21 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHIFE DORT 26 Haziran 1970 CUMHURtTET Sözde ressamların tabloları kapışıliyor Sokak tamlr lslert de Ceaylrlilere vergl, giİndUz hlç p&rka ve aslalt tamiri yok, gece »bsha kadar, en bozuk yolların tüır.U yapılıveriliyor. Bizim yollan, parkeleri r llglUleri düundüm... Ne toe... Türkiye'den gidenler hasret içinde • ALIŞVERIŞ o ne çeşit mal teshiri, ~ari£ satıcı kızlann güzelliğine, terbiyelerine hayran oldum. madı! * Monmartre, Sacre Coeur ve Pompier; Ressamların Birkaç frank karşılıjp sattıklan tablolarla geçtndlkleri küçük paıli BtNLERCE 6 S ABAH, Parls cıvü ernl. Metroya glrmelc blrttirHldert, vagonlara aığznsk bir ttirlü lşkence. Zaten sabah v akşamlan yollar hep ana baba günü. herkes lse ğldlyor. Çocuk denecek kadar kuçük kızlar, erkekler, orta yaslılar, metroda, blrblrlerlyto yarış ~ dercesine kosuyorlar, galiba bu metro lçln cComapondaııce» yapraala, y&nl aktannalr lnsandjı, ne yağ bıratayor ne göbek, çok sismana ~"~N*~'"'1r Metro vsgonlarınHi temlzligl hep sencilerin vazifesi, sessi* •adasu, terbiyell, blr eltnde sü ptlrge, blr ellnde çöp kutusu, sisamadek süpürüp dunıyorlar. ENC, güzellm kular, ka• MASMAVt gaplarda, sebze dükkânlannda, manavlarda, pazarEN, PARİSE aymk basalı, larda, türlü alışverişi tıstaükla hava çok sıcsk've gök masyapıyorlar, sonra ellerlnde sümavl. Bu hlç böyle olmaıpürge, kaldınmlan yünyor, sümıs. pürüyor, bu lşler orada hlç aArkadaslanm, benlmle sakayıp değll, bMm manlkürlü, çıt kınldım, genç kızlanmız bun laşıyorlar, ben da onlara; rahlan görseler, bllmem ne der metll dostum Ornan Veli'nin de öjği gibı: «Yahu, bir aabah er> ler... ken kalktım, gök yüzünün grlInsanlar tertemlz, çorapsıs lerini dldim, en iyi maviden y» da çorabı kaçık genç, Ifatl boyadnn durdum, sabah kalktıyar kadına rastl&znak ne müm gunzd bir de baktıou ki gök kün. Büyük «Primnlc» mağa. maamaj, onn ben boyadım» zalarda ber keseye uygun, tır dıyorum, nak cilâsından tut da sandalye îstanbula döndügüm güne sıne kadar herşey var. Galeries Lafayette Uçleşmiş, Printemps kadar hep rnavi, güzel havalar mağazası kapanmış, o da üçün ve sıcak devam ettl. KullandıcU «Lafayette» olmus. Gezdim, ğım Istanbul mavisi hlç sol B B BAŞOĞLU CEMSULTAN n SABAH SacröCoeur Monmartre'a glttim. Coeur merdlTenlerl blnlerce turlst ve yerll genç, yaşb kızerkek kadırüa dolu. Güneşe has ret lnsanlar soyımup dökünüp merdivenlere uzanmış. öpüşenler, gitar çalıp, şarkı söyliyenler, blr başka dünyada lmişlm gibl geldl bana. Gelelim SacröCoeur'dekl res sajrüann küçilk parkına. Biraz fırça tutan, sdzde ressarrüar, re alm yapar gibi durmakta, turistler de onlan hayran hayran seyretmekte, ne kadar sahte, tiyatrovarl bir sahtelik, temennıra o meslekdaşlanma İyi. rengin turlst müşterıler, zaten Fransızın bu lşlere pek aldırdığı yok. Yan sokaklara saptım, hep yapmacık küçük küçuk, ama konsomasyonlan korkunç pahalı şansonlyeler. Burada şarkı söylemeden yıldızı parlayan artist yok, bu böyle bir gelenek. Brassens Mouloudii, Robert Lamoureux, rahmetli EdiUı Piaf, Yves Montand hep bu dar ve sevteıli sokaklann yetlştlrdiğl büyük kıymeUer. Bu sokaklarda, bir de antikacılarla, tablo satıcılannın galerllerl müşteri bekllyor. Mahşerl blr turist akını, Parls h&tırasuu, kesesine göre alıyor. Saat akşarrun 17 & oldu. Bltkimm, u1 tanma.iaın yerlere uzanacağım. Çok yoruldum. tstanbulda 100 »Hımiıv yere dolmıışla giderken, bu yorgunluğa, şu yürUdUğUm yollara hayret ettim. Seine Nehri uzennde yeni köpruler ve Parıs gtnçtiginin hueünkü kıyafeti: bir ıııırta mıni, öbur yanda maksi BSap Dlı ••••• •••• YI •nnmımNMM olayin başlangıcı | MÜZAFFfR BUYfiUKÇU MM ] • KÜÇÜK AMA ATEN Pariste, metrodan sonra aradığımz adresi bulmak 33 küometre sürüyor. HalbuM Paris, tstanbuldan çok küçük, bu Bulvard muammasını bir tUrlü çözemedim. Gece, Îstanbula hlç benzemlyor, cermet gibl aydınlık. «YANTZ» kulüp adıyla çok zarif, mutfağı aynl Türk mutfağı, dekorasyonu bilgill ellerden çık tığı belll blr lokalde eglendlk. îstanbul azınlıgından bir çok klşi dans ettller, eğlendUer. Üs küdarU, Maçkab, YeşUkoylU çok cid hanımlarla tanıştım, hepst îstanbul hasretl içinde. İstanbul hasretl onlan dell ediyormüş. Tabll cennet gibl bir vatan, Pariste nerede o güzellm Bogaz, Adalar. Suadlye, hep oralan sayıklayıp durdular. Z • BÎR KAHVEYE DtŞİ BOND S ABAHA karşı taksl Ue otele dönerken, şotör, bana dönüp: «Siz Türk müsünüz»? dedl. «Evet» dedim. «Neredensiniz?» dedl. «Tarabyadan» dedım. «Ben de Çamhcadan» dedl Bir tuhaf oldum. Çocukken Paris'e yerlesmls, soför olmuş. «Ah» dedi, «Çambcadk Ur fîncan kahveye hayatımın 5 lenesini verirdim» dedı. Donup kaldun... Emin olun... YARIN Sanat galerileri, müzeler, tiyatrolar ve televizyon TİFFANY JONES Prof. Dr. Hüsameddln Gökay Muayenehanesini naklettigini saym dost ve hastalarına bıldirır. Yeni adrcs: Nişantaşı. Valikonağı Caddesı Po>xacık Sokak. No: 57 Îstanbul. (Ame rıkan Hastahanesı karşıa) Tel: Mua. 48 28 33. Ev: 48 12 76 Yz.: 55 19 13 Tarıh: 1 Temmuz 1970 (Cumhuriyet: 6457) •Do*rn söyle. öyle ml dedi?» Halilin yüıfl lemiı bir gülümsemeyle genisledi, müşterilere bsktı. Çok önem verdigi ve savçı dnydağn bir (Beyefendi) tarafmdan düMlrülmesi (rurnrunn okş»mıştı. Birciear» yaktı, gıcır gıcır iki bardak çıkardı, iyice yıkadı ve yenl demledigi çaydan doldnrdn. «Adara adam bn. Onnn için yapmayacağıtn hicbir çey yok. ö l desin ölürüm. Ama öteki!.^ Askıyı çüzelee slldi, «Döktneden g5tür. Resat bey dökülmüş çayı sevme» «Dökmem, merak rtmej Kıpırdatmadan getirdi Ç»yı. Snfine sOrdfl. «Ştkerin blrlnl sl!» Salona çıktı. Reşat beyln «ekerini aSnna atarak kıtır kıtır yemeğe basladı. Mnhabirlerin odasına, güpürfirken dnyduğn nefretle baktı, patronon kapısındaki pirinç tabelayı mendilinl çıkanp parlattı. Simdi verirse verirdi. Ama ya ters bir karsılıkla nmutlan suya düşerseî Korktn. tepeden tırnağa kadar ürperdi. Yarslanmaktan, küçSlmekten korknyordn. tçine çöken dell blr arıyla ve ba?ı Sne eiHk aynlmak istemivordn Reşat beyin yanından. «Babama versem de o götürse. .» Aşağiya indi, dondnrma yiye vlye Cagaloğln'na doŞrn jciden çocnğa baktı. Arkadaşlan siradl deniz kıyııında, çakıllara serilmiş vatıyorlardı. Clcsra iciyorlardı. Hnlki aşk mektnplarını vfiksek seıle oknyordn. öğleve dofra Knmkapı yakınlanndakl kayalıklardan midye C'karacaklar, tenekenln üstünde pisirecekler. sıcak bir ekmekle yiveceklerdi. «Bu isi hemen simdi yapmaiıyım. BugiinkU isi yarına bırakma. Babatna nasıl veririm? Babam bik&ye yazdıgımı duysa kıyameti koparır. Essek, hayvan, avııı .. baska isin yok mn »enin? Elâlem san» hikâve vazman fçin ml para veriyor. Ben essegin biriyim. Adara yanımdavdı da veremedim. tştr çitndi telefonla konusnyor. Bitirir bitirmez, götfir, ver. ölüm vok va bnımn nevnda?.. Blr de korkak defflim diyorsun. Sen mi korkak dejilsin? ülan sende vürek diye bir şev varsa hilekleriml keserim be!» Çayı çabuk cabuk Içraek isterken dili yandı, Halil'e sövdü, tbrahim'e sSvdfl. «Sen de nerden çıktın ulan inek? Kız »enin gibi «erseriye vüı verir ml? Hemen «n anda vapmalıTira bn isi T a p m a k mak tnapmamak kak. Babeyll bala bnla bnmbnrleyli bnp bnp. tateyli tala tnl» tumbnrleyli tnp tnp, kakeyli kala kola knmbnrleyli knp knp. Nedir o Hikmet beyin pantalono Syle? Ama o kannnın «••••••••••••••••••ııııııııa kalçalan .. Bir gece yatsara ontınla başka blr sey istemem. Son gfinlerde de fena fena bakıyor. Delirecem ben. Mntlâka delirecem. Tamammm! Tamaammm! Panealtı hamam. Bnldumî Yaşasın! ülan ten esek meieksin ama gene de akıllı adamsın. Şinasi abiden isterim o spor ceketini. Tam bana göre.» Fırsatı kaçırdıfi için kendini gnelpyorda. Resat beyin ozattıgı şekeri, salonda duruşunn, mnhabırlerin odasına nefretle bakısını ve patronun kapısındaki tabelayı mendiliyle silisini hatırladı. Sonra tabelâvı gilmemesi gerektigini ve bnnn neden yaptıgını bilmedigini düsündü. Hikmet beyin kansı, «Su paketi bizım eve kadar getirir mlsin otlum» divordn ve o önde kendisi arkada, kadının kalçalannı seyredip nyana nyana eve giriyorlardı. Kapıdan çıktıgında yüzü eülüyordn. Zıplıyor, verinde duramıvor, uçnyordu. Kadının vüzfinde eöıünde, dudaklannda ve boynnnda dolasan ıslak, sebvetll aftnnı, vflcndnnda gezdirirken tövlerlnl diken diken ellerini, omnzlanm dislemesini, fısütıyla, «Seni çok gevdim, yann gene gel, klmseve sSyleme» deyifini hayal edince ürperiyordn. •Bugün geldiğini de kimaeye babeT vermiyeeefim.» Hikmet beyin tdrli gSvdeıinden barsaklann ta;tı|ını gördü. Reçat beyin afzını bflzerek çay bardagın» nzanısını gördfi. Kızla arka sokakta dolaşırken tbrahim karşısına çıkıyor, «Ne anyorsnn bnrda?» diyordtt, «Sana ne?» «Ne demek sans ne?» Daha göziinu tamamiamadan ynmrugnnn agzma vnrnyor, yikiyordn oraya. Bardagın dibinde kalan son çayı da blr yndnmda içti. Sinasi girdl Içeriye, tnsgaya eliıri vnrdn, «Ne haher »slan?» dedl. «Saflıiın.» «Baban gelmedl ml daha?» «O doğrndan dogrnya depoya gideeektl.» «Bosnak?» «Hikmet bevle Resat bey geldl.» Şinasi tnerdivenlerden makine dalreslne lnerken arkasindan «Abi» diye seslendi ama Şinasi duymadı. (Arkan var) 48 « Hayır... Çünkü beni bekllyordu.» t Devam edin...» « Bir iki kokteyl içtik. Gevezelik ettik. Sonra yemek yedik... Mary, çıkmamızı, bir yerlere gitmemizi istiyordu... Böyle bir seyin lüzumsuzluğuna ikna ettim onu... Başbaşa oturuyorduk iste.. Çıkıp da ne yapacaktık?»» « Çıktığınız taktirde sizi birlikte görenler ola bilirdi... Oysa siz onunla görünmek istemiyordunuz değü mi?...» « Evet Görünmek istemiyordum.. BSylece evde kaldık... Saat on bire doğru da yattık.. Erteîi sabah çok erken uyandım»^ « Saat kaçtı?. Tam olarak hatırhyor musu nuz?...» « Alüya on vardı diyelim™ Hlç gurfiltü yap mamağa gayret ederek kalküm. O, yâni Mary Weaaver uyanmamışü henüz Ben de uyandırmamağa dikkat ediyor, ayaklanmın ucuna basıyordum. Çabucak giyindlm. Çantası hemen oracıkta. odadaki koltuklardan birinin üstündeydi. Açıp kanştırdım... Tabiî guriiltüniin zerresini çıkarmıyordum bu işi yaparken... Anahtar destesini buldum.. Bir tanesıni halkadan çıkanp cebime attım. Bu pl ne W'oods'daki villânm kapısım açan anahtardı.Desteyi tekrar çantaya koydum ve apartımandan çıktun. Saat ya altı idi ya da altıyı bir iki dakika geçiyordu o anda...» « Akşam girerken oldugu gibi sabah çücarken de sizi kımse görmedi değü mi?... Mantık buau gerektiriyor." « Hajir. Kimse görmedi... Kimsenln görmemis olması lâzımdı Doğruca garaja indim, Mary Weaver'in arabasını aldım... En kestirme yollardan Pme Woods'a yöneldim. Oraya vardığunda saat aşağı jukan yediye çeyrek vardı..j Savcı, şaşırdığını gizlemeğe lüzum gönnüyor bu sözler üzerine: « Mis Weaver'in arabasmı aldmıı demek?» « Evet» « Su halde aynı gun, aynı saatlerde mis Weaver'in de arabayla oraya gittiğinl nasü Izah edeceksiniz?...» « Mis Weaver kuzeni John Manning*in ara basını almış... Çünkü bu araba da aynı garajdaydı.» Savcılık masası üstündekl kâğıt ve dosya kala balığma iğümiş durumdaki yardımcı Hoover'in süratle not aldığını sonra da kalküğmı görüyorura. Telâjlı bir hali var. Arabaların değiştirilmiş olmasından hepsi de habersiz. Bu rıoktaya bir çözüm çaresi buluncaya kadar az kafa patlatmadım b«n. Ama sonunda da buldum. Şimdi yaptığım açıklamanın ger • • • • • • » • • •• • • • • • •• • • » GARTH A C EL E T StGORTALI ORTAK + ARANTÎOR • BASIN İLÂN KURUMU Yapı Kooperatifinin Kadıkoy Kuçukyah'da yaptıracagı 24 daırelık, kalorıferü binaya, arsa bedelı karsılığı olan 15 bın lırayı peşın verebilecek ve Sosyal Sigortar lar Kurumu mesken kredlsini kullacma mteliMerinl baiz acele, ciddl ortaklar aranıyor. Mahdut sayıda kalan Kooperatü Uyeliklerine gırişte, müracaat tarıhi esas aunacaktır. Tel.: 27 66 90 27 66 01 (Cumhuriyet: 6454) YARINSIZ Türkçesi: Adnan TAHİR çeklik derecesini kontrol heveslne kapümıs durumdalar. Bunun böyle olacağını tahmin etmiç» tım zaten. « Devam edin...» diye Savcj sert ve kunı bir sesle konuştu. « Arabayı kapıya yakm bir yere bıraktım, Mary Weaver'in ;antasmdan aldığım anahtarla kilidi açtım...» Konusmamin bu noktasmda Hoover'in masası na döndüğünü görerek susuyorum. Savcı ondan yana şöyle bir bakıyor. Uaretleşiyorlar. Fletcheı tekrar bana yöneliyor; • Evet Devam edin..^ « Verandadan geçerek vülâya girdim. Uşak Ben'in, o saatlerde daima dışarda bulunduğunu mis Weaver"den öğrenmiştim... Elimi kolumu sallayarak salona girdim.. Varlıgımın sezilmesinden, yaptığım gürülUilerin de duyulmasından çekinmU yordum. Stephen Weaver ayak seslerimı farketti. Beni yeğeni sanmış olacaktı.. «Mary, sen misin?...« diye sesleniyordu. Ben «Hayır» şeklinda cevap verdim ve ilâve ettim: «Fakat yeğeniniz Mary tarafmdan geliyorum...» « Doğru muydu bu? Mary Weaver tarafından mı gönderilmijtiniz oraya?.. » •ir.injArraj.Tj~ (Arkaaı var) • • S • • 2 X ••••••••••••••••••••• AYLÂK MUSA YiNE K!A R O L U K S , YER OÖŞEMELERİ Tjyıel Cad. 40/2 Tel: 44 72 96 ÜtncüıH: 8359 6448 ZAYİ 34 DH 950 plâkalı aralamm ruhsatını zayl ettim, hukümsüzdür, Tnrdakul Yıldıı Besıktaş (Cumhuriyet: 6444)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle