Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAKİR DÖKT 5 Agustos 1970 CUMHURİYET LTINKAYA Torosların ucu, Toroslann en yüksek yamacı. Buraya gelmek pek kolay olmaz. Anadolumuzun her tarafında gordüğümuz asfalt yollar burada yoktur. Bozuk, çok bozuk karayolu, her vasıtanm geç mesine elverişli değüdir. Buraya, cip ve kamyonlarm dışında başka vasıta tırmanamaz. Çogu kez, Romahlarra yaptıklan yolun üzerine devam edilmlş yol ise, çok bakımsızdır. Aslında Altınkaya'ya kadar güçlükle gotürulen yol, daha fazla geçit vermez. Onun için de Altınkaya ya ayda, yılda bır vasıta uğrar. O da mutlak bir ihtıyaç içındır. Ya orman şefi gellr cipiyle, 3* kaymakam gellr bir kesif için. Buna, yaz aylannda pamui için işçi toplamağa gelen kamyonlan da eklersek, yaz aylan için pek durgun diyemeyiz. Ama kıçın. Kışın buraya kimse uğramaz. ne ciple, ne arabayla, ne de kamyonla. Köylümüz, misafırperverdir. Birisi gelince hemen koşar, halini hatınıu sorar, yedirir, içirir, elinden geldıği kadar ağırlar. Böyle zamanlarda kendisinl unutur. Geleni duşünür, ona itibar eder. Boyle bir olayı ben gözlerimle gordüm. A Köylü,yılda bir defa VEYSEL DONBAZ. Altınkaya Torosların en yüksek yamacındadır nın geleceğıni soyledüer. Kısa za manda mılletvekibnin geleoeğı yayıkh, çocuklar bile yollardan aynlmaz oldular. Köyün en büyük mülkî âmiri Muhtar, gerekli hazırlıkları yaptı. I. âza ve köyün üeri gelenleri milletvekilini istıkbâl etmek için, koyün gmşinde toplandılar. Davar kesilmiş gerekli hazırhklar yapılmış tı. llkokulun önünde, bekleyen kalabalık, aşagıya, mezarlığa dogru sabırsızlıkla baktı durdu. Nihayet, beklenen, gözlenen haber uzaktan erişti. * Geliyerl, yeşil bi ciple geliyeri...» Toplanan kalabalık bir sallandı, dalgalandı, sahile çarpacak bir dalga gibi aşagıya cıbe dogru yavaşça kaymağa başladı. Muhtar gerekli emirleri verdi. Cip lyice yaklaşınca durdu. Milletvekili cdpten indi, tek sıra olmuş kalabalıgın ileri gelenlertnden başlıyarak ellerini sıkmağa başladı. « Hoş geldiniz efendim..» « Hoş bulduk arkadaşlar.» yediği eti konuğuna ikram eder rum vaayatı yok mu? İhtiyaçlanmız verilmedl daha dıye muhtar ilave etti: «Müracat eddim henuz cuvap vermedüe. Bn ne olacak?» Soylenenleri kaydetti milletveMU. Ve: thtiyaçlannız verılecektır. Sen bi dılekçe yaz ver bana ver şimdl. Su için bir teknisyen göndermeğe çalışacağız. Yayladaki sular toplanabılırse suyunuz gelecek demektır. Bir başkası: Tnzünüze nasıİM, arkanızdan da öyle. Biz aym şeyi soylerix. Bize geldin halimizi, hatırunın sordnn, hoş geldin safalar getirdin. Beyler, sagolun. Duyduklanm benl ziyadesiyle memnım etti. Biz de aym duygularla, siz lere hizmet etmek içm buralara kadar geldık. Şimdıye kadar 170 köy gezdim. Daha otuz köy var. Esasen burası benim bolgem de gildi. Manavgath beyin sahasıdır. Ama sizlerl görünce, gelmekte ne kadar haklı hareket ettigimi anladrm. Badyoda sesımin az duyulmasına gelince, artık grup adına konuş malar yapıyorum. Her şeye çıkar cevap verirsem partimi müş kül durumda bırakınm. Işte bunun için seyrek konuşuyorum radyoda. önemli hususlarda konuşuyorum sadece. Yolumuı, camimiz, ihtiyaç ianmız. suyumuı, galostra bu80811. mış ve yerlne de bir Osmsnh altını bağlamıştı. Değil bir salknn koparmak, kökünden koparsalar kimse bir şey diyemez di. Ama böyle sağlam ahlâklı insanlardan kurnlu ordumuz, Avrupa içlerine işte ba inançla girdi. Nerede işler bozuksa, orada mutlak bir ahlâk bozukluğu vardır. önce bunu duzeltelim arkadaşlar!.J> Milletvekili, konuşmasının en hararetli yerinde alkışlarla durduruldu. Sağol, varol, babamız, önce sana, sonra Allaha güveniyoruz. Milletvekili saatına baktı. Kalabalığa bır goz attı. Gitmek içm kalkmak lstedı. ALABALIK iüraz etU: Nereye? Açık dur hele, çabuk usandın bizden. Dedım ya şımdı 'ne gidecegiz. Tam bu esnada ellerinde sınilerle muhtar geldi. Sazlara geçınlmiş şiş kebaplan gel di. Beyaz dan ile kanştmlmış melez buğday ekmeği geldi. As malardan kopmuş taze, sımsıcak sıyah uzumler geldi, yanı sıra. En büyuk ikramlan, ellerınde olan yiyeceklen buydu. Yılda bir defa yedıkleri davar etıni, kendıleri yıyemedıklen halde mısafırlerine, mılletvekillerıne sunuyorlardı. Gozleri sevmçll, ışıltılı, yürekleri sıcak, sımsıcak, kalplerinde taze umutlar, mutlu gunlere kavuşmanın hayâlleriyle, ümitleriyle. Köylümüz, misafirperverdir, cefakârdır, efendınıizdir! Mılletvekilleri gelmiştir ayaklanna. hallenni . hatırlarını sormuştur. Bu yeter de artar bile. Hallerinden şıkâyetçi değillerdır. Şıkâyetçi olsalar da ne değışır? Boyle gelmış, boyle gider. Gözunü açtıklan, ıçinde yalınayak büyüdükleri Selgeleri, onlann gerçek yuvalandır. Orada hayat, orada umut var1 Susuz kent B Yeşil ciple gelen milletvekili Aylardan Eylül, günlerden p*. eardı. Köylüde bir heyecan, bir sevınç vardı. Nedenine erememıştık önce. Neden sonra. Antalya miüetvekillerlnden birisi U MUTAT hoş geldın, hoş bulduk bilmem kaçıncı de(a tekrar edıldikten sonra, önde APT1 milletvekıli, arkada Altınkaya üeri gelenleri oldugu halde köyün caraüne serilen yer vatagı ve arkaya konan yastıklara doğru agır agır ilerledi. Ka ba yer yatağına oturan milletvekili cebinden bir defter ve bir tükenmez çıkanp, koylünün dertlerini, isteklennı, arzulannı sordu: önce muhtar söz aldn Efendim, •uyumm yok. kışın, eyi ı n n ı , yann BS akv yeri. En sıkıntunız bu. Bura bir çara arayalım etendim. Osman Dalga: Sayın miUetvekilim, sizleri görmek kadar böyük bir seref, bize daha asla. Efendim, 9u galostradan (Kadostra) bir netice çıkmadı, cümle köylü bundan pek çok gsygıhyız. Efendim, köyler ele almdıkça bu ış halledıliyor. Imar Iskan Bakanhğı bu işlerle uğraşıyor. Elmdeki deftere lüzum lu baa şeyler yazdı. îstekler çoğaldı. Her kafadan bir ses çık tı: Babamız, babamız, sesinl işitemiyrez ıradıyada (radyoda) aman deyin bizi mnıUna. Bizi onutma, bize sanl. Sanl bize dört elle. Canümiz çok harap. Acaba bir yardım mümkünü, du Burun yapüan biribirlerine benzeyen Altmkaymbl» topla halde. dır. Defişmeyen tabiat koşullarının güçlüğüne rağmen memnundıa:. Ümitlidir. Hiç değişme miş, değişmeyecek çevreleri, bel kı de >alnız, dünyalannın degis mesıyle degişecektir. ÜOİİCOCOOİM cem Sultev j konu veresim: AYHAN BAŞOĞLU | I C f f l SULTAN YARIN Hiç ayakkabı giymeyen bir vatandaşunız Ha au 57 olayın başlangıcı MUZAFFER Dudaklan titremeye, mavi, lekesiz gözlerin» den iri iri yaşlar akmaya başladı. Sonıa gulumsedi, gozlerini sıktı, ıslanınca birbirine yapışan kirpiklerinin arasuıdan sıynlan yaşlar yanaklarından yuvarlandı ve birden bağırdı. Inekler, çocukla alay edersiniz değil mi? Şimdi de edin bakalım> tzzet'in bu dnrumu Stekileri de etkilemiş, bir meraka, bir sessizliğe itmişti. Hulki, İzzet'in sol omuznndan, sokak lftmbasının bol ışıklan altmda teker teker seçilen hikâyeyi okumaya başladı. Başını çevirdi, gulfimseyerek Dopan'a baktı nzan simsiyah kirpiklerini oynatarak ve omuzona bir yumnık vnrdu, «Sen ne orospa çocuğusun!* dedi, kucakladı, yanaklanndan öptü, sol elini tuttu, parmaklanm üstüste getirerek sıktı gücflnü ve Doğan'ın bu güce ne kadar dayanabileceğini ölçmek istercesine. Sonra bıraktı, koluna girdi, «Hani bana söylfiyordun, o mu?« Birbirine yapışan parmaklannı ayıran Dogan, «O.» dedi. Ve bepsine birer gazete verdi. Gazeteyi alan hemen açıyor, baslanm ejiyorlardı. Boşnak Ahmet, «Kafadsn mı yazdın?» dedi tözlerini kırpıştırarak. «Hıyann sorduğu soruya bak! Elbet kafadan yazacak, işkembeden yazılmaz y»I» dedi İzzet, «Oğlanda kafa var kafa, senin gibi kabak taşımıyor.» Ahmet, tzzeti dinlemiyordn. Bir •»«"'"»«lık içindeydi, nasıl yazüdığına bir türlti akıl erdiremiyordu. «Peki bu kadar lâfı nerden buldun? Ben iki satır mektup yazamıyorum.» «Aksaray pazanndan ahnış.* dedi lızet ve bir kahkaha attı. Sabahattin, bir iki satır okndoktan sonra, «Tebrik ederim.» dedi, elini sıktı Doğan'ın, «Tam benim istediğim gibi, cinayetli bir şeye benziyor.» «Bizim başımız kel ml lan?» dedi Yaşar, sanhp öptü Doğan'ın yanaklanndan, ayrıca, önünde eğilerek elini. sıktı. «Mangır verdiler mi?» dedi Holki. «Bir beşlikj» dedi Doğan. «Az beeee, o kadar kafa patlatmaya değer mi?» dedi Hulki, başını önfine egdi, düşfindu. BUYRUKÇU tlkokulumuza bi sınıf daha. Istekler sıralandı. Dınlendi Luzumlu olanlar kaydedıldı. Başka arzunnz? Hamasi nutuk DİŞİ BOND B/'fiaz CANSfZ DUŞ.EB, TEKMBttİH 6TW' B£&GIN OLDÜĞU yeePE En sıkıntımız işte bunlar, sağolun, varolun . Kirman çevıren erkekler duvarlara tırmanmış gençler, çocuklar dertlerlni, arzulannı doktüler. Sonra da vazıfesini yapmış insanlann iç huzuru ile bekleştüer. Muhtar müsaade isteyip uzaklaştı. Yanına birkaç yardımcı da aldı. Milletvekili derin bir nefes aldı, sonra da sozünü şöyle biürdl: «Dertlerinizi anlıvorum. Insallah hepsini yapacaçız. Ben de sizlerden biriyhn. Deve çobanUğından tntnn da, yaptıçınız islerin hepsini yaptım. öğretmen liğim esnasında Içecek su kabı olmadığından kıl torbalardan su içtim. Biz yüce bir milletin çocoklanyiz. Viyana kapılanna davanmış ordumuz, matrasındaki son damla suyu da bitirdikten ve bo|azı kuruduktan sonradır ki, isgali altındaki bağ lardan bir salkım üzüm kopar İstanbul Belediye Başkanlığından 1 Temizlik tşleri MUdürlügüne lüzumlu 80 lik şerit testere makinesl 13^50. liralık tahmin bedeli dahllınde satuı aluıacakt^. îlk teminati 1038 75 liradır. (Levazım Müd. de). 2 Atolye ve Garajlar Müdürlüğü işçılerine lıizum lu 300 adet haki renk keten iş tulumu 12.000 Urahk tahmin bedeli dahilinde satın aluıacaktır. Ük teminati 900 liradır. (Levazun Müd. de). 3 Fatih tnebey Mahallesi Langa bostanı sokağında 846 ada, 22 parselın. 2,77 m2 sahalı tecavüzlü kısmı 2770 liralık mukadder bedel üzerinden 23 parsele tevhıden satılacaktır. Ilk teminati 207,75 liradır. (Mesken ve gecekondu Iş Müd. de.) 4 Haseki hastahanesinde 1 sene ıçınde teraküm edecek taknben 120 kamyon komur curufu beher kamyonu 20 lıra hesabıyle cem'an 2400 liralık muhammen bedel üzermden satılacaktır. îlk teminati 180 liradır. (Levazım Müd. de ) Tahmin bedellert ile ilk te minat mıktarları yukanda yazılı işler 18/Ağustos/1970 SaU günU saat 11 de Belediye Sarayında toplanan Belediye Encümeninde, 4 Uncü iş kapalı zarf arttırması, 3 üncü ış açık arttırma ve diğerlerl açık eksiltme suretiyle şartnameleri veçhile ayn ayn Cıale olunacaktır. Şartnameleri hizalannda yazıh MüdUrlüklerde bedelsiz olarak görtilecek veya alınacaktır Açık arttırma ve eksiltmelere iştirak edeceklerin ilk teminat makbuz veya Banka teminat mektuplannı, f3 üncü iş hariç) 1970 yıİ! Ticaret Odası vesikası veya bağh bulunduklan Demek belgelerini hamilen muayyen gün ve saatte Belediye Encü meninde bulunmalan, Kapalı zarf arttırmasma iştirak edeceklerin ilk teminat makbuz veya Banka teminat mektuplannı, havi olarak hazırlayacakları kapa1, zarflanm ihale günü saat 930 dan 10 'a kadar Belediye Encümenine vermeleri lâzımdır. (Basın. 18899) • 7886 «Çok az, insan domates »atsa daha çok kazanır.» «Olsun, olsun, aonrm •rttınrlarj» dedi Izzet. «Yirmi yıllık yazarlara bile bu kadar veriyorlar.» dedi Doğan. «Boş koy a|ftj. dedi Yaşar, «Beşlik beşiikür, Allah bin bereket versin!» •Evet» dedi Hulki, «Hiç olmazsa cigara parası çıkar.» Saka Recep, omazlanndan sarkan sın|ın ncundaki tenekelerle önlerinden geçti. Dogan'ı ortalanna almışlar gizliden gizliy* saygüı bakışlarla süzuyorlardL Ahmet, gözlerini kırpıştırarak Doğan'a bakıyordn. Bakışlarından bu yazı yazma sorununu hâlâ çözemediği, kafasuıı bir kuskunon kemirmekte oldufn anlaşıiıyordn. Olavlann etkisiyle, «slmda yapılması gereken sma kendine hâkim olamadığı için yaptığı bazı ten davranişlardan ötürü kırıhp ona darguı birkaç gün geçinnemi«.ler, sanki hiç bir zaman, Bırakın sn serseriyi!» dememişler gibi çevresinde donüp dola sıjotiar, hep iji ve övücü sözleri seçerek konuşuyorlardı. Doğan'ın aralanndaki ycrini, olağanustıi Rordükleri bu dnrumia birdenbire değiştirdiklertnl, yüksekçe bir yere oturttuklannı duyurmak istet Kİbiydiler. Çoğu raman konuşmalanndaki sözcük >anlışlannı işaret edip doğralannuı ne olduğuns »oylcınesi karşısmda, «Anladık be. Biljyorsun işte. Parazit yapma!» derken ve variıgından sıkıldıklartnı bir takım davranışlarla belirtirlerken, şimdl ağzmm içine bakıyorlardı. Doğan'ı kızdırmaya çalışan Sabahattin'in üstüne hep biılikte çullanıyoz, •Bu bilmeyecek de sen rai bUecpksin şalgam herif^ sozleriyle savunnyorlardı. Doğan, arkadaşlanyie birlikte dayanümaz bir yaşantıyı itekaka zorla sürukleyip bir yere getlrdik len sonra çıkıp gitmiş ve o gittiği yerlerdeki kiîüerin hayatlanndan aldıfı bulunmaz örneklerle dönmuş ve kuçük yaşantılarını sarsıp onlara değişrna yolanu açmış gibi görüyordu kendini. Kasılıyordn, Sımanyordu. Ansızın büyük bir çıkış yapmıştı. Duşuncelerini, da\ranışlannı kısıthyan daracık bir dünyanın btrbirinden değeniz, birbirinden soğuk tekrarlarlyle onu süründürmeye mahkfim eden da variarmı yıkıp tadını yeni yeni aldığı buyuk biz özgürlüğfl yudumluyordu. (Arkasi var} TİFFANY JONSS CAUSAM fcO? Ou PEK DOSPJ KALDlâlMl S< \/ 88 AkcSAM 0 0 MIMlk'LE ÜZUU UZUM kOMUŞTÜfc, ÖYLES1ME D K U İ GARTH AYLÂK MUSA Hayal mahsulu bır maceraya, yüksek mahkeme huzurunda hayal olmaktan çıkıyor, gerçekleşiyordu .. Becermıştim demek. Durum bunu gös tenyor, dâvânm gelışımı beni haklı çıkanyordu. Başlıbaşına bır zevkti benim içm... Sadıstçesıne sevınıyor, memnunluk duyuyordum. Sinsi sinsi. Buruk bir taraf da yok değildı bu memnunlukta. Olaylar birbirine kenetlenıyor, halkalar birbirine geçıjor, suçluluk durumunu perçinliyor, tahminlerim aynen çıkıyordu. Hejap tamamdı Pusu mukemmel kurulmuştu.. Bütün mahkeme heyetini yavaş yavaş, adım adım çekiyordum pusuya doğru... Eninde sonunda duşeceklerdi .. Ben de bera» ber tabıî. Fakat şimdi, son dunışmanm bir saat öncesinde isimlendiremedığim duygular ürpermeğe başlamijtı içımde. Üç gündür sürüp giden duruşmalardan sonra sıra bana gelmışti. Harekete geçebılecek, istediğımce, bıldığimce konuşacaktım. Fırsat avucumun içmde saj'ilırdı artık. Başlangıçtan bu yana sadece bir takım suallere cevap vermekle yetinmiştim. Gerçi Savunma Ba« karu hakkını vesile ederek ille de konuşmam. uzun boylu nutuklar çekmem bir nevi zorunluk sayılmaz dı benim için. Içten pazarlık karannı sürdürerekten hınzırcasına susabüırdim yine. Bır sanığa «Ken dıni ılle de savunacaksın» diye kimse baskı yapamazdı Doktor muayenesi sonunda sanık akl! melekelerinı kullanacak ölçüde sağlam çıkmışsa istediğini vapmakta, bıldığini okumakta serbest bıraküıyor du . Benim durumum da buna uyuyordu tıpatıp Yattığım yerde şilteyle birlikte kesif sessizliğin derınlığıne de gömülerek uzun uzun düşünüyorum Bır koşeye fırlattığım sigara çoktan yandı, kül oldu. Bir tane daha yakıyor, aynı istikamete fırlatıyo rum. Beyazla mavi arası dumanın belirli bir noktava kadar çizgi halinde yüksebnesi, Bonra da genif halkalar şeklinde etrafa yayılması beni bayağı oya lıvor. Bende hem acı, hem taÜı bir etki yapıyor çu duman nedense... Sonra tütün ve kâğıt karmasmın geçip giden saniyelere orantılı olarak erimesinde de ayn bir anlam var... Serif beni tekrardan mahkemeye götürmek Cze re neredeyse gelecek. Oysa ben gerekli kararı çok tan almış bulunuyorum. Susacağım.. Evet inateı bir •essizliğe gömüleceğim mahkemede Ne savunm» ne bir sey... Bu karan aldıktan sonra içimdeki karmakansıTc !ık geçer gibi oluyor. Enikonu yatışıyorum.. Mut luluğa benzerbir şeylcr duyuyonım kendimde. So nuna kadar dayatacağmi Konuşmak yok.. Sükut. Kimse mecbur edemez beni enine boyuna konuşma 6a . Bir mezar gibi sessiz kalacağım yüksek mahkemp huzurunda N ha\et Ser f gel vor Kelençen,n bır ucu be H. L. DUGAL URIHSII ADAM Türkçesi: Adnan TAHIR nim sağ bileğimde, diğer ucu da onun sol bileğin» de .. Ayak seslerimızın yankı üstüne yankı yaptığı I05 ve uzun koridorlarda yanyana yürüyonız.. Polis arabası . Arka koltukta yine yanyanayız .. Şerifin dudaklarında yanya geldıkten sonra sönmüş bir sigara ve garıp bir bestenin ince mırıltısı. Mahkemeye vanyoruz.. Saat iki ve elli beş Eski günlere kıyasla meraklı kalabalığı birkaç mu li fazla... Foto muhabirleri sağa sola koşusuyor», Şerif bir takım nükteler yaparaktan hepsinin arzusunu yerine getiriyor ayn ayn... Kendisi gibi beni de poz vermeğe zorluyor. Ama konuşmaksızın. Sadece kelepçeli bileğimi çekiştlrerk.. Fotoğrafçı. lar onun nüktelerine gülerek deklanşörlere basıyot lar durmaksızınNihayet salona giriyoruz. Ben yine bana ali masanm arkasma geçip oturuyorum. Fletcher daha önce gelmiş.. Yardınıcıs» Hooveı le dosyalara, kâğıtlara gömülmüsler han] hanJ çaliîiyorlar.. Biraz sonra Yargıç Anderson giriyor, arkasından jüri üyeleri... Yedisi erkek, beşi kadın. Çoğu, başlannı öne eğmiş vaziyette yürüyorlar. Dinleyi» cılere jaynlan bölüm tıkabasa dolu.. Esld bir deyimle iğne aülsa yere düşmeyecek . Dip taraf, oturacak yer b' 'amadıklan içfa ayakta duranlar tara fmdan i=<?âl edılmij boydan boya.