Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAHİFE DÖRT 14 "'»Tİran 1970 CUMHTJRTYEX Başlar mahpusun •jjjjig kalbinde kut kut HatMWıiiMEfl Tek svuntu bu «aaı?» geeme» Yükümlnyüz onlan beslemekle Gelene ağam deriz gidene pasam Y» inlllr ym çıkılır «ne çam» Çark dediğin hep d9ne«ek Yukarda kalmaz ynkaKhM Su, asağıdan yaıık kl Durmadan çarkı döndflrectk. Efendlden greçflme*Jl alınlar ^ Kaplanlar mı istersm srrtbınlsr mı Ksrtallar ya da domuılar Nemize gerek besledik bepsinı. Büyfikler kata katey* toknsoyorlar Kanlı dSğflsler olrryor »andalj»' İçin Aç knrt dlyorlar haskalanna Kendilerini iyt klşi sayıyoTUr. Ofkelendiklerinl gerttyormı teV Um DBpüstüklerinl birblrleriyle Beslemek istmmezsek onlm dahm Anlasıveriyorlar blrden blrte^. yortar Çünkü artık çark dönmiyealf Duracak bu eğlenceli oyun Kurtulan gücüyle su Kendi işini kendl görecek. atnıaya tekmil haksızlıkları dünyanın. 5 ÎMDÎYE kadar dedüclenmlzl kısaca anlatırsak blr tek insan Illcin blreysel pslkolojik nlteliklerl yönünden aldatılabilmekteydl. Meselâ idraklerimiz, güdülenmemle, 1nanç, iman, ögrenim ve tjmnrm yapüanmız, k&naatlerimiz bakunından kolayca etkilenlp tür111 propaganda yollariyle «ldanabüiyorduk. Daha sonra toplum halinde, kitlevl olarak da Krf kalabalıklaşmanın verdlğt bir zaafla sosyal olarak aldatılabiliyorduk. Tek blr insan blr kitle haline gellnce lster istemez kollektif pslkoloji kurallanna göre daha kolayca vanılaTsiliyordu.. Daha sonra da seçiın kitlelerlni incelemia T« seçim propagandalannın lnsan toplumlannı güdüleylp ellnden oyunu nasıl kaodrrarak aldığını görmüştük. Fransız M. Scherer polltika maktaesinin en önemll parçasıran ve müeeseselerimizin anahtannın ta» mamlyle seçim oyunlannı tdare eden teşkilâtlar olduğnnu Mylfl yor boylece, kltle oylannm para Ue, sUfus lle sattn almabildikten sonra LÖ İRADE DÖ LA Mtlil'nln nasıl fasarya blr şey oldoğunu deytaülyoTtlu. ... Dr. İHS&N ÜNLÜER celmis olanlar kadar devlete hayırsu olanlan yoktur. • SEN DE Mt ULAN BRÜTÜS? • ÎRADEt PtŞMANtYE H ALKIN lIMn rejlm kurallannca uyutulması, geri bırakılması daha sonra da türlü seçim komiteleıi taratından oylannın OYTJNLARLA satın alınması yüzUnden elbette M GEnel OY sistemlnln zararlı oldt> ğunu savtmabiliriz rahatça... Bu, su götürmez blr gerçektlr kt uygarlıklaf piramldlnln Kİrveslnl teskü eden yüksek zekalardan lbaret blr a*mligın eserl olmustu daima. Ve bu plramidln zihnt degerlarl aaüriıkgft genisleyen katlan alt tabakalan bir ulusun *>nUnm temsll etmektedlr. Blr uygarlığın büyüklüğu ilk balaşta yalıus sayı çoğunlutımu temsll eden aşağı unsurlann flklr TO oylartna tâbi olmıyacağı akla yatan gelmektedir. Bu bakundan şüp heslzdir kl kltlenln satm alınmıs, saptınlmış oylan çoğu kess o toplumun geleceğl lçln tehlikeli görülebilir. Şimdl akla bir soru gellyon Acaba oy verme hakknn sırf buyuklerimtee, ehllyot sahiplerine verlp de daha fidil blr Idareye kavusabillr mlylz? Feyte^ofınn dedl herif p»p çürtı olda Mmaa m*b Keeetede snnrp yaam wp çıktı hap çtktl B Yutmıyaeak yoksa ayamn nn rar. İşte «Büyük» sandıklanmu hakkmda Neyaea Tevfigln göruşü.. Şimd* okumustan, bügeden, doktordan, mühendlsten daha da kodamanlara, lilozoflara iş duşseydi acaba ne olurdu? O nu düşünelim. Platonun 8Ö2Une bakılırsa isler sütiiman olacaktar: «FUoıoflan büktbndar, ya d» hfikfimdarlan filozof yap saydık devletler ne kadar bahth olurdu» diyor Platon. Ama tarihçilere danışahm görecegia kl prenslerden, paşalardan, padişahlardan; prolesörlüğe, edebiyat, felsefe ve bilgeliğa yü RtTÜSler, araccuslar, De mosthenes'ler hepsl aynl bağm koruğu.. Blzimklleri saymaya desenlz lnsanm dill varmıyor zaten. Hepsl de halkın özgürlügünü gereğinden faz la bilgelikle savunma isterken üstlerine, başlanna bulaştınp kökünden yok etmişlerdi. Halktan yetişip de halka kazık atan hanl şu kekemeliğini ağzına çakıltaşlan doldurup tedavl eden Çiçeron'un çaçaronluğuna ne buyurulur? Yaradılışmda duygusuz, vahşi ve yabanl olan halkm, insan kalabalüclannın bir toplum halinde yasamasmı sağlayıp yönetilmesinde etken olan ne gibi bir sihir vardı? Hiç de bilgelige, akla lhtiyaç göstermiyen çağımızın kaserlenmiş poliükacılanıun sahip olduğu malıaret ve ustalıktan başka bir şey değlldl bu. îspatlamak gerekirse işte hikâyesi: «tsa'dan 5nce 500 yıllannda Romada halk ayaklanmıs, boykot, işgal ve Molotof kokteylleri ile zamanın senatörlerine karsı sahlanmıstı. Ba sırada işinl bilen hinoğlu hin Menenius Açrippa admda bir gayri «Tabii senatör» bu ayaklanmayı bastırmayı başarmıstı. Bir felsefl, bir Uml söylevle mi onlan ikna etti? Ne gezer .. Sadece «MÖ>E» masalını anlatarak: Sözünün başına da gürel bir hitap katmıştı: « Ey şahlanan milliyetçi Roma gençliği» diye. Billyorsunuz M tıpkı sizler gibi tüm insan organlan da mideye Isyan etmlşler.. Karaclğer, dalak, kalın bağırsak, husyeler gibi sakatatçı Bayram Ustanm sattığı tüm lnsan organlan da mideye karşı ayaklanmışlar. Hepsl de «Halktan yana mide», «Halka dönük işkembe» lstiyoruz, halbuki başımızdakl bu mide vücudümüzün ortasmda koltuğuna kurubnuş tembel tembel tüm kredilerl kendisi atıştınyor... HalbuM asıl işlerl gdrüp de yorulan, muhakeme eden, işiten, gören, çalışan tüm fonksiyonlan yapan bizleriz. İşte sevgili Romalılar bu lsyana karşı mide ne demiş biliyor musunuz? «Evet tüm ytyecekler ve kre dileri yutan benlm. Fakat bunu sizler için yapıyorum. Yediğimin, vuttuğumun komisyonunu aldıktaa sonra sizleri besliyecek bir usare halinde sizlere gCndenniyor muynm? Hattâ tüm kaloriyi siı sevgili organlara dağıttıktan sonra kendirae posası kalıyor yrdiklrrimin.» tXSANXARI BtR ARAYA GETİRİN DAHA İYİ YAPARSINIZ ONLARI ROBESPÎYER Kızamıktan çocuk ölümlerl »tttfor •n CEMSUITAH Bir olavın başlangıcı •m 5 •••••••••• MUZAFFER BÜYRUKÇU Bu gece de kolacı Yanl"nln kansıyla yatıjmı »cyredeceklerdi. Taşlık gıcır gıcır olmujtıı. Kırmızı lâstik boruyu musloğun afıma t»ktı ve dışanya çıktı, kapının önünü «ulamaya basladı. Suyun değdiği yerden hafif bir toı kalkjyor, yet ko yulaşıyordu. Islak toprak kokusunu sevdi ve içine çekti. Konışularının üç yaşındaki oğlu Cafer, geçen kl büyük yağmurda bahçeye çıkmış. toprak yemisti. Koyde çift sürerken derlne dalması için olanca ağırlıgıyla üstüne abandığı sapan'ın, o anda kıtır kıtır yemek isteğini duyduğu ayrık kökleriyle birIikte yana yığdığı nemli toprak geldi gözierinin önüne. Güneş. ahlat ağacının tcpcsine çıktı mı çifti bırakır, sfirdügü nemli, kara toprağın üstüne yatar, üstleri hava aldığı için hemen renk degişören ve knrumaya başlıyan topraklardaki yuvalanndan kurtnlmaya çalışan pembe renkli, ortası kemerll solucanlan tular, ekmek torbasınm çevresinde ötü şen serçelere atardı. Kimi zaman solucan büyük gd diği için hpmen yutamazdı koslar... yansı gaganm lçindc, yansı dışarda olan solncanlar büzülür, uzar, kıvranıp dururdu. Ötekllere doğrn fışkıran su yenl yenl caddeyi doldurmaya başlayan güneşln altında pınl pıtıl gö rünüyor, Doğan bu işten büyük, anlatümaz blr tad alıyordu. Kansmın koluna girmis aksi yuzlü bir adam ters terç baktı Doğan'a ve «nyon eriseınlyeceği yerden genı de suyun erisecettnl düsünerrk korkuyla, çibuk çabuk geçti. , KflhvttdKalil. «Btdn^dâkkâmn «nünfl.de aJ antma, sana helâlinaen bir çay.» dedL . .• 1 Suyu caddeden asırarak dükkanm Snflnff bisfdan boya suladı. Sobacı Davut, «Yeğenim, btrac da bUm yakayı ıslat.» dedi. «Olur Davot abi.» dedi ve suyu öyle bir kıskırttı ki Davut'un paçalan ıslandı. Davut, hızla dukkâna girdi, Beni ıslat demedim.» Sulamayı bitirdi, hortumu topladı, yerine koydn ve içeriye girerken bir darbuka sesl geldl kulağma. Baktı. Eczanenin önünde üç çtngene çocnğu vardı. On oniki yaşlarındaydılar. Biri darbuka, biri keman çalıyor, en küçükleri de kafasını yukanya kaldınp titreterek L'nut betıi şarkısını söylüyordu. Güldü. •Ulan itlere bak, sabah sabah bu ne keyf boyle?.» On kişi kadardılar. Aksam saat sekis sulannda Galatasaray'dan Taksime doğru birerle kolla yiirüyorlardı. Hulki, İuet'in arkasında tuttuğn darbukayı çalıyordu. Kalabalık yanlara çekili>or. kimileri gülüp «Gençlik» diyor, kimileri de yürierini buruşturarak, .Şu itlere bakm! Polis yok mu? Nasıl müsaade ediyorlar?» diyorlardı. Sabahat tin bir Yahudl kızmı AUas stnenıasuun önünde kaş la göz arasmda öpmiiş, neye uğradıgmı anlamıyan kız yere çivilenmiş gibi orda kalmıstı. Yasar'la Rem zi, önden kalcalannm büyüklüğü anlasılan blr ka•••••••••••••••••••••••• duıın memelerini sıkmıslar, kaduıın, •Terbiyesi». Ier, essekler» demesine aldırmadan ikisi birden kı» çını elletnişlerdl. Sonra bUet alarak Lâle sinem»nnm ttst balkonuna çıkmıslardı. Antrak olunca Hulki darbukayı gürültüyle çalmaya başlam.ıs, her kes yerinden kalkıp çevrelerini sarmıştı. Anlat kınm Perihan adh açık saçık şarkıy» baslayınca asağıdan homurtular, kahkahalar, «Yuuuh!»lar, Ahır mı burası?«lar gelmis, onlar da bu protestolara içerieyip asağıya gazoı kapakları, yanar sigaralar fırlatmışlardı. Heyecanla gelen bir çocuk. «Sinemacı geliyor» deylnce, Hulki darbukay la birlikte ayakyoluna kaçmıstı. Sinema ilgüilerinden dortbeş kişi içeriye hısımla girdUer, araştıran gözlerle baktılar, bir iki saniye önce yerlerinds otursn ve karsuara, yanlara bakanlara, birbirileriy le numaradan konusanlara. Her yüzü teker teker Incelediler, gözlerde darbuka çalan, aşağıya sigara, gazoz kapağı atanları ele verecek ipuçları aradıIar. «Darbuka çalan kimse ortaya çıksın:. diye ba ^ Ürırdılar. Kimse karsılık vemıeyince, verir gibi olaa lan da Sabahattin, Remzi, Yaşar sert bakışlarla kor kutunca bu kez yumuşadılar. hileyle ele geçirmeye çahştılar, «Bir şey yapmıyacağız» dediler. Sonuç ala "*» mıyacaklarını anlayınca «Darbuka çalanı, aşağı ci ^^ gara atanı yakalarsak gızlanm kıracağız» tehdidinl savurarak gittiler. Film bittikten sonra gene darbuka çala çala caddeden geçtiler, Hulki bir Rutn kıımm kalçasını «imdikledi. Elektrik direklerine bağlanmıs . demirden çöp sepetlerindeki kâgıtlan tutuşturduları polis düdüklerini duyunca yan sokakiara srfptılar. * ~ Masaya oturdn. Idare 4am^»4itın. \i^fjpmm dur dağu gtizdetf, bobin patlaklarlhdan" ktstlği yazı yazmaya elverisli kâğıtlan çıkardı, giinlerdir yazıp bozduğu ilk hikâyesini, okunaksız el yazısını bir yana bırakarak kitap harfleriyle temize çekmeye koyuldu. Yanlamadan Fehmi efendl girdi içeriye, w!âm verdl, ellerini masanm kenarma dayadı. Çok kısa boylu, seyTek saçb, az konuşan ve yüzü hiç gülmeyen kırkbeş yaslarmda biriydi. <Hos geldin, buyur otur!» dedi Doğan. Acıyordu bu adama. Gazete. satısını çoğaltmak için bir piyango düıenlemia ti. Buz dolaplan, çamaşır makineleri, dikis makineleri, radyoiar, kumaşlar, askılar, bisikletler, üç motosiklet. Levent'te tck katlı, vlllâmsı bir ev veriyordu. Fchmi'nin biriktirip kansı adına jahrdıfi kuponlara çıkmıstı tek katlı ev. Sevincindcn uçu yordu o gün Fehmi. Matbaada kimi görraüşse çay, kahve, gazoz ısmarlamış, Doğan'm babasına üç paket Bafra slgarası almıştı. O bir kez bile yüzü gülmeyen adam durmadan konuşuyordu... «Satayım mı evi? Bizbnki, kendimiz oturalım, kira veraıekten bıktım diyor, sen ne dersin?» Ama evin, ağzı var dili yok bir hademeye çıktığını öğrenen Razete ilgilileri. evi Fehmi'ye vermemenin çarelerini aramıs ve yinni bin liraya kapatmışlardı bu işi (Arkası rar) ^ U tsACA B E » SUUrtNIM CBSAMMİ DIŞI BOND POLİSlECİ CC SAAT İ . TATİL VÜE SOMCA Bu masalı dinledikten sonra eenatoya isyan eden tüm Romalı gençler de mideye hak vererek boykot ve işgallerden vaz geçmişlerdi. Yalnız çağımızın parlâmentolannda mı? Hayır! Hiç blr zamanın parlâmentosun da hiç bir konuşma Sertorus'un halka yutturduğu «Geyik ma »alı ve at kuyruklan üzerine» kestigi hikâyeler kadar etkill olmamıştı. Halk denilen o heybetU ve gUçlü. kuvvetU beyinsiz hayvan Lykurgos'un iki köpeği ile yaptığı numaralara aldanarak kestigi palavralarla güdülenmişti. Gerçekte hiç bir şehir Platon ve Aristoteles'in kanunlan nı kabul etmeye ya da Sokrates'in kurallanna uymaya kendl kendilerine razı olmamıştı. Görmekteyiz ki sosyal psikoloji billml yönünden iplerlmizl bilginlerin, kodamanlarm, büyüklerin ellerine vermek gerçek adaleti hiç bir zaman getirmiyecektir bize. Bunun nedeni tüm grup yapılanndaki insan zihniyetinin sosyopsikolo]ik bakımdan ayni sevlyede bulımmasıdır. Bu toprağm büvfiklerini Anlatır bize koçaklamalar Yıldızlar gibi çıkarlar Düşerler yıldızlar gibi. ÇfKli C2OÎ2Dİ>\ s 36 Kâtip masası yanm dalre seklinde. Yargıca ait kursünün ön hizasına yerleştirilmiş. Kâtip, kısa boylu, tıknaz bir adam. Hareketleri ağır, suratı kıpkırmızı. Madenl çerçevell bir gözlük takmış bumunun üstüne. Kftğıt ve dosyalan incelemek amacı ile eğıldiğlnde kafası masanın arkasında kaybolur gibi oluyor. Saçlan dökülmeye başladıgı için kabaklaşmaya yüz tutmus bir kala bu... Salonun geri kalan kısmı dinleylcllere aynlmış... Halka... Arlcama rastlıyor bu kısun. Şimdiden dolmuş... Boş durumda tek sandalye yok. Meraklılann çoğu kadın. Hepsinin de buraya gelmeden b'ncj berbere uğradığı ilk bakışta anlaşılıyor. Mahkeme salonu onlar için bir duruşmanın izlenecegl yer değil de eğlenceli bir partinin düzenlendiği bir toplantı sanki. Biraz önce ben salona girdiğimde hepsl de burun buruna vererek fısılda^maya koyuldular. Gözlerinde hummalı ve isterik ışıklar yanıp sönüyordu. Duyduklan sadist sabırsızlığı gizlemek amacı ile suratlanna miltebessim birer m&ske geçirdikleri muhakkaktı. Mary Weaver görünürde yoktu. John Man. ntng de öyle... Şu anda salonu dolduranlardan hiç birinl tammıyordum. Bulunduğum yerin ön tarafına lsabet eden noktada bir kapı aralandı. Yargıç Anderson salona giriyordu. Kürsüsüne doğru ilerledi, çevik adımlarla basamaklan çıktı. Siyah cübbesi, attığı adımlara orantılı olarak bir sağa bir de sola savruluyordu. Herkesin oturmasmı beklemek için bir süre ayakta durdu. tri yan bir adam. Saçlan kurşunl... Gayet kısa kesilmiş. Elleri kocaman, parmaklan kalın ve güçlil Çerçevesiz bir gözlük takmış... Camlann ardında açık mavi renkteki gözlert dal.a belirli bir ifade alıyor... Kemikli yüzündeki sertliğe rağmen bu gözler yumusak ve üzüntülü. Çenesindekl hatlar dikkati çekecek kadar belirgin... Burnu kemerli... Yargıç Anderson, salonun sessizlige gömülmesini bekledikten sonra yerine oturdu. Dirseklerinl koltuğun iki kenanna dayadı. Dinleylcilerder yana şöyle bir göz attı... Hareketli blr adamdı anlasılan... Boyuna kıpırdıyordu oturduğu verde. G".rtL'tü yava," yavas kesilmiş, konuşmalar fısıldaşmalar bitmi" satun derin bir sessizlige gönlülmüştü. Yargıç. k&tipten yana bir işaret yaptı. Kısa boylu tıknaz adam. altmdakl yayı harekete getiren bir düğmeye basılmışçasına ayağa fırladı. tııoe ve tırmalayan bir sesi var... Erkekten ziyade bir kadın sesini tr ırlatıyor insana. Salonda kıîanmaya başladı bu ses: «Naıanael Liedenr • ile ilgili agır ceza dunışması başlamak üzeredir. Durusma sebebi: Cinpyet.» TIFFANY JONES MEVLIT 8 Mayii 19T0 günO Hakkın rahraetıne fca\oışan Elâzığ tüccar ve eşrafından ZİW BJ>AJK ÛYÜMUN UAZIÖ H. L Dugal BU YÜZÜK Hacı Şakir HEDİLİ'nin kırk Mevlidi 15 Haziran Pazartesi gunü öğle namazını müteakıp Cerrahpaşa camiinde tiîâvet edilecektir. Dost ve müslümanların teşrifleri rica olumır. AlLESt Cumhuriyet 6022 t L Â N YARINSIZ ADAM Türkçesi • Adna* TAHtR Gözlerini tıafıfçe yumarak bir süre ayakta durduktan sonra yerine oturdu. Yaptıîh açıklamanın böylesine çabuk bitmesine üzülmüş gibi bir hali vardı. Oturdu ve bnündeki dosyalan ka rıştırmaya başladı. * Saat dokuzu çeyrek geçiyordu. Duru^Şto baş. lamıştı... Benimle ilgili duruşma. * Bundan sonrakı iki saat içinde jüri ı tesbit edildi. Sürat hakımuıdan rekor ulaşan bir tesbit olmuştu bu. Ben bu| ne fikir ytlrütüyor, ne itirazda bulunuy< reddetme yetkilerimi kullanma cihetina dum. Savunma masasında benden baska fcims< yoktu. Avukat sıfati ile kendi kendimi savunm: hakkına yerden göğe sahiptim. Ganp bir du ruşma olacaktı... Fakat hiç bir kanun maddes engelliyemiyordu bu hakkı. Jüri Uyeleriyle ilgili formalitelenn tamam lanması da tesbitteki süratle sona erdınldi. Ara larında beni tanıyan bir tek kişi vok Maktuli de tanımıyorlarmış. Yalnız içlennrien ikisi gıya ben tanıyormuş . Ondan bahsedildiğini duymu: dnba doğrusu. Benimle oidugu kadaı öldürüîeT ihtiyarla da hiç birinin akrabalıŞı vokmuş Nf yakından, ne uzaktan. Ortada ona karşı kir beslemelerl için bir sebep, va da onun tarafm tutnwk için yakmlık duyatısuna benzer bir eği limleri de mpvcut değilmis. • rjırırjrırj 'n (Araaaı var) AYLAK MUSA İst. 6. İcra Hâkimliğinden 970/1441 ünkapam Manifaturacılar Çarşısı No. 4004 de Herekeliler Mensucat Kol. Şti. Mustafa ve Muharrem Arıkan'ın vâki konkordato talepleri Hâkimlikçe kabul edilerek merciin 970/144! esas 970/ 370 karar sayısı ile 2 aylık mühlet verilmiştir. tşbu mühlet karanna her alacakh tarafmdan 7 gün içinde istida île Tetkik Merciine îtiraz edilebilec>= ilân olunur. 13.6.970. CBasın; 3880/6031)