10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 4 Kasım 1972 İRE VEPMEKiSE H Î M B£Y YA AAAH,tfN $AMİl3tY( TİLK»lLF(İP£M P. İı'K VALLAHİ... İKSİHIN V GÎN ÛIU^PÖRJ OBJAK &ETİ İ PAAM iyi « W Bu APAM SALÎHA'YI EVEft'p.yçg OU N 0lA4lNÎ*Yt>l. O8il.DE PAJ*. ZAMPARA 8İPAOM 8ÜIMAU (Pl SALÎHA/A» EF£KWMÎZ HALÂüçMpE piYE... yOK BİZİM îFcNDİ TEK • . ' ! ' : ' • îzmir'iiı içinde SAMİM KOCAGÖZ'ÜN ROMANI 92 Fatih'e yaklajtıkça, yollar, caddeler kalabalıklaşıyordu. Yürudukçe, ortalıgın jnsanlarLa dokıp taştıfjnı göruyorduk. Necip, bir ara durakladı: «Bu ne demek? der gibl vüzüme baktı. Ona, herkes. Sultanahmete gidiyor olmalı.» diye söylendım. Heyecanımız yürüdükçe artıyordu. Kosmaya baslamıştık neredeyse. Şehzadebasından nasıl geçtiğimlzi bilemedik. Harbiye Nezaretine doğru, Beyazıta vanrken, basbayağı bir sesle, insan seline kapılmıçtık. Sultanahmet Meydanına geldigimisde, yüregim de ağzıma gekli: Ayasofya, Sultanahmet Camlleriain mt~ narelerine siyah bayraklar asılmj?tı. Meydan, binaların, ağaçlarm tepesine dek insan doluydu. Baktım, Necip'in gözleri de dohı dolu; zaten canun bumumdan gelıyor, kulağına eğilip fısıîdadım: «Bana bak, asker oldujjumuzu unutma!» Utanır gibi oldu ama, «Elirnde değil Naziî, çok heyecanlıyim..» diye söylenfli. Blz, kalabalıgı yara yara, üstüne siyab bir Ortü örtülmüj kürsüye yaklaşmaya çalışırken; camilerin mlnarelerlnden hocalar, bep bir aftvdan sa'â vermeye başladılar, Meydandan caddelere, caddelerden sokak afalanna, binalardan ajaçlann tepelertne dek taşan halk, dalgalandı. Sonra bir sessizlüc orthğı kapladı. Bütün îstanbuJ ayaklanıruş gelmış, sanki bu meydanda taş kesümişti. Salâ bıtince, minarelerden başlayan tekbire, bütün halk da katıldı. Tekbir sedasiyle İstanbul, bir deprem olmuşçasma ssrsıldı. Hıç unutamam, o anda, birkaç saniye içinde, zıhnimden, memleketin durumu geçti. Bu du,rum, sonradan, Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin Büyük Kutuk'lannm başlangıcında çızdıği memleketın durunıuydu. O gun, Sultanahmet Meydanına toplanan tstanbul, bu durumu, memlekett parçalayanlan, bohifenlerl protesto ıçin miting >'«pıyordu. Aklım durmuştu: Şu an, tekbir getiren halkın, Tannya nğınan halkın, başkaca bir kurtancısı yoktu ortalıkta. Şimdllerd» Kurtuluş Savaşımınn btr halk «avaşı olmadığını iddia edenler var. Kuaca sırasî gelmişken sdyleyeylm kl, bu gafiller. birim gıbı, benim gıbi, önce 1919 yılının 6 haadranmda yapılan Sultanahmet Mitingini, sonra da Anadoluda döğüşen kadınlı erkekll köylüyti, görmeyenlerdir. Necip'le ben d« kendimi yitirmUçesine halkla birbkte tekbir getiriyorduk. Umudupıuzla birlık aklımızı da yitirmiştik bir an. Heyecan sona, sımra gelmlşti ki, birdenbire »lyah kürsüde, siyah çarşaf giymiş genç bir kadtn göründü. Dudaklar, «Hallde Edip Hanım! Halide Edip Hanım!» diye mmldandı. Kalabahk bir yol daha dalgalandı: Herkes kürsüye yaklaşmak iatiyordu. Biz de pek yakında değildik ama, Halide Edip Hammın, «Kardeşlerim!» diye seslendigini duyduk. Meydan, bir B U sessizllgi 1 İçinde onu dintemeye başladı. Halide EdSp Hanımın dergilerdeki yaıılannı' dlkkatle izlerdlk. Harap Mabetler, Hanflan, Yeni Turan gibi eserlerini, daha Harp Çkulundayken okumuştuk. Evet, bu değerli hanım yazarımız bize, bütün Istanbul'a, İstanbul'dan bütün Türklere, «Kardeçlerim!» diyş sesleniyordu. Herkes kürsüden söylenenleri daha iyı duyabiimek içın yine yürumek istedı'. Necıp, «Daha yaklaşamıyacagjz, birbirimizi yitirmayellm bari..» dedl. Bu «rada Halide Edip Hammın şu sdzlerıru duyabildik: «Hüktimetler düşmanım», milletler dostumuzdur! Kalbımizdekl haklı isyan, kuvvetimizdir!» Birden ayağımöı yerden kçsildiğinl hissettim. Gerilere doğru itıldik. Halide Hammın sftzlerini artık auyamjyordum. Sonra halkın, «Yemın ediyoruzîn diye bağırdığını duydum. Biz de bağırdık «Yemin ediyorum!» diye herkesls btrlikte ama neden, niye yemin ettiğıraizi duya^namıştım doğrusunu söylemek gerekirse. Elbettc VATAN YOLDNDA bir ymnüıdi bu. SOBra, gerileye gerileye Ayasofya Caraünin dış duvarlarmm parmaklıklanna dayandık; kalabalık dağılana dek parmakhklara yaelandık kaldık. Neden sonra önümüzden geçen bir delücanlıya Bordunr «Hep birlütto yemin ettik ama, ben niye yemin ettijfimizi duyamadım arkadaşım: siz, duydunuz mu?» «Evet duydura.» kaı^ süıgıru verdi: «Halide Edip Hanım, dedi kl: Yüreglmlzdeki bu heyecan, milletimizin haklan ilan edillnceye kadar devam edecektır; yemin ediyoruz!» Parmaklıkların önüne. duvann dibine oturmuş kalmışım: Kendi kendime nunldanıyordum: «Yemin ediyçrur». Necip, Sylece yanımda oturuyordu. Bu kez, büyük bir gürüH»üe »yağa fırladık. Sıîltartabmet Meydanından dağılan halk, birdenbire, «Bekir Ağa Bölüğüne! Bekir Ağa Böluğüne!» diye bağırraaya baçladı. Beyazıt'a çıkan Divanyoluna doğru yürüyüşe geçtu «Tamam! Necip, halk Harbiye Nezaretinin •rkanndaki binada tutuklanan siyasetçileri kurtarmaya gidiyor!» dedim. Necip, «Biz ne dunıyoruz?» diye fırlamak istedi ama koluna yapıatım. Yine kulağına fısıldamak zorunda kaldım: «Asker olduğumuzu unutma!» (Arkan varl Sö.. Olmaz.. dedl Beni bir ökfiz arabasma koydular. Yamma bir er verdıler. Yürüyüş deram edijrordu. Ama yanıyordum. Ere: Su.. diyordum. Vermiyordu. Ama sw»unda: • Hakkımı helâl etmem! Deyince arabadan inıp yagmur birikintilerınden meydana gelmış çamurhı sudan matrayı doldurup verdi. Ben suyu içince çıkanjor, ama yandığım için içmekten gecemiyordum. Yüzbaşı Selahattin'in Romanı OlOm kalım mücadelesi Gara gjrdik. tlk yaralı treniymis. Gençter ve kadınlar bızlere kahraman saygısıyla davranıyorlardı. Gene rfaim'y kendimden geçmişım. Bir can acısıyla sıçradığım zaman sanki ayaklarunı yatajorlardı. Sonra bir hastane koguşunda gözlerimi açtııu. Aradan zaman geçtikten sonra öğrendım kı ben 28 Kasım 1912'ds Lüleburgaz Karaagacmda yaralanmışım Trenden ük indirıldlğım yer Had.mköy has tanesiymis. 1 Aralık 1912'de Utanbula gelmisiz. Tren bizl üü buçuk günde getirmiş. yatırdık lan zaman elımde tabanca varmı». onu almaya ugrasıyorlarmıs, ben vermiyormusum. Alan Gülhane Hastanesinde uiun sure operatörlük yapan Dr, Murat beymis. Kursun baraaklanmı delmis ve peritonv yırtmış Ben peritonıt' olmusum. Umut kalmadıgı için amelıyata lüzum görmemişleT ve beni umutsuz bastalara mahsus on dördür.cü koğusa koymuslar. Yattığım kojuata arada sırada keridlme geldigiml hatırlıyorum. ü e r tarafıma buz koy Derleyen : İlhan SELÇUK Padişab Sultan Mehmet Reşat hastaneyı zıyaret etti Hepimizın hatırım sordu. Heplmize bırer paket saray sıgarası dağıttılar. Yanımda hiç param yoktu. Son maasımızı almıştık bu maastan kalan 19 altın lirayı da Lüleburgaz'da kendimden umudum kalmayınca vanımdakı nefere vermiştım, O da yolda vurulmustu ve zaten ne olduğunu bilmedıgımden isteyemezdim. Oysa hastabakıcılar soruyor ve isteklerine Eöre nerkese portakal yoğurt gibı seyler alıyorlardı. Hastane neferlşrmden bırıne sordum: Sultanahmet buraya uzak mı? Evet, oldukça .. Şu sigara paketini al, senin olsun. Sultanahmete git, ağabeyime benim burada oldugumu söyle! Agabeyimin adresinl de er"e yerdim Ağabeyun habeıi allnca koşarak hastaneye geknis. Hastane karmakanşık. Bır an gözüm açılınca ağabeyimi gbrdüm. Koğuşta benl anvor. bırkaç defa başıma gelmıa bakmıs, heyecandan tanıyamamıs, veya ne hale gırmisım kı benzetememiş. Boyuna yat&klara bakıyormus. Ben seslenınce saşırdı. kostu, kendisini tutmak ıstemesıne rağmen gozlerınden yajiar akmaya başladı. Yamma oturdu. Ainıma «Slini koydu: însallab bır seyin kalmas Selâhattin. artık gazi oldun, kahraman oldun. aıleraız senınle tftihar edecek.. dedi. KÜBŞUN Sabehleyin btr kasabaya geldık Iiıleburgaz'mış. Bır okulun dershanelerını haetahane yapmışlar, yerlere ot mfnderle/ atmışlar. Beni bu mınderlerden bırıne uzattılar. Doktorlar gellp bakülar. Birşey yapmadan gıttiler. O vakte kadar sormamıştiTB: Neremden yaralıyunî Yar.ımdaJn er: Kurçun göbegınden pnnff, ark&ndan çıkmış kumandammw dedı. Bir »man geçınce uzaktan de> rin derin top aMleri geüneye başladı. Bir mermı hastahanenin damına düştü. Telâş ba$ladi. Beni aldılar, bir arabaya koydular; lıtasyona.. dedıl«r. Araba salladıkça ben avaz avaz bagınyor: Yavaş.. diyordum. Ama arabadakı neferler: • Aman efendim. Bulgar gellyor, çabuk olalım.. diye acele edıyorlardı. Istasyona geldık. Beni sedyo lle istasyon meydanına koydular. Tren beklıyordu. Korkum kalmamı^tı. Ama çok gsçmemiçtı ki istasyon düşmanın topçu ateşı altsna düçtü. Benım fapırdamama imkan yoktu. Yanınv dakı nefer: Vuruldum.. diy» yere kapaklandı. Bir şarapnel parçası bacağını kınmştı. Yeniden koyu bır umutsuzluga düşmuştüm kl bırtakım subayUr geldiler. Beni görünce sedyeyi trene attılar. Bu subaylardan biri Tümen kurmayı Halit Beydi ve kolundan yaralanmıştı. Ateş devam ediyordu. Tam o »jrada birilen bagırdılar: O vagon gıtmlyor, buraya gelin! Bızım vagon boşaldı, btzün yaralı nefer de inebıldi. Zaten onu ben gdnderdim. Bana hayn kaunamıs, bır bacajı sallanıyordu. Herkes gittı. Bana bakan yok. Bır polis gdrdüm. Kalkamayacak durumda 'oldugumu söyledım: Korkma burası Pransız hlmayesindedır. Hat Fransızlanndır. Sana birşey yapamazlar.. deyip savustu. Ağır yaralı vaziyetteki Selâhattin şartlann kötülüğü, olanaklann da yetersizlifi sebebiyle kurtulamıyacağına kanaat getirdiği için son bir gayretle tabancasını çekiyor, namluyu şakağına dayıyor ve tetiğe basıyor muşlar. bir nademe; su, ayran, süt, ne ıstersem veriyipr. Gene böyle gözümü açtıgım bir sırada bızden üç sınıf sonra Ismail adlı bir çocugu gördüm. Seslendim. Yamma geldi: Ne var? diye sordum. Bizim Yuzbası Mustafa efendi ölmüs. Ismail: Cenazesine gelcük, dedl. Yuzbası Mustafa benden bir sonrakj yatakta yatıyormuş. Neresınden vurulmuş? Kursun göbeğmden gtrmi», arkasından çıknus. Eb, ben de sıramı bekliyonım. Kendimi kaybetmişim. Yavaş yavas iyileştlgiml anlamaya başladım. Bir gün geldiler. Beni sedyeyle ameliyathaneye götürdüler, oradan bir aydınlüc koguşa getirdiler. Sonradan öğrendigime göre ben MTlneü kogusta iki hafta kaldıktan sonra. ölmeyip lyıUge yüz tutmuşum, bunun ttzenne Birincı Zabitan kogusuna »eçirmisler. Sonra btr sürü hanım geldi. Her nastaya bir sey tsteyip istemedigini sordular Ben evın adresine bir kart yazılmasını rica ettım ki burada bulundugumu ögrensınler. Neyse bu arada bizım mahalleden ve nenüz idadi'de okuyan Nihat adlı bir çocugu gördüm. Ona da eve haber vermesıni ve yaramın haîif olduğunu söylemesini tenbih ettirru 4 0 yıl önce Cumhuriyet  4.11.1933 MALKOCOĞLU yazan veçızen.Ayhan BAŞOĞLU ÇELİK HANÇER NKARA 3 («Aj Resmî TÜRK RUS DOSTLUĞU S teblığ: «Harbiye ve Bahriye Komiseri Sovyet îhtilâ11 Harp Meclisi Baskanı Voro Sovyet dpctlugunun llk temel Sovyet devlet adamlan gittikçe silof baskanlığında Hariciye leri 1921'de Moskova'da atılalı artan iki memleket arasındakı sıkı dostluğun güzel ve asil maKomisen Muavini Karahan, dan berl geçen 12 sene içinde Maarif Komiseri Bübnof, Yük de karsılıklı tam bir aniayış, nasının büyüklügünü tamamıysek Tedrisat Fen Komitesi açık ve sarih noktai nazar bir le hissetmisler ve yeniden tam Baskanı Krijanorski ve Süvari ligi yolunda inkisai etmis ol bir fikir birliğine vararak bu M T Umumi Mufettlşı Budyen'den duğu görulmüştür. Türklye'nln dostluğun gfrf )''gın' tnühürböyle sevinç gUnlerinde TUrk lemişlerdlr.. murekkep olan ve Ismet Pasa ile Tevfik RüstU beyin MoskoI DÜN TAPILAN futbol maçlannda Besiktas Etniva'da yapmış olduklan ziyareti kos'u 32 ve Fenerbahçe Tamsvar'l 31 yenmislerdir. iade ve Cumhuriyetin onuncu yüdönumU bayramında bulun| BELEDtTE memurlarına doldurulmak üzere birer mak üzere Ankara'ya gelen beyanname verilmistir. Buna memurlann kıslsel 6erSovyet heyeti murahhaslan, *vetl, vakmlannın sabip olduklan eml&kın cins. fcıyAnk&ra'da bulundukları sürede meti ve on senelık geliri yazılacaktır. Buna gore Türkiye Sovyet Rusya elçı• <naas ve geliri lle yasayıs tarn btnblrlne uymayan leri de hazır bulundukları halde görüsmeler yapıünıstır. Türlt ' memurlar hakkinrta gereken tedbüler alınacaktır. GÜNXER GEÇİYOR Konuştuk, çok şeyler anlattı. Gıderken param olmadığım söyledim. Bir mecidiye bıraktı. Ertesi gün enıştem Tevfik beyle ablam geldiler. YARIN: OLAYLAR BİRBİRİNİ İZLİYOR DİŞİ BOND SON UMUT tstasyonda çıglıklar kopuyor, tren hâlâ kalkmıyordu. Bütün memurlar Rum ve Ermenı oldu gundan treni dUemana bırakmaya çahşıyorlardı. Baktım kı benım ıçın hıç umut yok. Kapkara bır dünya... O ana kadar belimde duran tabancayı kafama dajayıp tetıği çektim. Patl&madı. Bir de baktım ki tabancada fışek yok, bomboş. öyleyse son umut da kayboldu. Istıraba büsbütün gamüldüm. Sonra blrden çıldırmış gıbi sedyeyi salladım. Sedye yuvarlandı. Ben de yük vagonunun kapısından aşagı yuvarlandım. Oradan surüne sürüne öteki vagonlara kadar gıdebüdım. Trenın kapısını tuttum. Koluma bır yumruk vurdular. Ama düsüremediler. Birisi üniformanu görmuş olacak, bir ses: Bu subay.. dedı. Beni tutup çektıler, ıçerl aldılar, tork kışılik yük vagonlanndan bınydi bu... Bır köşeye çuval gibı koydular. Tren ha> reket ettı. Ben arasıra kendime gellyorum: Su... Veriyorlardı. Vagonun içi mahşerdi. Ben tabıi kan ve sidık içinde leş gıbıydim. Ne kadar gittiğimizl bılemiyorum. Bir sarsıntıyla uyandun. Baktım sedye içindeyim. Gene bayıldun. Tekrar kendime geldiğün zaman bır odada iki doktor konuşuyordu. Bıri: Umut yok, burada bırakaLun! Bunu duyunca: Aüem Istanbul'dadır, dedim, benl oraya gönderin, barl blümü görsunlert Peki.. BURJS'U D«JBOMAiC MÛFETTış 'SBOÛC4 TİFFANY JONES GARTH HASTAHANE Bir sarsınbyla gene kendime geldim. Bır vagonda yalnızım. YanımdB bir semaveı. blaküri ve bir nefer f»r. Er. bana birkaç kere çay verdi. Gene bir gurültüyle gözleriml açıp ere sordum. Sirkeciye gelmlşiz. "NELEB KOHUŞUYCBUU2 YUKARIOA?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle