Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAJÖFE DÖRT Ie belirtiyorlardı. Diğer sendikalar, işçileri destefc liyor, işçiler sadece kendi dirençlerini kullanan ve çok belli ki, gelecek için önderliklerini yapan bu 173 kişiye yarduna ko«uyorlardı. Grevciler, ailelerini de yanlanna almışlar, çoluk çocuk büyük bir kitle haline gelmişlerdi. Sonunda polis işe kanştı. Çün kü iyveren, kanunsuz bir grev dolayısiyle işinin daha fazla durma sına dayanamamış, yeni işçiler bulup fabrikasını çabstırmak isteyince, işçiler buna engel olmuşlardı. Polis, önce dağılın ihtart verdi. tşçiler daha çok kaynaştılar. Sonra basımn yazdığına gore polislerden biri, dağılın ihtarı karşısında daha da toplanan kalabalığı göstererek, «komünist bunlar..» dedi. Ve sözünü bitirmeden, polis işçüerin üzerine hücum etti. Komünistleri temizliyecekti. Kadınlar aghyor, çocuklar ba ğırıyordu bu saldırı sırasında. İşçiler ilkin kendilerini korumakla yetindiler. Ne var ki, polis kararlıydı. Komünistleri yok edecekti. 173 kişi, kendilerini koruya bilmek amacıyla döğüse katıldılar. 13 Şubatın bilânçosu, 9 işçi, 1 polisin yaralanmasıyla kapandı. Ama, bir sonuç sağlamadı bu. 14 Şubatta yeni bir gözdagı verilmek istendi işçilere. Fabrika sü resiz kapatıldı. 17 Şubatta 4 isçi polise mukavemetten tutuklandı. İKÜer yine direndiler. 2 Martta Başbakan Yardımcısı Turhan Fey zioğlu ile, Çalıçma Bakanı Bülent Ecevit sorunu çözümlemek için îstanbula geldiler. lki gün süren toplantılar sonunda, 13 ki^inin 20 gün içinde işe alınması, ikramiyelerin ödenmesi ve diğer taleplerin de incelenmesi karanyla gece yanlanna kadar süren uzlas ma toplantılanna bir ban|la son verildi. îşçiler, isteklerini almışlardı. • DtRENMENİN SONUÇLAKI E İKİ sonucu olmuştu bu devamlı ve güçlü direnmenin. Birincisi, 1919 yılmda Anadolu'nun Kutsal îsyanını destekleyen işçilere yabancı işverenlerin «komünist» damgası vurma ça balannın hortlaması. ikincisi işçilerin Anayasaya dayanarak işverenleri çok zorlayan ve bütün isteklerini yerine getirmek zonında bırakan grevler yapabileceğinin anlaşılması. Özellikle sonuneu duramu 8n Iemek için, sözlesme ve grevi dü zenleyen yasalann derhal çıkartıl ması gereğini kabul ettinnişti. Zaten grev sırasında geçici komis yon sık sık açıklamalar yapmış, önce Şeker Bayramından, sonra Kurban Bayrammdan hemen sonra yasalann çıkanlacağını söylemişti. Ama, 26 Nisan 1963 tarihine kadar komisyonlarda tartışıldı tasanlar. Sonra Genel Kurula sunularak, en kısa zamanda çıkanl ması yoluna gidildi. Tabii bu kısa zaman, 1963 yılının 24 Temmuzuna kadar süren zamandır... • SOSYAL StYASETTEN 28 Temmuz 1970 CUMHURİYET ÜYÜK miüngten tara hir ay sonraydı. 31 Ocak 1963 sabahı, Kavel Kablo Fabrikasınıa 173 işçisi greve başladı. Gerçi Anayasanın 47. maddesi sözleşme hakkını, grev özgürlüğünü tanı yordu. Ama, bunlann bir yasayla düzenleneceğini, işverenlerin haklarının da bu yasada buluna cağını hUkme bağhyordu. Henüz Turk Ceza Kanununun 201, Iş Ka nununun 84. maddelerı gereğinc* grev yasaktı. Ne var ki, işçiler yerden göğe kadar haklıydüar. Her yıl verilmekte olan ikramiyeleri işlerin ve tabii kârın artraasına rağmen o y ü verümemisti. Nedeni de, bir belkiye dayanıyordu. Belki sozlesme yasası o yıl içinde çıkacak, ve nasüsa işçiler sözleşmeyle bir takım zamlar isteyeceklerdi. Şim diden bazı kısınülar yapılarak o belkili günlere hazırlıklı olmak gerekti. Ama bu hesap, çarsıya uymadı. tşçiler birden değişivermlslerdi. O mütevekkil, haksızlığa uğradığı zaman bile, mahkemeye B Anayasaya göre yapılan ilk grev gitmekten yügın işçiler gitmis, yerine 1798 1920, 1927 1933 döneminin Batılı işçileri gelivermişti. 173 kişi, 173'u birden işi bı rakmış, bütün ülkenin, tüm kamunun dikkatini üzerlerine çek mislerdi, 10 günlük bir beklerae doneminden sonra, îçişleri Baka nı Istanbula geldi. Grevi sonuçlandırmak istiyordu. Ama, ihtiyat h ve i?çi eylemlerinin niteliğini iyi bilen bir hükumet tcmsilcisi gibi davranıyordu. Zordan önce, uyuşma yollan arıyor ve buluyor du da... Işveren böyle bir direnme ummamııtı. Ummadığı için de yanümıstı. îkramiyeyi verecek, hattâ ııfak tefek ban istekleri de karşılayacakü. 12 Şubat 1963 Pazartesi günü grevin sonuçlanması konusunda protokol tutuldu. Ve o pazartesi 173 kisi, sabahın erken saatinde fabrika kapısında bulustu. Ama, işveren 13'ünü işe almıyordu. Bun lar grev tahrikçileriydi. Artık bu fabrıkada çalışamazlardı. 1} akidleri, Iş Kanunu gereğince tazminatsız feshedilmişti... Bir yamlma daha... 12 gün büyük bir dayanma gücünün içinde bulunmuş kitle, önderlerini kurban vermezdi. Vermedi.» 13 Şubat 1963 Sah günü, grev tekrar başladı. Ve galiba, şaire de «Kavel Destanı>nı bundan sonraki olaylar yazdırdı... • YA HEP, YA HİÇ ŞÇtLEB, ya hep ya hiç diyor lar, 13 arkadaşlan işe alınmadıkça, İçişleri Bakanı Hıfzı Oğuz Bekata'nm başkanlığında, îstanbul Valisi Niyazi Akı, Emniyet Müdürü Necdet Uğur, Bölge Çalışma Müdürü Sabib. Tursan, Seyfi Demirsoy, îsmail Topkar ve Şahap Kocatopçunun imzalannı taşıyan 9 Şubat tarihli protokolü geçerli saymıyorlardı. Hepsi birbirine kenetlenmis, Türklş'in işinden atılanlar için açtığı kampanyaya rağmen, onları bırakmtyacaklarını kesinlik I Böyle bir dlrenme umm»yan isveren, baa şeylert kabul edip tahrikç! ssydıtı 13 kisiyl ise alm*k iatemeyinc* frer teknur başlamiîtı. Taşlı sopalı saldırüar, kongre basmalar, 1965 seçimlerinde parti ye büyük ölçüde güç kattı. Giderek aydınlann ilgisi artıyordu. Bu na halk desteği de eklendiği gün, bir sınıf partisinin, ilk kez 80 yıllık tâlihsizliği yenmesinden töx ediliyordu. 1965 seçimlerrae böyle «irdl TÎP yalnız bu arada sosyal terminoloji Türk politika hayatına da giriyordu. Sosyal muhalefetin bir yerde iktidarlan büjnik ölçüde sarsacağı ve emekçilerin uyandık ça sınıfsal bir örgütlenmeye kayacakları Batınm deneyleriyle an laşılmıştı. Bütün Avrupa, hattâ kapitalizmin zirvesindeki bir Amerika bile, bir yerde emekçiler le ortaklığa razı ohnamış mıydı? Ve gelişrneler sol yönde ilerlemiyor muydu? Bir geri kalmıs ülke nin çıkmazmda bu dönüşüm çok daha hızlı ve yoğun olabilirdi. • ORTANIN SOLU ORTAYA ÇKIYOB ŞTE o zaman, Milli Kurtuluş Savaşından bu yana her zaman, ama, her zaman Türk si yaset eyleminin genel politikasını çizmig olan CHP ve onun sayın başkanı, yeni bir slogan ortaya at tdar. Bu, eski niteliğin yeni bir deyımle verilişiydi. «Ortanın solu...» Süphe yok ki, bu davranış, ilk anda entellektüelleri yanına al mayı başaran TÎP*e akışı durdurma çabası kadar, îngilız Liberal Partisinin erimesinden alın mış bir dersle, olaylann karîisında yeni bir durum alma zorunluluğuydu da... Bu çıkış, ilk ağızda TÎP'e kaymıs aydm ve genç lik kesimini, yeniden düjünmeye yöneltü. Davranışlan, CHP'yi etkilediğine göre, eskisi gibi aydın partisi olma kimliğini tanıyabilir lerdi yeniden. Ne var ki, devrim bilinci k lt' leleri olsun, kişileri olsun durraaksızın aşamaya götürür Parti lerin, belirli dönencelerde kalaa nitelikleri, bu aşamalarm onünde giderek çürümeye yönelir... Ay dm etkisindeki partilerde, özellikle homojen partilerde. hemen karsı direniş başlar. CHP içinde de öyle oldu. Ortanm Solu deyiml ne karşı cıkanlar, bir ağızdan saldı rıya geçtiler. I Mİ»IİÇO«?O&1.U | konu verrsim: AYHAN BAŞOĞLU I I Q£fJ SULTAN V YAR1N : Dayanak araruyor.. Bir olayın başlangıcı j ••••• 49 •••• MUZAFFER BUYRUKÇU Gazeteyi simdi mi daha sonrs mı vermeyi nen ama kesin bir karara varamıyan Dogan, «Niye uyuyamadın?» dedi ama bir yandan da onun •Senln yüzünden» diyeceğini bildiği için matluydu. Bekle di. HumejTB, yfizüne baktı anlatnlı anlamlı, sonra basını önüne eğdi, ayaklarını sürte sürte yürümeye başladı, «Hiç» dedi zor işitilen bir sesle. Bu sea bü tün vücudunu uyandırdı Doğanın, kolunu iyice sıktı, «Bir daha soyle bakahra?. dedi. .Hiç. dedi Hü meyra, yaramaz bir çocak gibi b»«ını salladı. Bu karjılığı llki kadar giuel ve etkili bulmayan Doğan, «İlk soylcdiğin gibi söyle^ dedi. Hümeyra, dljJerinin beyazlığmı ve düıgünlüğüafl ortaya koyan bir gülürasemenin arasında, yüzÜBi bir soluk üher cesine, Hiç.> dedi. Doğan, kolundan çıktı, beltnden karradı ve ken dine çektl, «Öperim seni!» dedi. Hümeyra'nın sırbnda serln serln bir jeyier dolajtı, Doğan'a baktı. •Bakma öyle, öperim» dedi Doiajt, belindekl elüıi kalcasma basbrdı. Her yandan bir sürü lnsanın geçmesinden çekln* rek bir sey yapamıyacağuıı bilen Hümeyra, «Öpemezsin ded! gıiven dolu bir sesle. «öpemem mi?> dedi Dogan, titrek, sa;ırdıgmı belli eden bir sesle ve göderinl çevrede dolaştırdı. Arkalanndan iki matbaacı yüksek sesle konuşarak geliyordu. Onlarm geçmesinl bekledi. Adamlar önlerinde bir süre yürüdükten tonra Aydınlık hana girdiler. Doğan, Hümeyra*yı omuzlarından tuttn, yüzünü yüzüne çevirdi ama tam o sırada öteden ho murtusu gelen bir kamyon saptı yürüdüklerl soka ğa ve yavaşladı. Doğan'la Hümeyra sağlannda yükselen kocaman, eski bir duvarla sollanndaki kam yonun arasında kalmtslardı. Doğan birden Hümey ra'vı kendine çekti ve ağzından sertçe öptü ve he men bıraktı. Kız şaşkın şaskm bakıyordu. Nasıl? Öpemez miyim?» dedi Dogan basanstnuı yüzünü doldurduğu bir gülümseme ile. Kız, hâlâ toparlanamamıştı. Doğan, gazeteyi açtı, uzattı. Hümeyra bir sey an lamadığı halde gene de gazeteyi uzatmasmın bir anlamının var olabileceğini diişünerek gözlerinl dolaştırdı. fYağmurlu Bir Gece ve Doğan Özden) yazılannı gördü, «Bunu mu gösteriyor bana> diye söylendi ama «Bunn mu gösteriyorsun?» diyemedl. Hümeyra'nın duraklamasına sıkılan Dnğan. isn •MJ POLtTİK SİYASETE 9S1 yılında bir isçi eyleml ola rak başlayan bir partileşme, bugün büyük çalkantılara neden olmakta ve yine bir yazan n çevresinde fırtınalar koparmaktadır. Eylem, kurulduğu 71Ilarda pek adından söz ettiremeyen, ama ilk kez kurucularmın tü mü işçi önderlerinden meydana gelen bir partidir. Türkiye Işçi Partisri... 1%1'in ilk günleri askerlerin demokratik düzenin geçiş yollan nı açmaya başladığı bir dönemdir. Kurucu Meclis kurulmuş, Anayasa hazırlıklan başlamış, siyasal partilerin kurulmasına ve ça Iışmasına izin verileceği açıklanmıştır. Demokrat Parti mahkeme karanyla kapatıldığı için, CHP'nin dışındaki parti ve gruplar, DP'nin mirası kavgasına hazırlanmaktadır. Bu arada işçiler de, kendi oylarına sahip çıkma eğüimini baslatmak isterler. Tütün Müskirat Federasyonunun bir kongresini bahane eden bütün büyük sendikalarm başkanlan bir araya gelerek, bu sorunu tartıştılar. Ve bir İşçi Partisinin kurulmasını karar laştırdılar. Aralarmdan bir tüzuk komisyonu seçip, hazırlıkların bu komisyonca yapüması ve siyasal örgütlenme serbest bırakıldığında tekrar bir araya gelerek, kararlannı uygulama alanına geçirmek sözüyle ayrıldılar. Tüzük komisyonu işini bitirdi. Siyasal partilerin serbestçe çalışnaaları izni verildi. Daha önce örgütlenme karan verenlere tüzük gönderıldi. Imzalar beklenmeye başladı. Ses çıkmıyordu pek çoğundan. Sonunda, 12 Şubat gününe kadar beklenme karan alındı. Sciz verenlere telgraflar çekilerek durum anlatıldı. Yine cevap gelraeyince. 12 sendıkacı. kunılus. beyannamesinin altına imzalarını atıp, 13 Şubat 1961 günü İstanbul ıline vererek, partiyi kurdular. Daha fazla bekleyememişlerdi. Çünkü, DP. nin rairası kavgası başlamıştı. Gecikme, gelişmeyi önleyebilirdi. Bu durum sonradan, karşılıklı ithamların nedeni ol» du. Partiyi desteklemeyen ya da karşısına geçenler, arkadaşlarının onları atlattıklan iddiasını ilerl sürerken, kurucular da ötekileri sonradan verdikleri sözden caymakla suçluyorlardı. 1 DİŞt BOND TİFFANY JOHES D O üf^oe, OKiUNi D A # A^UTUJ ÛLDUSÜfOO CaJüP EVET, VI B İ E ZA/NAAN LAC2 SEVMIŞTİM, AMA ret parmağıyla hikâyeslni gösterdl, «Beniro hikâyem» dedi. Hümeyra, bir solukta okudu (Yağmurlu Bir Gece ile Doğan Özden) adlarını, iki ellnl birden tuttu, gözlerinl gözlerine dikerek, «Tebrik ederlm, çok «evlndtm. dedi ve ellerlni bırakarak koluna glı di Doğan'ın başını eğerek okumaya başladı. Heye canlandı. Yanakları kızardı. Doğan'a hayranlıkla baktı, onu dünden ve geçmij gunlerden daha deği Sİk gördü, daha önemli buldu ve onun sevgilisi olmaktan büyük bir gurur doydu; kamyonun arkasında aceleyle öperken Doğan'ın, ön üst dlşlerinden iklncislnia etine batan dişinden akan kaıı dilini tu» ladı ve >ere tükürmekten utandığı için yuttu. «1; ol mazsa bir yerlere giderdik. Hava ne kadar güzel!» «Benim de canun hiç çalışmak Istemiyor» dedi Doğan, «Bir parka ya da deniz kenanna gidip otnz mak istlyorumj» «Cnmartesi günü bir parka gideriz» dedi Hümeyra, «Ablam ikiden sonra çalıştırmıyor bizi.» •Ben gelemem ki> dedi Doğan sıkıntıyla «lıin vermiyorlar^ •Niye?» dedi Hümeyra koruyucu bir sesle. •Öyle işte. Akşamlara kadar çalıştmyorlar Ama bir çare bulunım. Hastalanmış gibi numara yaparım.» Babasının asık yüzu bir aynanın derinliğindeydi «Ben senin kemiklerini kjrmazsam..» diye söyleniyordu.. Vaso bir yandan çarşafla örtünmeye çalışırken bir yandan da «kaç, durma, kaç!« diye bağınyordu. Tabii. öyle yap!..» dedi Hümeyra ve birden Do ğanla bu kadar icten olmasına sevindi. Yıllardıt tanışıyormnj, yıllardır kolkola geziyorlarmış, öpüsüyorlarmıj da aralaruıda hiç yabancılık olmamıs gibi bir dnrumları vardı. Bu durumu benimsiyor, daha yakın olmalarını istiyordu. Doğan'ın koluna çimdlrdl ve ne diyecek diye yüzüne baktı. Doğan güldü. Hümeyra biraz daha çimdirdi. Doğan ba kez daha fazla güldü ve «Acımıyor ki.* dedi. «Ben de acıtmak istemiyoram» dedi Hümeyra. •Htt.» dedi Doğan. «Niye uyuyamadıguu söyle medin?» Önüne baktı Hümeyra, «Hiç» sözcüğünü soyle diği sesle, «Rüyamda gördüm seni^ dedi. «Nasıl?» dedi Doğan ve Hümeyra'nın başını önfl ne eğmesini yorumlamaya çalıştı. Hümeyra'nın janaklan kıpkırmızı olda, «Şeyyy!» dedi. (Arkası var) 80 u^ıu•rTu^A. O M U BU GARTH ffl'STEMUEELE UAVIB AkllM , 0UMÜKl İÇÎIsJ S£WDEN M Bu davranışlar, smıfsal nitelikteki bir partinin, kendi smıfı içinde gelişmesini önlüyor, ijçiler iki kampta toplanıyorlardı yine.. Bu kamplar kısa zamanda DP'nin devamı niteliği uyandıran AP üe, CHP idi... • BtR BAŞKAN ARANIYOR 961 seçımleri bu hava içinde gelip geçti. İşçi Partisi, 15 Ude orgütlenemedıği için seçimle1e gırememişti. Yeni bir atüımda bulunmak gerekti. Daha parti kurulurken, başkanlık için toplumcu aydınlar aranmaya başlamış, ilk günlerin havasmda buluna mamıştı. 1962 yılının 1 Şubatında Mehmet Ali Aybar, partinin ba şma getiriliyor, hızlı bir örgütlenme çabasının içine giriliyordu. Birden entellektüel ilgi artmıstı. Aydınlar partiye yakınlık gösteriyor, üye olarak katılmasalar bile destekleyerek kamuya lanse ediyorlardı. Mahalli seçimler, sosya list terminolojinin radyolardan h l k ı n kulağma yayılması için bir fırsat oldu. Başarılı sonuçlar ahnamadıysa da, ilgi sağlanmıştı. Smıfsal çağrışımlar ilkin bir yadırgama yaratmış, sonra ilgî"le karşılaşmca. öfkeleri partinin üze 1 AYLAK MUSA DEN.. . SEl'M CSUZQ "UJZUMSUZ DlVE KABUL 6TAİE « Evet.» « Sonra hemen hareket ettinlz öyle mi?,j • Hayır. Ben biraz geride kaldım...» « Niçın?.» « Gaza basıp hemencecik yola çıkmak içimden gelmiyordu bir türlü... Amcam villâda ölü yatıyordu... Girip son bir defa göz atmam gerekti ğini düşünüyordum... Liedenski yokuş aşağı inme ğe başlamıştı bile... Ben de peşinden gitmek üzerey dira. Çekimserdim... Yapıya girmeli miydim, girmemeli miydim?. Bahçe kapıana doğru yüriidüm... Yaklaşüm... Tereddütümü yenemiyordum bir türlü... Sonra âni bir kararla arabaya döndüm, motoru çalıştırdım, uzaklaştun oradan. Liedenski, yolun aşağısında bir yerde durmuş be ni bekliyordu. Geciktiğimi farkedince telâslanmıs tı. Oyalanmamamın sebebini sordu... Yukanda ne yaptığımı öğrenmek istiyordu...» « Bir dakika lutfen..» diye Fletcher araya gi riyor. Biraz önce bahçe kapısına yaklaştığınızı söylediniz... Açmak niyetiyle mi yaklaşmıştınız?^ Bu soru Mary Weaver'i şaşrrtıyor. Fakat bu şaşkmlığı ancak ben sezinliyorum™ Çünkü rub. durumunu gayet iyi maskeliyor... Başkalarının farketmesi tamamiyle imkânsız. Roliinü mükemmel oynuyor: « Evet... öyle sanıyorum.» « Peki, hangi anahtarla açacaktınız?...> Genç kadın, Bassavcmın gözlerine gözlerin» bakıyor: « Fakat... Kendi anahfanml». tabi!.» « Öyle mi?. Anahtar, avucunuzun içinde miydi o anda yâni?.» « Anahtar destesi elimdeydi Şimdi hatırlı yorum... Arabadan indiğim sırada alışılmıs bir hareketle çantamdan çıkarmış olacağım™» Vakti geldiginde açık vermeksizin cevaplandırmak üzere bu anahtar hikâyesini Mary Weaver*« dikkat ve itina ile anlatmış, söyleyeceklerini de bir bir ezberletmiştim. Bence önernli noktalardan biri de suydu... Mary, anahtar destesinden, villâyı açmaya yarayanin noksan olduğunu sonuna kadar bümemeliydi. Benim aîdığımdan habersizmiş gibi davranması her bakımdan daha uy gun düşünüyordu durusmanın seyrine. Fletcher, bir an için avantajlı duruma geçtiği kanısma kapılmıştı ama, aldığı cevap üzerine vanıldıfmı anladı galiba.. Böylece avantaj sandı|ı ipucu parmaklarının arsmdan bir kere daha kayıp gidiyordu. H. t . DUGAL Türkçesi: Adnan TAHİR YARINSIZ ADAM • Bahçe kapısının anahtan da destedeküerin arasında mıydı?» « Bilmiyorum. Kontrol etmemiştim...» « Destede aşağı yukan kaç anahtar vardı?.* « On tane kadar...» « On tane kadar olduğuna göre içinden bir ya da iki tanesini kolayca almak mümkündü Six bunun farkma varamazdınız herhalde.Ancak loksan anahtarı kullanmanız gerektiği zaman eksikliği meydana çıkacaktı» demek istiyorsunuz değil mi?...» « Evet Şüphesiz...» « Netice itibariyle, Liedenski'nin sizden habersiz olarak villâya ait anahtan aldığını hiç bir zaman anlamadınız, farketmediniz...» « Evet... Farketmedim...» « Daha sonra, günün birinde amcar.ızı öldüra nin Liedenski olduğu meydana çıktığmda, bu cina yeti işlemek için onun villâya nasıl girdiğinl d» merak etmediniz mi?.»