Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SATFA DÖRT: .CUMHURtTET. 16 ŞÜBat 1973 TUZ yaşlarında bir genç, Berlin Elçiliğindeki görevinden, kolunun altında bir çevirinin müsveddeleriyle dönüyordu. Sonralan, «Bu küçük kitabm bir ihtilâl yapmamış olması imkânsızdı» (1) denilecek olan eserin adı «Muhaveratı Hikemiye», çevireninki «Babıâli Tercüman Odasuıdan» Münif E fendi ve kitabm kapağmdaki tarih 1859 idi. Ikinci otuz yüı içerisinde Tiearet Mahkemesi Reisliği, Maarif Nazırlığı üç defa, Ticaret Nazırlığı yapan, Padisahın karşısına dilikip, eğitim reformu, kültür reformu, Batı bilim vo fennl, yeni ınüesseseler... diye direnen, sonra da bunlann hlç birini yapmadjği için Padişahı haşlayan Münif Efendinin, sonralan paşa kisiliği bu çeviri Ue başlar ve her ikisi da üzerinde durulmaya değer: Çeviri Osmanlı kUltür tarihinde üç «yeni» getıriyor ve tiç «ilk» olmanın damgasını taşıyordu. Batıdan ilk felsefledebl çeviri olduğu lçln yeniydi. Toplum ve Insan yapuı üzerine lşitilmemiş dıişünceler taşıdığı için yeniydi. «Mukaddeme» de y&zarlann anlattığı Batının «diyaloğ» tarzı edebiyatımıza ilk bu çeviri ile gırdıgi için bir kex daha yeniydi. 0 «TARtHİNDE tLK DEFA PADİŞAH, VEZtRt TARAFDKDAN AZARLANTYORDU. HtTABIN BÎR CÜR'ETÎ, CÜR'ETt DE AŞAN BÎR MEYDAN OKUMASIYDI BU. NE VAR Kt MÜNÎF PAŞA, ÇEVRESİNİ AŞAN ADAMDI; GERİYE DEĞÎL, İLEKİYE DOGRU. BİR «CEMİYET» TE BİR «ÜNÎVERStTE», BtR «MECMT.~A»DA BİR «KÜTtPHANE» VE KlSÎLtGtNDE «MAARtF»! KURAN ADAM. «DEVLET» 1 KCBMAYA ÇALIŞAN TANZÎMAT'A KARSI «MİLLET NASIL KL'RUIAJR?» SORUSUNT ORT\YA ATAN, FAKAT CEVABINI VEREBİLEN ADAM. EBUZZİYA'NIN DEYtMt ÎLE *DE\LETL\ YAPAMADIGINI YAPAN" ADAM.» Hurafenin, cehaletin yakosına yapışan odam den sonraki tablo da elli yıl önceki nden daha az korkunç defildi. öyle ki Emil'i «Münif Paşa» dan sonra çeviren Ziya Paşa, Rovsseou'vu çevirmesinin savunnuusım yapmak zorunluğnnu duyuyordu. «Hem bir de dinsiz veya dehri «[kelimeler Atıf Efendi Lâyihasında aynen kuilanılmıştır] olmuşlar bize ne lârım? Biz onun sözlerine bakalım ve adlü insaf ile tnizanı tahkika çekelim. İşimize gelenleri ahp istifade edelim. Befemnediklerimizi «Ulım» (2). runce kurtuluşu «felsefe» yi «Mkmeb> e çevinnekte bulacaktı (3). Öbürü... Dort haneli bır tarihe değiniyordu: 1789. Bunun yalnız sayfalar üzerinde göriilmesi bile kırk ıki yü sonra, 1901 de Servetifünun'un kapanmasının na deni olacaktı. Bir kelime ve bir tarih: Felsefe ve 1789, ya da bunun yaratıcısı Voltaire. Biri dini, öbürü iktidan Urkütüyordu. Münif Paşanın çevirdıği bu diyaloglarda okuyucular «hiç rastlamadıklan, yabancı toplamlars özge nosyonlarla» (4) karşılaşıyorlardı. Bu, ünlü dil bilguıi v» oryantalist Mordtmann'a sonralan «c&r'etli» dedirtecek çeviriydi. Çeviride genç kızların, kadınlann egitimi üzerinde özellikle duruluyor, topluma bu eksikliğini tamaznlaması düsunceleri asılamaya çalışılıyordu. Oysa ki tablo bir kere daha korkunçtu; «MnbBreratı Hıkemiyye» nin daha yeni okunmaya başlandığı günlerde Ceridei Havadis'te garip bir hükümet «Tenbihname» si yaymlanıyordu. Tenbihname'de gezi ve eğlence yerleri smırlandınldıktan sonra bu yerlerde «kadm ve erkek kan«ık otnrmıyacsk Yaıan: DUNDAR MCUHAL BİR CESARET VE ÜÇ TABLO SERÎN bir de cesareti, cesareti de asan bir kahramanüğı vardı: Voltaire'den soz ediyordu: «ÜnH Fransız fHozof E lanndan Yoltaire, Fenelon ve Fontenelle» ilk kez bu çeviri ile imparatorluk topraklanna ayak basıyorlardı. Gerçekte Voltaire öbür ikisini de yanına almıştı: Çevirilerin dörtte üçü Volteire dendi. Oysa ki yanm yüz yü kadar önceki tablo korînınç idi. III. Selim'in Dışişlert Bakanı, o zamanki adı ile «Reisülküttap» Atıf Efendl, Voltaira ile Rousseau'yu «duısiz ve materyalist» likle suçluyor, Fransız devrimini hazırlayan, Cumhuriyet ve eş:tlikten bahseden eserlerini körpe beyinleri kemirici bir «frengi hastaüğı» saydıktan sonra hep sinin «kendi çılarları» için de «isyaa belgesi» olduğunu söylüyordu (1). Ve devrin Dışişleri Bakanı bunlan söylüyordu: «Muhaveratı Hıkemiyye» ve duntuvacaktır .. Pazar günleri Islâm hatnnlan gidemiyeceklerdir... Herh*ngi çün olursa olsan oraUrda Islâm kadınlannin araba fle durman yaygı serip oturması tiim ve ktsinlikle yasak. tır.» denüiyordu (5). Sonra «K»nnnnamei Hüraayun» dakl cezası da hatırlatılıyordu. Çeviri bu ortamda kadon eğitiminden s ö ı açıyordu. İŞLENEN KONULAR ÜNtF Paşanın bu çevirisi Şinasi bir yana bırakılırsa yalnız çağdaşlanndan değil, kendisinden sonra gelen kuşaklannkinden de Ustündü. Seçmeler aynl zamanda Türk aydınlarının o çağda üzerine eğıldıkleri konulan tartışıyordu aklın hurafe karşısmda UstünlUğü. büginin ve eğitimin öneml. (6). Diyaloğlar yurtseverlik, maliye, ekonoml, kadın egitimi, devletin güçlülüğü... gibi konulan işüyordu. Her çağın ithamı vardır, eskinin yeniye, bir öncekinin sonrasma. Çağuun kınamasiyle Münif Paşa, «dinsiz» di, «Prenk meşrep» idi, tabil böyle olunca da «deü» idi. «Voltaire'den parçalar çevırdiği ve Incil'in Türkçeye çevrilişınde gözden geçirerek yardımda bulundugu için dinsizlıkle ıtham olundu». (7). M Münif Paşa'mn, kızı Ulvlye Cmay Ue Erenköy'deki köşkiinün bahçcsinde çekHmiş fotoğraflarmdan blrl yukand» törülmektedir. Her haliyle zarif; temiz; ilerlci ve grüzel bir Insandı Münif Paşa. Tarihi çevirisi onundur. Ebüzziya gençlere hitap eden gazetenin kapısında nasıl bekleştıklerini gençliğlnin heyecam içinde hatırlar. Sonra, «Devlet'in» der Ebüzziya, «bir çok tantanalarla ilftn ettiği köklü kallunma baştanbaşa yalan, tüm gerçeğe aykın idi.» İşte bu Münif Efendi iki saytalık bir «Rnzname» siyle devletin milyonlar ayırarak... başaramadığı «eğitim sevRisini yurt çocnklannın zihinlerine aşıhyordu» (13). Sonrakl devlet görevlerinde de aynl çabalar vardır. Maarif Nazırhklan (üç kez), Ticaret Na zırlığı, Mahkeme Reislikleri bu bilim ve eğitim zincirirun bağlantılı halkalarını teşkil ediyordu. (1) Muvazenei Polit&a'ya daîr Reisülküttap Atıf Efendinin Lâyihası, Tarihi Cevdet, C 6, s. SM ve a. (2) Emil Mukaddimesi, Mec çevirisini yapmıştır, Napoleon k , ^ " • b i r i «felsefe» den soz ediyordu; bunu Ahmet Mithat Efendl de deneyecek, yobazlann ayaklanmak uzere olduklannı gö ffffftâ k U9l tthaverat 1 l * Hikemlyye» 1 tabuya dokunuyordu; MALKOÇOĞLU tnual Ebflzziya, C 2, sayı 1318 Tercflme Dergisi, tayı 1, 19 Mayıs 1941, s. 66. thsan Sungu «Ziya Paşanın Emil Tercümesi». (3) S. Mardin, The Genesis of Yount Ottoman thought, Frenceton, New Jersey, 1962, s. 238. (4) Bernard Lewis, The Emerrence ot Modern Turkey, 1968, 2b. f. 438. (5) Ceridei H*vadU, 11 Temmut 1861. (6) N. Berke», The Developraent of Secnlarism in Turkey, 1944, s. 199. (7) R. R. Davison. Reform in the Ottoman Eropire, 1963, s. 180. Diyaloglann analizi ve eleştirisi üzerine bk. S. Mardin, The Genesis of Young Ottoman thongbt, 1962, ı . (234238). (8) Bernard Lewi», The Emer irence of Modern Turkey, 1968 2.b. s. 431438. (9) Münif Paşanın kızı sayın L'hiye Çınay'daki, Paşanın el yaıısijle kopyadan. (10) A. A. Adıvar, «tnteraction of tslamic acd Wcstern tlıought in Turkey» T. Cuyler Younf, Near Estern Culture and Society, 1951 s. 124. (11) Cyrus Hamlin, Among the Turks, London 1878, ı. 366 (12) EbBzziys Tevflk, «Münif Pa şa» Yeni Tasviri Efkâr, 13 Şubat 1910, No. 253. (13) Ebüzziya Tevfik, a.s. 11 Şubat 1910, No. 25L ÇALINAN TAÇ Yaıort ve t»*en<: *YHAN BAŞOĞlÜ BİR BtR ADAM VE A RIN : Azarlanan Padişah kendini savunuyor ÜNtVERStTE 53OMUN) U6= AKAT Münif Paşa bilimin i çinde olan adamdı. Hurafenin, cehaletin yakasma yapısan adam: bırakmıyacaktı, b:rakmadı da. 1860 da «Cemiyeti llmiyeyi Osmaniye» yi, iki yıl sonra ilk Turk dergisini «Mecmuai Fünun» u kurdu. Dernek «tngiliz Kırallık Derneğini örnek almıştı.» ve «Münif Paşanın tüm çalışmalannın, kişisel çabalarınin eseri olan (Mecmuai Fünnn) on doknzuncu yüzyıl Tür* ldyesinde Grande EncyclopMie'. nin on sekizinci yüzyıl Fransasmda yaptıklanna benzer bir rol oynuyordu» (8). Tarih, jeoloji, felsefe, fen... Okuyucular bu konularda Batının eriştiği düzeyin açık ve canlı bir tablosunu buldular, yeni dil, yeni kavramlar ve modern bilimle karşüaştüar bu dergide, daha doğru bir tanımla, bu süreli kitaplarda. Mecmuai Fünun bir bilim agorası idi. F Yazan: 109 FAİK BAYSAL DİŞİ BOND Gerçekten nbir adam» «bir öniversite» kuruyordu: Kitaplıkh, ders salonlu, hatta basımevi kendisinin olan bir üniversite. Bilimsel, yönetimsel, hatta parasal özerkh'ği olan üniversite. Dünyanın her yamndan kitaplar, gazeteler, ders araçlan getiriliyor, gençlere çağın bilginleri tarafmdan konferans şeklinde dersler veriliyor, özellikle yabancı diller öğretiliyordu. Cemiyet o zamana göre değerll özellikle yabancı dılde bir çok kitabı bulundurmakla birUkte İstanbul kütüphanelerini bir elde toplayacak büyük bir kütüphane yapılmasım düşünmüştür. Münif Paşa, Padişaha ariza sunar. tstanbıü kütüphaneleri dağuuktır ve eserlerin hemen hepsi eskiye aittir; oysa ki «Mllletlerin çüçlerinin ve zenginliklerinin esası olan fen ve bayındırlığa ait kitap pek az bu. lunduğundan» <9) eserler üzerinde inceleme yapılamamaktadır. Dernek bu lşi basarmaya hazırdır. Derneğin organı «Mecmuai Fünun» din ve polütika sonralan ikincisim bırakacak dışır.da felsefe, edebiyat ve bütün bilim dallannda yayın yapıyordu. «Mecmuai Fürrun'un baslıca yazarları Ingilterede okumuşlardı. Denemelerinin çoğn AngloSaTon eserlerinden esinlenmişti» (10). Sonralan Hamlin bu «din dısı» eğitime değınecsk, «Eğitim» diyecektir, «sessizce dinsel ellerden ve camilerden sıynimakta, tamamiyle layik yola ginnektedir» (11). Bugün için doğal olan bilim kavramlanmn bir çoğu o zaman bu dergi tarafmdan ortaya atılmıştı. Ebüzziya ki bu derneğin ve derginin eseri idi Münif Paşa'nın ölümü Üzerine yazdığı bir sıra yazı ile şükran borcunu ödemişür. «îşte bu derpi hiç olmazsa bir gençlerin aydmlatıcısi olarak onlann zlhmlerıne ilerlemevi ve eğitimi durmadan aşılamakta idi. Böylece Münif Efendinin bu eseri ile yurt çocuklanna yaptığı hizmetı, üzülerek yıne tekrar ederim ki, devlet yapmamıştır, belki vapanlara engeller çıkarmıştır. Bundan 5türü Münif Efendiye milletin kültür öğretmenlerin en yararlısı gdzüyle bakmak ve adını yurt çocııklannın hafızalanna yerleştirmek hepimiz için bir tvilikbiiirlik «devidir» (121 Paşanın yine tavsiyesi ile kurdurduSu «Ruı namei Ceridei Havadi»» de Türk eğitim VP Rültür hayatına vaptiğı yardımlar az değildi Ga 7etedcki Victor HUgo'va ait «1^» Miserah'M» tn ilk Tiirkr» cevi rısı özet olarak sonralan tam Hepimiz de aynı amaçta birlesiyoruz. Bir yerd« bir sa\aşı kaybetmek bütun savaşı kaybetmek demek değildir. Bir bajanjıılık karşınnda hcmen paniğe kapılmamalıyız. Para ve silâh her zaman bulunur. Fakat para ve silâhtan da daha güçlu olan bir şey var, o da inançtır. Kendine güveni olmajan insanlar ne kadar üstiin silâhlara sahip olurlarsa olsunlar yenilgiden kurtulamazlar. Ben şimdi Kerimoviç'e bir şey sormak istiyornm. Sağladığmız silâhlar işimizi görmeye yeter mi? Kerımoviç'in gözleri kipkırmuıydı. Lâmbanm alevi kımıldadıkça bakışları tuhaf bir şckilde yanıp söner gibi oluyordu. Yüziinden bajlığını (ikardı, Selmanoviç'in uzattığı paketten bir sigara alıp lâmba şişesinin ağzında yakti. Yüıünün yarısı apaydınlık, obur yarısı koyu bir gölge içindeydi. Hepiniz iyi dinleyin beni, dedi. Ben daha ilk günden bu işe başmu koydum. Yalnız kalsaıo da bildiğim jolda ölünceye kadar yürüyeceğim. Kerimoviç'in sülâlesinde hiçbir gün alçaklaz Çikmıyacaktır. Ne kadar silâh istiyorsunuı? Hatipoviç'in iki yumruğu da masanm üstfindeydl. Bu da eski bir asker olarak kendisine daha heybetli ve olduğundan daha güçlii bir görünüş veriyordu. Bütün yüzünde, başuıda bulundukları milletlere her seyin kaybedUdiğine inanıldığı zor günlerde bir anda taptaze bir ümit aşılayan, onları sarsdmaz bir inançla yeniden umut bağlanyla birbirlerine bağlayan, geleceğe hikim olmasım bilen önderler gibi şimdiye kadar bütün konuşnlanlara içinden güldüğunü gdsteren sıcacık bir güven vardı. Sigarasından bir nefes çektikten sonra kader arkadaşlarma ayn a y n baktı. Beş bln tüfeğe ihtiyacımız var, dedi. Fakat bn silâhlar olmasa da Taslıca'daki düşman çemberini mutlaka kıracağız. Ben sizleri buraya başka ?eyler konuşmak için çağırdun. İ;gal komutanı Müftü Bedroviç'i tutukladı, fakat haber aldığıaıa göre Mihailoviç'in adamlan kendisinl kaçınnıjlar, birkaç güne kadar da onu iskence ederek öldüreceklermiş. Bu i; için de knrban bayramuun birinci gününü seçmişler. Bu sözler mağaranın içtni büsbntün ıssızlaf tırmı;tı. Sarkrtlardan arasıra damiayan sn daralalarının çıkardığı sesler şimdl daha iyi duyuluyordu. En fazla beyecanlananlardan biri de Ismailoviç. olmuştu. Titreyen elleriyle ynzünden çabuk çabuk ba'.ısıııı çıkardı. Gözleri ayakdan moHnor kesilen Balkan sabahlannda saçakiardan sivri sivri sarkan buzlar gibi soğok ve keskindi. Hâlâ ne duruyoruz öyleyse? diye bağndı. Bedroviç'in öldürülmeslne seyirci ml kalacafiz? Bence Biko'ya hemen haber göndermell. O bblgede şimdi en güçlü adamımız Biko. Bu isin altmdan yalnız o çıkabilir. tsmailoviç böyle düşünmekte büsbütün haksıı da değildi. Biko son günlerde ortaya çıkmıştı. Gözünü budaktan sakınmayan ve sllâha «anldıiınm ertesi günü dağlara adını duyunnayı başarmts biriydi. Yaptığı kanlı ve çok korknnç baskınlarla Mihailoviç'i sık sık çok zor durumlara düşürüyordu. Biko'nun son günlerdeki saldınları olmasaydı Sırpların Türkleri ot biçer gibi biçmeleri işten bile değildi. Biko'nun adını yalnız dağiar değil, kundaktaki çocuklar bile öğrenmlsti, Genç kız ve kadınlar Hatipoviçle birlikle onun başansı için de gece gündüz durmadan dua ediyorlar, adına en yanık türkülcri söylüyorlardı. Demic gibi sert olmasına. öniine çıkanı hiç acımadan vurmasına rağ. men Mihailoviç'in iftira ve yaian makjnesinin dunya\a yaymağa çalıştığı gibi Biko bir insan ka. «abı değildi. Aslında ömründe tavuk bile kesmemis olan Biko, ırkdaştarına yapılan işkence kar;ı•iinda haklı olarak kendini çabucak kaybedlyor. hınrını alamıyarak yakaladıklarını iki kere kesi\ordu. Kcrimoviç tabancasuıı altp cebine koydu. TİFFANY JONES tyi ama Biko'ya nasıl haber gönderelim? üritze'ye giden yolu bastan başa çetnikler tntmuj. Hatipoviç askcrlcre baktı. Hepsi de çelikten dbkülmüş birer heykcle benziyordu. Biko'ja lüzum yok, dedi. Bedroviç'l biz kurtaracağız. Bunu yapamazsak haikın gözünden düşeriz. Bir daha bize kimse inanmak istemez. Haikın güvenini kaybedenler de ne yaparlarsa yapsınlar dâvalannı başanya ulaştıramazlar. Ismailoviç karanlık karanlık baktı. Nasıl kurtaracağız? diye sordu. Bedroviç'l belki çoktan öldürmüşlerdir. Ben bu ise çok geç kaldığunuı sanıyonım. Selmanoviç birden gcri çekildi. Basının tepesinden sarkan bir sarkıttan pırü pırü bir su damlası tam önüne damlamıştı. Geç kalmadık tsmailoviç, dedi. Bedrovlç da. ha yaşıyor. Onu kurtannak için daha en azından bir haftamız var. Düşman sanıldığı kadar aptal değil. Bedroviç'i hemen öldürmekie hiçbir scy kazanmaz. Böyle bir fırsatı daha çok değcrlendirmck istejcccğine hiç şüphe yok, Bu işi bir pazar. lık konusu yapabilir. Meselâ bizim elimizdeki Sırp. lara karşılık Bedroviç'i vermeyi öne sürebiliriz. Yani daha her şey bitmedi demek istiyorum. l;i iyi plânlayabiiirsek müftümüzü kurtarabiliriz. Yalnız ağzımızı sıki tutmalıyız. Yapacağımız i$ier hakkında hiç kimseye sır vermemeliyiz. Aramızda bizden görünüp de oniardan olan bazı alçaklar var. Bu sizi hiç şaşırtmasın. Boyle zamanlarda her milletten böyle hainlcr çıkabilir. Bazı Insanların gözunde para, namus ^e şercften daha değeriidir. Bu gibiler de akıllanndan çok kumazlıkJanyla geçinirler. Onlara knmak değil, acıraamız gerckir. Bir iki hayasıza bakıp da bemen karamsarhğa diişmemeliyiz. Ne olursa olsun kazanacağız, çünkü bizler dâvamızda haklnız. Şimdi mcselenin üzerine serinkanldıkla eğilmeye çalışalım. Hcyecan den). len şey iyi bir şeyse de böyle zamanlarda yararmdan çok zararı vardır. Ben sözü komutammız Hatipoviç'e veriyorum. Müftümüzü nasd kurtaracağuu, bunun için neler yapmayı düşündüğünü bize anlatsın. Ondan sonra biz de kendisine bu konuda neler duşündüğümüzü söyleyclim. Yalnız fazla heyecana kapılarak birbirunizi boş yere kırmaya çalışmayalun. Bedroıiç'in hayatı sinirlerimize hâkim olup olmavacağımıza bağlıdır. Buyrun Hatipoviç, sizi dinliyoruz. Hatipoviç yere attığı siçarasmı ayağınm topuğuyla basarak söndürdü. Gözleri bir akşam üstü ölüleıle dolu bir savaş meydanında dolaşıyormnş gibi dalgın ve üzüntülü bakıyordu. Sol janmda bir sarkıt sanki omuzuna dokunmak istiyonnuş gi. bi bir dev elinin ince uzun işaret parmağı gibi yere kadar uzanmıştı. Benun bir tekiifim var. Önce hsker olaıak insanlık duygnlannı bir yana bırakmamız gerekir diyornm. Selmanoviç hemen atıldı: Ben buna razı değilim. Tarihte kahraman olarak tanıtıian, gerçekte birer eanavar olan reziilerin durumuna düşmeyelim. Biz bir hakkm kavgasını yapıyoruz. Kendi bölgemizde hakkm sesini duyurrnası için dö\üşüyonız. Hakkm zaferi için çahşırken haksıziık japar, yani insanlığımızı unulursak davamıza gölge düşürmü; olunız. Savaş bi« ze insanlığımızı unutlurmamali. Hangi ırktan olur. sa olsun insan insandır. Günahsız insanlara saldırmamalıyız. Bundan hiç bir şey kazanmajız. Buna örnek olarak size bir kere daha Slevan Stikoviç' hatırlatırım. Bir Sırp olduğu halde Stevan benden frördüğü bir iyilik karsısında uğrunda savaştığı bir davayı bir kenara iterek beni ölümden kurtardı ve bu yolda kendi canından da oldu. Onu burada bir kere daha saygıyla aııarım. Demek Istiyorunı ki düşmana karşı savaşırken onlann arasır.da bulunabilecek tyilcri de öldürmiyelim. Benlm istediğim bundan ibaret. Dövüşclim, fakat haksıziık etmiyelim. 1 W\ / ;