Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8AMIFE DÖKT mwra fşaret etH. Üç • d8rt tane aldığımı görünce, daha Tazla abnam için ısrar etti. Bunlan bana Abdullah tercüme ettı. YUzunde eksik etmedigl dahni tebessUmüyle blr seyler anlatmaga çalısıyordu. Kardeşine: Ne diyor? 7 Agustos 1970 CüMHURtTET Diplomasız dişçi A LTINKAYA'daki halk da yemek yer... Onlar da yemeği dlşleriyie çtğnerler, onlann da dlşlerl çürür. Ve 115 kilcrnetrelik yolu teperek Antalyaya diş yaptınnağa gldemez... J3ış »iCTgina. çara bulunmustur. Bır sene öncesine nazaran köyde yepyenl bir değişikllk var.. t)ç ay kadar önce, yatandaki kazalardan gelen pratik dişçl Şerafettın Gözdas, hemen, herkesın ağzmda pırıl pınl pariayan altın dlşlerl takmıştır. ellndeki çekiçle düzelüyordu. Çalıştığı yer tozlu, topraklı blr yerdl. Kazara, ellndeki kaplamayı yere düsürse, bulması imkânsızdı. Konuşmava başladık pratlic dişçıyle: Kaç aenedlr djşçillk yapı 12 senedlr bu lsle ugraştyorum. Bugfine kadar kaç tane dis kapladınız? Hatırlayamam. Pek çok ln sana dlş taktım, hepsi memnundur benden. Blr aylığma geldım, üç aydır buradayım. Yakında gideceğım. Daba sonra, köy köy dolaşrp her köyde seyyar dişçılık yaptığını anlattı. Diş taktığı bır çok insanla konuştum, hepsl de memnundu Şerafettin Gözdaş' tan. Hepsl de llk bir haîta güçluk çektiklerınl, sonra ahştıklanm ilade edıyorlardı. Dışçl Şerafettin Gözdaş, dış çekiyor, dış kaplıvor, diş temizlıyor ve kompla dlş takıyordu. Taktığı dlş ucretlertrd merak edip BOTdum: Kaç» jmpn**mn ksplamalarr? Altm kaptamalar 30, tügerlerl 10 T i . Ucns defO mt 10 TX. Bidnı dolgnyu 4050 ttrsjs yspıyorlar. Baska tttrttt gitmrjor burada. Diptomazm var mrT Hayır. VEVSEL DONBAZ' Dtplaaıasu disçi Şenfettin Gfedas köy •teydanında çalısırken, objektife de poz Teriyordu. Antlkacı Sana antlkacı deyerl. lyi deyeri. Ona antikacı olmadığımı, Abdullah vasıtasıyle anlatmaga ça Uştım. Dondü'nün belM dıll don müyordu ama, herşeyi anlatan, her şeyi lfâde edebilen bır yüzü, temlz bir kâltrt vardı. Abdullah'ın dlli nonnaldl. Döndü ise, blr kelime anlamıyor, söyle yenüyordu. Arada bir keçllere doğru kendlnoe bagırryordu. Oysa agzından ses çıkrmyor, yalnus belll bellrsla bir boguntu geliyordu. Sonra gene cevlz toplamağa gittiler. Agaçlann uç dallannda kalmış bir tek cevize, kollan yoruluncaya kadar sayısız taş attılar. Sonra düşenlerınl toplayıp tekrar bana vermek lstedller. Belll kl benl lylce ağırlamak isüyorlardl. Çıkanp bir lira uzattım. köyKi dişçinin avagma gttariyor. lsportaa gfbi, dişçl, köyHtaOo ayagma gldlyor. M Yapıştırmak için 404 Nasıl öğrendiniz Ira sana.tr? Bir dışçınln yanında öğrendlm deyip kestirip attı. Osman Dalga'mn agzına takTroüc İçin hanrladığı dişl. çeMçle düzeltti TO içınl 404 ile doldurduktan sonra kuruttu ve takmak Uzere bır kenara koydu... Elinde hiç biı aletl yokken, el çarkı, çekiç, eye ve kerpetenle bu işi ustaukla yapıyordu... Artık, Koyün ortasında OrOnUn yerd bıçildığl bir tarlanın ortasında; eskı bir masa Uzerinde pek çok dış kalıbı olduğu halde Osman Dalga'ya altın diş takmağa çalışıyordu. Çarkla çevrllen bir torpüsü vardı. Blr kişinin yardımiyle çevnlen çark dönünce ona bağlı olan kayış da küçük torpuyu döndürüyor. Demirden kalıba geçirdıği, altın kaplamayı ODEBN lıayattan küoınatr*leroe uzakta yasayan tosanlar, yüda blr defa da olsa, ayagma gelen kmnetl tepnnyor, ekalk gedflc dlslerlnl taktanyor. TUlmnbr doktorsus kalan Anadolumuj ksndi dertlerinl blr kes daha kendllerl hallediyorlar. BüyOk şehlrterde, her köçedo Mr muayenehane açan doktorlanmız tatlll«rtol ylae kendflertnln beeBneceklerl köy lerden blrtetode geçlrseler v« (terekll taceiemelerl yap«alar gane de laydalı otnrter rataodaşlarmusa... Döndü Papatya ile Abdullah Altınkaya'da, kendl hallertnce büyürler çocuklar... Toprak ana büyütür kucagında... Birblri arkasına dogan çocuklar, ylne blrbirlerinl büyütUrler. BuyUyunce de, gönüllerlnce geçiremezler çocukluklannı. Onlan da bekleyen görevler Tardır.. Küçüoükken keçl çobanUğı ile başlayan hlzmetler, her takviın yıh basmda büyür, eorlaşır,. Daha llkokulu bittrmeden gündelige pder yakın kasabalara . Abdullah Papatya 8 yaşında, kardeşl Döndü Papatya 9 yaşında. 10 çocufclu bir ailenin kardeşlerl. Abdullah sarkı söylerken, kıs kardeşl DbndU konuşulanlardan habersiz, oğlaklannı otlatryordu. AbduUah bülbıil gıbl konuçurken Döndü dilsizdl. Yanlanna yaklaştıfım zaman, koskoca bir cevız ağacından, otlattıklan keçl ve oğlaklanna yapraklar lndlrmeğe çalışıyorlardı. Altınkaya'dakl cevız agaçlarının en yaşlısı 300400 senelıktir. Köyün her yöresınde, yamacında, tarlasında cevız ağaçlan vardır. Kendi kendılerıne yerden blten bu ağaçlan dikenler, saksağan ve kargalardır . Gagaları arasına sakladıklan olgun cevizleri, otaye berıye saklayan kargalar, cevizlenn bir bakıma gerçek sahibidırler!. Ama. cevlz ağaçlannın asıl sahiplerl yıne tabıi kl kbyludür. Cevızler, köylünün dedelerının dedelerlnden, ve onlann da dedelerinin dedelerınden kalmadır. Ev gjbi, arsa gibl, bağ • bahçe gibl atalanndan miras yolu İle intikal etmıştır. Elele tutuşup ÖNDÜ aldı. Evlrdl, çevlrdl sonra kardeşine baktı. Şeker alsm onunla. Abdullah dedikleriml işaretle anlattı Dondü'ye. Beraberce sevindiler. Çevremden ayrılmaz oldular. Bir fotoğraflannı çekmemi lstedüer el ele tutuşup. Korkusuz, çekintisiz. usta bir aktör gıbi poz verdüer fotoğral makınesinın objektifine. Saatlerce, 510 cevız düşürmek için yorulduklan ağacın diblnde . Sonra aynldım onlardan yüregım burkularak, içım sızlayarak, Uzaklardan halâ Abdullah'uı sesı gelıyordu. D Abdullah Fapatya ile sağır ve dllslz kardeşl döndu mez... 4300 köyürnUzden bir ta Teeeeeoooo!, teeeeeooooo'!. nesıydi bu. Erkeğl ile, kadını ile, KeçUerini sürüyordu yamaçlarçoluğuyla çocuğuyla dıdınen, da... kaygılı lnsanlann dıyanydı bu.. *** Onlara göre, kendilerinden çok daha yoksul koyler vardı bızırn Bir köyümüzü anlatmaga çagormedigımiz. Vann, onlan da lıştım sızlere, posta idaresınin sızler duşünün. nicedlr halleri bılmediği... Blr diyardan söz BİTTt ettim kuş uçmas kervan geç Bir olayın başlangıcı 59 M MAi\\l SUCTAli İRAS yolu İle gelen ortak ceviz ağaçlan, o denll taksim edılmıştır kl vereseciler arasında. bır ağaçın, 1520 hane aahibidir. Herkes hakkına razıdır. Cevlzler olgunlaşınca, hep beraber giderler, gençler cevizlerin en üst dallanna kadar tırmanır, cevizleri sınklarla aşagı indirirler. Yeşiller, sanlar, karalar glymls genç kızlar cevlzlerl toplar, aralannda pay ederler... İşte Abdullahla Döndü de bu ceviz ağaçlanndan bir ya da birkaçınm dallanra lndiriyorlardı aşağı. Kendilerina baza şeyler soracağıraı, hiç olmassa bir merhaba diyecegimi bıldiklerl için olsa gerek, öylece durakladılar yerlerinde: Ne yapıyorsuııuz? Abdullah cevap verdı: Keçileri tanıyoruz (otlatıyoruı.) Sonra da futursuz, nazlkâne bir eda ile: Ceviz yen mi' Yerım dedim. 15 . 20 metre mesafede, eteğinde bır şeyler tutan kız kardeşine bır seyler söyledl. Hiç çekinmeden, nazlanmadan taslar Uzerinden sekerek yaklaştı. Eteğinl açtı, al MUZAFFER BUYRUKÇU Uzaklardakl blr sandalda .Bakmıyor ee«ml Ayah> soyleniyordu. Burnana gelen çok keskin köfte kokusuyla aç lığını duyan Doğan, yağlı kofte dumanlannın tren yoluna doğru nçtuğunu Izledi, koftejle birlikte pişcn domatesle biberlerln kondnğu bir ekmeği iştahla yerken gordu kendinl, midesi kazındı ve ağzmm içi su doldu. Kalkb, tren yolnnun arkasındakl kale duvanna baktı. Dnvardan iki uç dakka arayla atlıyanlar oluyordu ama lzzet'le öte kilere benzer kimseler gdrunnrde yoktu. Otoıdu. Açlığmı bastırmak için Hnlkl'den bir cigaıa lstedi. Yaktığı cigaradan içlne çektiği ilk dumanı atzından bnrnundan çıkarmıstı ki, denizden bir akordeon aesi geldi ve Doğan akordeon sesinin içine aktığinı duydu. Hızlı bir yağmnr yağdıktan sonra hemen arkasmdan çıkan parlak bir günesiıı aydııılattığı ıslak bir bahçedeydi. Otiar dirl ve koyu >eşıldi, dallann uçlannda iri damlalar parlıyor du. Yumuşamış yapraklar ayaklaruun altında ezl liyor, çoraplan, pantolon paçaUrı ıslanıjor, cifprlerine tertemir bir hav* domy|rdu. BahçeMn sonunda gozleri huzünlü bir kıı vardı ve ona n«İ ru yuru>nrdu. Ama o kız kimdi ve neden o kıza doğru yururken kendi içi de hüzünle dolmuştu? Şu anda gbrduğü bir hayaldi ama matlaka bu ha yalin gcrçeğini daha once yaşamtştı. Araşürdı, zihnini zorladı, bnlamadu Karşısuıa çıkan tek jey: hüzun ve sevinç kanşığı raeleı bir duyguydu ki bu arada akordeonu >eniden duydu ama ilk büyuyii, ilk yaratıcüığı taşımıyordu; çok alıştığı bir şey gibi etkisirdl. Denize bir çakıl örlattj ve Rulki'nin gözlerinin boşluğunn gordıi, ürktü. Üzerine hiç bir sey yazümamı; bir karatahta gibly di. Hulki, İzzet, ötekUer çok basittiler artık. Biı an bu duygnnun ardma düştü, yuksek tepelere çıktı, ordan baktı arkadaşlarma kıiçiimseyen göı lerle. Ama aynı anda nerden geldiğini bilmediği bu dayguya kızdı, cleştirdi. böyle bir duygnyu banndırdığı için kendini suçladı; mandolln] dımbırdatıp dnran, doğru dürüst bir jey çıkaramıyan Hnlki'nln omuzuna koydu elinl ve koroyncn bir «esle. «Fena çalmıyorsun, bravo!» dedi. •Benimle dalga mı geçiyorsnn?» dedl HaHd, başını çevirdi, anlamlı anlamlı baktı. •Clddi soylüyorum.» dedl Doğan ve Rulklyle ötckileri kuçümsemesiyle, Hulki*nin yaptığı iji küçumsemesi arasında bir bağ kurdu ve Hulki'nin kendisinin başansi karşısmda boztruna nğradıguıi ve bunun için çalmasmı hiç bilmediği mandoliııe sanldığmı sezdl ama Hulki'nin canlv, neçeli bir sesle, «Bizim tayfalar geiiyor» dediğinl dnyunea yanıldiğuıı anladı, rahatladı. Tren yolundan golge renkll dört kijl, aralannda yuksek sesle konusarak, kahkahayla gulerek geliyorlardı. Anladıklanna göre Ahmct'e yukleniyorlardı. O gur ve ortalığı çm çın çmlatan kahkaha tzzefin, Inee, kadmal kahkaha da Sabahat* tin'indl. İzzet'in kucağında iki, Sabahattin'in kucağmdı iki, Ahmefin ellerinde boğazlaruıdan tutup salladığı iki }ise sarap vardı. Sabahattin heyecanlıydı vı Izzet'e sert sert bakıyordu. Yere çomeldi, Hulki'nit b ç cebinden çıkanp serdiği gazetenin üstüne bir kangal sucuk, bir konserve kutusu, üç bej iri soğaa, bir kulâh zeytin koydu. Ahmet, dört Bafra, uç Birind. «ç kııtn kibriı çıkardı ceplerinden. İzzet, blr kavanoz Çilek reçelini koydu. •Ulan bunlar ne be? Bütün dükkânı kaldırmı»smız.» dedi Hulki, sevinç ve hayret kansık bir sej le ve gozlerinl hızla üzcrlerinde dolaştırdı; hiç biı sey yapraaroış gibi sessiz durup önıine fcakan Ab.raetin dornsundan bn.mallann çofunun onun tarafmdan çalındığını anladi. •Daha neler araklayacaktık ama bu kabağın >ü zünden.» dedi İzzet, Sabahattin'e nefretle baktı «Sersem.» sozcüğü çıktı dudaklannm arasından Sonra vüzâ hoslukla gerildi, Ahmct'ln sırtını okşadı, «Ulan yürekli adam olduğonu bu akşam da gos. terdin, Bundan sonra sana bir lâf söylersem iki ol•Kabagı var mı? Ya euselenseydlk?» dedi Sabahattin. «Kim enseleyecek oğlum? Bırakırdın elindeldleri fasulye euvalmm üstüne, oluı biterdi. AUab Allah!» dedi tzzet. •Ke oldu?. dedi Hulki. «Ne olacak? Dükkâna girdik. Selâmın aleyküm Vahit amca, bize altı sise Murefte, ama buz gibi olacak.» dedi İzzet, gözlerini kısarak baktı Sabahat tin'e, «Vahlt amca arkasuu döndü, eğildi, rakı, sarap. bira siselerinl yatırdığı buzlu sandığa elini soh tu. Sucuklar salkım gibi sallanıp dunıyor Sabahattin'in kafasmda, tsaret ettim, o hiiiç, bana mısm demlvor. Ulan delirecem, şöyle elini kaldırsa ikl tanesini gotürecek. Ahmet işini biliyor. Vahit ameı daha eğilir eğilmez cigaraları yürüttü. Bu keriz sıı ctığu gotürsün diye, aman Vahlt amcacım çok soğuk olsun. en alttakilerden çıkar dlyoı, oyalıyorura adamı. Yok, kıpırdamıyor adam, ta? kesilmiş. Ahmet'e işaret ettim, hemen çaktı, sicime jiletl attıiı gibi düsürdü avucuna.» (Arkan var) jun.» DİŞt BONB OTOMO&İUM İÇIK1DE GCZLE&I V/£ E L L E P I UZUM B/l? VOLCULU&A MEVLIT SevgUİ balMJnu, Em. ST. Alb. FAİK BABACAN'ın sıiz ruhun» Ithaien Blümünün 52. sOnune tesadıif eden 9 8.1970 pazar günü ogle namazmı mii. teaklp VanikBy Camiinrie okunac«k Mevlldl Şerife arzu buTuran »kraba; dost ve din kar. deslertmlzin tejrlflnl rlca ederlz. COCUKLAR1 (Cumhurlyet: 7948) TİFFANY JONIS PENCECE. TlTt»>OCSONİ BİR ÖLÜ'NÜN TEŞEKKÜRÜ Sevgül dostum Sabahattin Kerünoğlu, sen mUmkiın olan herşeyi hem de hiç yüksünmeden yaptın. Ve siz Rüknettin TözUm ve Fahri Atabey'i son yoîcuhığumun güçlüklerinl ortadan kaldırmada yardunlannıaı eslrgemediniz. Ve Atalık, Bahrl, Enver ve çelenkleriyle ölümün soğuklugunu azaltan, telgrafla, telefonla, cenazeme bizzat gelmekle benl anan bütün dostlarmı, akrabalarım ve çocuklanmın dostlan... Slze hersey İçin çok tesekkür edenm. Tarihel M. <M*t»j Ulnçay «••••••••••••••••«a 90 Nathanael Liedenski'nın Stephen Weaver*in 51dürdüğu bır gerçekür. DeMlerle ispat edilmij, su gotürmez bır gerçek. Amacı, dolaylı yollardan da olsa buyıık bır servete konmak. Bu konuda aksi ihtimaller ustunde durraak gıbı bır zahmete katlanmağa ne luzum var ne bir şey. Bu noktayı da mucip sebeplerle etrafhca açıklandıktan sonra Nathanael Liedenski'nın karaktervne ve mâzısıne geçıyorurn. Şıkago'dakı gençlık yılları .. Çocukluk yıUannda katlanmak zorunda kaldığı sefalet. Kırosesu lık . Şefkatten, himayeden, dostluktan ve bır yuvanm ılık havasından yoksun vaziyette katlandıgı acı, hazın devre Beşeri ılişküerin tümünden uzak şartlarLa yaşamanın ne olduğunu ancak, bu yasantıyı surdürenler bilir şeklmdekl samimi Itimflar „ Polly Jalso'nun lâfını etmeğe dilim varmıyor Dokunamıyorum bu kutsal hâtıraya.. Daha sonra Nathanael Liedenski'nın bir hukuk diploması alabdmek için ikinci snuf üniversitelerden binne nasıl gırdiğıni ve olağanustü bir gayretl» nasıl çalıştığmı, diploma alabilmek amacı ile ne akla hayale gelmez fedak&rlıklara katlandığını anlatıyorum.. Nathanael Liedenski"nin kimsesizliği, gerçek bir dosta, bır arkadaja karşı duyduğu susuzluk. Yakıcı ve kavurucu... Aradığı, özlemini çektiği hiç bır şeye kavuşaraaması.. Yuvarlandığı inziva çukurunda daıma yalnız kalması... « Huzurunuzda hesap veren sanık, herkes gibi normal bır yaşantıya kavuşniak için yırtındıkça, hayat kendisıni nedense itiyor, toplumdan uzaklaştırıyor. yonınge dısı bırakıyordu.. Sanki bir çöle duşmuştu de tutacağı istikameti kestiremiyordu bir türlü... Evet, en büyük ıstırabı yalnızhkti. Buna rağmen kimseye sokulamıyor, kendisine uzanan ellen gormezlikten, kendisine seslenenleri duymaz lıktan geliyordu... İsimlendiremediği bir korku vardı içinde™ Aşın bir ürkeklik^ Boyle bir adamın günün birinde kaUnp Stephen Weaver'i nasıl öldürdüğünü anlabyorum onlara. Taammüden işlemişti bu cinayeti. Mevcudiyetini tJdigi mJyonlann üstüne oturduktan sonra köîesi dummuna düştüğü sâbit fikirlerden kurtulacakb belki de. Sıradan bir adam olma zorunluğu da bdylece ortadan kalkacaktı beDd. Ortadaki olayın en basit izahı buydu iste.. Az akıllı, dar görfislü, ümitlerinîn tümünü yitirmiş bir adam için kurtuluş yolunun en kestirmesi... « Fakat Nathanael Liedenski gibi târilsiz tezatlan. iğri büğrü açılardan bünyesinde toplamı? bır adam konusunda izah tarzlannın basiti de barit olmayanı da söz konusn değildh: Bu adam bir dram yaşamıştır.. Karşı koyma çabast ile karsı ko janıama zaafı arasında sıkısıp kalmif blr adam > GE. ÜP, BuMA S £ MİNLE EVUEMECSĞİMI fcTEMDİ Sl 2964 BAŞSÂGLIGI Blm bir trafik kazası sonueu •ımmızdan »yrı'ıan; Kole]imizin kıyrnetll oğrencilerınden MEHMET KURAL'ın kaybından duyduğumuz derin •eıyı «ileti il« payla;ır; ba«iiıtı ve ubır dlleriz. KadıkST Kolejl öiretmcn v* ÖJreneUeri (Cumhur.yet: 7967) Türkçesi: Adnan TAHİR Zekâsı, bu aşın uçlar arasında gerekli kıyastamayı yapmaga, yaptıktan sonra da gerekli dengeyı kur« mağa müsait mi bakalım?^ Sanık belki de bir çıkmaza girdiğini farketrnıa, baslangıçla sonu birbirinden ayuan mesafeyi suratle katetmek için kalkmıs bu cinayeti işleraiştır. Yasanüsmı normal seyrine bu^ksaydı, etrafındaki çember daralacak, daralacak. cinnete kadar götürecekti onu muhakkak» Daha sonra yüksek mahkemeye Nathanael Liedensk*nin bütün Amerikayı dolaştığmı, kamının bir kerecü olsun doğru dürüst doymadığını, sefaletin pençesinden asla kurtulamadığını anlatıyorum, Bir çocukluk rüyasını da hatarlaüyorum onlara. Günes batarken Altm Kapıyı görmek istemişti Nathanael Liedenski çocukluğundan beri Bitmeyen bir rüya idi bu~ Her gece görülen. Gundüz büe Bunlan söyledikten sonra tereddüte kapüıyonım birdenbire.. Bir şeyler daha üâve etmek isti yorum sözlerfane... Fakat bulamıyorum. Jüri üyeleri çuracıkta... Burnumun dibinds SuraÜan tas gibi... Nüfuz edilmez.. Cözleri bomboç™ Kuyudan farksız... Duygulannı belli edecek en ufak bir ürperü bile yok hiç birinde. Baztlaıi. oturdugu yerde uyuyorcasına kendınden geçmiş... AYLÂKMUSA D l k l l l Süreyya Atamal ALMANYA'YA TETKİK SEYAHATİNE GİTTÎ DIŞ T A B Î B t •••! ••• Orhan Tüzün Saat: 13301730 RANDEVU ALINMAS! RİCA OLUNUR Samatya Oad. No. 400. Tel: 21 75 R ^ • •