25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA DÖRT: sCUMHÜRİYET 22 Mart 1972 VET, turistin gehaesml, mümkun oldugu kadar çoic kabp o derjı de paıa haıcamasını istıyoruz. Bumto ıçin de oou burada tutacak tarihî tuıjstilc merkezler yarafanak, daha doğrusu hıç de yoksnn olmadığıffiiz bu gibl yerîeri onararak, tanzım ederek, ziyarete açarak değerîendiimek zomndayız. Daha bırçok öroek sayabıhrız bu konuda: Istanbul'un bırçoğu kapalı bolunan ıJnlü Bizans sarnıçları: Bmbırdırek, Aspar, Mocıus sarnıç'arı acaba ne zaman zıyarete açılacaktır' Anemas zındanlarınm son dereee ögı çekeceic bır tunstık rnerkez olabflecegi hiç duştır.ülmü? mu1 dur" Sultan Ahmet yanındakı arkeolojık alaada buiunan (Adlıye Sarajına l>:tışik) v» nedense her zaman kapalı bulundurulan küçtilt kılısenin açık bulundıırolarak içtndeki gtizel birkaç freskın zıyarete arzedılmesı neden y«pılmaz? Saraçijanebaşı'nda, Beledıye Sarayı karsisında, son yıHntbı çabşılarak meydana çıkanlan arkeolojık alanın blr ariceclojik park olarak düzenlenmesl ve açılması ne zaman yapılacaktırT Görüldüğü glbi, tsrıhî hazinelerle doltı îstanbul'da bu hazınelerln blr tasmı neden E YEDİKULE RESTORASYONU, BAZI ÖNEMse israrta balkın ve tuıizmia totıfadesıne açılmamaktadır. • LOKANTA ENt oteUere, turistik meıkezlere yöneltılen yatınmlann bir kısmıınn bu gibi yerlerin restorasyomma ve gereğınde tunstık bırer merkez oiaralc açılmasına yonelulmesi, turizm açısından son derece yararlı olacaktır. Bu gibi yerlerden uygun olanlarmın içinde açılabılecek lokanta, kahve, kafetarya gibl yerler, turist ıçın biıyuk çekicüık tasımaktadır, Onem/e efe alınması gereken bir konu: Restorasyon Lİ TARİHÎ YAZILARI YOK ETMİŞTİ. ıtra turist gezdıği tarihî yerın cıvannda ve mumkunse ıçmde oturmayı, birşey ıçmeyi veya yemeyi sevmektedır. Topkapı'da, Galata kulesınde açüan lokantaların gordugu rağbet, bunu ıspatlamaktadır. Bu gıbi yerlerın restorasyonu ve işletmesine yönelen yatınmlar, btitün dünyada en rantabl turistik yatınmlar sayılmaktadır. Bakanlıkça kısa bır sure once alındığını duyduğumuz ve tstanbul'daki ban ta rıhi yerlerin onanlarak kafetarya ve lokanta halıne getinlmes; hnirTfinfiairi karar, son derece o lumludur. Bunun ilk uygulama sı, surlar Uzerindeki Pembe Koşk ıçın yapümıştır. lar da acaba bırçoklan gıbi kaderlenne mı terkedilecektır, yok sa Sait Halim Paşa yalısı gibi onarılarak ilerde turistik amaçlarla kullanılabilecekler mıdır? Dığer yandan, başlanmış olan bazı restorasyonların bıtmezhği de dikkatı çekraektedır. Ajsofyanın karşısındaki Sınan yapısı hamam, acaba ne zaman bıtecek ve Türk hamam mimansinın bır şaheseri olarak gezilsbılecektir? Sultan Ahmet meydanındakı 1b rahım Paşa sarayı, yıllardır bıtınleraeyen Sepetçiler kbşku, uzun zaman «başlandı, başlanıyor» derken nıhayet geçen yıl başianan Simkeşhane onarımı ıçın de ayni şey sorulabılır. Tophane'deki yıllar önce restore eriıimjy buiunan Tophane blnası nın, söylendıgı tizere ne zaman bır Osmanlı topları muzesı olarak açılacağı, Patrona Halil hamamının ne zaman restore edı lecegı, Süleymanıye yakınlarındaki Küıse Camıınırı onarımının ne zaman bıteceğı de nıeraka değer. Butun bu saydıgımız yerlerin onanmı, çevre duzenlenmesl üe birlıkte değerlendırilerek ziyarete açılması, Istanbul' un bugünkü tarihî ve tunstık öneminl büyük ölçude arttırabilir ve bu kenti uzun süre kalınma 'i Y dan edılenuyecek bir yer halıne getırebilir • YANLIŞLAR • RESTORASYON ESTORASYON bekleyen yerlenn çokluguna ragmen, akıllı bir turizm yatınmı politikası, bu sorunu peyderpey çözümleyebuir. Surların perı şan halı. buna verüecek Ok ör nektır. Bır Bogaz gezintısınde, Çıragan sarayının, Kuçüksu kasnnın durumları da hemen goze çarpmakta ve ıçburkucu bır g o rüntü meydana getirmektedır. Buradan, yalılanmıza geçmek ve Boğaz'ın ozellikle Anadolu sahılınde kendi kaderıne terkedılmış Kıbnslı yalısı, Kırmızı yaü gıbi binalann durumuna deginmek mümkündür... Bu bina R Menderesin lmar faalireti sırasında yıkılması söz konuso edilen P&trona Halil Hamamı; ilginç mimart özellikler t*?' maktadır ve blran önce onanmına geçilmesi gereklidir. NCAK, yapılan ve yapılacak olan restorasyonların dık katli ve bügilı ellerce yapılması gereği de ortadadır. Bu as lında başlıbaşına mceleme ko nusu olabılecek apayn bır konu dur kuşkusuz.. Bız konunun pek derınlerıne gıtmeden bı!dıgımız bır tek drnekle yetmelım: lstanbul'un ilginç tarıhi muzelerınden Yedıkule, bırkaç yıl once tumüyle onanlmıştı. Onanradan önce, kulelerın bınnin ıçınde, padışahın hışmına uğramış yabancılar için hapishane olarak kullanılmıs odaların bırinde. burada yıUarını tuketmış olan kımselerce duvara kazılmış olan çeşitli dıllerde yazılar vardı.. Onanmdan bır sure sonra buraya yaptığımız ziyarette bu yazılarm hemen tumujle yok olduğünu gorduk.. Soylendığıne gore onarımı yapan müteahhit, farkına bıle varmadığı tarıhi yazüarı beton plâklar altında yok etmısti. Yedıkule, bütün mimarî haşmetiyle yine ayaktadır buçün.. ama kuşkusuz bırşeyler yıtirmiştir, tarihınden, geçmışınden gelen .. Ayni biçım yanlışlann tekrarlanmaması dilegiyle, bu acı örneği burada vermekte yarar görüyoruz.. A Işte yıllardır bitmeyen bir restorasyon: Arasofya karşısındakl Sinan hamamı... YAĞMUR»» İNCEDEN" Yozon: 14 I I •• TfmüCİH •• •• MALKOÇOCLU ÇALINAN TAÇ • ÇAMLICA'NIN HALt... Yazoı* ve tfireı»; ATHÂfİ ARtHİ anıtlann dışında tstanbul'da kentın kendi yasantısı açısından olsun, turistik açıdan olsun büyuk bnem taşıyan mahalleler ve ybreler vardır ve bunlann da tüm olarak değerlendirılmesl gerekir. Bır Çamîıca vardır orneğın, dünyanın en panoramik gorüntUlerinden biriyle çevrili... Buradan, hele akşam vaktl etralı seyreden insan, yalnızca duydugu olağanüstü hıslerle yaşadıgmm daha bır farkına varmakla kalmaz Ayni zamanda Istanbul' un coğrafi durumunu, Bogaz'ı, Halıç'ı kbprülerı, Marmara'sı, adalanyla birlıkte tum olarak kavrar... Bu guzelUkte, bu önetnd* i&r yera, .gellu görüa..kl yıllardır en ufak bır ilgı eli uzatmamıştır Beledıye Zaman zaman ültra • modern projelerden, doner lokantalardan, Itiks otellerden soz edılmiş, ama sonunda buraya asgarî konforlu bir lokanta veya kahve bıle yapıt mamıştır. Boyle bır yere vapılacak bır tesisüı gecikmesi, hem lstanbulu önemli bır turistik atraksıyon merkezınden, hem de Belediye'yi önemli bır gelırden yoksun kılmaktadır. I • PİERRE LOTİ ÜRKLER, geçmişlerinde yar dımını, destegim gdrdükleri yabancılara karşı baglıdırlar, velalıdırlar.. Bunun ıçın tstanbul'da bir Pierre Loti sokası, bır C'aude Farrtre caddesı, bir Lamartine caddesi vardır. En çok tanıdığımız, sevdığimız, lstıklâl Savası oncesinin kara gtinlerınde en çok yardımını gbrmuj olduğumuz Pierre Loü'dir... Bir akşamüstü, Eyüp sırtlannda, küçuk ama Miltürlü, ince bir Fransız grubuyla oturmuş, bir yandan çaylarımızı yudumlarken bır yandan güneş batışının lstanbul uzerindeki eşsiz yansımasını seyrediyorduk.. Ve aramızdan biri, kahvedeki Loti' nın imzalı kitaplarından meydana gelen koleksıyondan bulup gs tırdıgi «Aziyade» nın son sayfalannda, yine Haliç'te bir güneş batışını anlatan bölümü okuyordu.. Herşey Lotl'mn anlattıgı gibiydl sanki.. Kentln uzakta surlar, camiler ve selvilerle belirlenen silueti değişmemışti.. Havada, Lotinın uzun uzun anlattıgı duman ve koku da ayniydi Loti aramızdaydı sanki.. Bıraz ötede, tepeyı baştan asağı kaplayan ünlü mezarlıkta gömulU Aziyade' sının yanında lstanbul'un büyUsünü, efsununu içine çekerek.. Buyü bozuldugu, gözlerimiz bir an aşagı ka^dığı zaman ıse gerçeği, «Altın Boynuz»u artık çepeçevre saran fabrikaları, atölyeleri v.s. çırkınlıkleri gördUk.. Haliç, acaba Lotınin anlattıgı haline döndürülebilir, bir güzellikler meşheri haline getirüebilir miydl? Bunu, gerçekleşebileceğlne inanmadıgımız halde candan, yıirekten dıledık bir an lçin Ve Belediye'nın yıllar vüı kendi baline terkettigi Pierre Loti kahveslne tek başına bir düzen verdiğı, etrafı ellnden geldiğince biçime sokarak burada oturup bize bu güzel fırsatı, Lotl'yi ve onun zamanındaki İstanbul'u anma fırsatmı verdıgi için yurt sevgisıni yüreğinde duyan, eski eser, Anadolu ve folklor hayranı Sabiha hanıma mınnettarlıgımız tazelendl. GUzelliğe, kentinin tarıhi, geçmis değerlerlne aşinâ bir avuç insan, belki bir gun güçlerini, yetkilerinı, bilgilerinl birleştirip Hallç'ı kurtaracaklar, yUzyıllann Altın Boynuz'unu yeniden yaratacaklardı. Pierre Loti kahvesinden Haliç'e bakarken o akşam, bunu diledik, bunu umut ettik... 1 «Öyleydl ama artık öyle olmayacak. Yemcge senle gitmek isterim, yağmurda serde dolajmak isterim.» •Ne kadar çok seviyorsun yağmuru^ , • «Gunejl de.» ' . ' " ' «Bulutu da mı?» . .f* a», • «Her şeyl.» ' *' •Gorunuşte durgunsun.» «Gerçektc senle nereje olursa kaçmak Istfyonım.. •Yureklisin. Hayran buakıyorsun.» «tstekliyim, o kadar. Gitmek, gitmek, heı yeni yerlere, yeni şeylere dofrn gitmek.^» «Bu korkutnr ama beni, bırakümak duygusn verir, hiç de güzel bir duygn değil.» «Niye »enle gitmeyelim!» «Geçip gidilen birşey olmaktan korkarnn.» «Yalan söylüvorsun. Korkmuyorsun sen. Hattâ roman vazamamaktan blle Um korkmuyorsun.» ««Korkularım var.» ° * «Hadi canım!» «Gerçekten.» «Yanndan mı korkuyorsnn?» «Yanndan korkuyorum. Seni bulmaya bksladıgım yerde kaybetmekten.» . «O ne dem«k o?» Yağmur çiselemeye başladı yeniden. Bulutlar yoğunlastı, kümelendi. Ay bulutların arka> sında yok oldu. «Dör «ylı bir gece!» dedi Ayşe. «Aylar birer birer batacak blrazdan!» dedim. «Bu birdenbire çöken karamsarlığın anbunı ne?» dedi. • • • Ertesi akşam Yalo\a vapuruna bindim. Alt kamsrasH. « on datna .tajFdik. Kuytu yere «rardnnı, kitabımi açtfin. vTran»'d»ki ilkbabar başka yerin Ukbaharına benzemez. Bahçeler, parklar yemyeşıl, bulvarlar da, mahalleler de. Tepedeki güneşe rağmen Burggarten'de hav» «erin. KUyük bir kedi dizlerine çıktı.. Bir adam ona yaklaftı... Şn sıralar ne roman okumak. ne de roman yaımak Istiyorum... Beni bu akşam bu Yalova vapuruna rürflkleven neydi? Bunu ben de bilmiyorum. Yoksa, ger.e mi karşılasacaktık vapurda! Nasü da lorluvorum kendimi okum*ya, yoksa ^ bu kapalı yerde saatler lor geçecek. öyleyse ne diye alt kamaradayım. niye çıkmıyorom yukanya? Elimdeki kıtap nasıl da ncmk seyler anlatıyor. L4o bir sigara yaktı. Maç bltmişti. Kesin berabere. tM casus birbirlerinl ciddl şekilde seUmladılar ve avnldüar. Bastanbaşa gülünç. Kitabı kapadım. çantama koydum. Vapnr denize açıldı. O s ı n ynkarı çıktım, soguk rüzgînn altında akşamı seyrettim. Ne diye gidiyordum Talova'ya Bir seyler »rar gibi ya da blr şeyler deıı kaçar gibi. Neydi kaçtığmı, ajamaya çıktığım neydi Ve en önemlisi ne diye doğrudan doğruya alt kamaraya inmiştim. Geçmışi hatırlayaraıc oyalanma fikri taJoldı kafama. Rfizgftn derin derin çektim içime. Oysa, hiç de sevmem anılan. Altı yaşımiajdım. Anadoln'nun küçücük bir bucağında. Her gece çakallar ağlaşnordu. Yapayalnı? bir çocuktum, ama yapayalnız. Neden o kadar yalmzdım? Bunu ben de bilmivonım. Pek oyuncağım da yoktu, bir köşeye çekilir kendi keııdime bir şeyler okurdum. O çakal ulumaları nasıl hrzla kaçıjor benden. Zorluyorum betlejSimı Çakallar ulumaya ba$layınca yorganı başıma çekerdim ve korknmu ğidermek için roasallar düşünürdum, sanki bu dünyada, bu uluyan çakallar dunyasında degildim artık Sanki bambaşka bir dünyada güzelliklerle ıçiçe oinrdum. O zaman, zorla yarattığun o hoş, o tatlı gorünüşlerin arasından, birdenbire sırtlanlar. haramiler. çakallar çıkıverirdi. Üşüdüm, alt kamaraya indim. Epeyce oyalayıcıvd. bu zorla geçmişe ddnme. Uysa, ne kadar kopmuşum geçmişten, sanki geçmişira >okmus gibi. Ama zorluyorum kendimi sanki kendim için önemli bir seyler ararcasına. O sırada, fakt\lte%le ilgili anılarımı yoklamak ıstedim. Ayşe'yi oldukça bulanık hatırlıjorum. Onunla konuştugom olurdu. Ama ben gene bir kö^ede, ondan bundan uzak. kendimle kalmayı severdinı pek. Galiba, değil mi, bir gun vanıma gelmişti Dırakmalıydım bu hatırlajna oyununu Grrrekten, ne isim var benim Yalo\a'daT «Hrr Cumartesl bin vapura, biz bir yere gitmiyoruz gel bize, oturnr konuşunız, yahu vılda bir geleceğine hiç g e l m o Galiba, bundan sonra bnvle olacak, ben her Cumartesl vapura atladığint gibi Yalova'va gidecegim. tyl ama, ne anlamı var bunun? Sıcak bir ev, çoluk, çocuk. Rakj ioilfCT*. konuşulacak, bu hiç bir is vapmamakta arak direrenler hep ayni şeyleri konusacajhî evet hep avnı sevleri. Kafalarımız iyi, EÖrüşlertrciz saKlam. hemen bepımiz nüktecıviz, hepsi bir yana. ivi konuştnayı biliyoruz. Kendimlzı sevlyoruz. Akşam toplantılrında. tstanbulda ra da Yalova'da. ya da bır başka yerde Hani be.ı bu dönçüden kurtulacaktım. Hiçbır çaba gostermedirn bövle bir kutuluş için. Boman konusundH Ayşeyle bir iki sey konuştum, o kadar. Belki de şimdı evde harıl hani romar. taziTor olmam gerekirdi. Yazacaktım, yırtacaktım "Bu düşerdi bana. Ben oldukça iyi bır romancı adayıyım, hicbir zaman romancı olamajacak bir romancı adayı. Blzinı zamanımızda bir «büjük şair» vardı. Bu adamcağız tek şiir yayımhmamıştı. Yalnız, hayrantarına, zaman zaman keodinden mısralar okudugu olurdu Kendimi ona benzetiyorum, sa|da solda roman diye gevezellk ettiğim için bana eıı güzel romanlarmı yazmaya hazırlanan bflyttk bir romancı gözüyle bakıyorlar. Bu düşüncelerden kurtulabilmek için yine açtun kitabımı. • (\rkası var) DİŞİ BOND Zamane Çocuğu Yasan: BIU NAUCHTON 16 başka blr pilicin yanır.dayken bi le bazan aklıma Gilda'yla doğuracağı çocuk geliverlyordu, namussuzum. Elimin altında blr, Ud pliiç daha bulunduruyordum tabiatiyle. Ama dediğim gibi bu Işın ideal sayısı üçtür. O zaman hiç olmazsj blr tanesinin daima formunda olacağından emın olabilirsiniz, sn ladınıı y«! Sadece iki taneyt kaldıysanız ijler çok kere ayni zamana rastlayıverir Beri taraftan piliç sayısı dörde çıktığı zaman da telfts olur İki ayağınıı blr pa buca girer, her biriyle yeteri ka dar meşgul olamazsımz Elimin altındakl piliçlerden biri bir kuru temizleyicınin menejeriydi Esvaplanmın bedava temizlenmesi de cabası oluyordu yani. Böyle okazyon reddedılebıİir mi? ' MUly'ydl adl. Temizlenecek kos tümümü alır, (bazan arays İki kra vat da sokuşturarak,) dükkân ka pandıktan sonra giderdım Benım kapıyı belirli bir tıkırdatısım var dı. Bunu duyunca Milly gelir ıçe ri alırdı. önce hesaplann fılfin üstünden geçip 15leri bitirmeyi severdi. Sonra da çam35irhane kısmıııa gıder ve orada, çorapların, masa örtülerinin, yastık kılıflarının üzerinde ver yansın ederdık Bıtırince üstümüze basımıza çeki düzen verirdık. Ben geçen haı'ta getirmiş olduğura temlzlenmiş kostümumü alırdım ve otomobilıme bindiğimiz gibi sakln, !cü;ük bir meyhaneye gıderdık. Mılly lş lerini bıtirdıkten sonra iki ksdeh yuvarlamayı levcrdi. Sonra da onun dertlerini dinlerdim. Bir kadından iş mi çıkar mak istiyorsun, derdini dinleyrceksin. önceden dedığım gibi gül nıegB ihtiyaçlan vardır, evli kadınlann. Ama ayni zsmanda tçlerini boşaltmağa da o derece de Çevjrenr NİHAL YE&NOBÜU muhtaçtırlar. Işte böyle, ben onun derdini dinlerdım. İçkileri bır seferinde o ısmarladı. Bir leferuıde ben. Sonra gıtme vakti gs lir çatardı. Evet, gerçi birka$ ka, deh içki parasından çıkmıa olurdum bu arada, ama kostumüm (bazan gravatımla beraber) beda va temzlenirdı ve ben de çarşaflar arasında vuslata ererdim yal Sırf bir bedavacüığın hatın ıçın, Milly ile olan maceram aylarca sürdü. Ama blr zaman geldi, Gilda'nıa o durumu sırasında birden far kına vardım ki ben bu ışten 'evk almıyorum. Sonra bır pazartesi akşamı Miliiyie buluşacağım hal de temızJeyıciye verilecek hiç bır şeyim olmadığuu farketüm. Açtım telefor.u, gelemiyorum diye haber verdim. Zira bır kadını atlatsam bile bekletmesınl sevmem. tşte o akşam ne ahmaklık etmiı olduğumu anladım. Bunca zamandır Milly"le buluş da aslında zevk almadığınm farkına bile var ma! Sırf bedava esvap temızleteceğiz diye çekilir, mi ya? Şımdi düşünüvordum da, Milly'nm daima haya! meyal kuru temizleme ilâcı koktuğumı hatırlıyordum. Bız gelelim gene sn Gilda'ya. Doğum vakti yaklaştıkça kafeterya sahıbinın kansı olan Mrs. Artoni'yle daha birkaç komsu bizimkine vardım etuıek içm seferber oldular. Çok tuhaf valla. Gazeteleri aç, oku; dünyada ırza geçmekten adam kesmekten, hırsızlıktan, uğursuzluktan bajka şey olmuyor sanırsm Ama bir kere çocuk doğuracsk bir kadınla elâlem içine karıştm mı, insanların resmen iyi kalplt olduklarım ggrfiyorsun. Şaştım kaldım, namussuzum. (Arkası var) TIFFANY JONES 3"OMES B5.OTSSTO ©ÖS. TER^SIME KA. HattA sonuna doğru GJda ile «okağa çıkmayı bırak, içerde bıl« pek duramaz oldum; anlatabıh» yorsam. Ben oradayken çocuğü doğurmağa başlayıverecek dıy« dıken üstünde olduğumdan filân değıl. Bir yuk altında hisse» diyordum da kendimi, ondan. Ya nına gebe bir kadın al da bak artık özgür bir insan değılmışain gibi geliyor. Evet, gerçi evli değildik ve evlenmeğe nıyetimil de yoktu. Hiç olmazsa bir tanemizin boyle bir niyetı yoktu ve Gilda çocuğu birine mane\n evlat olarak vereeektı ve bir, iki ay sonra gene başladığ;mız yere don müş olacaktık, yanı aşağı yukan, zira araya böyle bır iş karıştıktan sonra artık durumun nasıl olacağım insan onceden kesinlikle kestiremez ki.. Eskidenberi Gılda'nın el altında bulunmasına alıştım ve belirll ban vakitl^r dışında boş venrdira ona. Ama sekiz aylık geb« olan bir kadma gel de boş ver bakalım. Bu yetmezmlş gibi, onun etraf ta usul usul dolaştığmı gordükçe aklıma olmayacak şeyler gelmeğe baslıyordu. Demek istediğim, bu durumda olan kadınlar belki sekilsizleıirler biraz, bir tu haf olurlar, ama itıraf ermek g* rek ki bir kadının erkekten üstün oldugu tek zaman bu zatnandır. Hem de ustun olacağız diyerek yapmazlar bu ışi Kendi hallerindedirler tamamen, ama ge ne de bir üstünluk vardır onlarda. Hem sonra Gılda'ya baktıkça, evl> karıkocalerın Uk evlâtlan doğunca nasıl rr.utlu olabıleceklerini de anlıyordum, âdeta. Bir kere. adamın aklmdan hu clns düfünceler geçmeğe başladı mı hapı yuttu demektir Meselt İT .<.UOOBXI <^A Y V A R 1N: «ESKİ SARK ESERLERİ» MÜZEStNtN YILLARDIR KAP\LI OLMASI BtR SKAND4LİMR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle