Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SATFA DÖRT= :CUMHUKIYET: 17 Ekim 1971 İLGİLİLERE GÖRE İSTANBUL'UN SU İHTİYACI ANCAK 2020 YILINOA KESİNÜKLE KARŞILANMIŞ OLACAK H SC GtBÎ aric otatı efendim, su gibi aziz olnn!» Bir dürtüşle uyandım. Baktım, kanm. Uykumda durmadan «Su p'H aziz olun efendim» diye söylendiğlm için kanm uyandınruş beni. TJyanır uyanmaz da rüya gördügürnü hatırladım. Ama boşuna deği!, rüyamda sayıklamam. Bir gün öncesinin olaylannı, şimdi bir bir hatırlıyomm. Günlerden yaz. Zaman öğle. Hava sıcak. Yemekten sonra, biraz şekerleme yapayım dedim. Kanm çamaşır yıkıyor, çocuklar arkadaşlariyle gezmeye gitti. Bende nerede o şans. Daha gözlerimi yummadan, kanm geldi: Snlar kesildl gene. Kalk bir sornver, bir iki saat içinde yeniden akacak mı? Yemekten sonra, lnsanın tam şekerleme yapacagı sırada, böyle yerinden kaldırüması ne zor. Ama, ben tstanbul bemşehrisiyim, kaderim bu. Sorup soruşturdum. Şehre su veren an» borulardan biri patladı, dediler. Ne zaman yapıür? Hiç belll olmaz. BeDd yann, belki öbür gün .. Hep ayni terane zaten. Yasantımızın her adımında ayni umut: «Brlki yann, belki yann. dan da yakın.» Şehrin dunımundaki bozukluklar, hep birbirinin benzeri. Bir başka seferinde Terkostakl su pompası bozulmuş Bir îstanbullu'nun $İi^ilİ!İf «0 Su içiıtde suya hasret 1leri gideceğimlze ujgun adımlarla tnuntazamart geri gldiyoruz. YıIUr; yıllar öncesi ev kadınları çeşme baş,lannda çamaşır yıkarlardı. Şimdi yine eskiye doğru dönmüş, dolu dizgin gidlyoruz tu. Her seferinde bir başka sebep var. Elektrik anzası, boru patlaması, su, bu. Ama, bütün bu sebeplerin ötesinde, susuz kalan, sıkıntıya düşen benim, ben îstanbul hemşehrisi. Bu sefer, evin erkeği olarak, ben evdeylm. Sıkıntının içinde ben de vanm. Kanm sızlanıp duruyor: Çamaşirlan bastırdım. Çıkanp Urli kirli asamam. Böyle yan suda bırakırsam çfirür. Peki çaresi? Bana çamaşır yıkayacak su bul. Nasıl bulurum kancıfım? jak. Nasıl bulursan bul. Git ra getir. Nerden? Çeşmeden. Çeşma buraya 500 metre u İki saat PARTIŞMA, karımın yUzüne bön bön bakma, boşuna. E1 limde iki kova... Düstüm y o la. Ama çeşme başı kalabahk. Bizira erin, alt başınds, gecekondu mahallesi var. Blz Şişlide oturunız ama, gecekondular, bizim sokaktakı apartımanlann I: bahçelerine kadar gelip dayandı. Bir hayli bekledim çeşme başında. Tahminen iki saat kadar. Kovalan, doldurdum, eve döndüm. Ayaklanm beklemekten, kollanm su dolu kovalan taşımaktan yoruldu. Kendimi divana attım. Sızmışım. Rüyamda kendimi Sular tdaresl Mudüninün karşısmda buldum. Eski Müdür, Kerim Esmer, güler yuz lü, babacan bir insandı. Bu yeni si de kibar bir insan. Başıma gelenleri anlatUm, bir daha da böyle bir şeyın başıma gelmemesi için yalvardım. Su gflri ariz olnn efendim. Ama, uykuda bağırmışım, kanm gelip dürtmüş. Nasıl olsa, tstanbul hemşehrisi olarak, yolda, kuyrukta, vasıtada dürtüklenmeye alısmısun ben. Bu su derdl bitlp tükenecek gibi degil. Kendimi bildim bileli bep ayni dert. Sular kesildJ. Sular akmaz oldu. Sular yetmez oldu. Suya zam geldi. Suya mikrop karıştı. Büyük başın derdi gibi büyıiic sehrin de derdi buyıik oluyormuş. îstanbul hemşehrisi olarak ben akıl sır erdiremiyorum bu işe. Bir bilene sorayım dedim. Sordum, cevabmı aldım. Belki, başka merak eden hemşeh rilerim vardır diye defterime geçirdim. İbret verici bir tablo... llgilUer şehir halkjnı susuz bırakmatnak İçin bütün imkânlan ıorlamaktan ıreri kalmıyor... Fakat adı üstünde... Zorlama ile başanlacak iş değil bu... De« ğtrmenler dökme su ile dönseydi bu hallere düşmezdik şüphesiz... konu veresim:AYr^AN B A Ş O Ğ l ^ 1 GÜNAHKÂR KRALİÇE DtŞl BOND TIFFANY JONES STANBDLUN nufusu her yıl 120 bin artıyor. Yani, olduk. ça büyük bir Anadolu şehri, her yıl ekleniyor îstanbula. Bu gidişle, işin sonu neye vanr. Neye varacağını hesapladık. 1985 yılında, tstanbul nüfusu 4,5 milvona varacak. Ama biz, daha önceden, meselâ, 1874 yılın da, şehre verilecek, günlük su miktarını 1 milyon metre küpün üstiine çıkararak, ihtiyacı karsılamı» olacağız. Oh, oh, ne mutlu tstanbul hemsehrisine. Hattâ, biz daha da ilerisini düşundfik. Daha da ilerisini? Evet, 2020 yılını. Ooo, o zamana kadar kim öle, kim kala demedim, diyemedim. Hem efendim, biz görmazsek, çocuklanmız görür. Buna da şükür. Evet, 2020 yılında tstanbulun nüfusu 7 milyonun üstüne çıkacak. O zaman, bütün şehir susuzluktan yandı kavruldu demektir. Hayır. Biz 7 milyonluk tstanbulun su Ihtiyacını daha önceden karşılamıs olacağız. Tahminlerlmize göre 1986 yüı ile 2007 yılı arastnda. O zaman şehre verecefimiı su miktan 386 milyon metre küp olacaktır. Ama benim canıma tak demiş su sıkıntısı. Dogrusu o kadar uzaklara ulaşamadı hayalim. O kadar uzaklardald bir bolluğun mutluluğunu duyamadım. Bana dedim. bugunden söz edin. Bugünün tedbirlennden.. Bugün. için akşamdan sabaha bir tedbir yok. Ya..! Ama, bir kaç ay sonrası i> çin, var. Oh ne lyi. Biz bugün için, abone basına günde 98 litre su veriyoruz. Ya, medeni memlekeUerde, modern çehirlerde.^ B« miktar güpde 25Q jitredir. Demek tstanbullunun gunde 150 litrelik su açığı var. Bir de hiç su almıyan hemsehriler var. Sırada bekleyen 25 bin abone var. Her abonenın evinde 4 nüfus olsa, ortalama yıiz bin abone terkos beklıyor. Her yıl, bu yirmi beş binin ihtiyacı karşılamr, bir yıl sonra tekrar bir virmi beş bin su tesisatı bekler. Bu rakamlara gecekondular dahıl değıl. Yeni yenı mahalleler, yenı yenı sıteler, îstanbul büyuyor. Tankerlerimiz var diyor yetkili. Terkos olmıyan bölgelere tankerlerle su taşırız. Çölde de böyle olur. Anadoluda da susuzluk olunca böyle oiur, tankerlerle su taşınıyor. Taşıma suyla değirmen dönmez ama, tstanbul hemşehrisintn evi pekâlâ taşıma su ıle döner. Maddî yoklugu, mânevi yanı giderir. îstanbulun güzellıgi. eşsiz bir şehir oluşu. Avnca, memba suyu çalısmalarımız var. Kemerburgaz civarındaki Hamidiye memba suyundan günde 100 metreküp civarında su alınması için modern tesisler kuruyoruz. Artezyen kuyulan da açıyoruz bir yandan. özellıkle Bakırkoy ve çevresinde. Aklıma geldi, sordum: Peki çeşmeler, tstanbulun tarihl çeşmeleri. Her gün, her saat gUrul güriil sulan akan çeşmeleri? tstanbulda, 1700 civannda çeşme var. Bunlann 419 u vakjf memba sularını akıtan çeşmelerdir. Hepsinin suyu akar. Oteki terkos çeşmeleri? Onların çoğu gecekondu böl gelerindedir. Ama bu terkos çeşmeleri de yetmıyor. Bilivorsunuz, bu çeşmeler parasızdır. İsteven gelir kovasını doldurur. Bunlann parasını, halk hizmeti olarak Belediye öder. Belediye daha çok para versin, daha çok çeşme açalım. Ama Beledivenin parası yok. 235 bin terkos abonelı, 1700 • 1800 arasmda çeşmeli tstanbul gene de susuz. tlk ferahlama ancak 1972 Agustosunda olacak. Şehre, günde 5060 bin metreküp fazla su verilecek. Sonra, sonra efendim. Büyük projelerden terkos aktarması, Alibey köyü barajı isalesi, ömerü barajı ve denizaltı su geçışi tesisleri, Küçiik ve Büyükçekmece su tesisleri, Anadolu yakasmda da Tavsanlı, Darlık ve îsaköy tesisleri biterse, tstanbul bol suya kavuşacak. Adım adım, sene sene tlk, küçük ferahhk. 1972 yılmda. Sonra, 1975, sonra 1985 ve en son 2000 yılından sonra. Projeler aksamaz, hesaplarda bir yanılma olmazsa. I İNSANlARJÜALARjLÜLER YAZAN : MUZAFFER HACIHASANOĞLU ıı Ratim: Al bl canından bemiş daha derdi. Zorlan, dertleri... Kiminin midesi yıkanır, kitnlne ilâç yapılır, bazısı yatar, bazısı yatmadan fiderdi. Naımi: ölfimfi. mSlümü istedlkleri yok Ifin! Bunnannki tflm numars .. Hiç urgan geçmedi mi ellerine? Çekiversinler tavana jendilerini, Taygara bunnannki, samata... Ona göre etraflannı «aşırtmak için yapıyorlardı. Aşka Inanmazdı Nasmi: Numara lan, hepsi numara! Fingirdeye. miyolar ondan... Raaim direnirdi: Böle dlme! Âşıklık vardır. Bakarsın ffil gibi bir delikaalı •umflfumüzii atmayaeağımıı bi gızt seviyo... Ne dirsin buna? Çckmeyen bil. mez bn derdi... Mehmed atılırdı: Rarim ağbi, sen çekmlie benziyosun... Tooo... Bir gece afzı tentürdiyotla bovanmıj bir kız getirmişlerdi; «Tanıyorum, ölüyorom, bo. ğazım, midem...» dlyordn. Anssı basındaydı: Olmaz olaydtn... Başıma her derdi getirdin... Anası «Eve geç geliyorıun» deyince lentürdiyot şişesini yakalamıştı. Güıel, fıldır fıldır bir kızdı. Anası doktora dert yanmıştı: Ne yapacağımı şasırdım. Babasından bir türlü çektim. Şimdi de kızmdan. Bu ilk kocam. dan benim. fstanbulda ağabeysinin yanında du. rnyordu. Buraya gezmeye geldi guya. Üvey babası titiz bir adamdır. Bütün gün sokakta; akşam olsun eve girse, ne gezer... Kız evlSdın mı var, başın dertte... Kadın (ittikten sonra, ambülans şofSrfl Ragıp: Anam, kız degil kekllfcf Tamçafrtıda; tabii, kspı^t kilitlesen bscadan çıkar, demiş, Iç çekmisti. ' Mebmed kSyde de bnna bencer bikâyeler duymus, ilkin aldınş etmemişti. Sonra blr ara Esmaya takmıstı aklını; davann peşinde, ye. mek yerken, her yerde Esma karsınnda görünür olmustu. Anası farkına varmış: «Mehmed, pek savruklaştın. Tntuldun mu yofsa?» demiş. ti; «Geç ana» divebilmişti. Esmamn babasının hali vakti yerindeydi. Şehir isi girmiş araya, her sevi unutturmuştu. «Dünyanın türlü derdi yetmiyormnv gibi bi de gadınlar » demişti Mehmed. O gece Melâhat gittikten sonra yatagına girmis, Hüsniyenin yerine onu davet etmisti rüyasına. vn CENNETE BtR IOLCTJ Hiç beklemediği bir gün tbrahimle kavga etmişlerdi. Beraber çalısmaya başladıklanndan beri birbirinden hoşlanmamışlardt. Eli i«« yat. maya başladıkça tbrahim kendiıinden çekin. mis, her hrsatta hırpalamak istemişti. Mehmed ezdlrmemişti kendinl. O gfin, sabahleyln soynlmuştu iyiee. öğle. den sonra blr uyuşukluk çökmüstü üstüne, bir sandalyeye otnrmuş, kendi alemine dalmıstı: Hüsniyeyi isten çıkarmiflar, iş ikisinin üstünde kalmıştı; tbrahimin yfizünden Işinden olmustu Hüsniye. «tçmis bu gan, ağzi kokuyo..,» demişti hemsireye. O, kadının zayıf bir tarafını anyordu zaten. Bir gürültii patırtı, isi Bas. hemsireye aksettirip kovdarrauşlardı kadını. Hüsniye «Bu, tbrahim denen herif, sataştı bana; yüx vermedim .. Onun için ugrasıyo benimle.. » demiş, aflamış, yalvarmıştı. Başberaşire diradik dikilmiş: «tçkiyi de o mu içirdi? Agzın leş gibi kokuyor.. » demiş, bütün kapılan kapamış. tı. Agüya ağlıya gözleri ktzarmıştı kadının. Tam bnnlan aklından geçirirken tbrahira içeri bir çalımla girmişti: Keyfin iyi maşallah! tmanımız gevredi. Sağa sola kosmaktan. Git de cu sabunlan ah. ver biç olmazsa... Emir mi veriyon lan? Uşagın yok kar. sında.. Sen çalıştın da biz seyrine mi baktık? Sana «Slenmiş. Git kendin al labunu .. tbrahim bey, tbrahim bey dedikçe tepemize çıktın... Gitmiyon mu sen? Gitmiyom .. Ne olacak? Mehmed ayağa kalkmıştı, dBgfişe girecek. miş gibi. GSsteririm sana... Bi b... bile ylyemezsin. HÜMiiye mi bel. ledin beni? Esşoğlu eşşek! tşin gücün ekmefi. nen oynamak... Essoğlu eşşek babandır... Ulan, garı yüı vermedi diyi ifinden ettin. Yalan mı? Nâmussuz... Birbirlerlne girmisler, kapıcı tsmet gürültülerine yetişip zor ayırmıştı ikisini. Hemşire, Bashemsire ile konusmuş, gececilige vermişlerdi Mehmed i. Gececilik . Bn büsbütün ayrı bir isti; a k . samdan sabaha kadar avakta durmak, sandal>ede uyuklamak, zil seslerine kulak vermek, ilâç yutturmak, otnrak vermek, inilti dinlemek daha zor gelmistj ilkin Mehmede. Gündüz. iyi \a da kötü arkadaşlan vardı yanında. Gece belli bir saate kadar, hastalarla gece bekçisi Rasimle, diger gececilerle, ambülans şoförlerinden nöbetçi olanla yarenlik edebilirdi o kadar .. Ondan sonra herkes kendi köşesinde uvuklama. ya başlardı. Gecenin hiç belli olma,van bir saatinde bîr hasta getirlrlerdî. Mehnıede İş çıfcar. ' dı. önce nöbetçi doktora,utoYıra n»be4ef hermşi. reye haber verirdi. ' " Geeeler hastalar İçin gündüzlerden daha zor geçerdi: ateşleri yükMİir, iniltileri artar, nefes. leri daraiır, çogunun içini bilinmez bir korku kaplardı. Bazılan : Sabaha çıkabilsem .. derdl. tçlerinden birisi sabaha çıkamazdı batan; göçüverirdi dünyamızdan. Rasim : Geeeleri bastalar daha agırlaşır, derdl, ^arkııı bile var: «Geceyi hastadan »or... diye... Rasim çok seyler bilirdi. KttçOk yaşta kim. sesiz kaldıgı için, memleket memleket, detişik islerde dolasmıstı; nerden sorsan ordan baber verirdi. Oolaşmadıgım yer mi kaldı benim... der» di. Bir kardeşim vardı; öldü mü? Sağ mı? Bil. miyorum . Seferberlikte birbirimizi kaybettik. Geoeciliğe basladığı zaman: «Bu daha iyi Mehmed. Nene eerek senin. Hastalar uyuyana kadar biraz is olur; ondan sonra çök sandalye. ye, şekerleme vap .. Zil çalarsa ben sana haber veririm. îeniden hasta çelirse biraz is çıkar o saman...» diye teselli etmistî kendisini. Nöbetci oldufu gecelerden birinde Şotir Ragıp : Lan Memed, adam mısın sen de! demişti; bak ilin ogln attmverdi hepinizi. Vallaha ben olsam dünyaya geldiğine pisman ederdim! Bi sağlık memuruynan basa çıkaraadınız .. •"•"" (Arkası %ar) 111 «Ilglsi yok... Mantonu sı. kı sıkıya kaparsın... öbür ta. rafta ışılclar da kıyasıya los bi. liyorsun... Kim farkedecek bu curcuna İçinde senin makyajsız olrfuğunu?. Aynea kaybedecek vaktimiz de yok Dedi. |im gibi yapmak rorundayızKorkma, her şey yolunda gidecektir... Bana itimat edeblürsin.» Helene kalkmış, kapıya yö. nelmişti, Cesedin bulunduğu noktaya bakmamağa özellikle dıkkat ediyordu. Bir tek kelime söylemeksizin çıkıp gittı. Yalnız kalır kalmaz Jabeke hemen koştu, ölünün yanma diz çöktü, bütün ceplerini itına ile boşalttı. Polis cesedi buluncaya kadar aratfan hiç değilse iki üç ay geçecekti nasıl olsa.. Bu süre içinde Helene'i rahatça hazırlar, tehlikenin her çeşidim kendisinden uzaklaştırabilirdi. Teşhis için genç kadını mor. ga çağıracaklar, bir sürü sual soracaklar, cinayette parmağı olup olmadığım araştıracsklar. dı. Fakat bütün bunlar basit çeylerdı. Jabeke gerekli tedbir lerı önceden alacak, şüphelerin tümünü geçersiz hale getirecekti. Kendi dairesinin anahtarlannı da almıştı. Valoti'nin üstündeı çıkan öteberiyi Moreau' nun çantasına yerleştirdi. Sonra çalısma odasındın çıkıp kapıvı kilitledl. Bütün masalar doluydu.. Çift ler pistte delirmişcesine dans ediyorlardı.. Kimse kimsenln farkmda değildi. Garsonlar da kendllerini ayni havaya kaptırmış, saga «ola koşuşarak hiz ClHflYET Türkçesi: ŞehbaJ AYGEN metle meşgulrfü. Günlerden Sa lı olduğu halde lokal tıkabasa doluydu. Burasını ihmal etmemek, ayni tempoda çalıstırmak lâzım diye düsCnüyordu Jabeke. Rastladığı tanıdık kim seleri nezaketle selâmhyor, hatır soruyor, geçiyordu. Nihayet kasanın bulunduğu bölmeye girıp hesaplan gözden ge. çirmeğe koyuldu. Bir süre sonra fcapıdaki görevlilerd'en biri Helene'in geldığini haber verince ondan yana sevirtti saygilı davranıslarla selâmladı onu, ayaküstü biraz konuştular, özel çalışma odasının bulunduğu tarafa vöneldiler. Yan yolda şef karşılanna çıkmıştı. Jabeke yanına çağırdı adamı: «Patron geldiği zaman ken disine söyleyin lütfen . Ben ve kansı onu icerde bekliyoruz. Kapıya da haber bırakırsanız fe na olmaz.» Salondan çıkıp koridora girdıklerinde Helene duvara dayan mak zorunda kalacaktı: «Buraya kadar dişiml sı!ctım.. Bundan sonrası için tahammülüm yok...» «îşin en zor taraflannı mil kemmel basarmış sayüırsın tev gilim.. Bundan sonrası vızıltı..» Çalışma odasma girecekleri sı rada Helene müthiş ürpertiîer geçirerek duraklamıştı birdenbire. Jabeke onu, yürümeğe meebur etmek için usulcacık ıttı «Biraz daha gayret.. Bırazcık da cesaret.. Sonuna geldik» Sınırlenne hakim olmağa çaliş.. » Kapıyı sıkıca örterek feıütlemıştı «CesedJ ne yapmaK niyetmdesın ..» diye genç kadın bı> kuı bir sesle sordu. «En kestlrme ve en sağlam yol nehre atmak tabiî.. Şehir dı şmda bir yere götürüp gömmege kalkışırsam en azından dört saat sürer...» «Nehre atarsan enlnde sonunda bulmazlar mı?..» «Bulurlarsa bulsunlar . Hiç önemi yok . Onlar bulmadan once, senin haber vermen çok daha faydalı olacaktır .. Yann sabah içın değilse öğlene doğre ko canın kayıp olduğunu polise oil dirmeiisin. Ama şimdıdeü telâşlanmağa başlama lütfen Va nna kadar bütün bunlan düşünüp, güzelce plânlamak içın bol bol vaktimız var...» Portmantonun üstünde oir şapka duruyordu Valotı ounu yağmurlu günlerde giyerdl Jabe ke aldı. kafasına geçirdı. Sonra yine Valoti'nin koltuklardan tirtne bıraktığı paltoyu da sırtma geçLeîi, yakasını kaldırdı. «Ne vapıyorsun kuzum?.» diye Helene merakla sormaktan kendlni alamadı. (Arkan var] Y A R I N : Adına telefon denen canavar