, siyasal parîi temsüciierinin ve hükümet sözcülerinin açıklamalarında yer alan Genel Af konusuna bu açıdan bakmak. affın kapsamını «aptarken de jereken değerlendirmeyi toplum hnzurunu gözönüne alarak yapmak ve bu yolla dofrn ve gerçekçi sonuçlara varmak yurdnmnznn geleceği bakımından yararh olacaktır. C Olaylar ve gorüşler Siyasî Suçlar ve Genel Af Av. Halit ÇELENK Ancak, özellikle 1830'larda siyasi suçlar ve bu suçlan işleyenler hakkındaki düşüncelerde önemli gelişmeler oldu. Fransa'da Louis Philippe hükümeti siyasi suçları adi suçlardan ayırt etmiş, siyasi suçlar için daha hafif cezalar koymus ve bu cezaların çektirilmesi biçimlerini de hafifletrnişti. (Ceza Yasasında 28.4.1832 de yapılan değişiklik) ayrıca siyasi kabahat suçlarında jüri usulünü kabul etmişti. Siyasi suçlarda uygulanmaya başlanan bu ilke, kral ve hükümdar ile devleti özdeş savan inanışa son vermiştir. Siyasal rejim ile ulus arasındaki fark: açıklığa kavuşturan Fransız devriminin bu gelişmede büyük etkisi olmustur. Böylece Avrupa'daki bir çok hükümetler arasındaki dayanışma da çözülmüştür. Özellikle Fransa'da sık sık meydana gelen hükümet şekillerindeki değişiklikler. siyasî suçlar .hak kındaki görüşlerde değişiklikler yapmıştır. Giderek siyasal suçlann toplumsal gelişme üzerinde olumlu etkileri olduğu dıisüncesi de ileri sürülmüştür. fşte önceleri «iyasi suçlulara toplum duşmanı olarak bakılırken, o tarihten beri bu bakış açısı değişmislir. Artık siyasi suçlu bir toplum düşmanı değildir. O, gorüşlerinde aldanabilir. Ama onu bu eylemlere İten etkenler gözönüne alındığı zaman siyasî suçlunun toplumun gelişmesinde bir ilerleme unsuru olduğu. ülkenin siyasi kurumlarınm düzeltllmesine, tophımun daha iyl yönetilmesine, insanhğm uygarlık doğrultusund'a ilerlemesine hizmet ettiği görülür. Bunun içindir kl ünlü Sosyolog Durkheim. € Siyasi suç sosyal gelişme için yararlıdır» demektedir. (Sulhi Dönmezer Kriminoloji. S. 44). cır. Onların eylemleri ahlak dışı eylem'er değildir. «Siyasî mahkumlarda ahlâki redaet yoktur. Suç bir kanaat ugruna işlenmiştir. Suçluyu mahkum etmek demek, kanaatı mahkura etmek d"emektir.» (Ali Fuat Başgil. Türkiye Siyasî Rejimi ve Anayasa Müesseseleri. S. 207). Bu eylemler ülkeden ülkeye, dönemden döneme değişen toplum düzenine yönelik geçici eylemlerdir. Dün suç sayılan eylemler bugün suç sayılmazlar, şu ülkede suç sayılan eylemler bu ülkede suç sayılmazlar. Siyasal iktidarlar değiştikçe siyasi suçlar da değijir. Bu yönden bu tür suçlar <değişken», görece luçlardır. Bu suçları işleyenler kişisel çıkar gözetmeden, yurt çıkarlarını gerçekleştirmek istedikleri dilzende gören. buna içtenlikle inanan. benimsedikleri i'' elere bağlı ülkücü kişüerdir. Bu düşünce iledir ki siyasal amaçlarla işlenen adi suçlar bile siyasî niteükte sayılmış ve onlara adi suç eozü ile bakmaktan vazgeçilmişfir. (T.C.Y. Madde: 9). Bu yönden siyasi suçlu, gerçekte bir suçlu değil, siyasal bir mücadelede yenik düşmüş kişidir. Demek kl «iyasî suçluya karşı iktidarların gösterdiğl ceza verme tepkisi, adi suçlarda olduğu gibi toplumun varlığım hedef alan tecavüzlere karşı bir savunma aracı değil, tarih karşısında geçici olan bir siyasal rejime yönelmis tecavüzlere karşı bir siyssal partinin ya da temsil ettiği sınıfın savunma aracıdır. lşte çagdaş Ceza Hukukunun kabul ettiii siyasî suçluların bu niteliği, af konusunda ona bir özellik. bir öncelik kazandlrmıştır. «Bütün bunlar, genel affın siyasi suçlarla yakından ilgili olduğunu ortaya koymaktadır. Gerçekten de genel af çoğu zaman siyasî suçlara tatbik edilmiştir.» (Türk Hukukunda Af. Selâhattin Keyman. S. 25). Sayın Hocamız Ceza Bilginl bu konuda şöyle diyor: Tahir Taner, €... Devlet, muhtellf siyasi ve IçtlmaT mOlâhazaların sevkiyle, bazan geçmişte Işlenmiî olan muayyen bazı suçlann artık takip edil memelerini iltizam eder; içtimai fayda bunln rır» unutulmalarında görülebilir. Ceza vermek hakkı bilhassa içtimai faydaya müstenit olduğu gibi, bazan ceza vermemek de onun icaplanndan olabilir; ammenin sükun ve huzuru için, bazı suçların artık hiç mevzuu bahis edilmemesi muvafık görülebilir. Çok defa bir ihtilâl veya inkılâptan, yahut mühim hadiselerden sonra fikirleri yatıştınp tabii halin avdet etmesi arzu olunur; hatta ihtilâl ve inkılâp hareketlerine iştirakten dolayı mahkum edilmiş veya maznur» bulunmuş olanlarm bu hareketleri ihtilâl ve inkılâp muvaffakiyetle neticelenmis ise cürüm sayılmak ve kendileri mücrim addolunmak söyle dursun, bilâkis bu hareketler makbul olacagından ve bu itibarla failleri hakkında artık ceza mevzuubahis olamayacağmdan. kanunlann hükümleri karşısında vaziyetleri d^izeltmek çok tabii olur. îşte bu gibi siyasî düşünceler dolayısiyle, içtimai bünyeyi ç°lc esaslı bir surette alakalandırmış olan hadiselerln doğurduğu icaplar sebebiyle umumî af ilâr» edilir. Memleketi, umumi surette alâkadar eden bu gibi siyasi veya içtimaî çok mühim sebep ve saikler haricinde ve mesela söylediğimiz mahiyette olmayan adi suçlar için, umumi af ilânı doğru olmaz, belki de tehiikeli olur.» (Ceza Hukuku. Sa. 101102). Hangisı Gerici? | ki adsm konuşuyor. I Biri Süleyman, biri Necmettin. Necmettin Sömürüye karsıyım. Süleyman Sömürüden yanayım. Necmettin Fikir özgürlflŞründen yanayiın. Süleymsn Fikir czgürlügüne karsıyım. Necmettin Batı filkeleri gihı demokrasi olacak. Süleyman Filıpincl demokrasi olacak. Necmettin Mullu azınlıjta karsıyıra. Süleyman Mutlu azınlığın DOİitikacısıyım. Necmettin Siyasî af çıkacak. Süleyman Siyasi affa karsıyım. Necmettin Yabancı tahakkümüne karşıyım. Süleyman Yabancı sermaye başım üstüne. Necmettin Fikir snçu yoktnr. Süleyman Fikir suçu varriır. Necmettin Yarçıç, siyasi iktidara ba|lanamaı. Süleyman Yargıç. siyasî iktidara bağlanır. Necmettin Bir azıniık, halkı sömürüyor. Süleyman Böyle şey yok. Adi Suç ve Siyasî Suç Ceza hukukunda suçlar özeüikle amaç yonünden adi suçlar ve siyasi suçlar adı altmda ikiye aynlmaktadır. Siyasi suçlar devletin iç ve dış siyasal düzenine karşı işlenen suçlar seklin.de tammlanmaktadır. Bu iki tür suç arasında, suçlunun amacı, suçun işlenmesine etken olan nedenler ve suçun ihlâl ettiği menfaat bakımlanndan farklar vard'ır. Tarihte ve özellikle orta çağlarda uzun bir süre siyasi suçlar adi suçlardan daha ağır ve daha tehlikeli sayılmıştır. O dönemlerde siyasi suçlara bu gözle bakılraasında tarihsel nedenler ve o günkü yönetim biçimlerl rol oynamıştır. Geçmişten gelen bu nedenler siyasi suçlann tehlikeli sayılmasında etken olmuştur. Gerçekten Orta çağlarda Kral ya da monarşik yönetimlerin başında bulunan kişiler, devlet ile özdeş kabul edilir, krala karşı işlenen suçlar da devlete karşı işlenmiş sayılırdı. Eu suçlan işleyenler Crimen Majistratis adı altmda özel mahkemelerde yargılanırdı. Bu tür suçları işleyenlere verilen cezalar, suçluların çocuklarını ve torunlarını da etkiler, onları da cezalandmrdı. Yine ortaçağların Avrupasında krallar ve hükümd'arlar arasında krallığın korunması yönünde bir dayanışma vardı. Bu nedenle o dönemde krallara ve hükümdarlara karşı işlenen suçlarda suçlulann geri verilmesi (suçluların iadesi) prensibi kabul edümişti. Çağdaş Görüş Alfieri'nin rfe söyledigi gibi gerçekte arii suçlann da kökeni toplumun düzensizliğind*dir. Bu yönden bir genel af düşür.ülürken adi suçlarla siya?i suçlann birlikte e!e almması yerinde olacaktır. Sonuç: Adi suçlarla siyasi suçlar: amaç, etker» ve ihlâl edilen menfaat yönlerinden ayn ayrı suçlardır. Siyasî snçlarda «Ablâk dışı>lık yoktnr. Siyasi snçlu ferçfkte bir snçln de|il, siyasal mücadelede yenik dflsen bir kişidir. Bu suçlar toplumdan topluma değistiği gibi, aynl toplumda da zaman içinde sık sık degişiklik gösterir. însanhğm kendisine karşı degil, belli bir dönemde, tarih karşısında geçici olan bir yönetime, bir siyasal rejime karşı işlenen ve o dönemin yasalanna göre cezalandırılar» bu suçlara uygar dünyanın »I yasalarında her zaman öncelik tamnmaktadır. llân edilecek genel afta siyasi suçlar» yer verilmemesi, çağdışı bir tutumun ifadesi olacagı gibi huzur ortamı özlemine de ters düşecektir. Bir Tutulamaz öte yandan siyast suçluların suçluluk durumlarııu adi suçlularla bir tutmak olanaksız YENİ BİR DÖNEM., OKTAY AKBAL Evet Hayır DIŞ POLİTİKA VE BİR DERS us Çan I. Nikola 17 mart 1826'da Bâbı Âli'ye bir nota gönderdi. Bu notada «Memleketeyn» (Eflâk'la Buğdan) halkı için, Osmanlı D«vleti'nin önce verdiği bir tür bağımsızlığı belirten sözün yerine getirilmesi, «Sırbıstan Sorunu>nun çözümlenmesi konulannı gdrüsmek üzere, Osmanlı temsüciierinin altı hafta içersinde Rus sınırına gönderilmesi istenmekteydi. Sultan II. Mahmut bu nota karşısında, tutulacak siyasal yol için, batı emperyalizminin o zamanki baş temsilcisi İngiltere'ye başvurdu. O da Çar'ın istekierine uyulrnasını sahk vardi. Bunun üzerine Osmanlı Hariciyesinin görîvli leri hemen yola çıkarıldılar. K.ıs sınınnda görüşmelere baîlandt. 7 ekim 1926'da Akkerman'da bir 'Antlaşma» imza edüdi. Bunun en önemli maddeleri şöyleydi: Eflâk'la Buğdan Beyleri (Boyarlar» yerli bir meclis aracılığıyle yedi yıl için seçilecekler, Rusya'ya damşmadan hiç birinin üyeliği kaldınlmıyacak, Sırbistan özerk ola cak, Besarabya, Kafkasya smırlannda Rusya yaranna bazı değişîk Iikler yapılacaktı. Ayrıca Rus ticaret gemUeri boğazlardan barıs ta serbestçe geçebileceklerdi. Bun. lar Akdeniz'de Kuzey Afrikalı kor sanların saldınlarına ugrarlarsa, ortaya çıkacak zararları da Bâbı Âli ödeyecekti. R azacak çok şey var! Hangisinden başlamalı? Galiba en. önemlisi birtakım kimselerin politika dünyamızdan uzaklastınlması... O, partiden partiye geçenler, kendi arkadaşlarını arkadan vuranlar, çıkar için yön değiştirenler, koltuk uğruna kişiliklerini harcayanlar... Burada adlar üzerind"e durmak gereksiz. Açın gazeteleri bakın, okuyun bu adları birer birer. Kala kala on üç kişiye inen gruplarıyle hâlâ «biz şunun bunun önleyicisiyiz, biz olmasak memleket batar, komünizm de faşizm de alır yürür» diyebilecekler mi? CHP son yıllarda içten dıştan yıkılmak istendi. Feyzioğlu ve arkadaşları «ortanın solu» akımına karşı çıktılar. Bir süre önceye kadar, «Ecevit'e komünist diyenin ağzını yırtanm» diyen Feyzioğt». birden yön değiştirdi, Ecevit yönetimindeki CHP'nin sola, hatta aşırı sola doğru kaymaya başladığını iddia etti. Partide azınbkta kaimca tla""Otuz kac^ar milletvekiliyle CHP'den ayrıldı. «Güven» adlı bir parti Rurdu. Sandı ki ulus güven duyacak, adı cGüven» diye! Oysa halk kimseye adı için güven duymuyor. Hatta kuşkulanıyor durup dururken niye bana güven diyor, diye! Güvencilere karşı ortanın solundaki CHP'yi savunanlar da bir • iki yıl sonra bölündü, kimi ortanın ortasında çakıldı kaldı. Bunlar, soldakileri, Güven'cileri aratmayan bir şiddetle yermeye başladılar. CHP'deki iktidar savaşı bir kez daha hızlandı, Ecevit, Kırıkoğlu ve arkadaşları bir yanda; Satır, Göğüş ve arkadaşlan karşılarında... Inönü de ağırlığını öte yana koydu birden. tşler kanştı, kurultaylar birbirini izledi, sonunda Inönü ve arkadaşlan çıkıp gittiler partiden, Ecevit Genel Başkan seçildi, CHP bir «beyin takımı» nın yönetimine geçti. CHP'den son olarak kopanlar Cumhuriyetçi Parti'yi kurdular önce, sonra da Feyzioğlu'na sığındılar, ortaya CGP çıktı. tnönii bu partiye katılmadı, ama seçim öncesi Ecevitçi CHP' ye oy verilmemesini sövlemekle CGP'den yana olduğunu kamuoyu önünde duyurdu. Y EMPERYALİZMİN SÖZLÜĞÜNDE «DOYMAK» EYLEMİ YOKTUR. ONA BİR KEZ ÖDÜN (TAVİZ) VERDİN Mİ, ARKADAN BAŞKALARI GELİR. Doç. Dr: Sırrı AKINCI Buğdan yöresinde başlamıştır. Çar'ın yaverlerinden Fenerli bir Rum olan Aleksandır Ipsilânti ayaklanmarun başkanıydı. Osman lılar onu tam bir yeniigiye uğrat tılar. Ardından kardeşı Dimitrios İpsilânti Mora'da başkaIdırdı. O da Doğu emperyalizmine bağ lıydı. On bine yakm Türkü öldür dü. Yanmadayı insan mezbahasına çevirdi. Ama Yunanlılar onu tutmadılar. Kaçmak zorunda kaldı. Yerine Aleksandır Mav rakardato'yu getirdiier. «Akkerman Antlaşması»na gelinceye dek, Yunanistan olayları nın özetinin özeti böyle. Bu «antlaşma»dan sonra Rusya «Yu nan sonmuroun çöıumlemek için Bâbı Ali'ye yeniden baskıya başladı. İngilizler ondan geri kalmamak için, ünlü komutanlaıı Wellington Dükü A. Wellesley'i apar topar Çarlık baskenti St. Petersburg'a gönderdiler. Aralarında hemen bir protokol imzalandi. Yunan bagımsizhgı için, bu iki karsıt emperyalizm birieşmisti. Çarlık Rusyası buna Fransız emperyalizmini de kat ayı basardı. 6 temmuz 1827'de üç devlet «Londra Antlaşması» nı imzaladılar. Osmanlı Devleti artık siyasal kantann topunu ka çırmıştı. Karşısında güçlü üç devlet vardı. da bu işi Tahir Paşa yapacaktı. Emperyalist devletlerin yaptıklan gerçekte bir ablukaydı. Ama onlara göre olay sözde «Pacem Duello Miscuit» (Ban^ çerçevesinde dostça bir gövde gösterisi) imiş. Daha sonraki gelişmelerde olay amacını çok aşmıştır. 19. yüzyılın ünlü bir diplomatına göre, bunun başlıca nedeni Ingiliz filosu komutanı Vice Amiral Sir E. Codrington'a doğru dürüst bir talimat verilmemesindenmiş. Ona Ingiltere'den yola çıkarken, gerekli talimatı Istanbul'daki îngiliz Büyükelçisinden alacağı söylenmiş. Ne yapacagını bilmediğin den büyük bir tedirginlik içersinde bulunan Vice amiral, sonunda Istanbui'daki tngiliz Büyükelçisiyle bağlantı kurarak, sSavaşa yol açıcı herhangi bir davranıştan kaçırunız. Ablukayı kmcı girişimlere karşı, başka çare kalmazsa top ateşine başlıyabilirsiniz, biçimindeki yazüı talimatı almış. 15 Ekim 1827'de Osmanlı • Mısır donanması Navarin limanında «Lenger Endâz» (Demir atmış) idi. îngiliz, Fransız, Rus donanmalan da limanın agzmdaydı. İbrahim Paşa böyle çok kritik bir zamanda Mora içersinde askeri bir «Teftiş» gezisine çıktı. Tarihçi Cevdet Pasa"yla vakanüvis Lütfi Efendi, Paşanın bu anlamsız aynlışmı, düşmana satılmış olduguna baglarlar. Doğrusu başka türlü de pek yorumlanamaz. 20 Ekim 1827'de öğleden sonra, emperyalizmin donar.ması yavaş yavaş limana girmeye başladı. Çevrede güçlü bir «Müstahkem Mevki'i» vardı. Ama buradan ateş açılmadı. Çünkü girişin dostça bir amaçla yapıldığı sanılıyordu. Emperyalizmin donanması Osman hMısır donanmasma iyice yaklaştıktan sonra. küçük bir olajT bahane ederek hep birlikte salvo ateşine baş'adı. O zaman anlaşıldı ki bu korkur.ç olduğu gibî kalleşçe bir baskındı. Osmanlı Mısır donanmasından üç saat içersinde elli ^«••••••••••«••••t•••*•••••••»•! yedi gemi yanarak battı. Sekiz bin asker şehit oldu. Ama ay yıldızlı bayraklan taşıyan gemiİer «teslimsin beyaz bayrağını direklerine asla «toka» etmediler. Yiğitçe çarpıştılar. Subayların, leventlerin bazısı (tihrâıt binnâr oldu» (Ateşte yandı), bazısı «Gariki Bahr eyledi» (Denizde boğuldu). Bunların arasmda Çengeloğlu Tahir Paşa. «Kühi Revans (Yürüyen Dağ) adlı «Pat ronai Humayun Kalyonunnda, büyük üniforması sırtmda, bir yandan gerekli komutları öteki gemilere iletirken, bir yandan da bir topun başına geçmiş, bir topçu leventi gibi, herbiri «Nibelungenndeki ateş kusan ejders benzeyen saldırgan gemilera durmadan gülleler yagdınyordu. Cehennemi bir manzara ile esa> tirl bir kahramanlık karşı karşıya idı. Sözgelişi yukarıdaki gibi bir konuşma duydunuz, yolda, otobüste, evde, üniversitede. kahvede, bir başka yerde... Ne düşünürsünüz? Konuşmacılardan hangisi ilerici? Hangisi uygar? Hangisi çağdas? Hangisi özgürlükçü? Necmettin mi? Süleyman mı? Hiç kuşkusuz Necmettin. Şimdi bu Süleyman'ın soyadı Demirel, bu Necmettin' in soyadı Erbakan ise, ne yapacağız? Erbakan'ı gerici çağdışı, Süleyman'ı ilerici çagdaş mı tayacağız? Ama demiş ki Erbakan: Kadında mini eteği yasaklayacağız, erkekte uzun saçı keseceğiz. öyleyse Erbakan gericL Doğrusunu isterseniz ben gardrop faslında Uericiliği ve gericiliği anlamam. Gardrop Atatürkçülüğü de anlamsızdır, gardrop gericiliği de. Buffün Anadolu'nun bazı kasabalannda kadm, çarşaiın altmda mini etek giyiyor. Bu çapraz, ancak kadının toplum yaşamında yerini ve işini kazanmasıyla yokedilecek. Kişinin kişiliğini yaratan. yaptığı iştir. İssiz yaratık, uter mini giysin, ister çarsaf, kı^ıUğine sahip olamaz. Hiç bir moda, kijiliksiz kişiye bağunsızlık veremez. Mustafa Kemal Atatürk, çarçafı Türk kadını karanhktan kurtulsun diye yasaklamıstı. Ama mutlu bir azınlığın Paris modasvnı yakından izlemesiyle de kadm karanhktan kurtulamaz. Bîz garip toplumuz. Bundan kısa bir süre önce Mardin MiUetvekili Abdürrahim Türk, kan davasuıdan ötürü öldürüldü. Bu nedenle bir değU, birkaç kadın dul kaldı. Medenl Kanun Mardin AP Milletvekdline işlemiyordu. Sonra ne oldu? Devletin en yetkili kişileri Cumhuriyetten onbeş yıl sonra doğup Şeriat üzre çok kan alan rahmeüinin ailesine baş sağlığı dilediler.. AP'nin sözde layik çevrelerinden bir kimse çıkıp: Bu ne biçim iş? demedi. Çünkü tekelci kapitalizm, lşine geldiğinde göz yumar, işine gelmediğinde «irtica» diye sesini ayyuka çıkarır. Öyle görünüyor ki bugün Türkiye'de dinsel akımlar yer yüzündeki gibi ikiye ayrüıyor. Bir kol sömürücü semoayenin hizmetinde, bir kol karşısında. Millî Kurtuluş Savasında da öyleydi. Padişahm Çeyhülislamı millicileri kfifir ilân ederken, Ankara'daki imam efendi millicilerin yamnda fetva verlyordu. Gerçek odur ki Süleyman bey Kayseri'deki iftar sofrasında Adana Müftüsünün bedduasına amin deyip seçim nut ku atarken sömürücülüğün politikasına îslâmı âlet etmiştir. Ve bunun içindir ki gerçek gericidir. Okuyucu Mektupları Millî Eğitim Bakanma açık mektup Sayın Bakanım. Sıze müsaadeniz olursa önce bir soru soracağun.. Devlet liselerine öğrenci kaydı yapüırken (Okul ve Öğrencilerini Koruma Demeği)ne yardım etmek kanunen var nudır? Bildiğim kadanyla devlet okullanna kayıt yaptmrken yardım etmek şartı kanunsn olmadıgı kanaattadeyım. Zira bu kanaatimın doğru olup olmadığını M. E. B. nın en yetkili ve sorumlu kişisi olarak size soruyorum^ Bu soruyu size sormaktak) raaksadımı aşağida anlatacağım olay neticesinde anlayacaksınız. Olay, Ceyhanda geçmektedîr. Fakir bir ögrencı velisı, ortaokulu bitiren ögrenclyl liseye kayıt yaptırmak için, gerekli evrakı alarak müdü r başmuavinine basvurur. Müdür muavınmden ilk dıry duğu söa şu olur (Kaç lıra jardım «ieceksin?) ögrenci velısi durumunun sayu olduğunu, hiç bi r seküde vardıro edemiyeceğini söylerse de muevin bey, yardım almadan kayît yapamıyacağını sövler O anda tesadüfen orada bulunan, velinin raahalleslndeki muhtar da (Evet durumu çok zayıf yardım edemet) seklındeki ifadesine rağmen muavinin karan değismez. öğrencı velisi, durumunu daha açık bir şekilde anlatır ögrencinin babasinın tşsiz oldufumı. armesinın dikıs dikerek geçimlerinı *or şartlar altırıda çıkarmaya çalıştığını anlatırsa da aldıgı cevap ?u olur: (Yüz lira yardımda bu lunmazsanız kayıt yapamıyacagım.) MUdür beyin emri olduğunu söyler. Müdür beye telefonla dururn izah edilirse de alınan cevap ayn] olur. öğrencı velısme son söz olarak, şimdilik vardıro makbuzu kestinneyenlerin Kayıt^ lannın vapılmrvacagı, aneak 20 Eylülden sonra onlar için bir seyler düşünülecejrl söyienir. Evet saym Bakanım. bu memlefcette fakirlerın okumaya haklan vok mudur? Olay nakkında tahkikat açılabilmesi için ispatlayıcı be!geniz va r mı diyeceksiniz. Böy 1» bir olayda belge temiu «t. menin zor bilirsmız. olduğunu siz de Zira minareyı çalan SHıfını hazırlar.. Pakat olayda tamamiyle gerçektır. GerçeRlığini saptamak ıçm Ceyharı'da çocuklarını liseya Itaydettırea velilerden vardun vapip vapmadıklannı ögrenmek zoı öır iş degilcür. Okul ıdaresı. etendım vardım edene manı olamayız diyecektir. Bu söz Karşısında yine bir sorumuz olacaktır. Acaba yardımı veliler k&ndf istekleriyle mı yapiyorlar? Bu soruya velilenn o 90"ı kendi ısteğımie değU. ıstediK leri ıçın para vermek eorunda kaldım; *o 10'u ıse va çok /en gin olduSlan, ya da okul ıdaresine varanmak ıçuı Kendıra vardım ettım dıyeceklerdır. (Zengınlenn varöımı da okuldakı çocuğu lehınedır OKUÎU düşündüğü ıçm değil.) Eger °b 90'mı hesaba almak lâzımsa, kendi isteğıyle olmadan v» rilen her şeyde zorlama yotcmudur? Zorlama ile yapılan tşte «anunsuzluk yok roudur? Var 'sa bu durumla ılgılenecek maKa.n vok mudur? Evet okul idaresi dıyecektir ki: (Efenaım p<sra okulda kalıyor kenriımı» ıçin almıyoruz..) Evet Dara olralda kalıyor. okuiun ettsıkierı eıdenlıp araç gereç aıınıyoı re okul idaresi takdir ve taita edılıyor daha vüksek göreve atanıyor. Pakat mı vükselış KImın zaranna olacaktır şu hayat pahalılıgında miro ınım inleyen, bir boga^ıro doyurabilmek için. günes aoeuşundan batıncaya fcadar (İş bulursa ona da şükür) çalişan, kendin den ıstenenın vardım defiıı îanıınen ıstenen harç «anıp sesıni bile çıkarmaya çekınıp b;r ka7 îjün çocukiarının Keçınebileceğı ter Kokan parssını veren faku nalkm laranns olacaktır Yanı nalkın sırımda vükselecekler Adeta ölr mal satan zengın edasıyla ögrenci velisinin 50 lira vereyim demnsine karsılık. (Hayır efendım 100 liradan asaği olmai) sözü, hansı vicdana. hangı hukuka, hangi devlet memurluğun» cığar. Evet saym Bakamra sizlere bu konularda hır çok şikayet gelmiyorsa. Dar» atınmadıgından değil. halkin ntç bıT şeyden haben olmadıSmdandır. Geresinin vauilmnsım dilerim. CEMtL SALDAMU Moradive Msb. Itti* Cad. No: 80 CETHAN c Tam İflas Navarin baskısının kısaca fiykü sü bu. O bir bakımdan Yunan toplumsal smıflaşmasınm sonucudur. Çünkü Osmanlı egemenügindeki Mora'da halk «Kocabaşiler» denilen bir tür yönetici sınıfın buyruğundaydılar. Hıristiyan Ortodoks örgütüne bağlı din adamları da bir toplumsal sınıf kimliğiyle öncekine desteklik ediyorlardı. Gerçek şu ki Bizans ardılı olduğunu bildiren, bayrağına Bizans kartalmı amblem yapmış Çarlık Rusyası, tutucu bu iki sınıfa çengelini ötedenberi takmıştı. Bunların arasınria Fener'deki Patrik IV. Grigoryos Bizans «Megalo îdea» siyle yamp tutuşarak. Osmanlı Devleti'ne karşı çeşitli entrikalan ustalıkla çeviriyordu. Ama 1821 ayak lanmasında foyası ortaya çıktı. Sadrazam Benderli Ali Paşa, kendisini Bâbı Âli'ye çağırtıp, «Bu yaptıgın iş nedir?» diye sordugunda: «Efendimiz! Ben doksanlık bir piri fâniyim. Hiçbir şeyden asla haberim yoktur» diye karşılık verdi. Sadrazam bunun Uzertne: « Behey namert! Bir fahlse avratın ettiği fısku zinâ"ya kadar muktezâyı âyinini» üzere elbet vukufunua derkir iken, böyle milletçe azim fitne vü fesâddan haberim voğ idi dernena itimat olunabilir mi?» sözleriyle onu huzurundan kovdu. Sonra da padişah buyruguyla Fener Patrikhanesi'nin ünlü orta kapısında astırdı. CesedJni de taşla bağlaüp, üç Yahudi araalığıyle Marmara"ya attırch 19. yüzyılın ilk çeyreğınde Mora'da özellikle öteki küçük adalarda deniz ticaretinin geüştirdigi bir «Üçüncü Sınıf» ortaya çıktı. Bu pâlazlanan burjuvaziydi. Fransız Büyük Devrimi'nin fikirlerini benimsemişti. Batı em peryalizmi bu «Üçüncü Sınıf»a çengelini takmıştı. Navarin baskını sınıflaşmıs bir toplumun emperjalist amaçlara basamak olduğunu gösterdigı gibi. err.peryalizmlerin bu suııfların çıkarlannı kendi çınarlarma özdeş gördüğü zaman. birbirina düşman da olsalar, birleşebileceklerini ibretle gösterir. Osmanlılar bakımındansa devletin güçsüzlüğünden ötürü güdülen ödünlü dış politikanın tam iflâsını ortaya koyar. Çengeloğlu Tahir Pasa'nm me zarı Eyüptedir. Mezar taşında: •Oku tarihini safletle niyiz eyler iken / Câhı fjrdevs ile mükerrem ola Tâhlr Pâşâı dueleri okunmaktadır. Pasa'nın «Cahı Firdevs» (Cen net Katı) ile «Mükerrem» (Ululanmış) olup olmadığını bümemekteyiz. Ama emperyaiirme bo yun eğen sonra da yan volaa bırakılan çürümüs Osmanlı Devleti'nin sakat dı» politikası nedeniyle Navarin'de «cehennem azabı» çektiginden kuskumuı yok. Bütün bunlara rağmen Ecevitçi, «ortanın solu» ndaki CHP ayakta kaldı. 12 Mart'ın. getirdiklerine, Anayasa değışikliklerine, solcu olmakla suçlandırılmalara, türlü lekeleme girişimlerine, kırk yıllık genel başkanının, daha düne kadar bu partide ön yerlerde oturanların saldınlarına karşı dayandı. Daha da güçlü çıktı bu savaştan... Halk yığınları Ecevit' in yamnda yer aldı, basının en güvenilir kalemleri, gazeteleri, dürüst aydınların tümü, eraekçi yığınlan, gerçek sendikalar, köylüler.. memurlar, ezilenler... «Ne ezen ne ezilen» diyordu Ecevit. Düşünce özgürlüğünü savunuyordu. işkencelere, kitap yakmalara. gereksiz baskılara, korkulara karşı çıkıyordu. HalKın onaylamadığı işleri doğru bulmuyordu, yararına inanmıyordu. Demirerin dilinden düşürmedifi «özgürlükçü demokrasi» gerçek te:nsilcisini bulmuştu Ecevit'in kişiliğinde... İnanan inandıran bir demokrasi öncüsüydü o... 12 Mart'ın Demirel'e karşı gorünüp de gerçekte tcevit'çi CHP'yi güç bir duruma itmesi, Anayasa'yı savunurken o Anayasa'yı tanınmaz hale getirmesi. Kemalist devrimin yasalannı önerip de gerçek Kemalisüeri sindirmesi!.. Ecevit, bütün bunlara karşı çıktı. sözle, yazıyle, eylemle Delırttı görüşlerini Aşınlıklara, şiddet yöntemlerine, tepeden inme davranışlaraı iktidar ödüncülügüne, fikir özgürlügünü lasıtlayan her şeye, herkese... «HalkU bütünleşecegiz» diyürdu. • Halklaştık» diyordu Sıkıyönetimleri yıllarca sürdürmenin janlışlıgını belirtiyor, neye, kime dayandığı belli olmayan «partilerüstü» hükümetlere, böyle hükümeüerin Başbakan. larına karşı çıkıyordu. Cumhuriyetin ellinci yılmda bütün siyasal suçları kapsayan bir genel affın çıkmasını, oir hoşgörü çagınm başlamasım istiyordu. Îşte böyle bir liderin başkanı olduğu CHP, 14 EKim seçiminden başarıyla pktı. Meclisin en kalabalık grubunun üderi, önümüKieki dönemin Başbakanı olarak... Şımdi Türk ulusu verdiği sözleri gerçekleştirmesini beMeyecek. Ortanın solunda bir partinin halk yararına girişeceğı atılımları... En başta evet en başta da Cumhuriyetin Ellinci Yıldönümünün gerçek bir bayram, bir hoşgörü, dostluk, kardeşlik., ulus bayrarnı olmasuu saglayacak, genel affı, önce bunu... Rusya bir notayla küçümsenmi yecek kazançlar sağlamıştı. Bunun başlıca nedeni Osmanlı Devleü'nin güçsüzlüğüydü. Çünkü o ötedenberi pek çok bakımdaa dökülmekteydi. tçerde rüsvet. suistimal, tefecilik alabildiğine çoğalmısü. Toplum gericilik yuva larıyle dopdoluydu. Saray, Bâbı Âli, yeniçeri, âyân, ağa, derebey leri arasında çekişmeler vardt. Devlet hazinesd tamtakır sayılabi lirdi. Ulemâ (Bilginler) toplumdan kopmuş, müspet bilimlerden uzak skolastiğin bataklığında bocalıyordu. Yeniçeri esnaflaşarak çoktan yozlaşmışü. Başlıca işi, ikide bir «Kazan Kaldırmak.tı. Dışarda bir yanda Doğu emperya lizminin Çarhk Rusyası, öte yanda Batı emperyalizminin Ingiltere'si devletin baş belâlanydı. Cezâyir'e göz dikmiş Fransa da bun lardan geri kalmıyordu. Emperya lizznin parçalajncı kıskacı Osman lı Devleti'yle toprak bütünlüğünü tehdit etmekteydi. Sultan, bun lardan ötürü tedirgindi. Bir çıkar yol her iki emperyalizm arasındaki kıyasıya düşmanlıktan bir süre yararlanmaktı. Yukarıda anlat tığımız olayda da böyle bir göıüse uyulmuştu. Ama emperyalizmin sözlüğünde «Doymak» eylemi yoktur. Ona bi r kez ödün (taviz) veren devletin, arkadan başka isteklerle karşılaşacağı kuşkusuzdur. Osmanlı Devletininse nota sorunu dolayıayla iki emperyalizme de ödün verdiğini söylemek fazia. öyleyse ikisinden de göreceği vardı. Rusya bu olaym ardından hemen bir girişimde bulundu. Osmanlı egemenliğindek: Mora'da kurulacf ; bir devlet için, öncülüğe kaikıştı. Bunun bir adı «Yu nan bağımsızlığı»ydı. Aslında bu onun yeni bir girişimi değildi. 18. yüzyılda da bu iş için çalışmıştı. 1814'teki son girişimiysa çok ilginç: O yıl ikisi Yunan, biri Bulgar üç tüccar Odesa'da «Etniki Eterya» adlı, sözde kültürel gerçekte Yunan bağımsızlığını saglayacak devrimci bir derneğin temelini atmışlardı. İngilizler d» o yıl Atina'da kurulan, özdeş amacı güden «Heteria Ton Flikon» adındaki başka bir dernekle bağlantı kurrnuşlar tü. Her iki demek gizlice propagandalarını yapıyorlardı. Ara larında ujTişmazhklar büyük gö rüş ayrüıkları vardı. Bu arada Tepedelenli Ali Paşa'nın Osmanlı Derletine baskaldınnası her iki sinin de işlerlne çok yaramıştı. Osmanlı tara karşı Yunan ayak îanması ilkin 1821'de Eflâk'la Navarin Baskını «Antlaşma» nın imzasınd&n sonra bunlar «Aracıhk» sıfatını takınarak, Bâbı Âli'ye diplomatik saldınya geçtUer. Bâbı Âli' yse üç devletin tutumunu «Kendi iç işlerine kanşmakla» nıteüyerek, bu kez dayatmaktan başka çıkar yol göremedi. Çünkü tersi boj'un eğmek olacaktı. Bir yandan da Mısır valisi Mehmet Ali Paşa'ya başvurarak donanmayla asker göndermesini istedi. Pasa bu istegi olumlu karşıladı. Oglu îbrahim Paşa komutasında asker yüklil bir donanmayı İskenderiye'den Mora'ya gör.derdi. Ama emperyalizm erken davranıp savaş filolannı M o ra dolaylanna çoktan göndermişti. Hatta Mısır donanmasını Pire limanına sokmamıştı. Bu durumda Mısır filosu dümen lararak yanmadanın Kuzeybatısındaki Navarin limanına gitti. Çengeloğlu Tahir Paşa'nın komutasındaki Osmanlı donanması da oradaydı. Sultan'm buyruğuna gö re her iki donanma İbrahim Paşadan komut alacaktı. Paşa'nın nerhangi bir nedenle yokiugun SATILIK OTOMOBÎL 1969 Model Anadol Sahibinden satılıktır. Tel: 37 66 20 S *•••••••••••••! BAŞSAGLIĞI Sendikamız Yönetim Kurulu Başkanı saym Dr. Nejat F. Eczacıbaşı'nın annesi mümtaz ve değerli insan Cumhuriyet 84S8 SAFFET ECZACIBAŞI Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Ailesine ve yakınlaruıa başsağlığı dileriz. İLÂÇ ENDÜSTRİSİ ÎŞVERENLER SENDİKASI (Fulmar: 1047/8501) TURHAN SflCUK Gazetesinde
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle