28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
UUKT ŞByle diyordn Napolyon: «Vendee harbini kendimj katolik yaparak kazandım. Kendimi müslüman göster, dikten sonra Mısıra yerleş5 tim. Kendimi Papanın nüfuzanu yaymaya taraftar göstererektir ki ltalyada papaslan elde ettim. Eger yahudi bir kavme hükınetseydim Süleymanın mabedini tekrar kararoun..» kurbağaeıklann. Amma aeasiz sedasız görünce «Böyle de başbug mu ohınnos ey ZEUS?» demisler. «Ne yapeak tmtnıyor. Sen bana al bize Hr başfca baskaa verj» Koca Zeus «öyle mi"» demis. «Pekiil. donm •)>!» Ve kurbagalara bu seier bir yüan pöndermlş. Yüan da sa kadar kurbaga varsa hepsini yemis yutmus». Bazen ülkelerin basına vurdumduymaz, basen de karanlık düşünceli corbalar gelır. Bu halkın psıkososyal Utekleriyle davranışları Ue ügisi olan bir tecellidlr. îşte köie füozof AÎSOPOS. Bu yukandakl öyküyü anlatınca o zamarun yüan ruhlu kıralı Pelstratus'a karşı Atına halkmı kıskırbyor diye boymı vunılmuş savalU filozofun. Zamanmıudan tam 2500 yü önce. S Hazîran 1970 PSIKOSOSYOLOJIK YOKOEN HBLKIN GÜDÜLMESİ „».Dr. iHSAN üNLüER Lânet ola ol mala ki tahsiline anın ya din ola ya ırz ü ya namus ola alet IALK OYU araatıımalan [yalnız bir toplumun ayrı I gruplannın birbirlerin» karşı davranıs ve tutumlarını, inançlaruu anlamaya, ölçüye vurmaya, yaramaz. Uluslaıarası gerginlik ve yakıtüıkları da anlamaya yarar. Tanhte çıkara devletler tarafından blrblrine yakın halklar sırt çıkarlar yüxünden güdülenerek birhirlerine düşman edilmiştir. îşte bu bakımdan sosyolojik tekniklerle yapüan halk oyu araştırmalan ile toplanan sıhhath bllgHler toplumlarm gerihmlerinı a«altmaya yaramaktadır. Halkoyu araştırmasının bir •macı da gerçekten demokratilc • TOPLUM PStKOLOJİSt ÎMDÎYE kadar tek blr bireyin, Vatandaş Mehmedin psikolojik niteliklerinden algılanndan güdülenmeslnden tanıma örgütünden, inanç, iman, tutum kanaat ve bilgı yapısından bahsettik. Bu psiltj'.o Jik nlteliklerin hepsi birden birleşerek herhangi bır olay karşısında Mehmed efendinin DAVRANIŞ DÎNAMtGİ'nl meydana getiriyordu. Amacımız örneğin SEÇlM eyleml gibi toplumsal bir nitelıği açıklamak olduguna göre, bir tane de£ı! de bırçok Mehmed efendilerden meydana gelmis olan bir KtTLE'nin davramşım ele almak gerekecek. H önderlertn halkın gerçek dertlerini gerçek isteklerini bılip ona göre halka hlzmete yonelmesinde yardımcı olmasını s&glamaktır. Halkın yarasını sarmak için en önemli dokümandır halk oyu araştırması gerçek halkçı bir onder için. Bütün devirlenn ve memleketlerin devlet adamlan bunların en müstebitleri de dahil olmak üzere hepsı kitlelerin kanaat ve inançlarını destek olarak kullanmıjlardır. Onderler hiçbir vakıt kitle muhayyelesıne aykırı olarak yönetıneyi denememişlerdir. Devlet şur&smda Napolyon şöyle dıyordu: « Vendee harbmi kendimi k»tulık yaparak kazandım. kendi mi müslüman gosterdıkten sonra Mısırda yerleştım, kendımı Pa panın nüfuzunu yaymaya taraftar göstererektir kl ttalyada papazlan elde ettim. Eğer Yahudi blr kavme hükrnetseydim Süleymanın mabedini yeniden inşa ederdim.» Halkın inar.cını büen kurt bir politıkacı da elbette ki propaganda içın gittiği seçim bölgesindeki halka bazen «Esselftmünaleyküm», bazen «Bonjur» bazen «Keyfete Hose?» diye hitab edecek, bazen melon şapka ile bazen de sankla ve takunyalarla çıkacaktır seçmenin karşısına. LÂNET OLA OL MALA Kt TAHSÎLINE ANıN TA DÎN OLA TA ıRZ Ü YA NAMUS OLA ALET. Elbetteki halkın istediğini veren ya da halka gerekeni ve ren iki çeşit önder vardır. Zaten yeryüzündeki tUm kavgalann nedeni de bu. Halkta çagdaş uygarlık niteüklerine karşı tstek uyandınp halka ileriye götürficü seyler mi vermeli, yoksa sosyal psikolojl bilimınin araçları ile gercek iateklerini btlinç altma Iterek kendisbtt afyon mu sunmalı? S • KÜTÜKTEN KIRAL URBAGA tayfa» da bir gün kendi başlanna yaşamaktan bıkmışlar «Bize bir başkan bol» deyip tanrılar tannsı ZEUS'a acı acı yakermışlar. Ata Tanrı Zeus tutmuş kurbağalara «Benden başkan mı istiyorstınnz?» diyerek ıri bır kiıtük parçasını göle atıvermiş. önce ödleri kopmuş K H3ZLI KALJUNMA HIZLI KALKINMA uıımıııınıınıınıınıııiMiııııınıiMiıııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııınııııuııı • MEHMETLER TOPLULUĞU MMA TOPLUMUN içindeki tüm Mehmed efendiler de birbirinin ruhs&l bakımından tıpatıp aynı değil ki.. DiyeUm ki meselâ 6 adet Mehmed efendinin bir araya gelmesinden mej'dana gelmiş bir kalabalık olsun. Birincı Memet, ikinci Memet. üçüncü Memet.. Şimdi acaba bir tek Mehmedin davnuusmı bilmek, ya Ja teker teker Mehmedlerm davranışlaruıı bilmek bize o tüm Mehmetler toplulagunun dnvranışı hakkında bilgi verebüerek midir. Hayır. însan toplumunun ancak toplum olarak davranışını inceleyecek olursak o toplunısal davranış hakkında bir takım kanunlara varınz. Elbette ki bu kanunlar karınca toplumlarının, an toplumlannın kanunlarından farklı olacaktır. Insanlar arasmdaki ihtıyaçtarın algüamalann, tanıma vetiresi gıbi psikolojik farkhlıkların vüzünden bu kanunlar karmaşık olacaktır. DEFÎNE TAL.f» APAYD1N 123 Öyle he Baksana Deli Seyitie Gakçı'ya? Kim bilir ne para kaıandılar? Koca küp altın doluymuş. Saymakla baş mt olur? Bı de altın heykel... Üç hayvanla zor götürmü»ler Zengin oldular gitti. Zenginlık de söz mü la? Milyoner oldular. Benım bildiğim Seyit Ali'yse Osmana yardım eder. ÇunkU onun yüründen oldu. Demıs zaü. Ona da hisse ayıracagım demli Ayırmalı hem de. Ne edecek o kadar parayı? Hareamayla baj mı olur? Denizden su alsak bit«r mi? Bi elli bin veriversin. Verir belki. Hem de vermesi lizım. Ben olsam veririm. Neden dersen, define juzünden geldi başlanna ne geldiyse... Öyle he. Osmana da vermeli, Aliy» de vermeli. Doğrusu bu. Osmanın yüzu ışıyordu. Umudunu Seyit Ali'y» bağlamıştı. Herkese onu soruyordu. Daha gelmedi mi? Nt zamtn gelir aeaba? Bır haber yok mu? Yok, diyorlardı. Daha ijini bitirememiştir. Kolay değü. O kadar parayı saymak bile bir hafta surer. Nereye kor acaba? Kimbilir? Bankaya kor herhaldt. Öyle. Istedıği zaman çeker. Yirik Habip derin* kaçmif gözleriyl* yer» bakıyor, belli beliraiz kafasını sallıyordu. Köyde en çok o dertliydi. «Ne yaptıra ben?» diye dövünüyordu. Göz göre gore defineyi kaçırmıjtı. O gün Seyit Alı'yle birlikte gidiverseydi, jimdi rengindi işte. «Ah akılsız kaiam^ diyordu k«ndi kendıne. Her yteiere gıttim de, başımat olmadık ijler geldi de... Ne olurdu o gece de gıdıp çalıjsaydım? Seyit Ali ne güzel cağırdıydı. G«l dediydi. Ayağıma gelen nimeti teptim. Ah benim bu eşjek kafam... Bi de ?u Ali. Bizim kız... Neydersta, hangısma yanar sın? Tüh!...» Başkasına belli etmiyordu ama için için erlyor, mahvoluyordu. Alnmdaki çizgiler iyice derinlejmijti. Sık süc cignini çekiyordu. Dışarda muhtar köseyi döndü, îdris öğretaıenl gördü. O da bu tarafa gelıyordu. Durup bekledi. Göderi kum serpilmiş gibi sızlıyordu, Geee gene hıç uyumamıştı. Koyde define bulunduğunu bildir sin mi, bıldirmesin mi, bir türlü kararlajtıramıyordu. Bir yandan da Ali için üzülüyordu. Çocuk kurtulamıyacaktı herhalde. Göeünün önüne geldıkçe ırkıliyordu. «Tüh! Bi şaka yapalun dedik, pigman olduk. Gitmeı olaydım o hınzınn yerine. Ne kötü oldu yavu. Çocuk oyle kalırsa ne ederiz, nasıl kalkanz altından? Genç yajında, tövbe yarabbi...» Ensesini kafidı. îçi karmakanşık, rahatsızdı. • Gelmedi şn deyyuslar! Ne götürdüler, kaç pa ra amdar, bi bilseydık.. Belkl bize de düşer bıraz. Koyün muhtanyır, öyle ya? Bizden sorulur bu ka yün her bir şeyi. Dürzüler define bulur götürurler, habarımız yok. Hele bi dönsünler, bunınlarından getirmezsem...» Merhaba muhtar, ne o? Ne düşünüyorsun? Hiç. Düıünmeyelim de ne edelun? lgler kotü öğretmen. Ne gibi? Ali'nin BtMeletL AJzı gözü egildi çocugun yavu. Büiyorum. Daha düzelmedi mi? Yok. Gel bir daha yoklayalrm şunu. Ben de üzulü yorum. Ne yapabılirız bilmem kı? Definecdık çole ijler açtı köyün ba?ınâ. Pahalıya mal oldu. He ya... îki dürzü zengin olacak diye... Oda belli değil. Dur bakalım. Ne gibi? Bilmem. Köylülere pek düşmez böyle şeyler. Yarbay dayı kurnazdır, o yolunu bılır. Sanmam. Bu ij böyle olmayacaktı. Beni dinl» mediler. Kiml dinlediler bre öğretmen? Bilmez mısia Seyit Ali denen deli dürzüyu? Burnunun dogrusuna gider. öğretmen bajını salladı. Çok jeyler söyleyecekti, vazgeçti. Faydası yoktu arük. Allah verse de baflarına bir iş gelmese. Bu if tehlikeü İş. Hem de en kötü yoldan gıtüler. Sen olsan ne yapardın? Olmazdım. OUan? Bilmem. Herhalde böyle yapmazdım. Karlara basa basa yürüyorlardı. Karlar yumuşamıjU iyice. Boncuk gibi parhyordu ayaklarının altıada. Muhtar karçıya bakıp durdu. Iblşln Ali gilin ka pıda gene bir kalabalık vardu Kadınlar, çocuklar tasalı tasalı bakışıyor, aralarında konuşuyorlardu Muhtar ba?ını salladı; Valla gidesim gelmiyor ju eve, dedi. Içim karanyor. Yüxü bir yılgındı. Ağlayacak gibiydi. Anlıyorum, dedi öğretmen. Olmasa iyiydi. Viedan azabı çekiyorsun. • Hem de nasıl? Gece uyuyamıyorum valla. Hep şu defınecilik yuzünden. Öyle. Aramaz olasıcalar! Yıktılar ocağımı, Ben nasıl kalkarım çimdi bunun altından? Doğru. Kolay değıl. Evin kapısına vannca yol açblar. Nasıl oldu? Biraz iyilesti mi bari? Nerden iyileşecek? Öyle kaldı. Vah vah vah. îçeri gırdiler. Veli hoca başucunda kara kaplı kitabı açmış, sallana sallana okuyordu. Muhtarla öğretmene söyle bir baktı, okumaya devam etti. Yoksul evin içinde ne varsa her jey, çaresiz kaldıklannı soylüyor gibiydiler. (Arfeas rmri CEM SULTAH A C PAB. Blusi ( tilU Odv/ErTİMe • İNSAN GRUPLARI ARINCALAR, leylekler, anlar, kurtlar, sırtlanlar nasıl bır takım hay\aıısal topluluklar halınde taşıyorlarsa ınsanlar da İNSANSAL gruplar lıalmde yaşamaktalar. Meselâ Kocamıstapasa semtı, sakmleri, Konya şehır ahalısı, hattâ 32 mılyonluk Türk halkı birer toplumsal gruptur. Yalnız bu semt, şehır ve bölge ınsanlan tıpkı Rustem Kaptanın ağlan çekıp de «takasinun içune toldudigrı paluklarun toplulnğu» gibıdır. Kimısı kefal, kımısi uskumru, kimısi kıhç, kımısi köpek beJıklannm karmakanştıgı bir topluluktur. Bu top. lumsal grup ancak «aynı fizik çevrede bulnnma» gıbi bır urtak nitelıfe sahiptir.. Halbuki bir "îe başka türlü aynnusı %a 'r gruplann. ömegin çıftçıler ırgatlar, tefeciler, askerler, rahıpler, zadegânlar, paryalar gıbi. Bu gıbi ortak ozellıklere sahip olanlara bız «SIN'IF» dıyoruz, Amma esas grup lâfınm apa>n bır tarifi var: «Birbirleriyle pstkolojik bağlantıları olan ve birbirlerini psikolojik etkide bırakan topluluktur bu. Bu toplulufa PSIKOLOJtK GRUP» demekteyiz. K nist s > İLE TEM, KUPDUM Â\ A f y " OJCE' CTp GfSD i i İ «£?& W \ JONfc* Meselâ Galatasaray takımı taraftarlan ya da Bizimkırat partisi Uyeleri birer topluluktur fakat psikolojik topluluk değıldirler. Halbuki şu takunyalılar, yeminlıler çızmeliler yalınayaklar başıkabaklar memelıler gobeklıler gruplan ise aynı nıhsal yakınlığı gösterdıklen için birer psikolojik grup olarak ele alınmaktadır. 27 Bankonun bltlm noktasında duvar bashyor... Daha öteye gitmek imkansız tabıl... Nihayet erkeklerden biri durumu farkederek benden yana ddnüyor. Uzun boylu, güçlü kuvvetli, san saçları gayet kısa kesUmiş... Yanyana durdugumuz takdırdc benim başım onun ancak çenesine gelebilir... Boyun kınp beni söyle bir süzdükten sonra... «Ozür dilerim arkadas... Biz sizi rahatsız ediyonız galıba?...» diyor. Bu durumda nasıl bir cevap vertnek lazun onp... Kafamı hayır anlamına gelecek şekilde iki yana sallıyor, tebessüm etme çabası ile kendimi zorluyorum. Kocaman, adalell ve güçlU ellermdan btrml omuzorıa dayıyor: «Bizimle beraber bir şey lçmez misiniz?» «Hayır... Çok teşekkür ederim.» Teklıfın geri çevnlmesine kat'iyen alınmıs değil... Beni himaye etmek istiyen davranışlarla omuzumu üstüste bir kaç kere okşuyor, sonra tekrardan arkadaşlanna dönerek yanm bıraktıgı fıkralardan birini anlatmaya devam ediyor. Gnıptaki kadınlar, göz ucu ile ve tarafsız bir ifadeyle bana şöyle bir bakmıs, ytne kendi ftlemlerins dalmıslardı. Eenden özür dileyen adam, medenl blr lnsanın göstermek zorunluğunu duyduğu nezakeü gereğince göstermişti... Bu, aslında güzel ve aarıf bir hareketti... Fakat ben hakarete ujramış, hattâ dajak yemişçesine alınmıştım. Isimlendiremediğim garip bır şey düğümleniyordu gırtlağımda. Oturduğum yerde dengemi kaybetmemek, yu\farlanmamak için dirseklerimın ıkısini de bankoya dayadım... Buna ragmen tabureden her an düşebilir, dösemeyle sarmaş dolaş olabilırdim. Yanıbaşımdakiler bir yana bütün IokaldeM gürultu muntazam bir orantı çerçevesinde artayor, yükseliyor, kesifleşiyordu Hafta sonu tatili ile birlikte gelen neşe ve gamsızlığm tabil bir sonucuydu bu. Garson, ısmarladığım sandviçle birayı getırdı, önüme koydu. Daha Uk lokmayı ısınrken bunun tatsız tuzsuz bir şey olacagıru tahmin etmiştim. Hemen bardağa davranarak iki yudum bıra içtım... Isırdığım lokmayı başka türlü yı> tamıyacağımdan emindim. Biraz sonra sokaktaydım... Ne vakit davranmış, kapıya kadar nasü yürümüstüm?... Farkında bile değildim. rjzaklaşmadan önce dönüp, camlann arkasından doğru içeriye bir göz attım. Dünyaya metelik vermeksizin kayak h&tıralan ve fıkralan anlatarak, sunun bunun taklidinl yaparak bol bo! kahkaha atan gençler grupu hal& oradaydı... Benden özur dileyen dev cüsseli sansın erkek el kol hareketlermln esliğinde konusmasını sürdürüp duruyordu. Berikiler de fasıla vermeksi İRADEİ PİŞMANİYE TEŞEKKUR Suleymaniye Dojumevlnde, oğlumuz KTVANÇ'ın dünyaya geli^inde, gerek ejta HACER KINAY'a, gerekse oğlumuza gosterdilcleri yakın ilgi dolayısıyle guç bir doğumu kolaylaştıran sayın Op. Dr. FEHMİ AKYOL ıle hastanede bulunduğu nireee nazik ılgilcrinl esirgeraeyen Bajhekım Dr. Safi Cavaç, Op. Dr. Muvaffak Afir. Op. Dr. Ismaıl Tursan, Op. Dr. Fehmi Akyol, Çocuk Mut. H»ydar Korkmaz, As Dr. Hasan Taru boğa, As. Dr. Haçik Mensungan. As Dr. Metın Altınışık, Ebe Hm Sabahat Şarüıturke tesek. kürlerımızi bıldırmeyi bir borç bılırız. Oktay KINAY Cumhurıyet 5671 Türkçesi: Adnan TAHIR zin gillüyorlardı... Ama ne gUlUs... Kafamın İçinde garip bir şüphe uyandı birdenbire... Şüpho değil, gerçegin tâ kendisiydi bu düpedüz. O dev cüsseli genç adam şu anda arkadaşlanna benim taklidimi yapıyor olmalıydı. Kaldınmm bir köşesindc dikilmekte mâna jroktu. Yürümek lâzımdı. Ben de yürümeye bashyorum,.. Ezbere ve geüşigüzel... Aksi yönden gelenlerin bana çarpıp geçmesine aldırmaksızın... Biraz önce çıktıgım lokantadakl dev cüsseli sanşın adamrlan bana ne? Ona karşı ne kin dıv yuyorum ne de benzer bir şey... Tepktnin zerresi bile ürpermiyor içimde... Hem lüzum yok, hem değmes. Yagmur dinmlşti. Market Street'i boydaa boya Udye bölen tramvay raylan hâlâ ıslaktı. Madenl bir pınltının sürekli kıvılcımjanmasında uzayap gidiyordu bu raylar... Sonsuzluga doğru. Gece, adamakıllı inmis sayılırdı artık. Bulunduğum kaldınmın tam tıizasmda bir trdmvay durdu birdenbire. Hıç bir niyetim ve amacrnı olmadığı halde atladun... Bir içgüdU zorunluğunun sonucuydu bu. Şimdi boş fcoltuklardan birine oturmuş. sokak lâmbalannın aydmlatüğı evlere, mağaza vitrtnlerine bakıyorw dum... Insanlar dahil, görüntülerin tümü de bakışlanmm açısına yavaş yavaş giriyor, süratla çıkıp gidiyor. gerilerde kayboluyordu... Karanükta eriyerek »arl tlancıhk 3230 5650 KAYIP İki sene once Adapazarı Injaatçılar Dernek Başkanlı. ğından alrcı; olduium tasdiklı inşaat »hHyetlmi zayi ettim. Hükumsuzdür. Ali Rıza ERDEM Cumhuriyet 5073
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle