28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
kYFA DÖRTs CUMHUKIYET ı tamamlyle yararlaB&bUmek Içln, kurslaruu tamamlamaları gereklyordu. Bu maksatla da, bu genç denla tegmenlerimiı lçln, 20 O cak 1921 da Samsun'da bir Babriye Mektebl açılmiîtı. Samsun Bahrlye mUfreaMİ k o tnutanlığı da, açmış oldugu çeçitll kurslarda her sınıf denla erlnl yetiştlrdlgl lçin, bu komıda da bir sıkıntı yoktu. Trabzon Naküyatı Bahrlye K o mutanlı|ı da, Karadenlzde el koyarak kuruluşuna aldıgı teknelerl deniz subaylanmız ve deniz erlerlmlz ile rahatça donatarak bir denlz gücü meydana getirince, sivü motorlarla yapılan silâh ve cephane nakliyatına son verildl; böylece, 1921 yıh başmda Rus limanlanndan silâh, cephane naküyatı Harp Bahriyemiz, yani, denız subayı ve erlerimizle donatılmış tekneler tarafından yapümaya başlandı. Emniyetlerini sağlamak üzere geçid blr süre için Novrosiskiye gönderilmiş bulunan Aydın Reis ile Preveze Gambotlanmız da, silâh, cephane taşımak üzere göreve alınmışlardı. Bu arada, nakliyatı Rus liman lannda organize etmek üzere: Tuapsi, Novrosiskl ve Batum'da kıdemli deniz subaylıklan kuruluşu meydana getirilmişti. Bu suretle 1921 yüı başından ltibaren Rus Umanlanndan yapılan silâh, cephane nakliyatı verimli bir duzen lçinde Islemeye başladı. Deniz cephesindeld hlzmetlerin geüşmesina paralel olarak, Ankara'dakl Umuru Bahrlye Mü düriyeti de, şubeleri ve kadroları genişletümek suretiyle, 1921 yıh başında, «Bahriye Oairesi Riyaseti», kuruluşuna geçti. KURTULUS SAVASININ İ DEMZDE İLK Ç1T1ŞMÜ { urtulus savaşında Karadenizde yaratoian denla gücümüz; saldıncı, vurucu bir uvvet deglldi, olamazdı da. Çün ü, görünürde elde gerçek bir eniz kuvveti yoktu. Harp gemii olarak Aydın Kels 11e Prevee Gambotlarını ve daha sonram Sovyetler Blrliğlnden aldığı112 ikt motor Gambotumı da lesaba katsak bile, bunlar da vurucu bir taıvvet nlteliğind» degillenli. Denlz gücümüz, hele Ui 7»manJar, su ya da bu şetetlde el konmuş romorkörler, küçük şüepler, motorlar, hattâ yelkenlüerden meydana getirümiştl. Yelkenli teknelerden; romorkörlenn yedeklermde çekilmek suretiyle, Rus limanlanndan yapılan silâh ve cephane nakliyatında, bu şekilde faydalanüıyordu. Bu; silâhsız, süratsiz, kbhne tek nelerle Rus lımanlarından kıyılanmıaa bu sekilde yapüacak sllâh, cephane nakUyatunn basan üe vurütülebllrnesl mümkün de. ğildl. Fakat, bu konudfl mantık nasü blr tepki gösterirse göstersin, bu 1? başanlmıstır. ÇUnkU, Mustata Kemal'in yaratmıs oldugu, Kuvayi Milüye ruhu, çapı ne olursa olsun, karşısındakl her çesit zorluğu yenen blr kudretü.. Mustafa Kemal Pasanın, 8 Kftsım 1920'de uygulama sahasma koyduğu; çete kuruluslarmı tasfiye ve muntazam ordu kurma karan; Kurtuluş Savaşmın harp bahriyesini meydana çıkarmış, denlz cephesini de bası bozukluktan kurtarmıştı. D eniz subayı sıkıntısı yoktu, yalnız, devam etmekte olduk lan lhtisas kurslannı yarıda bırakarak, Kurtulus Savaşına katümak üzere Anadoluya geçmlş bulunan teğmert rütbesindakı genç denız subaylanmızdan. Fransız Gambotunun. ateş tehdidl altında, Alcmdar'm güvertesine ayak basan Fransız yüzbaşı ile ScncgalU erlerl Alemdap'ın bas. çarkçısı yuzbaîı Adil'in planına uyularak eslr alınmıştı... meyecek bir basandır; aynı zamanda Ölçüsüz bir cesaretın ve bize yaraşan bir kahramanlığm örnegidır. Burada da, Mustafa KemaVin yaratmış oldugu «Kuvayı Mflllye rohunnn», Kurtuluş Savaşının savaşçılarına nasıl bir güç vermls oldugu görülmektedır. Bu olaydan 24 saat sonra, Uç Fransız harp gemisiyle Ereğli 11manina gelen Fransıs amırali; bir nota vererek, Alemdar'ın almış oldugu esirlerin gert verilmesini, aksi takdirde sehrl bonv bardıman edeceğini büdirdl. Bu sıralarda, Türldye Büyük Mıllet Meclisi hükumeti lle Fran sa arasında bir yaklaşma havası esmeğe başlamış oldugu içuı. Alemdann bîz« bırakılması, eslr» lerin gert verümesi yolunda anlaşmaya vanlarak, olay bü>ütüb meden kapatüdı. İLK ÇATIŞMA konu ve resim: AYHAN BAŞOGLU endülüste isyan A DİŞİ BOND rtık Kurtulus Savaşının Harp Bahriyesi doğtnuştu. Bütün çaba, Rus limanlanndan yapılan silâh, cephane naklıyatını, kurulmakta olan muntazam ordunun ihtiyacını karşılayacak bir guce eriştirmektl. Eldeki, yük tonajlan küçük, süratsiz eski teknelerden ancak Trabzon Inebolu arası kıyı nakliyatında faydalanılmalt mümkün oluyordu. Bu bakımdan, Aydın Reis Üa Preveze Gambotlarımizın yaru sıra, açık demzde Karadenizln fırtınalanna göğüs gerebilecek güçte, silâhlanmaya elveriş11. yük taşıma kapasitelerl fazla ve süratli teknelere ıhtiyaç vardı. Karadenız kıyılannda el k o nacak bu tıp tekneler tnevcut olmadığından, Alemdar kurtarma gemisinin tstanbul'dan Karadenıze kaçınhnasına karar verilerek, bu konuda gerekli temas ve çalışmalara girişildı. Istanbuldakl îşgal KuvveUerl Başkomutanlığı, Karadeniz Boğazınaı en dar kesiminl kontrol sltına almıştı. Istanbul'dan; silâh, cephane ve gemi kaçınlmasına ursat vermemek üzere, Ingihz subaylarının komutasında iki motor Gambotumuz tarafından, bu saha gecelı gündUzlü kontrol altında tutuluyordu. Gızli çahşm&larla hazırlanan ve gozü pek bir kadro üe donatüan Alemdar kurtarma genası, 1921 yüı Ocak ayı ortasında bîr sabah, karakol hattıriflaa samayı başararak Karadenıze fırladı. Fakat olay hemen duyıüdu; Karadenizdeki itüâf devlerinln harp gemilenne, durum telsizle büdirilerek, Alemdarın yakalanıp Istanbul'a getırümesı, Îşgal Kuvvetleri Komutanlığı tarafından emredüdi. Alemdar; doğru Ereğli limanına indi, komur ve suyunu tamamladı, Trabzon Nakliyatı Bah nye Komutanlığı emrine girmek üzere, her şeyden habersiz olarak, 24 Ocak sabahı limandan hareket etti. Henuz Zonguldak açıklanna varmıştı kl, C27 Fran sız Gambotu tarafından yolunun kesıldıginı gördü. Fransız Gambotu, toplannı çevirerek, Alemdan durdurdu ve Fransız yüzbaşısı TUli komutasında silâhlı dört Senegalli eri Aletndara çıkarak, gemıyı ele geçiıdl. SüâhEIZ bulunan Alemdar personeli, üzerlerine çevrilen mafcmeli tülekier karşısında bir tepki gösterememislerdi. Yarın . YtTNANÎSTVV, K1TILARIMIZI ABLUKAYA ALIYOR Bir oiayın başlangıcı 87 MUZAFFER Ne güzel lçiyorlardı. Tasar hikâyesinl anlatacaktı. Daha sonra İzzct, mandolinhd çalacak, s«ıkı soyleyeceklerdi. Şimdi, «Kusara bakmaytn, ben Içtnem» dese kızariardu Sıkıjmıjtı. Kaçacaği bütün yollar tutolmuştu. «Konagsanua lan, dillnizi mi yuttnnnı?» dedl BUYRUKÇU Tanlarmdan gecenler, havaya dafilan yonca kokusunn koklnyorlar, kan fokmtis ve küçühnüs fözlerine bakrp gülümsüyorlardı. önceleri, «Kafamda blr sey yok» diyetı Ahmet, dördüncü clgarasm sonunda ayaklannı uzatmıj ve goılerinl yummuştu. Mantar biçimlnde bir semsiyeden sarkan kara maakeli üç kişi Ahmet'l tutup göklere çıkarmıslar, bütün yıldızlan, deniz» leri dolastırdıktan, bir vapurun bacasına işettikten sonra (ırlatıp atmıslardı ve Ahmet, başucnndakl ağaca takılmıjtı. Sonra ağaca konan kendisini kurtarmak içln ayağa kalkmıjtı. Kahkahalarla gUIen binlerce agız görmujtâ. Bes daklka sonra nerden geldiği bliinmeyea btr kedlyi tutmak istemişti. Kedi, otorduklan kanepenln aitına glrinre Ahınet de tozatoprağa aldırmadan ^ıtmıştı kendinl yere. Hıı+ayıp Ahrnefhı «nrie Wr*lpens| atan vo kanatan* kedi Aksaray'a doğru koşmaya ba«!amıv tı. Ahmet de düşmüştü arkasma kedinin ve tâ Valde Camiine kadar kovalamıştı. Kollanna girip geriye döndürdüklerinde, «Kuı kaptı o, kus kapb» diyordu. Ahmet, anlablanlara tn&nmamıj, «Atıyorsun» demisti. Aılı*! görfiyor mnsım hlç?» dedi tzzet, yüıünü Hasan'a döndürdu. Mevlufnn, kâğıdın ortasına yığdığı tütünler üstiine nstornpln bir biçimde esrar parçalannı koyn bir sessizlik ve nstahğına dnydnğn sayğıyla dizen Hasan. Mevlut <Oldn, sannca onlat denk gelir» deyince, bssını çevirdi, avnçlarını yaladı ve bir cigars yaktı, tesbihi «şak, şak, sak* ettirerek çekmeye başladı. «Ariz'de is yok» dedi. Aziz hakkında böyle bir şey söylenmesi tzzet'i sajkınlığa düşürmedifl jçin heyecansız bir «esle, «Bir üç kâfıtçılık mi yaptı?» dedi. Cigraradan bol bir dnman alan Hasan. riumanlar daha agıından boşalmadan konnşta: (Arkası mr| tızet. «Ne konnîalun?» dedi HulkJ, «Sizl bekllyoruz.» •Blr yandan hem piizlenin hem de konuyun» dedi Hasan, Şarabı da bitirmeyin haaa!» İzzet, Doğân, Ahmet, Yaşar, Sabahatün bardaklan toko;tump içtileT. Doğanla Ahmet birer parça hıyar, Sabahattin blr parça peynlr, Yajarl» İzzet bircr tekerlek sucuk attüar ağızlanna. Hıyar ağıılarda gırt fpıt ediyor ve ortalıgı taza bir koku sarıyordu. İzzet'tn ağzmdan bir sannısak kokosu yayüdı. Ahmet, bütün dlkkatiyle Hasan'm ellne bakıyordu. İnce Ince kınyordn esran. Onbcş gun önce Saraçhnne Parkmda içmijlerdi. Geao bbyle kıvrfa otunırken Hasanla Mevlut selmiş, «Yaylanm bakalım, gidiyoruz» demişlerdi. Farka, Sehzadeba* findan tanıdıklan dört kişl daha gelmijti. Birl kara gozlükler takıyordu. Birinln Yeniçeri aakeriniıı bıyıği Ribl bıyıkJan vardı. Biri kısa boylo, kalın enseliydi, Halde çalısryordu. Öteklsl de topallıyordu, sağ yanaçında raptiye büyuklüğünde kara bir ben vardı. tkl kanepeyi çekerck karşüıklı oturmuşlardı, Hasan'uı yaptığt dört kâğıtlı ve kabak çekirdeği külâhına benzeyen, ucundan da püskül püskül tütünler saıkıtüan cigara sağ taraftan dolaşırken, soldan da Şehıadebaşından geienlerin yap tıklan aynı kalmlıktaki cigara elden ele geçiyordn. Ahmet, dmnanı her içine çekiste buzun üstünde nzun süre kalmi}casma öksfiniyor, cigara dumanın dan hlç farkı olmayan bo dumandan btr gey anlamıyordu. İzzet, dgaraya ıslık çaldırarak çeklyordn dumanı içine. Sabahattin, arka arkaya lkl kere çekerken Hasan kızsın olmayan ama oyaran bir sesle, «tjte ba oltnadı aslan, çtfUemek yok» demişti. Ve sonra iki kere duman almanm •ayıp sajiidığını anlatnustı •••• ••• 7 Jess Chandlerin o gttoe kadar kanştırmadıgı halt kalmadığı halde slcilinde bir kayıt yoktu. Polise ve diger bütün 11gıli makamlara göre temiz görünüyordu. Buna güvenerek uçak yolculuğunu tercüı etmişti. Uzun boylu, son derece yakışıklı ve çok gençti. Polis barikatını kendine güvenen sdımlarla aştı... Cebindeki sahte pasaporta bel bağlamıştı. Pasaporttaki kayıtlara göre o, Brezilya'da ge niş topraklara sahip bir kahva üreticislydi. Vesütalara dayanılarafc yapılan bu tür bir açıklama karşısında pollslerta en ciddisi, en amansızı bile ellnl kasketine gbtürüp kendislni selâmlamaktan baska bir şey yapamazdı. Chandler, haydutlar ve sabıka lüar çevresinin en kurnaz, en açıkgöz elemanlanndan biriydi. Gençllğine ve yatışıklılığına güvenerek kendine dayanılmaz bir slnema aktörü süsü veriyor, akla hayale gehnez vurgunlannın tümünü bu maske altında yapıyordu. Yakayı bir kerecik olsun ele vermemişti. Solgun ve pürüsüzsüa bir çehresı vardı.. Fildişinden farksız. Burnu minimlydi, dudaklan da etli... Elmacık kemikleri hafif çıkıktı, gözleri de kocaman... Kıyasıya şehvetli blr görüntüye sahipti... Kadmlara metellk vermeyen, onlarla oyuncak mlsali vakit geçiren Cft^anova tiplnin tum özelllklerinl bünyesinde taşıyordu. Uçagın merdlvenlerinl Indikten sonra kuyruga girmis yavaş yavaş ilerllyordu. Yarubasındaki kadınlar mânidar gözlerle dönüp bakmaktan kendüerinl alamadılar. Hava sıcaktı. Güzel kokularla yüklü bir meltem esiyordu» Kadmlara beğenilen bir erkek karşısmda hayır kelimesıni süratle unutturan bu uygun ortamda magrur davranışlarla yürüyordu Chandler. Nöbetçl pollslerden üdsl orru dikkatle süzdüler. Jess, küçünv seyen, hor gören bir lfadeyle ikisine de şöyle tepeden bir baktı... Çehre hatlannda kor VE BİR OYUN TİFFANY JONES ransız Gambotu, feolaybkia ele geçirdığı Alemdan peşıne tai^uak, îstanbul rotasına yöneldı. Bu şekilde kısa bir sure yol alındıktan sonra, Alemdarın baş çarkçısı yuzbaşı Adıl; duzenledığı bir planı gemi personelinın yardımı üe uygulayarak, Fransız yuzbaşısını ve dort Senegalli en esır almaya muvaîfak oldu. Boylece serbestıye kavusan Alemdar, Fransız Gambotunun peşnıden ayrüarak £reğlıye yol verdı. Neden sonra durumu kavrayan Fransız Gambotu, olanca suratıyle Alemdarın peşıne düştu, surat ustunluğunden iaydalanarak Ereğlı açüüannda Aletndara yetistı ve aborda olmaya davrandığı sırada Alemdardan açüan ateş ile karşüastı. Alemdar personeli, esir aldıklan Fransızların süâhlarını kullanıyorlardı. Boylece ıkı gemi arar sında ateş düellosu başladı.. Fransız Gambotu, ıik anak almıs oldugu bir ısabetle baş topu ielce uğramış olmasma rağmen, makınelı tıilekierıyle ateş ustunluğunu muhafaza edıyordu. Bu bakımdan Alemdar, eundekı az sayıdakı cephaneyı hesaplı ve ısabetli kullanarak bir an evvel Ereglıye varmak hedetını guduyordu. SavaşaraK. üregüye yaklaşüdığı sırada fransız Gambotu, Alemdarın baştan kara edeceğinı sezmleyeres, bırden Alem dar üe sahü arasına gırdı. Alem darı, kucagına duşiırmek üzere, açı i denıze sürmek myeunde ıdı. Fakat, bu sırada kıyıdan btr ateş yağmuruna tutulan Fransız Gambotu, maglubıyeü kabul ederek savaşı kesu ve denıze açılıp uzaklaştı. O arada, Alemdar baştan kara etmış ve esırlerım karaya çıkarmıştı. F GARTH James Hadey CHASE Türkçesi Şehbal AYGEN ler, genç adam pervasız adımlarla taksi durağına yöneldl. Sağ elindekl valizi soluna aktarmıştı. Herşeyin gerçekten çok kolay olacağını hesaplarmstı. Işte, evdeki hesap çarşıya pekâlâ uyuyordu. Tehlikenln en büyüğünü kazasiB belâsıs geçiştirmisU bile. Buna rrhıkabil Mlsh Colllnsin çok daha dikkatli davraaması gereklyordu. Cezaevinden çıkalı sadeoe ild ay oluyordu. BUtün polis merkezlerinde fotoğrafı vardı. PoUs kordonlannı yanp geçmenin çaresini bulmak için saatlerce kafa patlatmak zorunda kalmıştı. Ne yapıp yap maîı, kendine fazla sual sordur mamalıydı. Azmin elinden hlçbir şey kur tulamardı. Turistik: gezl düzenleyen acentalardan blrlne baş\oırırmîtu. Bir eruD sevyah Miamı1 AYLÂK MUSA ÇAPI KÜÇÜK, ANLAMI BUYUK R u; Kurtuluş Savaşının denizde, küçük çapta, fakat anla Cityye geçecektl. Programa göre ertesi sabah tekrar Miamı 'ye dönülecekti. Lüks ve konforlu otobüs, ytylp içmekten, gülüp konuşmaktan başka bir şey düşünmeyen gamsız turistlerle doluydu. Tümü de hafifçe sarhoştular. Bunlann arasında kendinl gerçekten emnıyette hissediyordu. Armonikasını da yanına almıştı. Barikat noktasına varmadan oa dakika evvel bunu çıkarıp kocaman avuçlanna aldı. ağzına götürdü.. Hani hiç de fena çalmıyordu agız mızıkasıni™ Yol arkadaşlan alkışlarla karşıladı. lar gösteriyi.. Böylece suratı ellerinin ve aımonikanm arkasında tamamiyle kayboluyor, hafızası kuvvetll aynasızlara karşı da gerekli tedbiri almış oluyordu... Arka koltuklardan birinl özellikle tercüj etmişti. Yanında ensesi kahn, göbekleri de kocaman Uç yolcu vardı» Arabaya atlayan polis onlara ancak gözünün kuyruğu üe şöyle bır bak tıktan sonra, gülen, konusan vo bol bol ter döken digerlerıne geçmis, yabancı suratlan teker teker lncelemeğe başlamıştı. Neücede Mısh Collins de kazasız belâsız Paradise Cityye girmiş oluyordu. Oysa, nöbetçi polisler biraz daha uyanık ve dikkatli olsalardı Mish derhal sınır dışı edilırdi. Çünkü o memleketin en ünlü kasa soyguncularmdan biriydi. Aynca, her türlü alârm tertibatını ışlemez hale getirme konusunda da rakipsız bır teknisyendl. Kırkbir yaşındaydı. ömrünün son 15 yılını çoğıınlukla cezaevinde geçirmiş, bir soygunla diğeri arasmdaki boşluğu merkez, mahkeme, cezaevi üçgeninde mekik dokumakla doldurmuştu. Tıknaz bir adamdı... Vücudu tepeden tırnağa adaleydi.. Acı bir kuvvete sahipti. Kızüa çalan saçlan yavaş yavaş dökülmeğe başlamıştı. SuratmdaM mevsımsiz burusuklardan, katlanmak zorunda kaldığı güç hayat sartlannı ılk bakışta anlamak mümkündU. Gözbebekleri, yaramaz bir çocugunkiler gibl cıvıl cıvıldı... Tılki kurnazuğının canlı bırer
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle