17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHTJRÎYET 1 Ekim 1973 Çinliler Ve Biz, Vakti.vle okuduğumuz üniversitede. Çinll öğrenciler de vardı. Bunlann Uri hali, dikkatirnl çekerdi. Birincisi şuydu ki, Çinlı ögrenciler, zekj görünmüyorlardı. Halbuki biz onlara göre, galiba daha zeki ldik. Yahut. zeka oyunlan içindeydik. Ateşli ve sürükleyici sözlers kendimizi verirdik. Bilimden ziyade, duyguya, şiire kaçan jestlerle konuşurduk. Bu heyecan gösterileri ve heyecan uyandırmak Jestlerimiz, bazan onlan da saşırtan sanatımızdı. Halbuki böyle marifetler, biraa da, zekâ oyunlannın kaideleri içindedir. Çinll çocuklar, her zaman ve her konuşan karşısında olduğu gibi, bu coşkunluklan da, sükunetle, hattâ biraz da, binlero» yıliık terbi>elerinden gelen saygılı hallerle dinlerlerdi. Ama yüz hatlannda, bu söylenenîeri. kabu], tasvip veja reddettiklerinl gösteren, en küçük bir ifade bile sezilmezdi. Onlara gelince? Onlar, daima sakin, daima sözlerine dikkatliydiler. En önemli konuları ko nuşurlarken bile yüzlerinde, bir heyecan ifade si belirmezdi. Ama, binlerce kilometrelik eskl Çin seddini yapan atalan gibi. taşları taşlar üstüne koyarak ve her taşın, yerini, dayanaklannı ve eserin bütünü içinde hizmetinl düşünerek, fikirlerini önümüze sererlerdi. Fakat bu seriliş de kolay olmazdı. Çok zaman alırdı. Neticeyi verirlerken de, ne heyecan taşkınlan, ne jestJer, ne de gurur gösterirlerdl. Fakat görürdük ki, konu, ister blr bilgi prob lemi, ister bir tartısma, hatta İsterse günliik bir mesele olsun, konuştuklan söziere kendil» rinl verişlerinde, bir » r r e önem farkı gösterme» lerdl. Her şeye, aynı dikkatle başlarlar. Ve her komıyu, aym dikkatle bitirirlerdi. Eserlerimden, kendi hayat hikâyemi nakJeden kitabımda, Çinlileri «Zil çalınca vaktinde sofraya gelmek ko rusunu, kendi aralarmda, bir hafta süren, hepsınin katıldığı tartışmalar sonunda, ancak karara bağlayabildiklerini anlatmışımdır. Ama ondan sonra bu karar onlar için, bir Konfüçvüs düsturu gibi, aksamadan lşledi. Bizde ise, devlet ya6ağı üç gün sürer diye bir Atalar Sözti olduğunu büiyoruz.» Olaylar ve görüşler TARİHİMİZDEKÎ BOŞLUK Şevket Süreyya AYDEMİR Çağdaş Kültür Çinlilerde dikkatimi çeken flrinel Prelîik de, Klâsik Avrupa kaynaklarının, Çin diline çevrilmiş olduğunu anlamaktan gelen şaşkınlığımdı. Eakardım. Bu öğrenciler, gerçj Çinin çeşitli sosyal tabakalarından gelmişlerdi. Alt tabaka çocuklan da az değildi. Fakat; işin zekA oyunlarına değil de, gerçek ve klasik kültüre dayanması gcreken konuşmalarda ve dershane tartışmalarında, itiraf edeyim ki. bize susmak düşerdi. Yahut ta tartışma konusu önceden belliyse ki usul buydu o zaman, geceyi gündüze katarak birşeyler hazmetmeye çahşırdık, Fakat Çinli öğrenci, gene sakin, dikkatll, gösterişsiz, gene atalarının Çin seddine taşı taş Ustüne koymalan gibi, hesapla, düşünceyle konuşurdu. Ele aldığı konunun planını, miraarisini işlerdi. Ve meydana bir bina çıkardı. Ama geç, ama sabırlı, ama yılmadan, yorulmadan çalışarak.. Onların. bir üniversite bayrammda, bir sahnenin etrafnu süsleyecek bir girland, yani kâğıttan bir çiçek ve yaprak kordonu için, ikl ay çalıştıklarını, gene yukarıda değindiğün eserımde vermişimdir.. Klâsiklerin ve o meyanda klâsik Marksist edebiyatın da Çin diline çoktan çevrilmiş olduğunu anladığımız günlerin şaşkınüğını, yukarıda kaydetmiştim. Halbuki bunu Batılı bilginler, meğer zaten büiyorlarmış. Türkiyeye âöndükten birkaç yıl sonra, Atatürk'ün emri ile dilimize çevrilen, Wel!s'in «Cihan tarihinin ana hatları» isimli eserinin cütlerinde, çağdas Çin aydınlan ve bunlann kültür hazırlığı için yazılanlan okursak, yazarın, bu srdmlartn kaliteleri ve onlardan neler beklenebilecefj hakkındaki görüşlerini hayretle öğreniriz. Hattâ o sayfalarda yazılanlara dayanarak şunu da kaydedeyim ki, Wells, bazı bakımlardan Çin aydınlarının yanmda, Avrupa aydınlarmı oldukça hırpalar. Bu çocuklardan hiçbirinin, Çinde, bugünkü kültür ihtilâline yetiştiklerinl sanmıyorum. Ama vakti.vle ve sıralannı işgal ettiğimiz Üniversite çatısı altında da, Çin öğrencileri bende, buna benzer duysrular uyandırdı. Kendimizi, ne kadar zayıf, çagın seviyesi karsısmda ne kadar defersiz, ve ça?daş bilim ve kitap hazınesinden, ne kadar yoksun bulurdum. ç , dlUmlsa tek fTkir esert çevrflmi? değildi. lçt« bu yokluk var ya, bizim yakın torihlmizin, büyülc boştuğudur. Ve bia bu boşlugun, en ax 150 yıldanberi, bedelini ödeyip duruyoruz. Hele bugün bu bedel, biraz pahalıc» ödeniyor. Çünkü fikir nedir? Çağın fikir hazinesl nedir? Biz bu fikir hazinesini bilmez, benimsemezsek, çagın milletleri arasmda yerimizi alabilir miyiz? Aydın kimdir? Aydın ülkesine ne getirir? İşte bütün bunlar. şimdi bizim için, yalnız cevaplannı veremediğimiz muammalar degildir. Aynı ramanda, bu bilmemekliğimlzin, yoklugumuzun, yakın tarihimizin büyük boşlugunun bedellerini de. hem acılar, ıstıraplar, kayıplarla ödemekteyiz. Hem de, en azuıdan elll yıliık bir gerileme ihtimali ile karşı karşıyayız. Düşünelim ki Cumhuriyetin 50. j'ilında, nice Şeyhlerle Ağalar. nice illerde milletin temsilcisi o!uyorlar. Ve ömürlerinde başlarmı secdeye koymamı? insanlar, halkm karşısında, ezanlar okununca camilere koşuyoriar. Ve bir milletvekiü. üniversitede Hacı Bekta$ kürsüsü açılmasım teklif edebiliyor. Ve o kadar rru ya?.. tat)oru BİR OZAN NEDİR Kİ.. DÜNYANIN HER YERÎNDE KABA KTJVVET, GÎZLİ AÇIK YUMRUĞUNU SAVURUP DURMAKTADIR. MUTLULUK BÎR ÖZLEMDİR OZANLARIN DİLtNDE VE SEÇÎM PROPAGANDALARI YAPILMAKTADIR; SİZE ÖZGÜRLUK, SİZE ÇAĞDAŞ HAYAT, SİZE MUTLULUK DİYE SADUN TANJU ine Devlet Baçkanı Ahmet Seku Ture blr ozandır. G«çenlerde onun Afrika Insanı'nı okuyordum. Insanı to«yal ve biyolo.iik bir ürün olarak görüyordu Afrikalı devlet adamı ve sürekü bir rfeğişim oluçum istiyordu. «Halk için hayat, mntlnlnk için besledifei nrant ve istek» tir» diyordu. Görev, toplumsal hayata katkıda bulunmaktı. Iki Boşluk Bize Gelince? Ben yurdumuzda, bir ögTetmen okulunda okumuştum ki, bize Turan'ı kurtarmak için, sonsuz heyecanlar verirdi. Ama mektebin bir ki. taphgı ve bu Htaplıkta Turan hakkında tek kitap yoktu. Çünkü mektebin. bir kitaplığı mevcut değildi. Birinci Dünva Harbinde yayımlanan «Turan» isimli bir kitapçıŞı da, bir Musevi vatandaşımız yazmıştı: Levi Kohen! Ziya Göka!p"ın Turan şiirleri, hep heyecana hitabediyordu. Gerçi bunlar bile bizim neslimizi, Turana koşmakten abkoyamadı. Meselâ bu nesilden biri olarak Turandaki çabalanmızı «Suyu Arayan Adaın» isimli eserimde anlatmlşımdır.. Ama ne var ki kitap, hele Batıdan çevrilmlş fikir eserlerinden, dünya kültüründe klasiklerden, hakikaten yoksunduk. Ve meselâ bütün bir Tanzimat devri ile Abdülhamit karanhgı Evet, tarihimizin büjük bir boşluğu var. Daha doğrusu bu boşluk iki kademelidir. Bu kademelerin birincisi, bizim saltanatımızın, en ihtİ5amü devrinden başlar. Batıda Din Halkın diline uydurulur, Reformlar alır yüriir, Rönesans dediğimiz sanat ve fikîr inkılâbı çiçekler.ir ve yeni kitaplar keşfolunur. matbaa hayatına girerken biz, dinde içtihadı dondurduk. Akdenizin doğusunda. binlerce yılın hem Ortaasya, hem Hint yolunu kapayarak, kendimizi, demir kafes içinde hapsettik. Ama asıl 1789 inkılâbı öncesi uyanıja, Tabii Hukuka, însan haklanna. kısacası. bütün Batıyı saran ve dünyanın en müstebit hükümeti oian Rus Imparatorluğunda bile bilgi, sanat. fikir inkılâplan yaratan akımlara göz yumduk. Bütün Tanzimat devrinde Batıdan tek bir eserin dilimize çevrilmemesi, ne demektir... İşte şimdi, bu asırlarca çagdışı kalmanm cezasını çekiyoruz. Bedelini ödüyoru7 Bu yazıda son sözüm şudur: çağ, hatayı. hele blUm yetersizligini affetmez. Biz bu yetersizliğimizin suçunu, kendi hayatımızda ve kendi ıstıraplanmızla ödemezseK, yann çocuklanmız, torunlanmız, mutlaka öderler. Bu akıbeti düşünmeliyiz... G Özlem Dolu Ozanlar Toplumsal hayat dünyamn pek çok yerinde Bzlenflen mutluluktan uzaktır. Rwandah ozan Mntabaraka'nın, Moğolistanlı Beçzin Yavuknlan'ın, Hindistanh Samar Senfnpta'nm, Fildişi Sahi'.i'nden Anoma Kamil'in şiirlerini okuduğunuz zaman, doğa insan geri kalmışlık dramının acısı yöreğinize oturuyor. Yorfnnlnk topnklarıma yapısmış / kaybedecek saRİığım bile yok diyor Anoraa Kamil. Rüzîâra kapılmıs otlar / kurak ovalarda / vanıp kül olan orman, Mutabaruka'nın en canh çocukluk anısıdır. Hintli Sengupta, kurnmlanan zenci lider Martin Luther Kins'e aqıt vakarken, Ben de senin jrfbi karaderfliyim / ıtözlerimden artık kan akacak diyor. Mogol Begzin. nefesim / beşijim / ynvam / ve ünüm diye özlemini çektiği anavatanının kendisini unutmasından korkuyor. Acı İse Şiirler;. Bir ozan nedir ki, yaşamın dili, duygusu ve akh clmaktan başka? Bir ozan nedir ki, halk ve dünya kültCrünün petegind'e özgür yasamın balını yapan bir an olmaktan başka? Bir ozan nedir ki. halk bilincinl ve duygusunu ça»das dertlerin örsünde döverek blçimlendiren o işçiden baska? Bir ozan, halkınrn ve yaşadıft çafın gözu, yüreği, aklı, kulağı. dili olamadı mı, dizeleri kimin için söylüyor? Onun için ozanlar hep sevilmiş ve sayılmışlardır devirlerce ve halklarca. Bilinir ki, ozanlar mutluluğun sevincini söylemeğe hazırdırlar; acı ise jürler, mutluluğun özlemi halkın yüreğini yaktığındandır. KOLAY BİR TERCİH Dr. Kemal DERVİŞ Ekim 1973 tarihinde milyonlarca seçmen önümüzdekl yılların iktidarmı ve meclislerdekı dengeyi oylanyle belirleyecektir. Kuşkusuz seçim çok önemli, belkl Türkiye için gelmiş geçmiş seçimlerin en önemlisi olacaktır. Ancak burada seçimlerin önemi üzerinde degü, verilecek olan tercihin, yurtsever, düşünen bir insan için çolt KOLAY bir tercih olacağı üzerinde duracağız. Farklı iktisadi programlar arasmda kesin bir tercihe varmak her zaman güç olmuş, son ^llarm karmaşık uluslararası gelismelerinden sonra büsbütün güçleşmiştir. Amaçlarda bırleşüse de, merkezi planlama ile piyasa mekanizması arasmda nasıl bir uyumun, üretim araçlarında kamu mülkiyetiyle 'özel mülkiyet arasında nasıl bir dengenin, işyerlerinde nasıl yetki ve yönetim biçiminin çalışan halkı hızla gerçek anlamda refaha ve mutluluğa ulaştıracağın» kesinlik ve güvenle saptamak çok güçtür. Bu temel toplumsal yapı sorunlarmm gölgesinde Türkiye'nin kalkınması ve insanlann refahı için köklü çözüm bekleyen daha nice sorunlar vardır, Drakon Yasaları ve Sosyal Demokrasi rakon, eski Yunan'ın ünlü Tiran'lanndan biridir. Adı ile anılan yasaların yapuncısı olarak tarihe geçmiştir. Bir bunalım döneminde görev ve sorumluluk yüklenmiş, geniş halk kitlelerinin koşnutsuzluğunu gideren yönetimiyle başan kazanmıştır. D M Bu sorunla.rın hızlı çözümii için kimsenin elınde sihirll bir değnek yoktur; ve aydın insan yanılma üıtimalinl gözönünde tutabilen insandır. Ancak, amaç insan ise. kalkınma, nihai amaç olan insan onuru ve mutluluğu için ar&ç ise, bu sorunlann yalnız özgür bir tartışma ortamında, sürekli eleştiri ve karşt elestirilerin i»?âımıyle çöztfleçekleri tarihin derslerinden artıK 'anlaşılnYî^îr. htıplumlafa. Tjanş içinde ve derinlemesine, kalkınma, adalet ve eşitlik yolunda ilerıeme olanağını, özgürlük ortamı ve özşürlükçü demokrasinin yaşaması, yaşatüması ve gereğinde cesaretle savunulması sağlar. tşte bizce 14 Ekim'de verilecek tercih her şeyden evvel bu özgür tartışma ortamıyle ilgilidir; ve özgürlüğe sahip çıkan, düşünceye saygı gösteren, böylece ilerlemenin, teknik ve toplumsal çözümler bulmamn asgari şartlarını yaratmaya yönelmiş tek bir parti olduğundan, tercih önemli olduğu kadar kolay bir tercihtir. AP Genel Başkanı Sayın Süleyman Demirel, açık. çüpheye yer bırakmayan bir biçimde, fikir ve düşünce suçu kavramlarını savundu. Bir insanın düşüncesi dolayısıyle, toplumsal görüşlerini ifade etmesi yüzünden, ağır hapis cezasına mahkum edilmesini doğru ve gerekli bir icraat olarak ndteledi. Son yıllarda her türlü sosyal muhalefete karş: sürdürülen insafsız, ölçüsüz kampanyamn, yazar ve düşünürlere kar5i yoğunlaşan ağır baskımn sorumluluğunu, Cumhurbaşkanı secimlerinden sonraki tutumlanyle ve ünlü «fikir suçu» demeçleriyle AP liderleri açık olarak yüklendiler. Böylece bazı düşünceler kesinlik kazandı: olanlar AP'ye rağmen değil, AP'nin isteği ve hatta zorlamasıyle olmuştur. AP'nin ıUmu muhafazakâr veya libersl sağcı bir parti olabileceği düşüncesine en iyimser rihinlerde bile çok az yer kalmıstır. AP liderlerinin bugün kendilerine maletmeğe çalıştıklan 1971 evveli «müşfik iktidar» tutumunun, bilinçli bir istek veya liberal inançtan değil. AP'nin o zamanki güçsüzlüğünden ve darbe korkusundan ileri gelmis olduğunu ileri sürenler giderek bak kazanmışlardır. Iktidar ortağı Çumhuriyetçl Güven Partisl özgürluk konusunda AP'den de daha katı bir tutum içindedir. Esasen yöneticilerinin herbiri bir düsünceyi jrazmakla anarşik bir eyleme katılma arasmdaki farkı ölçme yeteneğindedir. Herbiri toplumsal bir yapı değişikliğini önermekle, anarşik bir eylemi teşvik etmenin apayrı şeyler olduğunu bilmektedir. Buna rağmen son iki yıliık uygulamaların, insanıan kitap yakmaya kadar götüren baskının yanında yer almışlardır. Bütün dünyaya yayılmış işkence iddialarına kayıtsız kalmışlardır. Bir kitap çevirisi yüzünden insanlann yıllarca zrndana mahkum edilmelerini doğru saymışlardır. Bu anlayışm karşısında, özgürlüğün yanmda güçlü olarak yerini almış yalnız Sayın Bülent Ecevit'in liderliğindeki yeni Gumhuriyet Halk Partisi vardır. CHP özgürluk safında yerini 12 Mart'tan çok önce, o zaman özgürlükçü demokrasiyi küçümseyenleri, toplumculuğu bürokratik dikta sananlan parti içinde yenilgiye uğratıp almıştı. Aday listelerinden ve kontenjan tercihlerinden de belli olduğu gibi, baa çevrelerden gelen tahriklere rağmen, CHP özgürlükçü demokrasiye bağlı oünayan dikta heveslisi herkese kapılarım kapatmıştır. ö t e yandan, çalışan halkın sosyal ve iktisadi programmın oluşmasına katkıda bulunmak isteyen herkese açmıştır kapılarını: CHP'de gerçek namuslu KberaJier de var, sol toplumcular da var. Demokratik solun programı çaıışan halk yığmlarının özlemlerine yönelmiş, halkçı bir örgütün içinde, özgür tartışmalann itici gücüyle, geniş bir sosyal tabana dayanarak gelişmektedir. Tutarlı temeli teşkil eden. özgürlüğe, demokrasiye ve çalışan halkın gücüne inanç ve güvendir. Türkiye'de, 14 Ekim'de. birçok Batılı Ulkelerde olauğu gibi. ılımlı muhafazakâr veya liberal bir sağ ile, sosyal demokrat veya sosyalist bir sol arasında tercih söz konusu değildir. Yapılacak olan seçim maalesef çağdışı Kalmış, antidemokratik, mutlakçı bir sağ ile, CHP'de birleşen tüm özgürlükçü ve demokratik kuvvetler arasmdadır. 0nun için kolay bir tercihtir. Bugünkü koşullar içinde tercih öncelikle özgürlükle ilgilidir. Son haftalarm yüzeysel rahatlığı yanıltmasın, Türkiye'de özgürluk mücadelesi kazanılnus değildir. Bölünmemek gerek. Drakon bu işi yakınmalara nsden olan toplum düzeninde hiç bir köklü değişün gözetmeden başarmıştır. Bu nedenle günü. müzde, Drakon sözcüğü, içeriğl boş reform yasalannı deyimlemek için kullamlır. Başka deyişle. halk kitlelerinin sömünl ile oluşan devrimci potansiyelini yerleşik toplum düzeninden ödün vermeksizin yatıştırmak çabaları bu deyim ile adlandınlır. Drakon, görünüşte yoksullardan yanadır. Oysa soylulann ada yı olarak iş başına gelmiştir. Ondan istenen can ve mal güvenliği sağlayan bir düzen kurmasıdır. Bu türöfe; bir eylem&ı öncelikle tath bir cana ye çokça mala sahip olanlar için önem taşıyacağı açıktır. Gerçekten de Drakon bir yerde bu eylemin ba şanlı yürütücüsü olmuş. salt ceza ve yıldırma tekniklerinin yetersiz kaldığı bir ortamda, ceza yasası görünümü taşunayan ve fakat zenginliği koruyan yaptınmlarla karakter kazanan bir yasal düzeni, reform görüntüsü içinde yasatabümiştir. Bugün değişik örneklerine sık sık rastlanan bu türde uyuşturu cu, uyutucu, bekletici yasal tek nik ve taktiklerin tarihsel sürec içindeki en eski ömeği işte bu Drakon yasalandır. Türkiye Örneği örneğin Türkiye'de... özellik12 Mart sonrasında Drakon yasa lannı anımsatan reform çabalanna sık sık rastlandı. Toplumu büyük ölçüde tedirgin eden bazı sorunlara sözümona çözüm yollan arandı. Bulundu da. Ne var ki bunlar sorunlan yaratan sosyoekonomik çıkmazlara hiç değinmeyen, kıyısından köşesinden de olsa dokunmayan tedbirlerdi. Doğal olarak, üstüne düştükleri konuda doyurucu bir sonuç sağlayamayacak ve bir süre sonra aynı sorunu yeniden Eündeme çıkaracak davranışlardı bunlar. Eski Yunan'da Drakon yasalannı incelemiş olanlar, aradan otuz kırk yıl geçmeden sahneye bu kea ünlü bilgin Solon'un çıktığını da billrler. Yine bilirler ki Drakon tarafından aldatıcı bir hoşmıtlukla uyutulan kitleler gerçeği sezmekte gecik memişler ve kısa bir süre önce sinde başanlmış gfbi görünen eylemi dosdoğru yorumlayarak. bu eylemin y8rattığı düzene kar şı bu kez daha da bilinçlenmiş olarak direnmeye başlamışlardır. Onun içindir M Solon. gerçekten halka dönük bir düzen kurmaktan sayn seçeneği olmaksızm iktidara gelebilmiştir. Yüzyıllar sonra bir siyaset bileesi «insanlann bir bölügünü bir zaman. bir bölüğünü her za man aldatabilirsinlz ama hepsini her zaman aldatabilmeniz olanaksızdır» derken, buna ilk örnek olarak. eski Yunan'da Drakon ile Solon yönetimleri arasına sıkısan olusumu göstermiştir. Şunu da unutmamak ge rekir k t eski Yunan smıflı bir toplum düzeninin tarihteki belirgin ilk ömeğidir. Ve smıflı toplum yapısı içinde, kitleleri re form avuntusu ile durgunluSa sürüklemenin çeşitll olanaklan vardır. Blr yerde, Batı uygarIığına kaynak olan dUsüncesi ile, en insancıl oîdugu aşamada bile sımfsalhktan kurtulamayan felsefesi üe esfci Yunan, bu acıdan örneğin Türk toplumuna oranla dejtislk karaktere KahiDtir. Ne çare W bu özelük Wl» halk kit lelerini sürekli bir aldanıs icinde tutabilmek içtn yetmemektedir. Bu düşünce ve yargılann sahibi olanlar sözümona reform yasalan iıe toplumdakl devrimci demokratık potansiyelin körlenmeyecejını bilir ve kuşkuya kapılmarlar. Ancak bir başka so run vardır ki özellikle devrimci kanatta değişik yorumlara yol açmakta, bu yanıyla sakutealı ol aşamaya geldikten sonradır ki Batı toplumlan için bir anlam kazanabilmiştir. Başka deyiş'.e, refahı yaratmantn asıl sorun olduğu ya da asıl sorunu üretim konusunun oluşturduğu dönemlerde, sosyal demokrasi Batı toplumlan için yeterince anlamll olamamıştır. Bunun nedeni anılan ulkelerde suuflı bir toplum yapısının egemen olmasıdır. Felsefî kaynağını eski Yunan'dan, Faruk ERGİNSOY hukuksal temelini Roma'dan alan Batı uygarlığı, ikisi de sınıfsal OLEYÎS Hukuk Müşaviri temeller üzerinde duran bu kaynaklarla bağımh olduğu için, BInıfsal nitelik taşımayan gelişimmakta, giderek bazı siyasal slo kon'cu karakterdir. 1973 seçimle lere kapalıdır. Bu nedenle, üreganlar üzerinde anlaşmazlık yara rinde, bu konu. üzerinde tartışı tim sorununun asıl olduğu dönemde, Batılı toplumlar halka tarak yersiz, gereksiz bölünme lan temel teorik sorun olduğu dönük karakterdeki her siyasal leri kışkırtmaktadır. özellikle için üzerinde dunnaya değer. yöntem gibi sosyal demokrasiye sosyal demokrasi konusunda orde uygulama şansı verememişler teya atüan çelişik görüşler bu Sosyal Demokrasi ve o dönemde, onu, salt bir dütür bir olumsuzluğun günümüz Çok söylendiği halde yine de şünce akımı olarak yaşatmaktan deki en çarpıcı ömekleridir. tekrarında fayda gördüğümüz bir öteye gidememişlerdir. Ancak so**' De\Timci kanat'm bazı yazar gerçek var: Batı toplumlan (yön run refahı yaygmlaştırmak HM>temi bağışlanabilir nitelikte ol mine dönüştükten sonradıe^ki '*re düşünürleri toplumların kök grapısına dayanan bir ayrım yap sun olmasın) sonuç olarak bir sosyal demokrat düşünce B»tı maksızm sosyal demokrasiyi çağ belli refah düzeyine ulaşmışlar uygarlığınm kendisine karşı ördaş bir Drakon düzeni olarak ni dır. Bu düzeyde temel sorun re düğü duvarı aşabilmiştir. Böy'.e telendinnektedirler. Bu yargı'nm fahı yaygmlaştırmak, ekonomik olduğu için de Batı Sosyal Dekaynağı Batı Sosyal Demokrasi değerleri üleşmek biçiminde be mokrasileri köklü değişimlere örneklerinde gözlemlenen Dra lirir. Sosyal demokrasi ancak bu olanak vermeyen. devrimci nitelik taşımayan sistemler olarak belirmişlerdir. Olusumu tersine çertrdiğimizde şunu da söyleyebiliriz: Sosyal demokrasi sınıfsal temeller üstüne oturan bir uygarlık düzeni içinde devrimci olmaz. Bu nedenledir ki Batı toplumlan ancak bir belli »samadan sonra ve sınıfsal smırlar içindt yaşattıkları hümanist değerleri de ekonoraik değerler gibi yaygmlaştırmak gereğini duydukları ölçüde sosyal demokrasiZZ ye yönelmişlerdir. TÜRKİYE'DE SOSYAL DEMOKRASİ AŞIL SORUNÜN ÜRETİM YETERSİZLİĞİ OLDUĞU BİR DÖNEMDE DE UYGULAMA OLANAKLARINA SAHİPTİR. Düşünce; Duygu ve Öfke Pablo Neruda. sadece Şili halkma değil. bütün insanlığa çağdaş bir yaşamın özlemini yansıtan bir ozandı. Şiir onun için insanhğın ve yaşanılan zamanlarm damgasını taşıyan soylu bir uğraştı. Eski giysiler kadar kirli, yemek lekeleri ve uUnçIa kirlenmiş bir bcden kadar pis, burusukluklar, pözlemlcr. düşler. u.vanıklıklar. budalalıklar. siyasal inançlar, kuşkular, duman ve tere batmıs. sidik ve zambak kokan, yaptığımız ve yaşadığımız her şeye bulanmış bir jiirdi onun yazdıklan, yaşamın kendisiydî. Sadece düşünce, duygu ve öfke idi Neruda. Zaman içinde ve olaylarla gelişen bir zekâ idi, bir kültürdü. Bir tek asktır eskiyip kavbolmayan / bu yüzden ciderim yaşarodan yasanta. dizeleri onundur. Hayatm kendilerine sunulan tek fırsatında insanca yaşamak isteği bir aşk gibi erişilmez ve doyulmaz kalmıstır insanlara ve devredilmektedir yaşamdan yaşama. Anlayan Gözler.. Bir ozan, yüreği ve beyni ile olgunlaşmadan yazdıklanyle tanınmamalı ve anlatılmamalıdır. Pablo Neruda da 1904' de başlayıp 1973'de biten hayat yolculuğunda, lspanyol ic harbi kopup da, kendini, Argüelles mahallesinde balkonundan çiçekler sarkan evden Madrid'in kurşun, kan ve acılar dolu sokaklarında döğüsen devrimcilerin arasına düşmüj buluncaj sevşrilinin gözlcrindc şafakların yalazlarîdıjı Ve tcuro tüz yaprafclannın tutuştujru tatlı saatlerde yaşanmış muüuluklann nasıl bir düş olduğunu görüverdi. Gören, anlayan gözleri vardı Neruda'nm. Bize sunulmuş ve yeter görülmüş mutluluklardan ibaret değildir yaşam. Yaşam, büyük güzel olgun ve dalmdan kopanlmaraış bir meyvadır, uıakta. Tadına eren ve söyleyenlere ceza verilmiştir insanlık tarihi bo>unca. Son cezalılardan biri Neruda'dır. Cezalandırılan Akıl Ve orada, Çetin, benim arkadaşım, görmesini bilen bir göz, duymasım bilen bir yürek ve oluşmus çağdaş akıl, ceza çekmektedir. Gözünün birini kaybetmek tehlikesi ile karşı karşıyadır. Neruda ölmüştür, dünyanın her yerinde kaba kuvvet, gizli • açık yumruğunu savurup durmaktadır, mutluluk bir özlemdir ozanların nilinde; ve seçim propagandalan yapılmaktadır, size özgütlük, size çağdaş hayat, size mutluluk diye f İLAN % = S ZZT ^ ZS SZI SZI SS ^ î •M. J^ 2H ~m •" • "• ZII! ZSZ JJJJ 25 BMM wmm J2J •B JJJJ 2S ^mt JJJJ2 Istanbul Oruçgazi Ortaokulu Müdürlüğünden § = JJS «a «M» • JJJ" m^ ^m JJJ^ «• » « JSI «a. » t^ ^JJ , JJ^ «JJJ «• a ^ JJ", JJJJ "•> "J" ^^ «j» S * mmm mmm ı okulumuzun onanm lslert kapalı fart usulü ile 249ü sayüı kanuna göre eksütmeye konulmuştur. 1 İşin kesil bedeU (73.999,15) üradır. 3 Eksiltme îstanbul 1 Sayüı Okullar Saymanlıgında 8 Ekim 1973 Pazartesi eünü saat (15.00) te yapılacaktır. 4 Eksiltme şartnamesl ve diğer evrak mesaı saatleri içinde Okulumuz Müdürlüğünde. (tstanbul Bayındırlık Müdürlüğünde) görülebüir. 5 Eksütmeye girebilmek İçin Uteüilerin: A) (4949,96) Urahk eeçıci teminatuu, B) 1973 vılına ait Ticaret Odası belgestni. C) Müracaat dilekçeleriyle birlürte verecekleri (eksiltme şartnamesinde belirtilen ve usulüne göre hanrlanmıs olan pl&n ve teçhizat oeyannamesini eksiltmeye cıkarılmış olan is tutannm vansı kadar bir işin kabulunü yapörmıs olduguna dalr İş bitirme belgesini ibraz suretiyle Viliyet Belge Komisyonundan alaeaklan veterlik belgesini teklif mektuplan Ue birUkte zarfa koymalan lâzomdır. 8 îstekliler teklif mektuplanm 8 Ekim 1973 Pazartesi günü saat M.Offe Kadar makbua karşılığında thale Komisyonu Başkanlığına vereceklerdir. 7 Yeterlik belgesi alınması için son müracaat tarihi 5 Ekim 1973 günü mesaı saati sonuna Kadardır. Telgrafla müracaatlar ve postadaki gecikmeler kabul edilmez. Keyfiyet ilân olunur. Tiirkiye gerçek'erine bakınca oldukça değişik bir karakte r ile karşılaşmaktayız. önce Türk uygarlığının oturduğu tarihsel temel sınıfsal bir toplum yapısı öneren felsefe ve düşünce kaynaklarından alabildiğine uzak oldufu için bu böyledir. Aksine, Türk toplum çekirdeğinde kamueu bir öz vardır. Bu öz taa Batılılaşraa yanılgılannın başladıği döneme değin bütün sosyal olgulara egemen olmuştur. Günümüzde, yapay girişimlerîe kök yapımıza yabancı bir kapitalist yöntem uygulamalanna karşın bclirli bir sınıfsallaşma olgusunun gerçekleşmemiş olmasi da bu yargı'yı doğrular. Bu demektir ki Türkiye'de sosyal demokrasi asıl sorunun üretim yetersizliği olduğu bir dönemde de uygulama olanaklanna sahiptir. Onun için d e devrimci ve köklü dönüşümlere olanak veren b:r öfretidir. Az gelişmişügin yarattığı özel durum yanmda. bize göre. Türk'ye sosyal demokrasisini devrime açık tutan asıl karakter budur. Böyle olmasa, adına ne denirss densin özünde sosyal demokrat nitelik taşıyan bir politika, örgütünü iktidara bu denli yaklaştıramazdı. 1973 seçimleri değindiğimîz politika ve örgütü İçin iktidan yeterince yakmda göstermiyor ve belki bir dört yıl daha beklemeyi gerektiriyorsa, bu daha çok. yeterince açıklığa, güven verici bir berraklığa ulaşılmadığı içindir. ÎSTANBDL 15 tNCt ASLİYE HÜKUK HAKİMLÎGİNDEN Birinci Büyük Millet Meclısi 50: Yıldönümü Nurettin Can GülekJu Kıza Urıaran Başbakanlık Kültür Müstesarhgmca yavunlanan bu eser, Tarihçe, Anılar. 50. Yıl törenleri ve mesajlan ihtiva etmektedir. Nefis bir baskı ve bol resimlerle hazırlanmış oian kitap, büyük boy olup mahdut sayıda basılabilmiştir. Bakanlığımız yaymevlerinde satışa arzedilen bu eseri görmekte ve almakta acele ediniz. DEVLET K1TAPLAR1 MLDUKLÜÜÜ Sultanahmet Istanbul Tel: 22 38 03 (Basın: 23728) 776G J TÜRKİYE (Basın: 23063) 7757 r Şehir Hatları Işletmesi'nden DENlZCİLİK BANKAS1 T.A.O. Doktor ve Hemşire ARAN1Y0R 1/10/1973 Pazartesi gününden itibaren tatbike başlanscak • olan Kış Tarifesinde aşağıda gö§terilen saatlerde Bostancı J Köprü Bostancı seferleri yapılacaktır. | ı BOSTANCI KÖPRÜ • BOSTANCI HATTI | Bu Hat seferleri Cumartesi günleri 13.15'ten sonra ve tatil günleri yapılmaz. Bostancı Köprü Köprü Bostancı (•) 7.20 8.05 7.10 7.55 8.00 8.45 13.15 14.00 (•) (*) Milli Eğitim Bakanhgı Istanbul Koşuyolu Valid'ebağı Kurumu'nun K.B.B., Göz, Asabiye, Röntgen, Göğüı, Dahiliye, Çocuk, Bevliye, Cilt Hastalıkları Mütehassısları ile Pratisyen |\ Doktor ve Hemşirelere ihtiyacı vardır. 40 yaşını geçmemiş olan tabiplerin bizzat Kurum Bıştablpliğine müracaıtları gerekir. »»»».V% I 14.25 15.10 17.45 18.30 (*) (*) 18.35 19.20 18.25 19.10 Cumartesi günleri yapılır. Saym yolculara duyurulur. <Euın: 23929) "785 Hasköy Maalem Musevi Sinagonu Vakfı vekili Avukat Lütfi Çelik tarafından Hazine aleyhine açılan tesçil dâvâsının yapılan açık dunışması sırasında verilen ara karar gereğince: Beyoğlu Keçeci Piri mahallesi Hasköy caddesi 195 ada 1 parsel sayılı gayrimenkulle alâkalı olanlann ellerindekl vesaik ile birlikte duruşmanm bırakıldığı 12.10.1973 tarihlnden evvel mahkememi ze müracaatlan İlân olunur. 26/9/1973 Basın (6584) • 7771 Sayı: 1973/49 Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğünden Üniversitemiz Mühendislik Bölümünde açılmiî bulunan NÜKLEER MÜHENDİSLİK Usans üsrü (Master) programına öğrenci ahnacakür. Adaylarm mühendislik ve ilgill fen dallarında d5rt üzerinden en az 2,5 veya eşdeğeri genel not ortalaması ile lisans diploması almış olmaları ve Ingilizce bilmeleri gerekmektedir. Isteklilerin 11 Ekim 1973 Cuma günü saat 17.00'ye kadar diplomalan ve aldıklan dersler ile notlarını gösterir belgeler» le Kiyıt lşleri Müdürlüğüne derhal başvurmalan önemle duyurulur. (Basuı: 23874) 7784 a5>»^ (Basın: 24012/7777)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle