Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA DÖRT: cCUMHURİYET: 19 Şubat 1911 & Türkmenle Osmanlı arasında Çukurova'da bir savaş oldu. Osmanh Türkmeni yerleştirmek, toprağa çakmak, ondan vergi almak, onu asker etmek istiyordu. Türkmense buna karşı koyuyordu. Döğüş beter oldu, bu döğüşte Türkmen yenildi ve iskân edildi. O gün bugündür bu yenilginin acısı, iskânın kepazeliği hiçbir Türkmenin yüreğinden çıkmaz. Savaşta yenilmelerine, zorla iskân edflmelerine, sürülmelerine karşın Türkmenin hepsi buna boyun eğmedi. İskândan, sürgünden kaçanlar, gene esld yaşamlannı, konup göçmeyi sürdürdüler. Ama gittikçe yörüklük zorlaşarak bugüne kadar geldi, hele bugünlerde çekihnez bir hal aldı. SAGlDAN Iskenderun. Payts yörelerinden. Gâvuydağlanndan top sesleri gehyordu. VaHt bahara doğruydu, Şubat yeli kış yelini çoktan koğmuştu. Bu kış, Yozgattan, Sıvastan, Kazovadan, Tokattan, Gündeşlıovasından. Haraadan, Kamışhdan, Halepten, tekmil dıyarı Rumdtn ve başka ellerden ne kadar kara çadırh varsa, Osrnanlıya karsı bayrak açmıştı. Döğüşün bayraktarlığınt Torosun Varsağı Kozanoğlu yapıyordu. Daha asağılarda Payas kalesinın düzünde Osmanlının yolunu Küçükalıoğlu, Payaslıoğlu. Gâvurdağlanmn arkasındaki Barak aşireti, Elbeylioğlu kesiyordu. Gulek yolunu da Menemencioğlu kesiyordu. Cadıoğlu, Çapanoğlu, Sunguroğlu da doğuse gırmişti. Gâvurdağlanndan baslavan savaşta Turkmen boyuna yeniliyor, düsüyor, çekihyordu. Osmanlının topu, tufeği vardı. Türkmenin birkaç çakmaklı tüfeğinden baska silâhı yoktu elınde .. Turkmen iki aydır yeniliyor, çeküiyordu. Osmanlı askerinin bır kısmı da yukardan. Haçın, Feke, Göksün üstünden gelmiş, ulu yollann ağzını kesmntı. Ulu yollann ağzını kesmiş, Türkmeni EFSANESi ovaya, Akdenizle dağlar arasına doldurmuş, sıkıstırmıstı. Türkmen sinmış, döğüsmuyor, beklıyordu. Beş Maym altı Mayısa bağlayan geceyi beklıyordu. O gece bütun Türkmen ovaya, tular başına dağılacak, ağaçlar, tepeler ustünde kavuşan yıldızlan, duran sulan gözleyecek, kavuşan yıldızlara, donmuş sulara dileğini dileyecekti. «Allah şu Türkmenin kıhcını keskin, Osmanlının gözünü kör eyle... Şu halime, şu günüme bak benim. Şu halimizi, şu günümüzü, şu halimizi bize bağışla Yaradan... Çukurun toprağı kendılerinin olsun, bizi konup göçmekten geriye koyma Yaradan. Bizi soğuk sulu, mor yarpuzlu pınarlardan geriye koyma Yaradan ..» O gece ağzına kadar insanla, üstuste dolu Çukurovada kimse uyumadı, canlarını dlşlerine takıp kavuşacak yıldızlan beklediler. Hızırdan dllek dilediler. Ve gün ışırken Osmanlıyla büyuk döğiis başladı. Türkmenden kırılan kırıldı, kırılroayan teslim oldu. Öteki Anadoludakı Türkmenlerin çoğunu da toparlayıp Çukurovaya doldurdular. Sıcağa, sıneğe dayanamayan Türkmene kırfacan girdi. Çoğu oldü, geriye kalam da sıtmadan yattı. O kadar ki, ölüler, açıkta koktu, ölüleri gSmen bulunmadı. Koyunlar, develer, küheylan atlar da Çukurovaya dayanamayıp öldüler. Çukurovada, o zamanlar, bataklıktan buklükten geçilmiyordu. Bır sabah, Turkmen hasta. yaralı gene ayağa kalktı. Osmanlı askeri gene üstune yüklendi. Bir tfaha belınl doğrultamasıya Turkmen düştu. Bu böyle süriip gidemezdı. Türkmen bu yaz burada kabrsa toptan kırıhp gıdecekti. Başka yollar bulmak gerek. Işte bu Haydar Ustanın babası da, dedesi de demirciydi. Yörüklerin Horasandan berl kılıçlannı dökerlerdS. Nakışlı, dualı, sağlam. Haydar Ustanın babasının elinde bir Mısri kılıç vardı. Bır damla su gibi duran bir kılıçtı. Aydınlık, suzülmüş, ince .. Raydar Ustanın babası kılıcım alıp Bmbaşı AIİ Beye gittı. Ali Bey kılıcı görünce dili boğazına aktı, gözleri faltaşı gibi açıldı. Usta : «Binba?ım al bu kılıcı,» dedi. «Al bu kılıcı da sahver bizi de rfağlanmıza gidelim. Bir aya kalmax hepimiz ölürüz bu Çukurda. Kurtar bizi.» Bınba^ı düşündü, sonra dız çöküp »6ze geldl: «Bu kadar guzel kılıç yapan bir soy bu hale lâyık değildir,» dedi. «Git aşiretine söyle, yarın sabah bu yoldan dağlara yürüsünler.» Haydar Usta : cKılıç artıklannı bir kılıç kurtardı,» der öğünür. «Babamm kıhcı » «O küıca lânet olsun,» der obanın bazı kısileri de... «O kılıç olmasaydı, biz de Anavarzanın insan eksen biter toprağına yerleşir, adam gibi toprak sahibi, ev sahibi, yer yurt sahibi olurtfuk şimdi. Ölen ölür, k^lanlar da sıcağa alışırdı. Kalanların hepsı olmedi ya...» Bunu kimse Raydar Ustanın yüzüne karsı s5yleyeraezdi. Söyleyemezdi ya, Haydar Usta onların böyle düîundüklerini, böyle konuştuklarını bilir: «Bir kılıç da biz götüreceğiz Osmanhya, Osmsnhdan bu sefer bize toprak vermesini isteyecek, babamızın kusurunu bağışlata. cağız.» derdi. Sötünü ortaya söylerdi. Sonra, kılıçtan sonra Türkmen kcsenin ağzılll açtt. Çil çıl altınlar, gün ısığına çıkıp Osmanlı zabitlerınin avucuna, ÇukUTOV* mahpusanesinden bırakılsmlar diye doldular. Bir de güıel Yoruk kızlannı aldılar Osmanlı askerlert. Bır obatfan bir kız alıp dağlann yolunu YörükleTe açtılar. Bu Osmanlı askerlerine gönulsüz verilmis Yörük kızlannın ağıtları, destanları daha dillerdedir. Bir yenilginin en acı destanıyla birlikte «öylenirler. Eğer bu altmlar, bu kızlar olmasaydı, çimdi dağlarda çadır kuran. konan göçen bir tek kisi kalmayacaktı. Çoktan Türkmenin. Yörüğün kökü kurumus olacaktı. Iskindan önceyi, Türkmen bir altın çaj glbl ansır. gun batımına kadar ellerl durmadan Islıyordu Saramıs eınan gorünce içinden geçirdı: «Eyvah,» dedı, «Eyvah ki eyvah kılıç Ditmedi. Bu yıl da oba Çukurovada sürünecek.» Çahşmasım daha da hızlancîırdı. «Kerem,. dıyordu. ıkıde birde. .Kerem. bak bakalım çmara. yapraklannı döküyor mu? Üstundekı kızıltılaT gitmı» mı.» Kerem bakıyor, bakıyor: «Yok dedem,» diyordu. «Agacm yapraklan Byle »an sapsan dumyor. Sannın üstünde de kızıltılaT uçuşuyor. Yaprak yapralt uçusuyor, dedem.» . Bır sabah. basta Müslüm, obanın Ueri gelenlerl demircı evınin kapısına davandılar. Sülevman Kâhya: ., .Haydar Usta. Haydar Usta,» diye içeriye bağırdı. Haydar Usta hemen dısan fiTİadı: «Buyur Kâhya,» dedi. Suleyman Kâhya: «Güz geldı geçivor. neredeyse kış bastıracak Koyunlar, KUzular kırılmaga başla*. Senın kılıç daha bıtmedi mi? Nasıl olsa biteceği de yok Bıtse bıle, bu devirde kim kılıca ıtıbar eder de bize bir karış toprak verir?» Haydar Usta öfkeden zangır zangır tıtredi: «Bu kılıca ha'» dedi, içeriye gırdi, elinde yanar doner kıltçla çıktı. Kıhcı ıkı parmağı arasında tutuyor «Bu kılıca kimse bakmayacak. öyle mi' Baksana, bir damla su gibi bu kılıç. Bu kılıca ha !.. Baksana şu küıca Suleyman İki gozu kbr bıle gorur bunun guzelligıni. Delıler, ahmaklar bile varır bunun güzelhğının farkına Babam günunde olsaydı, ben de bu kılıcı böylece yapsaydım. goturseydıro Valıye, Sadrazama, Vezıre, Padişaha tekmıl Çukurovayı bize venrlerdı. Dedemm yaptığı kılıç bunun yüzde bır guzelhginde değildi. Sen dur Suleyman. ılen gerı çok konuşma. Sen dur, ben bu kılıcı gbturecek ven bilıyorum. Kadir kıymet bılen bır kışıyı savılladım, bilıyorum hay yığen. Sen dur hele. Ben bıtıreyım şunu. Az kaldı. . Bu kılıç bize Çukurda bir yurtlak getırmezse, ben de... Ben de... Ben de... Ben de Süleyman...» BAşoĞLu TIINADAKIHAYALET BAHARI, o yan KaraçuHular Aladağda binbir sıiantı içinde geçirdiler... Ormancılar aman vermiyordu. Ormanda bir keçi görmesinler, kıyamet kopuyordu. Bit dal kopmasın bir ağaçtan, candarmalar Törüklerin başma hışun gibi iniyorlardı. O yaz çok rüşvet verdiler ormancılara. çok kuzu şöleni çektiler. Üstlerindeki dönen bir zulümdü. Bu işin hiç tadı kalmamıştı. Obabaşı Sülevman Kâhya Ankara'ya tel üstüne tel çekti. «Ya bizi Ölijürün, ya bize verleşecek bir toprak parçası verin» diye. Koyunlara hastalık Rirdi. Çok koyun öldü. Candarmalar Mustan yüzünden beş kere obayı bastılar, tekmil erkekleri, Müslüm de içinde sopadan geçirdiler. Veli çocuk, kuzu güderken Ortabelde vuruldu. Kimin vurduffu bir türlü belli olmadı. Veli çocuk parça parça kan kusarak öldü. O H avdar Ustanın kafası iyıce kızmıstı «Bu yıl bu kılıç bitmezse olmaz.» diyortfu kendi kendine. «Bu yıl bu kılıç bitmezse, bl7im Yoruk de kıslayacak yer bulamaz. Ya burada buyar, kar altında kalır ölür, ya da Çukurda yer bulamaz.» Haydar Usta bes besili koyunu önüne katıp Adana'ya indU Kovunları epeyce pahalı satıp paralan kuşağma yerleştirdi, Altınbükenin kuyumcu dükkânma vardı, onlardan bir altın varalc istedi. Uzun bir pazarhk oldu ve Havdsr Usta altın varağı alıp Aladaga döndü Hemen obsnın gençlerini çağırdı: «Gelin,» dedi, «çocuklar gelln Şuraya, bana bir demırci evl yapalım.» Mor kayarrtn dibıne bir demirci evinl birkaç günde yaptılar. îçine ocağı, körüğü koydular, örsü tas yere uzun uzun ujraşara* çaktılar. Haydar Usta, bir şey kalmıs mı, diye «akalını iki eliyle kavrayıp o*usündü, her şev tamamdı: «Sağolun,» dedi. «Haydi gidin de ben Isime başlayayım Kerem, sen kal.» Hemen ise koyuldu, aşkla sevkle çalısmaga basladı. Bu kılıç bu sonbahara muhakkak bıtmeliydi. Birkaç gün sonra Havdar Ustayı, Kereml görenler tanıyamadılar. Haydar Ustanın yuzü gözü kapkara kesilmis, ellerine, sakahna, kapkara olmuş yüzüne altın tozlan yapışmıştı. Haydar Usta öteki kılıçtaki ayetleri, tıpkı, bu kılıca ince ince oyuyor, içini de altınla yaldızlıyordu. Ne kadar çalışsa, ne kadar elini çabuk tutsa is çok ağır gidiyordu. Derken guz geldi çattı. Aşağıdaki, başmı almıs göğe gıtmls ulu çınar sapsan kesildi. Sannın üstünde ınceden kızıltılar dolasıyordu. Ulu çınar bu hale gelince artık Çukurovaya göç etma zamanı gelmiş demektir. Haydar Usta demirel evinde vatıp kalkıyor, gün doğumundan «Sen kılıcım bitir, yann sabab oba g5çüyor Haydar* Haydar Usta sapsarı kesildi: «Etme Suleyman kölen olam, ayaklannın turabı olam. Etme Suleyman, gozunu sevem. Ban^ uç gun daha rnuhlet ver. Belki üç gunde bitırirım. Az kaldı Suleyman. Çukurovaya gideceğız da , a* olacak, yurt tutacak ,bır k^ıjış stoprak ta\, ekılraem« bir dağ. bir tepe, bir hüyük başı mı bulacağız? Saban gırmemıs bir karış yer var mı Çukurovada? Nereye gıdeceğiz Suleyman? Bana üç gün daha ver. Belki şu üç gün içinde bitiririra kılıcı.» Haydar Usta doğru söylüyordu. Nereye gideceklerdi? Çuku. rovayı gözünün 8nüne getirdi şöyle bır. Sürülmedik h|ç bir yer kalmıyordu. O demir böcekler toprağı yiyor, yutuyor, bır günde kocaman bir alanı sürüyor, altını üstüne getirlyordu. Suleyman Kâhya boynunu büktü: «Haydi üç gün daha bekleyelım. Ne olacaksa... Senin ?u bin yıldır uğrastığın kılıcın ne lşe yarayscaksa...» Haydar Usta sevindi, sakah, gözlerı hemen o anda aydmlandı: «Haydı sız gidin gayrı ben çalışacağım.» Hemen içeriye koştu. «Kerera I Kerem altın çanağmı getir.» Çahşmağa koyuldu Oradan aynlan Sülevman Kâhya acı act gülümsüyor: «Fıkara.» diyordu, «garip... Kılıcına beş para verirler sanıyor. O devirler geçeli yüz yıl oluyor. Kılıcına bır karış toprak vereceklerıni «anıvor » (Arkajı sm asıl özü çıkrnamıstı agzıadan. O akşarn tartıştılardı NiçinT Bilmiyorum. Diniediniz miT Cevap vermedi. Yuzunün ifadesinden şu anlam çıtayordu; bu sadece beni ilgilendınr. Daha ne biliyorsunu2 başka? Neden nasta biliyorum. Ve bu Işte zaferinin doruğu? du. Ellert, hep karnının üstünde, titriyordu. Bütün bir uzun cabanm, bir uzun karyerin «n son noktasındaydı artık. Niçin? Artüs blras da taduu çıkarması (terekirdi bunun. Çünkü.. Durun, fcardeşime sorayım bakayım bir seye ihtiyacı var mı? Fanny, susadın mı? Aç mısın? Sıcaklandjn mı? Küçük dökme soba kıpkırmı zıydı. thtiyar dolanıyordu evin içmde. Hıç eürultü yapmayan keç© terliklen içinde kayıyor gibiydi. ÇUnkU? Çunku parayı eeürmedi kocası. Bu cümleyı söyledl ve söylediğinl kesin bir sessizliğin izlemesi için sustu. Artık konuşma bitmışti. Konuşmak istemtyordu artık. Söyliyeceğinl söylemıstı veterince. Hangi naravı? Zahmet boşunaydı. Hiç bir soruya cevap vermıyordu. Beni ilgiiendırmez o yönü. Bunu ışittıro sadece. Ne isterseniz vapın, Şimdi artık kardeşimle mesgul olmam gerek, lArkan «an •H 38 «Mösyö Marün'e bak. tşte akJllı bir adam. Bir gün belki bir ksnm olacaX diye düşünüyor. Başına bir şey gelse kadın emeklilik maaşı alacak. Oy sa senin.. » Bütun bunlarda ugursuz, korkunç bir terslik vardı. Madam Martin yanılmıstı, ya nılmış ve bütün dünyayı da ya nıltnuştı. Ta temelde korkunç bir hata vardı. Saint • Maur sekercisinin kıa para istiyordu. Bu kesinkes malumdu. Bir gorunluktu para. Kadın sezmiştl bunu. Para sahibi olmak için dogmuştu O. Ve mademki böyleydi, öyleyse kazanmalıydı parayı kocası. Couchet gerektigi kadar kazan&mıyorctu. Ve Ustelik şayet ölürse bir emeklilik maası bıle yoktu. O da Martinle evlenmişti işte» Anoak iş işten geçtikten sonra zengin olan Couchet olmuştu, hem de ne zenginlik. Ve ar tık yapacak hıç bır şey yoktu Martini palazlandırmak için. Devlet kapısından ayrılmaya ve öteki gibi serum, yahut para ge tirecek bır çeyler satmaya razı etmek için Onun için çok mutsuzdu kadın... Zaten her zaman da mut suz olmuştu. Hayat kendisini rezilâne biçimde kandırarak eğ leniyordu. thtıyar Mathilde'in sulu, bulanık gözleri Maigrefye bakıyordu. Sulu ve bulanıktılaı deniz analan gibi.. Oğlu gelir miydi görme TİFFANY JONES Oynayan gölgeler Bazan. Kavga eder miydi onunla da? Dunıma batalırsa lhtlyar tcadın yülardan beri bu am beklıyordu sanki. Acele etmiyordu. Vardı zamanı önünde onun, an latmak için. öğütler vertrdl oğluna. «Baban zengin. Daha parlak bir durum yaratmadığı için sana utanması gerekir. Bir araban bıle yok. Hem büiyor musun niçın? Kendisine parası için varrruş olan o kadın yüzünden. Sadece bunun için vardı ona o kadın. Tanrı bilir. ilerde daha neler yapacak o kadın sana. Sa na kalacak paradan ne kadannı alabileceksin bakalım? Onun için şimdiuen babandan pa ra çekip bir köşeye emniyetli bir yere koymalısm. Istersen bak ben saklanm paranı.. Sdyle, ister misin saklıyayımT. Ve Maigret, alnı genlmiş, kir \\ döşemeve bakarak düşünüyor du.. Bu duygular salatası ıçinde, hepsine hâkim olan bir tanesini tanıdıgını sanıyordu. Kaygıy dı bu. Hasta, sakat. delilige kadar varan bir kaygı. Madam Martin nep llersın«len söz açıyordu; kocanın ölumü. bir emeklilik maası bırakmazsa çekilecek sefalet. Şımdi oğlu ıçın de aynı seyden korku yordu. Bu bir kîbus. bir umacı saplanuydı. Roger ne cevap veriyordu? Hiç. Çok kalmazdı hıç bir zaman. Herhalde daha rahat ediyordu dısarda. Cinayet günü gelmış miydi? Bilmiyorum. Ve deli, kösesınde, Mathilda kadar ihtiyar, anlamlı anlamlı gülumseyerek hep komisere ba kıyordu. Martın'lertn arasında o gün her zamankinüen daha Uginç bir konuşma geçtı mi? Bilmiyorum. Madam Martin aksam saat sekize dogru lr.di mi aşağıya? Hıç hatırlamıvonım Her an da koridorda olamam ki.. Bılınç altı olarak bir gizli alayla mı vertyordu bu cevaplan? Ne olursa olsun muhakfcak kl, baa şeyleri saklıyordu. Hıssediyordu Maigret bunu. 1 ZAVAUJ lHE PBCİ 6 \ OLÛNA GARTH 11 L«/ "TO &VUTU I ••nf 1 u a,a TEPEC ACU İKâİN» »ŞtE > ^ TİYOB I*> ^ ^ ^ ^ AYLÂK MUSA «Şahıs ve Yiik» Asansör Tesisalt Yaptırılacak Gebze'deki Araştırma EnstitOsü Tesisleri için gerekli şahıs ve yuk asansörieri kapalı zarf ve teklif alma suretiyle ıhale edilecektir. tsteklilerin ihale şartnamesini ve yeteriik belgelerini aşağıdaki adresten almaları ve tekliflerini en geç 10/3/1971 gunü saat 15.00 e kadar vermeleri rica olunur. T.B.T.A.K. Marmara Bilimsel ve Endüstriye! Araştırma Enstltüsü Gümüşsuyu Caddesi 28/6 Taksim İSTANBLL (Basuı: 11257/1441) Elekirik Mühendisi Aranıyor BursaMudanya yolu Ozerinde Yalakçaym künde kurulu ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ MÜDÜRLÜĞÜ hizmetinde tam gOn çalıştınlmak Ozere bir Elcktrik Yuksek Mühendisi veya Mühendisine ihtiyaç vardır. Taliplerden. yüksek gerüim şebekesi işletme ve bakırm. fabrika tesisatlan. takat plânlaması konulannda çalışrmş olarüar tercih edilecektir, Böyle bir yerde çalışmak isteyenlerin 1/3/1971 gunüne kadar hal tercumeleri ile dilekçelerini Organize Sanayi Bölgesi Müdörlügümüze göndermelerl veya biz7at getirmeleri nca olunur. Organize Sanayi Bölgesl Müdürlüğü P. K. 247 • BÜRSA (Basın: 14611162/1431)