Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAHtFE DÖRT 18 M 19*0 CT™rrTTTRtYET Bir lise öğrendsinîn HİFZI VFLDET VEÜDEDEOGLU Millî Mücadelede istiklâl Mahkemeleri lannın müs«der« olunacağımn öngörüldüğünü, asker kaçaklığı durumunun önüne ancak bu 98) TILININ Eylül başltyolU (eçllebileceğini sbylüyornndaydı. Mechste çok du. seyrek görunen Mudafaai Bu tasarı, Meclisin llgill koMıllıve (Mılli Savunma) Vekili misyonlanndan geçtıkten sonra Fevzl (Çakmak) Paşanın bir MeclU genel kuruluna geldi. gun kürsuye çıktığmı gorünce Orada gunlerce süren çok ıert merakla dınlemeye başladım. Vekarlı, yapmacıksız, tam as ve uzun tartısmalara konu olkerce konuşuyor, memlekette du. Çünkü komisyon bu tasafırar ve bekaya (yani kıt'alarrıya, onda Sngörülen şiddet ted dan kaçma veya askerliğe hiç birlerinin uygulanması için gıtmeme) olaylannın pek ço gerektiği kadar «Istiklftl Mahğaldığından, rakamlar vererek, kemesi» kurulmasına tfaır bir soz edıyor, silâhıyla ya da silâh madde eklemis bulunuyordu. sız olarak kaçıp birliklerıni boş Bu mahkemeler Turkiye Büyük bırakanların bu tehlikeli davMıllet Meclisi üyeleri arasınranışlarınm ömıne geçmek içın dan ve Meclısce salt çoğunluk• îcra Vekllleri Heyetince (yani Bakanlar Kurulunca) bir yasa la seçilecekti. Ben bu mahke•tasansı hazırlanarak Meclıse melerin kuruluşu ve uyelerigonderıldiğini, buntfa, askerlıkn:n seçilisi konusundakı heten kaçanların ailelerınm sürmen bütun tartışıpalan, hiç gun cdıleceğinin ve butün. malkaçırmadan izledim. 1 AHA ÖNCE anlatmn ol duğum gıbi, kalemde yapılacak bir is veya temıze çekılecek bir yazı olmayınca, boş oturacağıma, hemen 78 «dım otedeki toplantı salonuna gıderek Meclisin Genel Kurul goruşmelerıni izlemekten buvuk bir zevk duyardım. Mudur Muavinimiz Tevfık Bey beni »rayınca, arkadasım evrak tevzi memunı Mehmet Beyin yavaşça bana haber ulaştırınası 6"urumu, yalnız iki ay kadar surdu. Tevfık Bey beni bırkaç kez toplantı salonunda yakalayınca bir gun ona açık yüreklılikle v» biraz da isyankâr bir eda ıle: «Muavin Bey! Şimdiye kadar hangi isim geri kaldı veya gecikti? Kalemdeki masamın basinda Svâre darmaktansa, hey'etl umnmiye müzakerelerinl takip ederek bir geyler öfreniyornm. Kalemden üç adımlık yer. D Lânm olnne» hemen fellyornm» dedım. Yumusadı: «Evet ama, burası devlet dairesl. Sız mektepte mudurden izin almadan nasıl bir yere gıdemezsenız, buradan da gidemezsiniz. Bana haber ver, oyle git» dedi. Kendısıne teşekkür ettim. O gunden sonra her sabah, Zabıt (Tutanak) Mudurluğuntfeki ruz nâmeye (gundeme) bakar, guraruk, vergi bütçe y« harcırah (yolluk) isleri gibi o zamanlar benim için İLginç olmayan konuların konuşulduğu gun ler hıç masamdan ayrılmaz, îstıklâl Mahkemeleri ve Men'i Muskirat (Içki Yasağı) Kanunu gıbi yasalann görusüleceği gunler ise Tevfik Beyden izın alarak tartışmalan izlerdim. Tevzı memuru Mehmet Beyin bana anlattığına gore, kımi zaman ben toplantı salonunda iken kaleme gelen küçük işleri, iyi kalplı Tevfık Bey: «Hay Soldan saffa doğru: Refik Şevket İnce, Muhittin Baba Pars, Mustafa Necati, (istiklâl Mahkenıelerinin kurulması için çalı^anlar ve ilk tstiklâl IMahkemesi üyeleri) Dördüncü) fototrafta görülen Antalya mebusu Hamdullah Suphi (Tannover) tstiklâl Mahkemelerinln kurnlmasına kar^ı çık mıştı. df, bmnnn için bizim küçük mebusu(!) çafırmayalım. Şunn •en yapıver» dıye Mehmet Beye yaptırırmış; hattâ kimi zaman kendlsı yazarmıs. Nurda yatsın! Gorusülen tasannın adı «tstiklâl Mahkemeleri Kanun Lâyıhaiı» değil, «Firariler H»kkındakl Kannn Lâyıhası» ıdı. Gorüşmelerde birçok mebus, Anaö*olu'nun asker kaçaklarıyla dolu olduğundan, bunlardan bir kısmının eskıvalık yaptığından, asâyis kalmadığından, bu nedenle bu yasanın gerekliliğinden söz ederken, ben bir yıl önce tatar arabalarıvla Yoz gat'tan Ankara'ya gelirken raslayıp blr hayli korktuğumuz ve bu yazı dizisinin başlannda anlattığım kaçak askerleri düşünüyor, onların durumunu gözümün önüne getiriyor, bu tehlikeli raslantıdan ucuz kurtulduğumuza bir keı daha seviniyordum. îçımden bu yasanın kabul edilmesi dileğınde bulunuyordum. Kımi zaman görüşmelere kendımi kaptırır, yasayı savunanları orada küçuk bir memur olduğumu unutarak bir kısım mebuslarla birlikte alkışlavasım gelirdi: Ama pek iyi bıliyordum ki yanlışlık veya dalgınlıkla bövle bir sey yap<=am, ya beni büsbutun memurluktan atarlar, ya da bir daha toplantı salonuna sokmazlardı. Bu ise, o zamanki ruh hâletime göre, benim için felâketli bir şey, büyük bir mutsuzluk olurdu. kimser kaldığından salt çoğunluk bir turlu sağlanamıyordu. Goruşmeler uzayıp gıtü. Işte o gunlerde Reîık Şevket, Mustafa Necati ve Muhittin Baha Beyler çok enerjık mUdahalelerde bulundular ve Meclıse kar şı: «Bızler ılk seçimde seçıldik, memleketin içıne gider vazalemlzl gorürüz » dıye adetâ Meclıse meydan okudular. Ben burada o günkü tartışmaların yüz de birinl bile yansıtamıyorum. Kendim de şaşırmıştım. Bır hafta önce yasayı kabul eden Meclis, bir haftadan beri Istıklâl Mahkemeleri Uyesi seçiminl tamamlıyamıyordu. Zaten o gün lerde îçM. Yasağı Kanununun müzakeresi de çok şiddetli tartışmalara neden oluyor ve ben de onu heyecanla izliyordum. Sonunda izafî çogunlukla, en çok oy alan onbeş kışinin seçilmiş sayılması Meclisçe kabul edıldı de seçım ışı boylece tamamlandı. Bu mahkemeler çeşıtlı bolgelerde faahyete geçta. YARIN: Ankara tstiklâl Mahkemesindeki görevim TALSR APAYOIN 103 Kâtip yüzlüğün üstünü sayıp verdL Çıktılar. Dıaarda dondurucu bır soğuk vardı. Uu, dedi Rüstem. Nereye gideceğiz «imdiî Nereye olursa, yürüyün hele! Peş peşe koşmağa başladılar. Ankara sokaklan tenhaydı. Ortahk yenı ışıyordu. Yerler buzdu, çok kötu kayıyordu. Duşmemek içın dikkat ediyorlardı. Bir köşeyi dönerlerken Yarbay dayının ayağı kaydı. Duvara tutunmak istedi tutunamadı. Kotu bır şekilde duştü. Sağ dızi yaya yolunun köşesine çarptı. Yere çoküp yuzünü burujturdu. Dizını uğug turuyordu. Ula vay! Uff... Oşaklar!» Öbürleri önce ne edecelderini bilemediler. Şajırdılpr. Seyıt Ali birden yürüdü. Gakçı Rüstem önce Yarbay dayıya yardım edecek oldu. Ama bakb Seyit Ali gidıyor, o da bırakıp arkasından koştu. Seyıt! Uia Seyit, herıf düştü kalkamıyor. Dur ula!. Seyit duymazdan geldi. Daha çok koçmağa bas. ladı. Yarbay dayı geriden bağınyordu. Durun uşaklar! Rüstem, Seyıt1.. Ula ben off Patır patır kosuyorlardL Bır aralığa (înp gozden kayboldular. Ula Seyit, ne ettin scn? Adam düştü kaldı. Duşsun aldırma, yürü sen. İyi oldu! Ortak ol« eaklar bızım paraya. Yurü izımizi kaybedelım' Bılmedikleri bir yere doğru hızh hızlı koştular. Yuh be! dedi arkalarmdan bir ses. önluklü bir aşçı yamağı idL Sabah sabah ne oluyonuı be? Aldırmadılar. Halın arkasmdaki daracık sokagı peş peşe koşarak geçtiler. Seyit Ali daha canlıydı. Hızh koşuyordu. Rüstem «beni de bırakacak hınzır» diye duşündü. Can havliyle koşmağa başladı. Bır bekçi.durup baktı. Sonra önleıyıe geçü, Dtırun, dedi. Ne kosuyorsunu* bö ye gidiyorsunuz? ' • *» Hiç, dedi Seyit Ali. Üsuduk de ısınalım dı>e. Nereye? Attı, Camiye namaza gidiyoruz, Bekçı ıkisıne de ayrı ayrı baktı, î>i Ağır gidin. Kosmaym öyle. Peki. Beledıyenin önüne çıktüar. Ne tarafa gidelım? Bılmem. Soğuk be. Isınacak blr yer yok mu acaba? Bu zamanda ısınacak yer ral olurT Sağa sola bakındüar, Gel hele îöyle Buluruz belki. Bentderesine aşağı yurüdüler. Rüstem blr aralık gerıve baktı, Yarbay dayıyı bıraktık vavu. dedi. îyi etme dik. Herif tâ buraya getirdi bızi. Masraf etti. Sonra öderiz canım. Fazlasiyle verirız H?p» «ine ortak ohnak isüyor dürzu. Ne hakkı var? Yürü sen! Lakin kötü düştü ha. Dızi yere vurdu Ne edelım? dedi Seyit. Arkamıza takılıp gel meseydi. Biz ondan para istedık. «sen de gel> demedık. Ne yapar şimdi orada? Kalkar otele gıder, ne yapacak? Gıdebilir mı? Gıdemezse otursun. Hazırcı deyjus Hele yü rü sen.. Karşıdan soğuk bir rüzgâr esiyordu. Sağa sol» baktılar. Gırip ısınacak bir yer aradılar, >ok'u Her yer kapalıydı Ellerini ceplerine sokup bir duvarın dıbine büziıldüler. Çeneleri bırbirine vuruyurdu. Tıtriyorlardı. Sokaktan tek tük adamlar geçmeye başlamıştu Bır yere yetışmek içın hızlı hızlı yürüyorlardı Soğuktan korunmak için ellerini ceplerine sokmuş lardı. lşleri erkenden başlayan fakır fukara ınsanlardı bunlar. Seyit Ali bırinı durdurup sordu Hişt hemşerim. buralarda ısmacak bi yer yok mu yavu? Adam durup ileriye geriye baktı, Var, dedi. Var emme epey uzak. Nerde? Aha doğruca gidin. Solda aşağıda sabahçı kahvesi var. İyi bari. Sağol.. Hızlı hızlı \uruduler. Rüstem burnunu tutuyordu. En çok burnu üşümuştu Varıp kahvove daldılar. Ortada bir odun sobası yanıyordu. Kendıleri gıbi birkaç kö>lü ışsiz oturmuş uy^ıkluyorlardı Eveet, dedi kahveci çırağı. Paranız yoksa yallah' Çav içmek mecburi. Ivi ya hemşerim, getır Demli olsun. Demli. Ta akşamdan demli. Sobanın başına dıkilip bir iyi ısmdılar. lyı oldu bu^ÜsjjjgnugluJt, hora eeftl. baydayıya ae*dnrv»W. Barit a»* ^ırakıp geldik adamı. Kotu duştü valla. Seyit Ali kızdı, Acıdıysan gıt al gel. dedi. Rüstem yan yan baktı, «beni de atlatacak bu, diye düşündü. Yanımda para da yok, aman tıa..» Çaylar geldi. Sobaya yakın bir masaya oturdular. Sessizce kanştırdılar. Ikısi de duşunüyor, konuşmuyorlardı. Dışarısı iyice aydınlanmıştı. Gelen geçen çc ğahnıştı birden. Çoğu işçi, hademe, kapıcı.. erkenden kalkmış ışlerme gidiyorlardı Üstbaşlarından belliydı, yoksul insanlardı. Kahve de vavaştan kalabalıklaşmıştı. Çay dıyen gıriyordu Içeri. Seyit Ali'le Rüstem bir iki kere bakıştılar, göz göze geldıler. îkisi de konuşmak urtıyor soze nerden başlamalı bılemiyorlardı. (Arkam var ı .^»•K*K.»::T*V; CEH SUITAH SAVUNANLAR VE KARŞI ÇIKANLAR U TASARI üzerine pek çok mebus soz alıp konustu. Bunlardan hatınm eTa kalanlar, baska konulardaki e«ki tartışmalarda da sık sık soz alıp dikkatimi çekmış olan mılletvekilleridir. Bunlar ozellıkle Tevfik Rüstü (Aras) Hamdullah Suphi (Tanrıover), Abdulkadır Kemalî, Mahmut Celâl (Bayar), bizim Çorum'un mebuslarından tsmet CEker), sonradan Maarif Vekillıği yapmıs olan Mustafa Necati ve Refık Şevket (Ince^dir Hamdullah Suphı Beyden gayrısı bu yasa>ı butün guçleriyle savunuyordu. Daha onöe anlattığım gıbi, ben Hamdullah Suphi Beyin konuşmasına hayrandım; ağzınd'an çıkanları sanki guzel bır şıir dinler gibi dirılerdim. Hamdullah Sup hi Bey halkm guç durumunu, perişanlığını canlı tasvirlerle anlatıyor, asker kaçakiığır.ın önune sertlıkle değil. yumusak lıkla, aydınlatma ıle geçılebıleceğini soylüyordu. Turk koy lusunun durumunu küçuk yasımdan beri çok iyi bıldığimden, içimden ona hak vermeğe başlamıştım. Ancak kim olduğunu bılmediğim bır ırebus : «Hamdullah Bey, Hamdnllata Bey, memleket siirle, hissivatla idare edilemez. Hakikatlara bakınız» dıye bağırınca kendıme geldim. Yukarda adlarmı saydığım mebuslar ve onların dışında daha birçok mılletvekıli, tam üç gün süre ile bu konu üzerlnde konuştu ve tartıştı. Saruhan mebusu Mahmut Celâl (Bayar) Beyin kursuye gelip, B nİST BOMT) GEiDİ, GELOİĞl K» GÖEDUM 9 «Ben avukatım...» Ânı bır el hareketıyle lâfımı kestl : «Memlekettekı en ünlu cezacılara danıstım . Hıçbırı de...» Aynı el hareketiyle bu defa ben onun lâfını kestım : «Bır avukat olarak ne sıze hizmetlenmi sunuyorum, ne de sizden görev istıyorum... Bu suçu fıılen ıslemısçesıne gidıp ılgıh makamlara ıtırafta bulunacağım. Suçluluğumun yuzde yuz kesın bır sonuca bağlanması ve su gdtürmez bır gerçek şeklmde kabullenmesi için ne yapılması lâzımsa vapacağımdan emm olabıhrsmız.» «Ya sonra?..» «Sonrasmd'an size ne?.. Sevgıli kuzınıniz Mary Weaver hurrıyetıne kavuşacak... tstedıgınız rie bu değil mıvdı zaten?..» Çekımser gorunuyordu... Bir süre öylece kaldı.. Bakışlarındakı ısrar ve baskı eğüimi biraz daha artm'ştı: «Butun gayretime rağmen nasıl bir hedefe varmak nıyetınde olduğunuzu kavrıyamıyorum bır turlü ..» «Kavramanıza pek lüzum da yok zaten..* Derin derın düşündügünü sezınhyordum.. Bir sure sonra homurdandı: «îyi ama, benim de bUmek istediğim bazı..» Inanmak, emin olmak, i;i sağlama bağîamak iatiyordu şüphesiz. «Söz sözdür...» diye mınldandım. «Teklifinızi gerı çevırmek amacı ile dolambaçlı yollara sapacağımdan korkuyorsanız yanılıyorsunuz.» Başmı yine iki tarafa salladı: «Teferruata inmek, bilmediğiniz noktalan öğrenmek bakımından bana ıhtiyacınız olacak.> «Aynı fıkirde değılim.. Bu konuda sıze düşen bır tek zorunluk var O kadını benımle konuşmağa ikna etmelisıniz.. Kdrduğumü ancak bu şekilde çözebiliriz Nerede bulunuyor sımda?....» «Burada. San Francisko'da.. Kadınlar hapishanesınde.. Fakat sizi sokmazlar oraya. Yakın akrabalık anyorlar ziyaretçilerde...» «Avukat olduğumu unutuyorsunuz galiba?... Elleriyle ve kollan Ue sabtrsız hareketler yapıyordu: «Bir avukatı bulunduğunu söylemlstljn size... Olayın ta başmdan beri savurunasmı yaplyor.»» «îkinci bir avukat daha tutmaktan kimse kim^evi engelleyemez.» Yabancı hâlâ çekimserdi.. Biraz da sinirli «En iyisini siz beni dhıleyin.. Meseleyi uzatmakta mânâ yok Polise verilmesi gereken ifadeyi hazırladım zaten.. Her bakımdan geçerlı ve akla vatkın bir i'ade ...» «Olabilir. Fakat önce Mary Weaver'i cörmek istıyorum....» Boş yere bekliyordum.. Cevaba benzer bir sey çıkmıvordu yabancıdan Burun buruna durmuş, olduğumuz yerde dikiliyorduk... Onunla gözeöze Belmemek için ben ya önüme bakıyordum ya da çevreme D>VikaIar bîrbirini izliyordu cephede bulunduğu sırada, kaçan bır askerın koyune başka askerleri gondererek onun bütun koyun, keçı ve sığırlannı müsadere ettırıp cepheye getırt tiğinı ve arkasından o kaçaga haber salarak: «Eğer cephedeki birliğıne katılmazsa, bunları kestınp askere yedıreceğını» bıldirdığıni. bunun üzerine o kaçagın hemen gelıp özur dılediğını ve birlığine katıldığım hikâje etmesi ve boyle sert ted birlenn gereklı olduğunu bıldırmesf, rahmetli Refık Şevket (Ince)nın Hamdullah Suphi Beye (korkak) demesı ve Haradullah Suphı Beyin bunu sert karşılaması. yıne Refık Şevket Beyin: «Efendiler, asacağiz, asılacafız fakat bu istiklâl mücade» lesini kazanacaçız» dıye bağırması bugiın bıle kulağımda çınlamaktadır. H. I. Dugal YARINSIZ ADAM Türkçesi: Adnao TAHİR Meltem şeklinde esen rüzgâr yavaş yavaş hızını arttırıyordu. Suyun yüzeyinden doğru sis dalgalan dalga dalga yükseliyor, boşluklarda erıyordu. Gecenin kesif karanlığmda da gev=pneğe, çozülmeğe benzer bir dunım belirmıştı Geceyle gündüz arasındakı ölü noktaya gelmıstık herhalde. Saat, sabahuı dordunü çoktan geçmışti şüphesiz. En beklenmedik bir anda topuklarınn üstünde donerek arabaya yoneldı.. Yan >oHa duraklayarak tekrar dondü Beni tepeden t nağa söyle bir süzdü: «Paranız var mı?...» Elini iç cebine atnuşü. Cüzdamnı çıkarv yordu Tas kesilmlş, bulunduğum yerde Japırdamaksızın bekliyordum. Arabanın kapısıru açtı.. Direksiyonun başına geçerken bir yandan da fconuşuyordu: « Adını John Mannlng. Los Angeles'te 287 Westem Drive'da bir apartınıanım var Telefon numaramı rehberde bulabilirsinız.» Tereddüt edıyordu Cevap bekledıÇI muhakkıktı...~ Cevap ya da cevaba benzer b:r onavlama.. Ne divebjllrdim' TebessUro etnek tçın kendımi zorladım . Yorsrun, kinaye dolu berbat bir tebessüm kavnldı dudakiarımda. Sıntma Rib' birşey .. « lsterseniz gelin.. Şehre kadar gbturebilirlm slzl . » Ne yapmalıydım? .. Ne yapabılirdim' Sırtırm çevirip denizden yana döndüm sulan seyre koyuldum Motnm çahştırdı, sonra da çekıp eıtt) AYLÂK MUSA ŞAYIM. BU S ö 2 LUİLI I •Z% İ GÜNLÜK tartısmalardan sonra yasa kabul edü dı Meclisçe seçılecek üçer kişılik İstiklâl Mahkemeleri kurulacaktı. Hukumet adma konuşan Erkânı Harbıyei Umumiye Reısı (Genel Kurmay Başkam) Mıralay Ismet Bev (Inönü), bu mahkemelerın ivedı olarak yedı yerde kurulmasını istemişti Kimi mebuslar bunu çok bularak yalnız dusmanla sa vaşılan cephelenn gerısmde kunılmasını istiyorlerdı. Bunun tartışılması da birkaç gün sürdü ve en sonunda, gerektığmde yerleri değıştinlmek üzere yedi yerde kurulmasına karar verildi. Arkasmdan uye seçimine ge çıldı Bunlarin salt çogunlukla seçümesi gerektığinden, birkaç kisı müstesna olmak Uzere, bu salt çoğunluk saftlanamadı flk gtlnü seçilenler Muhittin Baha (Bursa), Mustafa Necati (Saruhan1'. Refık Şevket (Sarııhan) idi. Bunların hepsi de Meclisin çok ateslı ve devrimci hatıplerindendı. Bunlardan başka bır kac kışi daha çoğunluğu sağladı ise de onian hatırlamıyorum. Fakat daha en az onbeş kışinin seçı'.mpsi eere^yordu Bu seçim isi bir ha"a on gün sür u |Ç ÜYELERİN SEÇİMİ