18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DÖRT: :CTJMHURÎYET '1 Nisan 1972 ÜRİZM genel sorunlan konusunda son bır sözümüz de, turizmi yakından etkileyecek her türlü karann, zamanmda alınması gereği olacaktır. Ömcğin, ge çen yü, müze girişlerini arttıran karar, tam mevsim ortalannda alınmış, belli giris. fiyatlan uzerinden anlaşmalar yapmış olan, acentcler, son derece müşkül duruında kaldığı gibi, mevsim ortasında ye ni bilet bastıramıyan müze idareleri de. turiste karşı zor duruma duşmuşlerdi. Burada eleştirdiğınıız karann kendisi değil almma zama nıdır ve bu tür hareketler, turizm için baltalayıcı olmaktadır. MÜZÎlerin haftada bir gün kapalı kalması Istanbul'da bir gün kalıp giden turistlerın çokluğu karşısmda zararlı olmaktadır. Önemli muzeler, yaz boyunca, gereğinde gins fıyatlannı iki misline çıkararak. bu günlerde de kapüarım açmalıdırlar. Broşürler, son yıllarda bir türlü yenilenememiş olan otel reh berleri bol miktarda bastınlarak tunstin hinnetine verümelidir. Tunzm konulannda alınacak önemli kararlarda isbirliği ihmal edılmemelidir. Örneğin tstanbunın turıstık sorunlarıyla ilgili bir top lantı yapılacaksa, Bakanlık, bu top lantıya, Belediye'den, vilâyetfen, ncenteler, tercüman rehber birliğinden, müzeler ldaresinden trafıkten vs. temsilci çağırmalıdır. Yanlış, veya zamansız alınan Uararlar:n (örneğin, Topkapı Sara\ıns gırişin tam mevsim ortasında turnikeh hale getirilmesinin girişte doğurduğu kargaşalık, veya, acentelerin otobüslerinin, uçakla ge len kendi gruplarını almak üzere YeşJkov hava alanına yaklaşmasına mâni olunraası> bazan çok bıi yuk aksaklıklar doğurduğu görül mekte ve bu yanlıs kararlardan döiuş, daha da zor olmaktadır T Basınımızın turizme ilaisi kendi ülkesinin kentini, îstanbulu, Ankarayı bile tarumadan, selâmsız, sabahsız, eğıtimsiz Avrupa uygarlığmın içine attığımu ifçimızle, turisti, tüm düşünce, hare ket, gıyiniş farklılığı, davranıj ser bestisi içinde kendi günlük yaşamına kanfmıj bulan halkunızın durumları arasında pek büyük fark yoktur İki ayrı dünya, iki ayrı değer ve düşünce sistemi, iki ayn yasam düzeyınin önhazırlıksız, birbiriyle karşılaştırümasıdır bu.. Sonuç, buna rağmen, beklendiği gibi ve beklendiği kadar olumsuz değildir. Gerçi Avrupanm yaşama biçimine, ahlâki değerle SİNEMA. TURÎSTÎK PROPAGANDA IÇİN EN ETKtLt ARAÇTIR rine alışamıyan vatandaslanmızın işlediği suçlar, giderek cinayetler gazete sayfalanna sık sık yansımakta, benzer olaylar, zaman za man yurdumuzda da turıste kavşı meydana gelmektedir. Ne var H, bu olaylar, orana vurulduğunda, istisnai olma niteliğüü korumakta dır ve genel olarak, Türk halkı, o olağanüstü adaptasyon gücünü, kendi temel kisiliğini koruyarak, bambaşka bır yaşam biçimini kabul «tme yetisini göstermektedır. Bu nedenle, turizm eğıtiminin ken dine, halkm görerek, gözetleyerek elde edeceği bir hoşgdrü, bir olgunluk biçiminde gelişeceği söyle nebilir. Ama kuşkusuz, bu konuda, gerek okullara konabilecek ve eski eserlerin, arkeolojik değerlerin korunmasıyla birleştirilecek turizm dersleri yoluyla olsun, gerek haberlefme araçlan (basm, radyo, TV) yoluyla olsun, daha çabuk fo nuçlar alınmasına çalışılabılir. • HALKIN EĞİTtMt EÇEN yazılardan birinde, turızme açılmakta olan bir ülke sayılan Turkiyede halkırr turizm konusunda eğitilmesi gereğine değindik. Bu eğitim, nasıl yapılacaktır? Aslında, kendi kuçük çevresinden, koyunden alıp, daha • TURİZM ve BASIN U KONUDA fimdilik en büyük rolü, basın yüklenmıstir. Basınımızın turizme karşı ılgısi, zaten gitgide artmaktadır ve bu ilgi, Avrupa basmmda olduğu gibi haftalık turizm •ayfaları duzenlemekten, ilâveler vermekten, yazlan süper minileri veya afgan 6 Ve eskiler: lstanbul'un yaş,hlan; eskl mahallelerlnde gezintllere çıktıklannda; alıs,ümıs. sukunetlerinl saygısızca bozan bu yeni zamanm yorulmaz seyyahlanna: klmi zaman hayret; kimi zaman lse hoşgöriiyle bakarlar. B MALKOÇÖĞLİ ÇALINAN TAÇ Ytntm V > çfren; ÂYHAH &A$OĞIU c mantolanyla poz veren veya bikı niler içinde »ereserpe plâjlanmızda güneşlenen güzellerin boy boy resimleriyle, turizme karjı olan Ogiyi köriiklemeye dek gitmekte dir. Bu ilgi, ne yazık ki, zaman za man yanlı? biçimlerde tezahür e1 mektedir. örneğin, geçen yaz, Çam lıca'da grup halinde gezerken, bir ara 3 Türkiin tecavüzune uğradışjı söylenen bir Alman kaduıına dair haber, ve kadının Yejilköyde yur dumuzu terkederken, kocasmm kollannda perısan halini gösteren resmi, bir büyük gazetemizde ya yınlanmifü. Halbuki olayın aslı, grubun bajında bulunan tercüman rehber arkadaşımızın anlattı ğına göre tamamen başkaydı ve olay, kocasının ifadesine göre bir sinir hastası olan kadının, açıkta defi tabiide bulunurken civardan geçen 3 kişiyi gormesiyle birlıkte bir sinir krizi geçirmesinden ibaretti. Kocası, alandaki gazetecilere, arkadaşımızın yanında durumu anlattığı halde, haberi veren gazete işin bu kısmmı «es geçmiş», ilgili arkadaşlarraıız, sonradan ha berin doğrusunun yayınlanmasmı sağlamayı ise, uğrasmalarma rtğmen, başaramamışlardı. Şımdi, eğ:ri oturup doğru konuşalım: Bu tur bir olay gerçekten olmussa, îlhet te açıklamak gerekir. Türk turız mi zarar görecek diye gerçek!erin yazılmamasını önerecek değslız. Ama sahiden cereyan eden bunca üzücü olay varken, olmamış bT olayı olmu? gibi yazıp aleyhimizde propaganda için fırsat bekle>en dostlarımızm ekmeğine yağ sürmenin izahı var mı? Aslında bu olaydan ders alraası ve utannıası gereken, elbette ki Çambca gibi bir yere hâlâ eli yüzü düzgün bir helâ yaptıramamış olan Beiedıyedir. Bu konuda bir diğer önıek de, yine geçen yaz bir gazetenin, bir tercüman rehberin yanmdaki turistle birlikte üzerinde esrarla yakalandığı haberidir. Söz konu su kisinin tercüman rehber filân olmamasına rağmen, tercüman rehber camiasım son derece üzen haberin doğrusunun yaymlattınlması mümkün olmamıstır. Haberi veren kimsenin, yanında bir turistle gezen herkesin tercüman rehber olmadığını, bu sıfa tın, Bakanlıkça zaman zaman PÇIlan ciddi kursları başarıyla bitiren kişilere verilmis olduğunu bilmesi veya öğrenmesi gerekirdi. Bu gi bi yaymlar, ilgili kimseleri üzdüâd gibi, Türk turizmine zararlı olmak tadır. Turizm zaten ürkek bir kııs gıbidir ve yıllardır deprem olmuş, kolera olmuş, siyasal gerginlık olmuş, çeşitli olaylardan bir türlü rayına oturamamıstır. Basının bu konuda titizlik gostermesıni istemek hakkımızdır. İstanbul; bazı filmlerde esrarh blt b«lde olarak gösterilse de; aslında tstanbul'a anlamak için, dar sokaklan, ahşap eTİerl; türbelerl. mezarhklan, kiiçük camileri; çcşmeleri; yofurtçu. saka. bozacı gibi eski esnaftan arda kalmış ömekleriyle eskl tstanbul'n görmek; tanımak, tadına vannak jereklr. Ne ya»k U ber turist; bunu yapacak kadar uzun zaman kalamamaktadır tstanbul'da... la gelen birçok turirtin, burasını bir Şangay veya Singapur olarak gormeleri, fehrin «esrarlı köşeleri» hakkında garip sorular sormsları bundandır. Ama ziyanı yok Önemlı olan, istanbul adının veya gorüntülerinin, yabancı sinema veya TV ekranlannda yansımasıdır, vesile ne olursa olsun Turkiyenin diğer tipik köşeleri ise. Göreme'nin Pasolini'nin Medea'sı na, Fethiye'nin «Çıplaklar. adlı Turk Fransız ortak yapımına olduğu gibi, çeşitli filmlere dekor olufturmaktadır. Gerek Türkiyede çevrilen yabancı flimlerin ve gerekse yabancılarla girişilecek or tak yapunlaruı, Türk sinema'in n yanı sıra, propaganda açısından Türk turizmine de hizmeti büyük olacaktır ve bu nedenle. hukümetin bu girifünleri, gerekli kontrol tedbirleriyle birlikte her bakundan desteklemesi yararlı olacak» tır... Y ARI N : Türk turizmi: Gerçekten «Masal» mı, değil mi? YAGMUR •••• ••*• İNCEDEN ••'; v^ 24 Nasıl da sevince benzer blr jey»«r kıanldıyor Içimde. Kalkıp, gijinip jağmura çıksara. liirüsem. Sevinç, duran bir adamı huıursuı ediyor. Kalkıp gitsem, sokaklan yürüsem, bir sokaktan bir baska sokağa geçscm, jerbetçilerden gerbet Içsem, «aku çiğnesem. Ya da otobüse binsenı. bu çetrefil, bn dıiğüm olmuş senri gezsem. Kitapçılarda kitap baksam, kebapçı \itrinlerinl seyretsem, bir dost, bir yakın bulsam. kendimi anlatsaıtı. Deniz kıyısına )nsem. Deniz kıvısı uzun ve geniş blr umnt gibidir simrîi. Ne kadar da ıslanmak istiyorum, ne garip. Sanki ilk olarak duygulanıyonım dünyada. Şajıyonım. Paltomu. kasketimi giydim. Kim ne derse desin, gidiyonım. Bir daha buıaya gelmek istemezsera? tster istemez gelecefira. Gundelik alus içinde daha iyi bir yer tutabiliriz, ama bu akısu dıjına çıkımayız. Ben bu yeri romanlarımla tutacaktım. Yag mnr geceye, yağmursuzluk gündüze benzer. Gece gibi bir şejin tam ortasında jürüyorum. Beikl de bunun adı sessiz bir çılgınlıktır. Romanlara o>mayan serü\endir belki bu. Yağmurda tçim ısındı sanki. Telefon etmek istiyorum. Hiç de sevmem te lefonlan. Yok, ha.\ır, telefon etmeyecegim. Hayır. Kendimi dinleyeceğim. Yorularak. Garip bir uykusuzluki Var' «özfCTİBide, İlk' defa' raftladığım tatlı bir uykusuzluk. Ben yepyeni bir fffinan tasarlamalıyım. Yeni romanunda Ayse'yi anlatmaktan kaçamayacagım bcsbelli. Onu anlamavı üstelik bu kadar istiyorum. Onun bambaşka biri gibi çizmek zorunda mıyım? Yok canun. neden öyle olsun, hiç de değil. Islanıyorum, ısiaadıkca ıslanıyorum, gozlerimdcn dudaklanma akıyor şular, ensemden sırtıma iniyor. Paçalarım su Içiode. Daha da ıslanmak, daha da ıslanmak istiyorum. •Ne mi yapiyorum? Islanıyorum, düpedüz ıslanıyorum, bir saattir yagmurun altuıdayun^ «Neden birlikte ıslanmadık?. «Bilmem. Birlikte ıslanıyoruz.» •Altıda istasyonun önünde mi buluşacagıt?» «Evet, bu gece alıp ıcnl evime götüreceğinı.» •Altıda.. «Altıda, evet» Akjam karanlıgı çokmeye basiıyor. Aksama bir saat var, yani saat altıyı. Saat altıda aksam olacak. Islandım. Doğruca bize jritmeliviı. Ona romanımı okutacağım. Ya da okutmayacagun. yeni blr roman yazmalıyıaı. Beğeneceği bir roman yaı mak İstiyorum. Naııl da üzüJüyorum ©nun beğene •• •• Afsar Timucin ••II 4 ceği romanı yazamadığıma. Yağmar sırtundan >üruyor. daha içerilere, daha aşağılara. Hasta olacakıın. Aksam karanlıgı ya\aş yava; çbküyor. Saat be» si geçiyor. Ne kadar telaslı bu sehir? Ne kadar ko şujor. Neye koşuyor? Belki de hiç bir seye? Hattâ »şka bile değil. Bir kahveye girdim, kendimi sabahçi kahvesin* giren kahramanıma benzetip güldüm. Aslında, ne kbtu bir romancıyım ben. Kötii bir romancı olduğu mu düjünmek isteraiyorum. Ayse'yl düşünmek i«tiyorum. Kanştınyonım. Nedense içim titrijor. Üşuyorum, tam tamına üşüyorum. Bu çok biU miş «ehirde, bu bilgiçler şehrlnde ne çok üsüyorum. Tir tir titriyonım sanki. Artık vakit geç. t s tasyona doğru yavaş yavaş yürümeliyim. Kah» veci nasıl da merakla bakıyor bana. Bo bir dell, diyor gözleriyle. Biz her anlayamadığunn (eye deli deriz. O da bana dell diyor. Sıtma gibi tutuyof tutku. Hava karanyor. Karnım aç. Uykusuzum. Gozlerim kapanıyor. Yağmur saçlarunı üjütüyor. Islakhğı omnılarımda mı duyuyorum ne? tlk defa düşünüyorum: Ne iri gözleri var, ya da Irl değil mi, ya da terslne çok mu küçuk. Yiizii belleğime lyice yazıldı sanıyordum. Yüzü belleğimden kaçıyor. Rüzgâr bazı »okaklarda daha egemen. Yağmur, yağmur. Yağmur. Yağmur, yağmur. Sanld azalıyor, »onra «anki daha da ailıyor. Gerçekte. hcmen hemen hie değitineyen Wr hızta yağıyor. biceden Blraz da hızlı hızlı. Yuzün belleğimde apaçık. Birdenbire apaydınlık bir sezgivle görunüyor. Sonra birdcn bulanıyor, siliniyor. Yağmur yağıyor. Hava karanyor. XVIII Buluştuğumuzda ağlamaklıydı. «Ben hep böyleyim Işte» dedi, «bulduğum verde karbederim, yazpya falan inanmsm ama nedense buldnğum yerde kaybettiğime, aevinenemek zorunda olduğuma inanıyorum.» Anlıyamadım. Sormak mı, sormamak mı? Olan neydi? Bu sevinç nasU tiderdi birdenbire? «Kaynanamdan mektup geldi, bizimküu haaUneve kaldırmışlar.» «tyi ama. sana ne?» • DIŞTA TANITMA LRKİTEYE gelen turist, özeilıkle kültürlü veya ziyaret çde ceği ülke hakkmda okuysn biri değilse, Türkiyeyi haberlesme araçlanyla edindiği kulaktan dolma bilgilerle tanır. Avrupa basını nın ve TV'sinin, bir devlet başka nınm ziyareti, veya Paris'te Mevlevi âyinleri temsili gibi ilgi çeken sanat olayları dışında Türkiyeye hangi durumlarda ilgi gösterdiği ise, malumdur: Bir doğal âfet ola cak, bir siyasal buhran raeydana gelecek de, Türkiyeden söz ed'lecek! Bu durumda, «böyle ilgi eksik olsun» demek en kestirme yoldur. Yapılacak olan, bu ilginin olumlu vesüelerle de geliştirılmesi çarelerini araştırmaktır. Bunun için, yabancı temsilciliklerimiz ya nında en önemli çabayı gösterenler, kusktısuz sanatçılanmızdr. Bir Leylâ Gencer'in, İdil Biret'in, Suna Kan, Ayla Erduran veya Jale Yılmabaşar'm başarıları, bir Devlet Tiyatrosunun temsilleri, göğsümüzü kabartan propaganda vesileleridir. Ancak bu konuda çok iyimser olmak ve genellikle sı nırlı bir kitleye hitap eden bu gi bi başanlardan, Türkiyenin genis çapta propagandasını beklemek de yanhs bir tutum olur.. 1 «Kötfi dunundaymış adam. Intihara mı kalkmış nedir. Bunlar böyledir işte, zorda kaldılar mı tntihar ederler. ya da intihar eder gibi yaparlar. YapaTainmm. yikıldım sankj ftlan gibiter» den vazıyor ihtiyar. bir çesit yalvanyor. Ne ya. pacafımı bilemiyorumj» (Arkası rar) DİŞt BO.ND &OVLELCE DOSTLuOlMlM ^ ~ ' wu PE AM Ö N C E Zomone Çocuğu . Yazan: BİU NÛUGHTON 26 Ne diyordum l s t e bu çeşit bir şekerlemenin tam orta yerindeylmdir. Meselâ dalah tam doksan saniye fılân olmustur, fazla değil . tam «öyle y u . kan doğru yelken açmak ü» zereyken, hatta bazı tam kanatlanmıs havalanırken, tam tatlı canımm ıstediği yerlere doğru uçup gidecekken bu • Bana Birsey Söyle» mahluku cTırsBğiyle kaburgama kaburgama bir dürtüstürür beni. ya da böyle zamanlarda tutulmasını hiç »evmediğim blr y e rimden yakalar ve ille de tutturur: «N'olur bana bir sey söyle.» «Ne söyleyim?» derim ben de, «Bırşeyler söyle Işte.» der. «Ne diyeyim yani? Seni seviyorum mu diyeyimT Daha simdi söyledik va seni sevdiğimizi.» Ben kanatlanmıs uçuyorum halbuki ama mahluk bunun fark'nda bile degil. Hülyalarımdan uyanmaksızm böyle bir. iki dakika konuşabilirim. Mahluk «Sadece o değil,» diye direnir. «Güzelsın ml diyeyimT» «Ah! Sadece o da değil.» «Yanl saçlann güzel. gözlerln manalı filan mı?» «Yoo. öyle şeler değil Baca bir şeyler s< >le Işte.» Konuşmaktan vazgeçip gene dalmaja çalışmm tçimden, «Yanımdakl ?u mahluk o a zı* barıp sussa.» diye dua ederim. Ama mahluk, «N'olur» der. «Bir şeyler »5yle bana.» «îki kere iki dört eder,» derım ben de. «Daha doğrusu ben ckula gittiglm çaglarda Syleydl.» «Alay etme benimle, AlHe,» der mahluk. «Bana biçşeyler söyle.» Tabii artık bende uyku muyku kaçmıstır. «Ne «öyliyeylm Allahını seversen be?» diye söylenlrim. Mahluk, «Ben de bilmıyo. rum ne «öyleyeceğinı,» diye cevap verir. «Sadece konuş, bana blrseyler iöyle, tstiyomm » «Yani açık saçık, ayıp şeyler mi söyliyeyim? Çünkü mak sadın buyıa şu sırada içimden gelmiyor da!» «Aah; öyle şeyler değil m e . ğer ld İşin içine onlar da girsin.» «Hangj lşin içine, allasen?» «Bana löyliyeceğin »eylerin içine yani. Hadi be, Alfie, hıyanet olma böyle . hadi bir şeyler cöyle bana.» Ben de, «PekSli Syleyse,» dıyorum. «Sana blr şeyler JÖyliyeyim de d u y : O koca çeneni derhal kısıp lesini kese. rek benim iki cTakikacik içimin geçmesine engel olursan tekmeledigim gibi atanra seni şu Tannntn cezan yataktan.» Ama bir etkisi eldu mu tanıyor«unuz? Ne gezer. Bir an sonra elcagızını gene cTerimin ÜT«lnde duyuyorum ve mahluk tutturuyor: «Alfle, bana birşeyler »5yle.» Başka bakımtardan şeker gibi kızcığız olduğu İçin kalbl. ni kırmak tıtemiyorum. Onun için ladece: «Söylenecek bir$ey bilsem «enln gibl kuşbeylnllye «öylevecek değilîm ya!» diye cevap verİYorum. «Gizll tutardım vallahl.» Epey beraber kaidık. Dedi Çev/ren: NİHAL YEÖİNOBAU ğim glbl başka ySnlerden z a . rarsızdı. Bir tfe bu huycağızı olmasal Yattığı yerden bir tutturdu mu, tuttururdu gayrf. Sonunda niteMm attım yataktan. Kahbımı basanm, şu a n da herifin birini yanma yatırmış, «N'olur bana bir şeyler söyle» deyip duruyordurl * * * DOKUZUNCU BÖLÜM «Billyor musun, AlHe, kalbim deliler gibi çarpıyor» dedl «Böyle bir tamanda tutup stop edecek değil a,» diye c e vap verdim. Dials'da çalışan su Clare adındaki tombul piliçle yataktayız. Kocası, «Mister Büyük Britanya» diye bir gfirbüzlük yarışmasımn elemelerlne katılmak üzere Birmingham'a gittnis. «Tere bulanmışun Alfie,» diyor kadın. «Ya neye bulanayımT» diye »oruyorum. Hani ben Byle SvCnücülerden değilimdlr. Zaten olsam bile Svünülecek şey değil bu, ama neme lazım, dört başı mamur ask yapmıştım katfına Sı« ran gelmişkeo lşaret edeyim: Gerc yaştald pillçler bu çesit sanat oyunlanmn hiç değerinl bilmezler. Cambazlık, der g e çerler zahlr. Ama bir kaç k e re y a n void» kalmış olan oleun, tecrübeli pillçler daha d e 6er bilirdlrler. «Benim verimde şlmdi kocan olavdı da benim yaptıklanmı vapavrtı erirdl de bir avuç ysğdan ibaret kalırrfı,» diye ekledira. (ârkasn varl • TURİZM ve SÎNEMA URKtYEYÎ tanıtmada en 5nemli rol, zamanımızın en yay gın ve etki gücü en geniş sanatı olan sinemaya düşebilir. tstanbulda çevrilen filmlerin, örneğia bir «Rusyadan sevgilerle» veya «Topkapı.nın Türk turizmine hizmeti, inanılamıyacak kadar büyüit olmuştur. Çevrilişinden neredevye 10 yü sonra, birçok turist, hâlS Topkapı'nın ünlü hançerinin nerede olduğunu sorar Son yıllarda artan uluslararası çalısmalarda, «Hafif süvan alayının hücumu» veya «Parah askerler» gibi ustün yapımlann yanı sıra. tstanbul, ge nellikle casusluk, ajan filmleri için ideal bir yer olarak görülmekte, ka merasını sırtlayan sinemacı veya TV'ci, bu tür konular için solujru burada almsktsdır Özellikle Alman TVsi. tstanbulu son derec* esrarlı bir kent olarak gösteren bir seri film göstermiştir. tslar.bu T i TIFFANY JONES K O N G R E TOPKAPI FUKARAPERVER CEMtYETtNDEN : GARTH PEKI IUÖLDÛO.OĞÜ 6ELTC2 r\AvAw^ 2<a^s> '.], ^ J\ı "' ı Cemiyettmizin yıllıle toplantm • 15 Nisan 1972 Cumartes! günu «»at 14 30 da, o gün ekseriyet olma. dıjı takdirde 22 Nisan Cumarteıl gunu aynı saatte Topkapı'dak! Cemiyet merkezinde vapılacaktır G Ü N D E M: 1 îdare Kurulunun f»aliy«t raporu okunması ve muzak». resl. 2 Murakıplar raporunun okunması ve müzakeresi. 3 Idare Kurulu ve murakıpllrın ibrası 4 1972 bütçeslnln mfizaker* v* kabulü 5 Nizamname eercSince kur'a isabet eden, iki Idare kurulu uyesl yerine venılerinin «cllnae*l 6 tlç murakıp secilmesi. 7 Oyelerimizin lıtek »* t«v»lyelerl. Cumhurljet 2218
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle