19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8AYFA DÖRT rCUMHURİYET: 4 Haziran 1972 Savan plânı üzerinde çıkan anlaşmazlık durumu güçleştiriyor ALKAN SAVAŞI ne bizim ne de büyük devletlerin ve hatta ne nun düşmana taarruzunu emrede savaşı açan devlet diyor, Ordu karargâhına telgraf yağdınyordu. Bu lerin tahmini dışında, üstüne telgraf Ekim 1912 tarihin na karşıhk 19 beklenilmeyen bir hız de Ordu Komutanı Abdullah Paşa kendi fcörüşünü belirten aşala aleyhimize dönmüş ğıdaki cevabı yazmak zorunda tü. Hazırlıksız olan or kaldı: dulanmız, düşman kar Tine taarruz emrinizi aldun. Aramızda ittihaz kılınşısında geri çekilmek mış olan mukarrerat benüz zorunda kalmışlardı. tarafı âlilerince infaz ve icra buyurulmamıştır. MüretBu durum kabine içintep redif fırkalan «Tümen* de de anlaşmazhğa yol henüz gelmedi. Uç saattenberi savaş hali bir acıklık gösaçnuştı. BALKAN nun direnme gücü karşısında başanya ulaşamamıştır. 10.000'e yakın ölü ve yaralı bırakarak çe kilmek zorunda kalmıştır. Yine askerî t&rihimizde «Çatalca Hat tı Müdafaası» denilen muharebe budur. Bu sayede Istanbul' da büyük bir tehlikeden kurtul snvnsı cektir. «Bu beylik lât, L o zan banşuıda da bize tekrar söylenmiştir.» Bu ışı başarmak için Bâbıâli, Avrupa ve Osmanlı Imparatorlu ğu'nun çıkarlanndan ilham alan büyük devletlerin isteklenne, uy. duğu ölçüde, bunlann dostane yardımma güvenebüir. Dolayısıyla büyük devletler, Edırne'yi Bulgarlara vermeyi ve Ege denizindeki Adalann ne olacağı üzerine karar vermeğı ken dılerine bırakmak ısteklerinl tekrarlarlar. Buna karşılık olarak büyük devletler Edirne'dekl müslüman çıkarlannın korunmasını, cami ve dinî yapı ve mülklere saygı gösterilmesınl sağlamak için çalısacaklar ve Adalar işini hallederken o yolda davranacaklardır ki Osmanlı împaratorluğu'nun güvenliği 1çin bir sakınca doğmasm... B rargâhı tstanbulda bulunuyordu.Başkomutan vekili Nâzım Paşa ile Doğu Ordusu Komutanı Abdullah Paşa arasında savaş plânı üzerinde anlaşmazlık çıktı. Başkomutanlık lier ne bahasına olursa olsun, Doğu Ordusu Bu durumla bize üstün bulunuyorlardı. KOLAY ZAFER B ULGAB Başkomutanı General «Savof» Fîlibe demiryolunu etkisi altında bulunduran Ali Yâver Paşa Kolordusuna yüklenmiş, eğitim bakımından, hazırlanmamıs olan bu Kolorduyu 19 ve 20 Ekim günleri bozguna uğratarak, Mestanlı'nın Güneyine kadar geriye eürmüs Kırklareli Hasköy hattından Karaağaç istikametine çekilen birliklerimiz, burada geriden gelen takviye birliklerinin de yardımıyla tutunabilmiş ve Bulgar ilerlemesini durdurabilmişti. 29 Ekim'da tekrar taarruza geçen Bulgar Ordusu 2 Kasım da bu hattı da yararak ilerlemeğe başlayınca, Doğu Ordumuz Çatalca müstahkem hattma doğru geri çekilmek zorunda kaldı. muştur. Ordumuzun takip edecek gücü olmadığından düşman serbestçe çekilebilmiş ve bu suret Tarihe «Çatalca hattı müdafaasıy> diye geçen şiddetli çarpışmalar sonunda Bulgarlar on bine yakın ölü vermis ve çekilmek zorunda kalmıslardv tü. Daha sonra Kırklareli Has köy hattına kadar ilerliyerek, Doğu Ordusuna karşı 22 Ekim' de genel taarruza geçmışti. Askerî tarihimizde «Kırklareli Mey dan Muharebesi» adıyla anüan bu muharebede Doğu Ordumuz, gerisinden gelen bu Uç Bulgar Ordusunun taarruzu ile çok sarsılmıştı İki gün süren muharebede, kaçaklar yüzünden yenilgiye uğ ranmış, Bulgar Ordusu pek kolay bir zafere ulaşmıştı. Son savunma burada yapüacaktı. Çatalca düserse İstanbui da tehlikeye girerdi. Çatalca'da savunma cephesi kurulmuş, geri çekilen askere ve yeni gelen takviye kuvvetlerine çeki düzen verilmiş ve yapılacak savunma ile, bu hatta sonu na kadar direnileceği büdırilmiş le daha fazla zayiat vermekten Bu kurullar iki toplantı yaptılar. Bunlardan binncisı, Balkan devletleriyle bizım temsilcilerimiz arasında yapılan «Sen Ceymis» toplantısı, diğeri de beş büyük devletin Londra'daki elçilerinin katılmasıyla yapılan «Sefirler toplantıs» dır. Bunlardan ilki 16, ikincisi 17 Aralık'ta yapümıştır. Bu konuşmalarda, büyük dev letler evvelce verdikleri «savaş sonu ne olursa olsun, statüko değişmiyecektir» sözüne sâdık kalmadıklanndan, elimizden çı kan toprakların tekrar bize geri verilmesine razı olmuyorlardı. Balkanlı devletler de, Edime İle beraber tekmil Rumeli'nin ve adalarm kendilerine teslimini ve sınınn Midye Enez hattında bırakılmasını israrla istiyor lardı. BUyük devletler de bu isteği uygun görduklerini bildirerek destekliyorlardı. Bu maksatla büyük devletler 17 Ocak 1913 tarihinde Bâbıâlıye birleşik bir nota verdiler. Notanın ana çlzgileri şunlan kapsıyordu: Kâmil Paşa ile Şeyhülislâm Cemalettin Efendl îttihat ve Terakki llerl gelenlerlnin, cezalandınlmalannı istemisler, Sadrâzam Gazi Ahmet Muhtar Paşa bu isteği yerine gerirmemişti. Ceraalettin Efendi Sadrâzamlı ğa Kâmil Paşayı getirmek lstiyor, bu yolda çalışmalar yapıyordu. Evvelce çekilmek istemiyen Ga ıd Ahmet Muhtar Paşa, sonunda kabme üyelerinden bır kısmının rorlaması üzenne 29 Ekim 1912 de sadaretten çekikli. Terine sadarete «Başvekilliğ*» Kâmil Pa sa getirikü. termemiştir. Düşmanın bir kolunun Tunca'run doğusunda znhur ederek smın peçtifci ve diğer bir kolunun da ihtimâl yarra akşams doğru Kırklsreli fizerine geleceği bekleniyor. Şn hale göre ikı, fiç güne kadar büyük bir mey dan mubarebesinin vukuu muhakkaktır. Noksanlar tamamlanmadan yapılacak bir taarruz hareketi, ordunun ve dolayısıyla memleketin felâketini mucip olacaktır... Savaşın yeniden başlamasnu önlemek isteyen büyük devletler, isteklerine kar şı koyarak banşın korunmasına engel olunaeak olursa, Türk hiikümetine yüklenecek afır sorumluluğu göz önüne koymayı gerekli bulurlar. Eger savaşın uzaması yüzfinden de İstanbul'un ne olacaib konnsu ortaya çıkar ve belki de vuruşmalar Asya vi layetlerine kadar sirayet ederse, Türk hükümeti bunun nedenlerini yalmz kendisinde bUmeUdir. Bâbıâli hüyük devletlerin kendisine sakınmak isteklerini, verdik |pri tehlikeli işaretlere karşı, onu korumak için, yapabile cekleri calışmaların başanb bir sonuca varacağına güvenmelidir. Her ne olursa olsun, banşın imzasından sonra, sava şın doğurduğu zararlan gidermek, tstanbul'daki dunımu sağlamlaştırmak, Asya' daki genis araziyi işletmek ve değerlendirmek için, Türk hükümetinüı büyük devletler den maddi ve mânevi yardımlan elde etmesi gereke Y A R1 N : Saltanat Şurasının toplantısı ve Bâbıâli baskını kurtulmuşlardır. YENİLGİNİN SEBEBLERİ EKÎM'de Priştine'yi alan Sırp Ordusu 22 Ekim'de Ali Rıza Paşa komutasın daki Batı Ordumuzu Kosova sahrasında yenilgiye ugratmıştı. O Kosova ki, 500 yıh aşkm bir zaman önce l'inci Muradın kılıç sesleriyle tarihe Un salmış büyük bir zaferin kazanılmasına tanık olmustu. Bu muharebe de birliklerdeki Arnavut askerlerin silâhlanyla birlikte kaçış lan yenilgimlzin başlıca nedeni olmuştur. Bu suretle dagılan birlikler Arnavutluk üzerine doğru çekilmek zorunda kalmışlar, 26/27 Ekim gecesi de Usküp halkı iha net ederek, yabancı konsoloslar yardunıyla Sırp Ordusunu dâvet ederek teslim olmuşlardı. Aynı şekilde Selânik, Kalkandere ve Manastır şehirlen de birer birer düşman eline geçmişti. Selânikteki birliklenn başında bulunan Tahsin Pasa adıridaki bir komutan da Kale ile birlikte emrinde bulunan 30.000 mevcutlu kolordusunu, tekmıl araç ve gereçleri ile bir kurşun atmadan Yunan Ordusuna bızzat tesHm etmişti. Politikanin Ordudakl garip cil velerinden doğan bu sonuç ne kadar hazin ve ne kadar acıdır. Politikamn orduda >aptığı tahrıbata. gelecek için bundan daha ıvı bir örnek gösterilemez. Bır avuç kahramanla Yanya, Işkodra ve Edırne kaleleri günlerce aslanlar gıbi mertçe döğüşurlerken, Selânik kalesi sırf kışisel çıkarlanndan başka bir şey düşünemeyen bir komutana sahip oldLığu için kendinden beklenilen kahramanlığı göstereme miş ve askerî tarihimize bu kara lekeyi sürmüştür. Balkanlardaki yenilgımiz bu Ordu cephesinde de kendini gös termişti. Yegâne tesellımiz ve kıvanç duyduğumuz olaylar, Edime, İşkodra, Yanya kaleleri ve Çatalca müstahkem mevziimizin düşman saldınlanna karşı kah ramanca dırenmeleri, tarihe altın kalemlerle yazılacak destanlan yaratmalan olmuştur. Bu kahramanlığı gösteren kalelerin başmda, Edirne'de Şükni Paşa, Yanya'da Esat Paşa, Işkodra"da da Hasan Rıza Paşa bulunuyorlardı. ASKER! HAREKÂT B lRlNCt Balkan Savaşı 16 Ekim 1912 de başladığı zaman Tiırk Genelkurmay ka Abdullah Paşamn bu uyarıcı cevabı yerinde ve bir meydan muharebesinin yakın olduguna dair verdiği bilgi doğru idı. Nitekim Bulgariar Birinci ve Üçüncü ordulanyla Tunca'nın Do ğusunda ve îkinci Ordulanyla Tunca'nın Batısında toplanmışlardı. ti. Bu hatta karşı 15 Kasım'da başlayıp 19 Kasım'a kadar süren Bulgar taarruzu, Türk Ordusu ( 20! 44 Erain efendl o akşam evine dönerken, kendisinin takip edildiğini, her adımd* bir elin yakasına yapışıvereceğini samvordu. Bu Allahın yarattığı mahlukların en acayibi, kendisinden ne istiyordu'ı Şimdiye kadar kimse Emin Efendiye ba kadar yaltaklanmamıştı. Geçen sene belediye encümen âzalanndan Ali Güllü, kendi akrabalanndan birini amele olarak çalıştırmak için biraz yüzüne gülmüş, biraz pohpohlamıştı, am> bu herifinki onunkine de benzemiyordn; bir kapanıp yeri önmedifci kalmıştı. Bir tiyatrocuya ne faydası dokunabilirdi? Kavmakam olsa, jandarma komutanı olsa, savcı olsa herifin yaltaklanmasına aklı ererdi. Ne acayip fözleri vardı adamın: Mavi birer boncuk gibiydiler. Konnsurken suratındaki çizgiler de konusmasına uvarak alçalıvorclu sanki. Yoksa demişti, Emin efendl, ben bu adarala simdi unuttufeum bir yerde tacışmış mıydıro? Mümkündü, Emin efendi hâfızasına eüvenemivordu Eve girene kadat Fevzullah Armiyi daha evvel bir yerden tsnıyıp tanımadığını hatırlamaya çalıştı. Hâfızası tamamen yabancıydı bu herife. Anasına »nlatmadan edememişti. kamburla karşılasmalannı. Kadın sonnna kadar kendisini merakla dinlemls, özellikle adamın kambıır ve gözlerinin çakır olması iizerüıde fazlaoa dnrmuşru: Aman oğul, çakır gözlS adamlardan sakınmalı. Gözleri defer onların. Kamburmuş ds üstcUk.. Anasının bakkı vardı, kamburdu da üstelik. O gece uyumuş, u.vanmış, FevzulUb Azminin hayalinden kurtaramamıştı kendisini. Karşılasraalarından sonraki günlerde, adamın oyun ojnadığı, oturduğu kahvelerin önünden reçmeraek için eiinden gelen gayreti göstermişti. Korkmaya başlamıstı. Anasından başka kimseye onunla konuşmalanndan ve korkusundan bahsetmemisti. Bir köşe boşında karşısına dikiliverecek gibi geliyordu. Br. öğle üzeri dairede tek başına oturuyor ÇALINAN TAÇ Yaıon ve çiıen: AYHAN BAŞOĞİU du. Pencereden mezarlık görünüyordn yıne Bak> mak istemiyor, fakat yine de gözlerini kurtaramıyordu. Öbür dünyanın bu taştan kapılan üzerinde ikindi ezanı duyulmaya başlamıstı. Şimdi tam bir ahret havası esiyordu pencereden, Açık duran kapıdan birisi girmişti. içeri: Selâmünaleyküm! Emin efendi. basır.ı pencereden çevirml», gelene bakmıştı Fevzullah Azmiydi bu. O skşamki konnşmalanndan sonra daireve kadar gelmeye cesaret bolabilmişti kendisinde Elinde olmadan kasları çatılmıştı Emin efendinin: Ne istiyorsun? Selâm verdik beyefendi. tenezzül buyurmadınız? Çok konusma. efendi! Ne istiyorsun? Mua>enemi istiyorum. Birkaç gündür n5betten yakamı kurtaramıyorum. Evvelâ bütün vücudum zangır zangır titriyor, sonra ateşler icinde yanıvorum. Yalan! Yalan söylüyorsun.. Sakin olun beyefendi. size yalan söylemeye ne mecburiyetim var. Hakaret etmeyin rica ederim, biz de bu vatanın evlâdıyız biz de ana baba kuzusuyuz Yalan söylüyorsunuz, düpedüı ynlan söylüyorsunuz.. Bakmıyacağım size. Demek siz. istediğinize bakar, istediğinize bakmazsınız? Ne demek istiyorsun? SSylediğime cevap vermediniz beyefendi? fstersem bakarım, istersem bakmam; ne olacak? Peki. siz şimdi bana bakmıyacak mısınız? Bakrnıyacağım.. Peki ben size yapacağımı bilirim Kendinlzi layüsel mi sanıyorsunuz? Size karısan hiçbir makam yok mu? Beni mııavene etmeye mecbursunuz! Devlet sizi buraya fasıılva sırığı diye dikmemiş. Anladınız mı Emin beyefendi. Doğrudan kavmakam beye çıkacağım. Bana yaptığinu muameleyi, bakaretleri aynen nakledeceğim. >^ (Arkası var) DİŞİ BOND MÜTAREKE TEKLİFİ AVAŞ BlZtM için kaybedil mışti. Daha dün bize bağlı ve eğemenliğimiz altında bu lunan küçük balkan devletlen, kendüerının de akıl erdiremediği bır çabuklukla eğemenhkle» rıne kavuşmuşlardı. Ordumuz Çatalca hattma çe' kildikten sonra Başkomutan Va kili Nâzım Paşa, Sadrâzam Kâmil Paşaya bir telgraf çekerek, bu duraklamadan faydalanılmasını, devletçe politik yollardan' savaşa enge! olunması gerekü ğini bildirmıştı. Başkomutan vekilinin aklı ancak ordu yenil gi ile Çatalca'ya kadar geri çekildikten sonra başına gelebil» mişti. Kâmil Paşa Bulgar krah Ferdinant'a bir telgraf çekerek mü tareke istfğinde bulundu Bu la tek kabul edildl ve 28 Kasım 1913 de iki tarafca konuşmalar yapüarak mütareke lmza edil» Yazan: Zsolt HARSANY Vecchio Köprüsü dibinde bir yaprak kâğıdı, kaygısızca yırtıp parçalannı Arno'nun akmtılarına atan delikanlırun yaşantısınd« böyle çok olay vardL Çeviren: Tank ÖZBİLGEN S TİFFANY JONES di. J; GARTH UEB &6Vİ SlLE. Û \ Bu mütarekeyl Yanya, îşkodra kalelerini kuşatma ile uğraşan Yunan ve Karadağ hükU,metleri imza etmemişlerdi. •, Mütareke gerekçelerine göra, banş işi sonradan Londra'da ya pılacak bir toplantıda konuşu lacaktı. Mütarekenin en entere san yönü Edirne'ye aitti. Bia Edirne'yi iaşe edemiyecektik. Buna karşılık Bulgar Ordusuna Edime istasyonundan geçen trenler, yiyecek maddesi verebi va taşıyabilecekîerdi. ÛLKESİM J LONDRA KONUSMALARI I ATALCA'da tmzalanan 3 Arâ lık tarihli mütarekej'e göre, 'bans konuşmalanna bu ta rihten 20 «rfin sonra Londra'da başlanılması kararlaştınlmıştı. Banş anlasmasmda Türkiye'yi, Londra Sefirimiz Reşit Paşa baj kanlığmda, Berlin Sefirimiz Osman Nizamî Paşa Bahriye Nâzın Salih Pasa temsil edeceklerdl. Ci mamaktaydı. Babası bir kö vernalarının çjğ şakalarmı, süşede oturmuş, sazı ile eskl şan tunlarla çevrili yaşam dolu avUzun süreden berl gürılerine sonlar çalıyor; küçük oğlan, onu luyu, ders salonlannın numason vermeyı kararlaştırmıştı. dınlemek üzere kapı ağzında du ralanmış kapılan tle koridorlaBu düşünce onda bir bıkkınhk ruyor, müzik yüreğini tanımlan n. ığrenç kokusunun kendisini biçiminde başlamış, sonra va maz tatlı ve acı bir duyguyla uykulanna dek izlediğl kadavra vas yavaş açılüığa kavuşmuştu. dolduruyordu. lar anımsıy.îrdu Sonra Bnüne, Artık her şey tamamdı: ölecekAile, Floransa'da yerleşmek kendisine cebır ve geometrinin ti. Henüz yırmiüçüncü yılında dünyasını acımış olan. Mertıcisherşey tükenmişti (1). tpl boy üzere Piza'yı terketmişti. Şimdi, lerin ftgıtmenı Ostillio Ricci dinu çevresinde dügümleyeceği ebeveyninın o çoğu kez bütün geceler süreğıden çatışmala kiliyordu. anın pek önemi yoktu. Ona öyYaşantısının bu dönemi ne le geliyordu ki, daha ve daha nnı venlden görmekteydi. O vaızlerum kadar da güzeldı. Bilmeye ne su önceleri intiharına engel olan kit duyduğu korkuiu homur sayıştı o! Ne bitip tükenmez şey, aynı zamanda ona yaşamı onu, saçları dağınık nı da çekilnıez kılan bu aynı danan annesını ve gözlert âciz sevinçlerd:! Ötekı bğrencıler anenerji yokluguydu. Korkaklığı bir öfkes'le buğulu baba«ını dü tıkite kahramanlanmn silâh olaylanyla tutkulanırlar; Leonına öylesine alışmıştı B. proje şünmeye göti' üyordu. das'ı Büyük tskender'i Cesar'ı sini gerçekleştirecek veter ener Ve ışte küçük Vallombrosa düsünürlerken Galile heyecajiyi ne vakıt bulabileceği mera kö, görünmektevdı. Beyaz duka değerdi. Nitekım gene bece varları, org sesi, buhurunun ih nını, teorilerin sırlanna karşı savaşan, maıflmatik venlenn ışrememişti. Omuzlannı siîkti. tışamlı sükunuyla papaz evı lenmemiş alanına yengıvle nüHer şey sadece boştu. ve daima güleç yüzlü ve tri cüs fu eden ve çoğu kez de yeni Güz yağmurlan. nehrin çoğu sesiyle oranın gözHesı olan râ bir formülle Altm Pösteki'yi kez duru yeşil olan sulannı, bir hip Don Oratio Morandi. Fe e!e gEçimıek üzere vahşi savaş rahlatıcı ve mutluluk vericl kil sansma dönüştürmüştü. Sula' veren bılginlere matematis lar, yavaş yavaş vok ettikleri ders saatlen matematik prob venlere saklamaktayda Bütün kâğıt parçalanm sürükleyerek lemlerinin çözümü Yunan fiil benliğinde babasının Kararına leri ve Lâtin grameri! Bu an ka'şı bir oaşkaldm vardı taten, sonsuzluk gıbı monoton ve latılmaz sevinç. dinse) törenle ı i olmak Istemiyordu. Galıen1 kayıtsız akmaktaydı. Arno'nun rin rr'stik havasına kanşırdı. den, Hippocrate'tan ve bütün bu akışı ona yaşantısmın akışını anımsatıyor; delikanlı, yarın Din adamı olmaya karar ver dığerlerinden tiksinıvor: açık öbürgün ya da belld yanm sa miş ve çömezlerin slyah glvsı olmayan çeh ımelerle dolu talerin! takmays başlamıstı övle babet, onu ölrlüri'cü b;r oan at sonra kıracağı zincirin halkalanru biçimleyen gençllk olayla geliyordu ki, kanatlan hafifçe ^ıkıntısına gömüyor: o sadece: yanaklarmı okşayar melekler berraklık ve açıklık olan bilirai nnı yeniden vaşıvordu. onu, canlı olarak, altm yıldız sevivordu. Bu, önce Piza ve komşu ço lar ekili eöge doğru taşımaktaycuklan ile ovnadıgı avluydu. dılar. Fakat babası Vincenzo Onun için Aristo. onjina) bilBir gün, güne? ışınlannda el Galile'i, meratibe gırmeslni ke gelik lilsrlnin a!fa ve omeeası mas pınltılan çıkaran küçük sinlikle r°ddederek onu Ploran olmustu Benliğinı ona ai' Pikristallere hayran olmuştu. Ola sa'ya götürmüstü Bütün gece zik'in seki7 kifsbı Uzennrie topym nedenlerini arastırmava lerini kaplavan gızli gHzyasla lamakta ı«endis) de harekete, kalkışması arhadaslannı övle nyla nostalil dolu ölr döneml, agırlığa. suya, sese ve ısıya ilişsine sasır'.^ıçtı ki, onu Iteleme uzun bir çocukluk Uzüntüsü iz fcin konularda her şevi bilmek ye ve alaya almaya başlamış lemekteydi. VP denemek istemekfe^ rt! lardı. (Arkası var) Sonra babasının magazasmîmgeler kltabınra sayfalan dan öyle canh bir lmge geliyor çevröiyor: Galile tekrar Piza'du ki, kumaş toplarının koku ya ve babasının kendis?îi he (1) Galilee 1564'de doğdutnnm sunu duydufuna inanamtyordu. kdm yapmak üzere yolladığı üni före olay I587'de geçiyor DUkkanda hiç bir alıeı bulun versfteye donüyor; ötrend ta(çevirmenin nota)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle