18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
!AHtFE DÖRT 30 Nisan 1970* CUMHURÎYET Blr lise öğrencisinin HIFZI VELDET VEÜDEDEOGLU VRAK müdtir muavini Tevfik Bey beyaz bir kâgıt alarak benim: «An karib küşâd iunacak Meclisi Millî'de evrak lübeyyizi olarak ifayı •aztfe ceceçimi, resmî tâyin muamelelin, IHeclis açıldıktan lonra te emroiil fttirilip aynca Iş'ar oaıaci.ipnı» kendi ellyle yazıp ;r kenarına paraf koydu ve lçe 3 giderek bu kâgıdı başkâtip J lscep Bey e de imzalattı. Kâgıt 4nkara Soltanisi Müdiriyetl Afcyesine» başlıgını taşıyordu. imu zarta koydu ve yapıştırarak. ana verdi. Meclis binası Ulufl ttydanında, okulumuz isa Saranpazarınm ötesinde, HacetJpe'nin yakınında idl. Bunlar tzamanki Ankaraiun i ü ucunQ bulunuyordu. E B. Millet Meclisi Heyeti Tahririyesi muavinl gltmis, kendl yerine yaşantüannı da aynı heyecan orta kısıın öğretmenlerlnden bt rüzgânnın harekete geçirdiği rinl bırakmıştı. KağKü ona rer yüreic çarpıntısı ils karsılıyormedim. O akçazn ve gece, koyu dum. Olaylan izlemek değü, san Osmanlıca bir ifade ila yazılmış kl yaşamaktt benimkisi! olan bu tezkireyl en azmdan elOkulumdan izln çıJtmış ve ben 1 11 kez okumuşumdur. Bir daha llk îhtilâl Meclisinin ük hey duyulmasma artık imkân bulun eti tahrirlyesinde (yazı kurulun mayan ne tatlı, ne temiz, ne bo da) yer almıstım. zulmamış bir heyecandı o! Bu gün tek bir dünya devleti kurulKALEMLER VE sa ve «Gel, senl bu devletin Bas kanlığına seçtik» deseler, ruhum MEMURLAR da bunun onda biri kadar bir heyecan rüzgân esmez. Ben o tÎTÜN memurlar bir tek oçağımda Milli Mücadeleyi de, dada, Vilâyet dairelerinden cephe haberlerini de, evvelce ve okullardan derlenerek sozünü ettiğim arkadaşlanmızuı getirilmls ve odanın dört blr ta «aman zaman anlattıklan savas rafına, duvarlara paralel biçün de yan yana dizllmls masalarda, görev yapardık. Bu oda ük Mec lis blnasının bu günkü Sayıştay tarafındaki kapısından girilince sağdaki ilk büyük oda idi. Kapısından glrilir girilmez soldan iklnci masayı bana vermislerdl. Benimkindea önce, yanl kapının hemen diblndekl küçük masa «Evrak terzl metnuru» Mehmet Bey'indi. Bu odanm adı «Kalem» diye anılırdı. Zabıt (yanl tutanak) ve kavanln (yanl kanunlar) kalemleri ve o sırada henüz kanunlar mUdürlüğüne bağlı olan evrak ve tahrirat (yaal ya zı lşlerl) kaleml, müdür, muavin, mümeyiz, katip ve me * nrarlanyl» Mrllkte hep bu tek odanın içinde toplanmıştı. Bu kimseierin arasında, lisede tarıh ögretmenim olan Hâmit Coğrafya ögretmenimlz Zeki Beyler kavanin ve zabıt müdürü idiler. Bunlar daha sonra liseden büsbUtün çekilerek uzun yıllar bu görevde kaldılar. Kimya öğretmeni Muhittin ve Avnürrefik, Fransızca öfretmenl Server, Matematik öğretmeni îbrahim Sıtkı, Tabiiye öğretmeni Kâzım beylerle başka öğreünenler ve Erkek ögretmen Okulundan rahmetli Şeref Ağabeyim ve öteki bir kısım öğretmenler, Ankara vilâyet kaleminden bazı memurlar, ilk TürIdye Büyük Millet Meclisinde, Jdrnlsl muavin, kimlsl mümeyylz ve sef, kimisi de zabıt kitibi veya memur olarak, görevlendirilrnişlerdi. Başkâtip muavlni doktor Muhittin Celâl Bey çok kısa bir süre sonra görevinden aynlmıştı. Ba.vük MİUet MeeUsl Heyeti Tahririyesi. önde, ortada görülcn Başkâtip Recep Feker' dir. Peker'in sağındaki Kanunlar Kalemi Müdürü Hamit, solunda Başkâtip MuaTİni o lamanki Ankarada Hükflmet Tâbibi Dr. Muhittin Celâl, Pekerie, Hamit beyin arasuidaki Evrak Müdür Muavini Ankara'lı Tevfik beydir. Asağıdan yukan dofru dördüncü sıranın so) basındald fesli genç, bu satırlann yazan Hırzı Veldet Velidedeo|lu'dur. O devirde Evrak Mübeyyirf İdi. Recep Peker'in üst hizasında ikinci fesli, dik yakah ve kravatlı bn yazılarda ismi geçen öfretmen Okula fiğretmenlerinden Halii Şerafettin (Velidedeoğln). (Bu fotoğraf, 1 Mayw 1S36 1930 tarihinde (eldlmistir.) vanln müdürü Hâmit Bey, yada evrak ve tahrirat müdür mu avinl Tevfik bey yazar, başkâtip Recep bey gerekli gördüğü yerlerl düzeltir. ben de temize çekerdim. Temize çekilmis yazılar eger Meclis Başkanı tarafmdan imzalanacaksa, bir dos ya içinde başkâtip veya muavini, ya da kavanin müdürü tarafından Reis Paşaya götürülüp imza ettirildikten sonra yine ba na gelir, ben de onlan. Terfik beyden öğrendi*im yöntem uya nnca. «Sâdıra. (yanl «Gitti») def terine keydedip numaralıyarak. yerlerine gönderflmek üze re, «Evrak tevri metnnnı» na verirdim. Orta okul mezunu olan tevzi memuru Mehmet bey bizim evrak kaleminde derece ve maaşça benden sonra geîen tek memurdu. Böylece kalemde en sonuncu olmayıp sondan ikin ci oldugum için glzli bir tesellî duyardım. VEHBİ KOÇ M lünya Devleti Başkanhğından daha üstün N ECLİSTEN okula dönerkea hem bedence, hem ruhça sanki uçuyordum. Vakt akşamdı. Ne yazık kl müdür B r konu ve resim: AYHAN BAŞOĞLU CEM SULTAH EMURLAR arasmda ögrenci olarak yainız ben vard:m. Bir süre sonra bizim okuldan Vehbi (Koç) de Meclis Matbaasma meraur olarak geldi. Vehbi bizden aşağı sımîlarda ve gündüzcü öğrencilerden olduğu için kendisıyle yakın arkadaşhğımız yoktu. Ara sıra konuşurduk. Tâtil günlerinde ki mi zaman babasının Karaoğlan Çarşısındaki nalburiye dükkânında, terazi başmdaki minderde, tıpkı babası gibi bagdaş ku rarak oturur, çivi, tel, musluk ve benzeri nalburiye gereçleri satardı. Temiz beyaz yüzlü, sâkin ve mahcup davranışlı, ciddi edâlı bir çocuktu. Ben onun okulda koşup oynadjğına, okul da veya Meclîste bir günden bir gune güldüğüne rastlamadım. Hayatı daha o yaşında pek ciddiye alır, tnsanlara bakışlan, normâl bir bakış olmaktan çok ganki yoğunlaşmıs bir dikkat, bir süzme, hattâ bir ştlphe belirtlsl gibl gelirdl. E1U yü sonraki Türklyenin en büyük is adamı, eili yıl öncesinin lise öğrencisi Vehbi (Koç) ilk Mecliste pek az çalıştı ve sonra ayrıldı. MECLİSİ DİNLEME MERAKI VE BİR HIYLE TUTANAK USULÜ ECXtSTE genel kurul görüşmeleri başlamadan önce, zabıt kâtibi arkadaşlanmu, Milletvekillerinin konuşma kür EÜSÜ önünde bulunan yerlerine, sırtları bu kürsüye ve yüzlert salona dönük olarak, otururlar, grup şefi arkalannda ayakta beklerdi. Görüşmeler başlayınca tutanaklar şöyle tutulurdu: Konuşmacılann söylediklerlnl tek kişi zapt edemiyeceği için, onbes kişilik zabıt kâtiplerl kurulu, birer zabıt şefinin yönetl minde, beşerden üç grupa aynl mıştL Bir grup otunır, konuşmacı söze başlayınca zabıt şefl elindeki kalemle en sağdaki kâtibin omuzuna dokunur (çünkü o zaman yazı sağdan sola doğruydu), konuşmacının sözlerinden o kâtibin belieginde tutabilecegi kadar bir zaman geçince onun solundakinin omuzuna, daha sonra öteklne dokunur, en soldakinden sonra yeniden en sağdakinin arkasına gelir ve gö rüşmeler süresince bu İs böyle tekrarlanırdı. Omuzuna dokunulan zabıt kâtibi, konuşmacının sözlerini, cümle başma ve ya sonuna bakmadan, hemen duyduğu yerden yazmağa başlar, kendisine yeniden sıra ge lip omuzuna vurulana değin, bel leğinde tutabildiği sözleri önündeki kâğıda döker, tekrar omuzuna vTirulunca hemen olduğu yerda kesip alt satıra geçerek konuşmacının o anda konuştuğu yerden yazmağa başlardı. T EMİZE çekilecek kâgit olmayınca, yanl bos zamanlanmda, lcalemden aynlıp do( ruca on aaıın ctedeki toplantl sa:onuna giderek Meclis göriiş melerini ayakta izlemekten bü yük bir zevk duyardım. Dlnleyici locasma çıkan merdivenin dibi benim mekânım olmuştu. Bu yüzden benim ilk derecede doğrudan doğruya âmirim olan evrak müdür muavini Tevfik beyden bir kaç kez ihtar almıştım. «Seni arayınca yerinde bulmaUyım» diyordu. Ben kolayını bulmuş, masa komşura tevzi memuru Mehmet beyle anlas mıştım. Tevfik bey benl arayınca Mehmet bey hemen gelip bana haber verir, ben de sankl ellenmi yıkamaktan geliyormu şum gibi mendil elimde kaleme girerdlm. Tevzi memuru gö revle dışanya giderse, ben top lantı salonunda lsem önce bana gelerek dikkatli olmam .. di. Bu Mehmet bey Ankaralı, mert bir çocuktu. Küçük yaslanrcıza rağmen görev başında ve dışanda birbirimize bü yük memurlar gibl, «Six» derdik. Zaten gerek başkâtip muavini, gerek Hseden ö&etmenim olan müdür ve muavinJ$r bana kalemde hep «Siz» le hitap eder lerdi. Yalnıa başkâtip Raçep Bey, askerlikten kalma alışkaplıkla, hemen herkesi «Sen» diy» çagınrdi. YARIN: Büyük Millet Meclisinin açılışı M DEFINE TAL.R APAYD1N O*F """ Allah Allah, dedi Yarbay dayı. Sür arabam yavrum. Niye bakacakmı^sın, «an» ne? Yoo dayı, na göturdüğümü bilmem «erek. Açın göreyün. Birbirlerine bakular. Bozuldular. Yarbay dayı alttan almak istedl Bafinı iki tarafa «allayıp .*• Yavu Ömer efendi yavrum, sen bizi sahiden kaçakçı sandun eJJâm. Bir o ijîerl bilmeyiz. Açın da yoklasın la, uzat elini hadi. Eliyle dokunmadan inanmıyacak baksana. Seyit Ali «lyi akıl bu» dedi kendi kendine. Çuvalın ipini çözdü. Fazla asağı indirmeden uzattı. Yokla bakalım, dedi. Cipin arkası epey karanhktı. Çoför ömer gSrmesin diye çuvalın ağzını bırakmıyordu. Öbürü de indirmek istedi. Biraz uğraştılar. Burun Ömer durup baktı, Ula bu heykelin içinde bir şey rol var yok«a? dedi. Niye göstermiyorsunuz? Açın sunu iyice!. Çuvah asağıya sıyınverdi. önee bir saşırdı. Hepsine ayn ayrı baktı, Ne bu be? dedi. Altın mı yoksa? Heykel saptarı yanıyordu. Yok canım, dedi Yarbay dayı, şey.. San maden. Belki de altın, kim bilir? Biz anlıyamadık. Uzat hele şöyle. Asılıp öne doğru çekti. Çok ağırdı. Elini sürerek baktı. Tırnağı ile kazımak istedi. Vay caruna, dedi. Ula altın bu. Nerde buldunuz bunu? Bulduk i|te. Köyde bulduk. Ula bu mllyon eder be! Bilemeyiz gayri. Anoo, dedi şoför ömer. Elini salladl. Bunu Ankaraya satmaya görürüyorsunuz, öyle mi? He, öyle. Allah izin verirse. Ulaa... dedi. Şaşkınlığını gizliyeraedi. Zer» yavoı, ben de diyorum bu çuvah niye saklar dururlar? Niye açıp göstermezler? Vay bobam vayl «Tüh« dedi birden ellerine tükürdü. Direksiyona yapışü. Adam saklar mı yavu? Bilelim ne götürdügümüzü be ağalar. Şimdi Ankaraya değil, Parise büe giderim bak. Emredin yalnız.» Gaza bastL Ama bu işin tehlikesi bü>ük hal Yüzle müzle olmaz bu ij. Onu pejin söleyim. Hissemi isterim. önce cevap vermediler. Sonradan. Kolay, dedi Yarbay dayı. Hele sen bizi Ankaraya ulaştır. Seyit Ali çuvalın ağzanı bağladı. Yüzü kararmıstı. Kafasını iki yana salladı. «Cık cık cık.... et. ü. Gakçj Rüstem de yere bakıyor, kendi kendin» söyleniyordu. «Tamam bir ortak daha çıktı. Içine ederim ben böyle işin. Tadı tuzu kalmadı...» Burun Ömer iştahlanmıstı, gaza basıyor, dpî son hızla koşturuyordu. Ulaa... desenize hazine taşıyoruz biz. Hiç habanmız yok yavu. Niye saklarsınız be ağalar. Kaç lira eder bu Yarbay dayı, ha? Sen büirsin, doğru söyle? Bakalım yeğen, belli değiL Ankaraya vannca anlıyacağız. MUyon eder mllyon. Valla eder. Elli kllo var değil mi? Yok canım, o kadar degil. Hanginiz buldu bunu? Bu ağalar mı buldu? He. Hay yafayın be! Nasıl buldunuz, nerede bul TİFFANY JONES /uuy'lAl SAMA AŞlfc CLDUGLJ Sonra dışarda kâğıtlar yan ya na konduğu zaman her satırda yazılanlar birbiri hizasma getirilerek hatibin sözlerinin tümü me>dana çıkanhp ayn bir kâgıda temize çekilirdl. Buna «Zaptın tevhidi» (birleştirllme«1) denüirdi. Zabıt gruplan her onbes veya ylrmi dakikada bir nöbet değiş tlrerek kaleme gidip «tevhid» 1 yaparlar, süre dolunca yeniden salona giderek nöbet degiştirirlerdl. Meclis müzakerelerinin gece yanlanna kadar sürdügü günler «tevhid» işi de, kiml zaman, sabahlara kadar sürerdi. BENİM GÖREVİM B ENİM görevim, müsvettelerl temize çekmek, yanl bu günkü daktilolann gördüğü işl yapmaktı. Müsvetteleri ka Merhum Deniz Albayı Ahmet Fetgeri Aşeni eşi aziz ar.nemiz BU ^ O \ TEŞEKKUR ÖLÛM OvUMUM'u ,\jıvl BllZ. ile, merhum Amiral Burhar.ettin Tarı'nın eşi kıymetli kardeşimiz vefatlarında başta Deniz Ku\vetleri Komutam Sayın Oramiral Eyiceoğlu olmak üzere acımızı paylaşan, ilgilerini esirgemeyen, her türlü kolaylığı sağlayan Donanma Komutanı Sayın Koramiral Kunter'e, Kuzey Saha Deniz Komutanı Sayın Tümamiral Fırat'a, Deniz Harp Okulu Komutam Sayın Ergin'e, Deniz Eğitim Komutanhğıca, kabristana kadar eelmek lutfunda bulunan Amiral Akcl. Olcay, Atakan, Tuluy ve Bnb. Kayrar'a vefakâriık, dostluk, kardeşüğin mükernmel örnekleri özdolak'a, Demokan, Pekmezci, Inselel ailelerine, Dr. Derinsu, Dr. Tunç ve Dr. Sümer'e. Faik Reşit llkokul öğretmenleri ve Oku! Aile Birliği üyelerine, Hastalıkları sırasında ihtimam gösteren, bilâhare teîgraf, telefon ve mektupla veya eve kadar gelmek suretiyle taziyette bulunan bütün dost ve tan:riıklara ir.ir.net ve şükran'nnmm arz edpriz. ASFNt BAI.ABAN'lar ..iÇumhuriytt • 4348; IVrtHROIAH AŞENİ SUAT TARI'mn LEEJME MA.OUu dunuz? Bunrn Ömer değijivermisti. YüzO çözülmü»ta iyice. Sıgara pakedini geriyo uzattı. Yakın hele. Neydi sizin aduuz? Gönülsüzce aldılar. Benimki Seyit. Buna da Rüstem derler. îyi. Nasıl buldunuz Seyit ağa? Çabukça geri dönüp baktı, Bulduk iste. Bojver. Sen sür. Sürüyoruz yavu. Görmüyonu* mu, uçuyona, Sensene çıktı baksana. lyi iyi, dedi Yarbıy dayı. lyi gidiyorur Fazlan zarar. Hiç korkmayın, bir tey olmaz. Evel Allah dört saatte atarım sizi Ankaraya. Cip kan erimi} acfalt yolda aon hızla kofttyordu. Vay canına bee Bu kadar büyük altıa görmemiftim ömrümde. Biz gördük mü, biz de görmedik. Içi dıjı hep altın mı acaba? Ben iyi bakama. dım. BelÜ değil daha. belki altın. Eğer altınsa ohoo. Valla müyonluk 1 bu. ? Hîssemi isterim ağalar 1 Kolay canım, hele Ankaraya ulajür da. Ulaştırınm. Hiç korkmayın. Yolda komam aizi. Seyit Ali geride konuşmuyor, dişlerin! sıfcıyordu. Ağzının içinde sövüyordu bo>una. «Ula dürzü Yar bay dayı! Ettin edeceğini hadi... Kendin yeuniyor gibi bir de soförü taktın. Ne olurdu o parayı vereydin de kendimiz götüreydik bunu? Ah alçak ah. Yaktın bizi.» Akşamdan beri doğru dürust bir |ey yemomijti. Midesi bulanıyordu. Pencereye eğilip baktı, cip karla kaplı dağlann önünden kayar gibi koşuyordu. Bir aralık çıplak ağaçlar gördü, sonra evler... Rüstem de bakıyordu, Neresi bura? diye sordu. Çorum, dedi şoför. Çoruma geliyoruz Aha çimento fabrikası bak? Uzun bacadan kül rengi dumanlar çıkıyordu. Yapıiann her yanı tozla örtülüydü. Biraz fronra lehr» girdiler. İki tarafta büyük yapılar vardı. Rüstem çoktandır görmemiîtl, Ne gözel olmuş bura«? dedi. Oldu he. Çok gSzel oldu. lyi yaptılar. Saat kulesinin dibinden geçerlerken, Acıktık, dedi. Sen acıkmadın mı Seyit ağa? Bir şeyler alsak şurdan. Seyit Ali cevap vermedi SinlrliydL Olur alalun, dedi şoför. Eylenmiyelinı. Çörek mörek idare edin. Yolun kıyısuıa durdurdu, Siz üımeyin. Ben furadan çabukça ahvere» yim de hemen gidelim. lyi ya, hadi bakalım. Yarbay dayı para verecek oldu. Ayıp ettin ağa, bu da bizden olsun. Birer yağh çörekle birer simit alıp döndO. Buyurun: Direksiyona geçip sürdü. Pek tetikti. Çoruma çıkarken sordu, thbar roihbar etanesinler? Köyde duyan oldu mu? Yok. Kimsenin haban yok. Tutulursak önce beni atarlar iseri, biliyo. nuz ya? Niye? Oyle. Kaçıran ben oluyorura 5imdl. Arabayı (Arkan »ar) AYLÂK MüSA Gaziantep Garnizon Jandarma Satınalma Komisyon Başkanlığmdan Jandarma blrliklerl rhöyaa ıçln asağıda Tlns re mflrtan yaalı 6 kalem yly«cek madaesı nizasında gbsterilen gün ve saatte 2490 sayüı kanunun 31 inö maddasl gereğince tapaü artla satın alınacaktır. Garnizon Satınalma Komlsyonunda yapılacak Ihaleye tstlrak tçln taüpliler mek ruplan ile gerekli evraklannı ihale saatinden blr jaat evvel Komisyonda bulundunnalan gerekli "ostada meydana geîecek gecikmeler muteber de^ldir. Şartnameler tstanbul Levazınj Amiriigı Ankara Jandarma Satınalma Komisyon Başkanlıgı ile Korpf'yonumuzdB görülebilir C 1 NS 1 Miktan M. bedell U teminatı tbalentn Plrtnç Bulgur Kuru fasuJys Yeşil mercimek Nohut Lira kr. 00 00 00 00 00 10400 Kllo 40.000 » 30.000 • 15.000 » 35.000 » 40000 70000 97500 27000 37500 Ura fcr 3000 00 4750 00 S125O0 2025 00 2813 00 (1ÛD ve saati 15/5/1970 günü saat ıı de (Basın: A. 755913792/4336)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle