Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SATFA: İKÎ Cumhurîyet '12 Temmuz 1970 Tarihten YARENLIK HODSÛUUU o * Elif VACI r OMŞUSUNTJN ilk mektebe glden oğlu «Amca sana bir bilmece soracagım» dedi. «Iki fil yolda giderken bir tanesi aksırmıs ve derhal ölmü$. Neden?» Neden? dedim. Ne var bunu bilmlyecek dedl. Arkasındaki «çok yaşa» dememiş de ond«n. Bu çocukça flkrayı dınledıkten sonra aksınk hakkında duyduktanm ve bildiklerim hepsı birden kafama hucum ediverdi. Tuhaf değil mi? Tarihte, asırîar boyunca aksırık kötü bir olay pabercisi olarak tamnagelmış. Bir ara birisi aksırdı mı bunu iyıye yormazlar, hattâ onun oleceğine bir işaret sayıp beklerlertztis, v« tesaduf veya ınanç bu ya... aksıranlar da çok geçmeden hakıkaten olüverirlermiş. Aris^fc to, Pliaus, Plutark, bu konuyu incelemisler, Fransız Akaiemisi yayınlannda hep aksıranlar «sıhhat temenniıi» ıle karsılasmışlar. Fijide tetkikler ysp«n bir y*v ear, yazdığı bir k:tapta aisırardara (Bnla) dedikierinl söylüyor. Yani (Saflık). ((Çok yasa) demekmis. Buna da (Moli) yani tesekkürle karsılık verirlermls. eennetKomşunun çocutuna «Anıuı ten yeryüıüne dlkkat et» dedim «gerçi hiç bir nasü dttstü?..» gerçeği yok ama bir aknran gö tngilizlerin bü riirsen sen yine «Çok yaaa» deyük şairi Mılmcyi ton, bu laheserird altı s«ne ytsadıgı bir koy «vinde yasdı. Yazdı da denetneı ya!... Çünkü ikl görü bir den kör olmustu. Bazan karın, bazen iki kın sairin dızi Ksntes de Ca fjibindfe ağzından çıkanlan not tnors, annesine ederek bu eseri vücude getıryazdığı bir mek tüler. tupta kocaıının Büyük adamlann böyle olakendisine karşı ganüatü kabUİyetleri oluyor. ilgisizlıginden 12 yasında bir ortaokul öğrenşıka>et eder ve söılerine suncısi iken Lâtince, Yunanca, ları ekler: Fransızca, Italyanca, Ibranice «Ann»cl|im, kocamın benl öğrendL Böylesi sık gelmez itamal edisine »aşıyornm, bakıdünyaya... Kromvelin özel sek yoram aynaya, pek çirkin sareterliğini yaptığı halde sair yılmam. Ynıümün tatlı bir ifasonradan birden unutuluveridesi var. Vücndüm oldukça yor. Dünyaca şöhret kazanan, mütenasip. Belfci belimden asa fakat hayatında hiç de beğenılfrısı, belimden jrokansına niıpetle bir parça nıun, ama bu rneyen bu «Paradise Lost Kay kadareık kuamr Diyana'da da boUn Cennet» bir kıtapçıya ovardır » tuz tngiliz lırasına satılmıştı. Kaybolan etnnet ÖÇ ZAMANI deniz kıyısında toplandık. Son gelenlerdendik biz, nerdeyse akşam oluyordu; kıyı göz alabildiğine kalabalıktL Bizlerden baş ka sürüyle kırlangıçlar da vardL Havalanma işareti ertesi sabah verilir sanıyordum. (Aslında işa ret falan değildir bu. Bildim bileli çüneyden kuzeye, kuzeyden srüneye yılda iki kez bu büyük de nizi aşanz; hiçbir sefer işaret verildiğini duymadım; sırası çelince birlikte havalanınz. Nasıl olur bu, bilemem... Anlaşılan bütün bunlar kimselerin bilmedi^i eski zamanlarda düzenleıuniş.) 8 Yük Y a z a n »tnı kaldırdım. Yedek ylyeceğ.Tiı azar azar ağzıma çıkanp yemeğe başladım. O da yiyordu. Yolculuga bo? kursakla çıkmak gerekırdı; yarım gun uçtuütan sonra minıminl bir böcek bile taj gıbl ağırlaîirdı. Bir kurbağa budu aldım gaga Yusuf ATILGAN yuvtydık ve her yerde oldugu gıbı komsular arasında surekli bir didışme vardı. Bu yuzden mi bağlıydık birbirimize? Bunca zaman bozulan yuvalarımızı birlikte yaptık, yavrular buyüttük, uçurduk. Sevişırdik. Zaraanı geldiğinde her gün her ğıldlm; bir rahatlık duyuyorduro; yalnızlığın, »orumsuzluğun rahathğı. Bir de arasıra gelen bir korku, komsular «Niye bir eş aramaz bu» der gibi baktıkça. Geleneklerimiz «ağlamdır. Bir gün köyün ait ba•ında yalnız kalmış bir dışi olduğunu iöyleoMer. Tek kath bir evın bacası dibınde bir yuvadaydı. Az öteye kondum. Bakıştık «Nasıl da eençsin» dedım, «Evet.» «Bir dengini bnlman çerek.» «Harır. Bnrada mı kalacaçız?» «Ulmaz» dedim. Uçup yuvama dondüm. Az sonra o geldi camınin üstüne. lnce, guzel; ağır ağır yürüyordu bana doğru. «Dur! Güneyde bir dcnçini bulursnn yakında. Vaslanıvorum ben artık.» «Biliyornrn.» Yanıma geldi. «Burada nu kalacagıı?» Akşamüstü kan kaldırdık, oekledik. İşaret verıldi (mi). Uzaktan o bildik hışırtı duyuldu; kanat sesleriydi. Havalandık ve deniz üstünd'e akşama dek sürecek uzun yolculuk başladı. Yeterince vükseldikten sonra güneye yöneldik. Telâs?ız, çabasız, tekdüze uçulurdu. Denize bakmamak, özellikle denize inmemek gerektiâini bilirdik, ama denize ınmek zorunda kalsak ne olacağını bilmezdik. Etimizle bilirdik bunu. Sıcaktı. ögîeye dogru belime sğır bir ?ey kondu. Göz ucuyla baktım; bir kırlangıçtı. «HayrolaT» dedim. «Hayırlar. Birlikte geçeceğiz karsıya.» «Olur yüzsüzlük değil;» dedim öfkeyle «şimdiye dek görülmemis bir $ey. Bn yolcnlnk tek basına yapılır.» «öyleydi. Her yıl binleree alık kırlangıç niç belâ aşar bn denizi de böyle bir kolaylık kimsenin aklından geçmez. Rnnn ilk düsünen benim. Sıca^ın etkisiyle olacak, az önce geldi aklıma.» Kızmadan bir kurtuluş yolu düşünmem gerekti. Esimden bile bir yardım bekleyemezdim. Uçarken başımı geriye çevirempzdim. Uzun süre uçtum. Yoruluyorrhım. Birden ters dörüp silkindım. Tırnaklannı etime geçirdi. «Bana bak koca kafalı, beni dösürsen bile gelip gene konacaçım sırtına. Bosnna yonna kendinl> dedi. Doğruydu. Güneş batıya devrilmişti ama sevinemiyordum. Bir daha denedim : •Çok afırsın. Kıyıya defin tasıyamam seni, birlikte düşeceğizjı «Bana göre hava hoş; sen düscrsen gider bir başkasının sırtına konanm. Bak, siıinkilerden biri daha düstü.» Kurtulu? yoktu. Binleree soydaşım arasından niye beni seçmışti bilmiyordum; ama seçildiîim belliydi; ben taşıyacaktım bu yükü. Konuştukça daha ağıllasıyordu sankı. Yuvalan Biyografi Manisa'da 1921 yılı TI Haılranında dogtnuştım. «Hiç xahmet vermeden» der anam. Ynnanlılar kaçarken Manisa'yı yakmışlar. Yançmdan sonra Hacırah^ manlı köyüne yerleşmişiz. Liseyi Balıkesir'de okudum. lstanbui'da Edebiyat Fakültesl Tnrkoloji bölümünü bitirdim. Kisa bir süre Maltepe Lisesinde öğretmenlik yaptım. Babara ölüıv ce 1947 de köye yerlestim. Bes >ıl çiftçilik yaptım. Bn ara bazı hikâveler ve bir roman yazdım. Aylak Adam CnmhTiriyet'in Yıinus Nadi roman yansmasuıda ikincl oldu. Sonra bir roman daha vazdım; ama yırttım Kusur Yeni ejimle yanyana yüksekç» bir kayaya tünedik. Pek yorgun degıldım; birkaç yerde, tu kıyılarında, dinlenmijtik. Kuteydeki köyden gabahleyin gün dogarken çıkmı;tık; lağhgtm yerindeydl, fevinçliydim. Bir yaştan sonra duymatfıgım bir kipırtı vardı içimde; yent bir yaşam, bir lerü'ven kıpırtısı : D8rt günlük ejimle güneye gidiyordum. Yolda ona alıkça bir gösterişe bile kalktım. Öğle sonu yoğun havadan yukarlara, güneşe doğru, başım dönünceye dek yukseldim; o baş dönmesiyle yükıeklerde uçtum bir «üre, tüylerim bedenimden a y nlıyor gibiydi; sonra kanatlarımı, bacaklarunı koyverdım, kendi yelimin ufultusuyla iniyordum; bir nokta gibiydi e«im, yaldajtı, büyüdü, hızla geçtim önünden yeryüzüne doğru, toplanıp döndüm, yanma geldım. «Ne (tisel!» dedi. Yüreğim çarpıyordu. Kayanın üstünde yanyanaydık. Sol baeagımı intfirıp • • » Resim: A. ARAD mın ucuna, ona uzattım; nazlanraadan uzandı. Gozieri karaydı. Bajını ıağa çevirdi yavaşça. Gune? deniza batıyordu. «Salun «dnmesin?» «Sönmeı» dedim. Sorması hoçumı gidıyordu. öteki pek sorraazdı. Becerikli bir dijiydi. Fırsat buldukça yakm yuvalardan çah çırpı, pıçavra aşırırdı. Yakalandı mı kıyasıya dövüçürdü. Kuzeydeki köyde bir eaml üttunrf» sekız gece sevijirdik. Ayaklannı lıms'.kı basarrfı yere, kuyruğunu kaldırır, bırakırdı kcndını, boynunu öper ısırırdım, urun uzun, bsğıra bagıra yapardık bu isi. Sekız gün önce kayboldu. Ak«amustü yuvaya döndügümde yoktu; durgun gecede kulağım bir kanat sesinde bekledim; ara sıra çajırıyordum. Komşulardan biri «Teter!» diye bağırdı. Doğruydu. Ertesi gün ovada aradım, ama üzgün deonun yuvasına gittik. Kalabalık istemiyordum. Sabah gün dogarken çıktık ordan. Yarın... u I TANDIGIMDA hava ağanyordu. Yakından, uzaktan ötekilerin gesleri geliyordu. Kanatlarımı açıp gerindim. O da uyandı. «tyi miain?» «BU vet. Ya cen?» tyiydim. Az sonra hava ivice ağardı. Birden bir lessizlik oldu. Başımıu yu ** * nı, eşlerini anlatıyordu. «Sizinkiler boynna düşfiyor* Kbtü olduğunu bile bile ağzımı açtım. Güçlükle soluyordum, boğazım yanıyor. (Kurtuluş inmekte mi? Hajrır, düşersem bilmeden düşeyim.) Eşim sağ ilerimdeydi; gittikçe yabancılaşıyordu. Kendi kanatlanm bile. Güneş bir kavak boyu kalmıştı denize. «Boynna düşüyorlarj» Birden karayı gördüm. Bağırdım. Başkalan da bağırdı. Telâşla uçuyordum. Kara yaklaşıyortfu. Yaklaştı. Kumsala yüzlercesi tnmişti ben den önce, sere serpe. Sırtımdaki yaratığı duymuyordum artık. Kanatlarımı, bacaklanmı koyverdim; aralanndaki bi) boşluğa indim, tökezledim. Doğruldum; ağzımdan kumlar dökülüyordu, bacaklanm bitkindi. (Dnramıyaeak mıyınıî Olmaı bp, olaman; düsünmern gerek, ayakta kalmam gerek.) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 12 13 14 15 16 17 18 19 20 1 Hece Bulmacası AB BEŞ BI Bl BÎK BİL CUZ E FZR Fî Hî î î ÎR LAK LAK LİK MAK MAT ME ME MO NA NE NİŞ O OT PAN RA RE RİT SAH SAL SE Sî StM TA TER TtM TO U U YA YIK 2A ZA ZAR. Yukanda gördüğünüz dagınık heceleri, asağıdaki sorulann karsılıgı olarak bir kerede kullınıp numarah çizgılere yazınız. Meydana gelecek kelimelerin «ıra ile yukarıdan aşağıya İKÎNCt ve BEŞÎNCİ harflerini okuduğunuzda Fransız edıbi François Mauriac'ın : «Biz, vicdanınuzın mahkemesinden içeriye yalnıı...» diye baslayan sözünun geri tarafını bulacak(İZUZ. 1 Değirmi yuvarlak yüz. 3 Bir müzik eserin bitişi. 3 Fazla sürmek. 4 Zenci. 5 Bir kuş. 6 ölüm mânasma. 7 Ulaçtırma. 8 Yırtıeı hayvanlardan. 9 Göz değmesL 10 Matbaa harflerinin üstten ıağa eğik o.anı. 11 Tören. 12 Bir taşıt. 13 Mera. 14 Bir batakhk canavan. 15 Habefistan'ın bir eyaleti. 16 Döngelin başka adı. 17 Bcdava galebe minasına. 18 Yıl (dört harf). 1 2 ^»« •• 3 4 • 5 « 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 1 Babası Buhara'dan Amasya'ya geçen bir şeyh olup, Amasya'da doğup okumuş, 2. Bayazıd'ın şehzadeliginde hat hocalığını yapmıs, hünkirlıgında lstanbul'a gelmiş büyük bir hat üstadımız; TERSt çocufc. 2 Bir geminin ve yükünün sevk. idare harici deniz, fırtına gibı şeylerle uğradığı zarar zıyan; Taştan eski zaman yapısı; Peru'nun eski sakmleri medeni kavim; Bir ırk. 3 TERSl ev hapishane minasına; Aydmoğlu Beyliğinin donanması ıle Ege'ye Bizans'a dehşet salmış 3. Hakimi; Iç savaşlarda hemşirelik etmi$ bir Amerikalı kadın romancı (Louisa May). 4 Almanya'da şehir; Bir süs bitkisi: îsviçre'de şehir (Bale>. 5 Yüksek bilgi; Boynun geri tarafı; Almanya'da sehir; Bir nota. 6 Norveç, Fınlandıya, Rusya kıızeyindeki buz denizırnn adı; Bir kürk hayvaıu; Birdenbire; TERSÎ bir nota. 7 Erler; Hıyann bir cinsi; Ayı evı; Bir çeşit atlı araba. 8 Roma mitolojisinde şafak ilâhesi; TERSİ düşkUnlük. 9 Batı muzlgtnde senfoni gibi 4 kısımlı fakat tek çalgı için eser; Içindeki yapışıcı ve yanıcı maddelerle patladığı yeri yakan bir çeşit bomba; Çanakkale'de üçe. 10 TERSt eskıden polis, devriye; Kocaman; Halk; TERSÎ kimyada nikel; Cehennem. 11 TERSt Rus Beşleri'nden, orduda generallige kadar yükselmış besteci (Cesar Antonoviç); TER St Ermeni asülı Amerikalı hikâye, piyes yazan (William); îcadm başı. 12 TERSt bir çeşıt toprak; TERSt Hz. Alı'yi öteki sahabelerden daha üstün tutan taraflılar; Amerikalüarm Merkezi tstihbarat Teşkilâtı'mn rümuzu; Bir gün öncesi. 13 Tekirdarda Uçe; Abdülhamid idaresine k&rşı devTimci tutumu, tttihat Terakki'nin öncülerinden oluşu ve sadraz&mlığı dürüst, vatanperver faaüyeöyle Berlinde bir Ermeni taralından vurulmuş bir büyüğümüz; Sanat. 14 Bir hayvan; ÇocukiUğunda duşerek sakat kalışı, kısa boyu ve en iyi dostlanru Paris'ın tuhuş, eğlence muhitinden seçip onları ebedileştiren fırçası ıle büyiık bir ressam. YUKARDAN AŞAĞIYA: 1 Arkeoloji, resim, müzecilik alanlarındaki faaliyetleri, eserleri korumak için Asan Atıka Nizamnamesi meydana çıkarttığı îskenderin lâhiti ile Akademinin kuruculanndan bir büyüğümüz; Kötüluklerini belli etmeyen. 2 Hun imparatorluğunun yıkılışından sonra ikıncı bir imparatorluk olarak genişlemiş ve zamanla Avrupa'da, Çin'de erimiş bir Türk devleti; Signac ile tablolannın araları boş tuşlarla boyamış, Neo im presyonizmi orUya koyup ilmJ resim yapmış Fransız ressamı. 3 Afrika hatısında Portekize bağlı bir adalar grupu; Araenka'da sinema ödülii. 4 Hekim rümuzu; Çek müziğini halk melodileri etkisinde dunya sahnesine çıkarmış besteci (Satılmı*. nişanü); Donuk. & TERSİ his, TERSt kimyada altın; TERSt rey. 6 Maden parlaklıgı verilmiş deri; 18. asırda besteci teorist bir ttalyan viyolonistı (Guiseppe). 7 Birleşmış Milletler kütlür, eğitim, bilim teşkılâtının rümuzu; Debussy yolunda fakat ondan başka anlayışta beş eser vermış, Fransa dışında şeref kazanmış impresyonist bir besteci (Maunce). 8 Dıni torende Kur' andan parçalar okuma; tran'da Eol. 9 19. asırda Avrups'da yaygın, Küba menseli bir dans; Erzurum'da ılçe. 10 TERSİ doktorun hasta ıçın yazdıgı; TERSÎ Almanya'da bir sanayi Bulmacaların çözümü bugünkü CUMHURİYET'te bolgesl. 11 Elmas taslannı parlak göstermek için altına k o nulan varak; Uç dlrekli yelkenlerde arka direk; TERSt yabancı. 12 Tanrmın, insanların sevgisinden uzaklastuılmış; Blaise ön adı ile Fransız Jılo zof ve matematikçisı. 13 Unutma. hatırdan çıkarroa. Afri ka'da devlet; TERSt istikbal 14 TERSt kimyada neodim; TERSt kimyada kalsıyum. Annın eseri; Bir mülkün kime ait olduğunu göstenr resmi vesika. 15 Yapma; Hırsız; Bir hayvan. 16 tssac ön adı ıle tspanyol halk tnüzığt etkisinde eserler vermış (Catalonia, Pepıta JımeneJ ..) bir besteci; Kur andan okunan kısımlar 17 Karadenız bölgesınde bir dağ srupu; Gösterip ögTetme 18 Çinhindı'nde devlet; Leonardo'da ön adı ıle buyiık ttal yan ressam ve heykelıraşı 19 Yunan mi*oloıisinde orman ılâ hesi ı Roma'da Dıana); TERS! kimyada güraüs: Bir nota 20 Bir ilımız; Claude dn adı ve Pıerre Lotl gibı dpni'cıhğı. se vahat romanlan. Mılli Müc?oe iede taratımızı tuan vazuEP ıle bır Fransız edıbı tERO, bütün notalara tam hakkım vererek mükemmel mandolin çalıyordu. Aynı zamand'a hem saf hem de bâkire olmayan bir gens kadına tutulmuştu. Isml Eleanor'du. Hiçbir güzellik yarışmasında birinciliği kazanmamıstı ama en lorunlu jüri üyelerini bile ikna edecek kadar fingirdek ve kusursuz bır guzelliğe sahipti. Onu görduğünüz zaman hem yüzünü, hem bacaklannı hem de göğüslerini aynı anda seyredebilroek için sekiz gSze birden niye sahip olmadığınıza hayıflanabılirdiniz. Müzik telâkkilerinin 61çüsüne bu tferece uyan Eleanor'a gonül vermeseydi, Piero belki de bir caz orkestrasına girip her gün traş olacak kadar para kazanabilirdi. Oysa lüzumundan fazla uzayan sakallarını maskeleyebilmek için yüzüne zaman zaman magnezyum sürmek mecburiyetinde kalıyordu. Çehre hatlanndaki romantik ifadenin sırn buydu. Eleanor, birkaç gece için mandolinin berrak sesiyle ilgilenir gibi olmustu. Fakat aynı parçalan kimbilir kaçıncı defa dinlediği için tümünü de ezberlemiştı artık. Beriki de repertuannı değiştirmemekte ısrar ediyordu nedense. Sonuç malum: Genç kadın eskiden yaptığı gıbı onu dinlemek için yasemınler arasında bir mâbet mahremiyetine bürünen bal(conuna çıkmaz olmuştu. Piero, yıldızlara bakarak çeşitli bestelerı çalmağa devam cdiyor. belirh sark.ların belirli noktalarında da gözyaşı rttiküyoroM. Genç adam başka hıç kim~enın ağlamavacagı sıbı ağlıvordu DoktüŞü gozvaşlan da P EVET... NE DİYORDUK? Dayanılmaz kelimeler görünen yağ lekelerini işaret ederek mırıld'andı. Direksiyondaki kalın enseli, garip garip gülüyordu. «Şu hikâyeni anlat da dinleyelim» diye konuştu. «Ben dinlemek istemesem bile sen anlatmağa hazırsın zaten. Ask bazı insanlarda sessizdir, bazılannda da geveze. Ne olnrss olsun, bn kalles dünyada kimsenin kimseyi ayıplamağa hakki yok.» Delikanh, yalnız yıldızlann dinlediği mandolm fasıllarından başlayarak cevapsıı kalan mektuplara kadar bütün naacerasmı anlatmıştı. «Sen ona ne yaıdın?» diye otomobilli adam sordu. «Kendisini deli gibi sevdi «Anlıyonım, anlıyornm... Ask konusunda övle kelimeler vardır ki kadınlarda mucize tesiri vapar. Bunlardan haberin vok senin her halde? Eleanor dediğin ri^^anılmaz kadın da bu kelimelere davanamıyacaktır. Ben yazıvereyim sana..» Cebinden kuçuk bir defter çıkararak altın dolma kalemiyle bır şeyler karalariı. Mürekkebı, dudaklarınm arasındaki kocaman vaprak sıgarasının kulü ıle kuruttu. Sonra kağıdı kopardı ve cfelikanhnın uzattığı zarfa Koyarak kapadı. Aynı zamanda arabayı birinci vitese takarak gaza basmıştı. Otomobil bir rüya gibi etrafa ışıklar gaçarak karanlıkları yardı ve gözden kayboldu. Piero, kablelvuku bir hisla başını balkona kaldırmıştı. Sevgilisi hemen oracıkta yaseminlerin arasmdaydl. Mandolin sesine sağırlaşan kulaklan, otomobil sesine derhal açılmıştı. Çekingen bir hareketle mektubu ona doğru tuttu. Kadın, turfanda marul kadar körpe kolunu uzatmıştı. Zarfı alan sivri parmaklannın daha sivri tırnaklannda fırçanm maharetiyle makasın keskinliği ve törpünün ustalığı elele vermişti sankl N CİNAYEf C KfttftÜ KİMf chrendığınl, taKdt Kisa oıı nıULMClrif MirunUa H Kartvizit Bulmacası KADRI EROT Yukarıda kartvızitıni gördüğünüz Bay, yeni neslin güçlü kalemlerinden Yaşar Kemal'in bir romanına hayrandır. Eserin adı kartviziti teşkil eden harflerin arasındadır. erkesin denize koşu?tuğu sıcak günün sabahınrfa, beş arkadaş da mayolarmı, hazırladıkları yiyecekleri alarak Suna'nın otomobiline atlayıp plâıın yolunu tuttular. Saat 10'da plâjdaydılar. Büyuk kabinelerden birini kiraladılar, öteberüerıru açtıkları plâj şemsiyesinin altına, ortülerin üzerine taşıdüar ve sonra da kendilermi serin sulara bıraktılar. Bir süre yüzdükten sonra içlerinden Suna ıle Erol, sudan çıktılar. Lâle, Çetın ve Yaman, o sırad"a hâlâ denizdeydiler. Sonrasını Çetin şöyle anlattı : «Onlar, elele sahile çıkarlarken arkalarından bakıyordum. Gerçekten birbirlerine yaraşıyorlardı. Ağır agır knmların üzerinden sol tarafa yürümeye baslamıslardı. Şemsiye ile öteberiler gerilerinde kalmıştı. Bizim en sağdaki son kabiııe şemsiyenin 20 metre gerisine düşmektedir. Onlar, denizden görnnüste yanyana kabinelerin sol tarafına doğru gidiyorlardı. Sonra Xaman fle LSle'nin yanına yüzerek, onların top oynnnna katıldım. Denizin üzeri neseli seslerle, çağrışaniarla cıvil cıvıldı. Birazdan Taman. dinlenmek için çıkıp, kumlara uzandı. Arkadan Lile ile ben de çıktım. Bir ara yerimden kalkıp kâbineye yürüdüm. Karpnzları alacaktım. O sırada bitişik kabineden iki erkek çıktı. Güle konu«a denize gidiyorlardı. Kabine>e varıp kapısını açtım. Ve kalakaldım. O, sapsarı saclı. çın çın kahkabalı Sana, yerde yatıyordu. Hemen yanına çöktüm. Hiçbir hareket yoktu. Kalktım. Geriledim. Sırtım birisine çarpmıstı. OöndOm. Arkamdakl, büfeden dftnen Erol'du. NP o!'i\or" dedi. Kenara çekildim. Suna'jı g5ıdü ve ta.ş kesildi. Eâildi. Ama, Sana nefcs almıyorda. Yftzfi mosmordu.» Çetın'ı dinleyen Şef, dizlerı dırsekleri berelenm!? g»nç kızın mağlup olarak eayesıne uleşamıyjn kaatıl tarafıntıan bogazı sıkılarak boğulduğunu anlam'.ştı Kabınede para, müoevher sıbı şeyler Bulunmadısım «ovlevpn Kroi'a : «Dev3m ediniz!» dedi Erol : «Denızrten beraher tıktık Yold3, Suna'ya buleye gideceğimi söylemıstlm. O, durarak A dama bedava bir şey verrrezjer. demişti. Ve *erı diinüp sftn<ıunin altından anahLarı alıp kabinevr yollanmıstı. Arksmdan >rtısir dive, ben de ağır ajır bufeje dogruldum. Snna gelmı.\ince teri döndüm ve..» Büfeye gidıj gelisl 30 dakık* nesaplav^n !j°t PI'.Ç'I'. naiınedekı kışüeri çajırtıp Çetın'e got»raı ünun gortfuiu ıkı ^rkf>k bunlardı. Birı : «Evet, biz denize çirierkcrı önümüzden reçen d > <nizden gelen kızı gördüktü. Çok tuzei bir kızdı \llah icin. Ka hineye dogrn nzaklastı vanımı/dan. Botulduçuna UzUldUk Uemek yüzrae bilmiyordu.» Yaman ıse denizden çıkıp kumlara uzandıjinı. rnf'.fçe Kes'ı rlrken denizde de rahat vermeven Lâlenın radyovu sonuna kadar açmasıyle doğrulduğunu, Lâ!c\ı vpmpk hazırbmakla meı gul gorduSünu, Lâle'den Çetin'ın kabineve Uarpu/lan «tm«v> gittıgini oğreadlğını söyledl O gün tesadüfen aynı plâjda bulunan ^et fn"?^nı n\\j VA şıdı ve ordakilerd'en bırine donp'pk «Huııu vapni3mulıvd)nır !> dedi. KİME? NtÇİN?. I bir s a l d ı r ı y a karsı >arfpce mantar oluyordu Faretenn. ıcıne yuva yapmaı için mardoMrı bir köseve ar•nıstı Bıına mukabil bes zarf, bej de kâeıt alıp bırbiri aTdı <!ra dünvanın en atesli mek'uplannı va7nıasa koyuldu. Her qece «fvgılıeının evıne gıiip bunlardan birini kapı araığından atıyordu Fakat kalın, bunlan aldıktan sonra •nemnun olup olmadığıfıı biliirmek ıçm kspıyı bir parça:ık aralamak gibi minimını bır '.ahmete bile katlanmıyordu. Âşık müzisyen daha sonrakl sunlerde bes kâgıtla bes zarf i^ha, alabilmek için mandolinıni ^atmak ınrunda kalacaktı TnaI]ardd.vi eıbı ıncı değ;!, N sjC sjC SfC EHTAPSIZ hir geceydl. Piero, yaseminli balkonun altında bir türlü gelnı?ven cevabı bekliyordu yıfic Bir vandan da afilıvordu Birdenbıre, şımşek gibi gör Kamasi'rıcı ışıklsrla etrafın nvdınlandıgını farkettı tkı =arıı\e sonr» ysnıbasınria lüks Hır otomnbil durmustu «Bo taraflarda henzin hu'abilir mlvim?.j rfıve dırek«ıvonriaki ensesı knlın. parmakları ınce adam fnruyordu Beriki. lıuumundan (a?!» n^rlavan RÖzlerle Bnce adamın 'ombul yanaklarım, sonra da arabariaki bavu) yığınını Ü7müştü. Hepsinin 'izerinde hüvük ve meshıır otfllerin e'ıketlerı vardı • Klaviç. DajesHk. Veçresko. <FvPt. '<üçab bir sise ben'in'm vardı sma iki tün evvel Hrcadım» diye Piero ceketinın şurasında burasında hâlâ *** L'CİZE gecikmedi. Kadın mektubu okur okumaz balkondan aşağı naylondan bir merdıven sarkıtmıştı. Merdlvenden taşan harikulâde koku genç adamın kalbine dolmuş, basını döndürmeğe başlamıştı. Yukan çıkar çıkmaz çılgmcasına kucaklaştılar. Piero, dudaklannı karhnın çene kemişi ile kulağı arasma tesadüf eden çukura gömmüş doya doya öpüyordu. Birkaç gün için mutlu oldular. Fakat bu birkaç günün sonunda »enç kadın Piero'dan, Piero da genç kadından bıkrr.ağa başlamıştı. Aynlmağa karar verdiler. Barlardan biri banço çalması ıçm Pıero'ya teklif yapmıştı zaten. Ayrı'.madan Bnce İki eski dost gibı tokalaştılar Ne hırıltı re dırıltı. Piero, veni görevi vesilesiyle vüksek sosyete hayatına atılrnak üzereydi. Eünden bir sürü kadın ve kız geçeeegine göre çönül avlama usullerme <ımriıden vâkıf olması gerekıvordu. Mehtapsız bir eecede ense^i kalın, parmaklan ınce priamın va7dıgı mucize kelımeleri merak edivordu Bunun, yeni havatında çok ıse varavacaâı muhakkaktı «Sn henim mektnpları da iade etsen fena olmaz» diy» mırıHandı Kadın çamajır dnlabmdan bır ripste mektUD çıkararak ıızattı. Mektuolar pembe bir iartiyer1P baiSlanmıştı. Fakat arahalı vabancın'n vazdı5ı mektup tnmarda yoktu «Snn mektubu da istivomm» dive hnrrıurdfind! «Seni kollanmın arasına atan. benim vapan son mektnp.» Kacfın avnanın karsıeın» ofıırmus. dudaklarınm kenarına ''prmstocrafla sınır ci/ei'i çekıvorrlu: «Ha o ma?..» rlıve ınce hir <i"« çıakrdı. «Şn çekten mi bah«sedivorsnn?.. Maalesrf veremivpıefim.. Frtesi eiin hankaya gidip bozdnrmnştum.»