24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
•j. , t^ SiHİFE DÖRT Bir lise öğrencisinin OELEfl İRtNCİ Dünya Savastndaki yenilgiden sonra arhk büsbütün yıküip bitti «nılaT> bu manleketin içindeki potansiyel, <&ıa doğrusu gizli miUİ güç Atatürk'ün deyımi ile «milletin Einesbıde meknnz olan mücadeto azml» . Ultısal Kurtulus Savaşında birdenbire meydana çıkmıs, şahlannuş, köylü . kenüi, ,genç ıhtiyar, kadın erkek herkesi sarmıştı. Yaşh köylülerin kağnüanyla, kadmlarm sırtlany la. hattâ fcüçük çocuklann merkep ve katırlarla cepheye menni ve her türlü eephane tajıdığı o (günleriu Anadolusunu benim gifbi gözleriyle görmemış ve ruhla'rında o günlerin heyecanını duymsmıj olanlar bu olaylan, ressam ve yazarlann hayal gücünden doğma birer efsane sanırlar. aak Istemiyorduk. Dönenlerden Memduh (Payzıni, savaş alanında Salih Ağabeyi nasıl aradığıru, onun henüz soğumamı. cesediyle karşılaşınca nasıl üzülduğünü, ailesine göndermek üzere alıp getirdigi, tek serveti, saatinin o dakikada henüz işlemekte olduğunu anlattığı zaman hepimiz ağlamıştık. I Kuvoyı Millryeci liseliler, liseli şehit ve gazller savaş a7miniTi içinde, her an fırl»yıp düşmana atilmaga haxır bir nıh hâleti taşıyorduk. îşte bu ruh hâleti ve vatan aşkı ile Ankara lisesinde benden daha yüksek sınıflardan ve benim sınıiımdan kimi arkadaşlar 1920 yazında, okulun tâtil aylannda gönüllu olarak Kuvayı Milliyeye yazılıp Demlrci Savaşiarına katıldılar. Bızler de Kuvayı Milliye'ye gö nullü yanlmak için onlarla bırlikte başvurmuştuk. lçimizden birkaç arkadaşla beni, onsekiz yaşmda olmadığıınızdan, kabul etmedıler. îki yıl önce dünyaya gelmediğimize lânet ettik ve çok uz'jldük. Bizim de adımız savasçdar «rasında okunsun, gerekirse, bizim de kammız bu vatan uğrunda dökülsün istiyorduk. Ne yazık ki bu olmadı. Bizdeki bu •cepheye gitme» ajkmın, bir arkadaşımla benı bir yıl sonra nasıl tehlikeli bir maceraya sürükle diğini ileride anlatacağım. lih'ten başka bir de Salih Ağabey vardı. Onu ve cepheye gidecek öteki arkadaf lan o gün bulamamıştık. Üzüntümüz büyüktü. Belki de bir daha görüşemiyecektık. Birlikte gitseydik ne iyi olurdu! Gidenlerden ikisi şehit oldu ve gerçekten onlan bir daha görmedik. Bunlar onikinci sıruftan Salıh Ağabcy ve onbirinci smıftan benim sıra arkadasım Ahıskah Tahsin idı. Öğretım başlayınca cepheden okula donen gönüllüleri birer kah raman gibi karsılamıştık. Gözlerimiz bos yere Selih Ağabey ile Tahsinı anyordu. Gerçi acı haberi daha önce almıştık. Fakat inan HIFZI VELDET VEÜDEDEOĞLU ZAFER HALKASI IN1F arkadaşun Lütfü (Erçin), sol el orta parmağının yansı nı kurjun götürdüğünü söyleyip aanlı parmağını bize gösterince, yine bizim sınıftan Eaıf Gundoğdu'nun ona dönerek: «O parmağmdaki gey bir eksiklik değU, Tanrının sana armağan ettiği ebedî bir zafer halkasıdır. Ne mut lu sana! Bu millet muzaffer olacaktır^ diye gürlemesi bugıin hâlâ kulaklanmda çınlar. Millet mu zaffer oldu; ne yazık ki bu konuş madan birkaç ay sonra, henüz 17 yaşındayken zatürrieden ölen o heyecanlı ve vatansever Raif bunu goremedi. Ruhu şad olsun! Karadenızli olduğu için (b) leri (p) gjbi söyleyen bizim smıftan Cemal, savaş başladığı zaman ilkönce nasü korktuğunu, birkaç dakika geçince nasıl «bir arslan kesildiğini», kendi kendisini kari katürize ederek tath şıvesiyle anlatıyor, bizleri üzüntuden kurtarıp güldürmeye çalışıyor, «gelecek tâtll belki sizleri de kabul ederler, hep birlikte gideriz» diye bizi teselliye uğraşıyordu. Oy sa bir yıl sonra artık Kuvayi Milliye kuruluşlan kaldınlmış, yerine muntazam ordu geçmişti. Hafıfçe kekeme olan Salih Orhan, Yunanlıların nasıl saldırdıklarını ve sonra nasıl kaçtıklarını, muharebe bıtıp Ahıska.ı Tahsını Şehitler arasmda gorunce nasıl aMadığım anlatırken heyecandan busbutun kekeliyor, heceler ve kelımeler, her defasında gerilen bir ya\dan fırlayan okiar gibi. ağızdan teker teker çıkıyor, Salih sarsılıyor, yoruluyor, terliyor. fakat anlatıyor, yine anlatıyordu. Bızler de onu sabırla ve bır çesit saygı ile hıç sıkılmadau ve bıkmadan dinlivorduk. (1) S LİSELİ ŞEHİTLER ÇELİK ZEMBEREK GİBİ Â I tZ •genç mektepliler. de, ruhlanmız kurutoıu» birer çelik zemberek gibi gergın, aynı RKADAŞLARIMIZI cepheye uğurlamadan bir gün önce, el bise ve başhk değiştırerek Kuvayi Millıye neferi kılığma gi ren Salih ile birlıkte Tevfık, Nurı ve ben Bent Deresine bir fotoğrafçı göturüp hâtıra resmi çıkarttık. Bunu ben istemıştim, onlar da uygun gormuşlerdi. Bu Sa AynhkUo önccki bir bâtırm fototralı. Soldan sağa doğrn : Tevfik Salih Onar (eski Tntanak Kfllemi Müdürü), Nuri A U y (eski valilerden) ve Hıfzı Veldet Veüdedeoğlu. * * zabıt kâtibi olarak atandı. Bütün yaşamı boyunca orada çalışip Tutanak Kalemi Müdürlüğüne ka dar yukseldi. Evvelki yıl emekli\e avnldı \c ond?jı birkaç ay sonra da Hakkın rahmetinr kavuştu. NUBİ ATAY, liseden sonra Mülkiyede okudu. Uzun süre kaymakamlık ve Valilik yaptı. DP. devrinde, genc >aşında emek liye sevkedildi. TEVFİK, liseden sonra ticaret hayatına atıldı. Çok zamandır goremiyordum. Birkaç yıl önce vefat ettiğüıi duydum. YARlN: İLK MECLtSTE LİSELİ MEMUR kU Mcıll€oçoc|lıj rtonu ve resım: AYHAN. BAŞOdLU C I H SÜ1TAN DEFINE TAL.P APAYOIN 83 Teh, dedl. Tamam! tndırin unu yavu! Yok yok, indirme! Yürü sen. Siliveririz, bir şey olmaz. Bir an önce ula.brahm koye. yürü! Tepeye yukan terliyorlardı. Hepsi de bir sıkın tı içindeydi. En çok muhtar telâşlanıyor, ikide bir eğilip Alı'nm yüzüne bakıyordu. Hiç tanmacak gibi değıldi. Ula ne ödlek jeymis bu yavu? Bi çaka yapa lım dedik, anıı... Hiç ödü yokmuş b«. Hepten koyverdı kendinı. Celâl temize çıkrnak için, Ama kabahat «ende muhtar, dedi. Orada öy le saka yapılır mı? Acayip seslerla bağırdın, korkut tun çocuğu. Yok yavu. ne bağırdım. Biz içerde konuşuyor duk. Hattâ sen bir jey sordun. Onu duyunca Hort lak sandı demek? Habıp altta yorulmuş, terlemişti. Durup yükünü sırtma daha iyice yerleştirdi. Bir iki nefes aldı. Ali inliyor, ağzından köpukler geliyordu. Ali la Alii! dedi muhtar. Kendine gel oğlum. Kaldır basım gayri. Ula anaa böyle görünce n» eder şimdl? Gördiin mü olnnlan, lüh yavu! Gitmez olaydtk be. Dürzü oglu dürzüler! Bu günü mü b*4 dunuz gömü anyacakî Buldunuz da halt ettintz. Zati o Seyit denen kndümsflz, uğursuz™ Köyde kaç kişinin canını yaktı. Bu çocuk da böyle kalırsa... Kaatili o canım. Valla o ! tnsan düsünmez mi buraya gelen olur. îçeri giren olur. Öyle bırakıhr mı? Dürzü!... Koca köyün baına belâ oldu. Hem de pusküllu belâ. En sonunda etti edeceğini. Alii, la Alii! Kalk hele yavrum. Kendine geL Anan seni boyle gdrmesin kalk! Deli olur Vadın «jmdi yavu. Ne edeceşız şimdi Celâl? Bilmem kı, dedi Celâl. îyl olur herhalde. Böy le kalmaz. Kendine geîince iyi olur. Habıp yorulmustu. Karlara bata çıka yürüyordu. Dunıp alnındaki terleri «üdi. Ağzının içinde homurdanıyordu. «Gören ne der simdi? Tü.^ Baj kası olsa bir şey değiL Bu oğlanı artmıda taşımam çok kotü. Hay Allah, nerden gittik? Gidemez olay dık. Kendiai «gidelim» dedi dürzü. «Şu derede aradılar ellâm, dun orayı gösteriyorlardı emmi, dedi. Ne bileceksin içinde adam olduğunu? Dürzü muhtar hemen damlamış. Cocuk böyle kalırsa yazık, çok yazık... Bizim kıza da yazık. Kadersizim. Basımıza gelecek varmış, tüü!..» Koye gırmişlerdi. Sarı Osmanın evi önüoden geçerken bir köpek ürdü. Durdu, tekrar ürdü. Bir de uludu sesini uzatarak. Ket rezıl! Defol... Muhtar elini kolunu sallıyarak köpeği kovdu. Bir çocuk durup baktı, ne olduğunu anlamağa çalıştı. Kapılar açıldı, örtüldü. Bakanlar oldu. Sarı Osman, Ne o yavu? diye sordu. Kimi götürürsünüı öyle? Hiç canım, sorma. Çocuk korktu bayüıverdi. Evine götürüyoruz. Hangi çocuk o? Ali... Sarı Osman merak etmişti. Arkalarmdan yürfldü. Biraz sonra başkaları da geldi. Ne oluyor anlamağa çalııyorlardı. Eve geldıkleri zaman kalabalık büsbütün büyümüstü. Anası Ali'yi öyle görünc» aklı basmdan gitti. Bağınp çağırmaya başladı. Amaniin!. Ne bu ujaklaar... Ne yaptmız oğlumaa... Aliim! Kara gözlü Alüm. Nedlr bu hallarııın! Çırpmıyor, saçmı başmı yoluyordu. Komsulaz hep toplanıverdıler. Ağlayan sızlayan birmritt» karıştı. Kimse bır şey anlamamıştı. Ne olduğunu her» kes birbirine soruyordu. Alı'nın hısımları ablalan deh?et içinde kalmışlar. ağlaıyorlar çırpınıyorlardı. Muhtar, Durun yavu, dedi. Bağırmayın hele. Çoeuk korktu. Şımdı iyi olur, kendine gelir. Susun! Ama kimse dinlemiyordu. Ortalık gürültüy* boğulmuştu. Habip başucuna oturmuş sessiz sessiz okuyor» du. Yüzü kararmışü. Kanter içindeydi. * Ula hocaya habar verin, dedi muhtar. ÇabuJC olun. Gelsin de okusun biraz. Belki faydası olur. Ben söyleyım, dedi Celâl. Kalktı yürüdü. Dı şarı çıkmca bajını salladı. «Emme terslik be, tüü. Keşke gitmeseydik. Yazık oldu oğiana.. Habibin büyük kızı Fadime kapının Snüne çıkıp köye baktı. Ali gilın evdeki kalabalığı gördü. Ne olduğunu anlamağa çalıştı. Karayaz yüzü merak için deydi. Ağlama seslerini duyunca telâşlandj. Ana kız ana! diyerek içeri kojtu. Kalk hel» bi sey oldu, kalk! # Anası dıkiş dikiyordu. Ne oldu? diyerek baktı Hele gel, şey Ali gilin evde. Çabukl Anası bir sey anlamadan baktı, Ne olmu? Ali gilin evde? Kız ne bileyim, gel de bak hele! Kadın kalkıp kapıya gitti. Ne olduğunu ğa çalıstı. Git ana. çabuk ol! Bak gel ne oldu, çabukl Fadime telâş içindeydi. Utanmasa kendisi kosacaktı. Yüzü kıpkırmızı obnuştu. Ne edeceğini büemiyordu. Yürü ana, ne olursun, çabuk git! Dur kız gideceğim. Kudurdun mu ayol, aa Aha Ali'ye bir şey oldu ellâm. Aglıyorlar baksana? Ne olurmus? Az önce bobanla birlikte JittU ler ya? Gittiler emme, ne bileyim? Bak da gel, çabuk, Anasını yolladu Kendisi de koraşulara gitti kojarak. Xe olduğunu öğrenmeliydi. Meraktan çatlıyacaktı. Hasibe abla, Hasibe abla! diyerek girdi içcıt, Ateş almıştı sankı. Komsu kadın bulasık yıkıyordu. Elleri tencerenın içinde, dönüp baktı. Ne? Hasibe ablam çabuk ol! Oh ablam çabuk oll Ne o kız, delirdin mi? Ne oluyorsun? Ali'ye bir sey oldu ellâm. Hep oraya toplandılar. Ağlaşıyorlar. Git bi bak gel. Ah ablam, çabuk ol Aa, ne olurmus Ali'ye? Bılir miyim? Az önce bobamla dereye asağı gitülerdi. Bir şey mi oldu yoksa? Ne olur kız? Bobanla kavga edecek değiller ya? A a, delirmis kıza bak. Otur oturduğun yerde. Ben şimdi anlar gelırim. Ellerini kuruladı. Başörtüsunü alıp yürüdfl. Ben burada beklıyorum. Çabuk gel ob Hasibe ablam. (Arksn v ı r ) KAFKASYALI TAHSIM S iu doöru setrMnî ^atosuna tftflî' ALİH'ı dmlerken 5iruf ve sıra arkadaşım şehit Tahsm'in vasiyetıni hatırladım. O, gönullü yazıhp cepheye gideceği günlerde, sanki şehit olacağı içine doğmuş gibi, Ahıskada'ki anasına berum yanımda birraektupyazmış, bunda: Anne, vatan için çarpışmaya gidiyorura. Dönersem goruşurüz. Şehit olursam, arkam dan sakııı ağlama. Iftihar et. Bizim Kafkasyada şehit olan Şeyh Şâmilin yanına gidcrim. O zaman bu mektuburau ve kpndisinc ema net ettiğün gümus yuzüğıimü sa na smıf arkadaşım ve kardastm Hıfzı ponderecek. O da senin bir evlâdmdır. Eğer Turkiye'ye gelirsen onu ara, bul» demış ve okul adresım beıkı değişebıiır dıye ona Çorumdaki baba evi adresimi vermışti. Bu mektubu ve emâ net yÜ7uğü, Ilk Türkıye Büyük Millet Meclısınde Batum mebusu olan. hpca Nurı Ef eadi aracılığı ile Tahsın'ın Ahıskadaki anasma ulaştınp bu kutsal vasiyeti yerine getırebilmek için nasıl çırpındığımı ve yurekten çaba harcadığımı hıç unutamam. TİFFANY JONES ll Bu yazıda adı geçen lise arkadaşlanmdan MEMDUH PAYZIN. uzun zaman Valilik, İçişleri Bakanhğında Genel Müdiirlük. Müsteşar Vekilliği yapmış ve DP. devrinde genç yasında emekllye se\kedilmiştir. LÜTFÜ ERÇİX. uzun süre lise öğretmenliği, Millî Eğitim Bakanlığında mü fettişlik ve başmüfettişlik gorevlerinde bulunmuş. birkaç yıl önce emckli olmuştur. CEMAL 'soyadı su aııda batınma gebniyor) yine uzun sure ceşitli liselerde felsefe öğretmenliği, Edirne vc Ankara llselerinde müdürluk yapmıştrr. Çoktan beri kendisinden haber ala madığım bu arkadaşımı tekrar görmeyi ne kadar isterdim. Daha Yozgat Sultanisinin orta kısım öğrenrisi iken aynı sırada otorur ve imtihanlara birlikte hazırlamrdık. SALİH ORHAX, Soyadı Kanunıı çıkmca «Onar» soyadını a] dı. 1923'de liseyi bitirince, Mülkiyeye girmek üzere gittiği tstanbul dan tekrar Ankaraya döndü ve o sırada benim çalışmakta oldağum Türkiye Bu>uk Millet Meclisine TARIKZ!KIRBAKAN DERİ, SAÇ ve ZÜHBEVİ Hastalıklan Mütehassısı tsüklâl Cad. Parmakkapı No. 68 Tel: 44 10 73 •••••••••••» »»»»! »• •« ••••••» • • • • • •^ GARTH • dikkat S/S Lüks ANKARA gemisinin KANARYA ADALARI ile Kuzey Avrupa Limanlarına • • • GARTU OİLEEIM NUhlA ŞISİ. tfMUM OiSt İLfcEL A D NİLLÎ PIYANGO ÜJ OİMA2 • • • • 30 Nisan'da milyoner olanlar, şanslarını inalla kovalayanlardır. • TURISTİK SERGİ GEZİSÎ 2861970 2871970 •Gemide çeşitli eğlenceler, bâlolar, defileler, kokteyller, yllzme havuzu Limanlarda gUndüz geziler^ gece kulUplerC 0t AYLAK MUSA r /'^ Iki . DİJ.IA4 BİK DİL1M PASTA ISTEP fA\<SIMlZ p ) a < ^ tL c V b | 1 • • yine servet yağdırıyor. 30 Nisan'da, bir biletle milyonlar, yüzbinler, onbinler sizin olabilir. Unutmayınız. MİLLİ PİYANGO'dan • • • program Hamburg'dan otobüsle Kopenlıag, Uçakla Paris %> MÜRACAAT: Gazeteciler Ccniyet Binası,!sfanbul.Tel.: 22 54 08 i • Malta, Palma, Las Palmas (Kanarya Adaları) Oporto(Portekiz), Londra, Hamburg LE HAVRE Cebelitarık, Palermo, İzmir, İstanbul • • •• » • • » •, '••••»••••••••••••••••••••» jBasın: 140234294). Cumhunyet 4296
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle