18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAirtFE DÖRT 6 Ttmmuz 1970 CUMHURlYET lamıştır. Amerika bize afyon savaşı yadaki ekimini ele alakm. • NİXOX, TÜRKİYE'Yt NEDEN SEÇTİ? Lie\RIDAKÎ rakamlar, tosanın aklına bir soru getirmektedir. Üç ülkenin (Sovyetler, Türkiye ve YugoslavTa) afyon uıetim toplamınuı 23 ka> h kadar bir üretime sahip olan Hindistan dururken, neden Nixon, Türkiye'yi hedef almıştır? A.BJ3. Narkotik Büro ve Tehlikeli llâçlar Dairesi Başkanı İngersoll'un defalarca açıkladığına göre, Amerika'ya kaçak giren eroinin yüzde 80T Türkiye'de üretilen afyondan yapümaktadır. Amerikalüann iddiası budur. Nbcon'un, afyon savaşında Türkiye'yi karşısına hedef olarak alışmın gerekçesi de budur. KILLAR 1952 1953 1954 1955 1956 1957 1958 1959 EKİLİŞ HLKTAR 43.000 51.000 33.000 44.000 45 000 38 000 34.000 33.000 SAKIZ AL1M1 456 ton 469 • 131 • 300 350 • 124 ı 225 • 300 • SILLAR 1960 1961 1962 1963 1964 1965 1968 1967 1968 EKİLtŞ HEKTAR 42.000 38.000 38.000 38.000 28.000 22.000 24.000 20.000 13.000 SAKIZ AL1M1 366 ton 182 » 312 » 287 > 83 » 86 > 139 » 119 » 122 » Y Ozgen ACAR • DÖRT TEKELCt ÜNYADA afyon üretimi uluj lararası anlaşraalarla sınırlandırılmış ve bu haşhaş bitkisLnin yetiştirilmesi sadece bazı ülkelerin tekeline bırakıknıştır. Bellibaşlı dört tekelci ülke sırası ile Hindistan, Sovyetleı Bir Iiği, Türkiye ve yakın bir geçmişten ba yana Tugoslavya'dır. Bu ülkelerin son beş yülık üretim rakamlan 2 numaralı tabloda gösterilmiştir. (Ton olarak> Bu tabloya ilişkin olarak bir iki noktayı da aydınlığa kavuşturmak gerekmektedir. Türkiye'ye karşı girişilen «Afyon savasunın ne denll başarüı olduğunu ve Türk kaybettiğini bu tablodaü nkmmlarda gdrmek mümkündür. köylüsünün neler Q D oluşudur. Ancak, BJM. üyesi olmayan Komünist Çin'in üretim miktan, re*nî ya da gaynresmi ihracatı ile tüketiminin. ne kadar olduğtma dair hiçbir bilgi bulunmamaktadır. tkinci nokta, 1955 yılında haşhaş ekimini, ülkesindeki afyonkeşlerden dolayı toptan yasaklayan Iran'ın 1969 yüının sonbaharında bu yasağı kaldırması ile ilgilidir. 1955'ten önce İran, dünyanm önemli ölçüde afyon ihtiyacını karşüayan bir ülkeydi. Şimdi, yeniden haşhaş ekimine izin verilmesi ve afyon üretimine geçilmesi ile Iran, dünya piyasasında yitirdiği yerini alacaktır. tran'ın tekrar üretime geçmesinin nedeni, Türkiye ve Afganistan'dan bu ülkeye kaçak olarak afyonun girmesi ve bu ara da önemli dövizin dışanya kaçırılması şeklindeki iddiadır. Iran Hükumeü. yasaklamadan dolayı uğradığı zaran. yeniden kazanca çevirmek amacıyla üretime baş • AZALAN İLLER L'RKİYE'DE haşhaş ekimi ve afyon üretimi 1960 yüına kadar 42 ilde uygulanmaktaydu 1966/7* üretim döneminde bu illerin sayısı 21 >, bir yü sonra 18'e daha sonra ll'e. içinde bulundnğamuz 1969/70 üretim döneminde ise bu sayı 9'a inmiştir. Bu yü haşhaş ekiminin 7 ile inmesi konusunda geçen yü gerekli hükumet ihban yapümıştır. 34 Haziran 1970 tarihli Rcsmî Gazetede yayınlanan son bir kararname ile de 1971 sonbahanndan sonra bu sayı 4'e düşmektedir. Bu gidişle daha sonra 3'e, 2 ye ve l'e ve de O'a düşmemesi için hiç bir sebep yoktur. Çünkü Sam Amca böyle istemiştir, boyle olacaktır. Geride kalan dört il şunlardır: Afyon, Burdur, İsparta ve Kütahya. Bakanlar Kurulu, her yıl Haziran ayında yayınladığı kararnameler ile yeni yasaklamalar ge tırmekte ve Türk köylüsünün temel gelir kaynağını bir çırpıda ortadan kaldırmaktadır. Böylece on binlerce Türk köylüsü, daha az gelir getiren ve daha yorucu ürünlerin üretimi üe başba5a bırakılmakta ve kayıplan giderici hiçbir çareye başvurulmamaktadır. Değil çareye başvurmak, köylüye bu geleneksel bitkinin yerine neyin ekilebileceği anlatümamakta, bunlann tohuma verilmemekte ve herhangi bir kredi dahi tahsis edilmemektedir. T Hindistan, Sovyetler Birüği, Türkiye ve yakın bir geçmişten bu yana îugoslavya'nın son beş yüUk üretim rakanüan 4 ÜLKELER Hindistan Sovyetler Türkiye Yugoslavya 1984 644 188 83 1965 625 177 88 9 1968 436 201 139 3 1961 1968 473 181 119 7 752 116 122 1.5 7 ÜLKELER A.B.D. Fransa Japonya Yugoslavya Ispanya Almanya îtalya Belçika Arjantin ötekıler l o p l ı m 1965 118.0 37.0 29.0 16.8 12.0 11.5 10.0 8.0 3.0 12.0 257.3 1966 108.0 47.3 21.0 3.2 20.0 65.2 2.0 4.3 5.0 26.4 302.4 1961 64.4 27.0 20.0 20.0 10.0 5.0 2.0 2.8 151.2 1968 45.2 21A 10.0 13 3.6 5.0 3.0 19.2 111.1 1969 31.6 222 14.0 18.0 1.1 2.0 0.2 3.0 26.0 118.1 ARİH boyunca insanoğullan çeşitli nedenlerle kapışmışlar, kavga etmişler ve savaşmışlardır. Para, kadın, toprak ve onur bu nedenlerden bazılarıdır. Ba çeşıt nedenlerden biri de afyondur. Çin'liler ile Batı'lılar arasındaki ünlü «Afyon Savaşı», insanoğlunun iradesini kontrol aîtına almak için giriştiği en büyük uğraşüardan biri olarak tarih sayfalannda önemli yer tutnıaktadır. Yeni «Afyon Savaşı>m ise A.B.D. Cumhurbaşkanı Richard Nixon, kendinden önce yapılan hazırliklara dayanarak, goreve başlar başlamaz Türkiye T ye karsı açmışhr. Çin'in afyon sa vaşı ile Amerika'mn afyon savaşı arasındaki tek fark, ikincisin de gılâh yerine diplomasinin kullanılışıdır. Daha açık bir deyimle, üstün durumda oluşun yaratüğı politik baskıdır. Kansız bir ekonomik savasür. Bu savaşta Nucon'un neden Türkiye 'yi hedef aldığını ineelemeye geçmeden önce, afyon üretl mini yani haşhaş bitkisinin dün Türkiye'den, afyon sakınnı, Uluslararası anlaşmaların denetimine göre latın alan ülkeler ve aldıklan miktarlar bu tabloda gösterilmiştir. • İRAN VE ÇtN GERÇEĞÎ B İRİNCİ nokta bu tabloda yeralmayan Komünist Çin'in af yon üreten önemli bir ülke CEHSULTAH Puy<suu4ıeiM Bir olaym başlangıcı ••ııııııı ^ 27 ^ MUZAFFER BUYRUKÇU tkl jıl önce arkadaşlarlyle şarkı söyleyerek do laşırken dövmesini ve gözlerinden çıkan simşekleri nnotamıyordu. O kadar korkunç olaylar vardı ki yajantısında hatırlamak istemiyor, hep derinlere itiyordu. Sokak kapısında durdu, Nunıosmaniye Camiıtne giden caddeye, sağlı sollu sıralanan çınar »ğaçlanna. hanlara, apartmanlara, içerlerine, Halilin, gömlekçi Nuri'nin şıracı Abdullahın dükkânına bakmaya başladı. lçi, Cevdet beyin ve babasının çivili ayaklariyle çiğneniyor, acılar her yanına saldınyordu. Ah bir akşam olsaydı, bir burdan uzaklaşsaydı ve Hüme>Ta'yla yanyana uzun uzun yürüseydi. bütün içini bosaltabilseydi? lrmaritleri. Idbrit çöplerlnl sokağa süpüren Halil'e baktı. Günde en azından yüz kere onun yüzünıi, bıyıklannı, gözlerini, önlüğünü, cigarasını görürdü. Ayak seslerini duyardı. Cigarasını kibritle yakar ken ve kibritin ucundaki alevi söndürmek için elini sallarken görürdü. Sümkürürken görürdü. Hayalannı kaşırken görürdü. Geğirirken RÖrürdü. Çay bardaklannı yıkarken, yıkadığı bardak lan sıcak suyla çalkaladıktan sonra çayla doldururken görürdü. İçli dışlı otdagn müşterilere söverken görürdü. Saçlannı tararken görürdü. Müsteriden para alırken görürdü. Kavanozlara seker doldururken. iskambil kâğıt Iannı, tavlalan mü}terilere verirken görürdü. Ve onun gözüne çarpan bütün davTanışlannı, kendisini Ugilendiren sozlerini, küfürlerinl arkadaşlanna tath tatlı anlatırdı. Şimdl hiç bir sey duymuyor, Hikmet beye soyledlklerlnl düsunünce babası kadar kötü buluyordu. Gömlekçi Nuri*yi kahkahayla gülerken gördü, nefret etti, «Eşşeoğluesşek!» dedi «Aksama kadar öküz öküz gül! Başka ne bok bilirsin ki? Seni bir gün gebertecekler anuu> Yere öfkeyle tükürdü. «Bugün geberse knzu kesecegnn^ Aklına geldikçe ürperiyor, yüreği sızlıyordu. «Sen geber. Niye ben gebereytaı.?» Şıracı Abdollah'a baktı. Kara bıyıklannı nvaılıyor, kısık fözlerle karşısındaki aynaya bakıyordu. Sesiyle, bardakları yücayışıyla alay etti. Günde belki ikiyüz kere dükkâna girer, duvarlann ortasını bir kuşak gibi saran aynalara tekrar tekrar bakar, saçlannı tarar. gülümser ve kendini Abdullahtan daha yakısıklı bulurdu. Her gelişinde Abdullah'la ikiüç lâf ederdi. Dükkâna kendisiyle aynı anda giren yüzlerce Insanla karşüaşmıştı. Giysilerine ve konuşmalarına, bardağı tutuşlanna özenmişti. Kıskanmıştı. îri gözler, tri kalçalar yüreğinde yangmlar çıkarmışlardı. Bütün bu cadde kendisinin binlerce ayak iziyle doluydu. Bu ve HBM3 karşı kaldırımda yürümüştü. Ortasında durmustu, başını yukanya kaJdınp en üst katlara bakmıstu Birilerine seslenmiş, birileri ona seslenmişti. Ellerini sıkmıstı tanıdıklannın, kucaklamıştı, kollarına girerek elli adım kadar yürümüj, durmu? heyecan lı heyecanlı konusmuştu. Bütün yapıların kapılarından girmişti. Bodrumlara inmis, atölyeleri eormiiş, birincl, ikinci, beşincl katlara çıkmıştı. Bazı trünlcr sadece dördüncü katlara çıkmıştı. Bazı gün ler sadece hep iki yapının ikinci ve dördüncü katlarındaki odaların kapılannı çalmış, o odalara en azından onar kere girmişti. Para istemiş, para vermiş, mektup, klişe, gazcte götürmüştü. Başkalannm kendisine söylediklerini bacak bacak üstüne atıp cigara, kahve, çay içenlere, ellerl arkasmda gezinenlere, uyuklayanlara, öksürenlere aktarmıştı. Hcpsinin adını biliyordu. Hepsinln yüzleri gözlerinin önündeydi. Çoğunun yaşantüanndakl sırları, acüan, korkunç serüvenleri biliyordu. •Sakın kimseye söyleme.» sözlerinden sonra anlahlan yüzlerce hikâye vardı içinde. •Şu gideni göriiyor musun? Saçlan dökük adam, ünlü yazar A.^» demlslerdi ve o yazann arkasından. bütün varlığını geren bir hayranlıkla bakmış, bir raslantı sonucn kar?ı karşıya geldiklerinde yüzünıi en küçük noktasına kadar incclemişti. Konuştuklannı saygıyta ve hayranlığı çoğalarak dinlemisti; belleğine yerleşen bir iki cümleyi kendi ürünüymüş gibl arkadaşlanna anlatmıştı ve bu cümlelerden sonra arkadaşlan kendisine daha çok önem vermeye başlamışlardı. Matbaaya gelen Genel Müdürlere, Büyük Elçllere, Bakanlara saygı duymuştu. Kiml zaman bu caddey» deli gibi seviyor, klnıi zaman da aynı dnygularla kaçmak istiyordu. Asık yüzle, düşüncell. tasarladığı hikâyelerin dalgınlığıyla dolaşmıştı. Her yanını şlşlren, düşünce düzenini bozan öfkenin bütün ayrmtüarmı yaşıyarak hızlı hızlı yürümüştü. Kargalarla, güldürücfi olaylarla karşılaşmıştı. Garan hanın önünde köftecl Mustafa efendiden aldığı bir tabak köfteyi, bir hamaltn çarpmasıyla yere düşürmüştü. Dis Hekiml Recal beyin kapısı önünde yığüan hastayı kucağma alarak yukanya çıkannıştı. Sevmiyordn bu caddeyi artüc. Bulanıktı, koknyordu. Afyondakl o Ud ay hep karanlık gördüğâ caddeye benziyordu. •Şuraya bak şuraya! Ey aküsız ey! Ulan az önce sana ne söylediler?» İrkildi ve döndü, babasının yüzüne bakmadan masayı dolandı, ellerini sandalyenin arkasına dayadı. «Sen ne zaman adam olacaksın be?> (Arkan rmr) • SINIRLANAN HEKTARLAR 1 NX>IARALI tabloda ise Türkiyenin haşhaş ekım alanları ve tek afyon sakızı alım yeüusı olan T.M O.'nin alımları üe ilgüi rakamlara yer verilmiştir. Bu tablo incelendiğinde Türkiye'nin ne ölçüde bir baskı alünda kaldığını, Türkiye'ye karşı girişilen •afyon savaşı»nın ne denli başarüı olduğunu ve Türk köylüsünün neler kaybettiğini rakamlarla görmek mümkündür: Bu tablodan yararlanılarak durumu incelediğimizde su sonuçlarla karşılaşmaktayız: A Ekim alanları ; iyiden iyiye kısıtlanmaktadır. Bu kısıtlanma o layı Nixon'nn göreve başlamasından sonra daha hızlı bir tempo ile uygulanmaktadır. O Ekim alanlarının azalmasi sonucu olarak T.M.O.'nin aldığı afyon sakızı miktarında da düsme vardır. Dolayısıyla, Türk köy lüsünün cebine giren para da bu ölçüde azalmaktadır. Türkiye'de afyon sakızının »1'm ve satımı T3I.O.'nin tekelüıdedir. Ofis, her yıl Haziran ayı başında alım fiyatlarını açıklar. Bu yıl da aynen tekrarlanan ve herhangi bir değışikliğe uğramayan son yüların alım fiyatlan söyledir: 0 DİŞİ BOND AÇIP MEYB GA3IB.LA L4J2 İZtE • ALIM FİYATLARI (A) sınıfı yüzde 13'den fazla morfinli afyonun kilosu 100 lira, (B) sınıfı yüzde 1112 oranlı af yonun kilosu 90 lira, (C) sınıfındaki yüzde ll'den düşük morfinli afyonun kilosu 80 liradır. TJM.O., tamamen konaksız (ke peksiz) toplanmış, açık renkli, güzel kokulu olan afyona girdiği sınıfm fiyatı üzerinden yüzde on oranında prim ödemektedir. Bu yazı dizisini hazırlarken dolaştığun Afyon, Kütahya, Uşak^ Konya ve Çorum köylerinde bu primi alan köylüye pek raslamadım. Prim, adı var, kerıdi yok cinsinden bir maddeydi köyluler için. B I 59 «Evet... O gece...» «Fikir önce Mmden geldi?...» Başımı, sağ omuzuma doğnı yatırıyor ve dtlşUnüyormuşıım gibi yapıyonnn: «Fikir ondan geldi...» «Bu fikrin bir de mucip sebebl olacak tabil... Anlattı mı size?» aMary Weaver tiyatro meraMısıdır... Piyes yazmak, sahneye eser koymak gibi konularda uzun stire çalışmış, kendini hazırlamış... Kalifomiyaya kıyasla New York'un bu dalda çok dahi. verimli olduğunu söylüyordu...» «Bu arada gezinizin bir de Avrupa bölümü vardı değil mi?...» «Evet vardı...» Fletcher'in yüzünden Mnayeli çlzgiler ürperiyor yine: «Kalifornlya'ya fcıyaslft New Tork, New York'a da kıyasla Avrupa tiyatro Ironularında çok daha geniş lmkanlar sağlıyacağı İçin mi gezinizi oraya kadar uzatmayi uygun görmüstünüzacaba?...» «Mary, Londra ve Pariste bir süre kalarak oralardaki tiyatro faaliyetlerini yakından izlemek, incelemek istiyordu.» «Daha önce aranızda benzer bir konuşına geçmediği, bu bakundan da projeye benzer bir şey yapmadığınız halde hemen o gece, oracıkta ve ayaküstü böyle bir karar alıyorsunuz... Durup dururken ve damdan düşercesine... Sonra kalkıyor, ertesi sabah hareket etmek için bir karara daha vanyorsunuz...» «Kaliforniya'da kalmamız için hiç bir sebe* yoktu.» Fletcher, yeni bir soruya geçmeden evvel bir müddet susmayı uygun görüyor «Avukat olduğunuzu söylemiştiniz... Çalışıyor muydunuz. meslekl bir faaliyet gösteriyor muydunuz?...» Biliyordum zaten... Bu soru vakti geldiginde ortaya atüacaktı... Er veya geç... «Fırsat ve fmkân buldukça çahşıyordum...» Fl'tcher alaylı bir lfadeye bürünüyor: «Şu son on İki ay içinde meslekl faaliyet gösterme bakımından elinize kaç tırsat geçti ya da ne ölçüde imkftn buldunuz?... Bir hukukçu o!i>ralc ..J> Gözlerini, gözlertme dltmlş ısrarla bakıyor... Ben de ayni şeyi yapıyonım... Çünkü böyle yapmam gerekiyor... <tBlr jnldan beri meslegtmle ilgili hiç bir faaliyet göstermedim.» «Bu duTumda çalışmaksızın yaşamak İçin özel bir gelirinizin olması lâzım... Var mı böyle bir şey? ..» «Hayır.» Fletcher şaşırmış gibl tavırlar takıruyor: Şahsl gelire benzer bic bir şeyiniz yok mu?...» «Hayır.» «Bir mlras fll&n?...» TİFFANY JONES USTİJN VOCSAM SEVT.EH BUUJBŞU AAETKTUBU • TÜRKİYE'NİN İHRACATI ÜRKÎYE'DEN afyon sakızııu uluslararası anlaşmaların denetimine göre satrn alan ülkeler ve aldıklan miktarlar 3 numaralı tabloda gösterilmiştir. (Ton olarak) Ihraç edilen afyon miktan yarı yanya düştüğü için Türkiye'nin afyon satışından elde ettiği dövizler de yarı yarıya azalmış olmaktadır. Oysa, afyondan yapılan ilâçlann dünyadaki tüketimi her geçen gün hızia artmaktadır. Bunun da nedeni açıktır. Dünya nüfusu art maktadır. Gelişmekte olan ülkeler de sağlık olanakları da düzelmek tedir. Bu iki nokta birleşince, afyonun türevlerinden yapılan ilâçlann dünya tüketiminin arttığını söylemek gücüne sahibiz. Dunım böyleyken, Türkiye'nin afyon ihracatı artacağı yerde, yu kandaki tablo incelendiğinde üç te iki oranında düştüğü görülmektedir. Baş alıcı A.B.D., Türkiye'deki üretimi sınırlamak ve hattâ rüm kaldırmak kararmda olduğu için afyon alımlarmı Hin distan'a yöneltmiştir. ÖteM, «NA TOIu müttefiklerimiz de aynı davranışın etkisiyle Sovyetler Birliği ile Hindistan'a çevirmişler dir alımlarmı. Dünya piyasasına Yugosiavya'yı Türkiye karşısmda bir değişken olarak ortaya çıkar mışlardır. Simdi de 14 yülık bir aradan sonra Iran'da B.M. karah ile haşhaş ekim ve afyon üretimi ne izin verilmiştir. Buna karsıhk, A3.D. Ue Türkiye arasmda ekime son verilme konusunda «afyon savaşı» devam etmektedir. Gidiş, Türkiye'nin yenilgisi ile bu savaşm sona ereceğini göstermektedir. T GARTH H. L. DUGAL YARINSIZ ADAM Türkçesi: Adnan TAHİR «Hayır.» «Daha öncekl yıllarda kazanıp biriktirdiginiz paralarla mı böylesıne rahat bir ömür suruyordunuz?...» «Hayır.» «Mary Weaver'le tanıştığınız zaman toplu olarak kaç paranız vardı?...» Dördüncü Caddede, Mary VVeaver'le ılk Kar şüaştığımız günü kastedıyor olmalı... Bır oncekl ifadem sırasında açıklamıştım. Ben de bunun ce. vabını venrken kendisiyle cezaevınde yaptığur ilk mülakatı dikkate alarak konuşuyorum: «Ortalama yüz seksen dolar kadar param vardı...» Rakamın lrilçüklüğü karşısında bnaz (ıayret etmiş gorünüyor... Ve başını sallıyor. «Bır müşterinizin size verdiğı vekâlet üo retinden artan para mıydı bu?...» «Hayır.» Bütün gayretime ragmen bu suall yalan bir cevapla k>jşılayamıyorum. «Şu halde nereden aimıstınız söz Konusu parayı?...» «Bın vermlştı?...» «Biri dediğinlz kimse MIs Weaver olrnasın?...» «Hayır. Kendisiyle karşüasmadan önce öu para cebımdeydi zaten.» «'iirml yedi Ocak gecesl bu paradan no kadar kalmışü?...» «Ylrmi <1olar...» AYLÂK MUSA YARİN : Neden Türkiye'de eroinman yok, ABD'de var?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle