18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DÖRT: sCCMHüBtTET 21 Nisan 1972 ^T iS ^ u l l / Paris'te yayınlanan cMon Cine» dergisinin 28 Afustos 1924 tarihii sayısından alınan; Türk sinemasıyla llfill yaasıru gt>steren knpgrde Turk filmlerinden ba*ı smhneler förüluyor. En üstte <Kıı Kulesl Faciası» fllmlnden blr sahne; altta da Muhsln Ertuğral'Ia Emln Bey Wr filmde görülüyorlar çok kâr getirici bir endlistriye dönuşeceğını kestırdığı içm kendi esaa yapım konusuna paralel blr de sinematograf imaline başlamıştı 1 . Bu bakımdan Weünberg, Şırketın kendlsine gonderdiğı ılk sınema aracını, halka açık bir bıra salonunda ilk kez deniyordu Olayın geçişinl merhum Ercü A DINI, o günlerin îstanbulunda ilk kez duyuruyordu. Fran sızlann buyük FonografGramofon Şirketi Pathe'nln o sıra Turkıye temsilcisl Bay Weımberg . Bu şirket, gramoîon yapımı yanında, sinematografın gelecekte ment Taiu"nun, «Perde re Sahttt» dergisindo yayımlamms. v& o gunkU anüannı anlatır «lıtanbulda tlk Sinenıs...» yajosındnn izleyelim: c... Kapıdan onar kurus ( o vakit için önemii para) duhuüye vererek girdık. Erken davranmışız. Enön sırada yer bulduk; geçtik oturduk. Zaten çok kalabalık olmadı. Sıralar dolmadı bıle! Nerede sineraalara şımdıkl gidiş... O tarlhte halk zevk ve safaya daha mı az duskündü? Yeniliklere karşı daha mı az meraklıydı? Yoksa cuma, cumartesi, pazar demeyıp, tatil etmeden, dınlenme ihtiyaa duymadan, boyuna çalışıp kazanmayı herşeye tercih edıyordu da ondan mı? Gündiize rastlıyan eğlenceler ve hatta o devirde îstanbulu sık sık görmeye gelen yabancı tiyatro, opera. operet, sirk kumpanyalannın matlnelerl çoğunlukla tenha olurdu. Karşınuzda bir, birbuçuk metre karelik bir beyaz perde duruyordu. Bız de buna bir anlam vermeksızın bakıyorduk. Yan duvarlardaki ilânlardan birşey anlayamıyorduk' «Canlı fotoğraf . Tüıyılın hârikası!.. Andlozya'da boğa füresi.. Şimendfiferie gtzi!..» Bu deyimler, içımızdcki kaygıyı koruklemekten başka bir l>e yaramryordu. Perdedeki boğalar, salondaki seyircilerin ödünü koparıyor Btrrt Turgut ETİNGÜ n anlaşmalı olarak yalmzca TV yatromuza özgedir.» Boylece tıyatronun kuyrugunda gıden sınema, bzelhkle bisde, uzun bir süre sonra bu gıdışi tersine dondurdü!. Bu kez sinema, tıyatroyu pe>;ıne taktı, bakalrm ne zaman nereye kadar göttlrecek... (Atlas Magazine'de yayımla nan «Naissance du Cinems» dan yararlanılarak haıulanmıştır.) Bir suunanların jönü Rudolph Valentino filmlerinden biılnde Greta Garbo hâlâ milyonlarca hayraru tarafından hatırlanan blr yıldııdır. Ynkarda «Bir Zamanlar» filminde John GİIbert'le eorulüyor. Derken ortalık bırdenbire karardı. Zıfıri karanhk ıçınde ksldık; korktuk'. Elım, gayri ihtiyarî agabeyımın ehni aradı. Buldum ve bır tehlıke karşısındaymışım gıbı sımsıkı kavradım... Aramızdakı sıralardan ıslıklar gelıyordu. Karanbğın, durum ica bı olduğunu kimse takdır edemediğinden, pencerelere örtülen slyah perdelere itıraz edıliyordu. O vakıtler îstanbulda elektrik yoktu. Abdülhamit'ın kuruntusu elektnğin memlekete gırmesine engel olmuştu. Sınematograf makinasmı ışletmek ve kordelâyı aydınlatmak içın kullanılan petrol lârabalarından çıkan gaz kokusu da seyircıleri de ayrıca tedırgin etmekteydi. . Perdenin onüne gelen bir sorumlu kişi, bu karartırun gereğini açıkladı. Onun arkasından da gosteri başladı. Avrupanın bir yerındeki ıstasyon, bacasından fosur fosur &ara dumanlar savuran bir lokomotif, peşınde takıü vagonlarla QU ruyor... Peronda telâşlı teiâşlı lnsanlar gıdip geliyor. Ama ne gidiş gehş! Tümünü sar'a nobetıne tutuliruş sanırsınız'. Davranışlar o kadar hızh, ölçUsuz ve •caıp ki . Tren kalkü... tabii sessız sedasız. Aman Tanrun! Üstümüze dogru geliyor... Zından gibi salonun içınde bir kımıldama oldu' Trerün, perdeden urlayıp seyırci len çığnemesınden korkanl?r tedbirli olmak içın yerlermt değıştırdıler sanınm Hani ya ben de korknudım değü; şu var kı raexak gabp gelıp beni iskemleye nuMMb!. Bereket versin ki tren çabuk geçtı! . gitti... Ikı dakıka kadar ara verdıler. Bu kez de bir boğa gureşi seyredıyorduk. Azüı hayvanlar perdede uzenmıze doğru seyirttikçe yüregımız ağzımıza geliyor. Bu fılm daha yaman; onu önceden göstermiş olsalardı, salonda kimsecikler kalmazdı. Tren bızi sinerr.atografa alı;tırdı!.. Bütün bu gösteri yanm saat sürdü. Seans geceye kadar daha bir kaç kez jenılenecekti. Sinemadan çıktık. Fennin bu harikannı biribirimize anlatmaya çahçıyorduk. Ama aklımız bir tUrlU ermıyordu. Okulda bunun tartışması haftalarca sürdü. îstanbul halkı da çoklukla bu konu üzennde konuşuyordu. Kımi bu sıhırlı buluşu gidıp gonneyı günah sayıyor. Kimi gıdip gördüğunden ötürü tövve, istiğfar ediyor. tleri düşuncelıler ise, bır uygarhk yapıtının daha yurda girrmş olduğuna sevıniyorlardı» Işte ilk sınema, «Sınamatograf» adı altında Istanbula boyle geldl, boyle başladı1.') murun bozda|u yerleri duzelttiriyordu. Ne d* olsa kerpiç dnvaTİan epey hırpalanmıştı. Orayı demivom lan gözü kör olmayasıt tlerdeki koskoca gediği törmüyon m ı ? Aga evvel snrayı onarayım; ondan kelB ora>n... Teresin ojtlo! evvel benim dedigim yer... Emin Efendi yanlaruıdan geçiyordu. Hacı Arif bir ara gdzünün ncu ile Emin Efendiyl (ördfi: Hayrola Emin Efendi? Epi ıslanmıtnn... Hayırlar Arif Ağa; köylerden geliyorum; Haeılardan bu yana sucuga döndardft beni .. Hee ya! Çok ıslanmıssın. Bizim duvarların da okudn çarhına; hayırlısıyla bi üstünS kapasavdık. Olur A tam, ergeç e da »lur. Hadi bana eyvallah. «tnşaallah kapatamazsın kerhaneci...» dedi içinden. Daha üç beş adım atmamıştı; Hacı Arif arkasından seslenivordn: Emin Efendi Sankaya'dan geçraissindlr; Karacamızlann Mustafa bizim paranın lfifını etti mi? «Yok» der gibi basını salladı. Haeı Arif: Tereslere para vermeli, sonra da it gibi arkalarında kosmalı . Karacamızların Mustafa kendl ayagı ile gelip para verecek cinsten adam degildi. Ama Hacı Arif uğarsuzuna da böylesi müstehaktı. • Hayırlısı ile kapatsaymıg. Evi yoktu sanki ba»ını sokacak . * Birbiri ardına yol kenarına ev yaptırmasının sebebi vardı; memnrlar ha deyince ev beğenmiyorlardı. Zaten kasabada da ev denebilecek çatı altı sayılı idi. Tabii hepsinden kira diye anasının nikâbını isteyecekti. Emin Efendiye göre Hacı Arif iblisin U kendîsiydi. Sokagın birınden çıkan çocuklar alabildlk. lerine bağırıvorlardı: «YaJ, yağ ! Yağmur... Teknede hamur » ÇocukUrı sevmezdi Emin Efendi; kimbilir belki de bu vasa geldiği halde evienmerais olmasındandı. Yafemur istediklerinden daha f a ı . la yagmıştı. Daha ne bağırıp duruyordu bunlar. Sn birikintilerine basmamak için ne kadar dikkat ederse etsin, gene de her tarafı çamur içinde kalıyordu. Birden tüylerini ürper. ten bir sesie irkildi: Allab nıası için, ölmüslerlgin ban için M sadaka... Zehra bacının sesıydi bu, baskın olama*. dı. Hani zihnimize yerlesmiş sesler vardır; Emin Efendi için de bv ses iste onlardandı. Kasabaya geldığinden beri, beş paran natib olmadı | ı balde, ne zaman önünden geçse bu iniltili «e* «Aliah nzası için > demeden bırakmazdı. Merhametsiz delildi ama vereeegi bef knmşla iflâb olraayacagım biliyordn. Sonra o nnn iniltili daalarının şefaatından da emin degildi. (Arkası var) MALKOÇOĞLll ÇALINAN TAÇ Yaton t e çnreır: AVHAH BAŞOĞLU DİŞİ BOND Emin Efrndi köyden dönByordn. Atından yıkılır gibi indi. Görcnler bayvanla cahibinin layıflıkta yarısa çıktıklarını xannederdi. Bir ayağını üzengiden knrtaramayıp düşecekti as daha. Attan indiği yer, evinden azaktı; fakat o evine kadar yürümeği tercih ederdi. Her köşeden bir göz çıkıp attyla kendisinin kasabaya girisini se% redi\ ordu sanki. Bu sefere mabsnı değildi. Her defa avnı şeyi dusünürdu. Hâli goU gürlöyor, simfeklrr çakıyorda. Hacılar'dan kasabaya kadar ıslandığı yetraivordu sanki. Sınlsıklam olmuştu. Yağmurn iliklerinde hissedıyordu. Kürek kemiklerinin altı her zamankinden daha fazla sıılıyordn. Kısaimıs ceketindekl yafmnr damlalannı, kollannın yeni>Ie sildi: Meretin dibi delindi sankt. Benim yola (ikmamı bekliyordn . Sakallan uzamış, sırtı kambnrlaşmıştı. Y ü . zfinfln derin çizgilerine, ba>attan bezgin ifadesine karsın, otuz besinde ancak vardı. Saçları ıslatılarak taranmasına karsın dimdikti. Göz. leri i>iden ivive çukura kaçmıştı. Yok \ok bnrnunda, çenesindp, altında filan öyle iradeyi, daha baska şeyleri ifade edecek bir hnıusiyet joktu. Alelâde bir adaradı Erain Efendi... Dereden çeçerken hayvanın sıçrattı^ı çamurlarla Uırlenmis avakkabılanna baktı. Kaldınmın kenarında bulduğu su ile onlan sîlmck istedı, daha çok bulastırdl. Golf pantolona çoraplannın üstunden sarKı\ordu. Onun da pa. «alarj kirlenmistı. KendLkendine: , Adam sen de aldırma! dedl. Hos taten pek dc önem verdiçi seyle degildi bunlar. D e . teler deseler «Emin Efendi eamnr içinde kal. mış» derlerdi. «Onların attığı çamurlarla kafl derecede kirlenmisim; Allahın çamarnndan nu utanacağım?» Kimseje zerre kadar zararı yoktu ama herkes bir sey söylerdi Emin Efendi için. Belki de kendisine öyle geliyordu. Tağmur dinmisti. Batıda bir ucu kavaklan n arasında kaybolan bir gökkttsağı zörünüyordu. ö k s ü m e k t e n korkmasma karsın derin bir nefes aldı. Toprak kokusunda çamnrnn kir. liligini unnttu. Eyerin üzerindeki beybeleri göz. den geçirmek lâzımdı. Ne olur ne olmaz belki defterlerden, belki ilâçlardan diisen, yahnt da köyde unntulan olurdu. Farzedelim ki nnuttu, yahnt da kavboldn, ne yapabilirdi Emin Efen. di? Emin Efendi hemen geri dönerdi, geldifi yollardan. Hükümet işi bu! Şakası olor muydu? Heybeleri iyice yokladı. Harır! Kaybolan bir gey yoktu. Zayıt hayvanının dizginlerinden çekerek yürfimeğe başladı. Ne kendisinde ne de taavvanda yürümeğe mecal kalmamıstı. Czerine yeniden çamur sıçratmamasına dikkat ediyordu. Ziraat Bankasmın köşesine gelmisti. llerdr Hacı Arif'in vaptırdıgı ev görünüyordu. «Faizci deyyus, >aptır bakalım, sana da kalmas bu dünya» dedi içinden, Hacı Arif amelelera y a | Bizde ilk Sinema salonu CKARIDA dyküsünU verdiğımız Sinemaran açılışından ononbeş gun geçmışti M, yine aynl Weunberg, bu kez ramazan aylarmın başlıca eğlence mer kezi sayılan Şehzadebaşı'ndakı «Fevziye Kıraathanesi» nde bır sınematograf salonu daha açtı. Boylece îstanbul yakası, yıllar boyu unlu Karagoz oyunlanna sahne olan bir yerde şimdi, Yerı zamanlann bir başka «Gölge Orunn» na geçış yapıyordu. Sinematograf artık o zamanki Osmanlı ulkesının başkentıne yerleşmiştı. Fakat gelin gbrün ki bu yerie^me. salon ve kahve koşelennde sadece bır sığıntı duru mundaydı!. Esaslı bir sınema sa^ lonu henuz yoktu Bunu da çdzumJeyen ve çağ antayışına uygun gerçek sınema binasının kunıluşuna da oncu yıne Weimberg oldu. 1908 yıhnda, Tepebaşı'ndakı şımdı Şehır Tıyatrolannın komedı bolumumin bulunduğu yerde «Pathe Sineması» m yaptırdı. Mimar Campanakı'nın plânlayıp inşa ettığı bmada sureklı fılm gos tenlmesı de boylece gerçekleşti Y .~Yoxan: BILL HAUOHTOH 45 Çeviren: HİHAL YEĞINOBÛU TİFFANY JONES Sinema ve tiyatro GARTH S İNEMAMN ılk günleri, tıyatronun etkisinde kaldı Tıyat roseverlere dağıtılan 15 Ramazan 1328 (19 Eylül 1910) tarih11 bır tiyatro el ılânının sonlanna dogru çöyle bir baber sıtaşünlmıştr «KSvlerde oturan tiyatroseverlerin gece dönüş vaparlanna yelişebibneleri için bundan bövle her gece ilkin piyes seyiroilere ornatüacah. tam alafranga saat bird? sinema numaralanna başlanacaktır!. SINEMATOGRAF YENİ ÇESITLİ PROGRA.M G4YETLE MÜTHtŞ DRAMLAR Dünyanın en Onln fabrikası olan ıPate Frer» jirketinin kordclâla Lofty, ondan yana bu Kere kirdek kamyon sCrulür mü? Yok, kardeşim, hususide çalışıyorum^ daha baktı. •Tılki Sharpeyie kaldınm <o«Yetti artık ahbap,» dedi. Lofty, Flo'ya, «Iki tane cıpsBu Lofty derulen çocugu kız toğrafçılığı yapıyorsun diye duy le yumurta, sucuklu olsun.» dedırmağa gelraez. Zaten ternız dumdu.» di. Sonra bana döndU: cNasü«Bir hafta kadar yaptıın o isl* çocuktur aslında. Şu sırada sın bakalım?» sertçene davranmasının da ku Sonra yağmurlar bajlayınea su«Geçınıp gıdıyoruz İste.» Flo, «Ekmek de ıster mısin, sunına bakmamak gereü. ztra yu çıktı.» adamın yamnda Dlı pulç varsa Lacey, «Epey kazan; varmif o Lofty?» dedi. «tki ekmek, iki de cay. çay ve bütün arkadaşlannın da bu işte,> diye araya karışü. pılice bakarken ağızlannıa su«Eh, sürünıneyecek kedar,» dilan hemen ver ban, Flo.» yu akıyorsa adamın ne olsa ye cevap verdim. i Flo, «Lofty be, yanındaki haasabı gerilir tabil. nım kız kım?» diye sordu. Aslında bu kaldınm fotoğrafçıLofty, «Adı Annie,» dedL Flo, «öyle demeğe geürme lığından gerçekten de kârlı çık«Kuzeyden gelme.» dım, Lofty,» dedi. «Yani tasalı mıştım: Ruby adında saheser bir piliç ayarlarnıştım. Tam bir «aDonup masadan yana baktı bir hali var. demek istedım.» ve kız da utangaç bir ifadeyle Lacey de «Çayla pasta Istlyo dındı bu Ruby, otuzla otuzbef yaşlan arasında, olgun ve dolgulümsedı ona Mutad kızlar rum, Flo,» dedi. dan biri olmadığı bellıydl Tara Elınde ild bardak çay oldugu Run, hele üst katı, anlar";ını? »a! o sırada Lacey adındakl arkabalde masasına dönen Lolty' Şisman demek istemiyorum ha, sadeee sunsıkı Daha ona dokuda$ içeri gırdı. Kızı söyle bir nın arkasından baktı Sonra: nur dokunmaz anlamiftım müsahcı gözüyle suzdü ve sonra ya «Bızıra Lofty yarundakine yan tesna bir mal olduğunu. Parmaknımıza geldı. baktırtmıyor.s diye ükir yürüt. larını üzerimde dolajtırdığı 7a«Bu mai da kim?» diye sor tü. man bir hayat dolusu tecrube du. Flo, «Şimdiye kadar buraya hissedıyordum dokunufunda RuLofty, «Mal degü o,» diye cegetlrdiği bu ilk kız,» dedi. by, meslek kadını, denilen cinsvap verdı. Lacey, «Geçen Cuma akşamı ten dir hem de parlakl Ne olmııj «Senın ha, Loftyî Nerden bul ben de böyle blr Ins aldım kam vani kadıncağızın üç tanecik kuj dun be?» «Hiçbır yerden bulmus degi yona» diye anlatmaya başladı. f ör dükkânı var olup olacağl bir llm. Vasıta bulamamıstı, onu «Eliyle İşaret verdl, ben de dur de Thompson Court denilen bir Londraya goturmeyı teklıf et dum. Ama binebüırse aşkolsun blokta, altıncı katta nehre bakan tim. Başka bir bılmek ıstediğin etekliği öylesine daracıktı. Çare bir dairesi. Apartman iyice mükel siz indim ve onu kucağuna al:p lef cinsten: üniformalı kapıcılır var mı?» Loftvnın bunu sö'ylerken La bindirdım. Mumya fiUnmıs gibi. filân falan tçerde de Rubv'nin cey'den vana öyle bır bakışı tnerken de kucaMayıp irıdirdltı bir kokteyl büfesi, kocaman btr buz dolabı, bulasık makinacı PÜ rardı kı Lacey'ın lâönı şımdl artık.» Iık agzına tıkamıştı. Sonra Flo, Kapı gene açıldı ve Elma Y» yük ekranlı bir televizyonu rily lü nefis kırmızı halilan ve i u «Pek melui mahzun bir ba nak dedığimiz arkadas gırdi kışı var.» dedi «Kızcağızın ba«Mer'ba Alfie.» dedi «Ne »fin varlar dolusu aynalan var AJşı dertte fılan değll ya, Lofty T» var senin burda? Yoksa gene lmı ararsanız bana g6re biras fazla ekâbir kalıyor bu Ruby!. Lacey «Daha vakit erken,» fcamyon mu sürüvorsun?» (Arkan tar) diye lâfa karıstı. «Ne. Böyle Ud dirhem blr çe
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle