Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMKURİYET 17 Ağustos 1972 »kinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyamız ıkıye bölünmüştü. Bir bölümün başında Amerika, ötekininkinde Rusya vardı. Ikisi de «yn düzenlerı temsil ediyorlardı. Herbiri kendi düzeninin, insanlan en mutlu kılacak düzen olduğuna, karşı düzenin insanlan ezdiğl ya da sömürdüğüne inamyordu; karsı düzenin yok edilmesini, kendininkinin bütiin dünyaya egemcn olmasını kutsal görev sayıyordu. Herbir böliftnun İideri bu görevi, kendî ulusal çıkarı uğruna değil, bütün insanlann mutluluğu adına yaptığım söyler, bunlarla öğünürdü. İ Olaylar ve görüşlcr Her türlü ilişkl ve yardımlaşma bölüm içinde olur ve bunu #n gelişmis ekonomiye, en büyük silâh gücüne dayanan liderJer ayarlarlardı. Onların açık ya da kapah ruhsatı olmadan öteki ülkeler, isteseler de. kendi çıkarlan gerektirse'de bölüm dışı ilişkilerde bulunamazlarch. Bölümler içinde değişik usluplarda disiplin, bölümler arasında derinliğine düşraanlık vardl. Ikinoi Dünya Savaşı sonrasının yenl devletleri de bu ikl d'uzenden birini, seçmeye, ince ya da kaba yollardan zorlanırdı. Bir kuşak boyudur ahstığımız dünya buydu. # „ Yeni bir dünya NECDET UĞUR «Avrnpa'daki her ülke bağımsız politikalar ızleraekte VP böylece de başkasımn düşmanı olmadan bizim dostumuz olmak bususunda egemen hakka sahiptir.» Bu" alışık olmadlğımu >ITII Dlr dunyadır Bu dünvamn olaylarıru. bir kuşak boyudur süregelen şartlanmalanmız, bağla/ıtılarımız, değer yargılarımızla ne anlıyabilir, ne de dejjerlendırebıliriz Görüntünün ardmdaki gerçeğe inmeliyiz. r Dünyada trafik karıştı Nereye dönülür, nereye dönülmez, nerede durulur, nerede durulraaz tüm trafik işaretleri tamamı dünyamızda, bir süretfir kurallar altüst olmuş görünüyor. Ortalık, yasak yerlere park yapanlar. sola ya da sağa dönülmez işaretlerine aldırmayanlar, yasak dönüşleri yaparken ötekl araçlan gereğince uyarmıyanlarla doldu. Kurallan henüz belli olmayan yeni bir dünya tra,fiği basladı.. Bu yeni trafiğin baş ust«sı ABD Ba'kanının güvenlik konulgrı danısmanı Dr. Kissinger ve Nixon. Kendisine ayak uyduranlar rfa Çın Halk Cumhuriyeti Başkanı Mao ve Sovyetler Kom'ünist Partisl Genel SekreteH Brejnev. Dünyanın bir bölümüne göre kışkırtıcı, karıştırıcı baş ihtilâlci olan Mao, ötekl bölümüne göre emperyalistlerin baş temsılcisi Nixon ile ince nezaket gpsterileri arasında saatlerce konusuyor. O3"sa Mao Çininin Birlesmiş Milletlere girip girmemesinde kullanılan oy daha dün tartısma konusuvdu. Uzak Doğuda ülkeler şaşkın, hele Japonya olup bitenlerden' habersiz, kuşkulu. î • . . ' '•• Hemen sonra Nixon, bu sefer Brejnevle saatlerce kapanlyor, konuşuyor, anlaşmalar ımzalıyor. Ortadoğu, Batı Avrupa, Vietnam şaşkın; NATO, olup bıtenlerin nesinden ne kadar haberli belh değil, kuşkusunu belli ediyor. '„ • Rusya, kimya ve sunı gübre sanayiinin geliştirilmesi, metallerinin değerlendirılmesii 750 milybn cfolarlık hububat al'ıraı için Amerika ile anlaşmak üzere, Sibirya petrollerinin Japon teknolojisi ve sermayesi ile isletilmesı. Pasifik kıyılanna ajcıtılması gündem konusu. Bü arada yebi Japon Başbakanı Çın yollarında. k , Öte yandan Kuzey Kore 11e Güney Kore banşçı yollardan kcnfederasyon halinde bırleşeceklerjni üân ediyorlar. Nixon, televizyonda Rus halkına «Bizler büyük güçler olarak bazan rekabet içinde olabiliriz. Ama, hiç bir zaman, düşman olmak ihtiyacında değiliz» diye sesleniyor. Yine Nixon. ABD'nln yeni politikasını açıklarken çeşitli vesilelerle şunlan belirtiyor: * •Herkesi kendimize dost edinmeyi nmut edemeyiz ama, hiç kirasevi kendimize düsman etmemeye çahsabiliriz.» «Bizim düşmanlıklarımız de|ismez değiidir.» «Bizim dostluklarımız değismezdir. Ama bunların karşılıklı olarak ifade edilme yolları dünya koşuHarı değiştikçe ayarlan. malıdır.» Kutsal görev mi, ulusal çıkar mı? . Ideoiojiler büyük düşünürlerın evrensel yapıtlarıdfr. Şu ya da bu ülke insanlan için değil, tüm insanlığın mutluluğu için düşunülmüşlerdir. Ama uluslarca uygulanırlar. Aslolan bu uygulamanın ideolojilerin gereğince yapılmasıdır Gerçtkte nas»l oluyor? Ideoiojiler, ulusal çıkarlarla uyuştuğu sürece, gerefince •uygulanıyor. tdeolojilerin geregi, ulusal çıkarlarla çatıştığında ulusal çıkarlar jğn basıyor. Hele uvgulayan ülke, dünyanıc gelişmls ekonotnisi ve büyük askeri gücünü temsil ediyorsa. Insantar arasında okiuğu gibı devletler arasında da haklılık, lutarlılık iki tü.rKi:, Tarih bovunca geliştirilen kurallar guçsüzler için geçerli. Güçlüler için aslolan kendilerinin her zaman hakjı," tutarlı bunaları. Kurak, sonradan ona göre ayarlı •• Dünyamızın güçlüleri, ' Amerika, Rusya,«rÇin 5fb. verdiklert örneklerle tarihteki benzerlenni yalantamamışlardır Kıml Vıetnam, Uzakdoğu. Batı Avrupa ve Güney Amenka* da: kimi Doğu Avrupa Asya ve Ortadoğu'da; kımı Seylaa ve Pakistan'da ve en son şimdi, yaygın bir kuşk'u^a göre. dostîarından habersiz ve belki onların başlarinın üstünde hesap yaparak, ideolojiierinin gereklerini değıl. ^endilerı İçin en/yararlının ortak ölçüsünü bulmaya çalısıyorlar Herbiri bunun rledenini yakında, en ina'ndıncı biçimde açıklamamn yolunu bulacaktır. • • ' • Kendilerine bakılırs», Valts'da vatrtiyle. yapüdığı gibi dünyanın yeniden bölüşülmesı söz konusu değildir. Insanlarınm özlemlerini hesaba almadan, gücünün üstünlüğüne dayanıp yürütülen tek vanlı klâsik büyük' devlet polıtiVası dönemi artık geride kalmıstır Teknolojik Uerleme ve ekonomik geiişme, güçlü tievletleri sınırlarının hatta e«kı alanlarının ötesinde kendilerihi Işbirliğine zorlamaktadır Bu. insanlığın önüne çıkmış •bulunraaz bir fırsattM Eğer ivi kullanılırşa. büyük ^üçlçr genis kaynaklarını uzun süreli projelerle sınai. teknolojik ve bilimse! isbirliğinde ortaklasa kullanmaya başlarlarsa yeni bir dönem açılacaktır Yenf dönemde büyük güçler, devlet çıkarlarjnın pesiride kosmak potrtikaEmdan avnlıp. insanlann mutlulusu, kendi. ülkelerindekı ve ötek: ülkelerdekı insanlann or.taklaşa mutlulugu, adına yeni blr politikayı lzleyeeeklerdir. Böylece. şurad'a'burada çıkan bölgesel çatışmalan. kendi aralann.da tıir çatışma .konusu yaptırmıyacak. kadar .ortaklasa çıkarlan olacaktıf.' • " ' . '."'' î Gerçekten böyle mı oUcaktır? •" • Büyük âüçlerin diinya egemenliği• pesinde koştultlan soğuk savas tkümincfen. bugünkü çok ysnlı yumuşamaya nıçin geçtikIerini incelemeden buna inanroak zordur Bir başka yazımızda bugünkü yumuşama ottamına geliş nedenleri üzerinde durarak bu sorunun cevabını anvacajız. ' • • ' " Geleeekteki ilişkiler üzerinde büyük güçlerce yansıtılan bu ijimserlik bile bugüne kadarki Uişkllenn süslü bir görüntünün ardında bü?ük devlet çıkarlannı izlediğinin bir kanıtlaması değil midir? •'•:•.'>' j > •" ,.• Gelecek ne' oİurs'a 'olsun uluslararası ilişkilerin nıteliğı çırılçıplak ortaya çıkmıştır. Çıplak, katı ama yararlı. özellikle gelışmekte olan ülkelerin bir takım özentiler. suçlamalar ve çekişmelerden sıyrılıp, yalnız kendilerî için doğru olana yönelmelerini kolaylaştırması bakımından yararlı. Yerde sürünen OKTAY AKBAL Evet Hayır mızdan, yerine dah» iyisinl koyaraadıgımızdan elimizde olan değer de yok olur gider kısa zamanda. .: Tevfik Flkret «Koşan elbet varır, düsen kalkar» diyordu. Düşen kalkar, ama sürünen hiç bir zaman ayağa kalltamaz, Sürüngenliğın erdemine inanmıştır bir kez. Ayağa kalktığ; • zaman önce kendi şaşar buna, kendine yakıştıramaz ayakta olmayı. Kençü yakıştıramayınca da çevresindekiler de. istemez bunu. Türlü yönlerden, yollardan sürügenliğin önemini, değerini, vazgeçilmezliğini anlatır dururlar. Sürüngen için olanaklar hazırlarlar, kesenin ağzını açarlar, ^ürüneni ' sevindire«eît .birşeyler ve; rırler. . , ' Herkes ayakta olursa, herkes koşarsa ne olur sonra? Çoğumuz sürünepeğiz ki üçümia, beşimiz aymkta durabilecek rahatça, ya da bomboş bir alanda istediği gibı kosabilecek! Bütün yanşları "kazanacak. Odüllere konacak. Olanaklan elindf tutacak. Yüz sürünene,,karşı, bır ayakta duran. Yüî yoksula karşı bir karninı dovuran. Yüz aeılıya karşı bir mutlu. Yüze karşı bir. Hatta bine karşı bir. On bine, yüz bine karşı bir. O.«bir» ler ne yapar eder çoğunluğu yerlerde süründürür! İnim inim inletir. Felsefeler, edebiyaüar kurar. yaratırlar, sürünmenin övgüsünü yapan. Hatta bilimi, sanatı bile yardakçı alırlar çoğu kez En acınacak kişilerdir, toplumlardır dah3 aşağı düşmemek için sürünmeyi kabul edenler. Yiğit olan Karacaoğlan'ın dedıği gîbi düşüp sonra tekrar ayağa kalkandır: «Yıkılıp düşene jülnıe sakın sen Yiğit düşüp kalkmayınca bel' olmaz» Sürüngenliğın erdemını anlatanlara, kosarsak, ileri yürürsek tehlikelere gireceğimizi açıklayanlara, bizi yerimizde saymaya, hatta sürüne sürüne gerllere gitmeye inandıranlara dikkatli bakın önce. Kendileri ne yapıyor? Sürünüyorlar mı, yoksa alabildiğine Jcoşuyor k.osııvnrlar mı? • • ' M erde sürünen daha aşağı düşemez.» m Bir ozdeyiş sandınız. Degil. Şu büyük • adamdan, bu ünlü yazardan almacüm. Bır otobüste duydum, şöyle bir konuşma sıra»ında. Arkamdaki sırada pencereden bakan küçücük bır luzdan. Bacakları kesik bir dilenci duraktaydı, buncs ınsan arasında yitip gitmişti. Kimse görmüyordu onu. Bakmıyordu kimse. Yoktu sanki orada. Herşey ona yaüancıydı, o herşeye yabancıydı. Kız gördü onu, seçti, ayırdı ötekl insanlardan. Baktı baktı sonra annesine: «Değil mi anne, yerde sürünon daha aşagı dü$emez, değil rai?» diye soruverdi birden. tçirae oturdu bu söz. Yalın bir anlamda söylenmişti elbet. Yerde sürünen birini görmüştü kız. AyakU yürümek tehlikeliydi. İnsanın ayağı takılıyor, birdenbire yerde buluyordu kendini. Kafasını, gözünü incitiyordu. Otururken. bile sandalye devrilir, koltuk Çökerdi,r,oiurdu büiün .bunlar. Ama yerde sürünene birşey olmazdı! Sağlama almışti durumunu yerde sürünen. Düşme diye bir tehlike yoktu ona. Yürüyemeyen, düşemezdi. Sürünmenin övgüsü mü bu? Değil. Kişi olarak, toplum olarak yürümek, koşmak zorundayız. Oturmak bile yasaktır bize. Gerilerdeyiz, çok geride kalmısız, herkes geçmiş gitmiş tu üstüne tur bindirmiş. Yammızda görüyoruz bazılannı, ne iyi birlikteyiz diyoruz bir an. Sonra bakıyoruz ki adamlar kaçmcı turu tamamlamışiar, bizse daha ilkini bıtirmek hevesindeyiz. Koşmak tehlikclidir. Bilmecügi vonlere de jider insan bazan. Çıkmaza da, batağa da girer. Koşan için, durmaksızın ilerleyen içindir bütün iyi kötü ihtimaller. Birçevleri gerilerde bırakmak, yeni olanaklar aramak: kendini, çevresindekileri aşmak tehlikesi kadar sonstız mutluluklar da sağlar o kişive, o tooluma. Sürünmekse. yerinde savmaksa, elimizde olandan ötesini rermez. Umudun en ufak kınrtı=ını da... Elimizde olan, dedim? Nedir o? Hiç bir şey Yenisinl varatamBdığı « YENİDEN BAŞLARKEN KAVUŞMANIN SEVİNCİ MODERN' ÇAGDA, ÜLKEMÎZÎN SORÜNLARıNA ıŞıK SERPEN GÜÇLEKIN DAG1LMASı, HALKıMıZıN BAGNAZ DÜŞÜNCELER ÎÇTNE BÎRAZ DAHA titLMESÎN acılan geçid olârak dindirmek DEN BAŞKA • YARAR SAGr istiyenlere mi bağlanalım. LAMAZ.V • • • • . . ' • " • . ' Avni DİZDAROĞLU Cumhuriyet gazetesl «Cumhuriyştçi kaleroleriıiei tekrar karvuşurken, ana kncağından ' ayrı .düştnüş biz yayrunuıv. kavuşma ürpertisi ve sevinci içindeyiz. Ka lemin kılıçtan kes'kin olduâu bir çağda, korku ve urnutsuzluğun, çağın fikir' ve düşünce akımına ters düşeceği bir gerçsktir. Sayın Nadir Nadi, «Cumlıuriyct okurfarının billnçli dircnişi olmasaydı .bizler bugiin şuraya buraya dağılmış, 1924 tenbcri kendi çapında, Atatürk ilkeleriıü yurt düzeyinde yaytnak uğruna çırpınan bir ışık da böylece sSntnüş olacaktu diyor Mutluluk ve içtenliğini tüm aydmlar topluluğu da aynı oranda pay'sş* maktadırlar. Modem çağda, ülkemizın sorunlarına ışüc serpen güçlerin dağılması, halkımızın bağnaz dü şünceler içine biraz daha itilmesınden başkaca yarar sağlıyamıyacağı doğaldır. Halkın gözü ve kulağı olan basınm, halkın gözüne ve kulağına hitaj) «tmeöiği sürece sadece ticari amacına yarar, sağlama olanağından öteye gidemiyeceği bır gerçektir". Tahı güven ve» inanla yurdun gerçeklerini, sorunlannı görmek ve onlara çıkar yollar bulmak, o yollarda göniillü ve cesaret atılunlarıyla sonuç ahnabileceği kanısındayız. Küçülen dünyada, her yeni kuşak gelişim alanına biraz daha artan hazırtıkla girmektedir. Bu hazırlığın görevlüerinden birı de basındır. Sayfalarında çağın bilimsel düşünceleri, ruhunu gerçek Ata: türk idealinden alan, devrimleıe yürekten inanmıs ve tüm halkın dertlerini kendisine ülkü edm miş «CUMHURİYET'E» bağlanmayıp, morfinli ilâçla uyutan, CUMHURİYET'E KAVUŞMANIN SEVİN Cİ HALK ÜNİVERSİTESİ BENZERLİĞİ ORTANIN SOLU, ÇEMBERİ NASIL KIRAR? VE.BİR HABER: İETT KURUMU BU DÖNEM KÂR ETTİ çırpınan Bir ışık da böylece sönmüş olacaktı» diyor. Evel, binlerce ve onbmlerce CumhUTİyet okuru birakmışlardı gaeetelerini> üzülerek, kızarak, burukacı duyarak .. Bırakma. yarılşV^ •' uzun Vıllarjn .çltşkanHt•jıl yenemeyerefc' bınıkamajan" \&f ^"piyangDlu yayınlara biı1 tuV!U alışamayanlar da umutlannı henüz yitirmemişler, bekliyorlardı eskl gazetelerini... Bir yıl önce «Cumhuriyet clenilince» başhklı son yazısına değinen Oktay AKBAL'uı yazısından şu bölümü almakta bem yarar, iıeın kıvanç duyuyorum: «Gazetecilik kurallanna, devrimcilik ilkelerine, Atatürk Cumhııriyetinin temel görüşlerine, bu ulusu' çığdas uygarhk düzeyine eötüreıi kültür çalısmalarına açık bir gazetedir elinizdeki.. Geriliğe, soysuzluğa, kötülüğe düşman bir gazete... «Cumhuriyet» diye bir gazete ancak bu çizgisivle, bu havasfyle, bu dünya görüşüyle vardır, var olacaktır. «Cumhuriyet» Inrk seldz yıldır kurucusunun yolundan. kendisine adını veren Büyük Atatürk'ün izinden gitmiştir. Başka yol. başka iz yoktur blrim için... Bu yol defişirse «Cumhuriyet» anlamını, değerini, kişiliğini yitirir, bir kâğıt parçası olur yalnız... «Cnmhuriv e U h i ç bir zaman mürekkepü bir kâğıt parçası olmsyacak. Onu bövle görmek tsteyenler ranılacaktır.» «Cumhuriyet» i öyle görmek isteyenler bir yıl içinde yanıldıklannı, hem de çok yanıldıklannı anladılar. Ve b!z yeniden «Cnmhuriyetn imize kavuştuk. Dileğimiz, nice nice yıllar içindir... ri nasü • turabilir. ne ile kırabiUr? Biz Sayın Ecevıt'ır. bu noktada ne düşündüğünü kesinlilüe anlamiş degiliz. Şunu da ekleyelim, Sayın Ecevit'i demecindeki ı bu eksiklik nedeni ile suçlam'ak aklıın^dan geçmez. Sadece, şal , dırı ve iftiralan cevaplahdirmak öne alınmış olabilir. Ancak bu öne almak, asıl sorunu yani halk kiUelerl üe organik bağlar kurmak sorununu unutturrnamalıdır. Sosyal demokrat blr partinin halkla bağ kurması. hele CHP gıbi eski bir kitle partisi için zor de?ildir. CHP halk yığınlannın içinde bölgesel kadrolara sahiptir. Bu kadroların «parti içi eğitimle» dinçlestinlmesi. çok büyük bir sücü harekete getirecektir Ama asıl ve etkili araç, «Sosyal demokrat halk gazeteleri» nin. yani halkın çeşitli kesimlerine doğrudsn seslenen kitle yayın organlannın kurulmasıdır. Haftalık olarak vavınlanacağı ve 100.000 adet basılarak bütün köviere ulaştırılacağı bildırilen gazetenin vavına başlamas çok etkili olacaktır Sayıa Ecevit'in demeeinde ver alan, «bilinçlenmenin halka yansıması» bolümünde belirtildiğı gibi, sanayileşen ve ışçi zümresi nin doğmaya başladığı bölgelerde CHP oylan hızla artmaktadır. Sosyal demofcrat hareket, n» denli hızlı olursa olsun sanayiteşme sürecinin sonunu, lktidara gelmek İçin beklevemez. Kapalı bir çevre olan köyün genel nüfus içindeki orani gene de »» 67 civanndadır. Bu 25 mil/ yonluk dev kitleye ulaşmanın yolu, «sosyal demokrat halk gazçteleri» ve «ucuz halk kitaplan» olabilir. CHP yönetiminin ve sosyal demokrat düşüncenin geleceği bu faktöre kesinlikle bağlıdır. Sayın Ecevit'in yukarıda özet olarak açıklamağa çalıştığımız noktalara dlkkatlni çekmek ıstiyoruz. CHP için. mutlaka yapılması gerekli hareket, «sosyal demokrat halk gazeteleri» nı kurmak ve «halkla somut iliş kileri» bu yolla sağlamaktır. Yurdun her köşesindeki tüm CHP'li yönetici ve sempatizanlan bu konuda görüşlerini açık lamağa çağırıvorum Bu çok önemli konuyu tartışmamız. çok vararlı olacaktır kamsındayım. KÂR ETTİMİ YILLARDIR ZARAR EDEN KURUMUN ÇAUŞMA ALANI GÖZONÜNDE TUTULUBSA, BU ZARARA GEÇERLÎ SEBEP BULMAK MÜMKÜN DEĞÎLDİR. Yıllardir nep zarar eden, bır türlü kar yüzü gormeyen IETT kurumunun bu ddnem Kâr eıtıği açıklanmıştır. Bu sevıncüncı haberı duyanlar «bele şüküm demışlerdır. Nihayet şeytanm ayaguu kırmayı başarabilen kdrum tdarecıleri bfl ba^rt>rlanm Bebeh URzinosunda "ınük'ellel "bîy"zîyatetle kutlamışlardır 50 kışıyı g%^in zıyafetçıler yemışler, ıçmışier ve basarılarmı anlatm:şlar, kurumun elde ettıği ttârın bir sısnıını tükeımiflerdır Aslında kutlanacak bır oaşan varsa, bunun yazkış demeden sabırla Lstanbul tıalkının t,ueainı çeken ışçılerın başdrısı olduğunu söylemeye gereK yolsîur. Bebek Gazınosunda yenıler. jemeğe icımlerin hak kazandığı acaha yiyenlerın, aklına şeıdi mı?. Bütün ounlar Dır yana gerçekten de Kurum feâı stnui sayılır mı? üçan kuşa ooıcu oiduğu bilınen kurum ou b* rçlarını ödemedıkçe kârindan soz euılebılir mı? '. Yıliardıı zarar eden kurumuıı çaiışma aiarîi.gözönunüe tutuiursa bu zarara geçerli sebep<e{ bulmak mumkün degnaıı En azmdan zarar etmemesı n«=klenırken, DU k«uar zararla nalka gerekli hızmetın yapıldığı on savunulamaz Bu faaliyet sanasmda özel sektörün zaraı' ettlği veya edeceği söylenebilit mi? Kurumun faaliyet Ucretlen bze) sektör ücretlerinden düşüR değıldır. Genış ımkânlara ve Kâr> ü, faaliyet sahasına sahip (pınun neden zarar etmektedir' Bugün borçtan kamburu çıkmış KUıumun ufak bır kâra geçışı «utlsnacak başan nndır? Yıllardir duyulması gereken bır utancın artık farkına varılması gerekîr. Kurumun şimdiye değın zarar etmesinın gerçek sebsbı şudur; Halka hızmet amacmddn *;olı kendi çıkarlannı düşünen .•Kurumun malı deni2 vemıyem « sayan bır zınnıyetın ıçitrüe uö» revlennı. yapaı eörünenlern. a.înde öır Kurum zaraı değıı Kaı ederse şaşıln üst Kademeı ın yağmalannı, sanıımıyetsızliKie' ıni gören alt kademe de hızıneı ;steğıni yıtirır ve kurum laçkaıaşır. Yağmur yağarken KÜUUT.J doldurraaya çalışanlar kurum, kazara kâr ederse bunu ds Boğazda hoverdaca harcarlar «CUMHUtltYET OKÛBLARININ BÎLINÇLÎ" DİRENİŞÎ OLMASAYDI SAGASOLA DAGILMIŞ OLAN BİZILERLE BİRLİKTE, 1924TEN BERI KENDÎ ÇAPINDA ATATÜRK ÎLKELERÎNÎ ' YURT DÜZEYÎNDE YAYMAK UĞRÜNA ÇIRPINAN BİR IŞIK. DA BÖYLECE SÖNMÜŞ OLACAKTI.» v . < . • »> Yeni bir endüstri CİHAD BABAN «Cumburiyet» in yayın yaşammda hem yazarları, hem okurları için mutlu bir anıdır 6 Ağustos .. Öyle ki, 48 yıldır kuruluş ilkelerinden, Atatürkçülükten kaymadan ve sapmadan bir «Halk i niversitesi» benzerliği ya da göreviyle hızmet eden Cumhurıyet, başyazanndan, yazarlarmın ve okurlarının çoğunluğundan uzun sayılacak bir süre yoksun kalrnış ve ancak 6 Ağustos sabahı kavuşmuşlardır birbirlerine... Basyazar sayın Nadir NADt, «Yeniden Bajlarken»; Yazar sayın Oktay AKBAL «Bir yıl sonra* baslıklı ilk yazılarıyla bu bir yıllık ayrılığın ve de kavuşmanm kısa öyküsünü dile getirmişler, okurlarına seslenmışlerdir Sözü edilen iid yazı «her şeyi» anlatmıştır bilenlere de bümek istemeyenlere de . Basyazar yazısında: «Cuıııhuriyet oknrlannın bilinçli dJrenişi olmtsaydı sağa sola dağılmış olan bizlerle birlikte 1924'ten beri kendi çapında, Atatürk ilkelerini yurt düzeyinde yajmak uğruna Günden Günc Kemal ÜSTÜN Kadıköy İSTANBUL zel dershaneler endüstrisi Türkiye'de bütünletneye kalan ve iinıversiteye gırmek ısteyen çocuklarımız dolayısıyle ana ve babaya yılda 55 milyon civannda bir masrafa mal oluyorm'uş, Türkıye'nin çeşitli illerinde 418 tane ozel dershane varmış, bunların belli başhlarını bız de radyo, televizyon rekiâmlan vasıtasiyle' tanıyoruz. Neden ebevej'ne 55 mılyonluk yeni bır niasraf kapısı? Ve bu ozel dershane endüstrismin doğuş sebebı nedir?... Ukullarda sınıflarda öğıencı çokmuş ve öğretmen bunlarla gerektiği kadar meşgul olamıyormuş? Bu devlete aıt bir kusur... Evet smıflarda öğıenci çok oluyor ve öğretmen onlarla gerektiği kadar meşgul olamıyor. bı: doğru ama, ou endüstrinin kurulmasım ızah edecek kadar genel bir sebeb ae değil... Oıtada başka sebepler de var. O önünde belirli olan bilım alanınoa oiduğu ıçuı, çocuklar bakımından çok enteresan olması gereken yurt bilgisi kitaplan özellikla orta okullarda bir iskence halini alıyor. Çünkü bir Danıştayı veya Sayıştayı çocuk bır türlü yalnız tarife dayanan bilgi ile ne gözieri önünde ne de kafasında cisimlendiremiyor... Orta Doğuya 28 bin öğrenci müracaat et.miş, üniversıte bunların 1400 tanesini almış.. Runun gıbi bu yürekler acısı tablo, bütün iiniversitelerimizin kapılan önünde cereyan eacrken ve her yıl on binlerce genç yuksek tahsıl kapılan önünde ağlama duvan karşısındaia Beni tsrail kavmı gibi ağlaşırken ve yıne .on binlerce genç hayal ettıği mesleğe veda edıp aklına gelmeyen alanlara itildiğiru görürken onlara bu hayalienru tahakkuk ettireceğı ürr.fdini veren bu özel dershane endüstrisinin g't gıde kökleşerek işlememesi mümkün müdür? Onlar ümiüerinin üniversite kapıları önünde yıkılmasına meydajı vermemek için elbet dershanelerden medet umacaklardır Buna bır de öğretmene devleün esirgediğı fakat dershatıenin ödediğj maaşı hesaba katarsanız o zaman bu endüstrıyi yaratan sebepleri keşfetmekte zorluk çekmezsiniz... Her endüstri gıbi bu endüstri de ham maddeye dayanır... Ham madde öğrencidır, bu sefer bu endüstriye oKullardan ham madde temm eden yan teşebbüsler de elbet teşekkül etmeğe başlar ve bu iş bır rezalet halini alır. Yılîardan berı eğitim reformunun lâfını ediyoruz, bu alanda hiç bır şey yapmış degiliz... Evet baç bir şey yapmış değiiz, çünkü ne öğretimdekı bozuk düzeni ıslâh edebümişız. ne de eğitimde Türk gencine ne vereceğimizi, onu neye ve ne içm hazırlayacağımızı kararlaştırmışız. Oysa Millî Eğitim bu tereddüüer içinde yaşarken, başkaları dışardan çoktan öne geçti ve kendilerine göre ımal ettikleri gençleri hapishanelere bile yollayacak kudreti gösterdi... Çabuk hareket etmek lâzım baylar!. Çabuk .. Anlasıldı mı?.. Çabuk!.. Yoksa kalkan trene hiç yetişemiyeceksinız!... Katar hızlamp uzaklaşırken onun arkasından ünıitsiz ümits'< oaka kalacaksmız!... Kaldık bile!... Bu itiraf bir ıçtenlık ifadesidır ama... Aynı zanıanda toplumu ölüme mahkum eden bir yargıdır da. ECEVİT'İN DEMECİ HALK KÎTLELERÎNE ÜLAŞMANIN YOLÜ, SOSYAL DEMOKRAT GÖRÜŞLÜ HALK GAZETELERİ VE ÜCÜZ HALK KÎTAPLARI OLABİLÎR 10 Ağustos tarihli Cumhurıyet'te, CHP Genel Başkanı Sayın EcevOTe yapılan önercli bır görüşme yayınlandı. Sosyal demokrat öfretiye yürekten inanmış bir insan olarak, Ecevit'in demecini baştan sona okuduk, üzerinde düşündük. Anlaşılıyor ki Sayın Ecevit, kendisine ve CHP'ye yöneltilen itham ve saldırılara tekrar ce^ap vermek gereğini duymuştur. Aslında ülkemizde demokratik sol dlişüncenüı en büytik talihsizliği, sağı temsil eden siyasal güçlerin kültiirel seviyeleridir. denilebilir. Milliyetçi otaıayı, öğretmen dövmek sanan medrese yetiştârmesi bile, kendlsini utanmadan Atatürkçü flân edebiliyor, hatta başkalarını «Atatürkçiİ olmamakla» suçluyabiliyor. Ekonomik veya siyasal sağ, bilimsel bir tabana oturmadığı sürece. tartışma ortamı doğmayacaktır. Türkiye'de sağın en büyük avantajı budur Sayın Ecevit, demokratik sol adına istediği kadar kendilerini savunmağa çalışsm, gene de o küçük propagandalar sürecektir. Halkı aldatmayı çok iyi bilenlerin, sömürüsü ve bu sömürünün seçim sandıklarına yansıması sürecektir. Ortanın solu hareketi, bu çembe MtVLÎDI ŞERİF Bodrum • îzmir yolunda Mılâs'da 3 Temmuz 1972 Pazartesi günü geçirdiği trafik kazası ile ömrünün taze bahannda gözlerini hayata kapayan sevgili ve değerli Muzattcr AYŞE mızin, 8 Temmuz 1972 Cumartesi günü Sahrayi Cedit mezarlığındaki aile kabrinde toprağa veriljşinin kırkıncı gününe rastlayan 17 Ağustos 1972 Perşembe günü, ikindi namazmdan sonra, ruhunu taziz için, Ankara'da, Çankaya'da Karyağdı Sokağında 50 No. lu apartmanm 4. katında 14 No. lu dairede Mevlidi Şerif okutulacaktır. Rahmetliyi ve diğer rahmetlilen yad ve şad etmek ısteyenler belirtilen zamanda ve yerde bulunabilirler Necmeddin Sahir S1LAN Cumhunyet 5886 Ogrencı ile okul arasındakı ıüşkı bır çok yerlerde bozulc, drneğın okul ile ogrencıran evı arasındakı mesafeler uzak, bu yetmıyormuş gibı okuldaki öğretım teçhızatı da az.. Meselâ talıhsız oğrencıler kimyayı, fizıği yalnız kitaptan öğrenmek zorunluğunda kalıyorlar. Çünkü laboratuvarlar yok... Öğretmen oğrencinin genel kültürünü arttırmak üzere onlarla görüşecek konuşacak zaman bile bulamıyor. Öğretmen, oğrencıyı çalışmaya aüştırmak yolunda cüsiplıne sokamıyor, çunkü başan kazanmak için gereken devaralı çalışrna alışkanlığı, etüd salonları oimadığı ve öğretmen haltada 40 saat ders vermeğe mecbur kaldığı için öğrenci de yerleşemıyor. Okullarımız böylece öğretımde çok az randımanlı ve eğitimde ise hiç fonksiyonu olamayan müesseseler olaran yaşıyorkır. Daha fenası biz müsbet bilımlerı bile öğrenciye olaylan göstererek değil, bayalmi zarIayarak ve belleğine yüklenerek öğretıyorua. Daha doğrusu öğrettik sanıyorua. Fakat aradan kısa bir zaman geçmce öğrencı, kalasmdaki bosluğu hayatın realitesiyle idrak edıyur, bunun üzerine, doğru özel dershanelere koşuyor. Kitaplanmız hiç tereddüt etmeden ıfade etmeliyiz, kötü yazılıyor, kötü basıkyor, çünkü kin e ne öğretmemız gerektiğini hâlâ doğru oIarak prog~3uniamış degiliz, meselâ gözünün Erkut ÇAĞLAYAN Emekli Öğretmen ÎSPARTA Selim ART Kadıköy ISIAV, r • daha uzun ömür • daha da uzun ömür . uzun omur Istanbul Vilâyetl Bakırköy kazasına bağlı, Bahçelievler ve d £ varları ile Haznedar, Siyavuşpaşa ve Soğanlı mevltılennden; t Kocasınan, Yenıbosna, Kirazlı, Güneşü, Bağcılar Uüngören, f Esenler. Saira. Küçükçekmece Altınevler. Avcılar Anbarlı f köylen ile bu köylere bağlı mevkilerden Şırinevleı Kuielı f Çiftliğinden toplu büyük küçük. arsalar arazıler alınacaktır. f MÜRACAAT: Bakırköy Bahçelıevler İncırü durağı, Çalışlar Cad. f No. 63/B. Tel: 71 37 33 HtLMI ERTOK. f Reklâmcılık: (1759/5880) f ARSA ABIYORUM. ALTIN SERİ PİLLERİNDE IBEREC ve \KiVi İKRAMÎVELİDİR (llâncıhk: 8586/5888)