10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 11 Aralık 1972 Afatürk, başını kaldırırsa? tatürk'ün ölüm yıldönümü rüzgâr gibi geçip gitti. Üstünd"en epey geçince düşünüyorum ' da, basmda, TRT'de, basma akseden tören haberierinde ve resm? mesajlar alamnda duygusaî sınırîan aşmayan her y:]ki tekrarlamaiarı bir tarafa bırakırsak, Atatürk'ün hatnasına bu ytl da. O'nun gerçek şahsiyetini yaşatacak yeni katkilarda bulunamadığîms/! ifade etmekte bir haia oimasa gerektir. Eğer, Cumh'jriyetin önümüzdeki 50. yüdönümü de gene böyle rüzgâr gibi geçerse, işie o zaman, yasayan ve yasaticı inşa eserleriyle, degerler ve fikirier yaratmak bakîmından kısirhğımızı bir defa daha milletin ve dünyanın önüne sermiş oimaktan bas$a bir şey yapmış oimavacaktir. Evct, şerçi bir?j geç oîsa biîç, ortada ba,zj hazırhklar İ3ân edümiştir. Ama bu hazırhkîar, eğer hakikaten bövîe iîân ediîdikleri gibiyse, bunlar ne kadar hazin şeylerdir: Fiian böîgenin kövlerine birer büst dikilecekfir. Füan vilâyette, fılan ilçcnin filan köyü pilot Slân edilecektir v.b. îyi ama. inşa sahasında, tesisler sahasmda, şf>hîrieşme snhasıncîa, sular, ormanlar, teraslanriırma. kiRacasi Türkiye'nin yeniden fethi VP bu fefhfldilrn ülkpvp yenıden yerleşme sahasında neler yapılaenktir? . Yani ya?ayan, yaşatarak oJan. olâülara katkdangn asırhk eserler t,ahasmda. ,«u 50, yıla TIPIPT aTmagan pdecegiz?,. Halhnkî, miJlî gücün seferberligi. bütün ülkp haeminde yeni bir însa, yerlesme harnleshie yönPİİF ve bımtın hey'eçanına davartsn bir tnilH k?ndimîze rihnüs alanlnnnds 50. yılı yeni bir yapabilın/. Ömürleri bir gün süren mifinglenn ve bçrs7cri yavınlann i.>e varlichtnıza katıcaklnrı yrnı güçler, clbette ki olrrtAvaeakiır.. Bunun içindir ki, eğer Atatüvk bu 50, yıkronümünde, basını Anıtkabir'den kaldırır ve yurt riüzpyînr bnkarsa. son yeşillikleri de yok edi]prrk betonlaştınlmış çirkin şehirlerden. onları saran ve sosval bir kan?erleşmft nlan gecekondu dervalarmdnn. biten ormanlardan, kuruyan Fulardan, akan topraklardan, yarının, büyük problemlfrîne gcbe olan ve yerlfri ivi secilmemiş sarmvî vığırjlanndan ve hepsinin üstünrt> de sosyal tpdirginliklcrd'en acaba eza duyrnaz mı? Olaylar ve g^tıişler • . • • ^ • \y•• • • RÜZGÂR GİBl GEÇERSE Şevket Süreyya AYDEMİR yaVa şose jokiu. Antalya, Serik ovaları ölüydii. Çukurova ISSÎZ gibiydi. Hasîaîıklar; sıfma, frengi, verem yaygmdı. 1927 yılında bile Konya vilâyetinin bazı ilçelerinde halk, açhk.an yurtlarmı terketmJslerdi. Ankara'nın kenar mahallelerine sızan baz? yersiz yurtsuzlar. küçük evlâtlarmı evlâtlık dh'e KU veya bu aileye bırakıp gidıyorlard'î. Nitekim bugün köylerde kentlerde ?on kalan ihtiyariar. Atatürk yîllarından bah?pdilirken, daha ziyade o fîiinîeri hatırlarlar. O gün lerden bahs?denî?rin sözlerini, biraz da anîamayarak dinlerler. Onun içîndir ki, bizdp şimdi Atatürk devrinin, hatta bir «yeniden dfegerîendirmeye» ^İdilmesindp bile. bir bakımdan isabet vardır. Yani Atatürk'ün, çağma ve ülkesine pfitirdiai yeni fikirlfr. trörüçipr ve müefiseseleri eie alarak, bunlara davanin ve çağrmiza kaîkısi olan bize özgü Atatürk olayini sistemleştirmck artık gerekli olsa perektir, Cumhuriyet devri ve AtPtürk'ün petirdikleri deyinre, anrak çapa katkısı olan bu hareket vc fikirlere eğilerek on]fir! derlemek. sonra da Atatürk f?evrî yoksut3vıt;unu gizlemeden acıklamak, haika bu devri anlatmak daha açîklık vererektir. Çünkü bu yok.'uUuğu izah kolaydir. Ru îzahın esaRi" çu olacaktır: • Atatürk ve Cumhurivet, kendinden evvel ki Saltanat idaresinden ne devraldı? Bu sorunun revabı ise kısa ve basit olacaktır: Hiç!.. Evot, Atatürk ve Cumhuriyet, kendindrn ovvplki icfareden, vorçun topraklar ü«tünde pene ynrgun, ama daha örsceki asırlarm hâkimiyetleri içinde pismis, asillesrnis ve bu sebeple efendiii^ö llyık ve özgürlüge hak s?hibi. iütidat sahibi bir milleften ve onun harap vatanından baska bir sev dpvnlmsdı 7(10.000 kilomctrekare kadar bakimsız, bitmis toprak C'jtündc. iç. dıs s«va?lardan nerpdevsp lükrnTniş VP verlorc serılmış Kibi nefes alan 10 milvıın kadar insan!.. ken, yalrtîz milJeti yeni bir inşa spferberliğine ve onun heyecanma yöneltecek güçîü hamieleri ele.almak ve başarmakla da yetinilmemelidir. Aynı zamanda, bu Cumhuriyetin, kendinden öncekilerden devraîdığı hiçliği, sefaleti, yorgunluğu, erimişiiği de canlandırmak ve bütün bunları, bilhassa genç nesle kavratmak da şarttır. Çünkü Atatürk'ün ve devammm yaptıklarım ve yapamadıklarını. ancak bu karşılaştırmalarla halka açıklavabiliriz. Milleti de, işte bu şar'înrm devan'ti olacak bir insa seferberliğinde toplarız. Evet, yapılanlar ve yapılamayanlar?.. Meselâ toprak reformu bahsind'e, meselâ emeğin şimdiki gibi teşkiJâtlandırılması bahsinde, yollar, köylunün emek mahsullerini değerlendirme, saglık, eğitim alanlannda yapılabilen ve yapıiamayanlar? Sonra bir önemîi nokta daha var: Bütün devrimlerde ve bu arada Atatürk ve Cumhurî' yet devrimlerfnde, başarılanları iki tertipte ele almak gerekir: 1 înkılâbın aslî ve kendine özgü hamieleri ve müesseseleri. 2 înkılâbın, nastl olsa ve gelişirken başarma^ı tabiî olan reformîar. Meselâ Atatürk'ün, daha Erzurum Kongresi günlerinde: «Dünyada sömürgeciliğin artik sonu gelmiştir» derken, duyduğu ve haber verdıği ile,rî gdrüş, O'na ve İstiklâl Savaşımıza özgü bir prensipti. Oysa o sırada Paris'te Dörtler Komisyonu, dünyayı daha da sömürgeleştirmek için yeni planlar hazırlıyordu, Sevr, yani Anadoîu ve kalan Türk topraklarınm taksimi böyle bir hazırhktl. Atatürk'ün benimsediği ve getirdıği yeni «vatan», «millet» kavramları da, bize özgü müesseselerdi. Bu aslî prensipler daha da sayılabilir. Ama înkılâbın. geli^irken, nasıl olsa yapacağı. yani bize özgü olmavan hamleler de vardı. Meselâ kadının toplum hayatma karışması, kıyafette değişiklik ve benzerleri gibi, Bunlar öyle gelişmelerdi ki, çağın akışı içinde bu akışo ayak uydurmaya yönelen her geri memleket, bunları ister istemez hayata uygulayacaklardı. Bunun ıçindir ki artık, Atatürk ve Türk inkılâbma özgü görüş. îıkir ve hamlelerle. dünyanm genei akısmdan ceien yenilikîerî avrı ayn içlenıek ve değerîendirmek zamanı gelmiştir. . Atatürk ve Cumhurîyet Mü^esi Cumhuriyetin 50. yıh hazırlıkları içîn konııîar düşünülürken, her vesileyle değindiğimiz bir konuyu, sanıyorum ki artîk ciddî olarak ele almak yerir.de oîacaktır. Bu konu; Türkiye'rie gerçek anlamda bir Atatürk ve Cumhuriyet Müzesinin kuruimasıdır. Buçün TürkiyeVîe ve bu anlamda bir müze yoktur. Bu tesis ise, ciddfn onemli, fakaî nazik biıvfikir, sanat ve tanzim konusudur. « Bugün Anitkabir'de çezilcn oda, bir Atatürk Müzesi olarak. elbet?e ki çerekli değeri taşımaz. . Bu manada bir müze, yalnız birkaç parça esyanın sergilendiği yer dernek değildir. Müzevi her şeyden önce «beîgeler» teşkil erîer Bu beîgeîerde biz. mesoIA Cumhurivctîn VP Atatürk'ün gercek görüş. fikir. hareket ve sadlarınv safha pafha izleri? Bövîe bir müze, en azmdan dort • heş katlı. büvük ve inşa stili maksada göre dtizenler.en, planlaştırılan bir anıt teşkil edecekîir. Müzenin aynca, bütün Atatürk ve Cumhurivet devri vaymlarını, eserleri toplayacak, Büyuk Millet Mecîisı'nin açık ve gizli bütün oturumlarının önemli zabıtlarını verecek, yerli ve yabancı arastirıcıîara çahşroa imkânları sağlavacak tertiplerini de aynca isaret etmeiiviz Atatürk'ün ve Cumhuriyetin hatıra değerini taşıyan esya VP yadigârları da, müzede tabiî yer alacaktır. tstiklâî Savaşı patonlarında i^e, şimdi Harp Tarihi Teşkiîâtının arşivlerind'e yatan muhabere, harita ve gelişmcierin birer surctini bulmaîıyız. Halbuki bugün böyîe bir tesi? yoktur. Hatfa Atatürk arşivinde bulunması gereken tarihî bazı belgelerin. meselâ Atatürk'ün Talât Paşa ve Enver Paça ile, onlann yurt dışındaki muhaberelerinin şimdi bu arşivlerde ya hiç olmadı5ı (Talât Paşa ile muhabereleri gibi). yahut da eksik oldukları ifade edilmektedir? Bu, düşündürücü bir haldir. Çünkü bunların evvelce bu arşivlerde varlığı, en vetkili kişilerin de bcvanları ile naklediîmiştir îste bir Cumhuriyet ve Atatürk Müzesi, bizi. bu karısıklıklardan da ,kürîaracaktır Yoksa bir süre sonra ve vaktiyle İfiihatçı idarenin Almanya ile yaptığı<!ttifak antlaşmasının bugün. Devlet arşivîerinde buîunmaması gibi bir hazin hal ve ilcisizlik, pekâlâ Atatürk ve Cumhuriyet devri belgeleri için de meydan alabilecek demektır. BASININ GÖREVİ GAZETEYİ *BÜYÜK BİR EŞYA PÎYANGOSU BÎLETİ YA DA DÎĞER TÜKETİM MALLARIKl TAtflTMA BRÜŞÜRÜ HALÎNE GETİRMEK, BASININ GEÇMİŞTEKÎ HÎZMETLERÎNİ VE GELECEKTEKÎ GÖREVÎNÎ ÎNKÂR ETMEKTİR. Sadun TANJÜ a=ımn dikkatc değer bir durgunluk gösterdiği şu donemde\ Cumhuriyet. güvenli adımlarla ileriiyor. Agustos ayınrian bugüne Cumhurıyet'in günlük net satışı 26.000 a.det artmıştır Basınm, Televizyonu en büyük rakip görüp, okuyucu kazanmak, ilân • rekîâm kontenjanlarından aslan payı koparnıak amacıyle aldsğı yön; gazeteciliği, özelliğı olmayan bir endüstri, bir tıcaret şirketi haline getırmektedır. Böylece toplum için gorçekten öğrenümesi gerekli haber, yorum, röportaj. inceleme. fotoğraf, olay yerine; incır çekirdeğini doldurmaz yazı ve fotograflarla dolu bir basın geliştirilmek istenmek'tedir. Bu ülkehin dar imkânlarıyle asla' bağdaşmayan pahah yeni makinelerle, pınl pınl ve renk renk bir ba^kiyle üreitiği sözahcı mah piyasaya süren yeni basm, bütün bu üstünîüklerinin yeterli olamadığ.inı da görmektedir Düdüklü tencereden buzdolabma, ev otomobilden 'hayat sigortasına kadar hpr türlü tüketim mah hediye edilerek, piyangolar, yarışmalar tertiplencrek cazip hale getirilmek istenen gazete, âdeta başka endüstri mallannın tanıtılması ve satılmnsı için çıkarılan renkli broşürlere dönüştürülmektedir Kuşkusuz gazetenin görevi ve amacı bu dcğildir Bu derece ticarî propaganda aracı olmuş, amacını sadece satıs ve kâr oîarak helirlemiş bir basın, değil geri kalmış ülkenin, kalkmmanın modeli haline gelmiş ülkelerin bile .işine yaramaz. B Yanhş Yol Üstelik. böyle bir basm. ticarî hayatta, birtakım işportacıların bir k'utu jilet satmak için yanında diş fırçasi, tırnak fırçasi, ayna, tarak gibi bedava mallar vaat etme usufleriyîe büvük endüstri haysiyeti de kazanamaz. Sarfedilen milvonlara. getirtilen yeni makinelere ve girişilen dev propagandalara rağmen, kazanılacak unvan «lotaryacı» lığı geçemez. Basını. kocaman bir eşya piyangosu bilcfi haline getirmek. ,Övle ileri sürüldüğü gibi. radyo ve televizyonîa rekabetin şartı olarak da kabul cttirileme/. Bu tür basın, pek uzak olmavan bir gelecekte, nasıl yanlış bir yolda bocaladıgmı anlayacaktir. Ürettiği malın, Türk kalkınmasma hız değil gevşeklik, ruhsuzluk getirdiğini görecektir Okuyucunun eline keyif verici bir madde gibi tutuşturuian cicili bicili kâğıtların «Gazete» olmadığı anlaşılacaktır Yeniden Değeıiendirmek Evet, gerçi Atatürk'ün büyük hamlesi olarak CumhıırıyctJn İlân tdildiği günlerde dp bu ülke fakırdi. Ynlsu^dlî. Parasi7.dK Haraptı. Yorgun topraklar ımiunde yorgun bir millet yeni hayatma gn/]prini açarken. bu ülkfnin duruttlu Ve man?,arası hio rio gonüî 8ÇICI değildi. Yolsuzluk Vft Uİaşımsr/lık yÜ7Üntîen o EÜnkÜ TürkİyS, bir iktisadî hütunlük ıçindc hiiç görünmüyordu.. Batakhklar yurdu kaplıyordu. Ankara'dan Kon Yazılanlar ve Yazılmayanlar Şu haldc, Cumhuriyetin 50. yılına hazırlanır ATATÜRK'ÜN BABASI KİM ? OKTAY AKBAL Evet Hayır tatürk'ün babası kim? Ali Rıza Efendi diyeceksiniz hemen. Hayır değilmiş. Bütün tarih kitaplan yanlış yazıyormuş! Bütün tarihçiler yalan soylüyormuş! Doğrusunu bir pehlivan tefrikaları yazan açıklamış meğer! Hiç haberim olmamıştı bugüne dek. Bir okurum kesmiş o parçayı yolladı. Orada okuyup şaştim kaldım. 1 Nisan 1970 tarihli bu gazeteyî bulup okuyun, bu tarih gerçegınin nasıl ortaya atıldığını öğrenin!... A «Bütün bu hakikatleri aynı zamanda Türk tarihine hizmet etmek için yazıyorum, Bunları ilk defa dünya tarihine açıklıyorum. Atatürk'ün asıl babasının adı Bekir'dir. Arnavut Bekir Ağa derlerdi ona. Gümrük kolcusu idi. Namuslu ve sert bir adamdı. Zübeyde Hanım onun nikahh karısı idi. Bir gümrük knçakçı<Jinı vurrauş ve. hapise düsmtiş, orada vefat etmiştir. Bu hakikati bir sır olarak saklamakta hiç bir fayda ve sebep yoktur.» Bu pehlivan tefrikası yazarı üo yıi önce böyle buyurmuş. Bir Nisan şakası yapmamışsa adam açık açık söylüyor İşte, Atatürk'ün babası Arnavut Bekır Ağa'dır diye. «Atatürk'ün asıl babasının kim olduğunu tesbit etmek üzere bir ara Selânik'e gitmıştim» riıyor. Orada öğrenmiş bütün bunları. Bir pehlivan tefrikasının içine sıkıştırıvermiş. Böylesine önemli bîr tarih gerçeğini keşfeden, bulup çıkaran kişi böyle mi yapar? Tutar Tarih Kurumuna bildirir, Eğitim Bakanhğina ya7ar, hiç değilse bu konuda bir inceleme yaymlar. Kaş göz arasmda «Atatürk'ün babası Arnavuttu, bilmem neydi» diye uydurmalan tefrika ortasma sokuşturmak niye? «Türk tarihine hizmet» miş bu!... Kulaktan kulağa yayılacak bir dedikuduyu ortaya atmak mı hizmet? Nerden öğrendin? Kımden oğrendin? Hani belgelerin, tanıklann? Atatürk'ün babası, ailesi, kişiliği kesin olarak belli değil mi? Bir şeyler saklı mı? Gözden kaçınlmış bir $ey mı var? Bunca tarih kitabı yalan yazıyor da bir sen mi doğrusumı biliyorsun? Hem kimsin, nesin, necisin? Hangi niyetle Atatürk konusundaki yerleşmiş, gerçeklerl alt üst etmeye kalkışıyorsun? . • "Peki ama üç yıldır ?eden bu konuyu daha açık bir şekilde ortaya koymaz bu arauwr tarihçi? Böyle bir konu bu kadar «rizlı kapakh tutulur mu? Bir pehlivan lefrikasmın satırîarma, iki güreş arasma sıkıştırılır mı? Hem Atatürk KOUUsunda her önüne gelen tcylesine saçma sapan ıddıalar ortdya atabilir nıi? Eaşka bıri ı^ilksa hayır Atatürk'ün babası Sırptı, yok Kuigardı, yok A'rt'andı dese, onu da Kabul edepek :rayiz? Ga?e«i3lerimizin oranna burasına, bir ask tefrikasının, bir maç eleştirisinin içır^ sokuşturarak kamuoyuna yutturmaya kalkışacaklara bir şey diyemeyecek miyîz1' Size bif şey söyleyeyiır. mi? Eu dahâ bir oaşlansıç. Ataürk dü$mîınlan biraz fır&at bulsslar neler neler ortaya ata•aklar? Baksanıza «AlatüfP düşmanlığı yoktur» sözü diüerinlen düşmüyor bir türlü! Atatürk devrıminı ortadan kald^mak çin, Atatürk'ün kişiliğj.iJ, yermek, küçültmek için yapmaya;akları yoK. Atatürkçülere. Kemalist devrimcilere etmeyocekeri kötülük yok. Öte yandan, «Atatürk düşmanı kimse yok» liyerek kendilerîni saklavfxaklarmı sanıyorlar!.. Atatürk'ün hayat öyküsünü herkes biliyor. Gizıenen, sakanan bir yani yoktur bunun. Ama, yeni yeni aydurmalar oraya atarak kafaları karışurmak, kuşkular sokmak bazi kişi;rin işine geliyor olmuh! Babası Arnavuttu diyerek bilmem eydi, şuydu, buydu dıyerek!.. Öyle diyerek, böyle dıjerek Atatürkçü'.ü'clarini gösteriyor bu baylar! Devımlerıni yikoaklar, anısını yıkacaklaı. yerleşmiş ınanç ve kandarı yıkaaklar, herşeyi bir yalan, bir yanlış gibi gösterecekıer, sonuna am'açlanna ulaşacaklar. îşte bir örneği, pehlivan tefrikasıın içine sıkıştırılan yal&rııar, uydurmalar!.. • • esmî Gazetede 23 Mayıs 1972* de yayımlanan bir Anayasa Mahkemesi kararı ıls H!aradeniz Teknik Üniversitesi'ne (K.T.Ü.) öğretim üyesi tayin yetkisini Millî Eğitim Bakanhğina bırakan bir kanun maddpsi Anayasaya aykırı bulunarak ıptâl edümiştir. Yüksek Mahksme bu karann gerekçesinde de K.T.Ü.' nin «Özel kanuna göre kurulıruş bir Devlet Üniversitesi» veya «Kuruluş halinde bir üniversite» olduğu nedenleri ileri sürulerek» bu Üniversitenin Anayasa kapsamı dışmda bırakılamıyacağını ve »yrıca, Üniversitelerin Üniversiteler Kanunu ile yönetilir genel bir Üniversite olması nedeniyle, kuruluşunda ancak özerk Üniversitelerden yararlanılabileceğini hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde açıklatnıştır. Kararın yürürlüğe girmedi üzerinden altı aydan fazla bır zaman geçtiği haîde, K.T.Ü. igm yeni bir kanun çıkanlmamiîtır. Anlaşılan, çıkması beklenilen Üniversite Reformu Kanunu İİ3 bu Üniversitenin sorunlarının çözümlenmesi umulmaktadır Oysa bu Üniversitenin sorunlarmın ele alınmasmda o kadar geç kalınmıştır ki, kanımızca, çıkacak bir reform kanunu, Karadeniz Teknık Üniversıtesi'nin içinde bulunduğu koşullar altında, ülkonin Üniversite politikasmı olumsuz yönde etkilemeden, bu Üni' versiteye yararh olamıyacaktır. Üniversite Reformu ve KTlPde Dıırum R K.T.Ü., FAKÜLTELERİ BİRLEŞTİRİLMEK SURETİYLE İKİYE İNDİRİLİR VE BAĞIMSIZ OLARAK 1955 SAYILI YASAYA GÖRE ÖZERK BİR KURULUŞ HALİNE GETİRİLİRSE KURTARILABİLİR KANISINDAYIZ Tehlikeli Alan Asıl amacınf kaybetmiş. lotaryaCihkta karar kılmış, eğlendirme, ovalama, piyangoya umut baglama basını; kaçmak istediği tehlikeyi kendi ellerivle varattığının bilincine bir gün varacaktır Basın. iste bu alanda televizyonîa yanşamaz durumdadır ve ters bir tutumla mücadeleyi bu alanda kabul etmistir. Televizyohun ve radvonun, gerçek yönünden saptırıîmamış bir basınla mücadele edemediği, bugün dünvaria her sabah tfagıtılan 300 000 000 gazete ile ortadadır îngiltere'de 1920'den beri radvo. 193fi'dan beri televizyon vayını yapılmaktadır. vani rarivo ve telpvizvon rekabetinm on eski, en tipik örneği îngiltere'dir; ama bu ütke. hâlâ dünyanın en fazla gazete okunan ülkesı olma rekorıınu elinde tutuyor Her 1000 îneilizden 600'üne bir günlük gazete düşmektedir (bizde binde 41). Amerika'd'a bundan 10 yıl önce günlük gazetelerin tira.iı 50 milyondu. Bugün 55 milyonu asmıstır ve her halde, dünyanın en cazip TV programlan da bu ülkede yavınlanmaktadır. Doç. Dr. Pervin YAZGAN K.T.Ü. ÖĞRETİM ÜYESİ t , '* . > •• de, görevlerini uçakla gelip konferans şeklinde ders veren ve adına «Uçan Profesör» denilen öğretim üyeleri ile yapmaktadır. Bu yıl, malî mevzuattaki bir aksaklık sonucu 80 uçan Profesörün Üniversiteye gelemeyişi nedeniyle Üniversitenin açılışı iki defa ertelendiği gibi, bazı fakültelerin de hiç açılamaması söz konusu olmuştur Açıldığı günden beri Anayasa ilkeleri dışmda bırakılarak siyasîiktidarlara bağh tutulan yönetim düzeninin K.T.Ü.'ne ve dolayısıyle öbür üniversitelere hazıriadığı hazin bir durumdur bu Ucan Profesörler K.T.Ü.'nin bugün kadrosuna tayin edilmiş bütün profesörlerinin sayısı dort ve bütün doçentlerinin sayısı on birdir. Üniversitede öğretım yapan beş ayn fakülte vardır Üniversite, hu dört profesör ve beş fakültesi ile Universiteler Kanunu ile yönetilir bir Üniversite olarak Anayasa kapsamına girme zorundadır. Bu zorunluluk, K.T.Ü.'nds Universiteler Kanunu'nun öngördüğü organların knnunla kurulmasını gerektirir. Oysa bir Üniversite Senatosunun kurulabılmcsi için her fakültede üçerdpn on beş profesöre ihtiyaç vardır. Bu durumda K.T.Ü.'nde Üniversite Senatosunun kurulamıyacağı açıktır. Üniversitenin içinde bulunduğu bu çıkmaz sanki yeterli değilmiş gibi, bu günlerde, bu Üniversiteye iki fakülte daha kazandıran bir kanun Büyük Millot Meclisinden çıkmak üzeredir. Bu kanun her ne kadar fakültelerden birini on yıl süre ile Hac^ttepe Üniversitesine bağlamakta ise de, bu bağlılığin, Anayasanın Üniversite organlarmın kanunla düzenlenmesi ilkesi karşısmda, kanunî formalitesi belli olmadığından, örneğin bu fakülte için Üniversite Senatosu ve rektörlük görevlerinin Hacettepe Üniversîtesince mi yoksa K T. Üniversitesince mi yürütüleceği belli olmadıgindan, buradaki bağhlık, Anayasadışı bir vönetimin k^nunlaştınlmasından başka bir anlam taşımamaktadır. K.T.Ü bugünkü hacmi ve kadrosu için Bilîm Adamı Yetjştirilmedi K.T.Ü. açılalı dokuz yıl olmuştur. Bu dokuz yıl, Üniversiteye asistan giren birinin, Üniversiteler Kanunundaki akademik aşamalardan geçerek en azmdan doçent seviyesinde öğretim üyesi olması için yeterli bir zaman süresidir. Bu dokuz yıl içinde çok sayıda asistan gerelc özerk Türk üruversitelerinde, gerek yabancı üniversitelerde yetişme olanağı bulmuşlardır Amma, bu dokuz yıl içinde bugün sayısı 67'ye çıkan fakülteler için yetişen doçent sayısı sadece .sekizdir. Bu durgunluğa, ne asistanların başansız olduklan, ne özerk üniversitelerin yardım etmedikleri, ne Üni versiteler Kanunundakı akademik aşamaların zor ve uzun zaman aldığı, ne de Devletin bu Üniversitenin gelişmesi için gerekli olanakları sağlamadığı iddiaları neden olarak gösterilebilir Çünkü bu iddialarm aksinin doğru olduğu ufak bir inceleme sonucu ortaya çıkabilir. K.T.Ü.'nin Anayasa dışı yönetimi, hatta Anayasa dışı olmanın kendine sağladığı olanaklardan da yararlanarak, bu Üniversite için ne plânladı ise onu gerçekleştirmiş ve bunu yaparken de gerek Devletten, gerek özerk üniversitelerden istediği yardunları bol bol elde etmiştir. Anayasadışı yönetim, öğretim üyesine gerek görmeden fakülte açmak istemişse açmıştır, hiç bir kanunla uyuşur yönü olmadığı halde ders verme kuralı olarak uçan profesörlük sistemini yaratmak istemişse bu sistemi yaratmış, dersleri uçan profesörlere verdirmek istemişse bu isteğini gerçekleştirmıştir. Burada şunu da açıkça belirtmek gereklidir ki, KT.Ü.'nin kuruluşunda kendisine kanunla hiç bir yetki verilmeyen özerk bir Üniversite, K.T.Ü.'nin Anayasa dışı yönetiminin uyguladığı bir gelişme plânı içinde, gerek özerk üniversitelere, gerek yeni açılan Üniversiteye yaran olmadığını ve Üniversite görevlerinin özerklik içinde yapılmasını öngören Anayasa ilkesine aykırı olduğunu bile bile, kend} öğretim üyelerine uçan profesörlük için izin veriyorsa, bunun ardında, Devleti müşkül durumda bırakmamak düşüncesinden başka şeyler aramak, özerk üniversitelere büyük saygısızlık olur. Çünkü, bir öğretim üyesi, uçan profesörlükle K.T.Ü 'nde kazanacağı paranın birkaç mislmı büyük şehirlerde rahatlıkla kazpnabılme olanağına sahiptir. K.T. Üniversitesinin Devletin bütün kuruluşlarından gördüğü yardımlara karşılık bugün ancak içinde bulunduğu duruma gelmesının gerçek nedeni, bu Üniversitenin sorunlarmın teşhis ve çözümünde kendı erkini kullanmağa olanak tanıyan sorumlu bir Anayasal organa sahip olamayışı, yani Üniversitenin özerk olmayışıdır Yıllarca önce, daha Üniversite iki fakülteli iken, Üniversitenin geleceğinden endışe edenlerce gösterilen bütün çabaların, bu Universiteyı Deviet politikasına yön veren bir problem haline getirmeyi amaçlayan Anayasa dışı yönetim tarafmdan nasıl eritildiğini. yine ufak bir inceleme ortaya çıkarabilir Nitekim 1961 Anayasasında üniversitelerle ılgili 120. maddede yapılacak değişikliğe ilk bahane olarak. K.T.U.'ne öteki üniversitelerin öğretim üyesi göndermeyişi gösterilmişti. Suç, istenildiği kadar 1961 Anayasasma. Üniversitenin Anayasaya aykırıhğım ıddia edenlere vsya bu aykırılığı kanıtlayan Anayasa Mahkemesi kararlarına yüklenilmeğe çahşılsın, bu çabalar. Anayasaya aykırı yönetimin hazırladığı 4 profesör ve 5 fakü;te ile 80 uçan profesörü gelemedıği zaman kapısma kilit vurulan bir Üniversite gerçeğini ortadan kaldırmaz. Ve bu gerçek, olum lu bir Üniversite Reformunun sınırlarmı çoktan aşmıştır. Reform, rotasyon sistemini getirsa, 80 uçan profesör yerine K.T.LJ. hangi üniversitelerden biriki yıl süre ile görev yapacak 80 öğretim üyesi bulacaktır? Reform doktor asistanlara ders verme yetkisıni tanısa, bu asistanlara esasen ders yaptıran KT.U. 80 uçan pn> fesör yerine 80 'doktoı as.starn nerden bulacaktır? Acaba; öbür Unıversiteleri Karadeniz Teknik Üniversitesi modcline çevirmek yoluyle K.T.Ü.'ni genel bir üni versite kapsamı içine aınıa1'. düşüncesine mi reform ünılmektedir? Yoksa, bir ucu eşemen çevrelere bağlı Mütevelli rieyetlerince yönetilen Amerikan tipi bölgesel universiteler kurına düşüncesi mi reformun temelini teşkil etmektedir? , Kanımızca> Karadeniz Teknik Üniversitesi sorununu artitî Üniversite Reformu ile bağlı olarak değil, fakat bu Üniversitenin içinde bulunduğu koşulları göz önüne alarak, daha geniş Mr açıdan ele almak gerekmekisdır. Bu Üniversite, eğer sadece teknik eleman yetiştirmesi amaç edinilmiş bir kurum olaraK oüşünülüyorsa, bu takdirde, Anayasal hakları esasen verilmemış olan bu Kuruma Üniversite demeğe lüzum yoktur. Bir yüksek okul haline getirilmesi ile aynı arnacı gerçekleştirebilir ve ortada, Ü/ıiversite sorunu diye bir sorun kalmaz. Yok eğer, Karadeniz Teknik Üniversitesinin Üniversite görevi yapan bir Kurum olması amaç edinilmiş ise, o zaman da tutulacak iki yol vardır: Ya, bu günkü durumu içinde, kurulamayan Üniversite organları yerine görev yapmak üzere, özerk bir Üniversitenin organları kanunla Karadeniz Teknik Üniversitesi organları olarak tayin edilir, fakat, fakülte yönetimi, Universiteler Kanununun geçici 4. maddesinde öngörülen Yönetim Kurulları kurulmak suretiyle Karadeniz Teknik Üniversitesine bırakılır; ya da, Karadeniz Teknik Üniversitesi fakültelerinin birleştirilmesi suretiyle fakülte sayısı ikiye indirilir ve Ünversite hiç bir yere bağlı olmadan özerk bir kamu tüzel kişisi olarak 1955 tarihli kanunun 2. maddesinin gereği olarak yeniden kurulur. Biz, ikinci yolun Karadeniz Teknik Üniversitesi için daha olumlu sonuçlar vereceğine inanmaktayız. 4 profesör ve iki fakülte ile Üniversite Senatosu kurmak için iki profesör eksik kalmaktadır ki, bu eksiklik, Karadeniz Teknik Üniversitesinde Üniversite organlarına seçilecek profesör yoksa geçici olarak doçentlerin seçilmesini mümkün kılan bir kanun maddesi ile giderilebilir. Universiteler Kanununun geçici 4. maddesindeki yönetim kurullarının kurulması ile de her fakülte Universiteler Kanunun a uyan bir yönetim düzenine ka> vuşur. Basının Haysryetf Basını sulandırmanın, «eçIencelik» hale getirmenin nedeni televizyon olamaz. Dünyanın hiç bir yerınde televizyon ve radyo idareleri, ülkelerin genel seviyeleri ve resmî görüşleri üzerine çıkamamıslardır Oysa basın sadece kamuoyu yaratıcısı olarak degil. genel sevıyeyı. ilerici düsiincevi celiştirici bir görevin sahibı olarak da üstünlüğünü sürdürmektedir. Basının her ülkede ciddî. vazgeçilmez bir görevi. vardır Basın, bugün klasikleşmiş ve bu yüzden reforma muhtaç olduğu tartısılmağa baslanmış eğitici kurumlar içinde, kendini venileme. çağdaş fikirjere uvdurma vetenegini elinde tutan tek kurum olarak önpmini sürdürmektedir Dünvanın her verinde ciddî. ilerıci, çağdaş gazeteler. dergiler vavımlanmaktadır ve vozlasmaya yüztutan bir kısım basının gerçek kişiligini bunlar kurtarmaktadır Görüşümüz Basın ve Toplum Cumhuriyet, 49'uncu yıla erisen bütün bayatı boyunca, basın mesleğinin, toplumu sömürücü dpğil vüceltici ve koruyucu bir görevi olduğuna inanmıştır Basm', bir ülkenin en köklü. en güvenilir müesseselerinden biri olarak tanınmahdır Gazete herhangı hir ti'.ketim mah degildir. Onda, her gün "kalıcı" birçok sey bulmalıdır okuvucu. Basın, bir birikimin, bir olusumun varatıcısıdır. Basın, en büyük okuldur. UNESCO'da görevli arkadasımız Hıfzı Topuz, Cumartesi günü Cumhurivet'te çıkan yazısında. bütün dünyanın eskiven e§itim usullerini ve kurumlannı değiştirme eeiliminde olduğunu bildiriyordu. Televizyon. radvo ve gazete gibi toplumun tümünü kapsayan kurumların önümüzd'eki yıllarda çok daha eiddî, faydah, toplumu vüceltici hizmetlerle görevlendirileceği şimdiden dikkate alınmalıdır. Her toplum. önümüzdeki 30 vılda nüfusu bir misline çıkaracak veni kusaklar için kendini sorumlu hissetmelidir ve bu arada basın. 2000 yılının dünvasma insanlann daha büyük bir mutlulukla erişmesini saglamakta büvük bir görev sahibi olduğunu unutmamahdır Şoför Alınacaktır BaşmUdüriügümüzde boş (16 adet) ve öoşalacaK şoför kadrotarına aşagıdakl niteliklen taşıyanlardan yeteri kadar şoför alınacaktır tsteklilerin diploma ve ntifus cüzdam aslı ve Direı fotoğrafla 15.12.1972 günü saat 14.00 de yapı lacak smava katılmai: üzpre Gayrettepe ¥ıldi2 Posta Caridpsındeki Başmüdürlüğümü? Personel Servisine müracaatlan İlân olunur İST. TELEFON BASMÜDÜRLÜĞÜ ARANAN ÎJARTLAR : 1 1 8 vaşından Küçtik 40 yaşından büyük olmamak. 2 En M tlkokul mezunu olmak (Ortaokul mezunlan tercth edlllr) 3 Agır veya profesyoneJ vasıta ehliyetnameslne naiz olmak. (Agır vasıta ehllyetnamesıne hal2 olaniaT cerclh edilir ProfesyoneJ ehliyetnamelı olarak sekı? Kişı alınır.) 4 Askerliğlm vapmış olmak (Basın 24500) 8861 TÜRK ANSİKLOPEDİSİ Fasikül: 161 (Japon Dili ve Edebiyatı) maddesi ile başlayan bu fasikül jyvaskyla) maddesi ile bitmekte ve (J) harfi tamamlanmış buunmaktadır. Türk Ansiklopedisinin XX'nci cildi tamamlanmış XXI. cilt ıu fasikülle başlamıştır. Bakanhğımız yaymevlerinrie 12.50 lira fiyatla satışa arzedilniştir. XXT'inci cilt'e ait fasiküllerin abone bedeli 80, liradır. Aboe olmak isteyen okuyuculann abone bedelini posta havalesi ile dresimize veya T.C. Ziraat Bankası Istanbul Bahçekapı ş'ubeindeki 8 sayılı hesabımıza göndererek banka makbuzunun biinci nüshasım müdürlüğümüze göndermeleri kâfidir. Kitap yılı dolayısıyle % 20 indirimli satışlarımız devam etlektedir. DEVLET KİTAPLAR1 MİİDÜRLtJĞÜ SULTANAHMET ISTANBUL Satıs Tcl 22 38 64 (Basm 24977) 8869 Kara Kuvvetleri Komııtanlıın Adına Askeri Oğrpnci Alınacaktır 1 1972 1973 öğrenim yılında tstanbul Teknik Üniversitesi Makina, İnşaat, Elektrik, Elektronik, Mimârlık Pakültelerinin ilk ve ara sınıflarmdan Kara Kuvvetleri Komutanlığı adına askerî öğrenci alınacaktır. Müracaatların: tstanbul Kumkapı'da Pakülte ve Yüksek Okullar Askerî Öğrenci Komutanhğına yapılmasını. 2 1972 1973 öğrenim yılında Ankara Üniversitesi Tıp. Eczacı, Dişçi Kimya Yüksek Mühendisliği ve Pizik Yüksek Mühendisliği branşlarında fakültelerin ilk ve ara sınıflarmdan Kara Kuvvetleri Komutanlığı adına askerî öğrenci alınacaktır Müracaatların: Ankara Cebeci'de Pakülte ve Yüksek Okullar Askerî Öğrenci Komutanhğına yapılmasını. (Basın: A. 17000 25099) 8865 BAŞBAKANÜK BASINYAYIN GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN 1 Geneı Müdürlüğümüzce teklif alma suretiyle ve Ofset tekniğiyle 25.000 adet İspanyolca (Turquıa en Sintesis) adh kitap bastırılacaktır 2 Şartname. Genel Müdürlük Prodüksiyon Dairesi Başkanhğında görülebilir. 3 Teklit mektubunun. 12.12.1972 Salı günü saat 10.00'a kariar. istenilen vesikalarla birlikte Prodüksiyon Dairesi Baş kanlığma tevdi edilmesi Jâzımdır. Postada vâki gecikmeler ka bul edilmez. 4 Genel Müdürlüğümüzün bu işi, 2490 savıb kanuna tâbj olmayıp 265 sayılı kanuna göre yapıldığından ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir. (Basın: A. 17005 25161) 8864 S.S.K. Bakırköy Doğumevi ve Dispanseri Başhekimliğinden 1 Ünitemiz senelik takribi ihtiyacı 70 ton motorin tle 600 ton 5 II Fuel oil kapah zarf usulü ile idarî ve evsaf şartnamelerine göre ihale edilecektir. . ' 2 thale 20.12.1972 gün saat 15.00'de ünitemiz Satınalma Komisyonunda vapılacaktır 3 Şartnamelere göre verilecek tekliflerin en eeç ıhaleden bir saat evvel komisyonumuzda bulundurmalan sarttır 4 Kurumumu7 ihaleyi yapıp yapmamakfa veya dilediğine vapmakta serbesttir. (Basın 24662) 8862
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle