22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA DÖR1 CUMHURİTET nlm&mak Iftmndır. Kendlmlzl ve btrblrimisi aldatmak İçin lfiınm ve mecbnriyet yoktur. Blı, daramnn ve cephelerin ihtiyaeUnnı bllmlyor detlll». Her taraftsn namıma, •oan jelmiyen telgraflar yafmakUdır. «Büyük 51çfid« mnntaıam knvvetler sevkedlnlt»; «yn kadar cephane gönderiniz»; «bonlar gelmeı İM bvnda na|iftp olnraı» denilmelrte; tehlike vt ate? içtnde olm&nın yarattıfı heyeean yflzflnden acı llsanla dnrnmlan anlatıtanaktadır. Bizim gSrevimiı ve darvnvmiıı, onlann teessür ve heyecamna katılarak ço|nnInfnn mânevi knvvetlnl kırmak defildir, aksine onlara metanet, dayanma çflcü ve ümit vereeek sekilde davranmaktır. Bandan sonra elbette, dnmm de|isecek, bütün memleket ve millete ^ercekten ftmit vereeek tedbirier nyjrnlanacaktır. Artık bnna engel kalmamıstır. HSkflraet, bir ktsım doğnmloları silâb altına da alacaktır.» (1) 31 Ağustos 1970 KURTULUS SAVASININ Yozant Amiral Tevfilc İNC Yavuz Kruvazörü kontrol altında Yıınan cephesinden çekmişti. Milll cephenin arkasını emr.iyete almadan Yunanlılarm karustaf a Kemal; Kurtulu? şısına dikilmeyi düsünmemişti. Savaşım bogmak içln terBu bakımdan, olaylan değerlen tiplenea Hilâiet Ordusunu dağıtmayı; milli cepheyi arkadiremlyecek uerecede kısır gödan vurmak istlyen ve birbirini rüşlü olanlara, Büyük Millet kovalayan iç igyanları bastırmaMeclisinin gizli celsesinde, geryı önplânda mütalâa ederek, e çekleri bütün çıplaklığı ile orsasen az rniktardaki kuvvetleritaya koyarak, bir şamar gibi, mizden bir kısmını, zamamnda verdiği cevapta; asker, silâh, N cephane yokluğuna da acı acı değinerek şöyle dedi : «Memleketin sornmlnlngnna yeni yüklenmiş olan Büyük Millet Meclisi Hükumeti, bu tarihteki sartlara göre seferberlik yapabilmeyi acaba düsünebilir miydi? Memleketin âdeta bastanbasa Halifenin fetvası hükmünü uyçulamaya itildiği ve zorlandı|ı bir sırada, millcti askere çafırmak doğru ve mümkün görülebilir miydi? Bnndan baska, bütün milleti silâh altına çağırmadan evvel, silâh miktarını, mevcut silâhı çalışır durumda tntabilmek için cephane ve para miktarları, kaynakları düsünfilmek zaruri dejül miydi? Durumu muhakeme ederken ve tedbirler düsünülürken, acı olsa da gerceği görraekten bir an ay GERÇEKLEŞEN YARDIM ustafa Kemal Pa?a; üstün yaradıhjı, uzak ve çerçekçi görü?ü ile olaylnn dilediği gibi şekillencfirecek güçte idi. Anadoluya ayak bastığından beri, onun örvüne yığılmış bulunan sayısıı çetin problemlerden bir tanesi daha onun görüşüne uygun olarak çözülmüç, Sovyetler Birliğinden «ilâh, cephane ve para yardımı gerçekleşmişti. Kurtuluş Savaşım güçlendirecek, hareketlendirecek ve geni?letecek olan silâh, cephane, para yardımı Türk deniz vasıtalariyle Karadeniz'deki Rus limanlanndan kıyılanmıza aktanlacaktı. Oysa; Karatfenlz cephesınden kuşatılmış bulunuyorduk. îngiliz, Fransız, Amerikan harp gemilerl Karadeniz kıyılarımızda karakol geziyor, ayrıca Trabzon, Samsun, Giresun gibi büyük Hmanlanmızı devamlı kontrol altında bulundunıyorlardı. Bu duruma göre, silâh, cephane nakliyatını gerçekleştirmekle, Kurtuluj Sava?ı denizde de hareketlenecek, böylece Karadeniz bir harekât lahası olacaktı. Bu gerçeği daha evvel gören Büyük Millet Meclisi Hükumeti, lO/Temmuz/1920'de Milll Savunma Bakanhgına bağlı, «Umuru Bahriye Müdüriyeti» ni kurmuştu. tstanbul'daki Bahriye Nezaretinin bir minyatürü olan bu kuruluşta, Kurtuluş Savaşına katılmış genç subaylarımız görevlendirilmişlerdi. Karadeniz ve Akdeniz kıyılanmızdaki liman reisliklerine de, Ankara'da kurulmu; olan, Umuru Bahriye Müdüriyetine, bağlı oldukları, Istanbul'daki Bahriye Nezareti ile hiçbir jekilde yazışma yapmarnalan bildirilmiş, böylece, Karadeniz'de Kefken' rfen Rus sınırma kadar olan kıyılanmızda ve Akdeniz limanlanmızda Büyük Millet Meclisi Hükumetinin otoritesi »ağlanmıştı. SağUttmıstı araa, küçük capta da olsa elde bir deniz kuv veti yoktu. Donanmamızı te$kil eden harp gemilerimiz; Haliç'e çekiîmiş, top kamalan ve cephaneleri alınmak suretiyle zararsız duruma getirilmis olmalanndan başka. ttalyanların Sardunya zırhlısı tarafından göz hapsine alınmıştı. Aynca, îngiliz subaylan da vakitli vakitsiz kontrollerini eksik etmiyorlardı. Yavuz muharebe kruvazörümüz de, Pendik önlerinde Ingiliz muhripleri tarafından gözleniyordu. Bu bakımdan, Büyük MiUet Meclisi Hükumeti birdeniz kuvvetinden yoksundu. Tavnz muharebe kruvazörümüz. Pendik açıkUnnda îngiliz harb gözleniyor. çorevini yapamaz bir halde bağ'lanmm yatıyordu... porlarda arzedildiğifizere,Samınn kıyılanna, Rnmların denizden yaptıklan saldırıları önlivebilmek üzere, Samsnn'da bulunan 15. Tümen emrine motor ya da gambot gönderilmesi önemle arz olnnnr» rfemek suretiyle, tstanbul Hükumetini son bir gayretle uyarmaya çahşmıştır. Harbiye Nezareti, 10/Ağustos/ 1919 da, 3. Kolordu Komutanlığına verdiği cevapta; «Aynca motor ve gambot gönderilmesıne imkân yoktur. 3. Ordu Müfettişligine basvurularak. 3. Ordu emrinde bnlunan Aydın Reis ve Preveze gambotlarından fay gemlleri tarafmdaı M dalanıimasını» bildirmiştir. (1) Mnstafa Kemal. Büyük Nu tuk. S. 344 M a l k O Ç O ğ l U 4 konu veresim: AYHAN B Ş G U A O L endülüste isyan Yarın Rusya'dan silâh f Ru yardımı başlıyor Bir olayın başlangıcı 85 MU1AFFER Mevlut, başını hafifçe sola eğdi, «Merhaba.» dedl İzzefe. tzzet «Merhaba.» dedi. Doğan, «Merhaba,» dedi. Doğan, Merhaba, nasılsuıız?» dedi. «Sağol.» dedi Mevlut, Hulki'ye gülümsedi, .Merhaba» dedi, ötekilere çabuk çabuk, «Merhaba, merhaba, merha ba» dedi. •Kaiayı boluyorsunuz ha? Çok güzel! Ama sarap bozmaz mı bu havada?» dedi Hasan, güldü, ce ketinin sol cebindon çıkardığı uzun püsküllü, iri ta neli kırmın tesbihi jaklatarak çekmeye ba«ladı. «tçer misiniz?» dedi tzzet, yüzlerine bakti. •tçmi« kadar oldum, sağ ol!> dedi Hasan, Mev14ta döndü. «Sen çek istersen, şarapçısın* «Eyvallah!» dedi Mevlut, İzzet'in uzattığı bardaği aldı, sağ clinl başına götürüp yukardan bastırdı, bir dikişte bitirdl. Hnlki bir parca sucuk, Sabahattin bir dilim hı yar vcrdi. Hasan, hepslne ayn ayn baktı ve bakıslan İzzet'in gözlerinde durdu, «Bir dgara saralım mı? Ne dersinir?» dedi. •Nesen büir.. dedi laet. * «Cigara saracakaak bir «andal tataltm^ dedi Hnlki. «Yooo. Burası sotalı.* dedi Hasan, Mevlufa bak tı, «Ver İzzet ordan Kâmil beyi (*) dedi. Mevlut, ayakkabısınm astan içinden çıkardığı koyu yeşiUe kahverengi arası bir görünüsü olan sert bir esrar plâkasım Hasan'a uzattı. Hasan, elinde tartti, «Hâlis Bursa mah» dedl, tzzet'e verdi. İzzet, başparmağıyla işaret parmağı arasına kıstırdıği esraruı sertliğini ölçtü, burnuna götürüp kokladı, •Kıyak mal.» dedi. •Ben bu sabah bir tek kiatlı yaptnn, hâla nçuyorum.» dedi Mevlut. •Cigara vereyhn mi?» dedi lzxet, Mevlufa baktı. «Beş tane...» dedi Mevlut ve dilini ek yerlerin» sörerek cigaraları ıslattı, üstten üfleyip patlattı, tütünleri İzzet'in avucuna koydu, kâğıtlan sırt sır ta getirerek dişledl, kırtıklı yerlerinden birbirin« gececek ve sökülmeyecek biçimde yapıştırdı, iyice kunısun diye sağ dizinin üstüne yatırdı, koluyla abandı. Hasan, esran küçük kuçük kırıyor, avucunda biriktiriyordu. İzzet, kupkuru tütünlere soluğunu üflüyor. nemlendirmeye calıjıyordu. Hikâyeye heyecanla girdiği sırada geldiklerl için Taşar, ikisine de icerliyor ama gözgöze geldik••••••••••• BUYRUKÇU lerinde gülümsüyordu. Ve hikâye dışarıya çıkm: İçin kafasını zorlayıp duruyordu. AJımet, Hulkl, Doğan, Sabahattin, merakh ı arada sırada korku pırıltılariyle aydmlanan gözlı rini Hasan'ın, Mevlüt'un ve kendinl Hasanlar her yolda a>nı ayarda gören İzzet'in üzerinde dol: tınvor, sonra da donuk donuk birbirilerine bakıy< lardı. Bundan önce ikl kere daha esrar içen Doğan' varlığını dayanılması güç bir korku kaplamıstı i korka «Bakın bakın kimler geliyor» dediğl zamı lâcivert bir ürperrl blçiminde içine akmıs, «Bir c gara saralım» sözüyle büyüyüp devlesmigti. Artık ı dını almış, öğrenmistl. İnsanm kafasını allah bn lak ediyor. düslerinde bile bulunmayan görünti ler ıntıaklar biçiminde coşup geliyordu. Tatlı b uyuşukluk, bir ürkeklik veriyordn. Alısmak istem yordu. Alışanların kolay kolay bırakamıyacaklarn soylüyorlar ve köprii altlannda sürünen üstü ba berbat, yüzleri kirli ve «an çocuklann eSTar içtikl rinden ötürü o duruma düştüklerlni ekiyorlardı. Aynca çok ürkekleşiyordu esTar içtiğinde. K. minle konuşursn konoşsun esrar içtiğinl anlayaca lar sanıyor. bir sürfi yanlışlık yaparak kendinl el veriyordu. Bir ayak sesl dnysa sıçnyordu ve gelenm h« bir polis olacağını düşünüyordu. Ya birileri gelİTSe şlmdi? Ya esrar tçerken yakı larlarsa? Kıpırdadı ve göğsünde sıkısan bir sola ğu dışanya bırakacakken, soru soracaklarını, ba so ruları sürdürcccklerini, kendisinin de yalan soyl nıek zorunda kalacağını düşündüğü için boğdu için de. Simdi de kalbinin «evresl sancımaya baslamı; tı. Çakılları kaydıran bir ayak sesl dnyunca ba«n çevirdl ve aynı anda, «Çaktırmaym» dedi. Hasan coşkan bir sesle, «Versene oğlum surda bize de. dedi, gözucuyla da adama baktı. «Ekmek yetmeyecek, iki şişe şarap daha ala Iım» diye. adama duyurmak istercesine bağırdı İz zet (•) Esrara verilen adlardan biri. fArkMi n r DİŞİ BOND LET2J «KUVAYI MİLLİYE TİFFANY JONES RUHU> S GARTH u halde, Karadeniz'deki Rus limanlarmdan kıyılarımıza yapılacak silâh, cephane nakliyatını düzenliyecek, koruyacak olan deniz gücümüzü, Kurtuluş Savaşmın «Knvayı Milliye rnhn» yaratacaktı. Büyük Millet Meclisi Hükumetinin Karadeniz'de bir deniz kuvvetine olan ihtiyacı, yalnız Rus limanlarından kıyılanmıza silâh, cephane nakliyatını sağlamak için değildi. Osmanh Devleti, Birinci Dünya Savaşından yenilmis olarak çıkınca, Trabzon'da Pontus Rum Cumhuriyeti'nin kurulması için harekete geçilmişti. Bu maksatla. Trabzon, Samsun, Bafra çevrelerinde Rumlar çeteleşmeye baslamışlardı. Bu sıralarda, Batum kıyılarında silâhlandınlan Rumlar, motorlarla kıyılarımıza gizlice sokuluyor ve Pontus hareketi geliştiriliyordu. Karadeniz'deki îngiliz muhripİTi d"e Pontus çetelerinin kıyılanmıza çıkıslarını, gizliden gizliye destekliyorlardı. Bu durum, Samsun'da bir tümeni olan 3 Kolordu ve Trabzon'da bir tümeni olan 15. Kolordu Komutanları tarafından, daha millî hükumet kurulmadan önce, Harbiye Nezaretine duyurulmuş. bu tümenlerin emrine motor gambotu tipincTe tekneler gönderilmesi üzerinde ısrarla durulmuştu. Fakat, îstanbul Hükumeti, bu müracaatlan olumlu karsılamamıştı. AYLÂK MUSA ) ( gos'5ii j AYDIN REİS VE PREVEZE GAMBOTLARI ~A,W£517*; u çüncü Kolordu Komutanı, Harbiye Nezaretine çektiğl tarih ve 3979 mak hevesine kapılmayın güzelim... Hiç sırası değil... Tamamdır... Gören olabilir... Plân neSonunda da karannı vermişti. rede?.j> Bunlaruı içinde kendi eğilimleGenç kız parmaklarının ararine en uygunu şu sanşm dilsındaki zarfı şöyle bir yokladı. berdi... Lana Evans... Yüzü, göDolarlann esrarengiz hışırtısı ğüsleri ve yuvarlak kalçalan ile avucundan doğru kanına kangerçekten dayanılmaa bir güşıp, damarlanna yayıhyordu zeldi. Onu tercih etmekle ne sanki... Ona göre, gözle görülkadar iyi bir şey vaptıgını, duymeyen, sadece varhğını hissetgulannın da daima olduğu gibi tiren küçük bir servetti bu... kendisini asla yanıltmadığını Kendinindi... Başka hiç Mmsedaha sonra anlayacaktı. nin degil... Blr an İçin yine teLana Evans isimli bir genç reddüte kapüdı. Şu berif bir kız, ona dünya taribJnin kaydolap çeşirmiş olmasındı. Ama detmediği en büyük, en benzerhayır Besbelliydi işte... Zarsiz bir soygunun anahtannı ver fın içi parayla doluydu... Çok mek üzereydi... Evet, her basayıda para. Sabn tükenmişti. kımdan benzerslz olacaktı bu Şu korkunç ahşveriş bir an öakumarhane soygunu. ce bitsin lstlyordu artıİE. Evet, Şimdi gürültücü, pabrtıcı bir bir an önce ve süratle... Kopyakalabalığın hayhuyu arasında, lan uzattı... Gazino"nun elekyunus balıklarrna aynlan büyük trik tesisatı bütün aynntılan akuvaryumun önünde burun buile gösterilmiştl plânda... Ayruna duruyorlardı. Çevre loştu, dınlatma, sigorta, soğuk hava ortalık da kimsenin dikkatirü ve hırsızlara karşı alârm düdük çekmeyecek kadar kanşık... lerini harekete getiren tertibat. James Serge Maisky, bitmeyen teHepsi... Hepsi... bessümü ile gülmeye devam eYüzünü akuvaryuma, sırtım Hadey CHASE diyordu. Bir arahk pençeden da geçitten yana dönerek kâğıt farksız elini uzatarak kızı kolara şöyle bir göz attı. Ahtalundan kavradı, çekti... BeraTürkçesi pot büe ürkmüştü sanja bu berce yürüdüler... Kalabalıktan davranıştan... Dip tarafa doğru sıyrılmak, tenha ve sâkin bir kö süzülerek yosunlann ardına gia Şehbal AYGEN şe aramak niyetindeydi anlaşılendi. lan. Nihayet, hayatından bık «Oldu bitti demektir bu ia mışçasına üzgün, mutsuz ve Kurşuni gözlerini lozınlalere yavrum...» durgun görünen bir ahtapotun dikmiş ısrarla bakıyordu. SonBöyle söylerken genç kızm önüne geldiler. Pek gelip geçen ra başını hafifçe sağa, sola dönihanetini perçinleyen kâğıtlan yoktu bu kesimden. dürdü. Gelip geçen turistleri güzelce katlarnış. cebine indirşöyle bir inoeledi: «Başarabildiniz mi?..» misü. «Verin şunu bana. ÇaSesi ve gülüşü de elbisesl ka «Aramızdaki anlaşmayı nok buk...» dar pürüssüzdü. Fakat Lana sansız bir şekilde uygulamış opekâlâ sezinliyordu. Duyduğu luyoruz güzelim... Başarılı blr «önce siz parayı verecekh'îyecam, telâşı va endişeleri sonuç... Birbirünlzi tebrik edasiniz..» gizlemek için böyle görünüyorbiHriz.» Lana, nefes neteseydi... Heyedu. Bu tip adamlar da paniğe tnce dudaklan görende hiç candan soluğu kesüecekti nerekapılabılıyordu demek?. Saşılabitmeyecekmiş gibl garip blr te deyse... Ne yaptığını bilmez ducak şeydi dofrusu. rumdaki şaşkınlar gibi aptal ap sir uyandıran tatlı tebessümfl açilmıstı yine... Kurşuni gözleBaşı ile evet isaretl yaptı. tal bakıyor, konuşurken sesinin rini kısaraktan genç kıza bak «Okey yavrum...» titremesine mâni olamıyordu. tı.. Her zamanki berrak fcurşuTrafiğin en kesif olduğu yerBulunduklan magaranın rutunilik, yerini bulanık ve kirli bir lerde taraızınm, yerini yeşil beti, çevrede yankılanan gürülrenge bırakmıs sanki... ışığa bırakması gibi, heyecan, tü, oynadığı tehlikeli oyun. Ba «Az kalsın unutuyordunİM. telâş ve endişeleı de adamm vılacaknuş gibi bir gevşeme, Bir şev daha var...» yakasını bırakmıştı bir anda. çdzülrne hissediyordu kendinde. Lana isvan ettt: Rol kesmtyordu artık. Simdi sa Dişini sıkmak zorunda kaldı... «Başka hiçbtr sey olamaa biden rahattı. Bir yandan da göğüs geçiriyorartık .. fstemiyorum... Yeter... «Anlaşmamızın gerektirdidu... Derin, derin. Yapamam. Tahammülüm de gi ilk bin doları almışünız de «Haklısınız...» diye bertkl yok zaten...» gil mi?» mırıldandı. Adam. onu susturmak amaa «Evet.» Pantolonunun arka cebinden ile kolumı kaldırmıştı Alnı ve bir zarf çıkarmıştı: «îkinci bin dolar da bura «Bütün para burada. Say şakaklan ter içindeydida.. Gıcır gıcır banknotlar.» 5 IDrkan nr\
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle